18 Haziran 2016 Cumartesi

Yaz Boyunca Sizi "Anneeee Çok Sıkıldım!" Cümlesinden Kurtaracak 15 Eğlenceli Aktivite

Küçük ajanlar için hayali lazer ışınları!

"Aman tanrım 3 ay çocuk evde ne yapacağım!" diyen annelere müjde!!! Çocuğunuzla birlikte hazırlayabileceğiniz ve onu en azından birkaç saat oyalayabilecek aktiviteler işte burada.
Evi dağıtmadan (ya da tamam en azından biraz dağıtarak ☺) yapılabilecek hem de çocuğunuzun motor ve zeka gelişimine yardımcı olacak bu yaratıcı aktivitelerin bir güzel yanı da çok az para harcayarak yapmanız.

1. Küçük ajanlar için hayali lazer ışınları!

Küçük ajanlar için hayali lazer ışınları!
Yer konusunda sıkıntı yaşayabilirsiniz bizim merdivenimiz yok ki bağlayalım ipleri diyenler koridora ipleri bant ile tutturabilirler.
Yapılacak şey çok basit, bir miktar evde kalan ipler (biraz kalın olmaları gerek) bant ya da tack-it yapıştırıcı ile duvara ya da evdeki başka uygun bir bölgeye ipleri rastgele tutturun. Gerisini çocuklarınızın hayal gücüne bırakın. İplere değmeden altlarından üstlerinden geçmeye çalışsınlar.

2. Çılgın yarışçılar için kırılıp dökülen oyuncaklara para vermeyin.

Çılgın yarışçılar için kırılıp dökülen oyuncaklara para vermeyin.
Minik oğlunuz çılgın bir araba sevdalısı değil mi? O otopark gibi sürekli kırılan oyuncaklardan siz de bıktınız ama bu işin de kolayı var!
Emin olun çocukların hayal gücünü kullanmaları için bir ufak dokunuş yeterli oluyor.
Çocuğunuzun odasına renkli plastik bantlar ile bir yarış pisti yapın. O nasıl hayal ediyorsa öyle bantlayın. Sonra bırakın o hayalindeki kocaman otopark/yarış pistinde arabalarını sürsün dursun.

3. Ufaklara biraz motor biraz zeka geliştirecek aktivite.

Ufaklara biraz motor biraz zeka geliştirecek aktivite.
Okul öncesindeki çocuklar için hem biraz öğretici hem eğlenceli bir aktivite.
Kenarları yüksek genişçe bir kaba şeker, un, pirinç, mercimek kısacası evde ufak ne varsa doldurun. Verin eline bir pipet ya da tahta çubuk. Önüne koyacağınız şekilleri oluşturmasını söyleyin, ya da istediği şekilleri yapmasını isteyin. Bırakın hayal gücü onu nereye götürürse onu yapsın, sonra da size anlatsın.

4. Hiç oyuncak kalmadıysa süngerden oyuncak yaparız!

Hiç oyuncak kalmadıysa süngerden oyuncak yaparız!
İster bulaşık süngerini, ister banyo süngerini şekildeki gibi dikdörtgenler halinde kesin. Verin çocuğunuz kuleler yapsın, ev yapsın isterse renklerine göre yemekler yapsın.

5. Arkadaş/kardeşle oynanan bütün oyunlar yarış içerir! 😝

Arkadaş/kardeşle oynanan bütün oyunlar yarış içerir! 😝
Dünyanın en basit oyunu olabilir. Birer pipet, birer leblebi/patlamış mısır/fındık ne olursa artık. Koridora koyun, yarışsınlar. Emin olun yorulduklarında hemen uykuya dalacaklar (:

6. Miniklere renkli çubuklar!

Miniklere renkli çubuklar!
Bunlar ne ya dediğinizi duyar gibiyim. Bu çubuklar her büyük kırtasiyede el işi kısmında paketlerde satılmakta. Fiyatları da yaklaşık 2-3TL. Temel olarak çubukların içerisinde ince bir tel var ve etrafları peluş ile kaplı.
İsterseniz fotoğraftaki gibi makarna süzgecini kullanabilirsiniz. Her hangi bir karton paketi delip çocuğunuza verebilirsiniz.

