Baştan sona duyu organı olan
çocuk, çevresindeki sevinç, öfke, nefret, aşk gibi duyguları ve sevecen, kaba
ya da ince davranışları bütünüyle titreşimler halinde algılar ve taklit eder.
Oyunlarında bu duygu ve davranışların izlenimlerini ve yorumlanmasını gözlemleyebiliriz.
Sevinç ve coşkular sıcak duygulardır ve çocuğun gelişimine yardımcı olur.
Gıdalarla beslenme kadar bu tür sıcak duygularla beslenme de çok önemlidir.
Yaşadığı ortamda böyle taklit edebileceği sağlıklı örnekler ve davranışlar
sergilenmelidir. Demek ki prensipte, çocuğun yanında taklit etmesini
istemediğimiz hiçbir hareket ve davranışta bulunmamalıdır. İnsan kendisi,
çocuğa yapma diyeceği hiçbir şeyi yapmamalı ve hiçbir sözü sarf etmemelidir.
Steiner, bu çalışma
sırasında insanın ruhsal-tinsel yanıyla bedensel varoluşunun bağlantılarını
idrak ediyor. Fizyoloji ve psikoloji öğreniyor, eğitim ve öğretimin bir sanat
haline gelmesi gerektiğini anlıyor. Öğretmek için insanın üç varlığı beden,
ruh, tin dikkate alınmalı diyen Steiner, sevgi dolu birebir ilişkinin önemini
vurguluyor.
Eğitmenin varlığı,
hareketleri, davranışı, olaylar karşısındaki tutumu, konuşması, güleryüzü,
neşesi, iyimserliği önemli örnek oluşturur. O bilgisiyle değil, çocuk için kim
olduğuyla, nasıl olduğuyla örnektir. Bu nedenle kendisini sürekli eğitir.
Çocukta güven
duygusu uyandıran üç kalite: Mekan yaşantısı – zaman yaşantısı – ruhsal düzlem.
Çocuğun mekanı ve ortamı, onun için bir yaşam duygusu aktaracak şekilde biçimlendirilmeli, neşeli, sıcak ortam yaratılmalı. Günler sakin ve normal zaman akışı içinde ritmik düzen içinde gelişmeli.
Bu da örnek aldığı erişkinin çevreyle olan ilişkisine bağlı. Erişkinin öngörülmemiş olaylar karşısındaki tutum ve davranışları önemli; sorunlar nasıl çözülüyor, ne gibi tepkiler gösteriliyor. Çocuk, yaşanan anın içinden bir davranış perspektifi oluşmasını ister. Yanındayken yaşamın evetlenmesi, olumlu yaklaşım örneği sunulması, sükunet, kararlılık göstermek gerek.
Çocuğun mekanı ve ortamı, onun için bir yaşam duygusu aktaracak şekilde biçimlendirilmeli, neşeli, sıcak ortam yaratılmalı. Günler sakin ve normal zaman akışı içinde ritmik düzen içinde gelişmeli.
Bu da örnek aldığı erişkinin çevreyle olan ilişkisine bağlı. Erişkinin öngörülmemiş olaylar karşısındaki tutum ve davranışları önemli; sorunlar nasıl çözülüyor, ne gibi tepkiler gösteriliyor. Çocuk, yaşanan anın içinden bir davranış perspektifi oluşmasını ister. Yanındayken yaşamın evetlenmesi, olumlu yaklaşım örneği sunulması, sükunet, kararlılık göstermek gerek.
Steiner, Molt, Hanh ve Stockmeyer Waldorf okulunun kuruluş
ilkeleri ile okulun idari yapısını, eğitim felsefesini, ekonomik yapısını ve
öğretim disiplinini belirlemişlerdir. Steiner’in düşünceleri doğrultusunda
Waldorf okullarının yapılanması için şu temel ilkeler belirlemiştir:
1. Sosyoekonomik, ırksal ve dinsel temelleri ne olursa olsun
bütün çocuklar okula kabul ediledilecekler (Barnes, 1980).
2. Eğitim on iki yıl kesintisiz olacak öğrenciler farklı
farklı eğitim türlerine yönlendirilmeyecekler. Öğrenci anasınıfından lise sona
kadar Waldorf okulunda eğitim görecek ancak benliğini kazandığı ve doğru
kararlar verebileceği olgunluğa ulaştığı zaman kendi istediği yönde ilerlemesi,
uzmanlaşması öngörülmüştür (Barnes, 1980).
3. Her çocuğun farklı bireysel özellikleri ve kendine göre
üstün yetenekleri olduğu kabul edilir. Eğitim planlanırken çocukların neleri
öğrenmeleri gerektiği değil neleri öğrenebilecekleri göz önüne alınır. Çocuğun
sahip olduğu bütün yetenekleri geliştirmesi ve en iyi seviyeye getirmesi
amaçlanır (Hutchingson, & Hutchingson, 1993; Harrington, 1993).
4. Nasıl ki dünyanın ve yaşamın belli bir ritmi vardır.
İnsan organizmasının da belli bir ritmi vardır. İnsan bu ritim içinde
olgunlaşır. İnsanın gelişimini sağlayan şekillendirici enerji bu ritim
doğrultusunda değişik zamanlarda sırasıyla irade, duygu ve düşünce gelişimi
üzerinde odaklanır. Ancak bir alanda yeterli olgunluğa erişildikten sonra
eğitimde bir üst aşamaya geçilmelidir (Lopata, 2000).
5. Okul, her türlü ekonomik ve politik kontrolden tamamen
bağımsız olmalıdır. Bu nedenle okul devletten bağımsız demokratik bir yapıya
sahip olması Wadorf eğitiminin özgürlük anlayışının temelini oluşturmaktadır
(Barnes, 1980; Oberman, 1997). Ayrıca her okul içinde bulunduğu topluma göre
müfredatını düzenler (Waterson, 2006). Böylece öğrenilecek konuların çocuğun
yaşamıyla ilişkilendirilmesi mümkün olur.
6. Okul öğretmenler
tarafından yönetilmelidir. Okul yönetiminde hiyerarşi yoktur. Öğretmenler
okulun işleyişini Steiner’in ilkeleri doğrultusunda kendileri belirlerler
(Oberman, 1997).
7. İlköğretimin sekiz yılı boyunca bir sınıf aynı sınıf
öğretmeni ile eğitimini sürdürmeli ve tamamlamalıdır. Öğretmen çocuğu ve
yaşadığı koşulları ne kadar iyi ne kadar ayrıntılı bilirse öğreteceği konuyu
çocuğun hayatıyla o düzeyde daha iyi ilişkilendirebilir. Yine çocuğun
gelişimini desteklemek için daha çok imkâna sahip olur (Harrington, 1993).
8. Waldorf eğitiminde değerlendirme sistemi de farklıdır.
Değerlendirmenin amacı çocuğu notla sınıflandırmak değil onu daha iyi tanıyıp,
gelişimini daha iyi izleyebilmektir. Öğretmenler her çocuğun gelişimiyle ilgili
uzun raporlar hazırlarlar. Küçük sınıflara not ve karne verilmez. Öğretmenler
ev ziyaretlerinde bulunurlar. Not ve karne şeklinde değerlendirme aslında tam
olarak lise döneminde yapılmaya başlanır. Değerlendirmenin bir diğer amacı da
çocuğun gelişiminden kendisinin de haberdar olması bu sayede öğrenme ve üretme
coşkusunu daha çok hissetmesini sağlamaktır.
9. Çocuğun bütünsel olarak gelişmesi gereklidir. Bunun için
uygulanan bilginin kazanılması, becerinin uygulanması, yararcılığın
güçlendirilmesi, hayal gücünün uyarılması, anlama ve empati duygularının
beslenmesi, sosyal sorumluluğun önemi ve ahlaki ilkeler gibi alanlara eşit önem
verilir (Nicholson, 2000). Bir konu olarak ele alındığında tüm yönleri ile
bütünleştirilmiş olarak işlenir (Hutchingson & Hutchingson, 1993).
Bu ilkeler doğrultusunda oluşturulan eğitimin amacı benlik
bilincinin oluşturulmasıdır. Benlik kavramı, kalıtım ve çevre ile birlikte
insanın varoluşunu belirleyen üç kavramdan biridir. Benlik, insanın öğrenen,
çabalayan, düşünen, güdülenen, yaratıcı, buluşcu, özgüvenli, etkin ve daha pek
çok özelliğe sahip yönüdür. Benlik sağlıklı ve dengeli bir şekilde
geliştirilirse yaşamdaki belirleyici etken olur. Benlik bilincini geliştirerek çocuğun
gerçek potansiyelini özgür bırakmak böylece çocuğun potansiyelinin en üst
aşamasına gelerek insanlığın ve dünyanın yararlı bir unsuru haline gelmesi
Waldorf eğitiminin en genel amacıdır (Schmitt-Stegman, 1997). Bu genel amaca
ulaşması için benlik bilincinin gelişerek özgür benlik bilinci haline gelmesi
gerekmektedir. Benlik bilincinin gelişebilmesi de benliğin unsurları olan irade
(istek, güdü), duygu ve düşüncenin geliştirilmesi gerekmektedir. Steiner’e göre
bu unsurların gelişmesini sağlayan insanın sahip olduğu şekillendirici
güçlerdir. Şekillendirici güçlerin kaynağı aldığımız besinlerdir (Steiner,
1919). Şekillendirici güçler her dönem farklı bir unsurun gelişimine
odaklanırlar. Bu dönemler; fiziksel bilinçlilik, duygu bilinçliliği, farkında
bilinçlilik adları ile sıralanırlar ve her biri yedi yıl sürer (Barnes, 1980;
Ogletree, 1997). Eğitimin planlanması ve geliştirilmesi için çocuğun bu gelişim
dönemlerindeki özelliklerinin bilinmesi gerekmektedir.
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dergisi. Haziran
2009. Cilt:V1, Sayı:I, 174-194 http://efdergi.yyu.edu.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder