16 Mayıs 2018 Çarşamba

Günümüzün sorunu: Endokrin Bozucular


Vücudumuzdaki hemen her fonksiyon ve ruh halimizdeki değişimler, iç salgı (endokrin) bezlerinden salgılanan hormonlar sayesinde gerçekleşir. Herhangi bir sebepten bozulan salgı sistemi ise günümüzde giderek daha sık karşılaştığımız metabolizma hastalıklarının başlıca sebebi.

 Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Nesibe Andıran, günlük hayatımızda sürekli kullandığımız pek çok üründe, salgı sistemini bozan "endokrin bozucular" bulunduğuna dikkat çekerek, çocuklarını bu zararlılardan korumaları konusunda aileleri uyardı.
Endokrin Sistem Nedir?
İç salgı bezlerinin oluşturduğu sistem, endokrin sistem olarak adlandırılır. İç salgı bezleri üreme, büyüme, gelişme gibi hayati öneme sahip metabolizma olaylarının gerçekleşmesini sağlayan hormonları üretir ve salgılar. Hormonlar vücudumuzdaki biyolojik olaylarla birlikte duygusal ve tepkisel davranışlarımızı, yani psikolojimizi de yönetir. Hipotalamus, hipofiz, tiroid, paratiroid, pankreas, yumurtalıklar, böbrek üstü bezi endokrin sistemi oluşturan salgı bezlerinden bir kısmıdır.  .
Endokrin Bozucular
Salgı bezlerinin işleyişini bozan, hormonlar ve sistemin fonksiyonlarını değiştiren kimyasallar "endokrin bozucu" olarak tanımlanır. Bu kimyasallar çoğunlukla endüstriyel olarak üretilen sentetik ürünlerdir ama doğada da bulunabilirler. Doğal endokrin bozucular dokularda birikmediği ve vücuttan kolayca atıldığı için kalıcı hasara sebep olmazlar. Fakat sentetik endokrin bozucular dokularda birikir, organizmanın gen yapısını bozar, kalıcı ve nesilden nesle aktarılan hasarlara sebep olurlar.
Endokrin bozucuların vücutta yarattığı tahribatın boyutları, onlarla hayatımızın hangi döneminde karşılaştığımızla yakından ilgilidir. En büyük ve kalıcı tahribat, bebek anne karnındayken meydana gelir. Etkilenme süresi ve dozu arttıkça tahribatın boyutları da artar. Yani, bu zararlı sentetik kimyasallarla ne kadar geç karşılaşırsak, endokrin hastalıklardan korunma şansımız o kadar yüksek olur. Günlük hayatımızda sürekli olarak kullandığımız ürünler ve hatta yiyeceklerimiz zararlı kimyasal maddeler içerebilir. Üstelik bunların çoğunu çok sık ve sıradan eşyalar olarak, çocuklarımızın oyuncakları, giysileri, kırtasiye malzemeleri, kişisel (şampuan, parfüm, duş jeli, krem….) ya da çevre temizliğinde ya da mutfaklarımızda kullanıyor, hormonlarla/kimyasallarla yetiştirilen bitkisel ve hayvansal gıdalarla, hatta soluyarak alıyoruz. Çocuklarda gelişme bozukluklarına, erken ergenliğe, obeziteye, kısırlığa, çeşitli kanserlere, diyabete, hiperaktiviteye sebep olabileceği gösterilen endokrin bozucu kimyasallar, maalesef bize ve sevdiklerimize sandığımızdan çok daha yakın. 
Son yıllarda endokrin hastalıklardaki artış ve rastlanma yaşının da giderek küçülmesi mutlaka dikkatinizi çekmiştir. Eskiden "yaşlı" insanları ilgilendirdiğini düşündüğümüz pek çok hastalık bugün artık küçük çocuklar için de birer tehlike olarak karşımızda duruyor. Şüphesiz bunun en önemli sebebi, beslenme alışkanlıklarımız ve yaşam tarzımızla doğadan giderek uzaklaşmamız. Bugünden sonra -belki bizim için geç olabilir ama- endokrin bozuculardan uzak durmalarını sağlayarak çocuklarımızın ve torunlarımızın sağlıklı bir hayat yaşamalarını sağlayabiliriz.

http://www.milliyet.com.tr/gunumuzun-sorunu-endokrin-pembenar-detay-cocuksagligi-2626842/
 

12 Mayıs 2018 Cumartesi

ÖZEL EĞİTİM İHTİYACI OLAN ÖĞRENCİLERE YÖNELİK YENİ ÖĞRETİM PROGRAMLARI HAZIRLANDI

http://orgm.meb.gov.tr/dosyalar/progindex.html

Programa yukarıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

Erken çocukluk ve okul öncesi dönemi için 2, orta ve ağır zihinsel engeli ve otistik öğrencilere yönelik 29, görme engelli çocuklara özel 3 olmak üzere 34 öğretim programı hazırlandı.


Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile TÜBİTAK Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezince özel eğitim ihtiyacı olan öğrencilere yönelik öğretim programları hazırlandı.

Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Celil Güngör, özel eğitim programlarının tanıtım toplantısında, 2 yıllık bir çalışma sonucunda, bu eğitime ihtiyaç duyan öğrencilere yönelik programlar hazırlandığını belirterek, emeği geçenlere teşekkür etti.

Programların uygulanmasının önemine işaret eden Güngör, "Bundan sonra programların uygulanma aşamasını takip etmemiz, öğretmenlerimizin bu konudaki eğitimi ve duyarlılıklarını geliştirmemiz gerekiyor." dedi.

Güngör, özel eğitim öğretmenlerinin yeniliğe açık olduklarını ifade ederek, hazırlanan programların uygulanmasında zorluk çekeceklerini düşünmediğini söyledi.

Programların, özel eğitim okullarındaki eğitim ve öğretimin boyutunu ve niteliğini değiştireceğini belirten Güngör, bu okulların özel eğitim materyallerini de yenilediklerini kaydetti.

TÜBİTAK ULAKBİM Müdürü Mirat Satoğlu da özel eğitim alanında nitelikli, uygun ve erişilebilir eğitim hizmetinin sunulmasının önemine değindi.

Öğretim programının eğitim materyallerini geliştirme çalışmalarını yürüttüklerini söyleyen Satoğlu, programı geliştirme çalışmaları kapsamında, bireysel farklılıklar ve ihtiyaçlar için akademisyenlerden destek aldıklarını anlattı.

OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARA YÖNELİK PROGRAMLAR DA HAZIRLANDI

Toplantıda, erken çocukluk (0-36 ay) ve okul öncesi (37-78 ay) için 2, orta ve ağır zihinsel engeli ve otizm spektrum bozukluğu olan öğrencilere yönelik 29 ve görme engelli çocuklara özel 3 olmak üzere hazırlanan 34 öğretim programı tanıtıldı.

Erken çocukluk ve okul öncesi dönemi için hazırlanan programlarda, bilişsel gelişim, alıcı dil gelişim, ifade edici dil gelişim, kaba motor gelişim, ince motor gelişim, sosyal duygusal gelişim ve uyumsal beceriler gelişim alanları bulunuyor.

Orta ve ağır zihinsel engeli ve otistik öğrencilere yönelik hazırlanan programlar, matematik, hayat bilgisi, günlük yaşam becerileri, bağımsız yaşam becerileri, görsel sanatlar ve el becerileri, müzik ve oyun, iletişim ve sosyal beceriler, beslenme, sağlık ve güvenlik, okuma yazma derslerini içeriyor.

Görme engelli öğrenciler için hazırlanan programlar da beden eğitimi ve spor derslerini kapsıyor.
https://www.ntv.com.tr/egitim/ozel-ogrencilere-yonelik-programlar-yenilendi,GJa2PQN7ZEuD5QHjPEvUdw

6 Mayıs 2018 Pazar

SAĞ-SOL ELİ KULLANMA TERCİHİ ANNE KARNINDA BAŞLIYOR

solaklık ile ilgili görsel sonucu
SAĞ-SOL ELİ KULLANMA TERCİHİ ANNE KARNINDA BAŞLIYOR

Ultrason taramalarına göre sağ ve sol eli kullanma tercihi, hamileliğin sekizinci haftasında başlıyor. Daha önce bir kişinin hangi elini kullandığında beynin sağ ve sol lobundaki gensel farklılıkların etkili olduğu düşünülüyordu. Ancak geçen yıl, hamileliğin sekizinci ile onikinci haftasında omurilik genlerini analiz eden Almanyadaki Ruhr-Universitat Bochum araştırmacıları, el kullanımındaki tercihin omurilikte olduğunu düşünüyorlar. Kol ve el hareketleri beyindeki motor korteks aracılığıyla başlatılır ve bu da omuriliğe bir sinyal gönderir. Bu komutayı bir harekete dönüştürür. Ancak motor korteks omuriliğe bağlı değil ve el tercihi herhangi bir bağlantı oluşmadan önce yapılıyor. Bu nedenle araştırmacılar artık el kullanımı seçiminin omurgada karar verildiğine inanıyor. Şubat 2017’de eLife dergisinde yayınlanan ve Alman Araştırma Vakfı tarafından finanse edilen araştırma şunları sonucuna vardı: Bu sonuçlar hemisferik eşitsizlik nedeni anlayışımızı temel olarak değiştirdi. Araştırmacılar, kol ve bacak hareketlerini kontrol eden omurilik bölmelerinde sekizinci haftada belirginleşen sağ-sol farkları tespit etti. Araştırma sonuçları, özel öğretim görevlisi Dr. Sebastian Ocklenburg, Judith Schmitz ve Profesör Doktor Onur Güntürkün tarafından bir ekip tarafından derlendi. Ekip, sonuçlara ulaşmak için Hollanda ve Güney Afrika’daki meslektaşları ile birlikte çalıştı.

Yazının tamamı: http://www.hurriyetaile.com/bebek/bebek-sagligi/sag-sol-eli-kullanma-tercihi-anne-karninda-basliyor_25174.html?utm_source=copy-paste&utm_medium=copy-paste&utm_campaign=copy-paste-with-url