7. Büyüklerin bile bayılacağı dünyanın en eğlenceli oyunu!

Büyüklerin bile bayılacağı dünyanın en eğlenceli oyunu!
Evet evde bir balon var ise onu bir o yana bir bu yana atmaya bayılıyorsunuz değil mi? Hatta balonu yere düşürmemece oyunu bile yaratmışsınızdır. İşte bu yaratıcılığın somutlaşmış hali!
Gerekenler 2 adet plastik ya da kağıt tabak, 2 tahta çubuk ve bir balon. Bırakın balonu yere düşürmemek için ölesiye savaş versinler.

8. Havuzda yüzsün diye makarna alırsınız ne oyunlar çıkar ondan 👌

Havuzda yüzsün diye makarna alırsınız ne oyunlar çıkar ondan 👌
Evet geçen yıl aldığınız köpük makarna bu yıl dolapta tıkılıp kaldı, çünkü çocuğunuz yüzmeyi öğrendi! 🏊
O zaman gelin o kocaman makarnayı iki parçaya kesin ve evde bir parkur oluşturun. Buradaki gibi dümdüz bir parkur olmasın ki biraz oyalama süreci olsun. 😉 Parkur bitince sonuna bir bitiş çizgisi koyun ve altına bir kutu koyun. 2 poşet bilye ile harika bir oyuna imza atabilirsiniz.

9. Çadır, ev, şato ya da saray işte hayal gücünüzle bir çarşafı ne yapabileceğinizin cevabı.

Çadır, ev, şato ya da saray işte hayal gücünüzle bir çarşafı ne yapabileceğinizin cevabı.
Evet sadece tek bir çarşaf, belki bir kaç koltuk mideri ya da sandalye ile onlar kendi şatolarında yaşayan bir prenses, ya da kendi sarayında yaşayan bir savaşçı olabilirler. Bırakın eski çarşaf onların olsun.

10. Biraz boya biraz uhu işte size sanat!

Biraz boya biraz uhu işte size sanat!
Uhu tüplerinin içerisine boya/mürekkep herhangi renk verici bir madde katın. Bir kaç kürdan ve plastik tabak verin. Bırakın istediği gibi yaratıcılığını kullanıp sanatını icra etsin. Sanat eserlerini kuruduktan sonra buzdolabına asabilirsiniz.

11. Bizim çocuk hep hareket ister diyen annelere...

Bizim çocuk hep hareket ister diyen annelere...
Bir kaç küçük lego parçası ya da aynı şekildeki oyuncağı ve bir bilye ile ev tipi bowling yapabilirsiniz. Renkli plastik bantlarla bir masaya ya da platforma bowling pisti oluşturun ardından oyuncakları dizin. Çocuğunuzun bilye ile isabet ettirmeye çalışmasını izleyin.
Masa gibi yüksek bir platform kullanırsanız masa altına bir kutu koyarak her seferinde dağılacak oyuncakları daha kolay toplayabilirsiniz.

12. Bir kaç renkli kalem ile yazlık tişörtler bile hazır!

Bir kaç renkli kalem ile yazlık tişörtler bile hazır!
Kumaş boyama kalemleri artık pek yaygın. (Hatta şuradan alabilirsiniz bile.) Bir kaç düz beyaz tişört alın ve çocuğunuza bu yaz nasıl şekiller olan tişörtler giymek istediğini sorun. Beğendiği şekilleri bırakın kendisi yapsın. Böylelikle bütün bir yaz "bu kıyafet çok çirkin giymeyeceğim" diye mızmızlanmaya şansı olmayacak.

13. Rengarenk ama biraz uğraştırıcı!

Rengarenk ama biraz uğraştırıcı!
Evde hiç oynayacak bir şey bulamayan çocuklar annelerinin kullandıkları şeylere merak salarlar. Mutfak malzemeleri ya da dikiş nakış malzemeleri bunların başında gelir. Gelin siz de engel olmayın bırakıp bakın bakalım neler yapabilecek.
Bir kaç parça tahtaya bir çuval kumaşı gerin ve masaya koyun. Bir kaç iğneye ip geçirin ve nasıl yapılacağını çocuğunuza gösterin. Bırakın kendileri nasıl isterlerse öyle ipleri bir alttan bir üstten geçirsinler. 
*3 yaşından küçük çocuklar ile lütfen denemeyin iğnenin onlara zarar vermesini istemeyiz.

