31 Ekim 2016 Pazartesi

ŞİDDET GÖREN ÇOCUK FAZLASINI UYGULUYOR!

çocuk ve şiddet ile ilgili görsel sonucu

ŞİDDET GÖREN ÇOCUK FAZLASINI UYGULUYOR!
İLERİKİ YILLARDA DEPRESYON VE KİŞİLİK BOZUKLUĞUNA YOL AÇIYOR.

Hayatı ebeveynleriyle kurdukları ilişkiden öğrenen çocuklar, ev içinde öğrendiği şiddeti ev dışında uyguluyor. Teknoloji ile maruz kalınan şiddete de dikkat çeken uzmanlar, şiddete maruz kalan ya da tanık olan çocuklarda ileriki yıllarda depresyon, kişilik bozukluğu, uyuşturucu kullanımı ve kaygı bozukluğu gibi sorunlar görüldüğünü söylüyor.

Aile içindeki şiddete maruz kalan ya da tanık olan çocuklar da şiddete yönleniyor. Uzman Psikolog Aziz Görkem Çetin, aile içi şiddetin başrolünde olan erkeğin kendisinin de aile içi şiddet ortamına maruz kaldığını belirterek, “Şiddete maruz kalan bir çocuk şiddete yönelik eğilim gösterir” dedi. 
ŞİDDET GÖREN ÇOCUK, DAHA FAZLASINI ÇEVRESİNE GÖSTERİYOR

Aile içinde çocuklara yönelik şiddet ile kadına yönelik şiddet arasında ciddi bir ilişki Çetin, şunları söylüyor: “Bir aile içinde şiddet varsa büyük olasılıkla çocuk da şiddet görmektedir. Pek çok anne, çocuğundan şiddeti gizlediğini düşünür ancak çocuklar şiddete fiziken tanık olmasalar da seslerden ve şiddetin beden üzerinde yarattığı izlerden görür.” Şiddeti yaşayan çocukların aynı şiddeti hatta daha fazlasını çevresindekilere uyguladığına da işaret eden Çetin, “Bu çocukların aile dışında şiddet uyguladıklarını görüyoruz. Özellikle akranlarına zorbalık uygulamaya eğiliminin diğer çocuklara kıyasla daha fazla olduğu görülüyor” diyor.

ŞİDDET, PSİKOLOJİK SORUNLARI GETİRİYOR!
Dayak ve baskıya maruz kalan çocuklarda ileriki yıllarda depresyon, kişilik bozukluğu, uyuşturucu kullanımı ve kaygı bozukluğu gibi sorunların ortaya çıktığını da belirtiyor. Çocukların aile içi şiddeti yaşamasalar bile şiddete teknoloji sayesinde tanıklık ettiklerine değinen Uzman Psikolog Aziz Görkem Çetin, ebeveynlerin günümüz koşullarında çocuklarını şiddetten korumalarının oldukça güç bir duruma geldiğini de dile getiriyor.

EBEVEYN KENDİNİ KONTROL ETMELİ
Yapılan araştırmaların anne veya babanın öfke gösteren çocukları disiplin etmede zorlandıklarını gösterdiğini aktaran Çetin, “Bu zorlanma nedeni ile de agresif davranışlar çıkabiliyor ve bu da amaca hizmet etmiyor. O yüzden bir ebeveynin öfkesinin farkında olması kendisini kontrol etmesi için başlangıç değeri taşıyor” diye konuşuyor.

ÖFKE GÖSTERMEDEN AÇIKLAMA YAPIN
Çocukların dürtülerinin gösterdiği yola doğru gittiğini ve amaçlarının anne- babalarını zorlamak ya da kızdırmak olmadığını ifade eden Uzman Psikolog Aziz Görkem Çetin, ebeveynlere şu önerilerde bulunuyor: “Bir ebeveyn olarak önce çocukların haz anlamında hareket ettiklerini anlamalıyız. Bu yüzden çocuğa odaklanmak yerine davranışa odaklanmak ve davranışın yanlış olduğunu ona söylemek gerekiyor. Yanlış olduğunu düşündüğümüz davranışı açıklayarak ve öfke göstermeyerek izah etmeliyiz. Örneğin; ‘ödevini yapmadığın için sen sorumsuz birisin’ yerine ‘senin daha iyi bilgi kazanman için sana verilen görevleri yapmalısın’ tarzında açıklayıcı bir söylem daha iyi olacaktır.

BU BELİRTİLER VARSA ŞİDDETE MARUZ KALMIŞ OLABİLİR
 • Korku 
• Sık irkilme 
• Kaygı
• Altını ıslatma
 • Dil gelişiminde gerileme 
• Uyku düzeninde bozulma 
• Uykuda kâbus görme 
• Agresif davranışlar 
• İntihar eğilimleri •
 Bedensel yakınmalar (Baş ağrısı, mide bulantısı vb.)
 • Okulda başarısızlık 
• Özgüven eksikliği 
• Arkadaş ilişkilerinde problemler 
• İçe kapanma 
• Konsantrasyon sorunları


Yazının tamamı: http://www.hurriyetaile.com/cocuk/cocuk-psikolojisi/siddet-goren-cocuk-fazlasini-uyguluyor_23062.html/5#detail?utm_source=copy-paste&utm_medium=copy-paste&utm_campaign=copy-paste-with-urll

Özel Eğitim Çalışmalarında Ailenin Rolü ve Aile Eğitimi

Özel Eğitim Çalışmalarında Ailenin Rolü ve Aile Eğitimi ile ilgili görsel sonucu


Sizlere bu yazımı akademik bir dille değil, konuşur gibi yazmak istiyorum, içimden geldiği gibi… Bu yazımda, içinde bulunduğumuz eğitim-öğretim ortamında, sizlerin öneminden bahsetmek istedim, asıl önemli olan öncelikle sizlersiniz çünkü…

Neden mi? İlk olarak, sizler olmasaydınız, o çok sevdiğimiz, içimiz titreyerek kendi evlatlarımız gibi gördüğümüz çocuklarımız olmayacaktı, sizler sayesinde onlarla birlikteyiz. İkinci olarak, ‘’özel’’ çocuklara sahipsiniz her biriniz ve her birinizin emeği belki de normal olan emeğin kat kat fazlasını buluyor…

Bu girişin ardından, yavaş yavaş, özel eğitimde birbirimize nasıl destek olabileceğimizden bahsetmek istiyorum kısaca. Karşılıklı bir yardım süreci çünkü bu. Ne bizler sizlersiz yeterli faydayı sağlayabiliriz, ne de sizler biz olmadan…

Biliyoruz ki, eğitimin temeli ailede başlar ve okulda devam eder. Çocuklarımız, zamanlarının çok fazla kısmını evde, yani sizlerle geçiriyorlar. Onları en iyi tanıyan sizlersiniz. Onları sizlerden iyi tanıyan, onların üzerinde sizlerden daha etkili olabilecek başka kişiler yok dünya üzerinde. Bu nedenle, sizlerin evde vereceği eğitim-öğretim, çok önemli görünüyor. Peki, bu eğitim-öğretimi sağlayabilmek için, öncelikle hangi basamakların tamamlanmış olması gerekir? Ben, edindiğim tecrübelerden, paylaşabildiğim kadarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

İlk olarak, ailenin yapması gereken ve belki de en zor olanı, durumu, olduğu gibi kabul etmektir. Böylece, durumla başa çıkmayı öğrenir ve gerçekçi çözümler üretilebilinir. Var olan durumu reddetmek, ilerleyebilecek olan yolun önüne, her gün yeni bir engel koymak demektir. Var olan durumu kabul etmemek, her gelişim alanında, çocuğu sıkıntıya sürüklemektedir. Örneğin, bilişsel olarak geliştirilebilecek becerilerde daha geride kalmasına neden olmakta, toplumda kabul görmeyeceği endişesi ile çocuk, aile tarafından toplumdan soyutlandığında sosyal açıdan gelişememektedir. Tüm bunların yanında, hem aile hem de çocuk duygusal olarak umutsuzluğa sürüklenmekte, böylece bu kısır döngü sürüp gitmektedir.

İkinci olarak, çocuktan beklenilenlerin çok yüksek olması, çocuğu ve aileyi yıkıma uğratmaktadır. Bu noktada yine beklentilerimizi gerçekçi ve dozunda tutmalıyız ki, küçük adımları fark edebilelim.

Üçüncü olarak sıkça fark ettiğim durum ise, ailelerimizin, çocuklarını normal gelişim gösteren çocuklarla kıyaslamalarıdır. Bu gerçekçi bir değerlendirme değildir. Bu gibi kıyaslamalar yaptığımızda, ailelerimiz psikolojik olarak çöküntüye sürüklenmektedir. Bizler, çocuklarımızı, olduğu gibi değerlendirmeli, geliştirebileceğimiz ölçüde emek vermeli ve mucize beklememeliyiz.

Sıkça rastladığım diğer bir tutum ise, çocuklarımızın aileleri tarafından aşırı korunması. Kendi bakımını üstlenebilecek, kişisel ihtiyaçlarını karşılamayı öğrenebilecek çocuklarımızın bazıları bile aileleri tarafından çok fazla korunduğu ve desteklendiği için, geliştirebilecekleri becerilerini geliştirememekte, birey olduklarını hissedememekte, anne babalarına bağımlı kalmayı sürdürmek zorunda kalmaktadırlar. Oysa, bizlerin hedefi, çocuklarımızın (bu becerilerini geliştirebilecek çocuklarımızın) birey olduklarını hissederek, olabildikleri ölçüde gelişebilmelerine katkı sağlamak olmalıdır.

Rastladığım diğer bir durum ise, içinde bulunulan koşullardan dolayı, ailelerimizde depresyon ve kaygı durumlarının yaşanıyor olması. Bu gibi durumlarda, hekimlerimizden ve uzmanlardan destek almak, etik ve doğru olan şey.

Yukarıda sıraladıklarım, gözlemlerime dayalı olan durumlar. Elbette ki, her ailede, bunlar ya da bunlara benzer durumlar yaşanmıyor.

Şimdi gelelim, işin bizimle yani eğitimcilerle ilgili olan kısımlarına. Bizler sizlere nasıl destek olmalıyız? Bunun doğru yöntemi nedir?

Bizlerin öncelikli görevi, siz ailelerimize, içinde bulunduğunuz zor durumu kabullenmede yardımcı olmak. Tabii durumu bilimsel ve net olarak paylaşarak. Sizlere destek olup, umut aşılamaya çalışırken, gerçekleşmeyecek vaatler sunmak, bilimsellikten ve eğitimci kimliğimizden sıyrılmak demektir. Emin olun, bazen gerçekleri açıklamak ve ailelerimizi bununla yüzleştirmek, sandığınızdan çok daha zor. Ama her zaman ne diyoruz? İlerleme kaydedebilmek için, öncelikle kabul etmeliyiz.

Daha sonraki görevlerimizden biri ise, sizleri anne-baba olarak desteklemek ve çocuklarımızın evdeki eğitimcileri olarak desteklemek geliyor. Anne-baba olarak sizleri destekleme programlarından kastım, çocuğunuzu kabullenme, sosyalleşme sürecinin nasıl olması gerektiği, çocuğunuzun kardeşleriyle olan ilişkilerinin nasıl olması gerektiği, yaşayacağınız yasal sürecin nasıl olacağı ile ilgili sizleri bilgilendirmektir. Sizleri, çocuğunuzun öğreticisi olarak desteklemekten kastım ise, çocuk yetiştirme tutumları hakkında, çocuklarımızın gelişim alanları hakkında bilgi sahibi olma ve bunları geliştirme becerilerini nasıl destekleyebileceğinizi aktarma, davranışlarında ve toplumsal becerilerinde nasıl destek olabileceğiniz konusunda bilgiler sağlamak. Bir diğer görevimizin ise, ilgili yönlendirmeleri yapmak olduğunu düşünüyorum. Hepimizin uzmanlık alanları ve branşları farklı. O nedenle, sizlere, gerekli desteği sağlayacak olan uzmanlarımıza sizleri yönlendirerek, verimi artırmış oluyoruz.

Her iki grubun da görevlerinden ve bana göre önemli gördüğün noktalardan bahsettim sanıyorum. Önemli olan şey ise, hep birlikte, birbirimizi en önemlisi anlayarak ve destek olarak çocuklarımızın eğitimine ve sizlere katkı ve destek sağlamak. Birbirimize karşı anlayışlı, dürüst, etik yaklaştığımız sürece, hem sizler, hem çocuklarımız hem de bizler içinde bulunduğumuz gelişimden tatmin olacağız. İşbirlikli çalışmak, gelişimin ilk ve öncelikli basamağıdır.

BURÇAK ENGİN – Psikolog

16 Ekim 2016 Pazar

ÇOCUKLARDA DİL GELİŞİMİNİ DESTEKLEYECEK 7 ÖNERİ!

child mom dil gelişimi ile ilgili görsel sonucu

ÇOCUKLARDA DİL GELİŞİMİNİ DESTEKLEYECEK 7 ÖNERİ!
 ONA ŞARKILAR SÖYLEMEK ÇOCUĞUN KELİME HAZİNESİNİ GENİŞLETİR

Çocuklarda dil gelişimi nasıl sağlanır? Çocuklarda dil gelişimini desteklemek için neler yapılmalı? İşte ebeveynlere 7 öneri....
 Öğrenmenin ve yaratıcılığın en önemli aracının dil olduğunu belirten Çocuk Gelişim Danışmanı Alev Elmas, küçük yaştan itibaren çocukların dil gelişimini desteklemek için yapılabilecekler hakkında anne-babalara birkaç tüyo verdi. 

1. DENEYİMLERİ ARTIRIN Bebekler önce kelimeleri hafızalarında depolarlar. Pek çok kelimeyi, kullanmaya başlamadan anlamaya başladıkları bir biriktirme dönemi yaşarlar. Dolasıyla çocuğunuzu mümkün olduğunca çeşitli ortamlara sokmak ve buralarda gördüğü yeni şeyleri ona anlatıp tanımlamak önemlidir. Örneğin; Süpermarket, oyun alanı, otobüs, kütüphane vb. yerlere gidebilirsiniz. Gördükleriniz hakkında basit bir dil kullanarak konuşmalısınız. Yeni yürümeye başlayan çocuğunuzun basit konuları öğrenmesini sağlayın. Düzenli olarak beş duyusunu uyarın. Çocuğunuza tanımları, bulunduğu ortamdaki renkler, desenler, sesler ve kokulardan söz ederek yapın. Böylece hem zihnini daha fazla uyarır hem de aklında kalıcılığını artırmış olursunuz.

 2. KONUŞUN, KONUŞUN, KONUŞUN Çocukların dili kullanması için anlamaları gerekir. Dili anlamak için de bir çocuğun, konuşmaları tekrar tekrar duyması gerekir. Kısacası çocuğunuzun konuşmasını sağlamak için sizin de bolca konuşmanız şart. Örneğin; Yemek pişirirken, havuçları keserken, çorbayı pişirirken, sofrayı hazırlarken ya da sabahları giyinirken… 

3. HER GÜN YÜKSEK SESLE OKUYUN Çocuklarda dil gelişimini desteklemek için resimli kitaplardan çocuğunuza okumak, durup her sayfadaki tanıdık resimleri göstererek hikayeyi desteklemek ve “Kuş neredeymiş?” gibi anladığına yönelik sorular sormak çok önemlidir. 

4. ONLARA ŞARKI SÖYLEYİN Çocuklar müziği sever ve basit şarkılara dikkat ederler. Onlara çocuk şarkıları söyleyin. Şarkıların tekrar edilmesi çocukların kelime haznesinini gelişimine yardım edecektir. Dolayısıyla aynı şarkıları tekrar tekrar söyleyebilisiniz. Şarkıyla beraber alkışla ya da ayağınızı yere vurarak ritm turmanız da onu dahil etmek için güzel bir yoldur. 

5. ERİŞKİN KELİMELERİYLE KONUŞUN Bebeklerin ağzından basit ve tatlı sözcükler çıkar. Onların söyledikleri gibi konuşmak çok hoşumuza gider. Bebeksi kelimelerin yanı sıra her çocuğun kendine özgü kullandığı bir dil de vardır. Bazen çocuğun suya “bıt” gibi anlamsız kelimeler kullandığı bazı durumlarda aynı kelimeyi tüm ailenin çocuğa su için kullandığına şahit oluruz. Bu ortak bir dil oluşturuyor gibi görünse de çocuğun dili kullanma becerisini destekleyen bir tavır değildir. Ayrıca çocuklar, bizim kendi aramızda konuştuğumuzdan farklı kelimelerle onunla ilişki kurduğumuzu gördüğünde durum daha da kafa karıştırıcı bir hal alacaktır. Bunu için bütün kelimeleri olduğu gibi kullanmaya özen göstermeliyiz. 

6. SORULAR SORUN “Yemeğini şimdi mi istiyorsun?” ya da “Hangi kitabı okumak istersin? Bana göster” gibi. İstediği bir nesneyi hemen vermeyip neyi istiyorsun diye sorup onun söylemesi için zaman ve fırsat verin. Eğer cevap gelirse neyi istiyorsa onun adını siz de tekrarlayarak söyleyin. Bu da çocuklarda dil gelişimini desteklemek için yarar sağlar. 

7. ONU ÖDÜLLENDİRİN Çocuğunuz anladığınız bir kelime söylediğinde veya bir kitaptaki köpeğe parmağını uzatıp “ hav hav” dediğinde onu tebrik edici sözler söylemelisiniz. Bu ödüller hiçbir zaman aşırı sevinç gösterileri şeklinde olmamalıdır. Çocuklarda dil gelişimini desteklemek önemlidir. Dilin gelişiminde genetik etkenin önemi büyük olsa da evde çocuğa verilen bolca sözel uyarı, süreci hızlandırabilir. Eğer çocuğunuzun dil gelişiminin normalin gerisinde kaldığından şüpheleniyorsanız dil, gırtlak gelişiminin kontrolü için bir kulak burun boğaz uzmanına ve konuşma terapistine başvurabilirsiniz. Eken müdahale ile dil gecikmesi engellenebilir veya azaltılabilir.  

Yazının tamamı: http://www.hurriyetaile.com/cocuk/cocuk-gelisimi/cocuklarda-dil-gelisimini-destekleyecek-7-oneri_19485.html?utm_source=copy-paste&utm_medium=copy-paste&utm_campaign=copy-paste-with-url

15 Ekim 2016 Cumartesi

ÇOCUKLARDA KONUŞMA GELİŞİMİ VE KONUŞMA PROBLEMLERİ

konuşma terapisi ile ilgili görsel sonucu

İnsanlar arası iletişim sağlamanın en önemli yolu konuşmadır. Ailelerin çocuklarının gelişimine ilişkin olarak en öncelikli bekledikleri aşamalardan biri çocuklarının konuşmaya başlamasıdır. Anne-baba olmanın zevkini yaşamak ve çocukların sosyalleşebilmesi için çocukların “dillenmesi” gerekir. Bu mucizevî olay birçok çocukta kendiliğinden gerçekleşir ve çocuklar anadillerini kendiliklerinden öğrenmiş olurlar. Bu iş sanıldığı gibi zahmetsiz değildir ve bir anda gerçekleşmez.

Çocuğun iletişimi doğumla birlikte başlar. Çocuğun ağlamaya başlaması ve ağlamayı iletişim için kullanması bile bir çeşit dil becerisidir. Çocuklar, kısa zamanda ağlama seslerinden farklı sesler çıkarır ve işittikleri belli sesleri algılamaya ve yorumlamaya başlarlar. Pek çok çocuk, bir yaş civarı ilk anlamlı sözcüklerini çıkarıp en geç 2-3 yaş gibi düzgün bir şekilde konuşmaya başlar. Ancak bu durum bazen böyle olmayabilir ve çocuklar zamanında konuşmaya başlayamayabilirler. Ya da konuşmaya başlasalar dahi sesleri telaffuz etmeyle ve/veya doğru sıraya dizmeyle ilgili sorunlar yaşayabilirler.

Bu sorunlar aileleri giderek endişelendiren bir hal alır. Bazen bu sorunlar uzun yıllar etkisini sürdürecek ve hatta tam olarak düzelmeyecek sorunların da habercisi olabilir. Dil ve konuşmayla ilgili sorunları olan çocuklarda sonrasında okuma ve yazmayı öğrenmede zorluklar görülebilir. Yani bu tip çocuklar ileriki yıllarda akademik başarısızlık, öğrenme sorunları, dikkat eksikliği, özgüven kaybı, yaşıtları ile ilişkilerde davranış sorunları ve uyum bozuklukları gibi alanlarda potansiyel risk taşımaktadırlar.

KONUŞMA PROBLEMLERİNE NEDEN OLAN FAKTÖRLER NELERDİR?

Çocuğun konuşma problemlerinin görülmesinde birçok faktör rol oynayabilir. Doğumla birlikte gelen veya doğum sırasında oluşan sorunlar, kromozom anomalileri, motor gelişim geriliği, işitme kaybı ve görme özrü gibi bazı duyusal kayıplar, genetik bozukluklar, ailede gecikmiş dil öyküsü, zekâ geriliği, yarık dudak/damak gibi konuşma organlarındaki yapısal sorunlar, otizm, yaygın gelişimsel bozukluk gibi problemler, çevresel koşullar, dil ve konuşma gelişimini destekleyici uyaranların az olması, anne-babanın tutum hataları gibi birçok nedene bağlı olabileceği gibi bazen tüm bu nedenlerden bağımsız olarak da görülebilmektedir.

ÖZGÜN DİL BOZUKLUĞU TERAPİSİNDEKİ TEMEL YAKLAŞIMLAR
Dil bozukluğu olan bir çocuğun tedavi sürecine katkıda bulunabilmek için aileler tarafından yapılması gereken bir takım şeyler vardır. Zira dil bozuklukları, bir uzman uzmanın uygulayacağı dil terapisi sisteminin yanı sıra, ailelerin davranışları ile yaptığı destekler ile tedavi edilir. Tüm dil bozuklukları çeşitlerinde ailelerin katkısı çok önemli bir yer tutmaktadır.

ÇEVREYİ DÜZENLEME

Aileler, dil bozukluğu olan çocuklarını, doğal gözüken ortamlarla konuşmaya ve iletişim kurmaya itmelidir. Çevreyi uygun şekillerde düzenleyerek dil terapisi konusunda önemli bir katkı yapmış olursunuz.
Çocuğun istediği şeyleri görüş mesafesine fakat ulaşamayacağı bir yere koyun.
Materyalleri yalnızca yetişkin yardımıyla alınabilecek yere koyun ( sıkıca kapatılmış saydam plastik kutu)
Rutinlerin olması gereken sırasını bozma ( çorabını giymeden ayakkabısını verme..)
Çocuğun yönlendirmesine izin verin
Çocuğun seçip oynadığı oyuncaklara dikkatinizi verin ve onun hakkında konuşun.
İletişimi mümkün oldukça çocuğun başlatmasını sağlayın (uzun sessizlik olsa bile). Bu durumda dil bozukluğu olan çocuk konuşmayı ve iletişime geçmeyi gereklilik olarak algılayacaktır)
Motor taklit- çocuğun yaptığı motor hareketin aynısını ya da abartılmış veya azaltılmış biçimini çocuk yapar yapmaz taklit edin.(Erken dönem sıra alma davranışını yerleştirmek için bir dil terapisi yöntemidir).
Vokal taklit- çocuğun çıkarttığı sesleri birebir yada değiştirilmiş bir biçimde üretme ( çocuk ‘aaahh’ der yetişkin ‘ahh’ veya ‘baaa’ der)
SOSYAL RUTİNLER OLUŞTURMA

Çocuğu tekrarlı, ne olacağı bilinen oyunları öğret ör ‘ce ee’, ‘ geldim geldim ‘vs, aile üyelerinde bunu günde en az bir kere oynamasını isteyin.
Oyunu biraz değiştirin ( kırmızı balık şarkısını içine daha uzun şeyler sokun, bu durum dil bozuklukları olan çocuğa çeşitlilik katacak dil terapisi konusunda da artı değer sağlayacaktır)
TEŞVİKLER
Zaman gecikme teşviki: Rutinlerdeki sıra almanın bölünmesi, duraksatılması ile gerçekleştirilir.( ör: çocukla karşılıklı top atmaca oynanıyorsa yetişkin topu tutar, çocuğa vermez, çocuktan işlemin devamı için bir yanıt gelmeden de topu yollamaz. Bu dil bozukluğu olan çocuğu konuşmaya iter)
Bakış kesişmesi: Göz kontağı kurmak için yetişkin başını çocuğun görme alanına sokar ve yavaşça takip etmesini sağlar. Çocuk düzenli olarak göz kontağı kurmaya başladığında bu durum azaltılır.
Sözel teşvikler: iletişim elde etmek için açık uçlu sorular sorulur (ne?) veya emirler verilir (‘bana bak’.)
MODELLER
Sesli modeller: çocuğun kullandığı seslerin yetişkin tarafından gecikmeyle taklit edilmesi. Eğer çocuk ‘ba’ sesini çıkartmışsa, farklı bir zamanda yetişkin çocuktan ses çıkartmasını sağlamak için ‘ba’yı kullanır. Bu hareket dil terapisi uygulanan bir çocuğa aşama kaydettirecektir.
Jest modeller: çocuğun presembolik(sembol öncesi) jestlerinin kullanımını uygun zamanlarda model olarak kullandırtma. (ör: uçak başımızın üzerinden geçerken, yetişkinin parmağıyla işaret etmesi, sözel olmayan bir yorumdur.)
DOĞAL SONUÇLAR
Çocuğun ifade edilen amacı anladığından emin olun. Eğer çocuk bir protesto eyleminde bulunuyorsa (ki bu durum dil bozukluğu olan bir çocukta normal bir harekettir) çocuk protestosunu sonlandırdığında onu onurlandırın (sosyal pekiştirme). Çocuğun istediği herhangi bir obje verilir ve çocuğun ortak dikkat çekmek istediği şeylere yönelin.
İletişimin gerçekleştiğini çocuğa bildirin. Gülümseyin, bakın veya çocuğun amaçlı yaptığı her davranışa yorum yapın. Bu şekilde kendiniz bir dil terapisi sistemi oluşturmuş olursunuz.
Dilsel haritalama sunun. Çocuğun sözel olmayan iletişim niyetini kelimelere dökün. Örnek: Çocuk bir bardağı gösterir biz “bu bir bardak, bana bunu göstermen ne güzel” diyebiliriz.


Language Disorders: A Functional Approach to Assessment and Intervention (4th edition) Robert E. Owens, 2003,Allyn & Bacon


8 Ekim 2016 Cumartesi

Otizm teşhisinde 10 temel belirti yeniden tanımlandı!

ASD OTİZM nedir ile ilgili görsel sonucu


Erken konan otizm teşhisi tedavi için çok önemli bir işleve sahip olsa da pek çok çocuk ancak geç dönemde tanı aldığı için ciddi gelişim sorunları yaşıyor. Hekimler ve ebeveynler için otizm tanısında kullanılacak on temel belirtiyi etkili şekilde tanımlamak için bir çalışma yapan Baltimore Kennedy Krieger Enstitüsü (BKKI) uzmanları bu belirtilerle bazı çocukların bir yaşına bile gelmeden teşhis edilebileceğini belirtiyorlar.
Günümüzde otizm tanısı genellikle 3 yaşına kadar konamasa da, bazı çocuklar 1 yaşına gelmeden bazı önemli belirtiler gösteriyorlar. Gelişim geriliği olan tüm bebeklerde otizm spektrum bozuklukları (ASD) belirtilerinin iyi takip edilmesi durumunda tedavi şansının artacağını söyleyen BKKI Otizm Merkezi Direktörü Dr. Rebecca Landa, şu bilgileri veriyor: “Hekim ve ebeveynlerin ASD ve diğer iletişim gecikmelerinin uyarıcı belirtilerini fark edebilmesi hayati değere sahiptir. İyi takip edilmesi durumunda iletişim, sosyal ve motor becerilerde herhangi bir gecikmenin erken belirtileri kolayca yakalanabilir.”

Son 10 yılda Dr. Landa otistik çocukların kardeşlerini bebeklik döneminden itibaren takip etti ve hastalığı erken evrede yakalamak amacıyla önemli bulguları tanımlayan bir çalışma yürüttü. Çalışmadan elde edilen veriler, bazı çocuklara 14 aylıkken bile tanı konulabildiğini ve 2 yaşındaki bebeklerde hastalığın sonucunu iyileştirecek erken tedavi modellerinin uygulanabileceğini ortaya koydu.

Çocuklarının gelişimi ile ilgili bir sorun olması veya becerilerinde azalma yaşanması durumunda, derhal bir doktora (pediatrist) başvurulması gerektiğini belirten Dr. Landa, “Bekleyelim ve görelim anlayışı ile hareket etmemek gerekiyor. Ne kadar erken tanı konursa, o kadar erken tedaviye başlanır ve beyin gelişimine daha erken müdahale edilebilir” diyor.

Çalışmadan elde ettiği bulgular ışığında 6-12 aylık bebekleri ileri evre ASD (Autism Spectrum Disorders)veya diğer iletişim bozuklukları ile ilişkili olabilecek 10 temel belirti tanımlayan Dr. Landa, bebeklerin bu belirtiler açısından takip edilmesi durumunda teşhisin çok kolay şekilde konulabileceğini belirtiyor. İşte otizm tanısı için 10 temel belirti:

Kendisine bakan kimselere nadiren gülümseme;
Başkalarının çıkardığı sesleri veya gülücük gibi hareketleri nadiren taklit etme;
Ses çıkarmada gecikme veya nadiren ses çıkarma;
6-12 aylıkken ismine tepki vermeme;
10. aydan itibaren el işaretleri ile iletişim kurmama;
Göz teması kuramama;
Nadiren dikkatinizi çekme;
Ellerde, ayaklarda, bacaklarda sertleşme veya el bileklerini çevirme gibi olağan dışı vücut hareketleri ve olağan dışı duruş ve diğer tekrarlayıcı davranışlar;
Onu kaldırmak istediğinizde size doğru uzanmaması;
Yuvarlanma, emekleme gibi hareketler açısından motor gelişim geriliği.


KAYNAK: Bu haber Kennedy Krieger Institute, tarafında bu alanda yapılan çalışmanın verileri dikkate alınarak yapılmıştır.

Çocuk ve Yazı Yazmak: Okul Öncesi Çocuklarda Yazım Becerisini Anlamak

çocuk yazısı ile ilgili görsel sonucu
Çocuk ve Yazı Yazmak: Okul Öncesi Çocuklarda Yazım Becerisini Anlamak
Okul öncesi çocuğunuzun boyunun ve kilosunun ne kadar arttığını takip etmeniz kolaydır. Ama çocuğunuzun diğer alanlardaki gelişimini nasıl ölçebilirsiniz? Örneğin, çocuğunuzun öğrenme ve yaşına uygun yazı yazma becerisini?
Çocuğunuzun ebeveyni ve ilk öğretmeni olarak, okul öncesi yıllarında çocuğunuzun gelişimini gözlemlemek ve bilgi toplamaktan daha iyi yoktur. Aşağıdaki sorular ve ipuçları ile 3yaş ve 4 yaş çocuğunuzun erken yazım becerisinin gelişimini ve yazı yazma becerisini nasıl destekleyebileceğinize dair notlar bulacaksınız.
Çocuğunuz Yaşına Uygun Yazı Yazma Becerisini Geliştiriyor Mu?
Ebeveynler için hatırlanması gereken en önemli şey, okul öncesi yılların dağınık olduğudur! Hedef çocuğun yazının nasıl çalıştığını anlamasına yardımcı olarak, anlamlı bir şekilde okuma ile birleştiğini göstermektedir. Bilgi iletişimini, kelimeler ve semboller ile sağladığını öğretmektir. Çocuğunuzun 3 yaş ve 4 yaş civarında hangi temel yazı yazma becerilerini öğrenmesi ve ustalaşması gerektiğini biliyor musunuz? Aşağıdaki sorulara göz atın ve çocuğunuz ile ilgili notlar alın. Çocuğunuz:
·         Çizdiği resimler yolu ile düşüncelerini ve hikayelerini ifade ediyor mu?
·         Resim çizmek ve yazı yazmak için kalem, boya kalemi, gazlı kalem kullanıyor mu?
·         Çizgileri, daireleri, “X” ve “+” sembollerini kopyalıyor, çiziyor mu?el-yazisi-cocuk
·         Kendi ismindeki bazı harfleri yazmaya çalışıyor mu? Bir kısım başarıyor mu?
·         Günlük yaşamımızda yazmanın ve çizmenin bizim iletişimiz ve işlevlerimiz için yardımcı olduğunu anlamaya başladı mı?
Erken Yazı Yazma Becerisini Ev Ortamında Desteklemek
Çocuğunuzun yazı  yazma becerisini desteklemek için ve geliştirmek için, gün içinde çocuğunuz ile kolay ( ve eğlenceli) bir şekilde yazı yazma çalışması yapabilirsiniz. Buradaki yazı yazma becerisi aktivitelerini deneyebilirsiniz.
Çocuğunuzun yazım materyallerini kullanması için fırsat yaratın. Kurşun kalem, silinebilir markerler, tebeşirler, boya kalemleri. Bu materyalleri ve boş kağıtları, süslediğiniz bir kutuya yerleştirin ve çocuğunuzun rahatlıkla erişebileceği bir yere koyun.
Çocuğunuzu fikirlerini ifade etmek için ve hikayeler anlatması için çizimleri kullanmasını teşvik edin.
Çocuğunuza yazılı kelimelerin günlük hayatın bir parçası olduğunu gösterin. Örneğin, alışveriş listeleri, sokak isimleri, dükkan isimleri, mailler, yazılar her yerde!
Çocuğunuza ilk ismini yazmayı, kopyalamayı öğretin. (Sabırlı olsun, bol tekrar gerekebilir). İsmini yazabilmek okul öncesi çocuğu için çok güçlendiricidir.
Çocuğunuzun eşyalarını kendi ismi ile etiketleyin. Ve çocuğunuzun kendi bazı nesnelerini etiketlemesine yardımcı olun. Örneğin, Boya kutusu, defter vb.
Çocuğunuzun hamurdan el kaslarını kullanarak şekiller yapmasına teşvik edin.
Çocuğunuzun dergilerden resimler seçerek bir yemek menüsü oluşturun, çocuğunuzun size söylediklerini istediği yerlere açık ve net bir şekilde yazın.
Not: Eğer çocuğunuzun düzenli bir bakım vereni/bakıcı var ise bu ipuçlarını ona da aktarmayı unutmayın.

Okul Öncesi Dönemde Erken Yazı Yazma Becerisini Teşvik Etme
Günümüzdeki okul öncesi eğitimde birçok oyun saati olmakla birlikte yapılandırılmış öğrenmeye verilen ağırlık artmış durumda. Bugünkü okul öncesi eğitim programı geçmişe göre çok daha sert bir program izlemekte. Çocuğunuzun yazmayı öğrenmede nasıl gittiğini takip edebilmek için;
·         Çocuğunuzun öğretmenine yazım becerisini nasıl öğrettiklerini ve çalıştırdıklarını sorun, çocuğunuzun bu süreçte rahat mı yoksa zorlanarak mı ilerlediğini öğrenin.
·         Çocuğunuzun okul öncesi dönemde hangi yazım becerilerinde ustalaşması ilkokulda ona kolaylık sağlayacağını öğrenin.
·         Çocuğunuzun çizdiği/yazdığı sanatsal çalışmaları evinizde sergileyin. Okuldan çalışmalarını eve getirin.
·         Çocuğunuzu öğrenme, okul ve yazı yazmak hakkında fikrilerini paylaşması için teşvik edin, cesaretlendirin.

Ne Zaman Endişelenmelisiniz? Yardım ve Yönlendirme için Nereden Destek Almalısınız?
Eğer çocuğunuzun yazı yazma becerisinin yaşının altında ilerlediğini düşüyor iseniz(her çocuğun hızı ayrı olduğu göz ardı etmeden), aşağıdaki durumlarda destek almanız faydalı olacaktır,
·         Kopyalamadan, çizmekten, yazmaktan kaçınıyor/ sevmiyor ise
·         Kopyalama ve yazmada yaşıtlarına göre geriden geliyor ise
·         Şekilleri, rakamları hatırlamakta güçlük yaşıyor ise
·         Sembolleri, sayıları sıklıkla yönlerini değiştiriyor ise
Bu konudaki endişelerinizi okul öncesi öğretmeniniz ile görüşün. Daha sonra uzman desteği aldığınız yerde çocuğunuzun gelişim değerlendirilmesinin yapılması ve çocuğunuzun mutlaka işitme ve görme testinden geçmesi gerekir.

Okulda Akademik Olarak Zorlanan Çocuğunuzla İlgili Sormanız Gereken 4 Soru

ders çalışan çocuk çizimi ile ilgili görsel sonucu
Okulda Akademik Olarak Zorlanan Çocuğunuzla İlgili Sormanız Gereken 4 Soru

Derslerinde zorlanan çocuğunuzu anlamak, çocuğunuzun neden zorlandığını çözmek zor olabilir ama  aşağıdaki 4 soruyla iyi bir başlangıç yapabilirsiniz. Çocuğunuz zorlandığı için ders çalışmaktan kaçındığında, düşük performans gösterdiğinde ne yapacağınızı bilemeyebilir, çaresiz hissedebilirsiniz. Ancak çocuğunuzun yaşı ve sınıfı ne olursa olsun çocuğunuza zorlandığı alanlarda ona destek olmanız önemlidir. Aşağıdaki soruları sormak çocuğunuzun neden zorlanıyor olabileceğini anlamanıza, farkında olmanıza yardımcı olacaktır.
1. Çocuğunuzun en çok zorlandığı ders veya ödev nedir?
İlk adımınız çocuğunuzun akademik olarak mücadele verdiği dersi veya ödev türünü belirlemek olmalıdır. Çocuğunuza onu yargılamadan, anlayışlı bir şekilde bu konuyu direk sorabilir, aynı zamanda öğretmenleri ile görüşerek onlardan bilgi alabilirsiniz. Çocuğunuzun zorlandığı konularda cesareti kırılmış ve direnç geliştirmiş olabileceği için performansında düşüşler gözlemleyebilirsiniz. Ana sorunu belirleyip, çözüm adımlarınızı planlayarak çocuğunuzun öz güveni kadar bu alandaki başarısının artmasına destek olabilirsiniz.
2. Çocuğunuz uygun seviyedeki dersi mi alıyor?
Çocuğunuzun aldığı dersler onun seviyesinde mi değil mi, araştırın. Eğer bu seçmeli veya iki farklı seviyesi olan bir ders ise diğer sınıfın içeriklerinin çocuğunuza daha uygun olup olmadığını mevcut öğretmeni ile görüşebilirsiniz. Çocuğunuzun kendine uygun seviyede ders almıyor ise ders içeriği ona çok kolay veya zor geliyor olabilir. Tabii eğer ders materyali çocuğunuza göre çok ileri ise çocuğunuzun konuya olan ilgisi azalacaktır. Aynı zamanda eğer ders işleyişi çocuğunuzun seviyesinin altında ise bu durumda da çocuğunuz sıkıldığı için dersi takip etmeyebilir ve performansında düşüş gözlemleyebilirsiniz.
3. Çocuğunuzun ders çalışma alışkanlıkları nedir?
Çocuğunuzun çalışma düzenini, çalışma ortamını ve zamanlarını gözden geçirin. Çocuğunuzla en verimli çalışabileceği stratejileri geliştirin. Haftalık ders kitabından kısa notlar çıkarmak, o hafta öğrendiklerini bir sınıf arkadaşı ile paylaşmak veya konu testi çözmek gibi tekrar stratejileri kullanılabilir. Çocuğunuzun etkili çalışması için becerilerini geliştirmesine yardımcı olun. Bu süreçte çocuğunuza öğüt vermekten, öfkeli olmaktan kaçınarak işbirlikçi bir tutumda ortak bir süreç yürütmeye özen gösterin. Çocuğunuzun çalışma düzeni ve şekli hakkındaki düşüncelerini dinlemeniz faydalı olacaktır.
4. Duygusal veya fiziksel bir sorun çocuğunuzun performansını etkiliyor mu?
Çocuğunuzun akademik başarısındaki düşüklük duygusal sorunlardan kaynaklanabileceği gibi (akran zorbalığı, kardeş doğumu, taşınma, aile içi geçimsizlik vb.) öğrenme ve dikkat sorunlarından (DEHB, dikkat eksikliği, pasif dikkat azlığı, disleksi, öğrenme güçlükleri vb.)  veya sınav-performans kaygısından da kaynaklanıyor olabilir. Aynı zamanda çocuğunuzun dengeli ve sağlıklı beslenmesi ve vitamin almasının, yaşına uygun uyku saatlerinin olmasının da etkisi vardır. Bu alanlardan kaynaklı çocuğunuzun okulda zorlandığını fark ettiyseniz konusunda uzman kişilerden destek alarak çocuğunuzun daha rahat başarıya ulaşmasına yardımcı olabilirsiniz.