6 Temmuz 2014 Pazar

Balık problem çözüyor


 


Yıldızı her zaman parlayan besinlerden biri olan balık, erişkinler kadar bebek ve çocukların beslenmesinde de büyük önem taşıyor.

eriskin psikiyatri cocuk psikiyatrisi cocuk aile iletisimi 0 6 yas gelisimi ve egitimi  Balık problem çözüyorBalık eti, tavuk eti ve hindi eti gibi kümes hayvanlarının etleriyle birlikte beyaz et olarak tanınır. Haftada 2-3 kez balık tüketilmesi erişkinleri ve bebekleri pek çok hastalıktan korur. Araştırmalar balık tüketiminin prematüre bebeklerde görme keskinliği gelişimini hızlandırdığını göstermiştir. Ayrıca 9-10 aylık bebeklerde problem çözme yeteneğini de artırdığı belirlenmiştir. Bebeğinize balık vermeden önce doktorunuza danışmanız önemli. Çünkü balık alerjik bir yiyecek ve çocuğunuzun alerji geçmişi varsa buna dikkat etmeniz gerekebilir. Tüm balıklarda, 100 gramında 18 ile 22 gram arasında protein vardır. Ancak, balıklar arasında yağ oranı çok değişir. Yağlı balıklarda 20 ile 25 grama kadar çıkan yağ, az yağlılarda 1 ile 5 grama kadar düşer. Besin değeri açısından, aynı miktar ağırlıkta balıklarla etleri karşılaştıracak olursak fazla yağlı balıklar hariç, balıklarda kalori daha düşüktür.

ÇOCUK GELİŞİMİ HAKKINDA HER ŞEY

Özellikle yağsız balığın sindirim çok daha kolaydır.Balıklarda protein miktarı hemen hemen aynıdır.Balıklar kanda kolesterin seviyesini düşürür. Böylece, damar sertliği (arterioskleroz) olanlara tavsiye edilir.Etlere göre, balıklar bol fosfor ve iyot kaynağıdır. Ayrıca balıklarda, A, D ve B vitaminleri bulunur.Madem balık bu kadar kıymetli bir besin o zaman, sağlıklı beslenmek için ne kadar balık tüketmeliyiz? Bir yetişkinin haftada en az 300 gram ve üzeri balık tüketmesi gerekmektedir. Denizlerde oluşan kirlilik nedeniyle avcılık yoluyla yakalanan balıklarda (bazı bölgelerde) ağır metaller olması mümkündür. Bu endişe ile hamile bayanlar kesinlikle kontrollü ortamda üretilen kültür balıklarını veya temiz alandan yakalandığını bildikleri doğal balıkları tüketmelidir.

Çocuklarımızın sağlıklı kemik ve zihinsel gelişimi için anne karnından başlayarak balık ile beslenmelerini özen göstermeliyiz. Özellikle çocuğun kemik ve zihinsel gelişimini tamamladığı ilk 6 yaşa kadar ki dönemde mutlaka düzenli olarak balık yedirmeliyiz.

Önemli noktalardan biri de balık protein,Omega-3 ve D vitamini yönünden muhteşem besin kaynağıdır. Balık vücutta çok az bulunan vücuda fazlaca faydalı maddeler olan eser elementler açısından da önemli bir besin kaynağıdır. İçerdiği fosfor, sülfür, vanadyum gibi mineraller sayesinde büyümeyi ve dokuların iyileşmesini sağlar. Sağlıklı dişetleri ve diş yapısı oluşmasına katkıda bulunur.

Balıkta bulunan en değerli kaynak OMEGA 3’tür.Vücudun omega-3 yağ asidine ihtiyacı daha anne karnında başlar, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık boyunca bu ihtiyaç devam eder.Balık en önemli doğal Omega 3 kaynağıdır. Omega 3 yağ asidi, vücut için gerekli olup insan vücudunda üretilemez. İnsan beslenmesinde yer alan önemli omega-3 bağı ihtiva eden yağ asitleri olarak linolenik asit, eikosapentaenoik asit (EPA), ve dokosaheksaenoik asit (DHA) sayılabilir. Omega 3 Soğuk sularda yaşayan yağlı balıklar (somon balığı), Orkinos tipi ton balığı, uskumru, sardalya, hamsi gibi… balıklarda bulunur. Omega 3 yağ asitlerinin faydalarından söz edecek olursak;

Omega-3 yağ asitleri sayesinde; Trigliseritler ve kolesterol düşer, böylece ateroskleroz ve buna bağlı kalp hastalıkları, kalp krizi ve AKUT inme riski azalır,Bağışıklık sistemi güçlenir,Kansere karşı koruma sağlanır,Beyin, retina, sperm, cilt hücreleri güçlenir,İnsülin kullanımını artar (diyabet için faydalı),Kanı inceltir ve akışını kolaylaştırır, kanın pıhtılaşmasını önler.

MİLLİYET

Duygusal şiddet araştırılıyor

 

 

Aile içinde 0-8 yaş arasındaki çocukların yaklaşık yüzde 70′ine düşük düzey duygusal şiddet uygulanıyor.
Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Psikoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Serra Müderrisoğlu, ?yaptıkları araştırmaya göre, aile içinde 0-8 yaş arasındaki çocukların yaklaşık yüzde 70′ine düşük düzey duygusal şiddet uygulandığını söyledi.

BÜ, Hümanist Büro, Frekans Araştırma Şirketi ve Bernard Van Leer Vakfı işbirliğiyle düzenlenen “Aile Çocuk Şiddet” başlıklı konferans, BÜ Albert Long Hall salonunda yapıldı.
Konferansta, “Türkiye’de 0-8 Yaş Arası Çocuğa Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması”nın sonuçlarını açıklayan Müderrisoğlu, anketin 26 ilde yapıldığını kaydetti. Müderrisoğlu, 4 bin 101 katılımcıyla yapılan çalışmanın, kent ve kır kesiminden kişilerin evlerine anketörlerle gidilerek gerçekleştirildiğini anlattı.
Araştırma sonuçlarının Türkiye’ye dair bir resmi gösterdiğini düşündüklerini kaydeden Müderrisoğlu, ailenin demografik özellikleri, maddi durum, ebeveyn ruh sağlığı, geçmiş şiddet deneyimi, şiddet tanıklığı olduğunda müdahale gibi konuların anket kapsamında yer aldığını ifade etti.
Müderrisoğlu, ebeveynlerin uyguladığı şiddetin ise dolaylı olarak sorulduğunu vurguladı.
Araştırmaya katılanların 3 bin 29′unun kadın, bin 72′sinin erkek olduğunu belirten Müderrisoğlu, annelerin yaş ortalamasının 32, babaların yaş ortalamasının ise 36 olduğunu kaydetti.
Müderrisoğlu, genellikle eğitim düzeylerinin annelerde 7, babalarda ise 8 yıl olduğunu, çocukların 0-24 ay, 25-60 ay ve 61-96 ay olarak sınıflandırıldığını anlatarak, araştırmada ebeveynlerin çocuğa uyguladığı şiddet sıklığı, ihmal, duygusal ve fiziksel şiddet konularının ele alındığını söyledi.
Şiddete yönelik bulgulara bakıldığını ve sonuçların Türkiye’deki çocuklara ilişkin şiddeti gözler önüne serdiğini aktaran Müderrisoğlu, şöyle devam etti:
“Araştırmada hem fiziksel hem de duygusal şiddeti iki ayrı düzeye böldük. Düşük düzey duygusal veya fiziksel şiddet, ne yazık ki toplumda çok olağan karşılanan ve aslında şiddet gibi görülmeyen haller. Düşük düzey duygusal şiddette çocuğa bağırmak, azarlamak, istediği bir şeyi yapmaktan men etmek, cezalandırmak, ihtiyaçlarını görmemek gibi şeyler var. Yüksek düzey duygusal şiddette ise çocuğa hakaret ederek, onun varlığına dair çok ciddi tehditlerin olduğu, evden atmak gibi ağırlaştırılmış bir duygusal şiddetin var olduğu durumları saptadık. Aile içinde 0-8 yaş arasındaki çocukların yaklaşık yüzde 70′ine düşük düzey duygusal şiddet uygulanıyor.”
Müderrisoğlu, araştırmada yüksek düzey duygusal şiddet oranının yüzde 4 olarak belirlendiğini kaydederek, şöyle devam etti:
“Ebeveynlerin uyguladığı fiziksel şiddete baktığımız zaman, düşük düzey fiziksel şiddet (tokat atmak, kulağını çekmek, terlik fırlatmak) yüzde 23 civarındadır. 0-8 yaş arasında ağırlaştırılmış fiziksel şiddetin (bir cisimle, bıçakla, tehdit etmek, yaralamak, yakmak gibi) oranı da yüzde 1 olarak saptandı. Neden şiddet uygulanıyor? Duygusal şiddet söz konusu olduğunda işe yaradığı düşünülüyor. Ebeveynlerin kendilerini kontrol edemedikleri görülüyor. Daha olumlu ebeveynlik için eğitim önemli.”

ÇOCUKLARI KORUYAN YASALARIN ÖNEMİ
Dünya Sağlık Örgütü Şiddet Önleme Programı’ndan Dr. Dinesh Sethi de Avrupa ülkelerinde çocuğa yönelik şiddetle ilgili araştırma sonuçlarına ilişkin bilgi verdi.

Sethi, yapılan araştırmalara göre Avrupa’da 44 milyon çocuğun cinsel istismara maruz kaldığını söyledi. Sethi, Arnavutluk, Litvanya, Letonya, Türkiye ve Rusya gibi ülkelere bakıldığında, çocuklara kötü muamele, şiddet ve fiziksel istismarın nedenleri arasında maddi sıkıntı, aile üyelerinden birinin alkolik olması ya da uyuşturucu kullanması gibi farklı risk faktörlerinin yer aldığını anlattı.
Dinesh Sethi, “İsveç, 1979′da kurumsal cezayı getirmiş ilk ülke oldu. Çok sayıda ebeveyn cezalandırıldı. İnsanlar düşünce biçimlerini değiştirdi. Fiziksel olarak disipline etmek değil, sözlerle onları disipline edebiliriz” dedi.
Avrupa’da 43 ülkede kanıta dayalı önleme programlarında ailelere eğitimler verildiğini ifade eden Sethi, “Aileleri suçlamak yerine daha iyi ebeveyn olmaları için desteklemek gerekir. Kötü muamele görmüş çocuklarda davranış ve zihinsel sağlık problemleri ortaya çıkıyor. Bunların önlenebileceğini görüyoruz. Eğer çocukları koruyan güçlü yasalar varsa olumlu adımlar atılıyor” ifadelerini kullandı.
Konferansta, “Çocuğa Yönelik Şiddetle Mücadele Stratejileri” ve “Türkiye’de Çocuğa Yönelik Şiddetin Önlenmesine Yönelik Çalışmalar ve İşbirliği Olanakları” da ele alındı.
A.A

Çocuklarda şaşılık ihmale gelmez


 
 
 
Şaşılık, tek başına önemli bir rahatsızlık olduğu gibi, başka göz sorunlarıyla birlikte sonucu değişebilir. Çocuklarda şaşılık ihmale gelmez!
İleri yaşlarda başlayan şaşılıklar hem estetik bir kusur hem de çift görmeye neden olarak rahatsızlık yaratırken, çocukluk çağında başlayan şaşılıklar ayrıca binoküler görme gelişimini bozuyor. Liv Hospital Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Acun Gezer, bu bakımdan çocuklarda şaşılığın mümkün olduğunca erken yaşta saptanması ve tedavi edilmesinin çok önemli olduğunu vurguluyor.
Dosyaları bilgisayarınıza yükleyebilmek için lütfen üzerine tıklayınız:
ÇOCUKLARDA ŞAŞILIK İHMALE GELMEZŞaşılık, tek başına önemli bir rahatsızlık olduğu gibi, başka göz sorunlarıyla birlikte sonucu değişebilir. İleri yaşlarda başlayan şaşılıklar hem estetik bir kusur hem de çift görmeye neden olarak rahatsızlık yaratırken, çocukluk çağında başlayan şaşılıklar ayrıca binoküler görme gelişimini bozuyor. Liv Hospital Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Acun Gezer, bu bakımdan çocuklarda şaşılığın mümkün olduğunca erken yaşta saptanması ve tedavi edilmesinin çok önemli olduğunu vurguluyor.
ERKEN TEŞHİS TEDAVİYİ KOLAYLAŞTIRIYOR
Binoküler görmenin gelişimi 10-12 yaşa kadar sürüyor ve sonrasında beynin diğer birçok fonksiyonu gibi gelişimini tamamlıyor. Prof. Dr. Acun Gezer, 10-12 yaşına kadar çocuklarda ortaya çıkabilecek göz sorunlarının ambliopiye yol açabileceğini belirtiyor. Şaşılık da çocuklarda ambliopiye yol açan sorunların başında geliyor. Bu bakımdan çocuklarda şaşılığın mümkün olduğunca erken yaşta saptanması, tedavi edilmesi, estetik ve psikososyal yararlarından çok binoküler görme gelişimi açısından büyük önem taşıyor. Prof. Dr. Acun Gezer, “Gözlerde kayma olduğunu saptamak çok kolaymış gibi görünse de dış görünüm aldatıcı olabildiği için çoğu zaman şüphede kalınabilir. Şaşılığın saptanması ve tedaviye başlanmasında gösterilecek tereddüt ve gecikmeler çocukta ileride telafisi mümkün olmayan görme kayıplarına yol açabilir” diyor.
GÖZLÜK VE ORTOPTİK TEDAVİ
Prof. Dr. Acun Gezer, en riskli şaşılık türlerinden birinin çocuk doğduktan sonra ilk 6 ay içinde başlayan erken şaşılıklar olduğunu belirtiyor. Prof. Dr. Acun Gezer, genellikle başka bir göz sorunu olmaksızın görülen bu tür kaymalarda tedavide gecikildiğinde binoküler görme kusurunun çok ağır olabildiğini vurguluyor. Prof. Dr. Gezer, “Özellikle küçük bebeklerde belli bir yaşa kadar gözlerde biraz kayma olmasının normal olduğu gibi yanlış bilgi ve inanışlar yüzünden bu çocukların hekime götürülmesi ertelenmekte, tedavi geciktiğinde de ileride şaşılık kozmetik açıdan düzeltilse bile görme eksikliği giderilememektedir” diyor. 6. aydan sonra başlayan şaşılıklarda gözdeki ileri hipermetrop, miyop gibi kusurların veya başka faktörlerin etkisi bulunduğunu belirten Prof. Dr. Acun Gezer, “Bir kısım hastada sadece gözlük ve ortoptik tedavilerle şaşılık düzeltilebilirken bazen de bunlara ilaveten bir veya birkaç ameliyat geçirmesi gerekebilmekte” diyor.
Gözlerde kayma olduğunu saptamak çok kolaymış gibi görünse de dış görünüm aldatıcı olabiliyor. Tedaviye başlanmasında gösterilecek tereddüt ve gecikmeler çocukta ileride telafisi mümkün olmayan görme kusurlarına davetiye çıkartıyor.
http://www.e-psikiyatri.com/