14. Baloncuklu poşet hiç bu kadar kullanışlı olmamıştı!

Baloncuklu poşet hiç bu kadar kullanışlı olmamıştı!
Evet bildiğiniz cam tabaklar kırılmasın diye sarıp sarmaladığımız baloncuklu poşetleri çocuklarınız için bir aktiviteye dönüştürebilirsiniz.
Ellerine/ayaklarına bağlayıp izlerini çıkarmalarını sağlayabilirsiniz. Ya da bizim ki daha temiz olsun bu ne diyenler için; baloncuklu poşetleri boyayarak resim yapmalarını sağlayabilirsiniz.

15. "Nerede ilginç şey var bizim ki ona koşar" diyen annelere müthiş fikir!

"Nerde ilginç şey var bizim ki ona koşar" diyen annelere müthiş fikir!
Bir ip, bir pipet, bir balon ve bir kaç bant evet sadece bu kadar!
İpi evde kırılmayacak eşyaların olduğu bir odaya gerin, Pipeti ipe geçirin. Pipete şişmiş bir balonu bant ile yapıştırın. Bırakın çocuğunuz balonun ağzını açıp onu bir roketyapsın!

Gölge Kukla Yapımı ve Kukla Oyunun Çocuğun Gelişimine Katkısı

golge-kuklasi

 Evde kolaylıkla bulunan birkaç malzeme ile gölge kuklalarınızı yapabilirsiniz. Daha sonra gölge kuklalarınız ile bir hikaye oluşturabilir, karakterleri konuşturarak çocuğunuzla kaliteli zaman geçirebilirsiniz.

Kukla Oyunun Çocuğun Gelişimine Olan Katkıları:golge-kuklasi
Kukla oyunu ile çocuğun yaratıcılık becerisi gelişir, farklı karakterlere farklı özellikler verebilir ve kendi hikayesini oluşturabilir.
Kukla ile çocuk duygularını bir başka karakter üzerinden daha rahat bir şekilde ifade edebilir.
Kukla oyununda çocuk hikayesini seslendiriyor ise dil becerisi gelişir. Anlatımları ile dili daha etkin ve akıcı bir şekilde kullanmaya başlar. Hikayeye  başlama, sürdürme ve sonlandırmayı öğrenir.
Kukla oyunu ile çocuğun empati becerisi , sosyal- duygusal becerisi gelişecektir. Kukla ile farklı rolleri, tepkileri rahatça deneyimleyebilir böylece karşısındakinin neler hissedebileceğini öğrenir. Aynı zamanda sosyal ilişkilerinde yaşadığı güçlükleri kuklalar ile oynayarak çözümleyebilir.

Gölge Kukla Malzmeler:
Gölge kukla şablonları
Makas
Yapıştırıcı
Siyah karton
Tahta çubuk
El feneri
Gölge Kukla Yapım Aşamaları:
Gölge kukla şablonundan (yukarıdaki linkten indirebilirsiniz) seçilen figürler siyah kartona yapıştırıldıktan sonra makas ile kesilir.
Kesilen her bir kuklanın alt kısmına tahta çubuklar yapıştırılır ve kurumaya bırakılır.
Kuklalar kuruduktan sonra boş bir duvar seçilerek, kuklanın arkasından el feneri ile ışık verilir.

Gölge kukla oyunu oynanmaya hazır!

hayvanlar-golge-kukla

http://cocuklaringelisimi.com/
UZMAN PSİKOLOG AYŞE BAŞAK ERK


5 Haziran 2016 Pazar

Neden Fransız Çocuklarda Daha Az DEHB Görülüyor?




Fransızların sürekli uyguladığı kurallar ve koydukları sınırlar, çocukların kendini güvende hissetmelerini sağlıyor.
Amerika’da, okul çağındaki çocukların en az yüzde dokuzuna DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) teşhisi koyuluyor ve bu çocuklar tıbbi ilaç tedavisine başlıyorlar. Fransa’da DEHB teşhisi koyulan ve ilaç tedavisi alan çocukların oranı ise yüzde 5′in altında. Peki bu aradaki fark neden kaynaklanıyor?
Bu soruyu yanıtlamak için önce başka sorular sormamız gerekiyor. Öncelikle DEHB bir biyolojik-nörolojik bozukluk mudur? Şaşırtıcı olan, bu sorunun cevabının Fransa’da ya da Amerika’da yaşıyor olmanıza göre değişiyor olması. Amerika’da, çocuk psikiyatristleri DEHB’yi biyolojik sebepleri olan bir biyolojik bozukluk olarak görüyor. Ayrıca tercih edilen tedavi de yine biyolojik: Uyarıcı ilaçlar.
Diğer taraftan Fransız çocuk psikiyatristleri DEHB’yi psiko-sosyal ve içinde bulunduğu şartlara bağlı sebepleri olan tıbbi bir durum olarak değerlendiriyorlar. Fransız doktorlar, çocukların odaklanma ve davranışsal problemlerini ilaçlarla tedavi etmek yerine çocuğun stresinin altında yatan soruna bakmayı tercih ediyorlar. Çocuğun beynindeki değil, çocuğun sosyal ortamındaki sorunu araştırıyorlar. Sonra altta yatan sosyal bağlamdaki sorunu, psikoterapi ya da aile danışmanlığı ile tedavi etmeyi seçiyorlar. Bu, Amerikalıların bütün semptomları çocuğun beynindeki kimyasal dengesizlik gibi biyolojik bir fonksiyon bozukluğuna atfetme eğiliminden çok daha farklı bir bakış açısı.
Fransız çocuk psikiyatristleri, Amerikalı psikiyatristlerin kullandığı duygusal çocukluk problemlerini sınıflandırma sisteminin aynısını kullanmıyorlar. Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nı ya da DSM’yi kullanmıyorlarSosyolog Manuel Vallee’ye göre Fransız Psikiyatri Federasyonu, mevcut sistemin etkisine direnmek için alternatif bir sınıflandırma sistemi geliştirdi. Bu alternatifin adı CFTMEA(Classification Française des Troubles Mentaux de L’Enfant et de L’Adolescent). İlk kez 1983 yılında çıkan sistem, 1988 ve 2000 yıllarında güncellendi. CFTMEA, çocuklarda görülen semptomların altında yatan psikososyal sebepleri belirlemeye odaklanıyor, semptomları maskelemek için kullanılacak en iyi farmakolojik “yara bandı”nı bulmaya değil.
Fransız doktorlar, çocuğun sosyal bağlamında ters giden şeyleri bulma ve “tamir etme” konusunda ne kadar başarılı olurlarsa, o kadar az sayıda çocuğa DEHB teşhisi koyuluyor. Üstelik DEHB’nin tanımı, Amerikan sisteminde olduğu kadar geniş değil. Benim görüşüme göre Amerikan sistemindeki tanım, normal çocukluk davranışının çoğunu “patolojik” addediyor. Amerikan çocukluk problemlerini sınıflandırma sistemiDSM , belirgin bir şekilde altta yatan sebepleri dikkate almıyor. Ve böylece doktorların çok daha fazla sayıda semptomatik çocuğa DEHB teşhisi koymasına sebep olurken, aynı zamanda bu çocukları ilaçlarla tedavi etme konusunda da doktorları teşvik ediyor.
Fransızların bütünsel psikososyal yaklaşımı aynı zamanda DEHB tipi semptomların beslenme ile ilgili sebeplerini de dikkate almayı sağlıyor. Özellikle de bazı çocukların davranışlarının yapay olarak renklendirilmiş, belli koruyucular ve/veya alerjenler içeren yiyecekler tükettikten sonra daha da kötüleşmesi gerçeğini. Fransa’da problemli çocuklarla ve elbette aileleri ile de çalışan doktorlar, beslenme ile ilgili müdahalelerin bazen bir çocuğun problemine çözüm getirebildiğinin oldukça bilincindeler. Amerika’daki, DEHB’nin katı bir şekilde sadece farmakolojik tedavisine odaklanma anlayışı, doktorların beslenmeyle ilgili faktörlerin çocukların davranışı üzerindeki etkisini görmemezlikten gelmelerine sebep oluyor.
Amerika ile Fransa arasındaki farklılıklar bu kadarla da kalmıyor. İki ülkedeki çocuk yetiştirme felsefeleri de birbirinden oldukça farklı. Bu farklı felsefeler de, Fransız çocukların Amerikalı akranlarına göre neden genel olarak daha az problem yaşadıklarının bir sebebi olarak görülebilir.
Fransız tarzı ebeveynliği keşfeden Amerikalı bir annenin hikayesini anlatan Pamela Druckerman’ın Bébé’yi Yetiştirmek / Bringing up Bébé isimli kitabı, bu farklı ebeveynlik tarzlarını gözler önüne seriyor. Bence Druckermann’ın görüşleri, Fransız çocuklara neden Amerika’da gördüğümüz oranlarda DEHB teşhisi koyulmadığı tartışmasına katkı sağlayacak nitelikte.
Doğdukları andan itibaren Fransız ebeveynler çocuklarına sıkı bir cadre yani “çerçeve” ya da “planlı bir yapı” sağlıyorlar. Örneğin çocuklar ne zaman isterlerse o zaman atıştırmalık bir şeyler yiyemiyorlar. Yemek saati, günün sadece belli dört saatinde yer alıyor. Fransız çocuklar, ne zaman isterlerse bir şeyler atıştırmak yerine sabırla yemek saatlerini beklemeyi öğreniyorlar. Fransız bebeklerden de ebeveynleri tarafından belirlenen sınırlara uymaları bekleniyor. Örneğin Fransız ebeveynler, bebekleri dört aylık olduğunda bütün gece deliksiz uyumuyorlarsa çocuklarına uyku eğitimi veriyorlar.
Druckerman’ın gözlemlerine göre Fransız ebeveynler de çocuklarını Amerikalı ebeveynler kadar çok seviyorlar. Onlara piyano dersleri aldırıyor, spor antrenmanlarına götürüyor ve yeteneklerini en iyi şekilde ortaya koymaları için onları teşvik ediyorlar. Ancak Fransız ailelerin farklı bir disiplin felsefeleri var.
Fransızların sürekli uyguladığı kurallar ve koydukları sınırlar, çocukların kendini güvende hissetmelerini sağlıyor. Fransız aileler, net sınırların, bir çocuğun kendini daha mutlu ve güvende hissetmesini sağladığına inanıyorlar. Bu benim bir terapist ve anne olarak yaşadığım kişisel deneyimlerimle de oldukça bağdaşan bir düşünce. Ve son olarak Fransız aileler, “hayır” kelimesini duymanın, çocukları “kendi arzularının tiranlığından” kurtardığına inanıyorlar.
Çocuklarla çalışan bir terapist olarak şunu artık çok anlaşılır buluyorum: Fransız çocuklar davranışlarını kontrol etmek için ilaçlara ihtiyaç duymuyorlar, çünkü kendilerini kontrol etmeyi zaten çok küçük yaşlarda öğrenmiş oluyorlar. Çocuklar kuralların çok iyi anlaşıldığı ailelerde büyüyorlar. Ortada net bir aile hiyerarşisi bulunuyor. Druckerman’ın tanımladığı gibi Fransız ailelerinde ebeveynler kararlı ve kesin bir şekilde çocuklarının sorumluluğunu alıyorlar ve yönetimi ellerinde bulunduruyorlar. Amerikan aile tarzında ise durum genellikle tam tersi oluyor.

http://www.egitimpedia.com/fransiz-cocuklarda-dehb-neden-daha-az-goruluyor/

Neden Anaokullarındaki Tipik El İşi Faaliyetleri Zaman Kaybıdır?




Erika Christakis, bir toplantı sırasında bir çift gözün kendisini izlediğini fark eder. Daha doğrusu, kâğıttan kesilmiş, kocaman bir çift gözdür ona bakan. Toplantı yaptığı kadının iki yaşındaki çocuğunun yaptığı kâğıt panda, Christakis’in dikkatini çeker. Küçük Olmanın Önemi – Anaokulu Çocukları Yetişkinlerden Gerçekten Ne İster isimli yeni kitabında, “Bir yetişkin tarafından yapılmış gibi duran bir hayvandı” diye yazıyor Christakis.

Meselenin panda da değil, genel olarak okul öncesi öğrencilerine yaptırılan el işi faaliyetlerinde olduğunu düşünen Christakis, pamuktan yapılan kardan adamlara, kâğıt tabaklardan yapılan tavşanlara ve artık bir klasik halini almış el çizimlerinden yapılan çiçeklere itiraz ediyor. Ona göre tüm bu faaliyetler, yaratım sürecinin üzerinde fazla durmazken ortaya çıkan ürüne yoğunlaşıyor, böylece genellikle anne-babaların buzdolabının kapağına asabilecekleri bir çalışmayla sonuçlanıyor. Oysa bu gelişim evresindeki çocuklar için faydalı olan şey boya, kil ve pastel boyalarla oynamaktır; öğretmenlerinin önceden hazırladığı parçaları bir araya getirerek ortaya bir şeyler yapmalarının onlara çok az faydası dokunur.
Bu, bazı okul öncesi velileri arasında – özellikle “önemli olan süreçtir, ürün değil” felsefesini benimsemiş olanlar – tartışmalı bir konu haline geldi. Bugün okul öncesi çocuklar için “süreç sanatı” fikirlerine ayrılmış pek çok Pinterest sayfası ya da blog gönderisi görebilirsiniz. “El işi faaliyeti” ve “süreç sanatı” arasındaki ana fark, süreç sanatında projeyi tamamlamanın “doğru” bir yolunun olmaması. Örneğin çocuk pamuktan yaptığı kardan adamın gözlerini,  kendi sanatsal seçimlerini yapıp kendini özgürce ifade ettiği sürece istediği yere yerleştirebilir.

Christakis, bu zihniyet değişikliğinin, okul öncesi çocukların yaratıcı çalışmalar yapması için doğru bir adım olduğunu düşünse de, bu tür el işi faaliyetlerinin bile hala eski kalıplara sıkışıp kaldığını ve çok da ileriye gidemediğini de belirtiyor. Çünkü “ürün değil süreç” fikri, çocuklara gereğinden çok daha fazla yönerge verdiğinizde yine başarısızlığa uğruyor. Bu yüzden çalışmaya katılanlar için her zaman faydalı – ya da hatta eğlenceli – olmayabiliyor. Pek çok sınıfta “süreç sanatı” el işi faaliyetinin sıkıcı bir taklidine dönüşebiliyor.

Christakis bu durumu şöyle anlatıyor:

Şunu düşünün: Top şeklinde bir strafordan ve öğretmeniniz tarafından kesilmiş birkaç pembe taç yaprağından süslü bir çiçek yapacaksınız. “Sayılara göre boyama” çalışmasının yönergelerinden farklı bir şey yaptığınız için ve mahcup olmayacağınızdan emin olmak için biraz yardım almak istemez miydiniz? Çocuklar her şeyin farkındadır, onları kandıramazsınız. Ortaya çıkardıkları ürünün, diğerlerininki kadar iyi görünmediğini gayet iyi bilirler. Ve bu kadar sığ bir “ürün değil süreç” taklidi bir çalışma, küçük çocukların kendilerinden utanmalarına ya da rahatsız olmalarına sebep olur.

Yıllardır çocuklara tipik faaliyetler yaptırıp duran öğretmenlerle ebeveynlerin yine benzer projelere yönelmesi son derece anlaşılır aslında. Birincisi, bu faaliyetler öğretmenlerin her çocuğun dikkat aralığı (çocukların ne kadar süreyle oturup yönergeleri dinlediği) ya da bilişsel gelişimleri (çalışmalarının düzgünlüğünden ince motor becerilerini nasıl kullandıkları) hakkında fikir edinmelerinin verimli bir yoludur.

Ancak, eşit derecede önemli başka gelişim göstergeleri de var, örneğin sosyal ve duygusal beceriler gibi. Bunlar, el izinden hindi çizmek gibi el işi faaliyetleri sırasında tamamen gözden kaçırılmış oluyor. Christakis, bir çocuğun diğer çocuklarla birlikte bir oyun evi ya da kale kurması gibi yaratıcı bir çalışma sırasında ortaya çıkan zengin ve kendini ifade eden bir dil içinde, bu tür gelişimlerin göstergelerinin bulunduğunu söylüyor.

Bunun aksine, araştırmalara göre yönergelerle yapılan “yaratıcı” faaliyetlerde, bu tür bir kendini ifade mümkün olmuyor. Bunun sonucu olarak da, “inatla hindi çizdirdiğimiz bu küçük ruhları pek anlayamıyoruz” diyor Christakis. “İster hindi, ister panda olsun, insanların duvarlarına gururla astıkları bu çalışmalarda, çocuk elinden çıkmış ya da çocuk emeği hissini pek alamazsınız”

Christakis aynı zamanda, anaokulu yaş grubunda yürütülecek olan sanat projelerinde “ürün değil süreç” felsefesinin daha ciddiye alınması ve öğrencilerin her gün çantalarında yaptıkları bir şeyle eve dönmelerindense, onlara beceri kazandırılmasına daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğini söylüyor. Çocuklara kâğıt bir tabaktan ve önceden karıştırılmış boyalardan ay çiçeği çalışması yaptırmak yerine örneğin kil gibi gerçek sanat malzemelerinin nasıl kullanıldığı öğretilebilir. Christakis kendi sınıfı olana kadar bunun gerçekten işe yarayacağından emin değilmiş ama sonra fikrini değiştirmiş. “Bir öğretmenin sınıfına kili kullanmayı, kile şekil vermeyi, az ya da çok su ekleyerek kili kurumadan saklamayı öğrettiğini düşünün” diyor.

Bu aynı zamanda çocukları ciddiye almanın ve okuryazarlık öncesi dönemdeki çocuklar için sanatın özellikle çok önemli olduğu gerçeğini tam anlamıyla hayata geçirmenin de bir yolu. “Henüz okuma yazma bilmeyen çocuklar için sanatsal ifade, hangisi daha doğru ya da değerli diye tartışılabilecek bir alan değil” diyor Christakis.

Bu alıştırmanın amacı çocuklara kilden timsahlar ya da kilden kahve kupaları yapmayı öğretmek değil. Amaç, çocuklara, yeni bir durumla karşılaştıklarında uygulayabilecekleri, tahmin edilebilir bir bilişsel akışı öğretmek: Gözlem yap, sorgula, keşfet, üzerine düşün. Tekrar et. Çocuklar sadece malzemelerin içinde dalmayı değil, ona saygı göstermeyi de öğrenirler. Kilin – daha önce hiç görmemiş olmalarına rağmen – başka bir şeyi temsil etmek için kullanabilecekleri bir malzeme olduğunu öğrenirler. Erken yaşlar için çok önemli bir gelişimdir bu.

Okul öncesi öğrencileri için bu el işi faaliyetlerinin ısrarla sürdürülmesinin önemli başka bir sebebi daha bulunuyor: Ortaya çıkan ürün, ebeveynlerin çocuklarının bütün gün okulda ne yaptıklarına dair hemen bir fikir edinmesini kolaylaştırıyor, böylece öğretmenler de kendilerinin ne yaptığını gösterme fırsatı bulmuş oluyorlar. “Öğretmenler, ortaya çıkardıkları ürünlere göre değerlendirildiklerini biliyorlar” diyor Christakis. “Bu yüzden, ‘Michael’ın maviyle yeşil boyayı karıştırıp ortaya yeni bir renk çıktığını görünce çok heyecanlandığını fark ettim’ demektense, ‘İşte bugün birlikte balkabağından yaptığımız Cadılar Bayramı Feneri’ demek daha kolay geliyor onlara.”

Belki bu yüzden de buradaki asıl mesele, ürünün çok önemli olmasıdır. Günün sonunda çocuk eve yine de bir ürünle gidiyor, elinde kendisinin yaptığı somut bir şey oluyor. Çocuklar size o gün ne yaptıklarını gösterecek bir şey vermek zorunda hissediyorlar kendilerini. Böylece, Christakis’e göre, yaratıcı çalışmalar konusundaki okul öncesi eğitim yaklaşımında anlamlı bir değişiklik yapmanın “ilk adımı” olarak, ebeveynler çocuklarına o gün okulda ne yaptıklarını sormaktan vazgeçmeliler. İki, üç ya da dört yaşındaki çocuklar, yetişkinlerin üretkenlik kültürüyle yönlendirilemeyecek kadar küçükler.

http://www.egitimpedia.com/neden-anaokullarindaki-el-isi-faaliyetleri-zaman-kaybidir/

Çocuklara güneş gözlüğü alırken dikkat


İlerleyen yaşlardaki cilt ve göz sorunlarının ortaya çıkmasında çocukluk ve gençlik döneminde maruz kalınan ultraviyole ışınları önemli rol oynuyor. Bu nedenle özellikle çocuklara güneş gözlüğü seçerken bazı noktalara özel önem göstermek gerekiyor.

Sağlıklı bir yaşam için gerekli olan güneş ışığına aşırı miktarda ve uygun olmayan koşullarda maruz kalındığında sağlığı ve hatta yaşamı tehdit eden sorunlar ortaya çıkabilir. Güneş ışınlarına aşırı maruziyetin gözleri de olumsuz etkilediğini belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Tuğrul Altan, özellikle çocuklarda güneş gözlüğü seçerken dikkat edilmesi gereken noktaları anlattı.

DENİZ KENARINDA PÜR DİKKAT!

Atmosfer kirliliği nedeniyle ozon tabakasında oluşan hasarlar günümüzde daha fazla zararlı güneş ışığının bize ulaşmasına neden oluyor. Bu zararlı ışınların başında kısa dalga boylu ultraviyole (mor ötesi) geliyor. Bu ışınların yüzde 95’i daha düşük enerjili olan UVA, kalan kısmı da daha yüksek enerjili UVB. 

