26 Nisan 2013 Cuma

ÖĞRENME BOZUKLUĞUNUN ETİYOLOJİSİ



ÖĞRENME BOZUKLUĞUNUN ETİYOLOJİSİ

Öğrenme Bozukluğunun etiyolojisi henüz tam olarak aydınlığa kavuşmamıştır. Yapılan araştırmalar göz önüne alınarak aşağıdaki ortak bazı faktörlere göre Öğrenme Bozukluğunun etiyolojisi açıklanmaya çalışılacaktır.

1. Nörolojik Etmenler
2. Genetik-Kalıtımsal Nedenler
3. Çevresel Etmenler

NÖROLOJİK ETMENLER

Araştırmacılar ve eğitimciler Öğrenme Bozukluğunun nedenlerini merkezi sinir sisteminin yapısal ve işlevsel bozukluğu olarak görmüşlerdir. Hafif düzeyde beyin hasarının Öğrenme Bozukluğuna ve gelişimsel sapmaya neden

olabileceğini ileri sürmektedir. Yapılan pek çok araştırma sonunda beynin belli bölümlerinin belli öğrenme alanları olduğu ve bu alanlarda nörolojik yetersizliğin ya da incinmenin öğrenme problemlerine yol açtığı belirlenmiştir.

Beyin üzerinde yapılan çalışmalar normal bireylerde sağ beyin yarımküresinin sol beyin yarımküresine göre daha küçük, disleksililerde ise eşit büyüklükte ya da sol beyin yarımküresinin daha küçük olduğunu ortaya koymaktadır. Disleksililerin sol beyin yarımküresindeki farklılıkların bu bozukluğun nedeni olduğu düşünülmektedir. Davranış bozukluklarıyla disleksililere özgü dil bozuklukları arasında da özel bir ilişki olmadığı belirlenmiştir.

Davranış bozukluklarının olma sıklığı normal insanlarda ne kadarsa, disleksililerde de o kadar olmaktadır. Bu çocuklarda yaratıcılığın oldukça yüksek olduğu da öne sürülmektedir.

Bazı araştırmacılar öğrenme bozukluğunun birden çok alandaki işlevsel bozukluğa bağlı olduğunu ileri sürmektedirler. Öğrenme sürecini 4 aşamada açıklamaktadır.
1. Girdi (Input):
Göz, kulak, deri gibi periferik organlardan alınan işlenmemiş uyaranlardır. Bu uyaranlar nöronlar kanalıyla beyne ulaşırlar ve girdilerin algılanması beyinde gerçekleşir. Özgül öğrenme güçlüğü olan çocuklarda bu uyaranların algılanmasında bir sorun vardır.

a) Görsel Algı Bozuklukları: Şekil-pozisyon algısındaki bozukluk , şekil-zemin algısındaki bozukluk ya da uzaklık-derinlik-boyut algısındaki bozukluktur.

Şekil-zemin algısındaki bozukluk: Çocuk gördüğü şeyin şekil ve pozisyonunu algılamada güçlük çekebilir. Harfleri ters ya da dönmüş olarak algılayabilir.Örneğin; b-p,3-5,6-9,p-b gibi harf ve rakamları ters çevirir. Sözcükleri

ters çevirebilir, koç-çok,ev-ve gibi. Bu güçlükler çocuk okula başladığında fark edilir. Okul öncesinde şekil-pozisyon algılama olgunluğu henüz yerleşmemiş olabilir. Okula başladıklarında o olgunluğa ulaşmış sayılırlar. Birinci sınıf acemilik dönemidir. İkinci sınıfın birinci döneminden itibaren bu sorunların görülmemesi gerekir.

Şekil-Zemin algısındaki bozukluk: Bu problem, bir bütünün önemli olan bir parçasına odaklaşmada zorluklara neden olur. Okuma bu beceri ile ilgilidir. Çünkü okuma söz dizilerine odaklaşmayı, soldan sağa ve satır satır izlemeyi gerektirir. Bu alanda sorunu olan çocuklar okumada satır atlama, satır tekrarlama, sözcük atlama türünden hatalar yaparlar.

Uzaklık-derinlik-boyut algılamada bozukluk: Çocuk derinliği kestiremediği için eşyalara çarpar, sandalyeden düşer. Açık alanda oynarken mekanda pozisyonlarını algılamada, sağ-sol ayırt etmede güçlük çeker. Top yakalamak, ip atlamak, yap-boz yerleştirmek, çekiç kullanmak bu problemin olan çocuklar için güç işlerdir.

b)İşitsel Algı Bozuklukları: Duyulan sesleri yanlış algılayabilir. Benzer sesler arasındaki farkı ayırt etmeye bağlı güçlüğü olan çocuklar sesleri birbirine karıştırabilirler. Örneğin; soba yerine sopa, kova yerine kafa, bavul yerine davul gibi.

İşitsel Figür-Zemin ayırt etme güçlüğü: Aynı anda işitilen farklı seslerden birine odaklanma güçlüğü olarak tarif edilen bu sorunda çocuk farklı seslerin figür-zemin ayırımını yapmakta güçlük çekebilir. Örneğin; TV seyrederken kendisine seslenince bakmaz, işitmiyormuş gibi görünürler. Yine TV seyrederken duydukları kapı ya da telefon sesinin bulundukları mekandan mı yoksa TV’den mi geldiğini ayıt edemezler.İşitsel algıda kopukluk (auditory lag) ardarda söylenen mesajların bir kısmını kaçırabilirler, algılayamazlar. Örneğin; odana git, arkadaşına telefon edip ödevlerini al ve kitaplarınla birlikte buraya gel denildiğinde bu mesajın bir kısmını duyar yerine getirir, diğerlerini duymaz. Uzun komutlar verildiğinde bir kısmını yapamayabilir.

c) Dokunsal Algı Bozuklukları: Dokunsal algı sorunu olan çocuklar gözleri kapalıyken dokunma duyusu yardımıyla nesneleri tanımlayamaz. Örneğin; eline verilen oyuncağın ne olduğunu anlayamaz, avucuna yazılan sayı ve yazıyı tanımlamakta güçlük çeker.

2. Bütünleme:
Beyne giden bilgi kaydedilince anlaşılması gerekir. Bunun için 3 aşama tanımlanmaktadır. Sıraya koyma, soyutlama ve organizasyon. Bu aşamalardan geçen bilgi bütünleşir. Özgül öğrenme güçlüğü olan çocuklarda bu aşamaların birinde ya da tümünde sorunlar söz konusudur. Sıraya koyma bozukluğu olan çocuktan dinlediği hikayeyi anlatması istendiğinde başını sonunu karıştırır. Cumadan sonraki gün sorulduğunda bilemez, Pazartesiden itibaren sayarak bulabilir. 3×9 sorulduğunda söyleyemez. Soyutlama sorunu özgül öğrenme güçlüğü olan çocuklarda sıklıkla gözlenmez. Çünkü soyutlama temel zihinsel bir işlemdir. Bu alandaki sorunlar daha çok MR ile karakterizedir. Organizasyon sorunu: Bu safha daha önce edinilen bilgilerle yeni kazanılan bilgilerin bağlantılarının oluşturularak gruplanmasını ve organizasyonunu kapsar. Ödevlerin unutulması, zamanın iyi kullanılamaması, defterin, odanın, masanın düzensizlikleri organizasyon bozukluğuna işaret etmektedir.

3. Bellek-Depolama:
Gelen bilgi beyinde kaydedilir, anlaşılır, yorumlanır ve daha sonra kullanılmak üzere bellekte depolanır. Özgül öğrenme güçlüğünde daha çok kısa süreli bellek bozukluğu görülür. Uzun süreli bellek bozukluğu daha çok MR’ın karakteristiğidir. Kısa süreli işitsel-görsel bellek bozuklukları genellikle birlikte ortaya çıkar. Örneğin çok iyi çalıştığı halde okula gidince başarısız olmak, çarpım tablosunu öğrenememek bu alandaki güçlükleri ifade eder.

WISC-R’da GB’de sınıfına uygun soruları bilemeyebilir.

4. Çıktı:
Öğrenilen bilgiler sözcüklerle (dille) ya da kas faaliyetleri ile (yazma-çizme, jest ve mimikler) ifade edilirler. Özgül öğrenme güçlüğü olan çocuklar bu alanlarda güçlük yaşarlar. Dil alanında; kendini ifadede kendiliğinden konuşma başlatmada, soru yöneltildiğinde uygun yanıtı verebilmede güçlükleri vardır. Anne babayı ve öğretmeni şaşırtan, soru sorulduğunda bloke olan çocuğun spontan konuşmaya başladıktan sonra gayet akıcı bir şekilde düşüncesini ifade edebilmesidir. Motor beceri alanında; büyük kas gruplarının organize olarak çalışmamasına bağlı olarak yüzme, bisiklete binme, atlama, topa vurma gibi kaba motor becerilerde sorun yaşarlar.
Sakarlık sık rastlanan belirtilerdir. İnce motor beceri sorunları da gözlenir. Düğme ilikleme, makas kullanma, çatal-kaşık kullanma, kalem tutma, resim yapma becerilerinde zorlanır. Yazı problemleri mevcuttur. Ya hızlı ve bozuk yazarlar ya da çok yavaş yazarlar.

GENETİK ETMENLER
Pek çok araştırmacı öğrenme bozukluğunun kalıtımsal olduğunu öne sürmektedir. Aile ve ikiz çalışmalarında, öğrenme bozukluklarının ailedeki yığılımı dikkat çekicidir. Öğrenme bozukluğu (kısmen) %30 oranında genetik

geçişle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Öğrenme bozukluğu erkeklerde daha yüksek oranda görülmektedir. Aritmetikte ise kızlarda daha yüksek oranda görülmektedir.

Bazı çalışmalarda 15. kromozom üzerinde dururken bazı araştırmalar böyle bir sonuç vermemiştir. Yine bir araştırmada bağımsız kardeş çifti örnekleminden okuma bozukluğu için 6. kromozomda belli özelliğin olduğu ortaya konulmaktadır.

ÇEVRESEL ETMENLER
Çevresel etmenlerin özellikle ev ortamının öğrenme bozukluğuna neden olabileceğinin kanıtlanması güçtür. Olanaklarının sınırlı olduğu ailelerde ise öğrenme bozukluklarının görülme olasılığı daha yüksektir. Kültürel yoksunluk ve iki dil konuşan bir çevrede olma çocuğun öğrenmelerini etkilemektedir.

ÖĞRENME BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARIN EĞİTİM ORTAMLARI
Öğrenme bozuklukları özel eğitim programlarında ve yasa, yönetmeliklerde yer almaktadır.ancak gerekli olan sistemli önlemler ve düzenlemeler yapılmamaktadır. Okulda güçlüklerle karşılaşan çocukların aileleri onlara özel

dersler aldırarak veya özel kurumlara göndererek bu durumun üstesinden gelmeye çalışmaktadırlar. Ülkemizde öğrenme bozukluğu olan çocuklar alt özel sınıflarda, kaynaştırmaya yönelik normal sınıflarda eğitim almaktadırlar.

Bu ortamlarda eğitim alan çocuklar için gerekli olan eğitim düzenlemelerinin yeniden yapılması gerekmektedir.

Öğrenme bozukluğu olan öğrenciler için sınıftaki program yeteneklerinden daha üst düzeydedir ya da bu programa ulaşmak için çabuk hareket etmek zorunda kalırlar. Dolayısıyla Öğrenme bozukluğunun eğitiminde farklı yaklaşımlar kullanılmaktadır.

Case, Haris ve Graham (1992) Öğrenme bozukluğu olan öğrencilere matematik problemlerini çözmede uygun çözümü bulmada kendi kendine değerlendirme stratejisi geliştirmenin etkisini araştırmışlardır. Bu çalışmada 6. sınıf düzeyinde 15 Öğrenme bozukluğu olan öğrenci ile problem çözme stratejisi eğitiminin etkinliği belirlenmiştir. Öğrencilere aşağıdaki gibi sorularla eğitim yapılmıştır:
1. Problemi sesli oku
2. Önemli sözcükleri belirle ve işaretle
3. Problemde olanlarla ilgili resim çiz
4. Resmin altına problem cümlelerini yaz
5. Yanıtı yaz.

Öğrenciler ilk aşamada problem çözme stratejilerini geliştirmeyi öğrenmişlerdir. Bu eğitim sonunda problem çözmede gelişimleri olduğu ve daha az hata yaptıkları belirlenmiştir.

Bilişsel davranış değiştirme yaklaşımı aşırı hareketlilik ve dikkat problemleri içinde kullanılmaktadır. Sırasını terk eden öğrenciye öğrencinin gözlenemeyen sürecini geliştirmesi öğretilmektedir.

Davranış değiştirme yaklaşımında öğrencinin gözlenebilir davranışlarını değiştirmek amaçlanmaktadır. Davranışçı yaklaşım akademik problemlerin düzeltilmesinde de kullanılmaktadır. Davranışçı yöntemin özellikleri:
1. Karmaşık davranışlar daha az karmaşık davranışlara ayrılır.
2. Bu becerilerin öğrenilmesinde uygulamaların yeterince tekrarlanması önemlidir.
3. Doğru yapıldığında pekiştirmeye yer verilir ve çocuk ödüllendirilir.
4. Çocuğun göstermiş olduğu ilerlemelerin düzeyleri sık sık ölçülür.

Bu yöntemlerin yanı sıra öğrenme bozukluğu olan öğrenciler için beceriye dayalı(skill-based) öğretim yolları geliştirilmiştir. Öğrencinin gelişimine uygun hedefler geliştirilir ve öğrencinin edinmesi gereken becerileri sırasına uygun olarak düzenlenmesi yapılır.

Öğrenme bozukluğu olan çocukların bilişsel becerilerindeki güçlüklerin üstesinden gelmeye çalışılan bir başka yöntemde ise bu öğrencilerin daha etkili olarak nasıl öğrenmeleri gerektiği vurgulanmaktadır. Bir işlemi tamamlamak için yapması gereken her bir aşamanın baş harfini kullanarak şifrelemeleri bu aşamaları hatırlamalarını kolaylaştıracaktır. Örneğin; O.S.Y:
“O” Paragrafı oku,
“S” Ana düşünce ve ayrıntılar ile ilgili sorular sor
“Y” Kendi düşüncelerinle ilgili bilgileri yaz.

Bu öğrenme stratejisi cümle oluşturma, bağımsız öğrenmeyi sağlama ve motivasyonu sağlamasına yardımcı olacaktır.

Turnbull (1999)’a göre öğrenme bozukluğu olan öğrencilerin eğitiminde uzmanlarla, akranlarla, aile ile işbirliği oldukça önemlidir. Sınıf öğretmeni, kaynak oda öğretmeni ve diğer öğretmenlerle birlikte planlama, bilgi alışverişi, değerlendirme birlikte proje geliştirme konusunda ortak çalışmalar yapmak önemlidir. Öğrencilerin sosyalleşmesi ve güven sağlaması için akran rehberliği etkilidir. Ayrıca okul ile aile arasındaki işbirliğini sağlamak için, aileye haftalık bilgi veren notlar, mektuplar gönderilebilir, aileye sık sık önerilerde bulunulabilir ve aile ile sık sık öğrencinin ilerleyişine yönelik toplantılar yapılabilir. Öğrenciye sınıfta tamamlanamayan becerilerinin öğretiminin devamı için verilen ödevlerde; ödevlerin amaca uygun olmasına, öğrenci anlamlı olmasına ve öğrencinin öğrenme stillerini geliştirmesine yönelik olmasına dikkat edilmelidir.

Periyodik olarak evde verilen görevler, oyun oynama, mektup yazma, bilgi paylaşımı, problem çözme v.b bilgilenme süreçleri öğrencilerin deneyimlerini artırma olanağı vermektedir. Ayrıca Öğrenme bozukluğu yaşayan öğrencilerin aileleri ve öğretmenlerine öneriler için Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu konulu yazılarımızı gözden geçirebilirsiniz.

Öğrenme bozukluklarını ortadan kaldırmak veya en aza düşürmek için ortaya konmuş en doğru yöntem yoktur. Ancak çocuğun durumuna en uygun teknik uygulanarak içinde bulunduğu koşullar iyileştirilerek başarısının arttırılması çalışmaları yapılabilir.

İbrahim ELİBAL
Uzman Psikolojik Danışman

 

21 Nisan 2013 Pazar

Problemas de adaptación y del Comportamiento Social Emocional

Problemas de adaptación y del Comportamiento Social Emocional

Las dificultades emocionales de ajuste: el estado de salud mental y los factores inexplicables sensoriales de la persona y el propio medio ambiente estable, relación satisfactoria, la dificultad para establecer y mantener un descontento general y la depresión, el miedo de los problemas personales o escolares, morderse las uñas, chuparse el dedo y otros síntomas físicos, Debido a la aparición de uno o más de rendimiento a largo plazo y el entrenamiento de adaptación social, podría alterar el estado.
 Dificultades de adaptación social: Abuso de sustancias, la desnutrición, la migración, la delincuencia, cometen un delito y el riesgo de trabajo, el abandono, el abuso y el abandono, como el desempeño educativo de un individuo, debido a las condiciones de vida y la armonía social se llama impactos negativos.

Características
 • Social, emocional, comunicación, dificultades de adaptación observados.
• déficit de atención, el rendimiento escolar y problemas arkadaşilişkilerinde surgen con frecuencia.
 • Formación y toma de riesgos excesivos características del espectáculo crimen.
 • Introversión, ilişkilerdezayıflık sociales o excesos observados.
En algunas personas, las condiciones de crecimiento, la actitud negativa de la familia (sobreprotección, la indiferencia, la violencia, etc), la falta de solvencia económica, social, cultural olanaksızlıklardan dolayıbu diferencias observadas más, puede producirse un comportamiento negativo örüntülerişeklinde. Sin tener en cuenta el comportamiento negativo de la persona enseña cuanto a los procesos antes mencionados, y la evaluación de estas persona con trastornos emocionales y de conducta son vistos como individuos.
Causas:
Gelmektedir.Duygu se producen como consecuencia de la conducta humana y el trastorno de conducta a un montón de problemas al principio para explicar las razones para explicar el comportamiento humano como resultado de una sola causa çalışılmasıdır.Yine mirada reveladora a otro tema desde diferentes enfoques teóricos y trastornos de conducta olmaktadır.Duygu causado a ser más complejo en la determinación de las causas de A pesar de las dificultades encontradas y los enfoques teóricos de diferentes ángulos para ver los factores biológicos y ambientales que causan los trastornos emocionales y de comportamiento en dos grupos.
Factores biológicos: Hoy en día, las características biológicas de edilmektedir.Bununla comportamiento humano acepta que la estructura biológica solo, sentimiento, y los trastornos de conducta en las personas como resultado de la estructura biológica innata del individuo como la causa de algunas de las tendencias del mundo görülmemektedir.Her, el medio vital y la experiencia adquirida en los últimos años estas tendencias gelmektedir.Daha biçimlendirmektedir.Örneğin, un individuo con una disposición innata difícil, como resultado de experiencias en diferentes aspectos de su personalidad sergileyebilmektedir.Bu es muy difícil distinguir entre los factores biológicos, factores ambientales,
 Factores ambientales: Factores ambientales que afectan el comportamiento de los entornos familiar y escolar individual y están estrechamente relacionados con eventos de todo tipo (ERİPEK, 1998) Este aspecto de los factores escolares y los factores familiares, factores ambientales se consideran en dos grupos..
Factores familiares:, familia, entornos domésticos individuales geçirmektedir.Bu los primeros años de vida, sino también la personalidad del individuo está formada por años de comportamiento hacia el individuo y la familia durante muchos años, forman la base de la estructura de la personalidad de un individuo (ERİPEK, 1998) Los padres desarrollan actitudes positivas las actitudes y comportamientos de los individuos positivos y constructivos. así como ayudar al contrario, el problema puede ser considerado negativo y los comportamientos negativos de un individuo para desarrollar enfoques para gravar davranışve se sabe que causa una realidad.
Factores escolares: la vida familiar, así como el desarrollo emocional del individuo para ser eficaz en la vida escolar significativamente bilinmektedir.Okul para el individuo, la familia, el nuevo entorno de los medios de comunicación es una psicológicos y escolares compañeros, maestros, comportamiento y actitudes, sentimientos y comportamientos de las reglas individuales de la escuela y su trabajo escolar y qué forma olabilmektedir.Bunun Además el rendimiento escolar del individuo o el fracaso de influir en el desarrollo de la investigación emocional y conductual sugiere.
Sugerencias para los maestros:
 1.Çocuktan describe el comportamiento esperado.
 Expectativas 2.Öğretmen superior del niño debe ser clara y tranquila durante la transmisión.
 Comportamiento Sağlanmalıdır.Uygun es apropiado y resultados consistentes 3.Student comportamiento inmediatamente reconocido y reforzado.
 El comportamiento del niño y el rendimiento académico 4.Öğretmen olmalıdır.Öğrenci tienen expectativas realistas sobre la sensación de ser capaz de vivir una exitosa y debe ser consciente de que el éxito se jacte.
 5.Öğretmen incompatibles con los sentimientos y comportamientos que le hará cambiar las condiciones ambientales del niño bilmelidir.gerekirse buen trabajo.
 Olmalıdır.Bu ambiente prevalece en los niños de 6 º grado de amor y confianza es más fácil desarrollar comportamientos apropiados.
 Conductas inapropiadas de los estudiantes en la clase deben solicitar 7.Gerektiğinde opinión de expertos, expertos de cooperación debe haber formas buscadas.

17 Nisan 2013 Çarşamba

Bienvenidos a Holanda

Bienvenidos a Holanda
 
Criar a un niño con discapacidad a vivir y cuántas veces se trata de una sensación de tener la pregunta. Una experiencia como esta para decirle a la gente que no entienden este sentimiento:

Pensar en tener hijos, tienen previsto viajar a Italia codiciado. Libros sobre Italia Compras y hacen planes maravillosos. Kolesium, Miguel Ángel, la torre de Pisa y las góndolas Venedikteki .... Ni siquiera comenzar a hablar italiano. Todo está muy emocionado de venir a usted.

Gran entusiasmo y esperamos que llega el día que se puede esperar.

Me gusta ir a preparar sus maletas y salir a la carretera.

Horas más tarde, su avión aterrice. Su anfitriona "Bienvenidos a Holanda", dice.

«Países Bajos» que forma parte de su hipo sonido boca.

"¿Qué quieres decir? BEN dijo que iba a Italia. "

"Yo soy de Italia a bajar."

'Mi vida he soñado con viajar a Italia. "

Pero los Países Bajos descendieron debido a un fallo de un vuelo y tener que quedarse aquí.

Lo que hay que recordar es que llegas a un lugar donde el hambre y la enfermedad no son terribles tampoco, y sólo es un lugar diferente.

Ahora tienen los nuevos libros salen de compras otra vez, aprender un nuevo idioma y se enfrentan a la gente nunca se conocieron antes.

Como he dicho, sólo un lugar diferente. Hay un ritmo de Italia ante la más grave y menos glamurlu. Pero después de un tiempo, cuando se mira alrededor, a los molinos de viento holandeses volviendo en sí, tulipanes Rembrandt es que incluso si usted lo ve.

Pero usted sabe que está preocupado por sus propios viajes en Italia Italia es que siempre se refieren a sus maravillosos viajes.

Tal vez, como usted dice de sí mismo: "Yo iba allí. Planeado viajar a Italia. "

La cosa es que te pasas la vida en estar ausente de Italia,

Países Bajos, para evaluar las propiedades de una muy especial y maravilloso, no puede tener enjoy.

Emily Perla Kingsley

15 Nisan 2013 Pazartesi

Duygusal, Davranışsal ve Sosyal Uyum Problemleri

Duygusal, Davranışsal ve Sosyal Uyum Problemleri


Duygusal Uyum Güçlüğü:Sağlık durumu, zihinsel ve duyusal faktörlerle açıklanamayan; bireyin kendisi ve çevresiyle dengeli, doyurucu ilişki kurma ve sürdürmede güçlük çekme, genel bir mutsuzluk ve depresyon hâli, bireysel veya okul problemleriyle ilgili korku, tırnak yeme, parmak emme ve benzeri fiziksel belirtilerden bir veya birden fazlasının uzun süreli olarak ortaya çıkması nedeniyle eğitim performansının ve sosyal uyumunun olumsuz yönde etkilenmesi durumudur.
Sosyal Uyum Güçlüğü: Madde bağımlılığı, yetersiz beslenme, göç, suç işleme, suça yönelme, çalışma, ihmâl, istismar ve terk edilme gibi riskli hayat şartlarından dolayı bireyin eğitim performansının ve sosyal uyumunun olumsuz yönde etkilenmesine denir.


Özellikleri

  • Sosyal, duygusal, iletişimde uyum güçlükleri gözlenir.
  • Dikkat dağınıklığı, okul başarısı ve arkadaşilişkilerinde problemler sıklıkla ortaya çıkar.
  • Suça yönelme ve aşırı risk alma özellikleri gösterebilirler.
  • İçe dönüklük, sosyal ilişkilerdezayıflık veya aşırılıklar gözlenebilir.
Kimi bireylerde yetişme koşullarından, olumsuz aile tutumlarından (aşırı koruyuculuk, ilgisizlik,şiddet v.b.) maddi yetersizliklerden, sosyal, kültürel olanaksızlıklardan dolayıbu farklılıklar daha ileri düzeyde görülerek, olumsuz davranış örüntülerişeklinde ortaya çıkabilmektedir. Bireye bu olumsuz davranışları öğreten yukarıda sayılan süreçler dikkate alınmadan bakıldığında ve değerlendirildiğinde de bu bireyler duygusal ve davranış bozukluğu gösteren birey olarak görülmektedir.
Nedenler:
İnsan davranışları bir çok etmenin sonucu olarak meydana gelmektedir.Duygu ve davranış bozukluğunun nedenlerini açıklamada yaşanan sorunların başında insan davranışların tek bir nedenin sonucu olarak açıklanmaya çalışılmasıdır.Yine farklı kuramsal yaklaşımların farklı açıklamadan bakmaları konunun daha karmaşık hal almasına neden olmaktadır.Duygu ve davranış bozukluğunun nedenleri belirlemede karşılaşılan güçlüklere ve kuramsal yaklaşımlarının farklı açılardan bakmalarına rağmen duygu ve davranış bozukluğuna neden olan etmenler biyolojik ve çevresel olmak üzere iki grupta toplanmaktadır.
Biyolojik Etmenler: Günümüzde insan davranışlarını biyolojik yapının etkilediği kabul edilmektedir.Bununla birlikte biyolojik özellikler tek başına bireylerdeki Duygu ve davranış bozukluğunun nedeni olarak görülmemektedir.Her birey biyolojik yapısının bir sonucu olarak doğuştan bazı eğilimlerle dünyaya gelmektedir.Daha sonraki yıllarda yaşanılan çevre ve edinilen deneyimler bu eğilimleri biçimlendirmektedir.Örneğin, doğuştan zor yaradılışta olan bir birey, yaşantılarının sonucunda farklı bir kişilik sergileyebilmektedir.Bu yönüyle biyolojik etmenleri çevresel etmenlerden ayırt edebilmek oldukça güç olmaktadır
Çevresel etmenler: Çevresel etmenler bireyin davranışlarında etkili olan her çeşit olaylardır ve ev ve okul ortamlarıyla yakından ilişkilidir(Eripek,1998).Bu yönüyle çevresel etmenler okul etmenleri ve aile etmenleri olarak iki grupta ele alınmaktadır.
Aile Etmenleri: Birey, yaşamının ilk yıllarını ev ortamlarında ailesiyle geçirmektedir.Bu yıllar aynı zamanda bireyin kişilik özelliklerinin biçimlendiği yıllardır ve ailenin bireye yönelik davranışları, bireyin kişilik yapısının temelini oluşturmaktadır(Eripek,1998).Ailenin olumlu ve yapıcı davranış ve yaklaşımları bireyin pozitif davranışlar geliştirmesine yardımcı olduğu gibi bunun tersine olumsuz ve yıpratıcı davranışve yaklaşımlar bireyin problem sayılabilecek negatif davranışlar geliştirmesine neden olduğu biline bir gerçekliktir.
Okul Etmenleri: Bireyin duygusal gelişiminde aile yaşantısının yanı sıra okul yaşantısının önemli oranda etkili olduğu bilinmektedir.Okul ortamı birey için aileden sonra yeni bir psikolojik ortamdır ve okul arkadaşları , öğretmen davranış ve yaklaşımları,okul kurallarıve okul çalışmaları bireyin duygu ve davranışlarının şekillenmesine neden olabilmektedir.Bunun yanında bireyin okul başarısı yada başarısızlığının duygu ve davranış gelişimini etkilediği yapılan araştırmalar göstermektedir.
Öğretmenlere Öneriler:
  1. Çocuktan beklenen davranışlar açıklanmalıdır.
  2. Öğretmen beklentilerini çocuğa iletirken açık ve sakin olmalıdır.
  3. Öğrenci davranışların uygun ve tutarlı sonuçları olması sağlanmalıdır.Uygun davranışlar hemen görülmeli ve pekiştirilmelidir.
  4. Öğretmen çocuğun davranışına ve akademik performansına ilişkin gerçekçi beklentilere sahip olmalıdır.Öğrenci başarılı olma duygusunu yaşayabilmeli ve başarısıyla övünmesini bilmelidir.
  5. Öğretmen çocuğun duygularını ve ondan uyumsuz davranışlara neden olacak çevre koşullarını iyi bilmelidir.gerekirse değiştirmeye çalışmalıdır.
  6. Sınıfta sevgi ve güven ortamı hakim olmalıdır.Bu ortamda çocukların uygun davranışların gelişmesi daha kolay olmaktadır.
  7. Gerektiğinde sınıftaki öğrencilerin uygunsuz davranışları için uzman görüşüne başvurmalı,uzmanla işbirliğinin yolları aranmalıdır.

Özel Eğitim El Kitabı

Özel Öğrenme Bozuklukları

Özel Öğrenme Bozuklukları


Özel Öğrenme Güçlüğü: Dili yazılı ya da sözlü anlamak ve kullanabilmek için gerekli olan bilgi alma süreçlerinin birinde veya birkaçında ortaya çıkan ve dinleme, konuşma, okuma, yazma, heceleme, dikkat yoğunlaştırma ya da matematiksel işlemleri yapmada yetersizlik nedeniyle bireyin eğitim performansının ve sosyal uyumunun olumsuz yönde etkilenmesi durumudur.
Yaygın olarak kullanılan öğrenme güçlüğü tanımına göre: Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar dinleme, düşünme, konuşma, okuma, yazma yada matematik problemlerini çözme, anlama ya da yazılı ve sözlü dili kullanmadaki psikolojik süreçlerden birinde ya da bir kaçında yetersizliğin ortaya çıktığı çocuklardır.
Nedenler:
Özel eğitimin diğer bütün alanlarında olduğu gibi öğrenme güçlüğünün de nedenleri konusunda kesin veriler yoktur. Ancak bireyin öğrenmesini etkileyen bir takım etmenler belirlenmiştir. Bunlar: Beynin hatalı işleyişi, biyo-kimyasal bozukluklar, kalıtım ve çevresel etmenler( Duygusal bozukluk, motivasyon eksikliği, yetersiz öğretim etmenlerinden de söz edilebilir.).
Özellikleri:
Özgül öğrenme güçlüğü gösteren çocukların özellileri bakımından birbirinden çok farklıdır.Her öğrenme güçlüğü gösteren çocuğun kendine özgü davranış örüntüleri bulunmaktadır.Yaygın olarak sözü edilen bazı öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda algısal, algısal-devimsel ve eşgüdüm problemleri, dikkat bozuklukları ve aşırıhareketlilik ,düşünme ve bellek problemleri görülmektedir.Genel olarak sırlayacak olursak ;

Okuma becerisi:
Dinlediği, okuduğu bir öyküyü anlatması istendiğinde öykünün başını sonunu karıştırır ,
Haftanın günlerini, ayları, mevsimleri doğru saysa bile aradan sorulduğunda (cumadan önce hangi gün gelir, marttan sonra hangi ay gelir, haftanın dördüncü günü hangisidir gibi) yanıtlamakta zorluk çeker ya da yanlışyanıtlar,
Sayı ve harfleri dizgilemekte güçlük çeker, (alfabenin harflerinin sırasınıkarıştırır; kendisinden sıra ile söylenmesi istenen sayıların yerlerini karıştırır-3865 dersiniz o size 8356 diyebilir),
Belirli bir sıra içinde yapılması gereken işlerin sırasınıkarıştırabilir
Okuma hız ve nitelik açısından yaşıtlarından geridir,
Harf-ses uyumu gelişmemiştir, bazı harflerin seslerini öğrenemez,
Harfin şekli ile sesini birleştiremez,
Kelimeleri hecelerken ya da harflerine ayırırken zorlanır,
Sınıf düzeyinde bir parçayı okuduğunda anlamakta zorlanır, başkasının okuduklarını daha iyi anlar.
Yazma Becerisi
Yaşıtlarına oranla el yazısı okunaksız ve çirkindir, sınıf düzeyine göre yazı yazması yavaştır,
Tahtadaki yazıyı defterine çekerken ya da öğretmenin okuduğunu defterine yazarken zorlanır,
Yazarken bazı harf ve sayıları, kelimeleri ters yazar, karıştırır (b-d, m-n, ı-i, 2-5, d-t, ğ-g, g-y ,ve-ev gibi) ,
Yazarken bazı harfleri, heceleri atlar ya da harf/hece ekler,
Sınıf düzeyine göre yazılı imla ve noktalama hataları yapar, küçük-büyük harf, noktalama,hece bölme hataları,,
Yazarken kelimeler arasında hiç boşluk bırakmaz ya da bir kelimeyi iki-üç parçaya bölerek yazar, ka lem, yapa bil mektedir gibi.

Aritmetik Becerileri
Aritmetikte zorlanır,
Dört işlemi yaparken yavaştır, parmak sayar, yanlış yapar,
Problemi çözüme götürecek işleme karar veremez,
Yaşına uygun seviyedeki matematik problemlerini yaparken otomatik olarak tepki vermekte zorlanır,
Sayı kavramını anlamakta güçlük çeker (beş mi bir mi büyüktür, düşünmeden karar vermekte zorlanır),
Bazı aritmetik sembollerini öğrenmekte zorlanır, karıştırır,
Çalışma Alışkanlığı
Ev ödevlerini almaz, eksik alır,
Ev ödevlerini yaparken yavaş ve verimsizdir,
Ders çalışırken sık sık ara verir, çabuk sıkılır, ders çalışmayı sevmez,
Ödevlerini yaparken birilerinin yardımına ihtiyaç duyar, kendi başına çalışma alışkanlığı gelişmemiştir,
Öğrenme stratejileri eksiktir, öğrenmeyi düşündükleri şeyleri nasıl kontrol edeceklerini ve yönlendireceklerini (organize edeceklerini), nasıl daha fazla bilgi elde edeceklerini ve öğrendiklerini nasıl hatırlayacaklarını bilemezler, çalışmak için yardım edecek birini beklerler.
Organize Olma Becerileri
Odası, çantası, eşyaları ve giysileri dağınıktır,
Defter ve kitaplarını kötü kullanır ve yırtar,
Yazarken sayfayı düzenli kullanamaz, gereksiz satır atlar, boşluk bırakır, sayfanın belirli bir kısmını kullanmaz,
Defter, kalem gibi çeşitli araçlarını kaybeder,
Zamanını ayarlamakta güçlük çeker, bir işi yaparken, ne kadar zamana ihtiyacı olduğunu ya da ne kadar zaman harcadığını tahmin edemez,
Yaptığı işi zamanında bitirmekte güçlük çeker,
Üzerine aldığı görevleri düzenlemekte zorluk çeker, nereden ve nasıl başlayacağını
Oryantasyon (Yönelim) Becerileri
Sağ-sol karıştırır,
Yönünü bulmakta zorlanır, doğu-batı,kuzey-güney kavramlarınıkarıştırır,
İşaret sözcüklerini (burada, şurada, orada gibi) karıştırır,
Alt-üst, ön-arka kavramlarını karıştırır,
Zamana ilişkin kavramları (dün-bugün, önce-sonra gibi) karıştırır,
Gün, ay, yıl, mevsim kavramlarını karıştırır (Hangi aydayız denilince salı, hangi mevsimdeyiz denilince şubat diyebilir),
Saati öğrenmekte zorlanır.
Sözel İfade Becerisi
Duygu ve düşüncelerini sözel olarak ifade etmekte zorlanır,
Serbest konuşurken düzgün cümleler kuramaz, heyecanlanır, takılır, şaşırır,
Sınıfta sözel katılımı azdır,
Bazı harflerin seslerini doğru olarak telaffuz edemez (r, ş, j gibi harfleri söyleyemez ya da yanlış söyler),
Soyut kavramları anlamakta güçlük çeker (Esprileri anlamakta zorluk çekebilirler).
Motor Beceriler
İp atlama, ttp yakalama gibi hareket ve oyunlarda yaşıtlarına oranla başarısızdır (Kaba motor beceriksizlik),
Sakardır, düşer, yaralanır, istemeden bir şeyler kırar,
Çatal-kaşık kullanmakta, ayakkabı-kravat bağlamakta zorlanır ya da bu becerileri öğrenmekte zorlanmıştır,
İnce motor becerilere dayalı işlerde (düğme ilikleme, makas kullanma, boncuk dizme gibi) zorluk çeker,
Kalemi uygun biçimde kavramakta güçlük çeker,
Yaşıtlarına oranla çizgileri ve çizimleri kötü ve dalgalıdır ,
Yazısı genellikle okunaksızdır,
Harflereşeklini vermekte, harfi kapatmakta güçlük çeker.


Öğretmenlere Öneriler :

1-Çocuğa bir şeyin anlatılmasından çok yapılarak görülmesi halinde daha başarılı olurlar. Teorik anlatımlar yerine yaparak öğrenmeyi sağlayan pratik çalışmalar daha yararlı olabilir.
2- Çocuğun öğrenmesini kolaylaştıracak olan davranışların basitten karmaşığa doğru sıralayarak, aşamalı olarak öğrettiğiniz taktirde çocuğunuzun öğrenmesi daha kolay olacaktır. Yaptırdığınız egzersizlerde yardımlarınızı çocuğun başarısı arttığı ölçüde azaltmanız, onun cesaretlenmesine yardımcı olacaktır.
3- Çocuğa yeni beceriler kazandırırken ya da çocuk çalıştığında, öğrendiğinde onu sevindirmeyi ve ödüllendirmeyi unutmayınız. Ödül, bir çocuğa davranışın arkasından hemen verilen, onun çok hoşuna giden herhangi bir şey olabilir. Ödül verildiği taktirde, çocuğu ödüllendiren davranışlarda artış görülecektir.
Ödül olabilecek beğeni sözleri, oyun veya sosyal nitelikteki ödülleri iyi seçmelisiniz.
Ödülde en önemli kural ise; ödülü istediğiniz davranışın hemen arkasından hemen verip geciktirmemek çocuğa ödülü başarılı davranışından dolayı verdiğinizi hissettirmektir.
4- Çocukla göz teması çok önemlidir. Öncelikle onunla karşılıklı oturup size bakmasını isteyebilirsiniz. “ Umut Emre bana bak” eğer bakmıyorsa çocuğun çenesinden yavaşça tutup, hafifçe başınıkendinize doğru çeviriniz. Göz kontağı kurabiliyorsanız “Aferin” ya da “Bana ne güzel baktın” gibi bir ödülle, çocukla iletişim kurmanın en önemli ve en güzel adımını atmış olacaksınız.
5- Öğrenme sırasında çocuğun hareketli olmasından ziyade, bir yerde oturarak öğrenme faaliyetinde bulunması ve çevredeki dikkat dağıtıcı unsurların ortadan kaldırılması çocuğun başarısınıartırır, bu ortamı sağlamaya çalışın.
6- Çocuğun basit emirlerle yapacağıişlere uymasını sağlayın ki sizinle işbirliği yapması koya olsun. Ev ortamında yapmayacakları, üslenmeyecekleri faaliyetleri çocuğa ille de yapacaksınız diye zorlamayın. Çocuk zora geldiğinde ortamdan ve sizden kaçacaktır.
7- Korku ile öğrenme bir arada olmaz. Baskı ve dayak ortamında öğretilmeye çalışılan faaliyetler sadece korku ortamında gösterilip diğer ortamlarda gösterilmeyen ve kalıcı olmayan faaliyetlerdir.
8- Çocukları akranları ve kardeşleriyle kıyaslamak, çocukların çalışma hevesini artırmak yerine, tam tersine kırar.
9- Çekingenliğini önlemek için onun cesaretini ve kendine güvenini artırıcı bir tutum izlenmelidir. Kendine güvenen çocuk her zaman daha başarılı olur. Annesine ve Babasına güvenen çocuk ise silik bir kişilik oluşturan bir birey olacaktır.
10- Çocuğun başarılı durumlarını fark edip göz önüne getirdiğinizde yaptığı faaliyetlerde daha hevesli, daha dikkatli, başarmak için daha büyük bir çaba içinde olduğunu görülecektir
11- Bu çocukların bulundukları ortamda kendilerini farklı hissedecekleri unsurları ortadan kaldırılması veya kabullenmelerinin sağlanması onların daha rahat olmasını sağlar. Örneğin sınıf ortamında diğer çocukların bu gibi çocukları dışlamaları, dalga geçmeleri, kurdukları ilişkilerde farklı tutumlar göstermeleri bu çocukları çok rahatsız eder.Çocuklara olumsuz yaklaşımların ortadan kaldırılmasına çaba harcanmalıdır.
12- Bu çocukların kendilerini işe yaramaz hissetmelerini önlemek için; onlara başarabilecekleri basit sorumluluklar verilmelidir ve desteklenmelidirler.
13- Sınıf ortamında bu çocukların dikkat ve ayırt etme becerileri düşük olduğundun düzeni ve iyi organize edilmiş bir çalışma ortamı başarılarınıetkileyecektir.Bu çocukların sınıf ortamında diğer çocuklar kadar başarılıolabileceklerine inanmaları davranışlarınızla gerçekleşecektir.
14- Herhangi bir faaliyette çocukların dikkatlerini sağladıktan sonra yavaş, açık ve basit cümlelerle o faaliyeti anlatırken mümkün olduğu kadar hareket göstermelisiniz. İşi öğrenirken çocuğun, fiziki olarak ta faaliyete katılması yapabileceğini hissetmesini sağlayacaktır. Bu da başarı düzeyini artıracaktır.
15-Bu çocuklara bir iş üzerinde çok egzersiz yaptırmanız önceden yaptıklarını hatırlamaya yardım edecektir. Kısa adımlarla, programda fazla hızlı ilerlemeden her gün çocuktan daha fazlasınıbeklemeniz ve başarılarının devam edeceği inancında olduğunuzu hissettirmeniz onlarda her zaman en iyisini yapma isteğinin oluşmasına yardımcı olacaktır.
16.Gelişimleri sürekli takip edilmelidir.


Özel Eğitim El Kitabı

Ortopedik Engelliler

Ortopedik Engelliler



Ortopedik Yetersizlik:İskelet, kas ve eklemlerdeki hastalık, bozukluk ve yetersizlikten dolayı,bireyin eğitim performansının ve sosyal uyumunun olumsuz yönde etkilenmesi durumudur.

Özellikleri:

  • Bağımsız hareket edebilme becerileri, devimsel koordinasyonları sınırlıdır.
  • Hareketten çekinir, pasif kalmayı tercih ederler.Sıklıkla yorgunluktan şikayet ederler.
  • Yetersizlikten etkilenme düzeylerine göre uyum, konuşma ve öğrenme güçlükleri de görülebilir.
  • Düşük benlik algısı görülebilir.

Nedenleri:

Bedensel yetersizliklere ateşli hastalıklar, oksijen yetmezliği, zehirlenme ve kazalar neden olmaktadır.
• Merkezi sinir sisteminin zedelenmesi, beynin ve omuriliğin zedelenmesini ifade etmektedir.
Merkezi sinir sisteminin zedelenmesi sonucunda yetersizlikler kaslarda zayıflık, inme ve eşgüdümsüzlük şeklinde kendini gösterir. Bireyin davranışlarına etkisi ise; zihinsel gerilik, algısal problemler, eşgüdüm yoksunluğu, dikkat dağınıklığı ve konuşma bozukluğu olarak kendini göstermektedir.
• Kas iskelet sisteminin etkilenmesi sonucu ortaya çıkan bedensel yetersizlikler doğuştan olabileceği gibi sonradan da kazanılabilmektedir. Nedenleri arasında kalıtsal bozukluklar, bulaşıcı hastalıklar, kazalar yada gelişim yetersizlikleri yer alabilmektedir. Bu grupta yer alan yetersizlikler arasında düztabanlılık, adale erimesi ve kalça çıkığı sayılabilir.
• Doğuştan kazanılan bedensel yetersizliklerin bazıları merkezi sinir sisteminin zedelenmiş olmasından, bazıları da kas iskelet sisteminin etkilenmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bu grupta yer alan yetersizlikler, bel çatlağı felci, beyinsel inme, kalça çıkığıve doğuştan ampütasyondur. (yani hamilelik döneminde anne karnındaki çocuğun çeşitli nedenlerden dolayı, olağan bir şekilde gelişememesi sonucunda çocuğun parmağı, eli, kolu, yada bacağının bir bölümü olmadan doğması)

• Kazalar ve diğer hastalıklar sonucunda ortaya çıkan bedensel yetersizlikler ve süreğen hastalıklar grubuna, düşme, yanma, zehirlenme ve trafik kazaları gibi kazalarla, kanser, tüberküloz, ateşli romatizma ve şeker hastalığı gibi hastalıklar girmektedir.Kazalar merkezi sinir sistemini zedeleyebilir ya da amputasyona neden olabilmektedir.

Öğretmene öneriler;

  • Ortopedik engelli öğrencilerin bulunduğu sınıf, mümkün olduğu kadar giriş katında ve sınıf içindeki yerleri de kapıya yakın, kolaylıkla girip çıkabilecekleri bir yerde olmalıdır.
  • Bedensel engelli öğrenciler için, çok lüzumlu durumlarda merdivenlere veya kapı eşiklerine rampa yaptırılmalıdır.
  • Ellerini kullanmakta zorluk çeken öğrencilere derslerde ve sınavlarda daha fazla zaman tanınmalı, ellerini hiç kullanamayan öğrencilerin sınavları, öğrencinin uygun bir görevliye cevapları söyleyerek yazdırması şeklinde olmalıdır.
  • Bedensel yetersizliği olan öğrenci, normal okula ve sınıfa devam ederek sınırlılıklarını kabul etmeyi, onları ödüllendirmenin yollarını ve erken yaşlardan itibaren yaşam sorunlarını çözmeyi ve yetersizliği olmayanlarla yarışmayı öğretir.
  • Bedensel engelli çocuk ya da sınıf arkadaşlarının birbirine karşıanlayış kazanmaları büyük ölçüde öğretmene ve öğretmenin bedensel yetersizliği olan çocuğa yönelik tutumlarına bağlıdır.
  • Bedensel yetersizliği olan çocukların pek çoğunun zorunlu olarak sık sık hekime gitmesi, hastanede ve evde yatması nedeniyle okula devamlarıaksamaktadır. Bu çocuklardan bazıları olağan öğretim süreçlerinden yararlanırken bazıları için özel öğretim süreçlerine yer vermek gerekmektedir.
  • Çocuğun bedensel engeli yanında zihinsel engeli yoksa normal okullarda eğitim görmelerinin mümkün olduğunca desteklenmesi gerektiğini de aklımızdan çıkarmayalım. Bedensel özürlü çocuklar motor-hareket becerilerindeki yetersizlik dışında yaşıtlarıyla ortak özellikleri olduğu için gerekli düzenlemelerle normal okullardan en çok yararlanacak çocuklardır.

Özel Eğitim El Kitabı

Görme Engelliler

Görme Engelliler


Görme Yetersizliği: Görme gücünün kısmen ya da tamamen yetersizliğinden dolayı,bireyin eğitim performansının ve sosyal uyumunun olumsuz yönde etkilenmesi durumudur.
Görme engelliliğin yasal tanımı,görmenin ve görme alanının ölçümüne bağlıdır. Yasal tanım, tıp alanında çalışanlar ve diğer ilgililer tarafından kullanılmaktadır. Bu tanıma göre; “tüm düzeltmelerle birlikte, gören gözün olağan görme gücünün onda birine yani 20/200' lük görme keskinliğine ya da daha azına sahip olan ya da görme açısı 20 dereceyi aşmayan bireylere kör denilmektedir. 20/200'ün anlamı; görme yetersizliğinden etkilenen bireyin 60 cm.' den görebildiğini, normal görme gücüne sahip olan bireyin 6 m.' den görebilmesidir. Görme açısının dar olmasının anlamı ise, normal görme keskinliği olmasına rağmen, görmenin sadece merkezdekilerle, 20 dereceyle sınırlı olma, 20 derecenin dışında kalan nesneleri görememedir.
Yasal-tıbbi-tanımlama sistemine göre az gören tanımı ise; görme keskinliği 20/70 ile 20/200 arasında olan bireylerdir. Anlamı ise, normal gören bireyin 6 m.' den gördüğünü, az gören birey 2 m.İle 60 cm. arasındaki mesafeden görebilmektedir.
Görme engelliliğin eğitsel tanımı ise; görme yetersizliğinden çok ağır derecede etkilenen, mutlaka kabartma alfabeye (braille) ya da konuşan kitapların kullanılmasına ihtiyaç duyan bireyler “kör”; büyütücü araçlar yardımıyla ya da büyük puntolu yazılı materyali okuyabilen bireyler “az gören” dir. Eğitsel tanımın yasal tanım kadar kesin ve açık olmaması eğitsel değişkenlerden ve öğretimde okuma yöntemini vurgulamış olmasından kaynaklanmaktadır.
Nedenleri:

Çok sık rastlanmamakla birlikte genetik olabilir. Annenin hamileliği sırasında geçirdiği kızamıkçık gibi ateşli hastalıklar, aldığı bazı ilaçlar ya da röntgenışınlarına maruz kalma görme engeline neden olabilmektedir. Doğumun güç olması da bir başka nedendir. Prematüre (erken) doğan bebeklere küvezde fazla oksijen verilmesi çocuğun kör olmasına neden olabilmektedir. Doğum sonrasında çocuğun geçirdiği ateşli hastalıklar, kazalar, zehirlenmeler görme engelinin nedenlerindendir.

Özellikleri:
Görme engelinin derecesi ne olursa olsun ( az gören- kör) , görme problemi olan çocukların gelişimsel, bilişsel ve sosyal özellikleri konusunda eğitimden yararlanma olanakları vardır. Bunun için de öncelikli olarak bu özelliklerin bilinmesi gerekir.
Dil öğrenilen bir özelliktir ve işitsel olması nedeniyle görme güçlüğü olanların dil gelişimlerine olumsuz etkisi yok denecek kadar azdır. Olumsuz sayılabilecek en belirgin özellik kör olan bireylerde daha çok görülen“Verbalism” yani aşırı sözcük kullanmadır.
Körlük, düşük zekanın belirleyicisi değildir. Ancak görme ile ilgili yaşantılarının zengin olmayışı nedeniyle yeterli eğitim olanaklarının sağlanması gerekmektedir.
Kavramsal gelişimleri, normal olan çocuklara oranla daha geridir. Özellikle soyut kavramlarda başarı düşüktür. Bunun nedeni ise uygun öğrenme yaşantılarının olmayışıdır.
Görme engelli çocukların en fazla sıkıntı çektiği konu, alan kavramıdır.Çünkü diğer duyularını kullanarak öğrenme çabası göstermekte, alana ilişkin bilgilerde diğer duyuları sınırlı kalmaktadır.
Hareket özgürlüğündeki becerileri kazanabilmesi için görme engelli çocuğun, fiziksel engellerin farkına varması gerekmektedir. “Engel Duyusu” olarak nitelenen bu duyu, bireyin önündeki engelin yerinin ve yönünün algılanarak belirlenmesinde etkilidir.Yer ve yön, işitsel olarak algılanır ve belirlenir.Bunun için yankılanmalardan yararlanılır. Bu yolla engel duyusu gelişir. Görme engelliler, dikkatlerini yoğunlaştırarak daha iyi ayrım yaptıklarından dolayıişitme ve dokunma duyularını daha iyi kullanmaktadırlar.




Görme Güçlüğü Olan Çocuklar İçin Sınıf İçinde Alınabilecek Önlemler

¨ Görme güçlüğü olan çocuklar, diğer insanların bedenini nasıl kullandığını, yüz ifadelerindeki değişiklikleri, yaptığı hareketleri bilmemektedir.Diğer çocukların dokunmalarını, yemelerini, oynamalarını,temizlenmelerini görememektedir. Akranlarının görerek öğrendikleri ve anladıkları şeyleri öğrenebilmeleri ve anlayabilmeleri için yardıma ihtiyaç duyarlar.
¨ Görme güçlüğü olan çocuk için sınıf içerisinde alınabilecek bazıönlemler vardır. Bu önlemler, eğitimlerine olumlu katkılar sağlayacaktır.
¨ Öncelikle görme güçlüğü olan çocuğun sınıfta olmadığı bir zaman seçilerek arkadaşlarına anlayabilecekleri düzeyde çocuğun durumu anlatılmalıdır. Gerektiğinde ya da yardıma ihtiyaç duyduğunda yardım etmeleri söylenmelidir. Böylece görme güçlüğü olan çocuğa karşı takınabilecek alay edici davranışların da önü alınacaktır.
¨ Görme güçlüğü olan çocuk için sınıfta yapılacak çevre düzenlemesi çok önemlidir. Takılabileceği, çarpabileceği, hareket alanını daraltabileceği düşünülen eşyalar ayak altından kaldırılmalıdır.
¨ Her eşyanın yeri sınıf içinde belirlenmelidir. Çocuk, aradığıeşyayı kolayca bulabilmelidir. Eşyaların yer değişikliğinden çocuk haberdar edilmelidir.
¨ Çocuk, sınıfta ışıktan rahatsız olmayacak şekilde oturtulmalıdır. Işığın kırılarak göze yansımasına dikkat edilmelidir. Doğrudan göze gelen ışık, rahatsız edici bir duyarlılık yaratır.
¨ Çocuğun karaltılı, buğulu, sisli ya da bulanık da olsa var olan görme uzaklığına uygun şekilde sıraya oturtulması gereklidir.
¨ Anne ve baba, çocuğun giydiği ayakkabının tabanının kösele gibi ses çıkaran bir nesneden yapılmış olması konusunda uyarılmalıdır. Bu yolla çocuk, yürüdüğü yerleri hissedecek ve sesleri ayırma özelliğinden yararlanarak çevresi hakkında bilgi sahibi olacaktır.

Eğitimlerine yapılabilecek katkılar
v Görerek öğrenme yerine, işiterek ve dokunarak öğrenmeye çalıştığıunutulmamalıdır. Çocuğun dokunarak eşyaları tanımasına fırsat verilmeli, ortam yaratılmalıdır.
v Dokunamadığı eşyaların özellikleri ayrıntılı olarak anlatılmalıdır. Böylece dokunduğu zaman doğabilecek tehlikelerin de önüne geçilmiş olacaktır.
v Tahtaya yazılanlar görme engelli çocuk için sözlü söylenmelidir.
v Sınıf içinde kimin konuştuğu isim söylenerek belirtilmelidir.
v Çocuğa sesin kime ait olduğu konusunda yardım edilmelidir. Konu ile ilgili konuşmalar için ortam yaratılmalıdır.
v Ses çıkaran aletler çalıştırılmadan önce, çocuğa irkilmemesi, korkmaması için haber verilmelidir.
v ”Şu, bu” gibi işaret sıfatları yerine nesnelerin adları söylenerek konu anlatılmalıdır.
v Koklama, işitme, dokunma duyularından yararlanarak, çocuğun sözcük dağarcığının zenginleşmesine yardım edilmelidir.
v Çocuğun görme ile ilgili sözcükleri kullanmasıengellenilmemelidir. Görmese bile denizin ve gökyüzünün mavi, çimenin ve ağacın yeşil olduğunu bilmesinde sakınca yoktur.
v Eğer olanaklar uygun ise kabartma resim ve şekillerden yararlanarak konu anlatımı yapılabilir. Materyallere parmakları ile dokunmasına fırsat verilmelidir.
v Çocuğa beceri öğretiminden kaçınılmamalıdır.Beceri basamaklandırılarak anlatılmalı, bitlikte çalışarak nasıl yapılacağıgösterilmelidir.
v Yapamadığı bölümler, çocuğun eli elinizin üzerinde olacak şekilde yeniden yapılarak çocuğa anlatılmalıdır.
v Çocuk zaman zaman düşecek ya da eşyalara çarpacaktır. Eğilirken çarpma olasılığına karşı, elini kafasının önünde hafifçe eğik şekilde tutacakşekilde tutarak başını koruyabileceği öğretilebilir. Düşerken, kollarını öne doğru koyması öğretilerek dolaşmaktan korkmaması sağlanabilir.
v Çocuk hiç görmüyorsa birlikte yaparak, az görüyorsa görmesinden yararlanılarak beceri öğretilebilir.
v Görme güçlüğünden kaynaklanan ödevi tamamlama konusunda ek süre verilmesi gibi ayrıcalıklar belirlenmeli, görme güçlüğünün gelişim basamaklarından geçişhızının yavaşlamasına yol açabileceği unutulmamalıdır.Ancak yapabileceği şeyler konusunda çocuğa olanaklar sağlanmalıdır. Ayrıcalıklar, kaynaklanan nedenin dışına taşırılmamalı yani abartılmamalıdır.
v Konuşma eğitimi üzerinde durulmalıdır.Dil gelişimine önem verilmelidir.
v Sesleri birbirinden ayırt edebilme çalışmaları ile dinleme becerisi geliştirilmelidir. Bu yolla çevreyi anlaması daha kolay olacaktır.
v Bağımsız hareket edebilmesi için diğer çocuklarla birlikte oyunlara katılma, zıplama ve yürüme gibi etkinliklere fırsat verilmelidir. Bu, aynı zamanda çocuğun kendisine güvenmesini sağlayacaktır.
v Çocuğa bağımsız hareket edebilmesi için bir çalışma yöntemi hazırlanmalıdır. Bunun için çocuğun yaşı, kültür düzeyi, sosyo-ekonomik ve kültürel çevresi, kişisel problemleri, kapasite ve yetenekleri, istekleri, ilgileri, kendisi hakkındaki düşünceleri, duyu organlarının işlerliği, vücudunun alışkanlık haline getirdiği şekil bozuklukları ve bağımsız hareket konusunda düşünceleri tespit edilerek göz önüne alınmalıdır.
v Hareket çekingenliğinin ortadan kaldırılabilmesi için beden eğitimi derslerinde, bedence bağımsız ve serbest duruma gelmeleri sağlanabilir. Çalışmanın yapılacağı alan ve malzemeler tanıtılarak hareketler açıklanmalı,daha sonra uygulamaya geçilmelidir. Uygulamalarda çocuğun kendine yetebileceği düzeye kadar gerekli yardımlar yapılmalıdır. Kullanılan topların içine zil yerleştirilebilir. İstenilen alan ya da mesafeye geldiğini anlaması için düdük, zil, tef gibi sesli uyaranlar verilerek eğitsel uyarlamalardan yararlanılabilir.
v Görme güçlüğü olan çocuğun “çocuk” olduğu unutulmamalı, yaptığı beceriler sonrasında mutluluk duyulduğu sözle ya da davranışlarla ödüllendirilerek gösterilmelidir.




Öğretmenlere öneriler;

  • Yapacağınız aile ziyaretleri ile, özellikle görme engelli çocukla ilgilendiğinizi söyleyerek ve çocuklarını kabul ederek onlarında çocuklarınıkabul etmelerine yardım etmiş olursunuz.
  • Görme güçlüğü olan öğrenciniz için yapılabilecek tıbbi, çevresel ve eğitsel yardımları araştırınız.
  • Görme güçlüğü olan öğrencinizde bağımsızlık duygusunu geliştirme çabalarının bir bölümü olarak bu çocukların kendi eğitim kitaplarından ve araçlarından sorumlu olmasını isteyiniz.
  • Sınıftaki gören çocuklar zaman zaman görme güçlüğü olan çocuğa rehberlik yapabilir. Ancak görme güçlüğü olan çocuğun çok fazla bağımlıolmamasına dikkat ediniz.
  • Görme güçlüğü olan öğrencinizi sınıftaki her etkinliğe katılmasıiçin cesaretlendiriniz. Eğer onun sınıftaki faaliyetlere katılması mümkün olmuyorsa ek etkinlikler düzenleyebilirsiniz.
  • Tahtaya bir şeyler yazarken yazdıklarınızı yüksek sesle söylemeniz her zaman görme güçlüğü olan öğrenciniz için yararlı olacaktır.
  • Matematik öğretiminde görülen problemlere ek olarak fen bilimleri ve coğrafyanın da çok fazla görsel uyaranlara dayalı olması nedeniyle ek düzenlemelere ihtiyacınız olabilir. Bu nedenle görme engelliler okullarından materyal ve bilgi alabilirsiniz.
  • Görme güçlüğü olan öğrencinize ödevini tamamlayabilmesi için ek zaman vermeniz uygun olacaktır.
  • Görenler ile görme güçlüğü olan öğrencileriniz arasındaki sosyal ilişkileri güçlendirmek için onları teşvik ediniz.
Özel Eğitim El Kitabı

İşitme Engelliler

İşitme Engelliler


İşitme Yetersizliği: İşitme duyarlılığının kısmen veya tamamen yetersizliğinden dolayı konuşmayı edinmede, dili kullanmada ve iletişimde güçlük nedeniyle bireyin eğitim performansının ve sosyal uyumunun olumsuz yönde etkilenmesi durumudur.
İşitme Kaybı: İşitme testi sonucunda belli bir bireyin aldığı sonuçlar, kabul edilen normal işitme değerlerinden, belirli derecede farklı olduğunda, işitme kaybı ortaya çıkmaktadır.
İşitme Engeli: İşitme duyarlılığının(16-20.000 Hz. ve 0.110 dB) kişinin gelişim, uyum-özellikle iletişimdeki görevleri yeterince yerine getiremeyişinden ortaya çıkan duruma İşitme Engeli denmektedir.
İşitmeyen Birey: İşitme kaybının, bir işitme cihazı ile yada cihazsız, yalnız işitme yoluyla ana diline ilişkin bilgileri başarılı bir biçimde işlemlemesini önemli derecede engellediği bireydir.(Tüfekçioğlu,1998).
Ağır İşiten Birey: Genellikle bir işitme cihazının da yardımı ile işitme yoluyla dilsel bilgileri başarılı bir biçimde işlemleyebilmesine olanak verecek derecede işitme kalıntısı bulunan bireydir.(Tüfekçioğlu,1998).
İşitme Engelliler: İşitme engelinden dolayı özel eğitime ihtiyacı olan bireylerdir.

Sınıflandırma:
İşitme engeli konusunda pek çok sınıflandırma sistemi olmasına karşın, belirleyici olan iki farklısınıflandırma yaklaşımından söz edebiliriz.Bunlar; Fizyolojik ve Eğitsel yaklaşımlardır.
Fizyolojik yaklaşım, işitmenin ölçülebilir derecedeki kaybı ile ilgilenmektedir.Buna göre; belirli bir yükseklik seviyesindeki sesleri işitemeyen bireyleri işitmeyen ; diğerlerini ise ağır işiten olarak kabul etmektedir.
Eğitsel yaklaşım ise, işitme kaybının bireyin konuşma ve dili geliştirme yeteneğini ne derecede etkileyeceği ile ilgilenmektedir.Buna göre; eğitim ve cihazlandırma sonucu ana dilini ve konuşma becerilerini işlevsel yeterlilikte kazanmış bireyler için işiten , bunları hiç kazanmamış ve sözlü iletişimde bulunamayan bireyler için işitmeyen terimi kullanmaktadır.
Ayrıca işitme engelinin;
Derecesine göre: a) Sağır-ağır işiten, b) Çok ağır-ağır-orta-az-çok az, c) A,B,C,D,E,F
Oluşzamanına göre: a)Doğuştan-sonradan
Nedenine göre: a) Doğuştan-edinilmiş,kazanılmış, b) İrsi-sonraki-edinilmiş nedenler
Yerine göre: a) İletimsel-sinirsel-merkezi-karma
Oluşbiçimine göre: a) Birden-giderek
Süreğenliğine göre: a) Geçici-kalıcı
olarak sınıflandırılmaktadır.
Nedenler:
İşitme engelinin engelliliğin genel nedenlerinde olduğu gibi çok ve değişik nedenleri vardır.Hatta bu nedenlerden bazıları ülkeden ülkeye ve coğrafi bölgelere göre de değişiklik gösterebilmektedir.Yaygın olarak doğum öncesi,doğum anı ve doğum sonrasınedenler olarak sınıflandırılmaktadır.
Doğum öncesi nedenler: Hamilelik döneminde annenin geçirdiği enfeksiyon veya hastalık (özellikle kızamıkçık, kabakulak, sarılık...), hamilelik döneminde annenin röntgen çektirmesi, hamilelik döneminde annenin ototoksik ilaç ve alkol kullanımı, hamilelik döneminde geçirilen kazalar, anne ve babanın kan uyuşmazlığı, işitme engeli olan diğer aile fertlerinin bulunması(akraba evliliği)
Doğum anı nedenler: Doğum sırasında meydana gelen komplikasyonlar (bebeğin ağlamaması, kordon dolanması, oksijensiz kalma...), düşük doğum ağırlığı, erken doğum ve 5 günden fazla yeni doğan bakım ünitesinde kalma), bebekte kan değişimini gerektiren sarılık, APGAR (yeni doğanlara uygulanan test) sonuçlarının 1 dakikada 4 ten düşük ve 5 dakikada 6 dan aşağıolması, doğum sırasında baş, boyun ve kulakta görülebilir zedelenme.
Doğum sonrası nedenler: Orta veya iç kulak yapılarında zedelenme, çocukluk hastalıkları(havale, menenjit, kızamıkçık,kızıl..), 3 aydan fazla süren kronik orta kulak iltihabı (otit), çocukluk yaralanmaları (kafatası kırıkları, çatlakları, baş veya kulaklaraşiddetli darbe, çok yüksek sese maruz kalma ve zarar verecek şekilde kulağa sokulan cisimler)

Özellikleri:

İşitme engelli çocuklar engellerinin özelliğine bağlı olarak gelişim alanlarında bazıfarklılıklar gösterirler. Ancak bu onların normal işiten akranlarından tamamen farklı olduğu anlamına gelmez.Eğitimdeki amaçlarımızdan biri de işitme engelli çocukların engellerinden doğan bu farklılıkları eğitim ve öğretim ile en aza indirmektir.

Motor gelişim: İşitme engelli çocuklar hiçbir engeli bulunmayan akranları ile aynı motor gelişim özelliklerini takip ederler.Örneğin; yardımsız ayağa kalkma, yürüme, merdiven çıkma gibi... işitme engelli çocukların merkezi sinir sistemine bağlı olarak genel vücut koordinasyonunun sağlanması ve denge alanlarında problemleri vardır. Örneğin; geri geri yürüme, ip üstünden atlama, denge tahtasında ileri geri yürüme gibi becerilerde zorlanır. Bununla birlikte, işitme engelli çocuklar normal işiten yaşıtlarına göre görsel-motor koordinasyonu gerektiren ayakkabıbağcıklarını bağlama, ipe boncuk dizme gibi bazı becerilerde güçlüklerle karşılaşabilirler.

Bilişsel gelişim: Bilişsel gelişim sürecinde dil önemli bir yer tutar.İşitme engelli çocukların dil becerilerindeki, kavram gelişimlerindeki yetersizlik ve işitsel girdinin az olması bilişsel gelişim sürecini de olumsuz olarak etkiler.Bu durum çocuğun eğitim ve yaşantı eksikliğinden kaynaklanmaktadır.Çocuk düşüncelerini ifade etmede ve başkalarının düşüncelerini anlamada engellerle karşılaşır. Buna rağmen işitme engelli çocuklar normal işiten akranlarından bilişsel becerilerde çok fazla geri kalmışdeğillerdir. Erken tanılandıklarında ve erken eğitime alındıklarında bir çok çocuk engeline rağmen, akranlarını yalnızca birkaç yıl geriden takip eder.

Sosyal ve duygusal gelişim: Çocuklar doğumdan itibaren sosyal bir ortam ile çevrilidir.Öncelikle ailesi, daha sonra da yakın çevresi ile etkileşime geçer.Aile- çocuk etkileşimi çocuğun sosyal ve duygusal gelişiminde en önemli faktördür.İletişim kurmak; aile ile çocuğun düşüncelerini, toplumsal değerlerini, sosyal hayatı paylaşmasısonucunu doğurur. Aileler çocuğunun engelini fark ettikten sonra reddetme ve inkar gibi çocukla iletişimlerinin azalmasına neden olan bir takım süreçlerden geçerler.Bu durum çocuğun sosyal ve duygusal gelişimine olumsuz bir zemin oluşturur. Aileyle olan iletişiminin giderek azalması zaman içinde toplumla olan iletişime de yansır.Bu durum da çocuğun sosyal ve duygusal gelişimini olumsuz olarak etkiler.
Öğretmen ve akranları da çocuğun sosyal ve duygusal gelişiminde önemli rol oynarlar. Akranların ve öğretmenlerin engelli çocukla kolay ve etkili iletişime girmesi ile çocuk sosyal kuralları, konuşmada kullanılan kuralları, farklıdurumlara uygun tepki vermeyi, kişilerle yakın ilişkiler kurmayı öğrenebilir. Buna rağmen eğer çocukla iletişim kurulmuyor ya da iletişim için çok az zaman harcanıyorsa, çocuğun sosyal çevrenin bir parçası olması, olumlu benlik algısıgeliştirmesi gibi konularda problemler yaşanır.
İşitme engelli çocuklar ihtiyaçlarını sözel olarak ifade etmede yetersiz kalırlar. Aileleri ve arkadaşları onların duygu ve düşüncelerini anlamakta zorlanırlar. Bu durumda çocuklar kendini kötü hisseder, kendine kızar ve kendine olan güvenleri gelişmez.Topluma uyum sağlamada zorluk çekerler, kendilerini soyutlanmış hissederler.
Küçük yaştan itibaren işitme engelli çocuğa işiten çocuklardan farklıdavranmayarak, onları engellerine rağmen bu toplumun etkin bireyleri haline getirebiliriz.

Dil gelişimi: Dil gelişimi çocukların olumsuz olarak en çok etkilendiği gelişim alanlarından birisidir.Çocukta dil kazanımı birbirine bağlı aşamalardan meydana gelir.Buna göre; sesleri duymayan ve sözel uyaranları algılayamayan çocuğun dil kazanımı tam olarak gerçekleşemez. Dil kazanımının tam olarak gerçekleşememesinin bir diğer sebebi de ailenin çocuğa yeterli sözel tepkiyi vermemesidir. Çocuğun engelli olduğunu duyan ailenin çocukla sözel iletişimi azalır. Çocuğun sözel tepkilerinin az olması ailenin çocukla iletişimine etki eden bir faktördür. İşitme engelli çocuklarda okuma yazma gibi dilin kullanımınıgerektiren becerileri kazanmada da problemler görülür.



Öğretmenlere öneriler;

  • İşitme engelli çocuklar için sınıfta en uygun oturma yeri sağlanmalı, öğretmene en yakın bulunan ve onun en iyi şekilde görebileceği bir yere oturtulmalıdır.
  • Konuşurken abartılı dudak hareketlerinden kaçınılmalıdır.
  • Konuşma esnasında yüz yüze hemen hemen göz seviyesinde olmaya çalışılmalıdır.
  • Fazla uzun cümlelerden kaçınılmalıdır.
  • Sınıfta gürültünün artması durumunda işitme engelli öğrencinin kelime ayırt etmede daha fazla zorlandığı dikkate alınmalıdır.
  • İşitme engelli çocukla iletişim kurarken ona dinlemesi ve düşünmesi için zaman tanıyın, çocuğun ne söylediğinizi anlayıp anlamadığınıaraştırın, çocuğa bazı şeyler sorun ve size doğru cevap verip vermediğine bakın.
  • İşitme engelli çocukların kendilerini anlatma zorluklarıolduğundan, sınıfta onlara daha fazla zaman ayırın ve kendisini ifade edebileceği farklı yolları anlamaya çalışın.
  • İşitme engelli çocukların ilgi-yeteneklerini en iyi şekilde kullanabilmeleri için çocuğu pek çok yönü ile değerlendirin ve ona en uygun olan eğitim programlarını saptayın.Bu durum aile ve diğer derslere giren öğretmenlerle işbirliği yapılarak ortaya çıkarılır.
  • İşitme engelli çocuk işitme cihazı kullanıyorsa müzik yeteneğini geliştirmeye ve program dışı grup faaliyetlerine katılmaya teşvik edin.
  • İstenmeyen bir hareket yaptığında sözel ve yüz ifadeleri ile bu belirtilmelidir.
  • Normal işiten arkadaşları, işitme engelli öğrenciye nasıl yaklaşacaklarıkonusunda bilgilendirilmelidirler.
  • Yaşıtları ile sosyal iletişimi desteklenmelidir. Mutlaka sınıfta kaynaşma sağlanmalıdır.
  • İşitme engelli çocuklar öğretmeni tarafından zamanında fark edilmez ve gerekli önlem alınmazsa bu engelinin dışında bir takım uyum güçlükleri geliştirebilir.İşitme engelli çocuk bu engelini gizlemek için yalnızlığı yeğler.Sınıf içinde geçen konuşma, tartışma, soru ve direktifleri anlamayabilir.Bu anlamayış onu alay konusu haline getirebilir. Öğretmen bunlarıdikkate alarak, sınıfta bazı önlemler almalıdır.
  • İşitme engelli olan çocuklar sınıftaki etkinlikleri ya gözle ya da sürekli ve zorunlu dinlemeye ve izlemeye çalışacaklarından ötürü bu çocuklar diğer öğrencilerden daha çabuk yorulabilirler. Bu husus öğretmen tarafından dikkate alınmalıdır.





Özel Eğitim El Kitabı

ÖZEL EĞİTİME İHTİYACI OLAN BİREYLERİN SINIFLANDIRMASI

ÖZEL EĞİTİME İHTİYACI OLAN BİREYLERİN SINIFLANDIRMASI

Her bireyin yetersizliği kendine özgü olmasına karşın, tanılanması, ihtiyaçlarının belirlenmesi, eğitimlerinde daha uygun düzenleme ve planlamaya yol gösterici olması için ortak özellikleri ve eğitim ihtiyaçlarına göre sınıflandırma yapılmaktadır.
  1. Zihinsel Öğrenme yetersizliği olan Bireyler
  2. İşitme Yetersizliği Olan Bireyler
  3. Görme Yetersizliği Olan Bireyler
  4. Ortopedik Yetersizliği Olan Bireyler
  5. Dil ve Konuşma Güçlüğü Olan Bireyler
  6. Özel Öğrenme Güçlüğü Olan Bireyler
  7. Duygusal, Davranışsal ve Sosyal Uyum Güçlüğü Olan Bireyler
  8. Otistik Özellikler Gösteren Bireyler
  9. Üstün Zeka ve Üstün Yeteneği Olan Bireyler
  10. 10. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Gösteren Bireyler

ENGELLİLİĞİN GENEL NEDENLERİ

Engelli olma nedenleri pek çok sınıflamalar halinde ele alınabilmektedir.En çok kullanılan sınıflama,doğum öncesi,doğum anı ve doğum sonrası oluşmalarına göre yapılan sınıflamadır.
Doğum Öncesi Nedenler:
• Aile soyunda var olan kalıtımsal hastalıklar
• Özellikle kalıtımsal hastalığı olan akrabalar arasındaki
evlilikler
• Anne ve baba arasındaki kan ve Rh uyuşmazlığı
• Kromozomal nedenler
• Annenin doğum yaşının altında yada üstünde bir yaşta
hamile kalması sonucu doğumlar
• Hamilelik sırasında doktor tavsiyesi dışında ilaç kullanımı
• Hamilelik sırasında annenin sigara,alkol,uyuşturucu
kullanması
• Hamilelik sırasında iyonize röntgen ışınlarına maruz kalma
• Hamilelik sırasında yetersiz beslenme
• Hamilelik sırasında ateşli,bulaşıcı hastalık geçirme
• Hamilelik sırasında kaza,aşırı stres,zehirlenme ve
travmaya maruz kalma
• Hamilelik sırasında sağlık kontrollerinin ve yapılması gereken testlerin yaptırılmaması
• Hamile kalmadan önce ve hamilelik döneminde alınması
gereken vitamin ve minerallerin eksikliği
• Çok sayıda ve sık hamile kalınması veya doğum yapılması
• Annede yüksek tansiyon,kalp hastalığı,şeker hastalığı gibi hastalıkların bulunması
Doğum Anına Ait Nedenler:
• Doğumun sağlık kuruluşunda, sağlık elemanlarınca gerçekleştirilmemesi
• Doğumun beklenen süreden önce ve güç olması
• Bebeğin düşük doğum ağırlığı ile doğması
• Doğum esnasında bebeğin travmaya maruz kalması
• Doğum esnasında bebeğin oksijensiz kalması
Doğum Sonrası Nedenler:
• Doğum sonrası bebeğin ağır ve ateşli hastalık geçirmesi
• Yeni doğan bebeğin sağlık kontrolünden geçirilmemesi ve
gerekli testlerin yaptırılmaması
• Bebeğin aşılarının düzenli olarak yaptırılmaması
• Ağır doğum sarılığı
• Bebeğin yetersiz beslenmesi
• Ev,iş,trafik kazaları
• Zehirlenmeler
• Doğal afetler
• Ailenin ve çevrenin eğitimsizliği (Cehalet)
• Bireylerin ihmal ve istismar edilmesi

Hollanda’ya Hoşgeldiniz



Hollanda’ya Hoşgeldiniz

Çok kez özürlü bir çocukla yaşamanın ve onu yetiştirebilmenin nasıl bir duygu olduğu sorusuyla karşılaşıyorum. Böyle bir tecrübesi olmayan kişilerin bu duyguyu anlayabilmesi için şöyle anlatıyorum:

Çocuk sahibi olmayı düşünmek, İtalya’ya düşlenen seyahati planlamak gibidir. İtalya hakkında kitaplar satın alır ve şahane planlar yaparsınız. Kolesium, Michelangelo, Pisa kulesi ve Venedikteki gondollar…. İtalyanca konuşmaya bile başlarsınız. Herşey size çok heyecanlı gelir.

Büyük bir heyecan ve sabırsızlıkla beklediğiniz gün gelir.

Bavullarınızı hazırlar ve yola çıkarsınız.

Saatler sonra uçağınız iner. Hostesiniz size ‘HOLLANDA’YA HOŞGELDİNİZ’ der.

‘HOLLANDA’ diye yarı hıçkırıkla bir ses çıkar ağzınızdan.

‘NE DEMEK İSTİYORSUN? BEN İTALYA’YA GİDECEĞİMİ SÖYLEMİŞTİM.’

‘BEN İTALYA’DA İNECEĞİM.’

‘HAYATIM BOYUNCA BEN İTALYA’YA SEYAHATİ DÜŞLEDİM.’

Fakat bir uçuş hatası yüzünden Hollanda’ya inildi ve burada kalmak zorundasınız.

Burada unutulmaması gereken şey geldiğiniz yerin korkunç ya da açlık ve hastalığın olduğu bir yer değil sadece ve sadece değişik bir yer olmasıdır.

Şimdi tekrar alışverişe çıkıp yeni kitaplar alıp, yeni bir dil öğrenmeli ve daha önce hiç karşılaşmadığın insanlarla karşılaşmalısın.

Dediğim gibi sadece değişik bir yer. İtalya’dan daha ağır giden bir temposu var ve daha az glamurlu. Ama bir süre sonra kendine gelip de etrafına baktığın zaman Hollanda’nın yeldeğirmenleri, laleleri olduğunu hatta Rembrant’ı olduğunu bile görürsün.

Ama tanıdığın herkes kendi İtalya seyahatleri ile öyle meşgullerdir ki onlar hep İtalya’ya olan şahane seyahatlerinden söz ederler.

Belki de ara sıra kendi kendine şöyle söylersin: ‘BEN DE ORAYA GİDECEKTİM. İTALYA’YA SEYAHATİ PLANLAMIŞTIM.’

Şu var ki İtalya’ya gidememiş olmak üzerinde bütün hayatını harcarsanız,

HOLLANDA’nın çok özel ve harika özelliklerini değerlendirip, keyfine varamazsınız.

Emily Pearl Kingsley

 

13 Nisan 2013 Cumartesi

Bir Otistik Kızın Annesinden



Bir Otistik Kızın Annesinden


Mediha Gramos

Dünyanın kabullenilmesi en zor durumlarından biri, canından çıkarttığın ve çok sevdiğin bir varlığa ulaşamayı beceremediğin gerçeğidir. Bunu otistik bir çocuğu olan anneler iyi bilir. Sen onu kendinden hissedersin ama o seni dışlar gibidir. Zaten otizmi tariflemeye çalışan kitaplar da hep bunu söylemektedir;


- Onlar kendi dünyalarında yaşarlar.


- Fiziksel, duygusal, zihinsel düzlemlerde iletişimleri sınırlıdır.


- Hayal dünyaları kısıtlıdır.


- Espriden anlamazlar.


- Katı kurallar içinde, esnemeyen ve değişmeyen sınırlı bir yaşam sürmekten mutlu olurlar.


- Empati kuramazlar.


Onun diğerleri gibi olmadığının farkındasındır. Ama otizm el kitaplarında yer alan bu vurgular, “Benimki biraz daha farklı bir çocuk” diye düşünme ve bu farklılığı onun bir parçası olarak kabullenip, bununla baş etmenin doğal yollarını keşfetme yeteneğini elinden alır. Çocuğun, teşhis konmadan önceki gün senin canından kopan, memenden beslenen ve hala bir parçanmış gibi hissettiğin biriyken, teşhis konduğu andan itibaren “bir bilen sana ne yapman gerektiğini söylemedikçe ulaşamayacağın bir uzaylı” oluverir. Bizden biri değil, bir yabancı, içinde ne gibi süreçler yürüdüğünü bilemediğin bir “öteki”dir artık.


Başkalarının çocukları annelerinin sözlerini dinler, hatta bazen Osmanlı usulü kaşla gözle komut alırken, seninki başına buyruk bir halde yaşamakta, topluma uyum sağlamak konusunda ciddi başarısızlık göstermekte ve bir anne olarak senin yetersizliğinin, beceriksizliğinin açık bir abidesi gibi durmaktadır. Teşhis bir anlamda dünyayı başına yıkarken bir anlamda da seni temize çıkartır; “Yapılacak birşey yok, benimki normal bir çocuk değil”. Depresyona girip, elini eteğini çeker, paran varsa bir uzman bulur, şanslıysan iyisine çatar ve bir yandan çocuğunun bir sabah “Günaydın Anneciğim! Bugün ne güzel bir gün” diyerek seni kucaklamasını hayal ederken, bir yandan da ona her baktığında, “anormal” ve “ulaşılamaz” bir çocuğa sahip olmanın acısını yaşarsın.

Ben de aynen böyle yaptım! Kızımın teşhisi 2 yaşındayken kondu. Bunu takip eden iki sene boyunca ben de çocuğuyla “normal” bir iletişim kuramamanın acısıyla kıvranan bir anne olmanın dayanılmaz ağırlığını yaşadım. Ona birşeyler öğretmek istiyordum. Terapistinin kullandığı türden malzemeler alıp, evde onunla çalışmaya çabalıyordum. Ama o bundan nefret ediyor ve her çalışma seansımız, karşılıklı olarak verdiğimiz duygusal ve fiziksel hasarlarla son buluyordu. En korkuncu da ona tuvalet terbiyesi veremiyor olmamdı. Terapi merkezleri bana onun bezini gündüzleri çıkartmamı ve 15 dakika gibi sık aralıklarla oturağa veya tuvalete oturtarak çişini yapmasını sağlamamı öneriyorlardı. Benim kızım bu yönteme, oturak veya tuvalete oturmaya direnmek ve 36 saat boyunca çişini tutup sonra da, en olmayacak yerde koyuvermek şeklinde yanıt verdiği için, sürekli başarısız oluyordum ve çoğunlukla da onu şiddetle azarlıyordum.

 

Mesele onun çişini bez dışında bir yere yapmaktan ürküyor olmasıydı. Bir gece saat 11:00 civarında artık baş düşmanım olarak gördüğüm o bezden kurtulmaya karar verdim. Bezi çıkarttım ve kızımı televizyonun karşısına koyduğum oturağa oturttum. Kalkmamasını sağlamak için de ben de arkasına oturarak beline sarıldım. Önce direndi ve ağladı. Sevdiği müzikleri buldum. Önceden yanıma aldığım sevdiği yiyecekleri yedirdim. Onu mevye suyu, kola içmeye teşvik ettim. Bu garip rituel, gece 02:00’ye kadar devam etti.


Ve kızım daha fazla dayanamayarak, çişini oturağa yaptı. Bunu tam bir kutlamaya çevirdim. Onu köpüklü bir banyo hazırlayarak prensesler gibi yıkadım. Evdeki herkesi yataktan kaldırıp onu alkışlamalarını sağladım. Çişini törenle tuvalete döktük. Bezini bağlamadan yatırdım. Ertesi gün yuvada da onu küçük tuvalete götürüp, orada uzun bir süre oturmasını sağlayarak başında beklediler ve çişini yapmasını sağladılar. O hafta sonu kızım bir alışveriş merkezindeki büyükler tuvaletini bile kullandı. Her defasında, ödüller ve aferinler aldı. Bu benim, bir anne olarak ona birşey öğretebilmek konusunda attığım en umut verici adımdı. Ve sanırım bu olay benim için bir milat oldu.

O zaman onun doğumunun hemen ardından geçirdiğim dönemi hatırladım. Çok şaşkındım. O çocuk benden bir parça gibiydi. Neredeyse bana yapışık yaşıyordu. Ama ben onun neden ağladığını, ne zaman ne istediğini, neden memeyi ağzında tutmayı beceremediğini ve daha bir sürü şeyi bir türlü anlayamıyordum. Bu arada da etrafımdaki herkes uzman kesilmiş bana emirler yağdırıyorlardı. Tepe sersemine dönmüş bir şekilde söylenenlerden bir sonuç çıkartmaya çalışıyor ama her önerinin taşıdığı potansiyel sakıncaları da bir başka yerden duyunca ya da okuyunca, umutsuzluğa kapılıyordum. Sonunda kimseyi dinlemeyip, kalbimin sesine kulak vermeye karar verdim. Herkes ona emzik vermem gerektiğini söylüyordu ama benim çocuğum parmağını emmeyi tercih ediyordu. Dışarıdan bir nesneyi kullanması yerine kendi bedeninin bir parçasına bağlanması bana daha doğru geldi. Bıraktım emsin. O da zamanı gelince parmağını emmeyi bıraktı.


Benim çocuğum geceleri uyurken başı terleyen bir çocuktu. Yastığı sırılsıklam olurdu. Terin ona zarar vereceğine, terli terli daha kolay üşüteceğine karar verip, güneşli bir bahar gününde hatta evde bile çocuğa komik görünümlü şapkalar takan annelerden biri olmayı reddettim. Saçlarını rüzgara salmayı daima sevdi. Ben ayaklarını ne kadar örtersem örteyim o bir yolunu bulup örtüden dışarı çıkartarak uyurdu. Onu çorapla gezmeye zorlamaktan vazgeçtim. Kaşıkla mama yeme fikrinden hoşlamamıştı. Herkes bana herşeyi püre yapıp biberondan geçirmem gerektiği söylerken, ben ona yemek yedirirken sevdiği şarkılar söyleyip, mutluluk ve şaşkınlık anında ağzına kaşığı sokma yöntemini kullandım ve bu çok işe yaradı. Evde yere düşen ekmek, kek gibi yiyecek parçalarını yerden alıp ağzına atmasına göz yumdum. Çünkü bence mikroplardan fazla korumak, aşırı hassasiyete yol açardı. Kızım giderek azalan göz iletişimi ve bir türlü başlamak bilmeyen sözel iletişimi dışında hiç bir sağlık problemi göstermeden, mükemmel gelişme gösteren bir çocuk oldu. Ve ben daima onun neye ihtiyacı olduğunu anlamanın bir yolunu buldum. Ta ki, bana senin çocuğun otistik denene kadar. O gün benim bittiğim gündü!



Ama tuvalet terbiyesi için bulduğum özel yöntem bana yeni bir güç ve umut vermişti. Çocuğumu “farklı, ulaşılamaz, uzmanlık konusu” bir klinik vaka olarak görmekten vazgeçmeye, bu düşünceyi hem acılarımın hem kaçışlarımın geçiş kapısı yapmamaya karar verdim.


Onunla öğretici ve geliştirici oyunlar oynamak istiyordum. Ama standart oyunlar kızımın ilgisini çekmiyordu. Moral ve sinir bozucu anlamsız denemeler yerine, onun en ilgisini çeken konuları oyuna taşımak yönetmini denemeye karar verdim. Artık hergün birbirimize makyaj yapmaya, birbirimizi tırnaklarına oje sürmeye ve sonra silmeye, birlikte banyo yapmaya başladık. Sağ ve sol el kavramlarını, baş, orta, yüzük parmak gibi ayrımları, manikür seanslarında öğrendi. Vücudunun belli bölgelerinin isimlerini ise birbirimizi yıkarken. Bunları olur olmaz yerlerde elle göstererek söyleyip beni utandırmadı değil! Ama ne zararı var? Televizyon izlemesine izin verdiğim zamanlar, onunla birlikte yere oturup arkadan beline sarılmaya ve onun farklı vücut bölümlerinde müziğe göre tempo tutarak iletişim kurmaya çalıştım. Bir süre sonra kızım, elimi vücuduna götürüp, müziğe uygun tempo tutmamı talep eder oldu. Ona şarkıcıların isimlerini öğrettim. Bu kim sorusuna ilk kez bir şarkıcının adıyla cevap verdi. Ben de bunu kullanıp, kavramını geliştirmesine yarayacak örnekler verdim. Suyla oynamayı daima sevmişti. Ona mutfakta yemek yaparken kullandığım sebzeleri yıkama görevi verdim.


Bu yolla sebzelerin adlarını, konduğu yerleri, isimleriyle istediğim zaman bana onları getirmeyi, hatta zamanla, ayıklamak, kesmek, yoğurmak gibi konularda bana yardımcı olmayı öğrendi. Bildiği birçok isim ve fiili bu mutfak çalışmalarına borçluyuz. Şimdi muhteşem dolma ve köfte yapan bir kızım var. Renkleri de sebze ve mevyeler sayesinde öğrendi. Farklı renklerde sebzeleri ve meyveleri çalışma masamızın üzerine yığıp onların resimlerini çizdik ve boyadık. Hepsinin isimlerini altlarına yazdık. Onlarla sayı saydık. Çamaşırları makineye koyarken ve asarken bana yardım etti. Böylece bir çok giysinin adını öğrendi. İçinde, altında, yanında gibi kavramları, yaşamın içinde ilgisini çeken nesneler sayesinde algıladı. Masabaşı çalışmalarda asla öğretemeyeceğim kadar çok şeyi ben kızımla birlikte yaşayarak öğrettim. Ben onun öğretmeni olmaya çalışmadım. Onun annesi oldum. Onunla alışveriş yaptım, onunla yemek pişirdim, onunla ev işi yaptım. O yedi yaşında, bense otuzsekiz. Ama patatesleri benden daha düzgün kestiğine yemin edebilirim.


İlgisini çekmek, keyif almasını sağlamak, çok önemli anahtar sözcükler. İnsan zevkli olacağına inanmadığı birşeyi sırf birileri istiyor, emrediyor diye yapmaya kalkar mı? Yeni nesilde hiçbir çocuğun böyle bir eğilimi olduğunu sanmıyorum. Otistikler de tıpkı diğer çocuklar gibi hayattan zevk almak istiyorlar. Bunun için onların hayatı keşfetmelerine yardımcı olmak ve bizim rehberliğimize güvenmelerini sağlamak lazım. Benim kızım dondurma istediğinde ona “Olur ama bu dondurmacıdan değil, biraz ileridekinden” dediğim zaman hala biraz endişe belirtisi gösteriyor ama bir sonraki dondurmacının onun daha fazla sevdiği çeşidi yaptığına da artık inanıyor. En önemlisi, annesinin ona yalan söylemeyeceğine, verdiği sözü tutacağına, itiraz ettiği zaman iyi bir nedeni olacağına, mutlaka hoş bir seçenek sunacağına inanıyor. Bunun için biraz daha fazla yaratıcılık ve çokça empati kurma çabası gerekiyor. Ve galiba biraz da insanların senin çocuğunla kurduğun ilişki biçimi hakkında ne düşüneceklerine fazla aldırmamak...

 

Aslında otistik çocuklar bir anlamda ebeveynlerini geliştiriyor ve özgürleştiriyorlar. Basit paylaşımların verebildiği büyük mutlulukları hatırlatıyorlar bize. Belletilmiş, standart kalıplarla değil, kişiye özel yöntemlerle iletişim kurmak gereğini farkettiriyorlar. Anlatmak için önce anlamak gerektiğini öğretiyorlar. Belki de el kitaplarında tanımlanan otistikler aslında bizleriz, biz “normal” insanlar.


- Ortalama doğruları olan bir dünya yaratmışız ve onun güvenli sınırları içinde yaşıyoruz. Herkesin de bu ortalamalar içinde kalmasını bekliyor, farklı olandan ürküyor, yok saymayı, gözden uzak tutmayı tercih ediyoruz.


- Konmuş kuralların dışına çıkmaktan, yeni çözümler üretmekten kaçıyor, hatta korkuyoruz.


- Fiziksel, duygusal, zihinsel düzlemlerde iletişim kurmak için bir sürü yöntemimiz olduğunu zannediyoruz ama bunları pek beceriksizce kullanıyoruz ve çoğu kez ne sözlerimizde, ne dokunuşlarımızda samimi değiliz ve gerçek duygularımıza çok yabancıyız. Oysa otistikler tüm davranış, dokunuş ve sözlerinde çok samimiler.


- Hayal dünyamızı zorlamayı sevmiyoruz. Bunun yerine başkalarına benzemeyi hayal etmeyi tercih ediyoruz.


- Yaşamı zevkli hale getirmeye çalışmak yerine, bu doğrudur, böyle yapmak gerekir gibi genel geçer yaklaşımların seyrine kapılıyoruz.


- Bizim sözcüklerimizle yapılmamış esprilerden anlamıyoruz. Oysa benim kızımın tek bir kelime kullanmadan yapabildiği esprileri görseniz gülmekten gözleriniz yaşarır.

- Ve en önemlisi empati kuramıyoruz. Her insanın beden dilini, sözcüklere yüklediği özel anlamı, ihtiyaçlarını, duygularını ifade etmek için seçtiği, gizemli ve dolambaçlı yöntemleri çözümlemeye hiç zaman ayırmıyor, en sevdiklerimizle bile iki yabancı gibi yanyana yaşıyoruz. İnsanları yorumlarken kendimizden yola çıkıyor ve bize benzeyenleri onaylayıp, benzemeyenlere tavır koyuyor, dışlıyoruz.

Bunları aşmak için bir otistiğe gönül düşürmek lazım. Sezen Aksu'nun şarkısındaki gibi “Öteki olabilmeyi, yerine koyabilmeyi, geride durabilmeyi” öğretiyor onlar insana.

Onların içinden dışa dönmeyi bir biçimde başarabilmiş olanların, bazen hepimizden daha duyarlı olabildiklerini duymak belki çok şaşırtıcı gelecektir. Ama onlar, her varlığın özel olduğunu ve iletişim kurmak için diğerinin gözünden bakmak gerektiğini biliyorlar. Çünkü kendileri özel ve anlaşılmaya muhtaç olmanın ne demek olduğunu bire bir deneyimliyorlar.


Ünlü otistiklerden Temple Grandin, tüm dünyada otistik olmak konusunda kitapları yayınlanan bir insan. Grandin'in çok da ilginç bir profesyonel yaşamı var. Hayvan çiftliklerinin verimliliğinin arttırılması konusunda çalışıyor. Hayvanların daha rahat ve kolay yönlendirilmesini sağlayacak yaşama ve çalışma birimleri dizayn ediyor. Grandin, hayvanların yıkanması, damgalanması, tüylerinin kırkılması gibi aşamaların gerçekleştirildiği alanlarda büyük bir karmaşa, hayvanların telaş ve gerginliğinden kaynaklanan verimsiz bir çalışma ortamı olduğunu gözlemliyor. Hayvanlara “hayvan işte, vuracaksın bir tane gelecek aklı başına” diye yaklaşan, empati özürlü bir “normal” insan olmadığı için de, bu ortamlara hayvanların gözünden bakmaya karar veriyor.


Hayvanlarla ilgili işlemlerin yapıldığı ünitelere kendini fiziksel olarak yüksek bir konuma getirerek giriyor, ışığın ve seslerin o konumdan nasıl algılandığını inceliyor. Fotoğraflar çekiyor. Hayvanların hangi fiziksel ortamlarda daha huzurlu ve rahat olduklarını gözlemliyor. Sonunda, onların kendilerini daha güvende hissedecekleri ve bu nedenle daha az karmaşaya neden olacakları çalışma üniteleri dizayn ediyor. Sonuç çok başarılı oluyor. Hayvanların iş akışını güçleştirecek davranışlarında düşüş ve çalışma veriminde belirgin bir artış kaydediliyor.


Belli ki, binlerce sözcüğü biriktirdiğimiz kelime hazinelerimizle yarattığımız iletişim felaketlerini biraz olsun aşabilmek için, otistiklerden birşeyler öğrenmemiz gerekiyor.

Kaynak: otizm-autism.tr.