26 Aralık 2014 Cuma

İNSANLAR YAĞMUR ALTINDA NİÇİN BAŞLARINI EĞİYOR OLABİLİR? ETKİLİ ÖĞRENME

İNSANLAR YAĞMUR ALTINDA NİÇİN BAŞLARINI EĞİYOR OLABİLİR? 
Konuya öğrenme kuramları çerçevesinde yaklaşalım. Yağmurun insanda barınma ihtiyacı hissettiren doğal bir olay olduğunu düşünebiliriz. Çünkü yağmura maruz kalmak ve sonrasında kurulanamamak üşütmemize, savunma sistemimizin zayıflamasına ve sonrasındaysa her türlü viral ve bakteriyel enfeksiyonlara yakalanmamıza neden olabiliyor. Bu nedenden ötürü, yağmur bizlerde üstü kapalı ve korunaklı bir alana sığınma davranışını tetikliyor. Peki, bu davranış nasıl tetikleniyor. Elbette ki, eğer ki sözünü ettiğimiz birincil bir güdü ve o güdüyü dolaysız ve araçsız tetikleyen doğal bir uyaransa klasik koşullanma kuramının da üzerine kurulduğu koşulsuz uyaran - koşulsuz yanıt ilişkisinden bahsetmemiz gerekiyor. Nasıl ki açlık yemek yeme davranışını, susuzluk su içme davranışını tetikliyorsa, yağmur da bir barınak bulma davranışını tetikliyor.
Davranışçı ekol ve öğrenme kuramlarının birçoğu çevremizdeki her türlü uyarana verdiğimiz yanıtlardan bahsediyor. Bu öyle bir zincir ki, her bir uyaran zinciri, kendisiyle bağlantısı kurulmuş yanıt zincirlerini tetikliyor. Zaten davranışçı psikologlar, öğrenmenin zaman almasını da bu zincirin öğrenilmesinin ve uyaran-yanıt ilişkilerinin kurulmasının zaman almasına bağlıyorlar. Buradaki zincirimiz, yağmur uyaranına karşı verdiğimiz kapalı bir mekâna sığınma yanıtını oluşturuyor. Atalarımızın şartlarını düşündüğümüzde, yaşadıkları ya da sığındıkları alanlar girişi basık mağaralardan oluşuyordu. Haliyle bu mağaraya girmek için başlarını eğmek zorunda kalıyorlardı. Benzer şekilde, günümüzde de yağmur yağdığında altına girdiğimiz brandalar vs... kimi zaman basık ve kafamızı eğerek girebildiğimiz korunaklar. Daha açık bir deyişle atalarımızdan devraldığımız davranış kalıpları halen basık brandalar gibi alçak korunak sistemleriyle ödüllendirilmekte. Dolayısıyla, yağmur yağdığında, bizlerde otomatik olarak başımızı eğerek bir sığınağa girme davranışı tetikleniyor. Ancak, bu uyaran-yanıt ilişkisinde kimi zaman yanıtların aralarındaki ilişkiler öyle kuvvetleniyor ki, baştaki uyaran sondaki bir yanıtı da tetikleyebiliyor. Tıpkı bizim durumumuzdaki gibi. Yağmur yağdığında, henüz civarda bir barınak bulunmamasına rağmen insanlarda kafa eğme davranışı gözlemlenebiliyor. Bu merkez açıklamamızdan sonra, gözlemin de insan davranışlarındaki önemine parmak basmamızda fayda var. Yağmura karşı pek çok kişi başını eğerek yanıt verince, sosyal çevresini sürekli olarak gözlemleyen diğerlerinde de aynı davranışta bulunma eğilimi oluşuyor. 
ETKİLİ ÖĞRENME

"Galiba sınavdan kötü not alacağım, ben niye başarısız oluyorum?"
"Galiba sınavdan kötü not alacağım, ben niye başarısız oluyorum?"
Her gün binlerce çocuğun kafasını kurcalayan bu soru belki de etkili öğrenme yöntemleriyle çözülebilecek basit bir sorundan öte olmayabiliyor. Son yollarda uzmanların üzerine basa basa tekrarladıkları bir bulgu var: 
Öğrenme tipleri bireyden bireye farklılaşıyor ve her öğrenme tipine ilişkin etkili öğretme biçimleri de buna paralel olarak değişim gösteriyor.
Peki, öğrenme nedir?
Geçmiş deneyimlerin etkisiyle kişinin verdiği yanıtlarda beliren kalıcı değişimlere öğrenme deniliyor. Öğrenme kuramlarının çoğu davranışlarımızı şekillendirenin deneyimlerimiz olduğu konusunda ortak bir paydada buluşuyor ve öğrenmeyi, çevresel koşullara adaptasyon/ uyum gösteren bir süreç olarak tanımlıyor.
Felder Modeli'nden Öğrenmeye Bakış:
"Farklı Öğrenme Tipleri"
Bu modele göre her öğrenci, farklı bir öğrenme tipi içerisinde değerlendiriliyor. Bu farklı öğrenme tiplerine bir göz atacak olursak:
1.) ÖĞRENCİNİN BİLGİYİ İŞLEME TERCİHİNE GÖRE;
AKTİF ÖĞRENCİ
DÜŞÜNSEL ÖĞRENCİ
Bilgiyi, fikirlerini diğerleriyle paylaşıp tartışmalara katılarak ya da uygulamalar 
yaparak öğreniyor.
Öncelikle bilgi üzerine tek başına sessizce düşünmeyi tercih ediyor.
"Hadi deneyelim ve nasıl işlediğini
görelim."
"Öncelikle bilgi hakkında etraflıcadüşünelim."
Grup çalışmalarına yatkın.
Yalnız çalışmayı tercih ediyor.
Not alarak ders dinlemeyi sevmiyor
Aktif öğrencilere nazaran daha iyi 
not tutuyor.
Öğrencinin konuşup hareket ettiği dersler
Öğrencinin izleyip dinlediği dersler.
2.) ÖĞRENCİNİN BİLGİYİ ALGILAMA YÖNTEMİNE GÖRE;
DUYUMSAL ÖĞRENCİ
SEZGİSEL ÖĞRENCİ
Kanıtlanmış gerçeklikleri öğrenme eğiliminde oluyor.
Farklı olasılık ya da ilişkileri keşfetme eğiliminde oluyor.
Soruları iyi çalışan yöntemler üzerinden çözmeyi seviyor ve beklenmedik sorulardan hoşlanmıyor.
Tekrarları sevmiyor, yeni şeylerin peşinden gidiyor. Sınıfta tartışılmamış materyaller üzerinden test edilmekten çekinmiyor.
Ayrıntılar konusunda sabırlı ve laboratuar çalışmalarını seviyor.
Yeni kavramları kapmakta başarılı ve matematiksel formüllerle sıkıntı yaşamıyor.
Uygulama yapma eğiliminde ve dikkatli.
Hızlı çalışmayı seviyor.
Gerçek dünyayla ilişkili olmayan derslerden hoşlanmıyor.
Fazla ezber ve alışıldık hesaplar gerektiren derslerden hoşlanmıyor.
Gerçeklere dayanan dersler.
Kavramsal, teorik dersler.
3.) ÖĞRENCİNİN BİLGİYİ KAPARKEN DAHA ÇOK HANGİ BİLGİ KANALINI KULLANDIĞINA GÖRE;
GÖRSEL ÖĞRENCİ
SÖZEL ÖĞRENCİ
Resim, diyagram, grafik ve ifadeleri tercih ediyor.
Yazılı ve sözlü tanımlamalar ila gösteri sunumlarını tercih ediyor.
4.) ÖĞRENCİNİN BİLGİYİ DÜZENLEME YOLLARINDAN HANGİSİNİ TERCİH ETTİĞİNE GÖRE;
TÜMEVARIMCI ÖĞRENCİ
TÜMDENGELİMCİ ÖĞRENCİ
Bilgiyi, her biri birbirini izleyen, doğrusal nitelikli nedenselliklerle değerlendirmeyi tercih ediyor.
Bilgiyi, parçaları karışık alarak ve bütünsel değerlendirmeyi bağlantıları bir anda görmeyi seçiyor.
Özelden genele gelişen sunumları tercih ediyor.
Genelden özele giden sunumları tercih ediyor.
Soruları mantıksal aşamaları bir bir geçerek çözüyor.
Eğer ki genel resmi edinebildiyse, soruları bir anda çabucak çözüyor. Ancak nasıl çözdüğünü anlatırken
zorlanıyor.

Biliyor muydunuz ???
Yapılan bir araştırmaya göre öğrenciler;
Okuduklarının 10% unu;
İşittiklerinin 26% sını;
Gördüklerinin 30% unu;
Görüp işittiklerinin %50 sini;
Söylediklerinin 70% ini;
Yaptıkları şey konusunda söylediklerinin 90% ını akıllarında tutuyor
Felder Modeli Başarı İçin Öğrencilere Ne Öneriyor?
Aktif Öğrenciler: Eğer ki tartışma ve problem çözme aktivitelerinin az yapıldığı bir sınıfta öğretim görüyorsanız, kendi içinizde küçük gruplar oluşturarak ders konularını sırayla birbirinize anlatabileceğiniz öneriliyor. Diğerleriyle çalışmalar yaparak hangi konulardan test edilebileceğinize dair fikir sahibi olmanız ve bu sorulara karşı yanıtlarınızı hazırlamanız da verilen ipuçları arasında.
Düşünsel Öğrenciler: Gelen yeni bilgiler üzerine düşünmeye zamanınızın olmadığı bir sınıfta öğretim görüyorsanız bilgileri yalnızca okuyup ezberlemeniz değil çeşitli zaman aralıklarıyla tekrarlar yaparak olası soru ve uygulamalarına dair düşünmeniz öneriliyor. Okuduklarınız hakkında alacağınız ufak notların da yararının olacağı tüyolar arasında.
Duyumsal Öğrenciler: Duyumsal öğrenciler bilgiyi en iyi gerçek dünyayla bağdaştırdıklarında anlayabiliyorlar. Eğer ki pek çok materyalin soyut ve teorik olduğu bir sınıftalarsa öğretmenden kavramlar hakkında örnekler vermesini rica etmeleri öneriliyor.Eğer ki bundan da tatmin olamazlarsa arkadaşlarıyla konu hakkında beyin fırtınası yapmaları sunulan çözümler arasında.
Sezgisel Öğrenciler: Özellikle de ezber ve formüller üzerinden giden bir dersteyseniz, konular arasındaki bağlantıları bulmanız ya da öğretmene sormanız tavsiye ediliyor. Ayrıca testte sabırsızlık dolayısıyla yanlışlar yapabileceğiniz de söylenenler arasında. Bu nedenle de soruları sonuna kadar okuyup ve yanıtlarınızın üzerinden mutlaka tekrar geçmeniz öneriliyor.
Görsel Öğrenciler: Eğer ki görsel bir öğrencisiyseniz konuyla ilgili diyagramlar, şemalar, fotoğraflar ve daha pek çok görsel materyaller bulmanız öneriliyor. Bu konuda öğrencilerin hocalarından referans kaynak ya da CD sürümleri isteyebilecekleri de tavsiyeler arasında. Konuyla ilgili kavram haritaları oluşturarak önemli noktaları kare içerisine alabileceğiniz, altlarını çizebileceğiniz, örneğin bir konuyla ilgili tüm ayrıntıları aynı renkle renklendirebileceğiniz söyleniyor.
Sözel Öğrenciler: Konuyla ilgili kendi cümlelerinizle özetler ve konu planları çıkarmanız öneriliyor. Grup halinde yapılan çalışmalardan büyük verim alabileceğiniz de söylenenler arasında. Arkadaşlarınıza yapacağınız konu anlatımlarının size büyük katkısının bulunacağı belirtiliyor.
Tümdengelimci Öğrenciler: Ayrıntılara girmeden önce genel resmi yakalayabilmeniz gerekiyor. Eğer ki öğretmen yeni konulara diğerleriyle herhangi bir bağlantı kurmadan direk olarak başlarsa sizin için sorun yaratabiliyor. Bir üniteye başlamadan önce ünitenin bütününe göz gezdirmeniz sizin için yararlı olabiliyor. Yeni öğrendiğiniz bilgileri daha önceden bildiklerinizle ilişkilendirmeye çalışmanız da öneriler arasında.
Tümevarımcı Öğrenciler: Bütüne adım adım yaklaşmayı tercih eden bu öğrencilerin doğrusal nedensellik barındıran mantıksal konu şemaları çıkarabilecekleri öneriliyor. Bütünsel bakış açılarını ise yeni öğrendiklerini eski bilgilerle bağdaştırarak geliştirebileceklerine dikkat çekiliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder