30 Ocak 2015 Cuma

Zeka geriliği olan çocuklarda müzikterapi



Bilim artık insanı yalnızca biyolojik olarak ele almayıp, onun ruhunun derinliklerine inmeye çalışıyor. İnsan vücudunun ve beyninin en ince noktalarına ulaşılabiliyor. Bunun için birçok araçgeliştirilmiştir. Ancak henüz ruh dünyamıza inebilen, ruhumuzun derinliklerinden haber verebilen araçlar keşfedilememiştir. Bu manada sanatı kullanarak ruhu anlamak, ruhtan haber almak mümkün hale gelebilmiştir. Sanat henüz keşfedemediğimiz birşekilde ruhumuzun derinliklerine inmeyi başarmış ve oralardan birşeyleri alıp ortaya çıkarabilmiştir.
Müzikle açılan pencereler
Bilindiği gibi zeka geriliği, davranış bozuklukları (hiperaktivite vb) ve öğrenme bozukluklarında müzikterapi birçok açıdan kullanılabilmektedir. Müzik bu çocuklarda ruhsal, duygusal, toplumsal gelişime katkıda bulunur. Ayrıca hareket ve duyu sistemleri ile ilgili yetersizliklerin giderilmesine, dikkat-konsantrasyon gibi zihinsel becerilerin kuvvetlendirilmesine ve iletişim yeteneğinin gelişmesine yardımcı olur. Müzikterapi esnasında çocuk, bozulmuş olan fiziksel yeteneklerini yeniden şekillendirebilir.Birtakım davranış kusurları varsa bunları değiştirebilir. Müzikterapi bu değişim ve gelişimleri sağlarken çocuğa iki türlü haz duygusu yaşatır. Bunlardan birincisi sıkıntı verici ortamın dışına çıkabilme hazzıdır. Bu evrensel bir hazdır. Dünyanın neresinde olursanız olun, duyduğunuz müzik sizi önce rahatlatır sonra da içinizde bir güven duygusu uyandırır. Çocuk için bu haz hayata ve öğrenmeye yönlendiren bir ödül etkisi yaratmaktadır. İkincisi ise müziğin farklı dünyalara, farklı duygulara  açtığı  kapıdan girme hazzıdır. Bu haz sayesinde ise çocuk kendi iç dünyasındaki keşfedilmemiş yerlere ulaşabilme ve bunları çevreye sunabilme imkanını yakalar.
Zeka geriliği olan çocuklarda müzikterapi

Zekanın tanımı tam olarak yapılamamış olsa da biliyoruz ki zeka kişinin plan ve program yapma, muhakeme etme, problem çözme, iletişime girme gibi yüksek entellektüel yeteneklerinin seviyesini belirleyen en önemli unsurdur. Günümüzde zeka gerilikleri birtakım testlerle ve klinik gözlemlerle tespit edilebilmektedir. Zekanın kantitatif (sayılabilen) değerini beyindeki yapısal durum etkilemektedir. Ancak zekanın niteliğini daha çok psikososyal durum belirlemektedir. Yani bu çocuklarda öğrenme güçlüğünün veya öğrenememenin sebebi organik bozukluklara bağlı olduğu kadar  psikososyal  sebeplere   de bağlıdır. Organik durumun tamamen düzeltilmesi henüz mümkün   değildir. Ancak organik durumun elverdiği en üst performansı yakalamak mümkündür. îşte bu noktada müzikterapi çok büyük önem arz etmektedir.
Zeka gerilikleri ileri derecede geri, şiddetli, orta ve hafif derecede olmak üzere dört gruba ayrılır. Her kademede değişik derecelerde öğrenme güçlükleri yaşanır. Müzikterapi direkt olarak öğrenmeyi artırıcı etki göstermektedir. Bunun yanında diğer eğitim yöntemlerinin uygulanmasında da katkılar sağlamaktadır.
Öğrenmeyi zevkli hale getirmek için…
Öğrenme zorluğu yaşayan çocuklar, klasik öğrenme yöntemleriyle bir şeyleri öğrenme isterken yoğun bunaltı yaşayabilmektedirler. Öğrenme ortamı bir zaman sonra kendileri için sıkıntı verici ve zorlayıcı bir ortam haline gelebilmektedir. Bu durum çocuğun öğrenmeye olan ilgisini ve isteğini olumsuz yönde etkileyebilmekte ve çoğu zaman onu öğrenme ortamından tamamen uzaklaştırabilmektedir. Bu yüzden öğrenmeyi zevkli hale getirmek bir zorunluluk haline gelmiştir. İşte müzikterapi en büyük etkisini burada göstermektedir. Çocuklar için öğrenme ortamını eğlenceli bir hale getirmektedir. Öğrenmeye olan ilgi ve isteklerini artırmaktadır.
Müzikterapi çocuğun duygusal ve zihinsel gelişimini hesaba katarak çok karmaşık   yöntemlerden uzak durur. Çocuk müzikle uğraşırken   çoğu   zaman başka bir öğrenme performansına ihtiyaç duymaz. Bu da çocuğun öğrenme esnasındaki bunalma duygusunu en aza indirir. Mesela bir şarkı öğrenirken veya bir müziğe el çırparak katılırken eşzamanlı olarak göz kontağında artma, dikkat süresinde uzama, söylenenleri takip etmede kolaylaşma, sözel taklit yeteneğinde gelişme, bellekte kuvvetlenme, ince el becerilerinde ve duyulan sesleri ayırt etme yeteneğinde ilerleme görülür. Görüldüğü gibi en basit bir müzikal aktivite sırasında bile birçok alanla ilgili gelişim elde edilebilmektedir. Halbuki bu gelişimlerin klasik yoldan elde edilmeye çalışılması yıllar alacak bir süreci gerektirir.  Müzik  bu   süreyi  de azaltmaktadır. Müzik ortamında, zeka geriliği olan çocuklar, sosyal ve davranışsal ilerlemeler de kaydederler. Bireysel müzikterapi seanslarıyla çocuk kendisini hissetmeye başlar. Kendi kapasitesinin, neler yapabileceğinin farkına varır. Grup müzikterapileri ile ise otomatik olarak bir sosyal etkileşimin içine girmiş olur.
Müzikal deneyim ve müzikal uyarı, ileri derece zeka geriliği olan çocuklarda bile çevreyle iletişimi ve çevreye cevap verme yeteneğini artırır. Müzik çok basit bir uygulamayla çocuğu yormadan, sıkmadan,  korkutmadan  birçok şeyleri   kazanmasını sağlamaktadır.  Bu yöntemin klasik eğitim ve öğrenim metotlarıyla  kombine  edilmesi  kanaatimce  bu alanda çok daha ileri seviyelere  gelmeyi sağlayacaktır. Şunu unutmamak gerekir ki iyi bir eğitim iyi bir rehabilitasyonla mümkün  olabilmektedir.
Terapi sırasında neler oluyor?
Başlangıç aşaması
Zeka geriliği olan çocuklarda çevreye cevap verme yeteneğini geliştirmek için çok basit yöntemlerle terapiye başlanır. Bu çocuklarda sosyal yönelim çoğu zaman az gelişmiş olduğundan en küçük bir yönelim bile bir seviye olarak kabul edilir ve bu başlangıç seviyesi ilerletilmeye çalışılır. Mesela bir zil veya çan sesine, bir ritm aletine çocuğun yönelimi çevreye cevabının bir kriteri olarak alınır. İlk etapta çocuk buna bir baş çevirme şeklinde cevap verebilir veya sadece bir irkilme cevabı verebilir. Verilen bu uyarı devam ettirildikçe çocuğun dikkatinin gitgide müziğe yöneldiği gözlenir. Bu ilk dikkat çekme aşamasında çocuk çevresindeki nesnelerin farkına varma deneyimini edinmiş olur.
Gözlem süreci
Daha sonra çocuk enstrümanı uzun bir zaman gözlemler. Bazen enstrümanın sesinden korkmalar bile yaşanabilir. Ancak terapistin güven telkin etmesi ve uyarı devam ettiği halde bir korkulacak durumun yaşanmamış olması çocuğun müzikal ortama güvenip bu ortamı benimsemesine yardımcı olur. Böylece çocuğun güven duygusu kuvvetlendirilmiş olur. Bu kuvvetlenme gerçek çevreyle bir zaman sonra yakınlaşmasına katkıda bulunur.
İleri seanslarda
Daha ileri müzikterapi seansları enstrümanı çalmayı, ondan doğaçlama yoluyla bir şeyler üretebilmeyi hedefler. Bu seviyede çocuk bir şeyler yapabilme ve üretebilme duygusunu kazanır. Bu kendine güven duygusunu da olumlu etkiler
Grup etkinliklerinde
Grup etkinlikleri içinde bu çalışmanın yapılmasıyla toplum içinde bir şeyler yapabilme, kendi dışındaki insanlarla birlikte bir şeyler paylaşabilme duygusunu kazanır. Bu duygunun gelişmesiyle çocuk psikososyal yaşantı bağlamında iyi bir aşama kaydetmiş olur. Çocukların bu seviyeden sonra sosyal işlevselliklerinin çok arttığı, duygularını ifade etme yeteneklerinin geliştiği, duygulanımlarının canlandığı görülür.
http://www.e-psikiyatri.com/

Otizmin biyolojik mekanizması belirlendi...Biological Mechanisms of Autism




Biological Mechanisms of Autism


Otistik çocuklarda, beynin sese karşılık veren bölümleriyle, ödüllendirmeye ilişkin beyin devreleri arasındaki bağlantının zayıf olduğu belirlendi

 

Otistik çocuklar üzerinde yapılan araştırma, otizmde, beynin sese karşılık verme işlevini yerine getiren bölümleriyle, ödüllendirmeye ilişkin beyin devreleri arasındaki bağlantının zayıf olduğunu gösterdi.
Otizm ve otizm spektrum bozukluğu terimi, beyin gelişimindeki bir grup karmaşık bozukluğu tanımlamak amacıyla kullanılıyor. Otizm rahatsızlığı bulunan kişilerde bozukluk, “sosyal etkileşimler ve anlayışta noksanlıklar”, “tekrarlanan davranışlar, aşırı kısıtlanmış ilgiler” ve “lisan ve iletişim gelişiminde bozukluklar” olmak üzere üç alanda kendini gösteriyor.

ABD’deki Stanford Üniversitesi Tıp Okulu’ndan bilim adamlarının, 20 otistik çocuk ile 19 normal gelişim gösteren çocuğun, işlevsel manyetik rezonans
görüntüleme taramalarının kıyaslanması yoluyla yaptığı bilimsel çalışma,
Proceedings of the National Academy of Sciences adlı bilimsel dergide yayımlandı.
Araştırmayı kaleme alan yazı heyetinin başı Profesör Daniel Abrams, insan sesinin, anlamları iletmesinin yanı sıra çocuklara önemli duygusal bilgileri sağlaması açısından da önem taşıdığını vurguladı. İnsan seslerine duyarsızlığın otizmin ilk belirleyici işareti olduğunu belirten Abrams, “Bu duyarsızlığın beynin ödüllendirme ile ilgili devre sisteminden kaynaklanabileceğini ilk biz gösterdik” dedi.
Yapılan araştırma, normal zeka katsayısına sahip, okuma yazma bilen, buna karşılık, konuşmalarda duraklama ve sürdürme zamanlarını belirleyemeyen ve seslerdeki duygusal işaretleri algılayamayan, yüksek işlevli otizm hastası çocuklar üzerinde yapıldı.

FARLILIK NEREDE

Bilimsel çalışma, bu çocukların beynin sol tarafındaki ses seçici korteks adlı bölgeyle, “nükleus akumbens” ve “ön tavan bölgesi” adlı yapılar arasındaki bağlantıların zayıf olduğunu gösterdi.
Nükleus akumbens ve ön tavan bölgesi beyindeki ödüllendirmeye, dopamin adı verilen bir kimyasal madde salgılayarak cevap veren yapıları oluşturuyor.
Bilimsel çalışma ayrıca, beynin sağ tarafındaki, seslerdeki tonlama veya yükselme gibi farklılıklara dayalı işaretleri saptamakta uzmanlaşmış olan ses seçici korteks adı verilen bölgenin, duygusal işaretleri yönlendiren, amigdal adlı yapı ile bağlantısının zayıf olduğunu gösterdi. Araştırma söz konusu bağlantıların daha zayıf olduğu çocuklarda daha büyük iletişim noksanlığı bulunduğunu ortaya koydu.
Araştırmanın sonuçlarını kullanan bilim adamları, beynin söz konusu bölümlerindeki bağlantı bozukluklarının derecesine bakarak, standart otizm tanı testinin sözlü bölümüne katılan otistik çocukların elde ettikleri skorları doğru tahmin etmeyi başardı.
REUTERS

 

Otizmli çocuklar neler yaşıyor?

otizm

Günlük yaşamdaki duyu problemleri çocuğun gelgitler yaşamasına neden olur. Otizmli çocuklar neler yaşıyor? İşte cevabı.

 

“Otizmli bireyler özellikle sosyal iletişim, duygusal ayarlama, akademik beceriler ve zaman zaman da fiziksel problemlerle baş etmeye çalışıyorlar” diyen uzmanlar, otizmli çocuklar için duyu bütünleme terapisin önemini anlattı.
Bizler duyusal deneyimlerimizi dünyayı keşfetmek için kullanıyoruz. Böylelikle objeleri kullanabileceğimiz her yolu keşfedebilir, çeşitli beceriler geliştirebilir, diğerleri ile iletişim kurmanın yollarını bulabilir ve hem fiziksel, hem de akılsal zorluklar içeren problemleri çözebiliriz. Otizmli çocuklar ise çoğu kez duyusal bilgiyi organize etme, anlama ve yorumlama konusunda zorluklar yaşamaktadırlar.

Otizmli çocukların görsel, işitsel, dokunma ve tat gibi uyaranlara maruz kaldıklarında çeşitli dürtü kontrol problemleri ortaya çıkmaktadır. Bu uyaranlar onların aşırı rahatsız olmasına sebep olabilir. Bunun yanı sıra vücut farkındalığı ve hareket sistemlerindeki sorunlar sebebiyle ise sürekli koşmak, zıplamak, hareket etmek eğilimindedirler.
Başkalarının fark etmediği seslerin farkında olabilir veya bebek ağlaması, çöp arabası gibi sıradan seslerden aşırı rahatsızlık duyabilirler.
Otizmli bazı çocuklar yemek veya kıyafetin çeşidi ve yapısı konusunda çok seçici olabilir. Bazı durumları hiç anlamıyor ve bazıları konusunda da aşırı sezgiliymiş gibi görünebilirler.

Onların duyusal dünyaları duyularının yanlış, belirsiz veya yavaş işlemlenmesine bağlı olarak karışık olabiliyor.
Bebekliğin ilk dönemlerinden başlayarak otizmli çocuklar duyusal bilgiyi işlemleme ve bütünlemede zorluklar yaşamaktadırlar. Bu da onların vücutlarını doğru hissetmelerini ve etraflarında neler olup bittiğini anlamalarını zorlaştırmaktadır.
Günlük yaşamında duyuları ile ilgili yaşadığı bu problemler otizmli bireyin insanlarla iletişim kurmasına engel olurken çeşitli duygusal gel-gitler yaşamasına veya anormal tepkiler vermesine sebep olur.
İşte bu nedenlerle otizmde duyu bütünleme terapisi tedavi sürecinin önemli bir parçasıdır. Duyu bütünleme terapisi sırasında çocuğun ihtiyaç ve hassasiyetleri göz önüne alınarak özel bir program belirlenir ve uygulanır.
Duyu bütünleme terapisi oyunlar eşliğinde sinir sisteminin gelişimini sağlarken; çocuğun, iletişim, duygusal ve fiziksel gelişim ve öğrenme ile ilgili sorunlarını gidermeyi ya da en aza indirgemeyi hedefler.
Duyu bütünleme terapisi programını bu alanda özel olarak verilmiş olan sertifikalara sahip fizyoterapist ve occupational terapistlerin (ergoterapist) hazırlamış olması gerekmektedir.


 

Otizmli çocuklar için umut

 

 

Otistiklerde sosyal bağlanmayı sağlayan oksitosin hormonu ilaç olarak kullanılıyor.

Yeni yapılan bir araştırmaya göre oksitosin, otizmli çocuklarda sosyal iletişimi geliştiriyor. JAMA Psikiyatri tarafından yapılan araştırmada otizm spektrum bozukluğu olan bireylerde tek doz oksitosin bile kompleks sözlü ve sözsüz iletişimde ilerleme sağlıyor

Araştırmacılar oksitosinin beyindeki prefrontal korteksde (alın bölgesindeki ön lob) gelişme sağladığını buldu. Bu bölümün otizm sendromu olan bireylerde daha az çalıştığı biliniyor. Araştırmayı Tokyo Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Psikiyatrist Dr. Hidenori Yamasue yürüttü.
Araştırmayı yorumlayan Columbia Üniversitesi’nden Andrew Gerber “Olağanüstü etkileyici bir çalışma. Önceki araştırmalarda bu konuya değinilmişti ancak bu çalışma oksitosinin sözlü ve sözsüz sosyal bilgi çatışmasını gösteren kontrollü ilk deney.
Ayrıca oksitosinin şizofreni hastalarında da faydalı olabileceği belirtildi.
APA

 

OTİZME KARŞI BİR TERAPİ



Çocuğunuz bu belirtileri taşıyorsa otizmli olabilir. İşte otizme karşı bir terapi.

 

Fikir, “Life, Animated” isimli yeni kitabında ailesinin otistik oğulları Owen’ı nasıl iletişime açtıklarını anlatan Ron Suskind isimli gazeteciden geldi. Owen’ın “Deniz Kızı”, “Güzel ve Çirkin” gibi Disney çizgi filmlerine duyduğu ilgi sayesinde aile sosyal gelişimi harekete geçirmek ve pekiştirmek için çizgi film karakterlerini kullanarak onunla iletişim kurdu.
Milyonlarca ebeveyn bunu, sosyal olarak mesafeli olan bir çocukla karakterleri canlandırmak için yere oturarak, sistematik olarak değilse bile, rutin olarak yapıyor.
Eski Wall Street Journal muhabiri Suskind bu yaklaşımı “afinite terapisi” diye adlandırıyor. Uzmanlar terapinin ardındaki teorinin diğer yaklaşımların etkileri üzerinde yıllar süren çalışmalardan bilindiği kadarıyla makul olduğunu söyleyen Suskind’in öyküsüne aşina. Suskind tarafından toplanan bir grup bilim insanı yaşları 4 ila 6 arasındaki 68 otizmli çocuk için oluşturulacak 16 haftalık deney için fon temin etmeye çalışıyor.

Kaliforniya Üniversitesi’nden Sally J. Rogers, “Öne sürdükleri hipotez akıllıca ve kesinlikle üzerinde çalışmaya değer.” Bu çizgi film karakterlerine baktığınızda çok güçlü görsel uyarıcılar olduklarını görürsünüz; duyguları hep abartılıdır, belirgin kaşlar, kocaman gözler ve ifadelere eşlik eden müzik. Çoğumuz bu karakterleri seyrederek sosyal hayatta uygun olan senaryoları öğreniriz” diyor.
Çoğu otistik çocuğun sosyal içeriği olmayan objeler (örneğin haritalar) veya konular ilgisini çeker. Fakat Rogers’a göre filmlere, televizyon programlarına ve çizgi film karakterlerine odaklanan otistik çocuklarda “afinite terapisi” bir anlam ifade eder. Uzmanların dediğine göre otizm terapisinde gelişim -bilhassa ağır vakalarda- yavaş olmaya gösterilen eğilim ve artış baz alınarak ölçülür. Otizm spektrumu olarak bilinen bozukluk, gelişim ihtimali tahmin edilemeyen ve bireysel olan çok çeşitli çocuk gruplarını kapsar.
Bazı çocukların sosyal becerileri göreceli olarak hızlı değişirken diğerleri inatla iletişime kapalı olabilir. Yale Üniversitesi’nden Kevin Pelphrey de çalışmaya dahil olacak. Kendisi “afinite yaklaşımının” yoğun bir şekilde çalışılan bir terapi türü olan ‘temel tepki eğitiminin’ çoğu faktörünü bünyesinde barındırabileceğini söylüyor. Ödüller sistemini birlikte oyun oynayarak terapist ve çocuk arasındaki etkileşime dahil ediyor.
Pelphrey, “Ödül olarak lokomotif Thomas’ı izletmek yerine, çocuğu Thomas, Percy ve diğer karakterlerle sosyal bir kurgulama içine sokabilir ve onlar vasıtasıyla göz kontağı, birlikte oynama ve arkadaşlık gibi özellikleri öğrenebiliriz” diyor.
Şu an Harvard Üniversitesi’nde akademisyen olan Suskind, teorisine verilen tepkiler karşısında şaşırdığını söylüyor ve “Bunca öncü nöroloji bilim insanının beni dinleyip, ‘Tamam, yardım etmek için ne yapabiliriz?’ diye sorması çok heyecan verici ve biraz da tuhaf” diyor.
THE NEW YORK TIMES

 

Uykusuzluk




Uykusuzluk, uykuyu devam ettirmede güçlük çekme, uykuya dalma sorunlarının yaşama ya da uykuda yeterince dinlenememe gibi şikayetlerin genel adıdır. Yaşın ilerlemesiyle bu sorunun daha fazla yaşandığı bilinmektedir. Özellikle kadınlar bu konuda daha fazla şikayet etmektedir. Bu durum genellikle yaşam kalitesinin düşük olmasından, performans kayıplarından, artan iş ve okul devamsızlıklarından, anksiyete bozukluklarından ya da madde kullanımından kaynaklanmaktadır.
Uykusuzluk çeşitleri nelerdir?
Akut uykusuzluk
Bu çeşit uykusuzluklar 1 gün ve 3 hafta arasında devam eder. Kişinin stres altında olması, yabancı bir mekanda bulunması, kafein ve alkol tüketimi, hastalık hali gibi sebeplerle tetiklenen bir durumdur. Uykusuzluk kendiliğinden kötüleşen bir döngü yaratmazsa ve şartlanılmış uykusuzluk gibi durumlar gelişmezse bu tür uykusuzluklar kendiliğinden iyileşir. Düzelmediği takdirde altta yatan nedenler tedavi edilmelidir. Bu sebeple birkaç günden uzun süren hallerde tedaviye başlanmalıdır. Uygulanan teknikler genellikle stres azaltıcı yöntemler üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Kronik uykusuzluk
Bu çeşit uykusuzluklar üç farklı tipten oluşur.
  • Uykusuzluk ve sonuçlarının neden olduğu korku sebebiyle meydana gelen anksiyete bozukluğudur.
  • Uyku halini yanlış algılama nedeniyle oluşan uykusuzluklardır.
  • İdiopatik uykusuzluklar çoğunlukla yaşam boyu devam eden uykusuzluklardır.
Uykusuzluğa sebep olan nedenler nelerdir?
Psikiyatrik hastalıklar: Kronik uykusuzluklar başta olmak üzere çekilen uykusuzlukların yarısı bu nedenle yaşanmaktadır. Psikiyatrik hastalığın tedavi edilmesiyle, uykusuzluk sorunu ortadan kalacaktır.
Huzursuz bacak sendromu: Kadınlarda daha fazla görülen bu durum bacaklardaki hareketle hafifleyen uyuşma ve ağrı görülmesidir. Şikayetleri uykusuzluk daha fazla arttırır. Bunlarla birlikte demir eksikliği, böbrek yetmezliği, artrit gibi şikayetler de görülebilir.  
Sirkadiyen ritim bozuklukları: İnsan vücudunun biyolojik saatinin gerçek saatle uyuşmadığı hastalık gruplarıdır. Hastalar uygun koşullarda uykusuzluk çekmekte, uygun olmayan koşullarda uyumaktadırlar. Vardiya sistemiyle çalışanlarda ve uzun sürelerde seyahat eden kişilerde oldukça yaygındır.
İlaçlar ve nörolojik bozukluklar: Parkinson, Alzheimer hastalıkları gibi rahatsızlıklar uykusuzluk nedenleridir. Hastanın kullanmakta olduğu ilaçların yan etkileri de uykusuzluğa sebep olabilir. Altta yatan nedenlerin bulunması ve tedavi edilmesiyle uykusuzluğa çare bulunacaktır.
Madde, alkol ve kafein kullanımı: Bu tür bağımlılıkları olan kişilerin uykusuzluk çekmeleri oldukça fazladır. Bu alışkanlıkları terk etmek uykusuzluğa çare olacaktır.
İyi bir uyku uyumak için yapılması gerekenler nelerdir?
  • Alkol, kola, tütün ve kafein içeren ürünlerden kaçınmak.
  • Aç ya da tok karnına yatmamak.
  • Uykunuz gelmeden yatağa girmemek.
  • Düzenli olarak egzersiz yapmak.
  • Yatak odasını uyku için kullanmak.
  • Sabahları belli bir saatte kalkmak.
  • Yattıktan sonra uykunuz gelmezse, yataktan kalkmanız ve başka bir yerde vakit geçirmeniz.
  • Gündüzleri uyumamaya dikkat etmek.
  • Yatak odasının ses ve ışık yönünden doğru olarak düzenlenmesi.

29 Ocak 2015 Perşembe

DİKKATİ GELİŞTİREN OYUNLAR








HAFIZA ALIŞTIRMALARI

  1. Farklı resim bulma: Çocuk, bu alıştırmalarda kendisine gösterilen 4 resimden farklı olanı bulmaya çalışır. Farklı olanı bulduktan sonra diğerlerine göre neden farklı olduğunu anlatmalıdır.
  2. Resmi hatırlatma: Çocuğa bir dakika süresince bir resim gösterilir ve bir dakika sonra resim kapatılır. Daha sonra resimle ilgili sorular sorulur. Örneğin;
a)      Çocuklar ne yapıyorlardı?
b)      Erkek çocuğun üzerinde ne vardı?
c)      Kız çocuğun gözleri ne renkti? … Vb.
  1. İki resim arasındaki farkı bulma: Birbirine benzeyen ama aralarında küçük farklılıklar bulunan iki resim çocuğa gösterilir. Bunların arasındaki farklılıklar çocuğa anlattırılır.
  2. Şekilleri hatırlatma:  Anne – baba bir kağıda bir takım geometrik şekiller çizerek çocuğa bir dakika süreyle gösterir. Bir dakika sonra resim kapatılır ve çocuktan hatırladığı kadarıyla çizmesi istenir.
  3. Anlatılan hikaye ile ilgili sorular sorma: Çocuğa kısa bir hikaye anlatılır. Daha sonra bu hikayenin belli kısımlarıyla ilgili sorular sorulur.

DİKKATİ GELİŞTİREN OYUNLAR

  1. Okuduğunu anlatma: Çocuğa kısa bir okuma parçası verilir ve beş dakika içinde okuyabildiği kadarını okuması istenir. Beş dakikanın sonunda çocuktan okuduklarından anlatması istenir. Bu oyun aynı zamanda çocuğun kısa süreli hafızasını geliştirir.
  2. Nesne saklama: Bu oyun için evin belli bir odası seçilir ve çocuğa etrafındaki nesnelere dikkatlice bakması istenir. Çocuk odadan çıkınca herhangi bir nesne saklanır. Çocuk odaya geri döndüğünde hangi nesnenin saklandığını bulmaya çalışır.
  3. Balonla oynama: Oyuncular şişirilmiş bir balonu birbirlerine atarak yere düşürmemeye çalışırlar. Bu oyun aynı zamanda çocuğun konsantrasyonunu sağlamasını da destekler.
  4. Son harften kelime bulma: Oyunculardan biri bir kelime söyleyerek oyunu başlatır. Ondan sonra gelen oyuncu, söylenen kelimenin son harfini kullanarak yeni bir kelime söyler. Bu şekilde oyun devam eder.















Zeynep MODALI
Rehber Öğretmen
Mustafa Erman İlköğretim Okulu