20 Aralık 2016 Salı

Waldorf Okulunun Temel İlkeleri

Baştan sona duyu organı olan çocuk, çevresindeki sevinç, öfke, nefret, aşk gibi duyguları ve sevecen, kaba ya da ince davranışları bütünüyle titreşimler halinde algılar ve taklit eder. Oyunlarında bu duygu ve davranışların izlenimlerini ve yorumlanmasını gözlemleyebiliriz. Sevinç ve coşkular sıcak duygulardır ve çocuğun gelişimine yardımcı olur. Gıdalarla beslenme kadar bu tür sıcak duygularla beslenme de çok önemlidir. Yaşadığı ortamda böyle taklit edebileceği sağlıklı örnekler ve davranışlar sergilenmelidir. Demek ki prensipte, çocuğun yanında taklit etmesini istemediğimiz hiçbir hareket ve davranışta bulunmamalıdır. İnsan kendisi, çocuğa yapma diyeceği hiçbir şeyi yapmamalı ve hiçbir sözü sarf etmemelidir.


Steiner, bu çalışma sırasında insanın ruhsal-tinsel yanıyla bedensel varoluşunun bağlantılarını idrak ediyor. Fizyoloji ve psikoloji öğreniyor, eğitim ve öğretimin bir sanat haline gelmesi gerektiğini anlıyor. Öğretmek için insanın üç varlığı beden, ruh, tin dikkate alınmalı diyen Steiner, sevgi dolu birebir ilişkinin önemini vurguluyor.


Eğitmenin varlığı, hareketleri, davranışı, olaylar karşısındaki tutumu, konuşması, güleryüzü, neşesi, iyimserliği önemli örnek oluşturur. O bilgisiyle değil, çocuk için kim olduğuyla, nasıl olduğuyla örnektir. Bu nedenle kendisini sürekli eğitir.

 Çocukta güven duygusu uyandıran üç kalite: Mekan yaşantısı – zaman yaşantısı – ruhsal düzlem.

Çocuğun mekanı ve ortamı, onun için bir yaşam duygusu aktaracak şekilde biçimlendirilmeli, neşeli, sıcak ortam yaratılmalı. Günler sakin ve normal zaman akışı içinde ritmik düzen içinde gelişmeli.

Bu da örnek aldığı erişkinin çevreyle olan ilişkisine bağlı. Erişkinin öngörülmemiş olaylar karşısındaki tutum ve davranışları önemli; sorunlar nasıl çözülüyor, ne gibi tepkiler gösteriliyor. Çocuk, yaşanan anın içinden bir davranış perspektifi oluşmasını ister. Yanındayken yaşamın evetlenmesi, olumlu yaklaşım örneği sunulması, sükunet, kararlılık göstermek gerek.


Steiner, Molt, Hanh ve Stockmeyer Waldorf okulunun kuruluş ilkeleri ile okulun idari yapısını, eğitim felsefesini, ekonomik yapısını ve öğretim disiplinini belirlemişlerdir. Steiner’in düşünceleri doğrultusunda Waldorf okullarının yapılanması için şu temel ilkeler belirlemiştir:
1. Sosyoekonomik, ırksal ve dinsel temelleri ne olursa olsun bütün çocuklar okula kabul ediledilecekler (Barnes, 1980).
2. Eğitim on iki yıl kesintisiz olacak öğrenciler farklı farklı eğitim türlerine yönlendirilmeyecekler. Öğrenci anasınıfından lise sona kadar Waldorf okulunda eğitim görecek ancak benliğini kazandığı ve doğru kararlar verebileceği olgunluğa ulaştığı zaman kendi istediği yönde ilerlemesi, uzmanlaşması öngörülmüştür (Barnes, 1980).
3. Her çocuğun farklı bireysel özellikleri ve kendine göre üstün yetenekleri olduğu kabul edilir. Eğitim planlanırken çocukların neleri öğrenmeleri gerektiği değil neleri öğrenebilecekleri göz önüne alınır. Çocuğun sahip olduğu bütün yetenekleri geliştirmesi ve en iyi seviyeye getirmesi amaçlanır (Hutchingson, & Hutchingson, 1993; Harrington, 1993).
4. Nasıl ki dünyanın ve yaşamın belli bir ritmi vardır. İnsan organizmasının da belli bir ritmi vardır. İnsan bu ritim içinde olgunlaşır. İnsanın gelişimini sağlayan şekillendirici enerji bu ritim doğrultusunda değişik zamanlarda sırasıyla irade, duygu ve düşünce gelişimi üzerinde odaklanır. Ancak bir alanda yeterli olgunluğa erişildikten sonra eğitimde bir üst aşamaya geçilmelidir (Lopata, 2000).  
5. Okul, her türlü ekonomik ve politik kontrolden tamamen bağımsız olmalıdır. Bu nedenle okul devletten bağımsız demokratik bir yapıya sahip olması Wadorf eğitiminin özgürlük anlayışının temelini oluşturmaktadır (Barnes, 1980; Oberman, 1997). Ayrıca her okul içinde bulunduğu topluma göre müfredatını düzenler (Waterson, 2006). Böylece öğrenilecek konuların çocuğun yaşamıyla ilişkilendirilmesi mümkün olur.
 6. Okul öğretmenler tarafından yönetilmelidir. Okul yönetiminde hiyerarşi yoktur. Öğretmenler okulun işleyişini Steiner’in ilkeleri doğrultusunda kendileri belirlerler (Oberman, 1997).

