15 Kasım 2013 Cuma
HENÜZ KONUŞMAYAN ÇOCUĞA DİL ÖĞRETMEK
HENÜZ KONUŞMAYAN ÇOCUĞA DİL ÖĞRETMEK
Söz-öncesi çocuk henüz konuşmayan çocuktur. Bütün çocuklar, konuşmayı öğrenmeden önce pek çok sözel olmayan iletişim becerileri öğrenirler. Bu beceriler, ses çıkarma, nesneye uzanma, gösterme gibi eylemler olabilir. Dinleme yeteneği ve diğerlerine dikkati yöneltme de, söz-öncesi dönemde gerçekleşen dil gelişiminin bir parçasıdır. Aynı şekilde, karşılıklı konuşmalarda yer almak için çocuğu hazırlayan sıra alma davranışı da söz-öncesi dönemin bir ürünüdür. Hepsinden önemlisi, çocuklar, henüz konuşmaya başlamadan önce, iletişimin farklı işlevleri veya amaçları yerine getirdiğini ve kendi sahip oldukları iletişim becerilerini toplumsal, duygusal ve fiziksel gereksinimleri karşılamada kullanabildiklerini öğrenirler. Bir şeyi göstererek o şeyi istediklerini, el sallayarak bir kişiye 'Güle-güle' demeyi ve başlarını geriye atarak bir şeyi reddetmeyi öğrenirler.
İletişimin söz-öncesi dönemi, aslında, tüm çocukların geçtiği temel bir aşamadır. Bu dönemde, diğer kişilerle zengin ve çeşitli iletişim deneyimleri yaşamak, sonraları etkili ve doyurucu sözel iletişim becerilerine sahip olmaya temel oluşturur. Konuşmayı öğrenmekte güçlük çeken daha büyük yaştaki çocukların çoğu, söz-öncesi iletişim becerileri ile ilgili alıştırmalardan yararlanacaklardır.
Çocuğunuz bebek olduğu için henüz konuşamıyor olabilir; ya da bu alanda geriliği olan daha büyük yaşta bir çocuk olabilir. İletişim becerilerini kazandırma yöntemleri, tüm çocuklar için aşağı yukarı aynıdır. Sunulan etkinlikler, küçük çocukları düşünerek seçilmiştir; ancak, ilgilerine yönelik uyarlamalar yapmak koşuluyla, daha büyük çocuklarla da kolayca kullanılabilir.
Söz-öncesi dil öğrenmenin beş temel alanı vardır.
* Başkalarına dikkati yöneltmeyi ve cevap vermeyi öğrenmek.
* Oynamayı öğrenmek.
* Karşılıklı konuşmada sıra almayı öğrenmek.
* Taklit etmeyi öğrenmek.
* İletişim becerilerini günlük yaşamda kullanmayı öğrenmek.
Bu alanların çoğu birbirleriyle çakışmaktadır ve, siz büyük bir olasılıkla, çocuğunuzun iletişim becerilerini geliştirirken iki ya da daha fazla alanda çalışıyor olacaksınız. Biz size, amaçlarınızın ne olacağına karar vermeden önce, tüm bu alanlarla ilgili bilgileri okumanızı ve çocuğunuzu tüm alanlarda değerlendirmenizi öneririz.
* Bu yazımızda “Başkalarına dikkati yöneltmeyi ve cevap vermeyi öğrenmek” alanına değinilecektir.
BAŞKALARINA DİKKATİ YÖNELTMEYİ VE CEVAP VERMEYİ ÖĞRENMEK
Bu alanda kendiliğinizden, çocuğunuzla konuşurken onun yüzünüze bakmasını ve dikkatini size yöneltmesini, oyuncaklarına bakmasını veya basit talimatları yerine getirmesini cesaretlendiriyorsanız, siz de halihazırda dil üzerinde çalışıyorsunuz demektir.
Dikkati yöneltme becerileri, iletişimin, diğer gelişim özelliklerinden apayrı bir ön koşulu olarak görülmemelidir. Bu beceriler, çocuğun ilk kez göz kontağı kurmasıyla başlayan ve tüm gereksinim ve düşüncelerini ifade eder hale gelmesine kadar devam eden sürekli bir gelişimin bir parçasıdır. Dikkati yöneltme becerileri, çocuğun konuşmaya başlamasıyla önemini yitirmez. Çocuklar, okul öncesi ve daha sonraki dönemlerde de, dikkati yöneltme ve cevaplama becerilerini geliştirmeye ve genişletmeye devam ederler.
Çocuğunuz halihazırda siz ona konuştuğunuzda yüzünüze bakıyor ve cevap veriyorsa, dilin başka alanları üzerinde de çalışmaya başlayabilirsiniz.
Çocuğunuz henüz size dikkatini yöneltmiyorsa, bunu şu andaki tek çalışma amacınız olarak belirleyin. Dikkati yöneltme, sadece iletişim için değil, gelişimin tüm diğer alanları için de çok önemlidir.
Aşağıda, dikkati yöneltme ve cevap verme becerilerini öğretmek için gerekli olan temel ilkeleri incelemeye devam edeceğiz.
Çocuğunuzla birlikte yaptığınız her şeyde, onun dikkatini yöneltmesini ve cevap vermesini cesaretlendirebilirsiniz. Aşağıdaki öneriler, bebekler ve emekleyerek ya da yürüyerek gezinemeyen çocuklar için verilmekteyse de, hareketlilik kazanmış bir çocuğa da kolayca uyarlanabilir.
Bir şeyi yaparken ne yapıyor olduğunuza dair onunla konuşun. Arada bir duraklayarak söylenen birkaç basit cümlecik, çokça gevezelik etmek kadar etkilidir. Ona adıyla seslenin ve tekrar konuşmaya başlamadan önce onun size bakması için bekleyin.
Konuşmanızı gülümseme ve dokunmayla eşleştirin. Bu, çocuğunuzun sizin yüzünüzden ve sesinizden hoşlanmasını artırır.
Çocuğunuzla konuşurken yüzünüzü onun yüzüne yakın tutun. Küçük bebekler gözlerini, kendilerinden yaklaşık 25-30 cm. uzaklıktaki nesnelere en iyi biçimde odaklaştırırlar. Bezini değiştirirken ona doğru eğilin. Siz mutfakta çalışırken bebeğiniz de ana kucağında oturuyorsa, ana kucağını yüksekçe bir yere koyun; böylece çalışırken ona yaklaşabilirsiniz. Otururken, omuzlarını destekleyerek onun karnını sizin göğsünüze yerleştirin; böylece bebeğiniz sizin yüzünüze bakabilir. Görüş mesafesi, giderek artacaktır; bu konudaki gelişmeleri fark etmeye çalışın.
Çocuğunuzun ellerini kendi yüzünüze doğru yönlendirin ve yüzünüzü elleriyle de hissetmesini sağlayın. Bu yöntem, ilgisi dağıldığında ilgisini toplamasına yardımcı olmada işe yarayabilir.
Çocuğunuza cevap vermesi için zaman tanıyın. Size hemen bakmaz vegülümsemezse ya da sizin yönlendirmenizi hemen izlemezse, cesaretiniz kırılmasın. Küçük çocukların zihinlerini toparlamaları biraz zaman alır. “Bak ... bak...” şeklinde bir talimatı sürekli tekrarlayarak onun ilgisini çekebilmeniz çok zor olacaktır. Çocuğunuz, aralıklı olarak tekrar ettiğiniz iki deneme sonucunda da tepki vermezse, dokunmak veya ses tonunuzu değiştirmek gibi biraz farklı bir yaklaşımı deneyin.
Kendisine yaklaşırken ona seslenerek, onu kucaklamadan önce kollarını tutarak, onu beslemeden önce biberonunu veya kaşığını göstererek,, bir sonraki aşamada ne olacağını tahmin etmesine izin verin. Böylece, çevresinde neler olup bittiğine ilişkin daha uyanık ve duyarlı hale gelmesine yardımcı olursunuz.
Size baktığında veya sizin söylediklerinize cevap verdiğinde ne kadar mutlu olduğunuzu ona gösterin. Sizinle etkileşimde bulunmasının kendisi için ödüllendirici bir deneyim olduğunu öğrenmeye gereksinimi vardır.
Çıkardığı sesler iletişimsel olmayıp, tesadüfen bile çıksa her çıkardığı sese cevap verin. Çocuğunuza, onun çıkardığı sesleri aynen tekrarlayarak cevap vermeyi alışkanlık haline getirmeye çalışın. Bu, daha sonraki sıra alma becerisi için iyi bir temeldir.
Aynı eylemler veya olaylar için aynı sözcükleri kullanın. Onu her kaldırışınızda “hop hop”, her bezini değiştirme girişiminizde “temizlik zamanı” derseniz, önceleri sizi anlamayacaktır; fakat giderek, çevresinde neler olduğuna dikkatini odaklaştırması kolaylaşacaktır. Zamanla da söylediklerinizi anlamaya başlayacaktır. Önemli sözcüklerin anlamlarını öğrenmeye başlayacaktır ve basit yönlendirmeleri izlemek için temel edinmiş olacaktır.
Çocuğunuzun dikkatini yöneltmesini ve cevap vermesini cesaretlendirmede tüm aile bireylerinden yararlanın. Bu konuda, çocuğunuzun abla ve ağabeyleri çok işe yarayabilir. Abla ve ağabeyleri, şarkı söylemekten, jest ve mimikler yapmaktan ya da küçük kardeşlerini gıdıklamaktan hoşlanabilirler. Kardeşlerinin kendileriyle iletişimde bulunduğunu fark etmelerine yardımcı olun.
Çocuğunuza, siz çevresinde olmadığınız zamanlar bakması için bir şeyler verin. Çocuğunuzun abla ve ağabeyleri, karyolasına asmak üzere basit ama parlak renkli bir insan yüzü resmi çizebilirler. Çocuğunuzun karyolasına, hareket eden ve ses çıkaran canlı renkli oyuncaklar asın. Eğer henüz sınırlı görüş alanına sahip küçük bir bebekse, bir ya da iki parlak renkli nesneyi onun çok yakınında bulundurun.
Bebeğinizin ilgisini çeken şeyleri belirlemek amacıyla onu gözleyin. Çocuğunuzun dikkatini size yöneltmesini sağlamada bu nesnelerden yararlanabilir misiniz? Böyle bir yol bulmak, özellikle, dikkatini yöneltme sorunu olan daha büyük yaştaki çocuklar için önemlidir. Onun sizin dünyanıza girmesini beklemeden önce, sizin onun dünyasına girmeniz gerekebilir. Onun iletişim kurmak için gösterdiği çabaları fark ediyor musunuz?
Yavaş ama sağlam adımlarla ilerlemeyi hedefleyin. Amaçlarınız çok büyükse, kolayca cesaretiniz kırılabilir. Çocuğunuzun halihazırda içinde bulunduğu düzeyden başlayın ve her gün ya da her hafta küçük ilerlemeler kaydetmeyi hedefleyin. Çocuğunuzun size kaç saniye süreyle dikkatini yönelttiğini (örneğin, yüzünüze baktığını) belirlemeniz işe yarayabilir. Bakma süresinin 20 saniyeden 30 saniyeye çıkması çok önemli ancak gözden kaçması çok kolay bir gelişmedir.
Çocuğunuzun ilgisinin dağılmasını önleyin. Yukarıda tanıtılan teknikleri kullanarak çocuğunuzun dikkatini yöneltme ve cevap verme becerilerinde ilerleme sağlayamıyorsanız, çocuğunuzla her gün dikkatini dağıtmayacak ortamlarda kısa oturumlarla çalışmayı deneyin. Hareketli ev etkinliklerinden uzakta, sessiz bir yer seçin ve çocuğunuzun dikkatini dağıtacak nesneleri uzaklaştırın. Bunu geçici bir önlem olarak görün. Çocuğunuz ilerledikçe, yeni edindiği becerileri günlük ev ortamında da kullanması için onu cesaretlendirin.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder