30 Aralık 2012 Pazar

Havale Geçiren Çocuklarda Özel Eğitim


Havale Geçiren Çocuklarda Özel Eğitim

Modern eğitim anlayışı bireyi bir bütün olarak kabul eder ve çocuğun zihinsel, bedensel, sosyal ve duygusal özelliklerini bir bütünlük içerisinde geliştirmeyi amaçlar.
Her çocuğun belli ilgi, yetenek ve kapasitede olduğu dikkate alınmalıdır.
Her çocuk tektir, yani kendi başına bir kişilik, bir bireydir.
Her çocuğun yetenekleri, başarıları ve başarısızlıkları vardır.
Her çocuğun olumlu ve olumsuz yönleri vardır. Kaygıları, korkuları, sevinçleri, heyecanları vardır.
Çocukları kendi yetenekleri çerçevesinde yetiştirmek, çocuğa destek olmak demektir.

Hedefimiz çocuğun kişilik ve yeteneklerini, gidebileceği en üst noktaya kadar desteklemek olmalıdır. Başarı ve mutluluk bu desteğin ardından zaten gelecektir.
Beyin aynılıklardan değil, farklılıklardan öğrenir. Örneğin bizler size sürekli dış ortam deriz. Çünkü evdeki her şey aynıdır; kapı, perde, masa, dolap. Dışarıda ise geçen arabalar, çiçekler, ağaçlar, çocuklar, pazardaki elmalar, pazarcı amca, kuşlar, kelebekler, v.s. her şey, herkes farklıdır. Çevrenin yarattığı uyaranlar ve bunların sürekliliği beyin fonksiyonlarını oluşturan ve geliştirip zenginleştiren faktörlerdir. Beyin-çevre ilişkilerinde beyin belirleyici, çevre ise şekillendirici ve yeniden üreticidir.

Çocuk evrenseldir. Çocuk tüm çağların çocuğudur. Duyarlık dönemleri ırk olmaksızın her çocukta vardır. Çocuğun gelişimi için gerekli ortam sağlanmalıdır. Çocukta motivasyon (istek) vardır. Bu motivasyonu çıkartıp öğretmek önemlidir. İnsan beyni öğretildiği biçimde şekillenir.
Beyine 1,5 ile 3 yaş arasında uyarı verilmesi çok önemlidir. Erken gelişme döneminde olabildiğince farklı uyarılar algılamak insan beyninin gelişimi için yapılacak en etkili katkıdır.

3 - 6 yaş arası çocuklar doyurulmamış bir merak, enerji ve etkinlikle dikkatleri çekerler. Eğer ev yaşamında bu davranışları özendiren, sorgulama, deneme ve yanılmalara olanak sağlayan bir ana-baba varsa girişkenlik duygusu gelişir. Eğer kısıtlayıcı ve denetleyici iseler, çocuklarda kenetlenme ve suçluluk duygusu gelişir.
Eğitim, olumlu davranış değişikliği sağlar. Tıbbi tedavi ile onun öğrenme güçlüğünü ortadan kaldırmak mümkün değildir. Tıbbi yollarda ilaçlar ağırlıklı oluyor, ancak davranışları ilaçla öğretemiyoruz.

Eğitimde ilk önce çocuğun düzeyi belirlenmelidir. Bu düzeye uygun çevre düzenlenmeli ve uygun araçlar seçilmelidir. Hazırlanan program çocuğun seviyesinin ne üstünde ne de altında olmalıdır, aksi takdirde çocuğun dikkati dağılır. Çocukla çalışırken hep yapmamaları gerekenler üzerinde konuşmadan, eleştirmeden çalışmalıyız. Özellikle yapabildikleri üzerinde yoğunlaşarak konuşmalıyız. Her çocuk için ayrı program yapmalıyız.

Havale geçiren çocuklarınıza karşı çok hassas olup, her dediğinin yapıldığını gözlüyoruz. Çocuğun sorunları ile disiplini birbirlerine karıştırmadan çocuklarımızı çok sevmeli ve aynı zamanda da kural koyabilmeliyiz. Kullandığımız "hayır"lar sayıca az, fakat sevgi dolu ve istikrarlı olmalıdır.

Beyinde eğer bir bölüm görevini yapamıyorsa, diğer bir bölüm o görevi üstlenebilmektedir. Hatta eğer öğrenme yollarından biri herhangi bir nedenle tıkanmışsa, yan yollar doğal olarak gelişebilmektedir.
Etkin öğrenme ancak çocuğun kişisel ve aktif katılımıyla gerçekleşebilir. Bunun bir yolu hareketler, renkler, müzik ve diğer dışavurum biçimlerinden yararlanmaktır. Diğer bir yol ise olumlu bir duygusal ortamı yaratmak ve çocuğun duygularını dışa vurmasını ve seçimler yapmasını teşvik etmektir.
Çocuğun aktif ilgisi ve zihinsel çabası öğrenmede başlıca faktörlerdir. Görüntülere, seslere, duygulara, kokulara ve tatlara verilen her tepki, beyinde yeni bağlantılar oluşmasına yol açar. Yetişkinler çocukların faaliyetlerini denetler ve sınırlandırırken aşırı kısıtlayıcı davranırlarsa, çocukların problem çözme ve zihinsel örgütlenme yetenekleri geri kalmaktadır. Her çocuğun düşünmek için bireysel bağlantılar geliştirmesi gerekir. Bu gelişim içten gelir ve dış uyarıcıları malzeme olarak kullanır.

Çocuklara açıklamalarda bulunmak yeterli değildir; onlara tecrübe etmek, irdelemek, deney yapmak ve yaşamak için fırsat vermeliyiz. Yaşam boyu zekanın gelişimini sağlayan bu süreçtir. Bebekler bilme gereksinimi ile donatılmış olarak doğarlar. Bizim görevimiz ise onlara sevgi ve benimseme ile yaklaşmak ve gelişimlerinin her aşamasında gerekli uyarıcıları sağlamaktır.
Deneyimlerin anlamını kavramak erken öğrenmenin anahtarıdır. Burada gerekli araçlar beden, eller ve beyne yeni bilgileri taşıyan duyu organlarıdır.

Oyuncaklar, yaklaşık 6. ayda önem kazanmaya başlar, ancak bunlar çocuğun kontrol edebileceği, iletişim kurabileceği ve ona bir anlam ifade edecek nitelikte olmalıdırlar. Daha büyük çocuklarda çocuğun boyuna uygun mobilya, tabure ya da yazı tahtası çocuklara hoş bir kontrol duygusu kazandırır ve öğrenme isteğini artırır. Evler yapmak için kullanılan oyuncaklar, doldurulup boşaltılan kaplar çocuğun etkin kontrolünü gerektirir ve tepe, orta, taban, büyük, küçük, daha büyük, en büyük gibi ilişkileri öğrenmesine yardımcı olur. Farklı büyüklük ve biçimlerdeki tahta küplerin en iyi oyuncaklar olduğu kabul edilmektedir.
Oyun hamuru, parmak boyaları, kil, çeşitli boyalar, su mukavva, tutkal ve çamur gibi malzemeler duygusal algı sistemlerini geliştirmeye ve düzenlemeye yardımcı olan örnek malzemelerdir.

Çocuklarınızı hata yapmaktan korumaya çalışmayın, bunlardan ders alacaklardır.
Sonuç değil, süreci takdir etmeyi öğrenin. Kazandın demektense, gerçekten gayret gösteriyorsun deyin.
Zihinsel kalıplar duygusal bağlantı şebekeleri üzerine inşa edilir.
Çocuğun dikkatini duyusal dünyadaki kalıplara yönlendirin:
"Bunun tadı neye benziyor ?",
"Bunlar birbirine benziyor mu?" gibi.

Çocuğunuzun gündelik olayların içerdiği anlam ve bağlantıları kavramasına yardımcı olun. Sürekli olarak yenilediği "neden?" sorusu beyin hücreleri arasındaki bağlantıları kurmak için duyduğu gereksinimi yansıtmaktadır.
Çocuğunuza kendi oyununu kurması için zaman tanıyın. Müdahaleci anneler ve babalar çocuğun kendine özgü zihinsel kalıplar geliştirmesini engelleyebilir.
Yeni yürüyen çocuklara çok sık yiyecek ve içecek verilmesinin bile daha sonraki okul başarısını olumsuz etkilediği bilinmektedir.
Televizyon, bilgisayar programlarının ya da video kasetlerinin sizin yerinize iş görmesini beklemeyin, okul öncesi çocukların bol bol gerçek yaşam deneyimlerine ihtiyacı vardır.
5 ila 7 yaş arası öğrenme için önemlidir. Beyin en dinamik değişim aşamalarından birindedir ve değişik sistemlerdeki duyu kalıplarını birleştirmeye çalışmaktadır. Kendini ifade etmeyi bilmeyen çocuklar, ifade edilmiş bilgiyi ezberlerler. Sözel gelişim düzeyi yetersiz çocuklar için okuma yazma ertelenebilmelidir. Erken okuma yazmanın hiçbir yararı yoktur.

7 - 8 yaşları arasında büyümenin bir başka önemli alanı sıralama, sınıflama gruplama işlemleridir. Örneğin, köpekler mi çok, hayvanlar mı çok? Okulda karşılaşılan pek çok ödev temelde sınıflandırma becerisine dayanır. Neyin "doğru" olduğunu açıklamaktansa, sorular sorun. Yani cevabı siz vermeyin, ona buldurtun.
Bir sorusunun yanıtını bilmediğinizde itiraf edin. Bu sizin için her şeyden daha çok heyecan verici bir fırsattır. Çocuğunuza kendi kendinize nasıl sorular sorduğunuzu ve bilgiyi nasıl aradığınızı gösterebilirsiniz.
Çocuğunuzla çalışırken ya da oynarken "unuttum" yanıtını sabırla karşılayın.
Bunun anlamı anlamanın onda henüz pekişmediğidir.

Öneriler:
- Çocuğun aktif ilgi ve katılım göstermesini sağlayın
- Yetkin beyin hücreleri şebekelerinin gelişebilmesi için söz konusu faaliyetin bir çok kez tekrarlanması gerektiğini unutmayın.
- Evinizi çocuk için tehlikesiz hale getirin, onun yeni girişimlerini yüreklendirin.
- Mümkünse, çocuğun dışarıyı izleyebileceği bir pencere ayarlayın.
- Alçak raflar kurarak çeşitli oyuncak, nesne ve kitapların her an çocuğun elinin altında olmasını sağlayın. Oyuncakların rastgele tıkıştırıldığı kutular kullanmayın.
- Yeni nesne ya da oyuncakları çocuğa birer birer sunun. Beyin her yaşta yeniliklere tepki verir, ama çocuklar yeni uyarıcılar ile karşılaştıklarında çevrelerinde tanıdık nesnelerin bulunmasını tercih ederler.
Çevredeki ilginç ve parlak renkli görsel uyarıcılar resimler, posterler, takvimler çocuğun görsel dikkatini çeker ve hayallerini çeşitlendirir.
- Çocuğa dikkatini çevrenin belirli özelliklerine ya da çevredeki bazı nesnelere çekin. Belli bir anda tek duygusu üzerinde yoğunlaşmasını ve bilgi almasını sağlayın. "Bak, gör, dokun, kokla, tat, hisset".
- Dil ile duyusal girdiler arasında bağlantı kurmayı alışkanlık haline getirin. Bebeklerle bile olan bitenler üzerine konuşun. Dil, beynin düşünme, öğrenme ve planlamaya ilişkin bir kontrol merkezi olarak gelişebilmesinin aracıdır.

Konuşma Eğitimi
İnsanlar duygularını, düşüncelerini, gereksinimlerini ve deneyimlerini ifade edebilmek için dili, el - vücut - yüz hareketlerini kullanır.
Dil gelişimi kelimelerin, sayıların, sembollerin kazanılmasının akılda yerleşmesinin ve daha sonra da bunların birey tarafından kullanılmasının gelişmesidir. Havale geçiren çocuklarda bu gelişim basamaklarında aksamalarla, gecikmelerle karşılaşılabilir.

Dil Gelişimi:
Alıcı dil ve ifade edici dil olmak üzere iki dönemde incelenir.
Alıcı dil: Bebekler sesleri birbirinden ayırabilirler, yapılan hareketlerle, işaretlerle sesi birleştirebilirler. Alıcı dil yeteneğinin gelişmesi havale geçiren çocuklarda daha yavaş olabilir. İfade edici dil yeteneğinin gelişmesi, alıcı dil yeteneğinin gelişmesine bağlıdır. Söyleneni anlayabilen bir çocuk anladığını diğer kişilere aktararak çevresindeki kişilerle ilişki kurabilecektir. Havale geçiren çocukların bir kısmında oluşan zihinsel gelişim yetersizliği çocuğun dikkatini yoğunlaştıramamasına, kavramaya ait becerileri kazanmada güçlük çekmesine neden olmaktadır.

Alıcı Dil Gelişimi için dikkat edilmesi gereken noktalar:
- Kullanılan oyuncaklar, eşyalar çocuğun anlama yaşına uygun olmalıdır.
- Tüm yapılan çalışmaları oyunla öğretmeliyiz. Her zaman çocuğun oyuna aktif katılımını sağlamalıyız.
- Basit sözel ifadeler kullanmalıyız. Bunları anlayabildiğinde karmaşık ifadeler kullanabiliriz.
- En önemlisi çocuklarda konuşurken göz kontağı kurmalıyız. Anlamasını istediğimiz kelimeyi çocuğun gözlerinin içine bakarak söylemeliyiz.
Alıcı dil gelişimi için yapılan dil çalışmalarından örnekler:
Günlük bakım sırasında onun dikkatini çekerek ve göz kontağı kurarak konuşmalısınız (örneğin: mama verirken yiyeceği gösterip mama sözcüğünü kullanmak).
Giydirirken giysilerin isimleri tekrarlayın veya kağıt bebekler hazırlayıp, bebeklerin giysileri giydirilirken isimleri söyleyin.
Çeşitli kuklalar kullanarak çocuklarla oynayın ve bu oyunlar sırasında çocuklarla konuşun.
Çocuğa oyuncakların ismini öğretin.
Eşyayı verme, alma oyunları yapılır. Al, ver, tut, at sözcüklerini kullanın (Örneğin: Topu at, topu tut).

İfade Edici Dil:
Bu devrede çocuk kendini anlatabilme yeteneğini kazanmaya başlar.
Havale geçiren çocukların beyinleri geçirdikleri havalenin şiddetine göre etkilenebilir. Bazı çocuklar algısal dil döneminde, bir çoğu da ifade edici dil döneminde gecikebilir. Beyinde etkilenen bölüm görevini yapamadığında diğer bir bölüm görevini alabilir. İfade edici dil döneminde bunu sağlayabilmek için de çocuk devamlı uyarılmalı, her söylediği sözcük için desteklenmeli, sürekli olarak konuşması için yönlendirilmelidir.
İfade edici dil gelişimi için dikkat edilmesi gereken noktalar:
- Kullandığımız sözcükler çocuğun anlayabileceği düzeyde olmalıdır.
- Çocuğun ne söylediği, nasıl söylediği, ne istediği dikkatle dinlenmelidir.
- Model olunmalıdır.
- Söylediğinizi taklit etmesi sağlanmalıdır.
- Çocuk konuşmaya çalışırken sürekli soru sormamalı onu bıktırmamalısınız.
- Çocuğu konuşması için cesaretlendirmelisiniz.
İfade edici dili geliştirecek eğitim çalışmalarından örnekler:
Çocuğa albümdeki fotoğraflar gösterilir, isimler tekrarlanır, sorulur.
Resimli küplerin üzerindeki isimler öğretilir.
Yemek veya içmek için isteklerini ifade etmesi sağlanır, cesaretlendirilir.
Bir torbanın içine küçük oyuncaklar (örneğin; hayvan şekilleri) koyulur içinden alınıp isimlendirilmesi istenir.
Çocuklar önce tek kelimelerle ifade ederler. Örneğin top gibi, daha sonra iki kelime bir araya getirilir; top ver gibi ve giderek daha uzun cümlelerle ifade edici dil gelişimi tamamlanır.
Tüm bu çalışmaların amacı havale geçiren çocuğa konuşmayı öğretmektir. Bunun için sabırla, bıkmadan inatla, ümitsizliğe kapılmadan çalışmalar yapmalıyız ve sonuçta mutlaka konuşmada gelişme olacağını bilmeliyiz.

 

 

ENGELLİLİĞİN GENEL NEDENLERİ

ENGELLİLİĞİN GENEL NEDENLERİ
Engelli olma nedenleri pek çok sınıflamalar halinde ele alınabilmektedir.En çok kullanılan sınıflama,doğum öncesi,doğum anı ve doğum sonrası oluşmalarına göre yapılan sınıflamadır.
Doğum Öncesi Nedenler:
• Aile soyunda var olan kalıtımsal hastalıklar
• Özellikle kalıtımsal hastalığı olan akrabalar arasındaki
evlilikler
• Anne ve baba arasındaki kan ve Rh uyuşmazlığı
• Kromozomal nedenler
• Annenin doğum yaşının altında yada üstünde bir yaşta
hamile kalması sonucu doğumlar
• Hamilelik sırasında doktor tavsiyesi dışında ilaç kullanımı
• Hamilelik sırasında annenin sigara,alkol,uyuşturucu
kullanması
• Hamilelik sırasında iyonize röntgen ışınlarına maruz kalma
• Hamilelik sırasında yetersiz beslenme
• Hamilelik sırasında ateşli,bulaşıcı hastalık geçirme
• Hamilelik sırasında kaza,aşırı stres,zehirlenme ve
travmaya maruz kalma
• Hamilelik sırasında sağlık kontrollerinin ve yapılması gereken testlerin yaptırılmaması
• Hamile kalmadan önce ve hamilelik döneminde alınması
gereken vitamin ve minerallerin eksikliği
• Çok sayıda ve sık hamile kalınması veya doğum yapılması
• Annede yüksek tansiyon,kalp hastalığı,şeker hastalığı gibi hastalıkların bulunması
Doğum Anına Ait Nedenler:
• Doğumun sağlık kuruluşunda, sağlık elemanlarınca gerçekleştirilmemesi
• Doğumun beklenen süreden önce ve güç olması
• Bebeğin düşük doğum ağırlığı ile doğması
• Doğum esnasında bebeğin travmaya maruz kalması
• Doğum esnasında bebeğin oksijensiz kalması
Doğum Sonrası Nedenler:
• Doğum sonrası bebeğin ağır ve ateşli hastalık geçirmesi
• Yeni doğan bebeğin sağlık kontrolünden geçirilmemesi ve
gerekli testlerin yaptırılmaması
• Bebeğin aşılarının düzenli olarak yaptırılmaması
• Ağır doğum sarılığı
• Bebeğin yetersiz beslenmesi
• Ev,iş,trafik kazaları
• Zehirlenmeler
• Doğal afetler
• Ailenin ve çevrenin eğitimsizliği (Cehalet)
• Bireylerin ihmal ve istismar edilmesi

Asalak Sesler


Asalak Sesler

Bazı sesler veya kelimeler asalak olarak kelimelerin arasına takılır ve konuşmayı tahammül edilmez hale getirir. Asalak sesler veya kelimeler konuşmacının fikir netliği ve kendine güveni hakkında şüphe uyandırır. Konuşmanın kalitesini baltalar ve dinleyiciyi sıkar. Bu kapsamda “iii, eee, aaa, sey, yani, mesela, evet...” gibi ses veya kelimeler konumsa arasında sık sık veya gerekmediği halde kullanıldığında dinleyici rahatsız olur.

Örnekler:
Asalak ses veya kelimelerle:
Bana şey dedi. Bugün yıldönümü olduğu için eee şey yapacaktık. Tören salonunu düzenleyecektik.
Evet sevgili dinleyenler. Bugün yine sizlerle birlikteyiz. Evet bugünkü konumuz çalışmanın fazileti hakkında.
Yani sunu diyorum. Mesela siz zor durumda kaldınız. Yani mesela başınızdan bir felaket geçti.

Düzgün:
Merhaba sevgili dinleyenler. Günün ilk ışıklarıyla birlikte sizi selamlıyorum. Mutlu bir gün yaşamanızı diliyorum. Yine sizlerle birlikte olmak ve sizlerle konuşmak ne güzel.

Çalışmalar:
Aşağıdaki soruları ikili guruplar halinde asalak ses veya kelimeleri kullanmadan cevaplandırınız. Arkadaşınız sizi kontrol edecek ve hata yaptığınızda uyaracaktır. Daha sonra bu çalışma tek tek kürsüde yapılacaktır.

a)Düzgün konuşma yeteneğinin size ne kazandırmasını ümit ediyorsunuz?
b)Bir gününüz nasıl geçer?
c)En çok sevdiriniz yiyecekleri anlatın.

 

Spastik Tetrapazi

Spastik Tetrapazi

Serebral palsi nin bir alt grubudur ancak spastik çocuk toplumda Serebral palsi li çocukları tanımlamak için kullanılmaktadır. Vücut hareketlerini ve kasların uyumlu kullanımını etkileyen bir grup bozukluğa verilen addır. İlk 2-3 yılda beyne zarar veren herhangi bir olay serebral palsi ye neden olur. Serebral palsi ilerleyici değildir.

Bu hasar beyinden vücuda ve vücuttan beyne gelen uyarıları bozar. Her çocukta değişik ağırlıkta ve tiptedir. Beynin hasar gören bölümüne göre;

-Kaslarda sertlik veya kasılmalar

-İstemsiz hareketler

-Yürüme ve koşma gibi kaba motor hareketlerde zorluk

-Yazı yazma veya düğme ilikleme gibi ince motor hareketlerde zorluk

-Algılama zorluğu Bu sorunlar beslenme, solunum, idrar-dışkı kontrolünde problemler, havale geçirme, şaşılık, öğrenme güçlükleri, gelişme geriliği gibi ek sorunlara da neden olabilir.

Serebral palsi ilerleyici bir hastalık olmadığından spastik çocukların yaşam süresi normaldir. Spastik olan kol veya bacak ağrıyı, acıyı hisseder. Spastik çocukların hareketlerindeki bozukluğun derecesi zeka düzeyini göstermez.Spastik çocukların bir kısmı zamanla daha iyi duruma gelirken bir kısmı da gelişebilecek ek sorunlar nedeni ile daha kötüye gidiyor gibi görünebilir. Bu durumu engellemek ve yaşam kalitelerini arttırmak için mümkün olan en erken yaşta tedaviye başlamak gerekir. Serebral palsi bulaşıcı değildir, kalıtsal değildir, hayatı tehdit eden bir durum değildir.

Bazı spastik çocuklar başlarını geriye çeker ve aynı zamanda omuzlarını yukarı ve öne getirirler . Başın arkasından elle tutarak başın pozisyonunun düzeltilmeye çalışılması, çocuğun kendini daha fazla geriye çekmesine neden olmaktadır .

Eller başın her iki yanına yerleştirilip çocuğun boynu yukarı doğru çekilirse omuzlar ön kollarla birlikte aşağı inecektir . Çocuk kucakta otururken başını, omuzlarını ve kollarını geriye doğru atarsa, onu öne doğru çekmemek gerekir. Bu çocuk için doğru tutuş şekli, ebeveynin ön kolunu çocuğun boynunun arkasından geçirip, el ve ön kol yardımı ile omuzların öne ve içeri doğru çekilmesi ile sağlanabilir.

Hiçbir Öğrenci Başarısız Değildir

Hiçbir Öğrenci Başarısız Değildir

Kırık not nedeniyle evden kaçan veya intiharı bile düşünen çocuklar olabildiğine dikkat çeken uzmanlar, anne-babaları uyardı.

Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Ar-Ge Kuruluşu olan DES Stratejik Araştırmalar Merkezi(DESAM)'nin 'Türkiye Karne Sendromu' raporuna göre veliler kırık karne getiren çocuklarına nasıl davranacağını bilmiyor. Kötü karne alan çocuğuna sert ve aşağılayıcı davranan anne babalar çocuklarında ciddi kişilik bozukluklarına neden oluyor. Her karne döneminde öğrencilerin ve velilerin stres içine girdikleri belirtilen raporda, "Bazı çocuklar daha da endişelenerek evden kaçabiliyorlar. Psikolojik olarak güçlü durumda olmayan öğrenciler, zayıf notlarından dolayı intiharı bile düşünüyor." denildi. Bu durumda en büyük görevin velilere düştüğünü vurgulanan raporda, karnenin tek başına başarıyı gösteremeyeceği, karnenin ölçütlerden sadece biri olduğu vurgulandı. Karneye, çok fazla anlam yüklenmemesi gerektiğinin altı çizilen raporda, velilere şu önerilerde bulunuldu: "Kırık notların altında yatan asıl sebebi araştırmak gerekir. Anne baba bu işe, kendi çocukluklarından da başlayıp daha geniş bir çerçeveden bakmalı. Çocuklarına yüklenmemeli, onlarla ilgilenerek, sorunlarına yönelerek, düşük notları olduğu için yanlış yollara sapmasını engelleyebilirler. Zayıf notla karşınıza gelen çocuğunuzun sizden daha fazla üzüldüğünü unutmayın. Onu sevdiğinizi hissettirin, üzüntüsünü paylaşın. Her çocuk farklı becerilere sahip bir bireydir. Bir başkasıyla kıyaslamaya sakın kalkışmayın. Başarısızlığının nedenini birlikte konuşun. Yapılabilecekleri belirleyin. Eksik olduğu konuları belirleyin, bunları nasıl gidereceğine birlikte karar verin. Gelecek dönem için başarısız olduğu derslerle ilgili neler yapılabileceğini planlayın."
"HİÇBİR ÖĞRENCİ BAŞARISIZ DEĞİLDİR"
Milyonlarca öğrencinin yarın iki haftalık yarı yıl tatiline çıkacağını hatırlatan DES ve DESAM Genel Başkanı Gürkan Avcı, "Hiçbir öğrenci başarısız değildir. Her öğrencinin farklı ilgi ve istidatları vardır. Dönem boyunca çocuğu ve problemleriyle ilgilenmeyip de yalnız karneyi eline alıp çocuğu sorgulamak ve karne sonucuna göre onu değerlendirmek ve kırık karneye ceza vermek çocuğun psikolojisi ve geleceği açısından tehlikelidir." dedi.

Avcı şöyle devam etti: "Çocuğunuzu her haliyle sevdiğinizi, problemleri birlikte aşacağınızı ve ona güven duyduğunuzu hissettirin. Bir sonraki dönem başarısını artırabileceği konusunda ona güvenin ve onu yüreklendirin. Çocuğunuzun özelliklerini iyi tanıyın, özel yeteneklerini keşfedin. Çocuğunuzu kendi gelişim özellikleri içerisinde değerlendirin. Öğretmenleri ile iletişime geçin. Onlardan yardım ve işbirliği isteyin. Çocuğunuzun düzenli, planlı ve verimli ders çalışma alışkanlığı kazanması ve geliştirmesi çok önemlidir. Bu disiplini ona öğretip, kazandırmak için Rehberlik servislerinden yararlanın. En önemlisi de çocuğunuzla her gün baş başa oturup, onunla bir arkadaş gibi konuşun, günün değerlendirmesini yapın."

2 Yaş Öncesi Televizyon Çok Zararlı

2 Yaş Öncesi Televizyon Çok Zararlı

Televizyondaki bazı olumsuz görüntülerin çocukların gelişimini olumsuz etkilediğini belirten uzmanlar, anne balaları dikkatli olmaları konusunda uyardı.
Televizyondaki bazı olumsuz görüntülerin çocukların gelişimini olumsuz etkilediğini belirten uzmanlar, anne balaları dikkatli olmaları konusunda uyardı. Televizyonda yaşamın sert gerçekliklerine tanık olmanın çocukları zorlayabileceği belirtiliyor.

Özel Bahar Hastanesi doktorlarından Uz. Psikolog Vildan Kavak, çocukların televizyonun eğitsel ve eğlendirici yönlerinden faydalanabileceğini ifade etti. Buna karşın reklamlar ve şiddet görüntülerine maruz kalmanın çocuk gelişimi üzerinde olumsuz sonuçlar doğurduğunu dile getirdi.
Kavak, çocukların televizyondaki davranışlardan çeşitli mesajlar aldığına dikkat çekerek şunları söyledi: "Televizyonda yaşamın sert gerçekliklerine tanık olmak çocukları zorlayabilir. Onlar, televizyon dışındaki dünyada çeşitli davranış şekillerini görme fırsatına sahip olmalıdır. Hayal kurma, okuma ihtiyaçları vardır. Anne-babalar, televizyon ile diğer ihtiyaçları dengelemek zorundadır."
ÇOCUK KANALLARINA DİKKAT
Çocuk kanallarının da bebeğin dil ve zekâ gelişimini olumsuz etkilediğine işaret eden Kavak, ailenin çocuklarını bu kanalları izlemeye mahkûm etmemesini tavsiye etti. Kavak, dünyada yapılan araştırmalarda, ne kadar erken yaşta televizyon izlenmeye başlanırsa, ilerleyen dönemde kelime hazinesinin o denli geri kaldığını ortaya koyduğunu ifade etti.
Yaşamın ilk yıllarında dil ve zekâ gelişiminin çok hızlı olduğun belirten Kavak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Televizyon, bebeğin derinlik, boyut, açı farklılıklarını anlamasını engeller. Beyin gelişimi zarar görür. Ayrıca dil becerileri de geri kalır. Dil gelişimi, yüz ifadesi, ses tonu, işaret gibi pek çok ipucu ile birlikte ortaya çıkar. Sizi dinlerken nereye baktığınız, ses tonunuz, neye işaret ettiğiniz gibi ayrıntılarla ilgilenirler. Ayrıca konuşma, tanıdık biriyle ve soru cevap şeklinde daha iyi öğrenilir. Televizyonda ise bunların hiçbiri yoktur."
Kavak, 2 yaşın altındaki çocukların televizyondan kesinlikle uzak tutulmasını tavsiye etti. Çocuklara 3 yaşından itibaren günde yarım saat televizyon izletilebileceğini dile getiren Kavak, bunu da anne babayla birlikte izleme şartına bağladı.

Doğum Sırası Zeka Gelişiminde Önemli

Kardeşlerin Doğum Sırası Zeka Ve Kişilik Gelişimine Yön Veriyor
Çocukların zeka ve kişilik gelişimi bir çok etkene bağlıdır. Aileden alından eğitim, oynadığı oyuncaklar, diğer bebeklerle olan ilişkileri gibi bir çok etken, çocuğun zeka gelişimini olumlu etkileyeceği gibi olumsuz sonuçlar da verebilir. Tüm bunlar gibi kardeşlerin doğum sırası da, çocuğun kişilik ve davranış gelişiminde etkilidir. Memorial Şişli Hastanesi Pedagoji Uzmanı Dr. Melda Alantar, gebelikte çocuğun kişilik ve zekasını etkileyen faktörler hakkında bilgi verdi.

Çocuklar doğum sırasına göre farklı kişilik ve karakter özellikleri gösterebilirler
Aileler genellikle ilk çocuğa anne-babalık rölü yükler ve kardeşler tartıştığında ilk çocuktan cömert bir anlayış beklerler. Bunun sonucunda ilk çocuklar daha duyarlı, sorumluluk sahibi, başarı odaklı ve olası rakiplere karşı kendini koruma eğiliminde olur.

İkinci çocuk ise, “Benden önce hep birileri vardı” duygusuyla aynı alanda rekabet etme düşüncesinden uzaklaşabilir ve mizah becerisi ya da sosyal çekicilik gibi farklı alanlarda beceriler geliştirme eğilimi gösterebilir.

Ortanca çocuk, ne ilk ne sonuncu çocuk olmadığı için hiçbir ayrıcalığı yoktur. Bu konumdaki çocuk yoksunluk duyguları yaşayabilir ve bunun sonucunda adalet için savaşan ve dışlanmaktan kaçınan bir yapıya sahip olup, rekabetçi bir yaşam biçimi geliştirebilir.

Son çocuk ailenin hep en küçüğü olduğu için onlara anne-baba olma rolü üstlenen pek çok kişi vardır. Ancak gerçekte kardeşler bu rol için yeterince olgun değildirler. Bazen fazlasıyla yetişkinlerin konularıyla iç içe olduklarından son çocuklar sosyal ilişkilerde pek çok deneyim kazanırlar. Bazı durumlarda son çocuk sınır ve kurallara uymaktan yorulup bezginlik yaşayabilir. Aileler ise genelde son çocukları şımartma ve zamanı geldiğinde gitmelerine izin vermeme eğilimi gösterebilirler.

Tek çocuklarda, ailelerinin aşırı ilgisi “ben”lik duygusunun fazla gelişmesine neden olabilir.
Tek çocuklar ise ebeveynlerinin kaygılarının odak noktası olabilirler. Bazen aşırı koruyucu anne-baba tutumlarıyla karşılaşırlar. Rekabet etmek için fırsatları olmaz. Bununla birlikte kendilerini mikroskop altında inceleniyor gibi hissedebilirler. Bu durum onların “Ben özel bir insanım” şeklinde bir benlik kavramı geliştirmelerine yol açabilir.

Cinsiyet de zeka gelişiminde etkilidir
Sözel yeteneklerden çok görsel-mekânsal becerilerde saptanan artışlar görsel medyanın (fotoğrafçılık, film, televizyon, video, bilgisayar ) yaygınlaşmasına bağlıdır. Kızların sözel zekâsının (okuma, yazma, anımsama ve algılama) , erkeklerin ise görsel-mekânsal zekâlarının ( matematik, fen, mekanik beceriler) daha yüksek olduğu görülmektedir. Söz konusu farklılıklar cinsiyet hormonları, deneyim ve sosyalleşmeden kaynaklanmaktadır.

Okula devam edilen dönemlerde öğrencilerin zeka puanları daha yüksek
Okullaşma çocukların zekâsını olumlu yönde etkilemektedir. Günümüzde zorunlu eğitim süresinin uzaması daha akıllı öğrencilerin yetişmesine yol açmaktadır. Okullaşmanın zeka üzerindeki etkisi o denli güçlüdür ki hiç eğitim görmeyen çocuklar ergenlik dönemine zihinsel engelli olarak tanımlanabilmektedirler.

Okula devamsızlık, okuldan uzaklaşma gibi durumlar ve hatta yaz tatili nedeniyle eğitime ara verilen dönemlerde öğrencilerin zekâ puanlarında saptanan düşüşler dikkati çekmektedir.

Yüksek nitelikli okul öncesi programlar çocukların sosyal ve bilişsel gelişimini destekler.

Beş yaşın altındaki çocuklar duygusal ve bilişsel olarak ağır akademik yönlendirmeye hazır değildirler. Bu dönemde etkinlikler öğretmen merkezli değil, çocuk odaklı olmalıdır.

Serebral Palsi Nedenleri ve Belirtileri

Serebral Palsi Nedenleri ve Belirtileri
Duruş, yürüyüş, konuşma, denge, hareketlerde bozukluk. Aktivitelerde zorlanma, tikler ve spazmlar, kas sertliği görülür. Nefes sorunları, öğrenmede bozukluk, barsak ve mesane kontrolü sorunları, konuşma engelleri, diş ve sindirim sorunları da serebral palsi nedeniyle çıkabilir. Doğum kusurları, kafa, akciğer, omurilik ve beyinde görülen darbeler durumu zorlaştırır.Belirtileri %75 oranında gebelikte bebeğe olan oksijen yetersizliği ve eksikliği ile hipoksi asfiksi sonucu gelişebilir. %5 oranında çoklu doğum, erken ve sorunlu doğum ile emzirmede yaralanmalar neden olmaktadır. %15 oranında, çocukluk sırasındaki kazalar, boğulma, sarılık, toksinler, ensefalit, menenjit ve hipoksi nedeniyle, üç yıl içinde görülür.En olası nedenleri; Beynin etkilenen kısmı vücudu yönetmede ve kontrol etmede güçlük çeker. Bu bölgelerdeki kas ve sinirler etkilenir. Beyinde anormal doku büyümesine neden olur. serebral palsi vakalarının çoğu, perinatal doğum öncesi veya doğum sonrası sorunlar ve zorluklar içinde gelişir. tıbbın her alanında büyük atılımlar var olmasına rağmen, nöroloji hala keşfedilmemiş derinlikleri olan bir alandır.
Athetoid ise %40 oranındadır.Serebral palsi olgularının %10’unda görülen Ataksik felçtir.Tüm serebral palsili durumların %70-80’inde spastik durum görülür.3 gruba ayrılır: Spastik, Ataksik ve Athetoid.Beyin motor güçleri kaybolu ve güçlük çekerler. Daha sonra kol ve bacaklarda görülür. Kaba motor becerilerini etkiler eksterimeteler kontrol edilemez.
Çocuklarda görülen bir tür beyin felci olmakla birlikte, beyindeki sinir fonksiyonlarını, görme, işitme, öğrenme, düşünme problemlerine yol açan bir sinir bozukluğudur. Bu sorunların pek çoğu anne karnındaki bebeklerde, yeni doğanlarda beyin gelişmekte iken başlar. Büyüdükçe ortaya çıkar. 2 yaşına kadar kendini belli eder. Bu anormal doku büyümesi nadir durumlarda bir kaza sonucu kafa travmasıyla da ortaya çıkabilir. Erken teşhis tedavi ve iyileşme açısından çok önemlidir. Hastanın morali yüksek tutulmalı ve yaşam kalitesi artırılmalıdır. Felç genellikle çocukların el ve parmaklarını kullanma becerisini kaybettirir.

Özürlü Çocukların Rehberlik Gereksinmeleri

Özürlü Çocukların Rehberlik Gereksinmeleri

Her öğrencinin yeterlik ya da yetersizlikleri ne olursa olsun bireysel ve yaşam amacına erişebilmesi ve gizilgüçlerini kullanabilmesi, geliştirilebilmesi için yardıma gereksinimi vardır. Özürlü bireylerin farklı niteliklerinden dolayı onlara götürülecek rehberlik hizmetleri de normal bireylerden biraz farklı olacaktır.

Özürlü Çocukların Genel Nitelik ve Sorunları
Özürlü çocukların özürlerinden ve özürlü olmalarına karşı çevresindeki kimselerin aldığı tutumlardan dolayı daha sistemli, sürekli ve çeşitli alanlarda özürlü olmayanlara göre rehberliğe daha çok gereksinimleri vardır.

Özürlü Çocukların Nitelikleri ve Sorunları
Belirli bir özür grubuna bağlı olmaksızın, özürlü çocukların genel nitelikleri ve sorunları aşağıda belirtilmiştir.
1- Özürlü olduklarından kendi kişisel durumlarına ve çevresinde olan durumlara uyum sağlamada güçlükleri vardır.
2- Kendilerini tanımak ve özürlü bir kişi olarak özel durumlarını kabul etmeleri için sistemli çalışmalar yapmayı gerektirirler.
3- Yakın çevresindeki kimseler, ana-baba ve akrabaları ili ilişkilerinde anlayış ve etkileşim zorlukları vardır.
4- Çevresindeki kişilerin özürlülüğe karşı gösterdikleri olumsuz davranış ve tutumları sonucu birçok ruhsal, duygusal ve kişilik problemleri ile yüz yüze gelirler.
5- Genellikle ana, baba, kardeşleri ve yakın çevresindeki insanlar tarafından kabul edilmekte problemler ortaya çıkar, birçok temel gereksinimlerinden yoksun kalabilirler.

Rehberlik Hizmetlerinin İşlevleri
Özellikleri ve sorunları farklı olmasına karşın normal bireylere götürülen temel rehberlik hizmetleri özürlü bireyler için de geçerlidir. Ancak kişisel, eğitsel ve mesleki rehberlik alanlarında yapılan değişiklikler özürlü bireylerin gereksinimlerini daha iyi karşılamaktadır. Özürlü bireylere götürülecek rehberlik hizmetlerinin temel işlevleri aşağıda belirtilmiştir.
1-Özürlülerin “ilgilerinin” ve “yeteneklerinin” geliştirilmesine yardımcı olacak ve bireyi bu doğrultuda en fazla çabayı göstermesi için güdüleyecek etkinlikler, geziler, grup tartışmaları, kişisel görüşmeler vb. başlatmak ve artırmak.
2-Öğrenciyi, “sağlıklı bir benlik kavramı” geliştirerek özürlülük halini aşabilmesi, kendini gerçekleştirebilmesi ve tam işlev yapan birey durumuna gelebilmesi için güdülemek, özendirmek ve bu yolda geri bildirim olumlu tepki alabileceği durumlar sağlamak.
3-Öğretim ve rehberlik hizmetleri arasındaki işbirliğini geliştirmek; özürlü öğrenciye eğitsel olanakları ve uygun yaşantıları, öğretmen-danışman-yönetici birlikteliğiyle sağlamak.
4-Öğrencilerin verimini artırması için, normal sınıf çalışmaları dışında kendisine ek okuma, çalışma ve deneyim olanaklarını yaratmak.
5-Öğrencinin, benlik tasarımı, ilgileri ve akademik başarısıyla tutarlı, kendini gerçekleştirebileceği bir eğitim programı hazırlamak.

Özel Eğitim Alanında Rehberlik ve Psikolojik Danışma
Özel eğitim alanında, rehberliğin amacı, bireyin, çevresini, içinde bulunduğu toplumu tanımasına, yeteneklerini en uygun bir şekilde kullanmasını ve geliştirmesini, karşılaştığı problemleri çözme ve en uygun kararları alma yeterliliği kazanmasına, toplum içinde severek yapacağı bir iş sahibi olmasını sağlamaktır.
Özel eğitimde rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri, duruma göre değişik kurumlar tarafından yerine getirilmektedir. Çocuğun devam ettiği okul bunların dışında gelmektedir. Rehberlik merkezleri, hastane klinikleri, iş ve işçi bulma kurumu, rehabilitasyon merkezleri ile her özür alanı ilgili kurulmuş dernekler bu hizmeti yürütmeye çalışan kurumlar arasındadır.

Bireyi Tanıma ve Bilgi Toplama Hizmetleri
Psikolojik Danışma ve Rehberlik hizmetlerinde başta gelen hizmetlerden biri çocuğun kendisi, çevresi, ailesi, iş ve meslek durumları hakkında bilgi toplamaktır. Tanımanın kapsamına çocuğa ve özrüne, diğer özelliklerine ve durumlarına ilişkin bilgiler ile çevre, iş ve mesleklere ilişkin bilgiler, okullar ve bu okullara girebilmeye ilişkin bilgiler de girmektedir.
Çocuğun gelişim ve uyumunu etkileyecek aile ve çevreye ilişkin diğer bilgiler arasında, ailenin ekonomik, sosyal, kültürel durumu, ailedeki çocuk sayısı, aile içinde aynı ya da ayrı türden özürlü kişi bulunup bulunmadığı, çocuğun aile içindeki yeri gibi bilgiler sayılabilir.
Çocuk hakkında toplanmış bilgilerin ışığı altında çocuğa kendini tanıması için fırsat ve olanaklar hazırlanmalıdır. Çocuğu tanımak kadar, çocuğu kendisine tanıtmakta rehberlikte çok önemlidir.

Duruma Alıştırma Hizmetleri
Çocuğun yeni durumlara, geldiği okula, sınıfa ve ortama, çevreye alıştırılması, rehberliğin üzerinde önemle durması gereken konulardan birisidir. Yatılı okullarda alıştırma daha çok önemli olmaktadır. Çocuk için okul her şeyi ile yeni, değişik ve yabancıdır. Araçlar farklıdır. Malzeme farklıdır. Uyulacak yeme, yatma, çalışma ve genel yaşam kuralları farklıdır. Yeni ve farklı şeyler çocuğu tedirgin eder.Çocuğun ortama ve günlük yaşama uyum sağlayabilmesi için bu dönemin iyi planlanıp uygulanması gerekir.

Rehberlik ve Yöneltme
Çocuk özel eğitimin kurumuna geldiği andan başlayarak çocuğun hangi sınıfa yerleştirilmesi ve seçimlik derslerden hangisini alması, bunlara bağlı olarak bir üst okula , sanata ve hayata yöneleceği, sanat yada okul ise hangi okul veya hangi sanata yöneltilmesi gerektiği hususunda uygun karar verilebilmesini kapsayan bir seri yöneltme söz konusudur. Yöneltmenin uygun ve geçerli olması yöneltilen çocuk ve yöneltilecek ders, okul, iş, sanat, konuların nitelik ve taleplerini çok iyi bilmeye ve bunların birbirlerine uygun düşüp düşmediklerini kestirmeye bağlıdır.
Yöneltmede İzlenecek İlkeler
Çocukların uygun şekilde yöneltilmeleri için dikkate alınması gereken hususlar aşağıda özet olarak belirtilmiştir.
1-)Yöneltmede, tavsiye yolu ile öğrencilere yön vermekten kaçınmalı, öğrencilerin kendi kendilerini yönlendirmelerine önem verilmelidir. Yöneltmede ana ve baba, öğrenci ve öğretmenlerin sıkı bir işbirliği yapması ve öğrencinin kendisi ile iş ve meslekler hakkında bilgi edinerek, meslek tercihini kendisinin yapması esastır.
2-)Yöneltme, öğrencilerin yetenekleri, ilgileri, gereksinimleri, kararlı hale geldiği bir yaşta yapılmalıdır.
3-)Yöneltme, çocuğun bütün öğrenim hayatında gösterdiği başarılar, özellikler, ilgiler, yetenekler, kişilik özellikleri ve özür durumu dikkate alınarak, çocuğun ailesinin, öğretmenlerin, varsa çocuğa yardım eden iş öğreticisinin görüşleri alınarak danışman tarafından yapılmalıdır.
4-)Yöneltme yıllarında çocuklar çevredeki işler, meslek okulları, meslekler ve gerekler hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmalıdır.
5-)Yöneltme yıllarında yakın çevrede çocuklar için okul içinde ve dışında çeşitli işlerde çalışma olanağı sağlanmalı, birinci elden yaşantılar kazanmalıdır.
6-)Çocuklara iş ve çalışma ortamı ve koşulları hakkında temel bilgiler verilmelidir.
7-)Yöneltme yıllarında çocukların görmediği, bilmediği, yakın çevrede bulunmayan işler, meslekler ve gidilecek okullar ile ilgili bilgiler verilmeli, çeşitli işlere karşı çocukta ilgi uyandırılmalıdır.
8-)Özürlü çocukların yöneleceği işlerin toplumda uzun ömürlü olmasına dikkat edilmelidir. Kısa zamanda o işe ihtiyaç kalmaması halinde işsiz kalabilecekleri düşünülerek, yöneltmede geçişi kolay veya uzun ömürlü işler tercih edilmelidir.
9-)Yöneltme değişmeye açık olmalı, ortaya çıkan durumlarda, gerekirse iş ve meslek değiştirilerek yöneltme yeniden yapılmalıdır.

Özürlülerle Psikolojik Danışma
Her insan günlük hayatında uyum gerektiren birçok problemler ile yüzyüze gelir. Özürlü çocuklar özürlerinin yarattığı engeller ve sıkıntılar ve çevresindeki insanların gösterdiği bazı olumsuz tepkiler, tutum ve davranışlarından dolayı birçok uyum problemleri ile yüz yüze gelirler. Bazı ciddi duygusal problemler yönünden normal çocuklara kıyasla daha çok sorunları olduğu söylenebilir. Bireyin danışmaya üzüntüsünü, sevincini paylaşacak, çözemediği problemi çözmede, veremediği kararı vermede kendisine yardım edecek psikolojik danışma personeline ihtiyacı vardır.
Yaratılacak Psikolojik Danışma Ortamı
Özürlü öğrencinin büyümesi, gelişmesi için gerekli rehberlik hizmetlerinin işlevlerini gerçekleştirmesinde, danışmanın, öğretmenin kişisel özellikleri ve öğrenciye karşı olan tutum ve yaklaşımları, öğrenciyle etkileşimleri büyük önem taşımaktadır.(rogers 1961)
Rogers’in geliştirdiği “danışanı merkeze alan danışma kuramında “ bireyin kendini geliştirme gücünü etkin kılacak koşulları üç noktada toplanmaktadır. Bunlar, a)Danışmanın içtenliği, b) Danışanı koşulsuz olarak olumlu kabulü, c) Danışana karşı olan empatik anlayışı ve bu anlayışını kişiye iletişi koşullarıdır.
Bireyin Tercihlerini Özgürce Yapabileceği Bir Ortam Yaratmak
İyi bir öğretmenin ve iyi bir danışmanın niteliklerini belirtirken öğretmen ve danışmanların ancak, bireyin korku, savunma ve sağlığına saygı duyarak yol gösterebileceğini, yardımcı olabileceğini vurgulamaktadır. Maslow’a göre gelişmekte olan birey için en temel gereksinme “güvenlik” gereksinmesidir. Bu yüzden birey kendi istekleriyle diğerlerinin istekleri arasında bir seçim yapmak zorunda bırakılınca, diğerlerinin onayını yitirmek korkusuyla kendi isteklerini bastıracak, inkar edecek ya da kontrol altına alacaktır.
Danışmanın, danışana kendini güvenlik içinde, her türlü şiddet ve korkudan uzak hissedeceği, özgür seçme koşullarını yaşayabileceği bir ortam oluşturması, danışanla açık ve dürüst ilişkilere girmesi rehberlik ve psikolojik danışma sürecini daha verimli kılacaktır.

Özürlülerin Psikolojik Danışma Gerektiren Temel Sorunları
Özürlü çocuklara yapılacak temel bazı rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri özet olarak aşağıda belirtilmiştir.
1- Özürlü çocuklara okula ve okuldaki olanaklardan nasıl yararlanacakları konusunda rehberlik yapılmalıdır.
2- Özürlü çocuklar başkaları ile özellikle karşı cins ile sosyal ilişkiler kurma ve devam ettirmede psikolojik yardıma ihtiyaç gösterir.
3- Özürlü ve özelliklede korunmaya muhtaç çocuklar uygun şekilde beslenme alışkanlığı geliştirme, neyin, ne zaman ve ne miktarda nasıl yeneceği konusunda yardıma ihtiyaçları vardır.
4- Özürlü çocuklar yaşamlarını çeşitlendirme ve zenginleştirmek için boş zamanlarını yararlı ve hoş geçirme ve değerlendirmede rehberliğe ihtiyaç duyarlar.
5- Özürlü ve korunan çocukların sosyal yaşantıları sınırlı olduğundan toplumsal ve sosyal olayları anlamada zorluk çekerler.
6- Meslek veya iş seçme, işyerine uyum sağlama ve işini devam ettirmede de çocukların önemli problemleri olmaktadır.
7- Eş seçme, evlenme, aile sorumlulukları ve aile hayatının devamlılığını sağlamada sürekli yardıma gereksinim duymaktadır.
8- Duygusal ve ruhsal problemlerin çözümünde sürekli sistemli yardım almaları gerekir.
9- Özürlü çocuklar belirli derecede ekonomik ve sağlık problemleri ile yüz yüzedirler.

ÇOCUĞUNUZUN İNCE MOTOR BECERİLERİNİ NASIL GELİŞTİREBİLİRSİNİZ?

ÇOCUĞUNUZUN İNCE MOTOR BECERİLERİNİ NASIL GELİŞTİREBİLİRSİNİZ?


İnce motor beceriler çocukların ellerini ve parmaklarını kullanabilmesini sağlayan beceriler grubudur. Çocuklar el-göz hareketlerini koordine etme becerisi (el-göz koordinasyonu) geliştikçe ellerini daha iyi kullanmayı, oyuncaklarla oynamayı öğrenir. 3-5 yaş arasında ince motor becerilerde belirgin bir gelişim görülür.

Günlük hayattaki etkinliklerin büyük bir bölümü ince motor becerileri yeterli düzeyde kullanmayı gerektirir. Ellerini, parmaklarını iyi kullanamayan çocukların akademik başarıları olumsuz etkilenir. Yazı yazmakta zorlanırlar, çoğu kez sınıfın gerisinde kalırlar. Çocuğun bu alanda kendini yetersiz hissetmesi kendine güvenini azaltır ve diğer alanlarda da başarısını olumsuz etkileyebilir.

Deneyimler, bu becerilerin gelişmesi için yeterli fırsatın verilmesi ince motor becerilerdeki başarıyı etkiler. Sizler de evde basit etkinliklerle çocuklarınızın ince motor gelişimini destekleyebilirsiniz. Sizler için bazı etkinlik örneklerini sunuyoruz.

Küp ve legolarla oynama: Küpleri, plastik karton kutuları üst üste koyarak kule yapma oyunları oynayabilir; legoları takıp çıkararak çeşitli şekiller yapabilirsiniz. Küçük çocuklarla elinde tutabileceği büyük küpleri ve legoları tercih etmek gerekir. Bunları üst üste koymak veya takıp çıkarmak daha kolaydır. Büyüdükçe ve yapabilirliği arttıkça daha küçük parçalara geçmelisiniz.

Oyun hamuruyla oynama: Oyun hamuruyla veya kille şekiller yapma, yuvarlama, parmakları kullanarak koparma oyunları oynayabilirsiniz. 3 yaş gibi küçük çocuklar için daha büyük parçalar koparması zamanla daha küçük parçalar koparabilmesi beklenir.

Parmak kuklaları: Parmak kukularıyla oyunlar hem parmaklarını kullanabilmesi geliştirecek hem de dil gelişimi için faydalı olacaktır. Parmakların boyanması ile de kuklacılık oynanabilir.

Yap-boz yapma: Yaşına uygun yap-bozlar ince motor gelişimi ve el-göz koordinasyonu için oldukça faydalı oyuncaklardır. 3 yaş grubu gibi küçük çocuklar için tutmalı tahta yap-bozlarla başlamalısınız. Bu tür yapbozlarda çocuk elindeki parçayı doğru yere yerleştirmelidir. Parça sayısı da önemlidir. 4 parça gibi az sayıda parçalı olanlardan başlayıp, çocuğunuz bu alanda geliştikçe parça sayısını arttırmalısınız.

Karton yapbozlar daha zordur. Bunları yaparken bir bütünün parçalarını bir araya getirmesi gerekir. Bu yapbozlarda da daha büyük ve az sayıda olanlardan başlayıp zaman için de çok sayıda küçük parçalı olanlara geçmek gerekir.
Parmak boyama: Sizin çizdiğiniz şekilleri boyama, parmak boyası kullanarak geometrik şekilleri çizme etkinlikleri yapabilirsiniz.

Boyama çalışmaları: Pastel ,suluboya ya da kuru boyalarla boyama etkinlikleri kalem tutma becerisini geliştirecektir. İlk başlarda sadece karalama yapması yeterlidir. Önce büyük alanları zamanla daha küçük ve sınırlı alanları boyamasını beklemelisiniz.

Kesme yapıştırma çalışmaları: Dergi, gazetelerden ilgisini çeken resimleri kesip yapıştırarak kolaj çalışmaları yapabilirsiniz. Makasla kağıt kesme, oyun hamuru kesme gibi oyunlar oynayabilirsiniz.


İpe boncuk dizme: İpe farklı büyüklükte boncuk, makara dizerek kolye yapabilirsiniz. Boncuk yerine evdeki düğmeleri kullanabilirsiniz. Önce büyük delikleri olan nesnelerle başlamalı, bu beceri geliştikte daha ufak boncuklara geçmelisiniz.

Baş ve işaret parmağını kullanarak küçük nesneleri toplama oyunları: Tepsiye minik nesneleri ( Küçük nesneler bulmakta zorlanıyorsanız mercimek,fasulye, nohut gibi ufak taneli yiyecekleri kullanabilirsiniz. Oyuncak çivi tahtası varsa bunun çivilerini ya da küçük boncukları kullanabilirsiniz.) döküp bunları baş ve işaret parmağını kullanarak kavonoza doldurma oyunu oynayabilirsiniz. Benzer çalışmayı baş ve işaret parmağını kullanarak kavanozdan bu küçük nesneleri çıkarıp tepsiye koyma şeklinde de oynayabilirsiniz.

Kurmalı oyuncaklar: Kurmalı oyuncakları ya da müzik kutularını onun çalıştırması için teşvik edin.

Mikado: Masaya döktüğünüz tahta çubukları diğerlerini hareket ettirmeden toplama şeklinde oynayabilirsiniz. Mikado çubuklarını bulamıyorsanız kibrit çöpleriyle ya da çöp şiş sopalarıyla bile oynayabilirsiniz. Bu tip sopaların uçları sivri olabileceği için
çocuğunuzla beraber oynamaya özen gösterin ayrıca ona bu uçların dikkatli olunması gerektiğini de göretir.

Kavanozları açıp kapama: Evdeki çok sıkı kapatılmamış kavanozları sizin için açıp kapatmasını isteyebilirsiniz. Kavanoz kapakları çocuğunuzun ellerini kapsayacağı büyüklükten fazla olmamalıdır.
Oyuncak çivi tahtasıyla oynama: Oyuncak çivi tahtasına farklı büyüklükteki plastik çivileri takıp çıkarma oyunları oynayabilirsiniz. Büyüklerle başlayıp zamanla küçük parçalara geçmelisiniz.
Fermuar açıp kapama, düğme ilikleme: Öz-bakım becerileri ince motor becerilerin gelişimine önemli katkı sağlar. Düğmelerini ilikleme, fermuar açıp kapatma gibi işleri oyun yerine yapmayın. Açmak daha kolaydır önceleri açması için teşvik edip bunu yapabildikçe kapamasını öğretebilirsiniz. Bunları onun yapması için teşvik edin, zorlandığında yardımcı olun.
DİKKAT EDİLECEK ŞEYLER

Tüm becerilerde küçük yaş grubu için en kolay olandan başlamak ve yaş ilerledikçe ve çocuğun yapabilirlik düzeyi arttıkça daha zor olana geçmek gerekir. Yaş seviyesine uygun olmayan etkinliklere çocuğunuzu zorlamak bu etkinliklerden kaçınmasına yol açabilir. Örneğin henüz büyük bir alanı karalama şeklinde boyayamayan bir çocuğun taşırmadan girintili çıkıntılı küçük şekilleri boyamasını beklememelisiniz.
Tüm etkinliklerde büyük olanlardan başlamak , çocuk yapabildikçe daha küçük parçalara geçmek gerekir. Kolay olan büyük parçalardır, parçalar küçüldükçe zorlaşır. Ancak büyük parçaları seçerken elinde tutabileceği büyüklükte olmasına dikkat etmek gerekir.
Çocuğunuza yeni bir beceri öğretirken, ona önce model olun sonrasında bu beceri gelişene kadar elini tutarak ya da nasıl yapacağını anlatarak yardımcı olun. Bu yardımları zamanla azaltmalısınız. İlk denemede yapamıyor diye hayal kırıklığına uğramamalısınız. Yeni bir becerinin gelişmesi için çocuğunuzun öğrendiklerini tekrar etmesi gerekir.
Bu etkinlikleri yaparken özellikle 3 yaş grubu gibi küçük çocuklarla birlikte olmasınız. Kendine istemeden zarar vermemesi için gözetim gereklidir.
Çocuğun ince motor beceri gerektiren etkinliklerden kaçındığı, bu becerileri öğrenmekte zorlandığı durumlarda ve zaman içinde de bir gelişme gözlenmiyorsa bir uzmana başvurmak faydalı olacaktır. Zorlanmasının nedenlerini anlamak ve bu becerileri desteklemek gerekmektedir.

Psikolojik Danışman
Deniz Günim

Çocuğunuz Hangi Algılama Yeteneğine Sahip?

Çocuğunuz Hangi Algılama Yeteneğine Sahip?
Çoklu Zeka Kavramı

Bir öğrenme psikologu olan Howard GARDNER zeka kavramına farklı bir boyut getirdi.

GARDNER, 1983’te yazdığı “ Aklın Çerçeveleri” adlı kitabında kültürlerin ve bilim adamlarının zekayı çok kısıtlı olarak tanımlayarak ele aldıklarını, zekanın bir veya birkaç faktörden çok daha fazlasını içerdiğini ve her insanda 7 farklı zekanın bulunduğu tezini ortaya attı. Harward Üniversitesi Eğitim Profesörlerinden olan Howard GARDNER Çoklu Zeka Teorisini ortaya atmadan önce pek çok bilimsel araştırma sonucundan faydalandı. Bu çalışmalar sonucu insan beyninin farklı bölümlerden oluştuğu ve her bir bölümün özel işlevlere sahip olduğu gerçeği ortaya çıktı.

Prof. GARDNER, çalışmaları sonucu zekayı yeniden tanımladı. Zeka, değişen dünyada yaşamak ve değişimlere uyum sağlamak amacıyla her insanda kendine özgü bulunan yetenekler ve beceriler bütünüdür. İnsan zekası yaşamın her anında, bir makineyi icat ederken, bir hedefi gerçekleştirirken, insanları ikna ederken, bir söküğü dikerken veya bir resim çizerken, bir rolü canlandırırken çok farklı zaman ve durumlarda harekete geçer ve kullanılır.

Dünya tarihine şöyle bir bakıldığında, GARDNER’ın teorisini destekleyen pek çok önemli ayrıntıya, olaya rastlanabilir.Dünyanın en ünlü atletleri , en büyük müzisyenleri girdikleri IQ sınavlarından çok düşük puanlar almışlardır. Böylesine düşük IQ puanlarına göre bu insanlara zeki diyemiyorsak, onları kendi alanlarında bu denli başarılı kılan ne olabilir?
Bu başarılı insanların zihinsel yeterliliği farklı ilgi ve beceri alanları ile yeniden tanımlanabilir. Çünkü her insanın kendini ifade ederken kullandığı dil farklıdır. Bir müzisyen kendini yaptığı bestelerle, bir tiyatrocu kendini canlandırdığı rollerle ya da bir ressam çizgileri ile kendini ifade eder.


Her insan farklıdır,tektir ve özeldir.

Her insanın da insanlık kültürüne katkısı farklı yönlerdedir.


Prof. GARDNER yıllar boyu hakimiyetini sürdüren insanların tek bir zekaya sahip oldukları IQ denen zeka anlayışını kırdı. GARDNER’ a göre insanların sahip oldukları çoklu zekaların her biri yaşamak, öğrenmek, problem çözmek ve insan olmak için kullanılan etkili birer araçtırlar.




Zeka Türleri Nelerdir?





Sözel-Dilsel Zeka





Sözel – Dilsel Zekaya Sahip İnsanların Özellikleri :

Dinleyicileri, konuşmaları ile etkiler. Okuma, yazma, dinleme ve konuşma gibi dil sanatlarında farklı yapılar oluşturabilir.Dilbilgisi kurallarını etkili bir biçimde kullanarak yazar. Kelime dağarcığı zengindir.Farklı dilleri öğrenme becerisine sahiptir.Hikaye, şiir yazma gibi etkinliklerden zevk alır.

Yeni dil formları oluşturur.Etkili dinleme becerilerine sahiptir.




Sözel – Dilsel Zekaya Sahip İnsanların Özellikleri :


  • Dinleyicileri, konuşmaları ile etkiler.
  • Okuma, yazma, dinleme ve konuşma gibi dil sanatlarında farklı yapılar oluşturabilir.
  • Dilbilgisi kurallarını etkili bir biçimde kullanarak yazar. Kelime dağarcığı zengindir.
  • Farklı dilleri öğrenme becerisine sahiptir.
  • Hikaye, şiir yazma gibi etkinliklerden zevk alır.
  • Yeni dil formları oluşturur.
  • Etkili dinleme becerilerine sahiptir.
Mantıksal ve Matematiksel zeka

Matematiksel – Mantıksal Zeka, sayılarla çalışma, muhakeme etme, tümevarım ve tümdengelim teknikleri ile düşünebilme , soyut ve sembolik problemleri çözebilme, kavramlar, düşünceler ve fikirler arası kompleks ilişkileri algılayabilme becerisidir.




Matematiksel – Mantıksal Zekaya Sahip İnsanların Özellikleri :


  • Neden sonuç ilişkilerini çok iyi kurar.
  • Somut cisimleri soyut sembolik ifadelere dönüştürebilir.
  • Mantıksal problem çözümlerinde başarılıdır.
  • Hipotezler kurar ve sınar.
  • Bulmaca ve zeka oyunlarını sever.
  • Miktar tahminlerinde bulunur.
  • Grafikler ya da şekiller halinde verilen ( görsel ) bilgileri yorumlar.
  • Bilgisayar programları hazırlar.
  • Grafik, şema, şekillerle çalışmaktan hoşlanır.
Görsel ve Mekansal zeka

Görsel–Mekansal Zeka, resimlerle, şekillerle düşünebilme, görsel dünyayı algılayabilme, şekil, renk ve dokuları zihnin gözleriyle görebilme ve bunları sanatsal formlara dönüştürebilme yeteneğidir. Psiko-motor becerilerin gelişmesiyle başlar,el-vücut-beyin koordinasyonunun gelişimi küçük kas gelişiminin mükemmel çalışmalarıyla geliştirilebilir.




Görsel ve Mekansal Zekaya Sahip İnsanların Özellikleri :


  • Görerek ve gözleyerek öğrenir.
  • Kolaylıkla yön bulma becerisine sahiptir.
  • Grafik, diyagram, harita, şekil ve modelleri yorumlayabilir.
  • Dinlediklerinden zihinsel objeler hayaller, resimler üretir. Öğrendiği bilgileri hatırlamada bu zihinsel resimleri kullanır.
  • Çizmek, resim yapmak, boyamak ve modeller oluşturmaktan zevk alır.
  • Üç boyutlu ürünler hazırlamaktan hoşlanır.
  • Origami ve maketler hazırlar. Bir objenin farklı açılardan perspektifini anlayabilir, onu zihninde canlandırabilir.
  • Öğrendiği bilgileri somut ve görsel sunuşlara dönüştürür.
Bedensel ve Kinestetik zeka

Kinestetik–Bedensel Zeka, aklın ve vücudun mükemmel bir fiziksel performansla birleştirilerek belli bir amaca yönelik faaliyetlerin sergilenebilmesi yeteneğidir.




Kinestetik ve Bedensel Zekaya Sahip İnsanların Özellikleri:


  • Zihin ve vücut koordinasyonlarını etkili bir biçimde kullanır.
  • Sağlıklı yaşam konusunda vücuduna özen gösterir.
  • Fiziksel işlerde, görevlerde denge, zerafet, maharet ve dakiklik gösterir.
  • Çevresini, nesneleri, eşyaları dokunarak ve hareket ederek inceler. Öğrendiklerine dokunmayı ya da onları kullanmayı tercih eder.
  • Fiziksel maharet isteyen alanlarda ( dans, spor...) yenilikler keşfeder ve farklılıklar ortaya çıkarı
  • Rol yapma, atletizm, dans, dikiş nakış gibi alanlarda yeteneği vardır.
  • Aktif katılımla daha iyi öğrenir. Söylenenden daha çok yapılanı hatırlar.
  • Gezi-inceleme-model/ maket yapma gibi fiziksel aktivitelere katılımdan zevk alır.
  • Organizasyon yapma özelliği gelişmiştir.
  • Bulundukları çevreye ve onu kapsayan sistemlere karşı duyarlıdır ve sorumlu davranır.
Kişiler Arası-Sosyal zeka

Sosyal Zeka insan aklının en önemli özelliklerindendir. Ünlü eğitim bilimci Humprey’e göre insan zihninin en yaratıcı kullanımı, insan ilişkilerini etkili olarak sürdürmekle olur. Kişilerarası – Sosyal Zeka insanlarla birlikte çalışabilme, Sözel – Bedensel Zeka dilini etkili bir biçimde kullanarak çok farklı karakterlere sahip insanlarla kolaylıkla iletişim kurabilme, insanları yönetebilme, onlarla uyumlu çalışabilme ve insanları ikna edebilme becerisidir.



Sosyal Zekaya Sahip Bireylerin Özellikleri :


  • Yaşıtları ile ya da farklı yaş grupları ile birlikte olmaktan zevk alır.
  • Diğer insanların duygularına karşı duyarlıdır.
  • Diğer insanları konuşmaları ile etkiler.
  • Grup ve takım çalışmalarından, çok özel ve mükemmel ürünler ortaya çıkararak, gruplar halinde çalışmaktan zevk alır.
  • Farklı kültürler, farklı yaşam tarzları konusunda çok meraklıdır.
  • Çok küçük yaşlarda bile toplumsal ve politik sorunlarla ilgilenebilir.
  • Güçlü bir espri yeteneğine sahiptir.
  • Davranışlarının sonuçlarını değerlendirebilir.
  • İnsanların her tür davranışına karşı kabul edicidir.
  • Sözel ve bedensel dili etkili bir biçimde kullanır.
  • Farklı ortamlara, farklı insan topluluklarına girdiklerinde kolaylıkla uyum sağlayabilir.
  • İnsanları organize etme yetenekleri vardır.Liderlik vasıflarını taşır.
Kişisel – İçsel zeka

Kişisel – İçsel Zeka, kendimiz hakkındaki duygu ve düşünceleri şekillendirebilme, yaşamı sürdürebilme ve yaşadıklarımızdan öğrendiklerimizle, hayat felsefemizi oluşturabilme, yaşamımızı bu doğrultuda planlanma, kişisel istek ve hayaller oluşturabilme becerisidir




Kişisel Zekaya Sahip İnsanların Özellikleri :


  • Yalnız kalmaktan hoşlanır.
  • Yaşadığı her olay ve deneyim üzerinde çok fazla düşünür.
  • Kendi içinde bir değer ve anlayış sistemi oluşturur.Her şeyde kendinden bir şey arar.
  • Kendi duygu ve düşüncelerinin farkındadır.
  • Kendisini farklı tarzlarda ifade edebilir ; yazar,ressam,heykeltıraş...vb.
  • Yaşam felsefesini oluşturmaya yönelik bir anlayış içindedir.
  • Bireysel çalışmalardan zevk alır.
  • Yaşamında motivasyon kaynağı, hedefleridir.
  • Kendisi üzerinde düşünmek için çok zaman harcar ve sürekli bir kişisel değerlendirme süreci yaşar.
Müziksel-Ritmik Zeka

Müziksel – Ritmik Zeka, sesler, notalar, ritimlerle düşünme, farklı sesleri tanıma ve yeni sesler, ritimler üretme, ritmik ve tonal kavramları tanıma ve kullanma, çevreden gelen seslere ve müzik aletlerine karşı duyarlı olabilme becerisidir.




Müziksel Zekaya Sahip İnsanların Özellikleri :


  • İnsan sesi ve çevreden gelen sesler gibi çok farklı seslere karşı duyarlıdır, dinler ve tepkide bulunur.
  • Müziği yaşamında kullanmak için fırsatlar oluşturur.
  • Seslerle nota ve ritimlere karşı özel bir ilgiye sahiptir.
  • Müziği hareketlerle birleştirerek farklı figürler ortaya çıkarabilir.
  • Müziksel enstrümanlara karşı ilgilidir. Enstrümanları kullanmayı kolaylıkla öğrenebilir.
  • Orijinal müzik kompozisyonları oluşturabilir.
  • Ritim tutar.
  • Öğrendiği şarkıları mırıldanarak gezer.
Doğa Zekası

Doğa Zekası, doğadaki tüm canlıları tanıma, araştırma ve canlıların yaratılışları üzerine düşünme becerisidir.




Doğa Zekası Gelişmiş İnsanların Özellikleri :


  • Doğadaki hemen her canlının yaşamına ilgi duyar. Farklı canlı türlerinin isimlerine karşı dikkatlidir; çiçek türleri, hayvan türleri onlar için çok çekicidir.
  • Zooloji, botanik, organik kimya, tıp, fotoğrafçılık, dağcılık, izcilik...vb alanlara ilgi duyar.
  • Seyahat etmeyi, belgeseller izlemeyi severken, doğa ve gezi dergilerini incelemekten hoşlanır.
  • Doğadaki bitki türlerine karşı duyarlıdır.
  • Doğanın insanlar üzerindeki ya da insanın doğa üzerindeki etkisi ile ilgilenir.

Çocuklarda özel öğrenme güçlüğü

Çocuklarda özel öğrenme güçlüğü


Uzman Psikolog Karin Natan
Bazı çocukların zeka seviyelerinde herhangi bir bozukluk olmamasına rağmen öğrenmede güçlük çekmeleri, konulara odaklanamama, dikkatlerini verememe sorunu yaşamaları anne babaları endişelendiren bir durumdur. Çocukta öğrenme güçlüğü olduğu nasıl anlaşılır? Okul öncesi dönemde ve ilkokul döneminde çocukta öğrenme güçlüğü belirtileri nelerdir? Aileler özel öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklarına nasıl davranmalılar?
Çocuklarda özel öğrenme güçlüğü nedir?
Özel öğrenme güçlüğü, öğrenmede kullanılan bilgiyi alma, organize etme, bellekte depolama ve bilginin iletilmesi aşamalarında yaşanan sorunlar sonucunda ortaya çıkan; konuşma, dinleme, okuma, yazma, aritmetik becerilerinde ve dikkatini yoğunlaştırma ile ilgili yaşanan yetersizlikle birlikte kendini gösteren öğrenme bozukluğudur. Bu problemi yaşayan çocukların zeka düzeyleri yaş seviyesine uygun veya yaş seviyesinin üzerindedir fakat dikkatleri kolayca dağılabilir, dikkatlerini uzun süre sürdürmekte zorlanırlar, organize olmada sıkıntı yaşayabilirler, zamanı iyi kullanamazlar, dağınıktırlar, yönergeleri dinlemiyormuş gibi görünürler veya unuturlar, yer-yön kavramında sıkıntı yaşarlar, sağ-sollarını karıştırırlar, günleri, ayları sırasıyla saymakta zorlanırlar, düşünmeden, dürtüsel olarak hareket ederler.

Birçok alanda zeki görünmelerine karşın akademik açıdan başarısızlık yaşarlar. Başarı durumları değişkendir, bazı derslerde başarıları normal/normal üzeri iken, bazı derslerde başarıları düşüktür. Başarısızlıklarını kapatmak için taktikler bulmada yeteneklidirler. Başarısız oldukları takdirde kolayca hayal kırıklığına uğrayıp, geri çekilerek soğuyabilirler, okula karşı isteksiz olabilirler. Bu çocuklar dersten kaçma, dersi dinlememe, sınıfın düzenini bozma, kurallara uyum göstermeme, adapte olmada zorlanma, yalan söyleme ve agresif tutumlar sergileme gibi davranış bozuklukları da gösterebilirler.
Özel öğrenme güçlüğü nedenleri
Özel öğrenme güçlüğünün tam olarak sebebi belirlenemedi. Ancak genetik ve kalıtımsal faktörler, nörolojik fonksiyonlarda bozukluklar, gelişim gerilikleri, doğum sırasında oluşan beyin hasarları yapılan araştırmalar sonucunda bulunan nedenler arasındadır.
Okul öncesi dönem öğrenme güçlüğü belirtileri
• Konuşmanın gecikmesi
• Telaffuz etmekte güçlük
• Sözcüklerin harflerini değiştirmek
• Kelime dağarcığının yetersiz ve yavaş gelişmesi
• Kelimeleri bulmakta güçlük
• Sözel ifadede zorlanma ve bunun sonucu olarak yaşanan az konuşma
• Sayı sayarken sırasını karıştırma
• Kavramların karıştırılması (büyük-küçük, ince-kalın, üst-alt, iç-dış, önce-sonra vb.)
• Benzerlikleri kolay fark edememe
• Yönergelere (gel, al, ver vb.) dikkat edememe
• Motor gelişiminde yaşanan güçlükler; düğmeyi ilikleyememe, ayakkabı, tişört, eldiven gibi giysileri ters giyme, denge problemleri, sakarlık, kalem becerilerine karşı isteksizlik, sanki aynadan yansırmış gibi şekilleri, harfleri ve sayıları ters çizme, basit şekilleri kopyalayamama
• Çabuk sıkılıp, oyunu yarım bırakma veya oyundan oyuna geçme
İlkokul dönemi öğrenme güçlüğü belirtileri

Okuma güçlüğü (Disleksi)
• Bazı heceleri ters okuma (ev'i ve gibi okuma)
• Okurken harf, hece atlama
• Harf karıştırma (b'yi, d, p'yi q, m'yi n olarak algılama gibi)
• Kelimenin sonlarını uydurarak yuvarlayarak okuma
• Noktalama işaretlerinde duraklamama
• Okuduğunu anlayamama ve anlatamama
• Okumaya karşı isteksizlik
• Olay ya da öyküleri sıralamakta güçlük çekme
• Yıl, ay, gün gibi kavramları karıştırma (hangi gün, yıl, ay, mevsimde olduğumuzu bilmeme)
Yazma güçlüğü (Disgrafi)
• Bazı harf, rakam ve sözcükleri ters yazma
• Sözcükler arasında boşluk bırakmadan ya da sözcüğü birkaç parçaya bölerek yazma
• Yazarken noktalama işaretlerini atlama
• Tahtada yazılanları defterine geçirmekte zorlanma
Aritmetik alanında güçlük (Diskalkuli)
• Dört işlem hatası yapma; -, +, x işaretlerini karıştırıp çıkarma yerine toplama, toplama yerine çarpma yapma
• Sayı ve sembolleri tanıyamama
• Sayıları tersten okuma (12-21 gibi),
• Çarpım tablosunu öğrenmekte zorlanma
• Toplama işlemine ters taraftan başlama
• Eldeleri unutma
• Problem çözerken uygun işlemi bulamama
Özel öğrenme güçlüğü tedavi yöntemleri
Çocuğunuz öncelikle hangi alanda özel öğrenme güçlüğü yaşadığı, yapılan değerlendirmeler sonucu belirlenmelidir. Bu alan veya alanlar tespit edildikten sonra çocuğunuza uygun bireysel çalışmalar uzmanlar (psikolog, pedagog) tarafından hazırlanmalı ve uygulanmaya başlanmalıdır. Aileler ve öğretmenler bu konuda bilgilendirilmelidirler. Bu sorunu yaşayan çocuklara verimli ders çalışma teknikleri ile dikkatini kullanma ve sürdürme yöntemleri öğretilmelidir.
Özel öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların aileleri çocuklarına nasıl davranmalı?
Çocuğa kendisinin değerli olduğu duygusu verilmeli, başarı alanları belirlenmeli ve bu alanda güçlenmesine destek olunmalıdır. Yapabileceği görev ve sorumlulukları üstlenmesini sağlamalısınız ancak görevlerini daha hızlı olsun diye siz yapmamalısınız. Diğer çocuklarla kendi çocuğunuzu kıyaslamamalısınız. Kıyaslama, rüşvet, tehdit, korkutma bir başarı ve motivasyon aracı değildir; aksine bu sorunu yaşayan çocuklarda başarıyı ve motivasyonu düşüren bir yöntemdir.

Çocuğunuzda geliştiğini gördüğünüz bilgi, beceri ve davranışıyla ilgili mutlaka pozitif geribildirimlerde bulunmalısınız. Çocuğunuza karşı kullandığınız dilin olumsuz, eleştirel ve suçlayıcı olmamasına dikkat etmelisiniz. Çocuğunuzu olduğu gibi kabullenmelisiniz.
Çocuğunuzun öğrenmesinde nasıl etkili bir rol alabilirsiniz?
Çocuğunuza karşı sabırlı ve olumlu bir tutum içinde olmalısınız. Derslerini sık sık tekrarlatmalı, bir basamağı öğrendiğinden emin olmadan diğer basamağa geçmemeli, dikkati çabuk dağılabileceğinden çalışma sürelerinin içine kısa molalar yerleştirmeli ve çalışma süresini uzun tutmamalısınız. Çocuğun çalışma alanında, dikkati dağıtacak uyaranların bulunmamasına dikkat etmelisiniz. Çocuk başardıkça onu teşvik etmeli; okuma, yazma ve matematikte yaptığı hatalarla ilgili ona farkındalık kazandırmalı ve kendi hatasını kendisi bulur duruma gelmesini sağlamalısınız.

Davranış Değiştirme Teknikleri

Davranış Değiştirme Teknikleri

Davranış: Kişinin eylemde bulunarak çevreyle etkileşim içinde olduğu gözlenebilir, ölçülebilir ve oluşumu çevrede değişikliğe yol açan bir dizi eylem ya da davranış sınıfına verilen isimdir.

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ

Uygulamalıdavranış analizi, sosyal önemi olan davranışları değiştirmeyi amaçlayan, davranışçı kuramın öne sürdüğü, davranış temel prensiplerine dayalı süreçleri kullanan bilim dalıdır.
Uygulamalı Davranış Analizinin İlkeleri

Uygulamalı olması: Hedef davranışın kuramsal açıdan değil, toplumsal açıdan önemli bir davranış olmasını ifade eder.
Arttırılmak yada azaltılmak istenen davranış toplumsal açıdan önemli olmalı ve acil önem taşımalı.
Davranışsal olmalı: Bireyin değişen ya da değiştirilmesi planlanan davranışının tam olarak gözlenebilir ve ölçülebilir olmalıdır.
Analitik olmalı: Eğer işlevsel bir ilişkinin varlığından söz ediliyorsa, davranışın oluşması veya oluşmaması deneysel koşullar altında gösterilmelidir.
Teknolojik olmalı: Sürecin yazılı olarak tanımlanmasınıve yeterince detayı içermesini ve bir başka uygulamacı tarafından tekrarlanabilir olmasını gerektirir.
Kavramsal sistematiğinin olması: Uygulamacının izlediği süreçler davranışın temel prensiplerinden kaynaklanıyorsa kavramsal sistematikten söz edilebilir.
Etkili olmalı: Çalışma birey için pratik sonuçlar üretmek için davranışı yeterli şekilde gerçekleştiriyorsa etkilidir.
Genellenebilir olmalı: Davranış değişikliğinin başka durumlar ve ve başka davranışlar içinde sürdürülebilir olmasıdır.

Uygulamalı davranış analizinde basamaklar
– Hedef davranışı belirleme ve tanımlama
– Hedef davranışı ölçme ve kaydetme
– Hedef davranış için uygulama yöntemini seçme

HEDEF DAVRANIŞIN BELİRLENMESİ VE TANIMLANMASI

Hedef davranış, sosyal önemi olan ve değiştirilmesi hedeflenen davranıştır. Bir başka deyişle görülmesi istenen son davranıştır.

İyi bir tanımın şu üç ölçütü karşılaması gerekir.
1- Yeterince açık olmalıdır. Tanım herhangi biri tarafından okunduğunda yazan kişi ile anlaşabilmelidir.
2- Tanımda davranışın sınırları çizilmelidir.
3- Tanım mutlaka nesnel olmalı, yani davranışın gözlenebilir özellikleri ifade edilmelidir.

Hedef davranış belirlenirken dikkat edilmesi gerekli öğeler
– Birey ve/veya çevresi açısından işlevsel olmalı.
– Bireye doğal ortamlarda pekiştireç sağlamalı.
– Daha karmaşık beceriler için önkoşul nitelik taşımalı.
– Toplumsal yaşama katılımı kolaylaştırmalı.
– Bireyin ne yapmayacağını değil ne yapacağını belirtmeli.

Hedef davranışı belirlerken
Çocuk/birey ile görüşülebilir.
Bireyin yaşamındaki önemli kişilerden bilgi alınabilir.
Ölçü araçları uygulanabilir.
Birey doğrudan gözlenebilir.

Hedef davranışı ölçme ve kaydetme
Bir davranışı ölçebilmek için ilk aşama davranışı iyi bir şekilde tanımlamaktır. Çünkü iyi tanımlanmamış bir davranış için iki kişinin anlaşması oldukça güçtür. Ayrıca iyi tanımlanmamış bir davranışı ölçmek pek mümkün olmayabilir.

Hedef davranışlarının kaydedilmesinin iki amacı vardır.
1- Davranışı değiştirmek için etkili yöntemi belirlemeye zemin hazırlar.
2- Davranışı değiştirmek için yapılan uygulamanın etkili olup olmadığını belirlemeye hizmet eder.

KAYIT TEKNİKLERİ

1- ABC KAYDI
Davranış öncesi ve sonrasında neler olup bittiğine ilişkin, ayrıntılı biçimde veri toplamak için doğrudan gözlemlere yer veren kayıt türüdür. ABC kaydı ile hedef davranışa/davranışlara karar verilir.

ABC KAYIT FORMU ÖRNEĞİ

Öğrencinin adı: Fatih KARAKILIÇ Tarih:…./…/2006
Gözleyenin adı: Sultan ÖREN Süre :

OrtamDavranış öncesi
Davranış
Davranış sonrası
Sınıf


Çocuklar
yerlerinde
oturuyorlar.
Y:öğr. “Günaydın Fatih” dedi.
Fatih sınıfa
girdi.
Fatih yerine
oturmadı.
Masanın altına
yattı.
Y.öğr. Gelip
yerine
oturmasını söyledi.

DİKKAT: Bu kayıt tekniğini kullanacak olanlar bu kaydı üç farklı yer ve zamanda tutmalıdırlar. Böylece davranışının hangi sürelerde ve nerelerde ortaya çıktığı anlaşılır. Bu aynı zamanda gözlemin güvenirliği için de gereklidir. Benzer kayıt tekniklerinde de buna riayet edilmelidir.
ABC Kayıtlarında birden çok sayıda hedef davranış belirlendiyse ve bu davranışlar üzerinde aynı anda çalışılamıyorsa öğretmen bu davranışlardan sosyal açıdan öncelikli davranışı hedef davranış olarak belirler.
Bu durumda;
Sakınca derecesi,
İleride kullanılma olasılığı
Süreğenlik derecesi
Bireye pekiştireç sağlama olasılığı
Başka davranışlar için önkoşul niteliği taşıması
Değiştirme kolaylığı
Maliyetinin uygunluğu gibi noktalara dikkat edilerek hedef davranış belirlenir.

2- KALICI DAVRANIŞ ÜRÜNÜ KAYDI
Haftalık hece testinde doğru sözcük sayısı, bilgisayar klavyesi ile yazılan doğru sözcük sayısı,öğrencinin resminde yer alan perspektif sayısı gibi pek çok akademik davranışkalıcı ürünü olan davranışlardır. Bu tür davranışların ürünleri kayıt edilir.
Kalıcı ürünleri ölçmek için dikkat edilmesi gereken üç ilke vardır:
Hedef davranışın her meydana gelişi aynı kalıcı ürünle sonuçlanmalıdır.
Kalıcıürün yalnızca hedef davranışın sonucunda ortaya çıkmalıdır.
Eğer kalıcı ürünü kayıt ederken araç-gereç kullanılacaksa, bunlar hedef davranışıetkilememelidir.
Kalıcı ürün kaydı yapılabilecek davranışlara örnekler:
Oturma odasında bırakılan eşya/giysi sayısı
Bulaşıkların yıkanıp yıkanmadığı
Oyuncakların yere atılıp atılmadığı
Lambalarısöndürülüp söndürülmediği
Halının ya da yatağın ıslatılıp ıslatılmadığı
Çocuğun saçının taranıp taranmadığı
Hatalıüretilen parçalar
Yanlışpark edilen araçlar
Şiddetli yağıştan sonra kar ve buzun temizlenip temizlenmediği

Önemli Not: Bir davranışı kayıt etmek için harcadığınız çaba o davranışı gerçekten değiştirme isteğiniz ile yakından ilgilidir.

3- FOTOĞRAF VE VİDEO İLE KAYIT
Zaman zaman kalıcıürünlerin daha da kalıcılığını sağlamak amacı ile fotoğraflar ve video kayıtları kullanılabilir.
Örneğin: Tırnak yeme davranışını değiştirmeyi hedefliyorsanız. Düzenli aralıklarla öğrencinin ellerinin fotoğrafını çekebilirsiniz. Tırnak boyunu cetvelle ölçerek kayıt eder. Fotoğraf kanıtlarını kullanabilirsiniz.
Bir başka örnek olarak öğrencilerin legolarla yaptıkları ürünleri fotoğraflayabilirsiniz.

4- KONTROL LİSTELERİ İLE DAVRANIŞ KAYDI
Öğretmenler tarafından kolayca kullanılabilir.
Ancak kontrol listeleri oluşturulurken davranış yaptı/yapmadı, doğru/yanlış, uygun/uygun değil gibi kategorilere ayrılmalıdır. Özellikle güvenlik gerektiren işlerin kaydında uygundur.
Çocukları kendi odalarınıya da masalarını temizlemeleri, bir tabağa yerleştirilecek yiyecekleri yeri ve sırası (yiyecek hazırlama) gibi davranışlar kayıt edilebilir.


DAVRANIŞKAYDI TEKNİKLERİ

1- Kesin kayıt teknikleri
– Olay kaydı
– Süre kaydı
– Bekleme süresi kaydı

Olay Kaydı:

En pratik ve en kullanışlı kayıt etme süreçlerinden biri sıklık sayma ya da olay kaydıdır. Bu kayıt türünde gözlemci belirlenen gözlem zamanı boyunca oluşan davranışların kaç kez oluştuğunu sayar.
Davranışlarısayma;
Davranışın açık başlangıç ve bitişi olduğunda oldukça kullanışlıdır. Eğer davranış bazen 10sn. Bazen de 10 dakika sürüyorsa olay kaydı bu tür davranışlar için uygun değildir.
Davranışçok sık meydana geliyorsa, davranışı bütün bir zaman diliminde izlemedikçe saymak mümkün değilse olay kaydı uygun değildir.

Süre Kaydı :
Hedef davranışın ne kadar süre ile devam ettiğinin belirlenmesi amacıyla tutulan kayıtlardır. İki türü vardır.
Gözlem süresinde gerçekleşen her bir davranışın süresi kayıt edilebilir.
Gözlem süresinde gerçekleşen tüm davranışların toplam süresi kayıt edilebilir.
Süre kaydı yaparken kronometreli ya da dijital bir saat en iyi araçtır. Zamanıgösteren video kayıtları incelenerek, süre kaydı yapılabilir.
Süre kaydında, gözlemci davranışın tamamlanmasına en yakın saniye, dakika ya da çeyrek saati kayıt etmeyi tercih edebilir.

Süre kaydında;
Gözlem süreleri eşitse tepki süreleri doğrudan grafiğe işlenebilir.
Gözlem süreleri eşit değilse tepki oranı hesaplanır.
Teki oranı=tepki süresi/gözlem süresi

Bekleme Süresi Kaydı
Bazı durumlarda bir uyaranla davranışın başlaması ya da tamamlanması arasında geçen süreyi belirlemek önemlidir. Bekleme süresi kaydı süre kaydındaki ilkeler dikkate alınarak tutulur.

Örnekler:
Öğretmenin“yerine otur” demesinden sonra öğrencinin yerine oturması arasında geçen süre.
Bir lokantada yemeklerin sipariş edilmesinden sonra yemek servisi arasındaki süre.
Bir çağrının ulaşması ile cevaplanması arasındaki süre.
“odanıtemizle” yönergesi ile işin tamamlanması arasındaki süre. (Sürenin uygun olmadığı durumlarda gerekebilir)

2- Yaklaşık kayıt teknikleri

A- Zaman aralığı kaydı
  • Bütüncül zaman aralığı kaydı
  • Kısmi(parçalı)zaman aralığı kaydı
B- Anlık zaman örneklemi kaydı.


A- Zaman aralığı kaydı
Gözlem süresi eşit zaman aralıklarına bölünerek, bu aralık içinde davranışın oluşup oluşmamasının kayıt edilmesidir. Örneğin: iki dakikalık bir gözlemde“Öğrencinin önündeki işe dikkat etmesi” kayıt ediliyor olsun,

DD---DDD---D

0 SANİYE 1 DAKİKA


Öğr. Gözlem süresinin %50’sinde işe dikkat etmiştir. 6/12 x 100= %50


Bütüncül Kayıt
Belirlenen zaman aralığı süresince, davranış devam ediyorsa o davranış “var” kabul edilir. Davranış aralık süresince devam etmiyorsa “yok” kabul edilir.
Kısmi (parçalı) kayıt
Belirlenen zaman arlığı içinde davranış gerçekleşmişse “var” kabul edilir. Davranışın gerçekleşme sayısı ya da süresi önemli değildir.

B- Anlık Zaman Örneklemi Kaydı
Gözlem süresi 5 -10 dakikalık zaman aralıklarına bölünür ve zaman aralığı sonunda gözlenerek davranışın gerçekleşip gerçekleşmediği kayıt edilir.
Bu yöntem ile birden çok sayıda davranış aynı anda kayıt edilebilir.
Anlık Zaman Örneklemi Veri Toplama Çizelgesi
Gözlenen : Yavuz Doğan Tarih:12.01.2006
Gözleyen : H. Yusuf Kantarcı
Hedef davranış:

5dk 10d 15dk 20dk 25dk 30dk
Oyuncakla
oynama
__+++_
Dışarıyı seyretme++____

Tepki sayısı/gözlem sayısı X 100= Tepki yüzdesi
Tepki sayısı/gözlem sayısı= Tepki oranı


UYGUN DAVRANIŞLARIN ARTTIRILMASI

PEKİŞTİRME

İzlediği davranışın gerçekleşme olasılığını arttıran veya davranışın sürmesini sağlayan uyaranların ortama eklenmesi veya çekilmesi sürecine pekiştirme denir.

İki türü vardır;
– Olumlu pekiştirme
– Olumsuz pekiştirme.

OLUMLU PEKİŞTİRME
Olumlu pekiştirme, bir davranışı izleyen durumda ortama bir uyaranın eklenmesiyle o davranışın ileride yapılma olasılığının arttırılmasıdır.
Olumlu pekiştirmede yer alan uyarana pekiştirici uyaran ya da pekiştireç adı verilir.



PEKİŞTİREÇLER İKİ BAŞLIK ALTINDA İNCELENEBİLİR.

– Öğrenilmemişpekiştireçler (birincil pekiştireçler)
– Öğrenilmişpekiştireçler (ikincil pekiştireçler)


Öğrenilmemiş pekiştireçler (birincil pekiştireçler)

Doğal yaşamı sürdürmek için gerekli olan ve biyolojik önem taşıyan uyaranlardır.
Bu uyaranlar öğrenilmemiştir ve yaşamsal önemleri vardır.
Örneğin; yiyecekler, içecekler, barınma, uyku vb.
Not: yiyecek içecek türü pekiştireçler küçük çocuklarda ve işlevde bulunma düzeyi sınırlı olan bireylerde etkilidir ancak eğitim ve işlevde bulunma düzeyi arttıkça önemlerini yitirirler.


Öğrenilmemişpekiştireçlerin özellikleri
  1. Etkileri bulundukları durumlara göre değişiklik gösterir. Örneğin;karnı tok bir çocuk için yiyecek etkili olmayabilir.
  2. Sunulmaları iyi planlanmadığında “doygunluk” ya da “yoksunluk” yaratabilirler.
  3. Pekiştireç olma özelliklerini hiçbir zaman yitirmezler çünkü yaşamsal ihtiyaçlardır.
  4. Yiyecek pekiştireçleri diyetli birey için titizlikle seçilmelidir.
  5. Doygunluğu ve hızlı tüketimi önlemek için az miktarda sunulmalıdırlar.

Yarar ve sınırlılıkları
Yararları :
Öğretim gerektirmezler. Ancak ikincil pekiştireçlerle birlikte kullanılması önerilebilir.
Sınırlılıkları:
Doygunluk oluşturabileceğinden uzun süre etkili olmayabilir.
Her zaman her yerde kullanılması kolay olmayabilir, her zaman her yerde temini mümkün olmayabilir.

Öğrenilmiş pekiştireçler (ikincil pekiştireçler)

Yaşamsal bir önem taşımamalarına rağmen davranışların arttırılmasında ve sürdürülmesinde etkili biçimde kullanılabilirler.
Birincil pekiştireçlerle kullanımı sonucu tek başlarına pekiştireç olma özelliği kazanabilirler.
Yararları ve sınırlılıkları
Yarar:
Ulaşılması ve uygulanması her zaman her yerde kolaydır.
Kolayca çeşitlendirilebilir.
Sınırlılık:
Birincil pekiştireçlerle birlikte kullanılarak öğretim sürecinden geçmesi durumu sınırlılık olarak ifade edilir ancak öğrenilmiş pekiştireçlerin yararı çok daha fazladır.
ÖğrenilmişPekiştireç Türleri:

  1. 1. Sosyal pekiştireçler

Sözsüz ifadeler: Gülümseme, alkışlama, baş ile onaylama, göz kırpma.
Bedensel iletişim: kucaklama, başını okşama, sırtını sıvazlama, yüzüne dokunma.
Sosyal ortamlarda yakınlık: Öğretmen masasının yakınına oturma, yemek saatinde yan yana oturma, birlikte sınıf panosunu yerleştirme.
Ayrıcalık tanıma:Bahçede oynamasına izin verme, sınıf defterini okul müdürüne götürme.
Övgü sözcükleri ya da sözcük grupları: aferin, ne kadar güzel, bunu sen mi yaptın, çok iyi bir iş v.b.

2-Etkinlik pekiştireçleri: Şarkı söylemek, yap-bozla oynamak, şiir okumak gibi sözel ya da bedensel bir uğraşı gerektirirler. (Az yeğlenen bir etkinliğin ardından çok yeğlenen bir etkinliğin yapılmasına izin vermek, az yeğlenen etkinliğin yapılmasını artırır. [Premack ilkesi])

3. Nesnel Pekiştireçler:
Oyuncak ya da araç-gereç ve materyaller.

4. Sembol pekiştireçler:
Kendi başlarına anlamı olmayan ama başka pekiştireçlere dönüştürülebilen sembollerdir. Para, gazete kuponları, yıldızlar, jeton gibi.

OLUMSUZ PEKİŞTİRME

Bir davranışı izleyen durumda ortamdaki itici uyaranın çekilmesiyle, o davranışın yapılma olasılığını artırılmasıdır. Örneğin: Açık pencereden gelen gürültünün işe dikkat davranışını engellemesi durumunda pencerenin kapatılması ile bu davranışın artması olumsuz pekiştirmedir.
Ortamda bir itici uyaranın varlığınıgerektirdiği için eğitim ortamlarında sıkça yer verilmesi uygun değildir. Çünkü olumsuz pekiştirme itici uyaran üzeride yoğunlaşır. Dolayısıyla kaçma ve kaçınma davranışlarını artırır.

Pekiştirme kuralları

  1. Pekiştirme uygun davranışa bağımlı olmalıdır.
  2. Pekiştirme uygun davranışın hemen ardından sunulmalıdır.
  3. Programın başlangıç ve edinim aşamalarında davranış sürekli pekiştirilmelidir.
  4. Etkili pekiştireçler kullanılmalı ve pekiştireçler çeşitlendirilmelidir.
  5. Pekiştireçler etkili pekiştireç tarifeleri kullanılarak uygulanmalıdır.
  6. Pekiştireçler uygulayıcı tarafından kolay bulunulabilmeli ve kullanımı kolay olmalıdır.
  7. Pekiştireç öğrenci için etkili, yaşına cinsiyetine ve ilgilerine uygun olmalıdır.
  8. Pekiştireç doygunluk sağlamamalıdır.
  9. “Seni sevmem”,”Seni terk ederim”...vb. ifadeler pekiştireç olarak kullanılmamalı.

Pekiştirme Tarifeleri

Pekiştirme kurallarından birisi de etkili pekiştirme tarifelerinin kullanılmasıdır. Pekiştirme tarifeleri şöyle gruplanır:

1.Sürekli pekiştirme
2.Aralıklı pekiştirme
a.Oranlı pekiştirme
a-1 Sabit oranlı pekiştirme (SOP)
a-2 Değişken oranlı pekiştirme (DOP)
b.Süreli pekiştirme
b-1 Sabit süreli pekiştirme (SSP)
b-2 Değişken süreli pekiştirme (DSP)


1.Sürekli pekiştirme
Davranışın her oluşmasının pekiştirilmesidir.

2. Aralıklıpekiştirme

a) Oranlı Pekiştirme

a-1 Sabit oranlı pekiştirme
Sabit bir oran belirlenir. Davranış belirlenen oranda gerçekleştiğinde pekiştireç sunulur. Örneğin: SOP ile pekiştirilen bir davranışta;
2., 4., 6. davranışlar pekiştirilir.

a-2 Değişken oranlı pekiştirme
Davranışı pekiştirmek üzere bir oran belirlenir ve bu oran değişken olarak uygulanır. Örneğin; Çocuğun “lütfen” deme davranışı DOP ile pekiştiriliyorsa, ilk üç davranıştan herhangi biri, ikinci üç davranıştan herhangi biri gelişigüzel pekiştirilir. Uygulayıcı açısından bu tarifeni uygulanması zordur. Ancak pekiştireci ne zaman geleceği açıkça belli olmadığı için davranışın kalıcılığını sağlamada etkilidir.
L L L / L L L / L L L / L L L (lütfen deme)
+ + + + (pekiştirme oranı)
b) Süreli pekiştirme
Süreli davranışlarda, davranışın süresi artırılmak istendiğinde belli bir zaman aralığı içinde davranışın gerçekleşmesi pekiştirilir.

b-1 Sabit Süreli Pekiştirme (SSP)
Sabit bir zaman aralığı içinde davranışın gerçekleşmesi pekiştirilir. İki şekilde uygulanabilir. Örneğin: Cemal yerinde oturma davranışı için SSP5 ile pekiştiriliyor olsun. Cemal 9.00’da derse gelir ve yerine oturur. 9.05’te pekiştireç kazanır. Davranış devam ederse 9.10 ve 9.15’de de pekiştireç kazanabilir. Bir başka uygulama biçiminde, Cemal 9.00-9.05 arasında yerinde oturduğu için 9.05 te pekiştireç kazanır, fakat 9.07 de yerinden kalkar. 9.09 da yeniden oturur. 5 dakikalık pekiştirme süresi 9.09 dan başlar yani hiç yerinden kalkmazsa 9.14’de pekiştireç kazanabilir.

b-2 Değişken Süreli Pekiştirme
Davranışın pekiştirilme süreleri değişkendir. Davranışın belirlene zaman aralığı içinde gelişigüzel pekiştirilmesini içeri Örneğin DSP15 uygulanıyorsa. 15 dakikanın ortasında , başında, sonunda pekiştireç sunulur. Örneğin 9. dakikada, 17. dakikada, 35. dakikada v.b.


UYGUN OLMAYAN DAVRANIŞLARIN AZALTILMASI

Davranışları azaltma teknikleri, bir davranışın ileride oluşma olasılığını azaltmak ya da ortadan kaldırmak amacıyla kullanılan teknikleri ifade eder.
Uygun olmayan davranış, bireyin hem kendisi hem de çevresine zarar veren ve bireyin sosyal yaşama uyumunu zorlaştıran davranışlar olarak tanımlanabilir.
Davranışın azaltılması gerektiğine karar vermek için sıklık, süre, yoğunluk ve bekleme süresi olmak üzere dört farklı davranış özelliğine dikkat etmek gerekir.
Bir başka deyişle bir davranışın süresi, sıklığı, yoğunluğu ve davranışa başlama süresi azaltılabilir.
Sıklık: Bir davranışın belirli bir süre içinde yapılma sayısı değerlendirilir. Örneğin; bir öğrenci ders süresince 5 kez tuvalete gidiyorsa sık yapılan ve sıklığı azaltılması gerekli bir davranışolarak ifade edilebilir.
Süre:Bazı davranışlar sayılamaz ancak süresi değerlendirilebilir. Bu durumda süre dikkate alınır ve davranışın oluşum süresi azaltılabilir. Örneğin; öğrenci tahtayı 1 dakikada silmesi gerekirken 5 dakikada işini bitiriyordur. O halde tahtayı silme süresi azaltılabilir.
Yoğunluk: Oluşan davranışın şiddeti ya da güçüyle ilgilidir.örneğin; öğrenci defterini öyle güçlü bastırarak siliyordur ki sayfası deliniyordur. Burada silgiyi kullanma şiddeti azaltılabilir.
Bekleme süresi: Davranışım başlaması için verilen yönerge sonucunda davranışın başlamasına kadar geçen sürenin uygunluğu değerlendirilir. Örneğin; öğrenci zil çaldıktan 5 dakika sonra sınıfa girmektedir. Öğrencinin sınıfa girme süresi azaltılabilir.


Uygun olmayan davranışları azaltmada olumlu yaklaşımlar:








En ılımlı






En az ılımlı













Uygun olmayan davranışları önleme

Uygun olmayan davranışla ilgili çevresel koşulları belirlemek ve bu koşullarıdeğiştirmek davranışları azaltabilir. Uygulayıcı davranışı izleyerek davranışöncesindeki ön uyaranları kontrol ederek davranışın oluşumunu engelleyebilir.
Ayrıca davranışın sonuçları da davranışın artmasına neden olabilir. Davranışsonucundaki uyaran pekiştirici özellik taşıyıp taşımadığı da göz önünde bulundurulmalıdır.


Uygun olmayan davranışları önleme için kullanılabilecek yollar

1-Davranış zincirini durdurma
Yakınlık kontrolü
Şakayla karışık kontrol
Beklenen davranışa ilişkin öğretimsel kontrol ve yönergeler sağlamak
Problem çözme fırsatı yaratma
Uyaran değişikliği

2-Sınıfta ortaya çıkabilecek uygun olmayan davranışları önleme
v Öğrencileri beklentileri konusunda bilgilendirme
v Olumlu öğrenme iklimi oluşturma
v İlginç (anlamlı) öğrenme deneyimleri sağlama
v Tehditten kaçınma
v Tarafsız davranma
v Kendine güven sergileme ve ve öğrencilerde oluşturma
v Öğrencilere olumlu atıfta bulunma
v Sınıftaki fiziksel düzenlemelere dikkat etme
v ve zaman ayırma
v Olumlu modeller kullanma
v Serbest zamanları sınırlandırma



3- Akran etkileşimi
Akranlarla etkileşim sağlama amacı bireyde uygun olmayan davranışların ortaya çıkmasını engelleyebilir. Bu strateji öğrencinin akranlarıyla etkileşimini arttırır, çözüm üretmek için fırsatlar yaratır. Ayrıca uygun olmayan davranış akran etkileşimiyle okulda çözülür ve diğer yöntemlere göre daha çok pekiştireç sağlayıcı olması nedeniyle davranışın sürekliliği de sağlanabilir.

AYRIMLI PEKİŞTİRME

n Ayrımlıpekiştirmede, uygun olmayan davranışların azaltılması için uygun davranışın artması ya da sürdürülmesi iki temel pekiştirme ilkesine dayanır.
n Birincisinde davranış uygun ayırt edici uyaranı izlediğinde pekiştirilir. Örneğin: sınıf içinde konuşma bazı koşullarda uygun bazı koşullarda uygun olmayabilir. Bu durumda sınıf içinde konuşma belli bir uyaranın (öğretmenin soru sorması gibi) varlığında pekiştirilirken diğer durumlarda pekiştirilmez.
n İkinci uygulamada ise diğer davranışlar görmezden gelinirken bir hedef davranışpekiştirilir. Böylece pekiştirilen davranış artarken görmezden gelinen davranışazalır.
Örneğin: “Öğretmenim, ben” diyerek parmak kaldırma davranışı görmezden gelinir. Herhangi bir olumlu davranışpekiştirilir.
n Ayrımlıpekiştirmenin anahtarı yine pekiştirmeden geçer.

SÖNME

Sönme, daha önceden pekiştirilen bir davranıştan pekiştirmenin geri çekilmesi yoluyla hedef davranışın yoğunluğunun ve/veya sıklığının dereceli olarak azaltılması sürecidir.
Örn: Öğrenci sürekli yerinden kalkarak ve sınıfta gezinerek, öğretmeninin “yerine otur” demesi ile geçici bir süre yerine oturur. Bu döngü tekrarlanmaya başlar. Yani çocuk tekrar yerinden kalkar, öğretmen yerine otur der.
Sönme, uygulayıcının bir pekiştirme biçimi olarak normal koşullar altında dikkati toplayan davranışıgörmezden gelmesidir.

Sönme Uygulanmayacak Problem Davranışlara örnek olarak parmak emme, saldırganlık gibi davranışlarıverebiliriz.
Sönme Patlaması:Sönme patlaması sönme uygulamasının başlamasından sonra hedef davranışın yoğunluğunun veya sıklığının geçici olarak artmasıdır.


Sönme tekniğini uygularken izlenecek basamaklar
Hedef davranışı izleyen bütün pekiştireçler belirlenir.
Hedef davranışı izleyen bütün pekiştireçler geri çekilir.
Hedef her yapıldığında görmezden gelinir.(TUTARLI OLUNMALI)
Sönme uygulaması süresince uygun davranışları pekiştir.
Kendiliğinden geri gelme ve sönme patlaması yaşandığında tutarlı olunmalı.
Uygulayıcıdikkatinin uygun davranışlar üzerinde olduğunu göstermeli ve öğretmeli.
Sönmede Dikkat Edilmesi Gerekenler
1. Davranış her yapıldığında görmezden gelinmelidir.
2. Uygulayıcı ve çocukla ilgili diğer kişilerin de birbirleriyle tutarlıolması kesinlikle şarttır.
3. Pekiştirme kaynağı kontrol edilemiyorsa, sönme etkili bir yöntem olmayabilir.
Sönmenin avantajları;
Sönme, sözel ya da bedensel zorlama kullanmaksızın uygun olmayan davranışların azaltılmasında etkili olabilir.

Sönme, bir ceza uygulaması değildir.
Uygun olmayan davranışgörmezden gelinirken uygun olan davranışların pekiştirilmesi sönme sürecinin en önemli öğesidir.

TEPKİNİN BEDELİ

Tepkinin bedeli, uygun olmayan davranışı izleyen biçimde, elde ettiği ödüllerin (yıldız, gülen yüz) geriye alınmasıdır.
Örnek: Sınıf başkanlığını elinden alma,
Müzik dersinde şarkı söyletmeme
Sınıf defterini imzalatmaya göndermeme vs.
Tepkinin bedelinin avantajları;
  • Sembol pekiştirme ve diğer olumlu pekiştirme uygulamaları ile birlikte kullanılabilir.
  • Evde ve okulda kolayca kullanılabilir.
  • Tepkinin bedeli uygulaması davranışları azaltmada hızla etki gösterir. Etkisi uzun dönemlidir.
  • Tepkinin bedeli sürecinde uygulamacı değişmesi gereken davranışlara odaklanır.
  • Tepkinin bedeli sürecinde uygun olmayan davranış ile pekiştirecin geri alınması arasında küçük bir gecikme vardır.

MOLA

Mola uygun davranışın ardından belirli bir süre pekiştirme kaynaklarından uzaklaştırılmasıdır.
Mola temelde iki biçimde uygulanır.
– Pekiştireçlerin çocuktan uzaklaştırılması
– Çocuğun pekiştirme kaynaklarından uzaklaştırılması

Mola kullanımı için öneriler
Mola kullanımı, olumlu pekiştirme uygulaması ile eşleştirilmelidir.
Çocuk, bulunduğu ortamın ve etkinliklerin mola alanındakinden daha cazip olduğunu algılamalıdır.
Uygulayıcımola uygulamasının etkisini değerlendirip etkisiz ise devam etmemelidir.
Uygulayıcı,mola tekniğini çocuktan kurtulma amacıyla kullanıp mola uygulamasını suiistimal etmemelidir.
Mola süresi çok uzun tutulmamalıdır.
Mola alanının pekiştirici özelliği olmamalıdır.
Mola saldırgan çocuklar için etkili olabilirken içine kapanık çocuklar için kullanılmamalıdır.


Molanın Avantajları
Mola ve olumlu pekiştirme süreçlerini bir arada kullanmak kolaydır.
Mola süreçlerinin etkisi oldukça hızlıdır ve bu etki uzun sürelidir.
Çocuğu eğitim ortamından uzaklaştırmadan da mola uygulamaları yapılabilir.
Çok zorlayıcı davranışların (saldırganlık gibi) azaltılmasında önemli bir seçenektir

Mola’nın potansiyel yan etkileri ve dezavantajları;
Çocuğun pekiştireç bulamayacağı bir alana gönderilmesi, uygulayıcı için olumsuz pekiştirme etkisi yaratabilir.
Mola süresi uygulayıcı tarafından uzatılarak, mola suiistimal edilebilir.
Çocuklar arasında ki bireysel farklılıklar dikkate alınmazsa, çocukların birinin diğerine karşı pekiştirilmesi ya da cezalandırılması olarak algılanabilir.
Çocuk başka uygun olmayan davranışlar sergileyebilir.
Çocuğun eğitim ortamından uzaklaştırılması akademik performansı olumsuz etkileyebilir.

DÜZELTME (ONARMA)
Düzeltme uygulamasında çocuk çevreyi uygun olmayan davranış öncesindeki durumuna getirmesidir.
Onarıcıaşırı düzeltme ve olumlu aşırı düzeltme olmak üzere iki şekilde uygulanır.

Onarıcı aşırıdüzeltme
Onarıcıaşırı düzeltme çocuğun uygun olmayan davranış sonrasında ortamı düzenlenmesinin üstüne daha fazla görevler eklenerek bir tür ceza verilmesidir.
Örn: Duvarı karaladığında tüm duvarıtemizletmek.
Onarıcıaşırı düzeltme uygulaması uygun olmayan davranış üzerinde odaklanması nedeniyle olumsuz davranışı azaltma yerine arttırma etkisi olabilir.


Olumlu aşırıdüzeltme
Olumlu aşırı düzeltme problem davranışın o ortam içinde olması gereken şeklinin bireye yaptırılması olarak uygulanmaktadır.
Örn: Duvarı çizen çocuğa kağıt kalem vererek bazı şekilleri kopya ettirmek.

BEDENSEL CEZA

Cezadan kaçınmanın pek çok nedeni vardır
Ceza davranışı azaltmaz, sadece baskılar yani cezanın varlığında ortaya çıkmasınıengeller.
İyi ve haklı nedenlere dayanmayan ceza başka davranış sorunlarına yol açar. (Korku, kaygı ve saldırganlık gibi).
Cezanın etkisi ceza vereni pekiştirebilir.
Ceza uygun davranışın ne olduğuna ilişkin bir ipucu sağlamaz. Ceza veren kişinin saldırganlığı ceza alan ve bunu izleyen çocuklar için olumsuz bir modeldir.
Ceza cezalandırılan çocukta dargınlık ve içe kapanma gibi olumsuz sonuçlara yol açabilir.
Ceza olumlu iletişim kurma fırsatlarını engeller.
Ceza güçlünün haklı olduğu imajı yaratabilir.
Cezalandırılan çocuğun akademik çalışmalara yönlendirilmesi güçleşir. Bu da ikinci bir cezayıbaşarısızlığı getirir.

Örnek :

PROBLEM DAVRANIŞ İÇİN OLUMLU DAVRANIŞ DESTEĞİ PLANI
PLANI
n Öğrenci : Adem Ceren
n Sınıfı : 2-B
n Programı uygulayan : Mahmut ÇAPAR
n Program tarihi : 13 / 10 / 2005
PROBLEM DAVRANIŞIN TANIMLANMASI
A ) Tanım : Sınıfta gezinme. Günde en az iki defa, ortalama sekiz dakika süresince sınıfta gezinme davranışını göstermektedir.
B ) Davranış öncesi :Yerinde öne-arkaya, sağa-sola sallanmaya başlar, ağlar, yere uzanır ( masaya başını koyar ).
C ) Davranışı ortaya çıkaran değişkenler : Yapılan etkinlikte başarısız olduğunda, kendisiyle ilgilenilmediğinde ( sürekli kendisiyle öğretim yapılsın, konuşulsun istiyor. ) ve engellenildiğinde ( oynamakta olduğu materyal elinden alındığında ) problem davranış ortaya çıkabiliyor.
D ) Sıklığı / yüzdesi :Problem davranış bir gün boyunca ortalama iki defa ortaya çıkıyor; davranışortalama olarak sekiz dakika sürüyor.


UYGUN ALTERNATİF DAVRANIŞIN TANIMI
A) Tanım : Dikkat çekmek için etkinliği bırakmak yerine; parmak kaldırabilir, isteğini sözel olarak ifade edebilir. ( ör: öğretmenim ödevime bakar mısın, ödevimi yapamıyorum yardım eder misin ? vb. ) Etkinliklerde başarısız olduğunda öğretmenden yardım, etkinlik tekrarı isteyebilir ( öğretmenim yapamıyorum diyebilir, yeniden oynayabilir miyiz diye sorabilir. )
B ) Öğretim yöntemi : Alternatif davranışlar ödüllendirilerek, problem davranışlar görmezden gelinerek öğretilir. Ör: Sırasında oturup, öğretmeni dinlediği durumlarda bu davranışı vurgulanarak ödüllendirilir, sınıfta gezindiği durumlarda ise hiç ilgilenilmez, gezinme davranışına ödül olacak hiçbir uyaran verilmez.


ÇEVRESEL DÜZENLEMELER
A ) Daha uygun ve bağımsız olabilmesi için öğrenciye gerekli beceriler:
Parmak kaldırarak söz hakkı isteme
İsteklerini sözel olarak ifade edebilme
Sıra bekleme ( oyun etkinliklerinde, sırası gelince oynaması ).
B ) Baş etme becerileri :
Başarısızlığıkabullenme, başarısızlığı gidermek için yeni yollar deneyebilme.
Sırasınıbekleme, sırası geldiğinde harekete geçme.
C ) Sınıf / okul düzenlemeleri : Problem davranışa neden olabilecek materyaller öğretim süreci için gerekli değillerse, ortamdan kaldırılmalıdırlar. Etkinliklerde başarısız olduğunda, başarısızlığı çevresindeki kişiler ( öğretmenler, öğrenciler, stajyerler ) tarafından vurgulanmamalı, başarısızlığı hiçbir şekilde espri konusu yapılmamalı.


ÖĞRETİM
A ) Pekiştireçler :
Hoşlandığı
Sosyal : Aferin, çok güzel olmuş vb.
Simgesel : Defterine yıldız atmak, pekiyi yazmak.
Birincil : Cips, kraker, gofret.
Etkinlik : Top ile, oyuncak arabalarla, kumla oynamak.
Hoşlanmadığı
Etkinliklerde başarısız olma.
Etkinlik dışı bırakılma.
Sevdiği materyalin elinden alınması.
B ) Pekiştireç tarifesi : Önce sürekli pekiştirme daha sonra zaman aralıklı pekiştirme ( sabit / değişken oranda ) tarifesi kullanılacak.

YÖNTEM
A ) Yöntem : Olumlu davranışların pekiştirilmesi, problem davranışların görmezden gelinmesi. Alternatif davranışlar pekiştirilerek öğretilecek. Pekiştireçler zamanla geri çekilecek, davranışın genelleştirilmesi sürecine geçilecek.
B ) Yöntem için gerekçe :Alternatif davranışlar kazanıldığında (yerinde oturma, isteklerini sözel olarak ifade etme ) problem davranışlar azalacaktır. Etkinliği bırakmanın, yerinden kalkıp gezinmenin hiçbir pekiştirecini öğrenci görmeyecek, yerinde oturmanın etkinliği sürdürmenin pekiştireçlerini görecektir. Pekiştirilen, yerinde oturma davranışının sıklığının / süresinin artması düşünülmektedir. Pekiştirilmeyen, görmezden gelinen sınıfta gezinme davranışının ise sıklığının / süresinin azalacağı düşünülmektedir.


Örnek:

KAYIT TUTMA
Veri toplama yöntemi : Anlık zaman örneklemi kayıt formu


UYGULAYACAK KİŞİ
n Programıiki sınıf öğretmeni ve iki stajyer uygulayacak. Programın uygulanabilmesi için sınıfta bulunan bütün öğretmenlerin programdaki hedefleri bilmesi ve hedeflere ulaşmada gerekli davranışları göstermesi gerekmektedir.
n Uygulanan programdan öğrencinin ailesi de haberdar edilerek, programın aile tarafından da desteklenmesi sağlanacaktır.



Özel Eğitim El Kitabı