UVA daha derine ulaşırken UVB’nin daha yüzeysel etkili olduğunu belirten Doç. Dr. Tuğrul Altan, “Bu ışınlar etkiledikleri vücut bölgesinde proteinler ve DNA üzerinde olumsuz etki yapar. Bu etki temas süresiyle artar ve zamanla birikir. Ultraviyole ışınlarının en güçlü olduğu durumlar yeryüzüne dik olarak ulaştığı yaz mevsimi, yansıyan ışığın fazla olduğu deniz kenarı, karla kaplı bölgeler veya yüksek rakımlı yerlerdir” dedi.

SİPERLİ ŞAPKA DA ÖNEMLİ

Çalışmalar; ilerleyen yaşlardaki cilt ve göz sorunlarının ortaya çıkmasında çocukluk ve gençlik döneminde maruz kalınan ultraviyole ışınlarının rolünü ortaya koyuyor. Gözle ilgili en önemli iki hastalık grubunun katarakt ve yaşa bağlı maküla dejeneresansı olduğunu dile getiren Dr. Altan, çocukların ve gençlerin, erişkinlere göre zamanlarının daha büyük kısmını açık havada geçirdiklerine dikkat çekerek şöyle konuştu: 

“Yaşamı boyunca maruz kalınan ultraviyole ışınlarının yüzde 50’ye yakın kısmının ilk 18 yaşta olduğu ifade edilir. Bu nedenle çocuklarda cildin olduğu kadar gözlerin de güneş ışınlarından korunması önemlidir. Direkt güneş ışınlarından korunmanın en iyi yolu siperli şapka kullanmaktır. Geniş siperli şapka göze ulaşan ışınların yarısını engeller. Fakat ışınların yoğun olduğu, yansıyan ışın miktarının fazla olduğu sahillerde ve karlı ortamlarda mutlaka güneş gözlükleri kullanılmalıdır. Ayrıca güneş ışınlarının dik olarak geldiği 10 ve 16 saatleri arasında güneşe maruz kalmamak istenmeyen etkileri en aza indirecektir.”

KIZARIKLIK VE YANMA YAPABİLİR

Güneşin göz üzerindeki etkilerine dikkat çeken Altan, UVB’nin gözkapaklarında kızarıklık ve yanmaya neden olabildiğini, ileri yaşlarda güneş lekeleri, cilt kırışıklıkları gibi iyi huylu değişiklikler veya kanseröz yapıların da görülebildiğini söyledi:

“UVB gözün en dış saydam tabakası olan kornea tarafından tamamıyla bloke edilir. Korneayı geçen, lens ve retina üzerine etki eden UVA’dır. UVB’ye uzun süre maruz kalmak kornea yüzeyinde hasara ve geçici de olsa ağrılı görme kaybına neden olur. Bu durum korumasız kayak yapan kişilerde ve kaynakçılarda sık görülür. UVA ise korneadan geçerek göz merceği (lens) ve gözün sinir tabakası (retina) üzerine etki gösterir.”

ÇOCUKLARA GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ ALIRKEN BUNLARA DİKKAT EDİN

Doç. Dr. Tuğrul Altan, çocuğa güneş gözlüğü aylırken göz önünde bulundurulması gereken noktaları ise şöyle sıraladı:

• Camı kırılmaya dirençli olmalıdır. Polikarbonattan yapılmış camlar diğer organik reçinelerden kırılmaya 10 kat daha dayanıklıdır.
• Yüzde 100’e yakın UVA filtreli olmalıdır. Polikarbonat yapısı gereği UVA’yı yüzde 100’e yakın bloke ederken diğer organik camlarda kaplama gereklidir. 
• Çerçeve de kırılmayan metaryelden üretilmiş olmalıdır.
• Çerçeve yüzü tamamen saran tipte olmalıdır.
• Gözlüğün düşmesini engellemek için meteşesi yaylı olmalı veya arkadan elastik bir bantla tutturulmalıdır. 
• ‘Ucuz’ gözlüklerden kaçınılmalıdır. ABD’de camı yüzde 100 UV filtreli olmasına rağmen çerçeve boyasında yüksek oranda kurşun içerdiği saptanan market gözlükleri piyasadan toplatılmıştır. Çocuk ciltlerinin ince olduğu ve toksik maddeleri çok daha kolay emebileceği unutulmamalıdır.

http://www.ntv.com.tr/saglik/cocuklara-gunes-gozlugu-alirken-dikkat,Y6gJC-I5KEWwc9nZXt6uxg