7. İlköğretimin sekiz yılı boyunca bir sınıf aynı sınıf öğretmeni ile eğitimini sürdürmeli ve tamamlamalıdır. Öğretmen çocuğu ve yaşadığı koşulları ne kadar iyi ne kadar ayrıntılı bilirse öğreteceği konuyu çocuğun hayatıyla o düzeyde daha iyi ilişkilendirebilir. Yine çocuğun gelişimini desteklemek için daha çok imkâna sahip olur (Harrington, 1993).
8. Waldorf eğitiminde değerlendirme sistemi de farklıdır. Değerlendirmenin amacı çocuğu notla sınıflandırmak değil onu daha iyi tanıyıp, gelişimini daha iyi izleyebilmektir. Öğretmenler her çocuğun gelişimiyle ilgili uzun raporlar hazırlarlar. Küçük sınıflara not ve karne verilmez. Öğretmenler ev ziyaretlerinde bulunurlar. Not ve karne şeklinde değerlendirme aslında tam olarak lise döneminde yapılmaya başlanır. Değerlendirmenin bir diğer amacı da çocuğun gelişiminden kendisinin de haberdar olması bu sayede öğrenme ve üretme coşkusunu daha çok hissetmesini sağlamaktır.
9. Çocuğun bütünsel olarak gelişmesi gereklidir. Bunun için uygulanan bilginin kazanılması, becerinin uygulanması, yararcılığın güçlendirilmesi, hayal gücünün uyarılması, anlama ve empati duygularının beslenmesi, sosyal sorumluluğun önemi ve ahlaki ilkeler gibi alanlara eşit önem verilir (Nicholson, 2000). Bir konu olarak ele alındığında tüm yönleri ile bütünleştirilmiş olarak işlenir (Hutchingson & Hutchingson, 1993).

Bu ilkeler doğrultusunda oluşturulan eğitimin amacı benlik bilincinin oluşturulmasıdır. Benlik kavramı, kalıtım ve çevre ile birlikte insanın varoluşunu belirleyen üç kavramdan biridir. Benlik, insanın öğrenen, çabalayan, düşünen, güdülenen, yaratıcı, buluşcu, özgüvenli, etkin ve daha pek çok özelliğe sahip yönüdür. Benlik sağlıklı ve dengeli bir şekilde geliştirilirse yaşamdaki belirleyici etken olur. Benlik bilincini geliştirerek çocuğun gerçek potansiyelini özgür bırakmak böylece çocuğun potansiyelinin en üst aşamasına gelerek insanlığın ve dünyanın yararlı bir unsuru haline gelmesi Waldorf eğitiminin en genel amacıdır (Schmitt-Stegman, 1997). Bu genel amaca ulaşması için benlik bilincinin gelişerek özgür benlik bilinci haline gelmesi gerekmektedir. Benlik bilincinin gelişebilmesi de benliğin unsurları olan irade (istek, güdü), duygu ve düşüncenin geliştirilmesi gerekmektedir. Steiner’e göre bu unsurların gelişmesini sağlayan insanın sahip olduğu şekillendirici güçlerdir. Şekillendirici güçlerin kaynağı aldığımız besinlerdir (Steiner, 1919). Şekillendirici güçler her dönem farklı bir unsurun gelişimine odaklanırlar. Bu dönemler; fiziksel bilinçlilik, duygu bilinçliliği, farkında bilinçlilik adları ile sıralanırlar ve her biri yedi yıl sürer (Barnes, 1980; Ogletree, 1997). Eğitimin planlanması ve geliştirilmesi için çocuğun bu gelişim dönemlerindeki özelliklerinin bilinmesi gerekmektedir.
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dergisi. Haziran 2009. Cilt:V1, Sayı:I, 174-194 http://efdergi.yyu.edu.tr





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder