15 Nisan 2013 Pazartesi

Hollanda’ya Hoşgeldiniz



Hollanda’ya Hoşgeldiniz

Çok kez özürlü bir çocukla yaşamanın ve onu yetiştirebilmenin nasıl bir duygu olduğu sorusuyla karşılaşıyorum. Böyle bir tecrübesi olmayan kişilerin bu duyguyu anlayabilmesi için şöyle anlatıyorum:

Çocuk sahibi olmayı düşünmek, İtalya’ya düşlenen seyahati planlamak gibidir. İtalya hakkında kitaplar satın alır ve şahane planlar yaparsınız. Kolesium, Michelangelo, Pisa kulesi ve Venedikteki gondollar…. İtalyanca konuşmaya bile başlarsınız. Herşey size çok heyecanlı gelir.

Büyük bir heyecan ve sabırsızlıkla beklediğiniz gün gelir.

Bavullarınızı hazırlar ve yola çıkarsınız.

Saatler sonra uçağınız iner. Hostesiniz size ‘HOLLANDA’YA HOŞGELDİNİZ’ der.

‘HOLLANDA’ diye yarı hıçkırıkla bir ses çıkar ağzınızdan.

‘NE DEMEK İSTİYORSUN? BEN İTALYA’YA GİDECEĞİMİ SÖYLEMİŞTİM.’

‘BEN İTALYA’DA İNECEĞİM.’

‘HAYATIM BOYUNCA BEN İTALYA’YA SEYAHATİ DÜŞLEDİM.’

Fakat bir uçuş hatası yüzünden Hollanda’ya inildi ve burada kalmak zorundasınız.

Burada unutulmaması gereken şey geldiğiniz yerin korkunç ya da açlık ve hastalığın olduğu bir yer değil sadece ve sadece değişik bir yer olmasıdır.

Şimdi tekrar alışverişe çıkıp yeni kitaplar alıp, yeni bir dil öğrenmeli ve daha önce hiç karşılaşmadığın insanlarla karşılaşmalısın.

Dediğim gibi sadece değişik bir yer. İtalya’dan daha ağır giden bir temposu var ve daha az glamurlu. Ama bir süre sonra kendine gelip de etrafına baktığın zaman Hollanda’nın yeldeğirmenleri, laleleri olduğunu hatta Rembrant’ı olduğunu bile görürsün.

Ama tanıdığın herkes kendi İtalya seyahatleri ile öyle meşgullerdir ki onlar hep İtalya’ya olan şahane seyahatlerinden söz ederler.

Belki de ara sıra kendi kendine şöyle söylersin: ‘BEN DE ORAYA GİDECEKTİM. İTALYA’YA SEYAHATİ PLANLAMIŞTIM.’

Şu var ki İtalya’ya gidememiş olmak üzerinde bütün hayatını harcarsanız,

HOLLANDA’nın çok özel ve harika özelliklerini değerlendirip, keyfine varamazsınız.

Emily Pearl Kingsley

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder