29 Şubat 2016 Pazartesi

Cri du Chat Sendromu












Halk dilinde kedi miyavlaması sendromu olarak bilinen hastalığın tıp dilindeki adı Cri du Chat’tır. Kromozom 5’in kısa kolunun yaklaşık yarısının eksik olmasıyla ortaya çıkar. Sendromun genetik tanımı ise 46,-5p şeklindedir. Bir tip kromozom mutasyonu sonucunda DNA’daki bazın ya da bazların yok olma haline delesyon denir. Delesyonun büyüklüğü bebeklerin fiziksel, psikomotor ve zihinsel yetilerinin düzeyini etkiler. Bu tür kromozal vakalar için gen terapisi ve teknikleri henüz gelişmiş değildir. Bu sendrom için hiçbir özel tedavi yöntemi mevcut değildir. Ancak hastalara erken yaşlarda, fizikoterapi, konuşma terapisi ve davranışlarını kontrol etmesini sağlayacak terapiler uygulanabilir.
Facebook’ta  5p- Society adı altında 840 üyesi olan bir grup vardır. Dünyanın dört bir yanından insanlar sorularını sormakta ve fotoğraflarını paylaşabilmektedir. 5-11 Mayıs tarihleri ise dünyanın her yerinde Cri du Chat Uluslararası Bilinçlendirme haftasıdır.Düzenlenen bu etkinliğin amacı, adından da anlaşılacağı gibi insanları bu hastalık hakkında bilgilendirme ve farkındalık yaratmaktır.
Lejune ve ark.1963’te Paris’te 5’nolu kromozomun kısa kolunun kısmi delesyonuna sahip(5p-)zihinsel ve fiziksel gelişmesi geri olan çocukların klinik tablolarını tanımladılar.Olgunların %15 ’inde 5 ’no lu kromozomun  translokasyonu saptanmıştır. Böyle durumlarda,hastalığın tekrarlama riski artmaktadır. Hastaların gırtlakgelişimi yeterli değildir.Bu nedenle bebek iken kedi miyavlamasını andıran sürekli ve yüksek perdedenağlamalar ile tanınırlar (cri du chat,cat cry). Bu ağlama tarzı, yaşamın ilk iki yılında kaybolmaktadır. Yüzyuvarlak ve gözler arası mesafe geniş (baby face), olgularda intrauterin ve ekstrauterin gelişme geriliği,erişkinlikte mikrognati, ileri derecede zeka geriliği rastlanan ortak özelliklerdir. %10 ’u 5 nolu kromozomun kısa kolundaki resiprokal translokasyon için heterozigot olan anne ve babaya sahiptir.  endromun insidansı 1/25000-1/50000dir. Ayrıca hastaların çoğunda dermatoglifik olarak; simian çizgisi ve t açısı oldukça distal pozisyonunda aksial triradius görülmektedir (2,3).Davranışlar:Hiperaktivite, distraktibilite vesterotipi ki 5pli hasta davranışlarından rapor edilmiştir.

28 Şubat 2016 Pazar

Çocuklarda dikkat eksikliğine karşı 'mahjong'




Çin kökenli dikkat ve zeka oyunu mahjong çocuklarda yaygın görülen hiperaktivite ve dikkat eksikliği sorununun çözümüne katkı sağlıyor.
Çin'de 1800'lü yıllarda ortaya çıktığı tahmin edilen ve üzerinde çeşitli sembollerin bulunduğu 136 veya 144'lü taşların dizilmesiyle oynanan mahjong, dikkat eksikliği ve hiperaktivite rahatsızlığı yaşayan çocukların tedavisinde de kullanılıyor.
Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Başaran Gençdoğan,yaptığı açıklamada, bazı oyunların dikkat eksikliği ve hiperaktivitede tedavi edici etkisi olduğunu söyledi.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite hastalığı bulunan çocukların tedavisinde mahjong oyunundan yararlandığını ve ailelere de önerdiğini anlatan Gençdoğan, "Bu oyunun çeşitli versiyonları var. Eşleştirmeye dayalı Uzakdoğu'da geliştirilmiş bir oyun. Bilgisayarda özellikle bu oyunlar var. Ben, bilgisayarlarda bu oyunu oynatıyorum" dedi.
Gençdoğan, internette çeşitli zorluk düzeyleri olan mahjong oyunları olduğunu ve bunun yanı sıra tetris oyunlarının da tedaviye katkısı olduğunu dile getirerek şöyle devam etti:
"Bu oyunlar, dikkat gerektiren oyunlar. Hiperaktif çocukları çok uzun süre bir yerde oturtamazsınız. Bir süre sonra huzursuzlanıp kalkmak isterler. Bu oyunlar 10-15 dakika oynatıldığında çocuklar, hem oyun oynamış oluyorlar hem de bu tür çocukların başarılı olmak gibi duygularından dolayı dikkat eksiklikleri gideriliyor. Bunun dışında bu çocukların ödev sürelerini uzun tutmamak gerekir. Kısa aralıklarla zaman artırarak oyun sürelerini planlamak lazım. Yani çocuk hiç ders çalışamıyorsa 10 dakika ders çalışma, yarım saat oyun gibi düzenleme yapılabilir. Bir hafta böyle yaptıktan sonra ikinci hafta 10 dakika yerine 15 dakika ders çalışma, yarım saat oyun oynama düzenlemesi yapılabilir ama hep oyun süresinin uzun tutulması lazım."
"İlaç tedavisinin gelecekteki etkileri bilinmiyor"
Gençdoğan, dikkat eksikliği ve hiperaktivitenin günümüzde çok yaygın görülen bir hastalık olarak değerlendirebileceğini ve çocuklarda genellikle okul çağlarında başladığını ifade etti.
Dikkat eksikliği ve hiperaktiviteyi ailelerin genel olarak yaramazlık olarak tanımladığı aktaran Gençdoğan, hastalığın tedavisinde ilaç kullanımının da söz konusu olduğunu ancak bu konuda henüz giderilmemiş soru işaretleri bulunduğunu anlattı. Gençdoğan, şunları kaydetti:"Aileler, çoğunlukla bu çocuklarını yaramaz olarak değerlendiriliyor ve çıkış yolu olarak da şiddete başvuruyorlar. Şiddetle çocuğun davranışı söndürmeye çalışıyorlar ama ne yaparsanız yapın o çocuğu uzun süre oturtamazsınız.
Yaş ilerledikçe çocuklar gittikçe sakinleşebiliyor ama okul çağında ciddi sorunlar olabiliyor. Öğrenmede güçlükler yaşayabiliyor. Bu çocukların çok yönlü olarak incelenmesi gerekiyor. Bu çocukların tedavisinde ilaç kullanımı da söz konusu ama küçük çocukların ilaç kullanması ve oluşturacağı sıkıntılar henüz bilinmiyor. Dünyada tek bir ilaç var o kullandırılıyor. Amerika tarafından geliştirilen bu ilacın sonuçları, etkileri, ileride yapacağı şey nedir, bu çok bilinmiyor. Onun yerine çocuklara bu oyunlar oynatılmalıdır."

24 Şubat 2016 Çarşamba

Akiyon Oyunlarının Disleksiye Katkısı



Bilgisayar/tablet/telefon oyunları ebeveynle çocuk arasında ciddi sürtüşmelere sebep olabilmekte. Hele çocuk birde, oyunu bağımlılık haline getirmişse durum iyice içinden çıkılmaz hal almaktadır. (Hele de bağımlılık, tiryakilik hissi doğru kanalize edilememişse, disleksililerin apayrı bir sorunu olabilmekte)


Bir araştırmaya göre bilgisayarda aksiyon oyunları oynayan disleksili çocuklarda okumanın iyileştiği görüldü. 12 saatlik video oyunundan sonra, normalde bir yılda ulaşılandan daha fazla okuma kabiliyeti geliştirildiği gözlendi. Ayrıca geleneksel metotlara göre de oldukça fazla gelişme gözlendi.

Current Biology dergisindeki Cell Press’ de yayınlanan kanıtlara göre ekibin önceki çalışmasındaki dislekside erken dönemde yaşanan dil yeteneğindeki problemlerin yerine görsel dikkatte yaşanacak problemlerle daha bağlantılı olmasıyla ilişkilendirildi.

Padua Üniversitesi’nden (İtalya) Andrea Facoetti;

“ Aksiyon içeren video oyunlarda görsel dikkati arttırıyor ve temelde ortamdan elde edilen bilgileri geliştiriyor. Disleksili çocuklar dikkatlerini yönlendirmeyi ve odaklamayı öğrenerek; yazılan her kelimeyle ilişkili bilgileri daha hızlı ve verimli seçmeyi öğreniyor, ” diyor

Elde edilen veriler ışığında disleksinin kökeninde görsel dikkatten kaynaklanan eksiklikleri desteklediği ve disleksi durumunda her on çocuktan birinde okumanın inanılmaz zorlaştığını gözlendiklerini Facoetti ekliyor. Bununla beraber video oyunlarla ilgili onaylanmış bir tedavinin şimdilik olmadığı da ekleniyor.

Facoetti’ nin ekibi; okuma, fonoloji(ses bilimi) ve dikkat fonksiyonları açısından iki grup disleksili çocuğu test etti. Bir grup aksiyon oyunları oynarken, diğer bir grup aksiyon içermeyen oyunlar oynadı. Aksiyon oyunu oynayan çocuklar daha hızlı ve daha doğru okuyabildi. Ayrıca diğer testlerde dikkatlerinin arttığı gözlendi.

“ Bu sonuçlar dislekside beynin nasıl çalıştığını anlamada oldukça önem arz etse de , çocuklara kontrolsüz ya da sınırsız video oynamayı tavsiye etmiyoruz, ” diyor Facoetti.

Bu çalışmayla bilimsel sonuçlara dayanarak disleksili çocuklar için yeni tedavi yöntemleri geliştirilebilir disleksiye bağlı semptomlar azaltılabilir.

Editörün Notu: Oyunla öğrenme, zamane eğitimin en etkili yollarından birisi olduğuna şüphe yok. Ki disleksililerde çok daha ayrı bir öneme sahip. İnşallah bu metot üzerinde daha çok beyin yorulur ve ortaya faydalı ürünler çıkar.

Kaynak : http://www.sciencedaily.com/releases/2013/02/130228124132.htm
http://www.disleksi.info/akiyon-oyunlarinin-disleksiye-katkisi.html

19 Şubat 2016 Cuma

Heller Sendromu (Çocukluğun Dezintegrif Bozukluğu)



Heller Sendromu, çocukluğun dezintegrif bozukluğu ya da dezintegratif psikoz olarak da bilinmektedir. Heller Sendromu (Çocukluğun Dezintegrif Bozukluğu), normal bir gelişim dönemi izleyen ilk 2 yıl sonrasında, kazanılmış becerilerin kaybına eşlik eden sosyal, iletişimsel ve davranışsal anormalliklerle seyreden yaygın gelişimsel bir bozukluk olarak tanımlanmıştır. Heller Sendromu ilk kez 1908 yılında Avusturyalı bir eğitimci olan Theodor Heller tarafından tanımlamıştır. 1908 yılında Viyana’lı bir eğitimci olan Theodor Heller 3-4 yaşlarına kadar normal gelişim gösteren ve sonradan ciddi bir gelişimsel gerileme gösteren 6 çocuk bildirmiştir. Pek fazla düzelme göstermeyen bu durum için Heller ;dementia infantilis terimini önermiştir. Bu çocuklar 3-4 yaşlarına kadar oldukça sakin, uysal, canlı iken sonradan içedönük, söz dinlemeyen, karşı gelen, nedensiz öfkelenen, etrafı kırıp döken, mızmızlanan ve zaman zaman var sanıları olan çocuklar haline gelmektedirler. Birkaç ay içinde gelişen entelektüel yıkım ile bu çocukların konuşmaları ortadan kalkmaktadır. Bu regresif dönemde stereotipik hareketler sıklaşmakta, kendi kendilerine yemek yiyemez duruma gelmekte ve 9 aylık bir bebeğin mental düzeyine inmektedirler. Heller’in hastalarını ne kadar süre izlediğini belirtmemesine karşın bu çocukların en son tanımlanan durumda kaldıkları anlaşılmaktadır. Heller Sendromu, başlangıcından önce normal bir gelişim dönemi ve birkaç gelişme alanındaki kazanılmış becerilerin bir kaç ay içinde kaybolması ve sosyal iletişimsel ve davranışsal işlevlerde belirgin anormalliklerin başlaması ile karakterizedir. Heler Sendromu, önce normal işlev gören çocuğun 3-4 yaşlarında başlayan zeka,dil ve sosyal işlevlerinde birkaç ay içinde gelişen bir deteryasyondur (yıkım). Heler Sendromuna ilişkin klinik veriler oldukça kısıtlıdır. Bu durum Heler Sendromunun oldukça seyrek görülmesiyle ilişkilidir. Otistik bozukluklarda onda bir sıklıkla gözlenmektedir. Klinik veriler sonucunda erkeklerde daha sık saptandığı gözlenmiştir. Hastalığın erkek ve kızlarda görülme oranı 8/1’dir. Heller Sendromunun sebebi bilinmemektedir. Heller Sendromu ile ilgili bilgilerimiz hastalığın başlangıcı ile ilgili görülen psikososyal ya da tıbbi olaylarla sınırlıdır. Bildirilen vakaların bir kısmında psikososyal olay bulunurken, bir kısmında da birkaç tıbbi olaya rastlanmıştır. Psikososyal olaylar arasında; taşınma, ayrılık, kardeş doğumu, okula başlama, emziği bırakma, aile içinde kavga, ölüm sayılabilir. Tıbbi olaylar arasında ise; kızamık, boğmaca, kabakulak, ateşli bir hastalık, viral hepatit, nöbet ve hospitalizasyon sayılabilir.

Heller Sendromu için farklı başlangıç biçiminin olduğu; bunlardan birinin haftalar ya da aylar süren sinsi bir gidiş ile seyrettiği, diğerlerinin ise birkaç gün ya da hafta içinde aniden başladığı ileri sürülmüştür. Bazı hastalarda daha huzursuz ya da sıkıntılı oldukları bir ara evre olabilmektedir. Heler Sendromundaki temel özellik; becerilerde belirgin gerileme ya da kayıp, sosyal ilişkilerde sorunlar, stereotipik davranışlar, değişime direnç (örn;kompulsif davranışlar), aşırı hareketlilik, korku ve anksiyete gibi belirtiler, öz bakım becerilerinde yıkım (özellikle de idrar ve dışkı kontrolü) sayılabilir. Heller Sendromuna sahip olan çocukların zeka düzeyleri de oldukça düşük bulunmuştur. Birçok nörolojik sorun bu bozukluğa eşlik etmektedir. Bu sorunlar arasında epileptik nöbetlerin Heller Sendromunun en önemli komplikasyonu olduğu söylenebilir. Heller Sendromu tanısı alan çocuklarda bazı nöroanatomik değişikliklerden de söz edilmiştir. Yamazaki ve arkadaşları 4 yaşındaki bir çocukta 3. ventrikül genişlemesini göstermişlerdir. Gökler ve Ünal da 5 yaşındaki bir hastada sisterna magna saptamışlardır. Heller Sendromu tuberoskleroz, nörolipidozis, metakromatik lökodistrefi ve Addison-Schilders hastalığı, kızamık, boğmaca ya da kabakulak hastalıkları ile ilişkili bulunmuştur. Bu bağlantılar Heller Sendromunun tanısal geçerliliği üzerine bir tartışma başlatmasına karşın, tüm araştırmalar sonucunda hiçbir ilerleyici nörolojik sürece uymayan hastalara da rastlanmıştır. Daha da ötesi; çoğu hasta için ilerleyici bir bilişsel yıkım yerine daha durağan hatta belirli ölçülerde düzelme ile seyreden süreçlerden söz edilmiştir. Heller Sendromu; bazı hastalarda gelişimde bir plato evresi, bazı hastalarda kısıtlı da olsa bir düzelme, bazı hastalarda ise ilerleyici bir yıkım ile seyredebilmektedir. Yıkım düzeyi çok değişkendir ve sıklıkla ilerleyici bir nörolojik süreç izlemektedir.Ancak birkaç hastada oldukça iyi düzeyde düzelme de bildirilmiştir.

Heller Sendromunun Tanı Ölçütleri ise

A. Doğumdan sonraki 2 yıl içinde yaşına uygun sözel ve sözel olmayan iletişim, toplumsal ilişkiler, oyunlar ve uyumsal davranışların olması ile kendini belli eden görünüşte normal bir gelişmenin olması

B. Aşağıdakilerden en az iki alanda daha önce edinilmiş olan becerilerin (10 yaşından önce) klinik olarak önemli ölçüde yitirilmesi:

Sözel anlatım ya da dili algılama
Toplumsal beceriler ya da uyumsal davranış
Bağırsak ya da mesane kontrolü
Oyun
Motor beceriler
C. Aşağıdakilerden en az iki alanda olağan dışı bir işlevselliğin olması:

Toplumsal etkileşimde nitel bir bozulma (örneğin sözel olmayan davranışlarda bozulma, yaşıtlarıyla ilişki kuramama, toplumsal ya da duygusal karşılıklar verememe)
İletişimde nitel bozukluklar (örneğin konuşulan dilin gelişiminde gecikme olması ya da hiç gelişmemiş olması, bir söyleşiyi başlatamama ya da sürdürmede, dilin basmakalıp ve yineleyici bir biçimde kullanılması, çeşitli imgesel oyunlar oynamama)
Motor basmakalıp davranışlar ve mannerizmler de içinde olmak üzere davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici örüntülerin olması
Hazırlayan: Erdi Kanbaş - Özel Eğitim Uzmanı

http://www.zicev.org.tr/bilgiler:heller:genel

18 Şubat 2016 Perşembe

Oyuncak ördeklerde büyük tehlike!

Oyuncak ördeklerde büyük tehlike!


CAN-EM firması tarafından üretilen "Sevimli Ördekler" oyuncaklarının bir bölümü için "geri çağırma" anonsu yapıldı. Firma üretilen oyuncağın uygun olmadığı gerekçesiyle piyasadan toplatılmasını veya satın alan kişilerin geri göndermesini istedi


Çocukların boş zamanlarında oynaması için satın alınan oyuncaklar zararlı olabiliyor. Bazı oyuncakların sağlıksız maddelerden yapılması veya oyuncakların küçük parçalar içermesi çocukların sağlığını hatta can güvenliğini tehlikeye atıyor.
Çocuklar adına böyle olumsuz bir durumun yaşanmaması için İstanbul'da oyuncak üreten CAN-EM firması ürettikleri ve sonradan zararlı olduğunu anladıkları bir oyuncakla ilgili açıklama yaptı.
Firma yaptıkları analizlerde “güvensiz" çıkan bir oyuncağı için geri çağırma duyurusu yaptı.

İşte firmadan yapılan o açıklama:

“Tüm oyuncak satıcı ve kullanıcılarının dikkatine. Bu bir geri çağırma anonsudur. Firmamız tarafından ithal edilmiş olan ürün no TR-54-256-258 barkod no 86800884553457 Sevimli Ördekler Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından piyasa denetimi ve gözetimi sonucu alınan numune üzerinde yapılan analizde EN71-1 Oyuncak güvenliği bölüm I:Mekanik ve fiziksel özellikler standartının 4.20.(Akustik) ve 5.1(Genel Kurallar-Küçük parça) maddelerine uygun olmadığı tespit edildiğinden mezkur yönetmeliğin temel gereklikler kısmına göre güvensiz ürün niteliğinde olup piyasadan toplatılmasına karar verilmiştir.

Elinde bu üründen bulunan vatandaşlarımız ve satıcılarımız ürün üzerinde bulunan firma bilgilerine veya adrese geri yollamaları önemle rica olunur."
http://www.posta.com.tr/saglik/bebek-cocuk/HaberDetay/Oyuncak-ordeklerde-buyuk-tehlike-.htm?ArticleID=327548

Oyunla İlgili Kuramlar





Oyunla İlgili Kuramlar

Oyunla ilgili kuramları klasik kuramlar, dinamik kuramlar ve diğer kuramlar olarak üç başlıkta incelemek mümkündür.

1. Klasik Oyun Kuramları
Klasikoyun kuramları, oyunun içeriğini ve anlamını anlamaya yöneliktir. Dört grupta incelenir.

A- Fazla Enerji Tüketimi Kuramı
Bu kurama göre oyun, vücutta bulunan fazla enerjinin harcanmasıdır. Oyun, vücudun çalışması için gerekli olan enerjiden daha fazlasına sahip olduğunda oynanır.
Çocuk, gerginlik yaratan fazla enerjiyi atabildiği zaman sağlıklı bir dengeye kavuşur. Çok oynayan çocuk bu nedenle sağlıklıdır. Bu kuramda oyunun içeriği önemli değildir. Bu kuramın temsilcileri Friedrich Schiller ve Herbert Spencer'dir.

B- Rahatlama ve Dinlenme Kuramı
Bu kurama göre günlük hayattaki zorlayıcı etkinlikler, insanı bedenen ve zihnen yıpratmaktadır. Bunun sonucunda ise dinlenme ve uyku ihtiyacı hissedilir. Gerçek dinlenme ise insanın normal hayattaki yaşamsal görevleri dışında başka etkinliklerle uğraşmasıyla olur. Kişi, kendini bu şekilde yeniler. Bu kuramın savunucusu olan Moritz Lazarus, yorucu bir çalışmanın ardından vücudun belli bir dinlenme etkinliğine ihtiyacı olduğundaoyun oynandığını belirtmiştir.

Bu kurama göre, fazla enerji kullanımı kuramının tersine, organizmanın az enerjiye sahip olduğunda enerjiyi artırmak için oynanır. Fazla enerji kullanımı kuramında olduğu gibi rahatlama ve dinlenme kuramında da oyunun şekli ve içeriği önemli değildir

C- Öncül Deneme ( Yetişkin Hayatına Hazırlık, Alıştırma) Kuramı
Bu kuramın kurucusu olan Karl Gross, çocukların nedenoyun oynadıkları konusunda varsayımlar geliştirmiştir. Gross' a göre geçmişte edinilen içgüdüsel alışkanlıklar, gelecekteki içgüdüsel alışkanlıkların oluşmasında rol oynar. Oyunun bunun oluşmasında önemli rolü vardır. Oyun, gelecekteki çalışma ve yaşantıların bir ön hazırlığıdır. Ayrıca Gross, oyununanti sosyal eğilimlerden arındırma özelliğinin de olduğunu ileri sürer.

D- Tekrarlama (Rekapitülasyon) Kuramı
Bu kurama göre çocuk, kendi ırkına özgü yaşam deneyimlerini tekrarlamaktadır. Stanley Hall' a ait olan tekrarlama kuramına göre birey; hayatı boyunca daha önce kendi türünün, ırkının geçirmiş olduğu gelişme seyrinin aynısını geçirir. Bu kuram, öncül deneme kuramına karşı bir kuramdır. Tekrarlama kuramına göre oyunla gelecekteki davranışlar arasında hiçbir ilişki kurulamaz. Oyun yoluyla, ırkın geçmişindeki davranışlar arasında ilişki söz konusudur. Hall, bu kuramında evrim kuramından yola çıkmıştır. Çocuk, oyunda insan ırkının evrim sürecinde geçirdiği devinimsel ve ruhsal aşamaları tekrar yaşar.

2. Dinamik Oyun Kuramları

Klasikoyun kuramlarında, çocuğun oyunu neden oynadığı anlaşılmaya çalışılırken dinamikoyun kuramlarında oyunun neden oynandığı değil, çocuğun oyununun içeriği anlaşılmaya çalışılmıştır. Dinamikoyun kuramcıları Sigmund Freud ve Jean Piaget' dir.

A- Sigmund Freud' Un Oyun Kuramı
Freud' a göre çocukları, oyunları rastgele veya şans eseri değildir. Bireyin farkında olduğu ya da olmadığı duygularını belirtir. İnsanların duyguları, istek ve arzuları oyunda, düş ve fantezilerde ortaya çıkar. Çünküoyun sırasında bir denetim ya da eleştiri yoktur. Freud'a göre benliğin gelişmesiyle ilişkili olarak mantıksal düşünmenin başlaması ileoyun son bulur. Akılcılık ve eleştirel düşünce gelişimi sonucunda çocuk oyundan uzaklaşır. Çocuk, oyunda yetişkin rolünü üstlenerek hayal içinde kazandığı duygularını gelecekte kullanmak üzere saklar.

B- Jean Piaget' nin Oyun Kuramı
Piaget'ninoyun kuramı, bilişsel gelişime dayanır. Oyunu yapısal olarak ele alan Piaget'e göre oyun, insan davranışında bulunan ve çocuğun bilişsel gelişimini destekleyen bir unsurdur. Piaget, oyunu 3 evrede inceler. Bu evreler; alıştırmalı oyun, sembolikoyun ve kurallı oyundur.

Alıştırmalı Oyun ( 0–2 yaş )
Bu evrede motor faaliyetler, en belirgin özelliklerdir. Emme, elleri açıp kapatma ve diğer bedensel hareketler motor faaliyetlerdir. Bu faaliyetler, çocuk için adeta bir oyundur ve bu bedensel faaliyetlerin doyurulması tekrarlanmasına neden olur. 4 aylıkken yakınında bulunan objeleri yakalar, sallar, atar. Alıştırma oyunlarında çocuk neler yapabildiğini ispatlar. Yaptıklarından zevk alır ve bu hareketleri tekrarlar.

Sembolik Oyun ( 2–7 yaş )
Sembolik oyun, temsili düşünmenin temelini oluşturmaktadır. Bu dönemde gerçekte olan önemli olayları oyunda kullanır. Ancak oyunda gerçeğe uyma zorunluluğu olmadığından olaylar değişikliğe uğrayarak oyuna yansıyabilir. Çocuk oyunlarındaki sembolleştirme iki şekilde görülmektedir

a) Bir faaliyetin bir nesneden diğerine aktarılması. Örneğin yeme faaliyetini bebeğine mama vermekte uygulaması, sopayı at yerine kullanması, tencere kapağını direksiyon olarak kullanması, telefon kullanıyor gibi yapması.

b) Çocuğun başka birinin rolünü üstlenmesi. Örneğin otobüs şoförü, doktor, anne, baba gibi rolleri üstlenmesi.

Sembolikoyun döneminde, özellikle de 2–4 yaş civarında hayali kişileri kattıkları oyunlar oynandığı da görülmektedir. Örneğin kardeş istediği için hayali kardeşleoyun oynama, yaramazlıkları onun yerine yapan hayali bir arkadaşla oynama vb. Sembolleştirme yeteneği yaşla birlikte gelişir. Çocuğun oyunda bilişsel faaliyetlerde bulunması sonucu zihin mantıklı düşünmeye geçer.

Kurallı Oyun ( 7–12 yaş )
Bu evrenin daha ileri bir bilişsel düzeyi gerektirdiğini düşünen Piaget' ye göre mantıklı düşünme, çocukların sadece nesnelerle ilgilenmeleri ile olmaz. Mantıklı düşünme, çocukların diğer çocuklarla oynamaları ile gelişir.

Kurallıoyun evresinde devam etmekte olan dramatik oyunlarda kurallar vardır. Gerçekçi ayrıntılara dikkat edilmektedir. Bu evrede, oyunun kuralları ve kurallara uymayanlara verilecek ceza önem taşır. Oyunda kurallara uyarak sosyal normlara uygun davranmaya da başlar.11–12 yaş döneminden sonra ergenlik ve yetişkinlikte de kurallıoyun özellikleri görülür.

3. Diğer Oyun Kuramları
Bu grupta oyunun nedenlerinin önemini destekleyen Vygotsky, Bateson, Sutton-
Simith, Helanko ve Berlyne yer almaktadır.

A- Vygotsky' Nin Oyun Kuramı
Bu kuram, oyunun kökeni ve rolüne ilişkin analizlere dayanır. Vygotsky'e göre oyun, bilişsel mekanizmaların işlemesine en uygun ortamı sağlar ve çocuğun hayali bir çözüm yaratmasıdır. Oyun, keşiftir ve yeni bir oluşumdur. Oyun ve iletişim arasında bir ilişki vardır. Çocuk oyunda gerçek yaşam deneyimlerinden hatırladığı sebep –sonuç ilişkilerini kullanarak yeni davranışlar üretir. Böylece olumsuz dürtülerinden arınır.

Oyunun önemi istekleri doyurma değil, daha çok düş gücünün ortaya çıkarılmasıdır. Oyun, somut nesne ve eylemlere bağlı değildir. Ancak nesnelerin çocukta anlam kazanması için eksen görevi görür. Örneğin bir dal parçasını at olarak kullanması aynı zamanda bir ağaç dikmeyi düşlemesi için de fırsat sağlar.

B- Bateson Oyun Kuramı
Bateson, Vygotsky gibioyun ve iletişim arasında bir ilişki olduğunu savunur. Ancak oyundaki iletişimin tam iletişim değil, yarı iletişim olduğu görüşündedir. Sosyal oyunlarda kişiler, davranışlarının gerçek olmadığını, sadeceoyun olduğunu iletmek zorundadır. Bu iletimdeki başarısızlık, oyunun amacının yanlış anlaşılmasına ve sosyal uyumsuzluğa neden olur.

C- Sutton-Simith Oyun Kuramı
Oyun ile ilgili birkaç kuram ortaya koyan Sutton- Simith, kurallı oyunlarda kültürün etkisini inceleyen ilk kuramcılardandır. Oyunlarda tarihsel faktörlerin önemini vurgulamıştır. Daha sonra ise oyuncaklara dikkati çekerek, oyuncaklarınoyun malzemeleri olmalarının yanı sıra kültürel ürünler olduklarını da vurgulamıştır. Piaget'nin oyunda yenilik üretmenin bozucu olduğu görüşüne karşı çıkan Sutton-Simith, yenilik üretmenin, uyumu sağlamak için yönelmelere kaynak olduğunu savunur.

D- Helanko Sistem Kuramı
Helanko'ya göre birey, oyun ortamı oluşturarak dışarıdan gelen olumsuz etkileri ortadan kaldırabilir. Çocuk, kendi kendine biroyun ortamından diğerine geçerek olumsuz etkileri ortadan kaldırır. Oyun oynamak, kişi ile çevresi arasındaki ilişkidir. Oyunda nesne, kişi tarafından serbest olarak seçilmektedir.

E- Berylne Modeli (İçten Uyarılma)

Bu yaklaşıma göre oyun, keşfetme davranışlarına bağlıdır ve uyarılma durumlarının dengelenmesidir. Berlyne' e göre hareketsiz durmak, organizmanın doğal durumu değildir. Oyunda görülen uyarılma mekanizması, organizma tarafından kontrol edilir ve işlem sonunda haz duygusu yaşanır. Bu kuram, bizeoyun süreci içinde çocuk davranışlarının nedenini açıklar. Örneğin çocuk bisiklete binmekten tedirgin olabilir. Fakat buna rağmen bisiklete binmeyi ister ve bu davranışı tekrarlar. Bu durum, çocuğun içten gelen uyarılması durumudur.

17 Şubat 2016 Çarşamba

Üç boyutlu baskıyla canlı vücut parçaları üretildi

Üç boyutlu baskıyla canlı vücut parçaları üretildi

 

 

Bilim insanları, üç boyutlu baskı yöntemiyle canlı vücut parçaları üretiminde başarı sağlandığını söylüyor.
Bu yöntemle üretilen kemik, kas ve kıkırdak parçalarının, hayvanlara nakledildiklerinde normal işlevlerini yerine getirdikleri görüldü.
Rejeneratif (yenileyici) tıp açısından önemli bir gelişmeye işaret eden araştırmanın sonuçları Nature Biotechnology adlı dergide yayımlandı.
ABD'de yapılan araştırma, vücudun hasar gören bölümlerini canlı hücrelerle onarma açısından umut vadediyor.
Bilim insanları uzun süredir kırılan bir çeneyi, kopan bir kulağı veya hasar gören kalp kaslarını üretilen insan hücreleriyle onarmak üzerinde çalışıyorlardı.
Ancak bu alanda karşılaşılan başlıca sorun, üretilen hücreleri canlı tutmaktı.
Laboratuar ortamında üretilen hücreler 0.2 milimetreden kalın dokularda oksijensiz ve kalıyor ve beslenemiyordu.



Sünger gibi

ABD'de Wake Forest Baptist Tıp Merkezi'ndeki araştırma ekibi ise tıpkı bir sünger gibi içinde mikroskopik kanallar bulunan üç boyutlu hücreler basmayı başardı.
Bu mikroskopik kanallar sayesinde hücrelerin beslenmesi sağlandı.
Entegre Doku ve Organ Baskı Sistemi denilen bu yöntemde, biyolojik bozunma özelliğine sahip plastik ve su bazlı bir jel kullanılıyor.
Çözünebilir bir plastikle biçim veriliyor, hücreleri içeren su bazlı jel de bunların büyüyebilmesi için gerekli ortamı sağlıyor.
Bu şekilde üç boyutlu basılan parçalar hayvanlara nakledildiğinde, plastik form çözünerek yerini hücreler tarafından üretilen proteinden oluşan akıcılığı az sıvı ortama bırakıyor, bu arada nakledilen parçaların içinde kan damarları ve sinirler oluşuyor.
Araştırmaya başkanlık eden Prof. Anthony Atala, insan dokularının da aynı şekilde basılabileceğini söyledi.






 Kırık bir çene kemiğinin görüntüsü...

 
 ve kırık yere koymak için üç boyutlu baskıyla elde edilen parça. 

Üç boyutlu baskının tıp için yeni kapılar açtığını belirten Prof. Atala, BBC web sitesine şu örneği verdi:
"Farzedin ki bir hastanın çene kemiği kırıldı. Röntgen çekip kırık parçanın görüntüsünü bilgisayara aktardıktan sonra, oraya tamı tamına uyacak bir kemik parçasını üç boyutlu yazıcı ile basabiliriz."
Biyolojik bozunurluğu olan maddeleri ve ıslak ortamdaki hücreleri kullanan tedavi yöntemleri daha önceden de kullanılıyordu.

Prof. Atala, bu araştırmada ise farklı yapılarda dokular üretildiğini, yumuşak doku olarak kas üretiminde, sert doku olarak da kemik ve kıkırdak üretiminde başarılı olunduğunu söylüyor.
Amaçları, diğer türlerde insan dokularını da üretmek için bu teknolojiden faydalanmayı sürdürmek.


 

14 Şubat 2016 Pazar

DOWN SENDROMLU ÇOCUKLARDA KONUŞMA TERAPİSİ

DOWN SENDROMLU ÇOCUKLARDA KONUŞMA TERAPİSİ


UZUN VE KOMPLEKS CÜMLELER KURMADA, SÖZCÜK ÜRETİMİNDE ZORLUK YAŞAYABİLİRLER.

Gecikmiş dil ve konuşma, down sendromunun en belirgin özelliklerinden biridir. Her down sendromlu çocuğun mutlaka uzman dil ve konuşma terapistinin desteğini alması gerekir. Down sendromu hastalık değil, genetik bir farklılıktır. Günümüzde ortalama her 800 bebekten birine down sendromu tanısı konur. İstisnalar olmakla birlikte dowm sendromlu çocuklar gelişimsel birçok alanda (sosyal, motor, bilişsel) yaşıtlarının gerisinde kalır. Down sendromunun tamamen ortadan kalkmasını sağlayacak tıbbi bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır, çocukların yaşam kalitesini artırmanın tek yolu düzenli ve erken dönemde başlanılan terapilerdir. Her çocuk özeldir ve farklı yetenek, beceri ve bilişsel düzeye sahiptir. Önemli olan çocuğun kapasitesini maksimumda kullanıp en iyi gelişimi sağlayacak şekilde terapi ve eğitim programlarının oluşturulmasıdır.

 DOWN SENDROMLU ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN KONUŞMA PROBLEMLERİ Down sendromlu çocukların sosyal yönleri, jest ve mimik kullanımları daha hızlı gelişirken dil ve konuşma becerileri yavaş gelişebilir. Down sendromlu çocuklarda genellikle artikülasyon bozuklukları (konuşma seslerinin yanlış üretimi) ve fonolojik problemler görülür. Bu sorunlarının nedenleri arasında anatomik ve fizyolojik farklılıklar (yüksek damak, solunum güçlüğü vb.), zamanlama ve koordinasyon problemleri, kulak enfeksiyonuna bağlı işitme kaybı ve kısa süreli bellek güçlükleri sayılabilir. Çocuk, fonolojik bozukluğa bağlı olarak konuşma seslerini atabilir, yerlerini değiştirebilir, benzeşim işlemi yapabilir ve işitsel ayırt etmede sorun yaşayabilir. Örneğin “tabak” ile “kabak”, “pencere” ile “tencere”, “gel” ve “kel” sözcüklerini işitsel olarak karıştırabilir. Ayrıca down sendromlu çocuklar uzun ve kompleks cümleler kurmada, sözcük üretiminde, ekleri kullanmada sorun yaşayabilirler. Genellikle kurdukları cümlelerin uzunluğu yaşıtlarına kıyasla kısa olur, soru cümlesi ve olumsuz cümle kurmada zorlanabilirler. Ekleri yanlış ya da eksik şekilde kullanabilirler. Fiil zamanlarını birbiriyle karıştırabilir ya da iyelik ekini atabilirler. Down sendromlu çocukların ifade edici sözcük dağarcığı yavaş gelişir ve sözcük kullanımı açısından yaşıtlarının gerisinde kalırlar.

AİLELERE BÜYÜK GÖREVLER DÜŞÜYOR Çocuklara down sendromu tanısı doğumda konur. Bu açıdan down sendromu tanısı diğer gelişim bozukluğu türlerine göre ailelere daha erken önlem alma imkanı sunar. Bu sayede aileler çocuklarındaki dil ve konuşma bozukluğuna karşı hazırlıklı olup erken önlem alabilir. Down sendromlu çocukların tedavisinin en önemli parçalarından biri olan dil ve konuşma terapisi, çocuğun bilişsel ve sosyal gelişiminin de desteklenmesine katkı sağlar. Down sendromlu çocuklar erken yaşlardan itibaren iletişim kurmaya başlar, sadece konuşma becerileri geç gelişir. Bu süreçte geç kalmadan dil ve konuşma terapisi almak, dil ve konuşma gelişimine yardımcı olur. Ayrıca görsel yollar, dokunsal ipuçları, dil geliştirmeye yönelik bilgisayar programları aracılığıyla daha iyi öğrenirler. Ebeveynler çocuğun dil gelişimini 1 yaşından itibaren nesneleri söylerken jest, mimik ve görsel ipuçlarıyla destekleyebilir. Jestleri ve işaretleri kullanmayı iyi öğrenen çocuklar kelimeleri de kolay kullanır hale gelir. Unutmayın, down sendromlu çocukların insanlarla iletişim kurma istekleri çok güçlüdür.

DOWN SENDROMLU ÇOCUKLARDA KONUŞMA TERAPİSİ Her down sendromlu çocuğun mutlaka uzman dil ve konuşma terapistinin desteğini alması gerekir. Dil ve konuşma terapisi uzmanları; artikülasyon (sesletim), fonoloji (ses bilimi) bakımından konuşma ve dil gelişiminin desteklenmesini, anlaşılırlığın artmasını, oral-motor sorunların tedavisini, iletişim becerilerinin geliştirilmesini sağlar. Down sendromlu çocukların dil ve konuşma terapisinde amaç erken müdahale ile konuşmayı öğrenmeyi çabuklaştırmak ve çocuğun geri kalmasının önüne geçmektir. Bu süreçte, en etkili sonucu alabilmek için dil ve konuşma terapistleri, doktorlar, özel eğitim uzmanları, sınıf öğretmenleri ve ebeveynlerin ekip halinde birlikte çalışması gerekir. Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Sümeyra Öztürk

Yazının tamamı: http://www.hurriyetaile.com/cocuk/ozel-cocuklar/down-sendromlu-cocuklarda-konusma-terapisi_21223.html?utm_source=copy-paste&utm_medium=copy-paste&utm_campaign=copy-paste-with-url

12 Şubat 2016 Cuma

ÇOCUĞUNUZUN DOĞALLIĞINI ENGELLİYOR MUSUNUZ?




 ÇOCUKLAR KEŞFETME ARZUSUNU, BİTMEYEN ENERJİSİNİ VE DOĞALLIĞINI HİÇ KAYBETMEMELİ!

Doğal çocuk, aslında her bireyin içinde var olan ama büyüdükçe ve “Diğerleri ne der, ne düşünür?” kaygılarıyla baskılanan bir ego durumudur. Doğal çocuk enerjiktir, oyuncu ve muzırdır ama sadece bununla kalmaz. Kaybetmemesi gereken özellikler arasında meraklı olması, öğrenmeye ve keşfetmeye duyduğu arzusu, bitmeyen enerjisi ve içinden geldiği gibi tepkiler vermesi çok ama çok kıymetlidir. Okul öncesi çocuklarda çok güçlü olan bu ego durumu, ebeveyn ve çevre mesajlarıyla değişime uğrar ve baskılanır. Zaten olacağından çok erken bastırılan doğal çocuk, bir seçim yapmak zorundadır. Ya, istenen gibi akıllı uslu, sessiz olacaktır, ya da bu baskıya bir şekilde tepki gösterip isyankâr olacaktır. Peki siz, anne baba olarak çocuğunuzun doğal çocuğunu ne kadar engelliyor ya da destekliyorsunuz?

Çocuğunuzun doğallığını engelliyor musunuz?



Çocuğum durmadan sorular sorduğunda… 
A.Sıkılmadan yanıtlarım. 
B.O anki durumuma ve sabrıma göre değişir. 
C.Cevaplayamam, sabrım yoktur.



Çocuğum evdeki çekmecelerle oynadığında…
A. İzin veririm, ona özel çekmeceler vardır. 
B.Bazen kızar ya da uyarırım. 
C.İzin vermem, etrafı çok dağıtır.

Çocuğumla yağmur sularında zıplamak isterse… 

 A.Harika bir fikirdir.
 B.Emin olamadım, düşünmeliyim.
 C. Asla yapamam, hastalanır.
Üç yaşındaki çocuğum çok kilolu birini görüp “aaa şişko” dese...
 A.Utanırım ama doğallığına verip sakince konuşurum. 
 B.Karşıdakinin tepkisine göre tepkim de değişir.
 C.Çok kızarım, insanlara öyle denmez!
En sevdiğim kıyafetimi boyuyor ve benim için süslediğini söylüyorsa…
A. Ona “süslemesi” için başka bir kıyafetimi verip gidene üzülürüm. 
B.O anki sabrıma ve durumuma göre değişir.
C. Çok kızarım, kendimi tutamam.
Evdeki odalarımızın...
 A. Hepsi çocuğumun kullanımına açıktır.
  B.Salonu bazen kapatırım. 
  C.Salon ve büfeler kilitli ve yasaktır.
Üç yaşındaki çocuğum yemeğini kendi yemek istedi ama o da ne, tüm tabağı avuçlarıyla karıştırıyor… 

 A.Sakin kalırım çünkü yemeğin dokusuyla tanışıyor. 
 B.Yemek suluysa engellerim. 
 C.Anında önünden alır ve ellerini temizlerim.
Koşarken düştüğünde… 
A.Sakin kalırım, sarılır ve yardım ederim.
B. Düştüğü yere göre değişir. 
C.Sana kaç kez koşma demedim mi der ve kızarım.
Ağzı yağlıyken gelip beni öpmek istese… 

A.İzin veririm, sonra yanağımı silerim ne var! 
B.Önce onun ağzını silerim sonra öpüşürüz. 
C.Yağlı yağlı öpme diye uyarırım.
Yeni alınan pijamasıyla ya da çok uyumsuz bir kombinle kreşe gitmek istese… 

A.İzin veririm, okula bir de kıyafet gönderirim.
B.Onu ikna etmek için çok uğraşırım.
C. Hayatta izin vermem, kıyafet çok önemlidir.

Yazının tamamı: http://www.hurriyetaile.com/testler/bebek-cocuk-testleri/cocugunuzun-dogalligini-engelliyor-musunuz_21283.html?utm_source=copy-paste&utm_medium=copy-paste&utm_campaign=copy-paste-with-url

10 Şubat 2016 Çarşamba

Sevdiğiniz Sevgi İzi'yle daha güvende..

 

atv ekranlarında yayımlanan "Müge Anlı ile Tatlı Sert" programının sunucusu Müge Anlı, kaybolma ihtimali olanlar kişiler için bir proje hazırladı. Yıllardır kayıpların bulunması için öncülük eden ve bugüne kadar bin 452 kayıp şahsın yakınlarıyla buluşmasını sağlayan Anlı'nın öncülük ettiği "Sevgi İzi" adlı proje sayesinde zihinsel engelli, alzheimer ve benzeri rahatsızlıkları bulunan ve kaybolma ihtimalleri yüksek olan kişilere daha çabuk ulaşılması sağlanacak. Projeye göre, kaybolma ihtimali yüksek olan kişilerin koluna "Sevgi İzi"ni belirten bir rakam işleniyor. Bu rakamla www.benibuldular. com'a kayıt yaptırılıyor. Kişi kaybolduğunda kolundaki bu Sevgi İzi'ni görenlerin bu siteye bildirmeleri halinde yakınlarına hemen ulaşılması sağlanıyor.



Sevdiğiniz
Sevgi İzi'yle
daha güvende..

Zihinsel engelli, alzheimer veya benzeri rahatsızlıkları bulunan yakınlarımızın bir gün aniden gözümüzün önünden kaybolacağı korkusunu hep yaşarız.. Bu sadece Türkiye'de değil tüm dünyada önemli bir sorun..
Asıl önemli olan ise bu tür rahatsızlığı bulunan yakınımızın kendini ifade edemeyecek olması.. Kaybolduğunda nereye gideceğini, ne yapacağını bilemeyecek olması.. Böyle bir durumda ailenin yaşadığı ızdırabın ne kadar büyük düşünebiliyor musunuz.. Ağzı var dili yok, melek gibi bu insanlar son derece savunmasız, her türlü tehlikeye açık ve siz hiçbir şey yapamıyorsunuz..

SEVGİ İZİ NASIL DOĞDU?

Yıllardır kayıp insanları yakınlarına kavuşturan, bu alanda övgüyü sonuna kadar hak eden bir isim.. Araştırmacı gazeteci Müge Anlı da engelli kayıplarında hayli üzülen kişilerden biriydi. Uzun süredir engelli kayıplarının daha kısa sürede bulunması için kafa yoran Müge Anlı, sonunda Sevgi İzi projesini hayata geçirmeye karar verdi.. Bunun önce www.benibuldular.com sitesini açtı. Bu site, kayıpların bulunması için polise, jandarmaya yardımcı olacak.

NE YAPMAMIZ GEREKİYOR?

Aslında sistem çok basit. Yakınlarının kaybolmasından endişe eden aileler, iletişim adres ve telefonlarıyla sitemize başvurup formu dolduracak. Sitemiz kendilerine bir numara verecek. Örneğin, 104 no.. Bu numara kaybolmasından endişe edilen kişinin sol koluna işlenecek. O kişi kaybolduğunda kolundaki bu Sevgi İzi onun güvencesi olacak.

NASIL BULUNACAK?

Kayıp kişiyle bir şekilde karşılaşan vatandaşlar, o kişinin kolundaki Sevgi İzi'ne görünce önce polise, jandarmaya ya da en yakındaki ilgili birime başvuracak. Ardından sitemiz devreye girecek. Koldaki o "rakam"ı taşıyan kişinin kim olduğu, tüm iletişim bilgileri ilgili birime verilecek ve kişinin bir an önce ailesine kavuşması sağlanacak.

BİLGİLER SAKLI KALACAK

Burada önemle belirtmek istediğimiz bir konu şu: Koluna Sevgi İzi uygulanan kişiyle ilgili herhangi bir bilgi, fotoğraf ya da iletişim bilgileri sitemizde kesinlikle yayınlanmayacak. Bilgiler tamamen gizli kalacak ve sadece kişi bulunduğunda bu bilgiler devlet yetkililerine verilecek.

DÜNYADA ÖRNEKLERİ:

İngiltere'nin West Sussex bölgesinde Alzheimer veya bu tür benzeri hastalığı olan kişilere elektronik kelepçe takılarak GPS oluyla sürekli takip edilmeleri 2013 yılında denenmeye başlandı. Pilot bölge olarak seçilen bu kentte polis, kayıp vakalarının sayısını bu yolla azaltmanın mümkün olabileceğini, kaybolan hastaların da kolaylıkla bulunabileceğini belirterek uygulamaya tam destek verdi.

TÜRKİYE'DE ÖRNEĞİ:

Kırklareli Emniyet Müdürlüğü, zihinsel engellilerin kaybolmaları halinde daha kolay bulunması için engelli 104 kişinin parmak izinin alındığını bildirdi. Bir belediyemiz ise bu tür rahatsızlıkları olan kişilerin koluna özel bilezik takma projesini hayata geçirdi.

SEVGİ İZİ'NİN FARKI:

Yukarıdaki örneklerin bir takım sıkıntıları doğdu. Örneğin elektronik kelepçede hastaya suçlu muamelesi yapıldığı eleştirileri yapıldı. Sevgi İzi ise milyonlarca kişinin hobisi olan dövmeden yola çıkılarak hayata geçirildi. Şu ana kadar koluna dövme yapılanların hayli mutlu olmaları ise projenin doğruluğunun bir kanıtı.

SEVGİ İZİ YAPTIRMAK ÜCRETLİ Mİ?

Sevgi İzi hizmeti sadece kaybolma riski olan kişilere ücretsiz 

uygulanmaktadır.. Diğer kişilerden ücret talep edilebilir...


Ankara İlinde Ücretsiz Sevgi İzi Yaptırabileceğiniz Yerler
·         Serdar Vural
DS Tattoo
Telefon : 0553 290 56 36
Adres : Konur Sk. No: 12/25 Kızılay / Ankara
·         Yaşar Faik Pekin
Wonders Tattoo
Telefon : 05368700235
Adres : meşrutiyet mah. karanfil sok. no:17/9 kızılay
·         Hayati Keleş
Turuncu Tattoo
Telefon : 0554 285 14 73
Adres : Meşrutiyet Cd. Konur 1 Sk. No:15/3 Kızılay / Ankara
·         Poyraz Vural
Poyraz Tattoo
Telefon : 0536 306 18 61
Adres : Meşrutiyet cad no 10/9 kat 1 Kızılay/Ankara
·         Serkan Esmer
Ranez Tattoo
Telefon : 05072113428
Adres : Meşrutiyet Cad. Karanfil 1. sok No: 4/72 zafir iş merkezi Kızılay
·         Ömer Aydın Sarıağaoğlu
TATTOOCU
Telefon : 03122233220
Adres : 1.cadde 57. sokak no.17 Bahçelievler
·         Metin Karatağ
tattoo niko
Telefon : 05373339514
Adres : batıkent metro sondurak metro ucuzluk pazarı 4/160 yenimahalle ankara
·         Mehmet Güneş
Angels Tattoo
Telefon : 05536601969
Adres : büklüm sok. no: 22/4 Kavaklıdere/Çankaya




Aşağıdaki linki tıklayarak ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.


http://www.benibuldular.com/sevgi-izi-kayit-formu/