29 Aralık 2013 Pazar

Öğretimde Kullanılan Teknikler

Öğretim Teknikleri
 Öğretim materyallerini sunmada ve öğretim 
etkinliklerini yapılandırmada izlenen özel bir 
yoldur. 
 Teknik, bir öğretme yöntemini uygulamaya koyma 
biçimi, ya da sınıf içinde yapılan işlemlerin bütünü 
olarak tanımlanabilir.



Öğretim Tekniklerini Sınıflandırma
Yaygın Olarak Kullanılan Teknikler
A- Grupla Öğretim Teknikleri: 
 Beyin Fırtınası
 Soru-Cevap
 Drama ve Rol Yapma
 Benzetim
 Mikro Öğretim
 Eğitsel Oyunlar
 İkili ve Grup Çalışmaları 
 Grup 66
 Altı Şapkalı Düşünme

B- Bireysel Öğretim Teknikleri: 
 Bireyselleştirilmiş Öğretim
 Programlı Öğretim
 Bilgisayar Destekli Öğretim


Beyin Fırtınası
 Birden fazla kişinin bir araya 
gelerek, 
 bir konuyla ilgili yaratıcı fikirlerini 
tartışmaksızın açıklayarak, 
 birbirleriyle fikir alış-verişinde 
bulundukları, 
 bireyin yaratıcı düşünme gücünü 
geliştiren bir öğretim tekniğidir. 




Beyin Fırtınası Tekniğinde Amaç
 Bir konuya çözüm getirmek
 Karar vermek
 Hayal yoluyla düşünce ve fikir 
üretmek
Beyin fırtınası tekniği “Buluş fırtınası” olarak da bilinir.


Beyin Fırtınası Tekniğinin İlkeleri
 Olası bütün çözümler ileri sürülür
 Önerilen bir çözüm başka çözüm önerilerinin ortaya 
çıkmasını sağlar (Güdülenmiş çağrışım)
 Önerilen çözümleri (fikirleri) savunmak gerekmez. 
 Fikirler hızla ifade edilir ve yazıya geçirilir
 Fikirler değerlendirilir.
 Beyin fırtınasında seçilecek problem basit ve sınırlı olmalı, karmaşık ve çok genel problemlerden 
kaçınılmalıdır. 
 Seçilen konu (çözülecek problem) tartışılabilecek nitelikte ve öğrencinin ilgi alanı içerisinde yer almalıdır. 


Beyin Fırtınası Tekniğinin İşleyişi
 Amaç veya sorun saptanmalı
 Zaman sınırı getirilmeli
 Katılım sağlanmalı
 Eleştiri yapılmalı
 Tartışma sonunda bir analiz, değerlendirme ve yeniden örgütlenme yapılmalı.


Beyin Fırtınası Tekniği Kullanılırken Yapılması Gerekenler
 Serbest ve neşeli bir ortam yaratılmalı
 Uçuk fikirlerin ifade edilmesine izin verilmeli
 Değerlendirmenin zamanında başlaması sağlanmalı
 Tüm düşünceler numaralanmalı
 Fikir üretme tıkandığında sorun yeniden tanımlanmalı
 Yöneten eleştirel tutum takınmamaya özen göstermeli.
 Asla ses kayıt cihazı kullanılmamalı
 Kimseyle dalga geçilmemeli
 Çalışmayı başkalarının izlemesine izin verilmemeli
 Yeni fikirlerin üretilemediği durumlarda çalışma sona 
erdirilmeli.

Beyin Fırtınasının değerlendirilmesi:
a- Çalışmaya katılan herkesin katılımı ile, veya
b- Seçilecek küçük bir grup tarafından yapılabilir. 



Soru Cevap
 Her düzeyde davranışın kazandırılmasında, 
 her konu alanında ve 
 her türlü gruplar için kullanılabilecek bir tekniktir.





Soru-Cevap Tekniğinin İlkeleri
 Sorular bütün sınıfa yöneltilmeli
 Gönüllü öğrencilere öncelik verilmeli
 Kolay sorular yavaş öğrenenlere yanıtlatılmalı
 Öğrencilere (yanıt için) yeterli zaman verilmeli. 
 Doğru yanıtlar anında pekiştirilmeli
 Yanlış yanıtlar düzeltilmeli
 İpuçları ve yan sorular sorulmalı 
 Öğrencilere soru yöneltildiğinde seçkisiz bir sıra izlenmeli 
 Tüm sınıfın katılımı sağlanmalı. 
 Öğrencilerin birbirlerine ve öğretmene sorular sormalarına 
olanak tanınmalı. 
 Öğrencilerin düzeyi gözetilmeli.
 Üzerinde durulacak önemli noktalarla 
ilgili sorular hazırlanmalı,
 Sorular dersten önce hazırlanmalı,
 Soruların açık ve anlaşılır olmasına 
dikkat edilmeli, 
 Soruların amacına uygun olmasına 
dikkat edilmeli
 İyi bir sorunun var olan bilgiyi 
yoklamak yerine sınıfın üzerinde 
çalıştığı konuyla ilgili sorunlara çözüm 
arayıcı olması gerektiği unutulmamalı. 

Drama
 Drama, önceden yazılı bir metin 
olmaksızın, 
 katılımcıların kendi yaratıcı buluşları, 
 özgün düşünceleri öznel anıları ve 
bilgilerine dayanarak oluşturdukları 
 eylem durumları ve doğaçlama 
canlandırmalarıdır.


 Bu teknik hem oyuncuya hem de seyirciye yöneliktir. 
 Öğretmen yönetici rolündedir. 
 Öğrenciye sınırlama ve zorlama yoktur. Öğrenci o anda aklına geleni söyler. 
 Etkili ve dikkatli dinleme yeteneğini geliştirir.
 Kişinin kendine olan güvenini artırır. 
 Anlama yeteneğini ve yaratıcılığı artırır. 
 Akıcı konuşmayı geliştirir. 
 Dile hakimiyeti ve iyi ifade yeteneğini geliştirir. 
 Bilgilerin etkili kullanımını sağlayarak onları pekiştirir. 
 Fazla araç-gereç gerekmez. 
 Oyunlar her zaman her yerde oynanabilir. 
 Doğal drama (radyo ve TV yayınlarını taklit etme vb.)
 Biçimsel drama (kuklalar, pantomim vb.)
Küçük çocuklara uygulandığında basit ve kısa oyunlar seçilmeli. 


Rol Yapma (Sosyodrama)
 Öğrenci kendi duygu ve düşüncelerini 
başka bir kişiliğe girerek ifade eder. 
 Yaratıcı düşünce önemlidir. 
 Deneysel bir eğitim tekniğidir. 
 İlk uygulamada gönüllüler seçilmeli. 
 Öğrenciler bir konuşma metninde geçen aynı cümleleri kullanma yerine (duruma uygun olma koşuluyla) kendi cümlelerini kullanabilmeliler. 
 Öğrenciye yapacağı (canlandıracağı) rol hakkında önceden genel bir bilgi verilmeli.


Benzetim
Öğrenmeyi desteklemek üzere gerçeğe uygun 
olarak geliştirilen bir model üzerinde 
yapılan bir öğretim yaklaşımıdır. 
 Örnekler: 
 Pilotların uçuş öncesi yapay koşullarda eğitimi, 
 Tıpçıların kadavra üzerinde çalışmaları, 
 İlk Yardım kursunda manken üzerinde çalışmalar. 


 Bu teknikte öğrenciler bir olaya katılırlar 
ve ona şekil verirler. 
 Olay yapaydır ancak 
 öğrencilerin yaptıkları gerçektir. 


 Öğrencilerin rolleri, işlevleri, görev ve sorumlulukları 
vardır. 
 Öğrenciler problem çözme ve karar verme durumundadırlar. Yani analiz, sentez ve değerlendirme yapmak durumundadırlar. 
 Öğrenci derse katılmakta, güdülenmekte, somut ve yaparak-yaşayarak öğrenme sağlanmaktadır.
 Öğrenciye her zaman anında dönüt verilebilmelidir.
 Öğrenciler bildikleri ilkeleri hayata geçirebilirler. 
 Öğrencilerin iletişim becerileri gelişir. 



Mikro Öğretim
 Öğretmen adaylarına hizmet öncesinde deneyim kazandırmayı amaçlayan bir tekniktir. 
 Yüz yüze eğitimin gerçekleştirilmesi için sınıf içinde uygulanır. 
 Bir öğretmen adayı bir dersin küçük bir bölümünü sunar
 Öğretme işlemiyle ilgili olarak 
 sözlü, 
 yazılı (öneri, katkı ve eleştiriler) ve
 teyple (ve video ile) dönüt alınır. 
 Alınan dönütler ışığında mikro ders yeniden düzenlenir. 
 Bu teknikte en önemli sorun doğal bir ortamın yaratılamamasıdır (Aynı düzeyde bilgiye sahip akran gruplarına ders verme söz konusudur ve bu da pek kolay değildir.). 
 Bu teknikte önemli olan bir konuyu öğretmek değil, bir tekniği uygulamaktır, öğretim basamaklarını başarıyla uygulamaktır. 
 Bir davranış seçilmeli, 
 Amaçlar belirlenmeli, 
 Ders planı hazırlanmalı, 
 Araçlar hazırlanmalı.
 Sunuları yapacakların performanslarını değerlendirmek için "Değerlendirme formları" geliştirilmeli. 
 Belirlenen beceri ve davranışları değerlendirmede kullanılacak ölçütler saptanmalı. 

Eğitsel Oyunlar
 Öğrenilen bilgilerin pekiştirilmesini veya daha rahat bir 
ortamda tekrar edilmesini sağlayan etkinliklerdir. 
 Eğitsel oyunlar öğrenmeye yönelik olmalıdır. 
 Oyunun kuralları sınıftaki herkesin etkin olarak katılımına 
izin verebilmeli ve oyunun belli bir amacı olmalıdır. Oyunun 
kuralları açık seçik anlaşılmalıdır. 
 Eğitsel oyunlara genellikle dersin ortasında ya da sonunda 
yer verilmelidir. 


Kaynakça
 Bilen, M. (1999). Plandan uygulamaya öğretim. Ankara: 
Anı Yayıncılık. 
 Demirel, Ö. (2008). Öğretim İlke ve Yöntemleri: 
Öğretme sanatı (14. Baskı). Ankara: Pegem A 
Yayıncılık. 
 Senemoğlu, N. (2009). Gelişim, öğrenme ve öğretim: 
Kuramdan uygulamaya. Ankara: Pegem A Yayıncılık. 
 Ün-Açıkgöz, K. (2007). Aktif öğrenme. İzmir: Biliş 
Eğitim Yayınları. 






24 Aralık 2013 Salı

D.AUSUBEL Anlamlı Öğrenme

D.AUSUBEL Anlamlı Öğrenme

Ausubel’in “anlamlı öğrenme” 
(meaningfull learning) teorisi, 
bilgilerin öğrenciye sunularak 
kazandırılmasıdır. 


Sunuş Yoluyla Öğrenme;

 Bilgilerin çok dikkatli düzenlenmesi 
 Bıralanması 
Ve öğrencinin alabileceği tarzda verilmesi 

sürecidir. 

Anlamlı Öğrenmenin Başlaması İçin
1- Öğrenilecek bilgiler kendi 
içinde bir bütünlük ve 
anlamlılık taşımalı;
2- Anlamlı öğrenme için 
öğrencide olumlu yönde 

hazırlık olmalıdır.

Hazırlanmış Bilgilerin Öğrencilere Sunularak 
Öğrenilmesinde şu hususlar yer alır:
1- Anlamlı öğrenmede; öğretmenin konuyu 
açıklaması yanında öğrencinin ilgili konuda 
düşüncelerini, takıldığı noktaları, yeni bilgiler 
arasındaki ilişkileri ve sonuçları ortaya çıkarması 
istenir.
2- Ağırlık anlatım ve konuşmadadır, fakat bol 
örnek kullanılmalıdır.
- soru-cevap ve tartışma teknikleri kullanmalı,
- resimlerle şemalar üzerinde çalışılmalı,

- görsel araç ve çizimlerle desteklenmelidir.
3- Tümdengelim düşünme yolu kullanılır. 
Genel ilke ve kavramlar önce, ayrıntılar 
bunlara bağlı olarak açıklanır veya 
gruplanır.
4- Mantıklı bir süre içinde gerçekleşir. 
Açıklanacak konu, bütünlük içinde ve 
konuyu oluşturan unsurların birbirleriyle 
ilişkileri görülecek şekilde sıralanmalı ve 

işlenmelidir.

Anlamlı Öğrenmede 
Organize Edici Bilgiler (organizer)
 Organize edici; bir kavram, ilke, bir 
genelleme ve bir kural olabilir.
Örneğin; İlkokulda üçgenlerin isimlendirilmesini işleyen 
bir öğretmenin “Üçgenler açılarına ve kenarlarına 
göre isimlendirilir” diye bir kuralla başlangıç 
yapmasında, söz konusu kuralın “organize edici” bir 

bilgi özelliği vardır.

Organize ediciler, daha sonra öğrenilecek 
bilgileri anlamlı bir duruma getirirler. 
Bunlar yoluyla ayrıntılı bilgilerin anlamlı 
olarak yerleştirileceği çerçeve hazırlanmış 
olur. Diğer bir ifade ile organize ediciler, 
öğrencinin daha önce öğrenmiş olduğu 
bilgilerle yeni bilgiler arasında köprü görevi 
görür.
Başka bir örnek ise; ders kitapları yada bilimsel 
makalelerin başındaki özetler, konunun anahtar 

kelimeleri birer organize edicidirler.

Organize Ediciler ikiye ayrılır:
1- Açıklayıcı (hiç karşılaşılmamış konu 
hakkında genel açıklama)
2- Karşılaştırıcı (benzerlik ve farklılıkları 
ortaya koyacak şekilde yapılan genel 

açıklama)

Anlamlı Öğrenmede 
Anlatım Tekniğinin Kullanılması
Takrir çok dikkatli kullanılmalı. Bunun için;
 1- Öğrencinin öğretilecek konuda hazır 
bulunuş düzeyini anlamak 
 2- Öğrenciye kazandırılacak bilgiyi seçmek
 3- Öğrencilere bir bilgi yığını sunmak 
yerine önemli noktaları açıklamak, temel 
kavram ve ilkeleri vurgulamak ve dikkat 

çekmek.

4- Kullanılacak örnekler, öğrencilerin 
geçirmiş olduğu yaşatılara uygun olmalı.
 5- Ders kitabı kaynaktır, fakat olduğu gibi 
aktarılmamalı.
 6- Anlatıma geçmeden organize edicilerin 
ve bilgilerin kapsamına girecek temel 
kavram ve genellemeler önceden 

tanımlanmalı ve hazırlanmalı. 

Ausubel, ezberci öğrenme yerine alternatif olarak 

anlamlı öğrenme modelini geliştirmiştir.



KAYNAKÇA:
1. YAPICI, Ş., M., 2005, Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi, Anı 
Yayıncılık, Ankara.
2. SELÇUK, Z., 2004, Gelişim ve Öğrenme, Nobel Yayıncılık, 
Ankara.
3. AYDIN, A., 1999, Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi, Anı Yayıncılık, 
Ankara.
4. FİDAN, N., Okulda Öğrenme ve Öğretme, Alkım Yayınevi, 
Ankara.
5. ATAMAN, A., 2004, Gelişim ve Öğrenme, Gündüz Eğitim 
Yayınevi, Ankara.
6. www.yok.gov.tr/egitim/ogretmen/kitaplar/kimya/wite3.doc
(23.03.2006)
7. www.toget.net/articles/3114.htm.95k (23.03.2006)
8. tr.wikipedia.org./wiki/D._Ausubel’in_Ögrenme_Kuramı_15k 
(23.03.2006)
9. www.yedinisan.k12.tr./ogretim_yontem_veteknikleri.ppt. 
(26.03.2006)

ROBERT GAGNE (1916-2002)ÖĞRENME KOŞULLARI MODELİ



Gagne, 1960’lı yıllarda yeni 
davranışçı ekolün temsilcilerinden 
biri olarak kabul edilirken, 
günümüzde daha çok bilişsel 
alanın bir temsilcisi olarak 
görülmektedir.


Gagne’nin öğrenme koşulları modeli, 
tüm disiplinlerin öğretim tasarımında 
kullanılmış, genel kabul görmüş bir 
modeldir.
Gagne’ye göre öğretimin amacı, 
öğrencilerin problem çözme 

becerilerinin geliştirilmesidir.


• Gagne’ye göre öğrenme, dışsal uyaranların 
bilişsel süreçlerle yapılandırılmasına bağlı bir 
işlemdir.
• Öğrenme, öğretim materyali, pekiştirme, tekrar 
gibi iç faktörlerin etkileşimine bağlıdır.
• Ancak bilişsel stratejiler içinde bireyin duygusal 
özelliklerini tanımlayan ilgi, beklenti, tutum ve 
değerlerde önemli bir etkendir. 
• Bu nedenle Gagne’nin yaklaşımı bilişsel öğrenme 
kuramlarının özgün bir sentezi olarak 

değerlendirilebilir.

GAGNE MODELİNİN UNSURLARI




  Gagne’nin öğrenme modeli şu varsayımlara dayanır.
• Birbirinden farklı öğrenme türleri vardır.
Örneğin, bir kavramın öğrenilmesi ile bir 
matematik probleminin çözümü, farklı 
öğrenme-öğretme etkinliği gerektirir.
• Öğrenme, birbirine dayalı aşamalı ve birikimli 
bir süreçtir.
Yeni öğrenme yaşantıları, daha önce 
edinilmiş bilgi becerilerle bütünleştirilerek 
öğrenilir.


 Farklı öğrenme ürünleri, farklı öğretme-
öğrenme stratejilerinin bir arada kullanılmasını 
gerektirir.

Öğretmen, öğrenme ürünlerinin niteliklerine 
uygun öğretim kuram ve ilkelerini etkili biçimde 
kullanabilecek mesleki yeterlilikler taşımalıdır.

Öğrenci kendi deneyimleri yoluyla yaparak,yaşayarak öğrenir.


Eğitimde öğretimden çok öğrenme, 
öğretmenden çok öğrencinin etkin olması 
gerekir.

Gagne’ye göre Öğrenme Ürünleri beş
grupta toplanmaktadır.
• Zihinsel beceriler
• Sözel bilgiler
• Tutumlar
• Psiko-motor beceriler
• Bilişsel stratejiler.


Sözel Bilgiler:
• Sözel bilgiler, neyin nasıl öğrenileceğine 
ilişkin kavram ve dizgeler edinmeyi 
tanımlamaktadır.
• Terimler, isimler, tanımlar, semboller, 
fonksiyonlar ve kategorik bilgi kümeleri sözel 
öğrenme kapsamındadır.
• Etkili bir sözel bilgi öğrenme süreci, kavram 
ve olguları ilişkilendirmeye dönük olmalı ve 
daha sonraki öğrenmeler için yönlendirici 
nitelikler taşımalıdır.

Tutumlar:
• Tutum, bireyin bir uyarana, olaya veya nesneye 
olumlu veya olumsuz vaziyet alış biçimi olarak 
tanımlanabilir.
• Tutumlar, organizmanın biyolojik kalıtımıyla 
değil, yaşantılar yoluyla edinilmektedir. 
• Etkili bir öğretim modeli, öğrenciye olumlu 
tutumlar kazandırmak amacıyla 
düzenlenmelidir.

Öğrenciler olumlu bir benlik algısı 
geliştirmeleri için yüreklendirilmelidir. Bu 
amaçla başvurulacak yöntemler şöyledir.
1- Kararlılık ve öz güven geliştirmeleri 
sağlanmalıdır.
2- Uygun öğrenme ortamları sağlanmalıdır.
3- Olumlu duyuşsal özellikler kazanmalarına 
rehberlik etmelidir.
4- Öğrencilerin başarılı olma gereksinimleri 
karşılanarak, bu yöndeki çabaları düzenli 
olarak ödüllendirilmelidir. 


Psiko-motor Beceriler:
• Bireyin performansına yansıyan önemli bir 
öğrenme alanıdır. 
• Bilişsel yeterliklerin ve duyuşsal özelliklerin 
ürünü olan becerilerin kazandırılmasında 
temel amaç, hareketleri doğru, hızlı ve 
düzgün biçimde yapabilmektir.

Bilişsel Stratejiler:
• Öğrenme yoluyla kazanılan zihinsel şema ve 
yapılar anlamındadır.
• Bilişsel stratejiler dikkat, algılama, 
depolama, kontrol, geri çağırma, yeniden 
örgütleme ve transfer gibi boyutlardan 
oluşmaktadır.

Gagne’nin geliştirdiği öğretim modelinin 
temel boyutları:
• Dikkat Çekme:
Öğrencinin ilgisini derse çekmede 
kullanılan sorular, materyaller, gösterim 
yöntemleri gibi uyarıcılardır.

Öğrenciye Hedefler Hakkında Bilgi Verme:
Öğrencinin, dersin sonunda kendisinden 
ne beklendiğini bilmesi, onun derse katılımını 
ve performansını artırır. Fakat hedefler 
öğrencinin seviyesine uygun olarak 
verilmelidir. Örneğin, ilköğretim öğrencisine, 
ders planında yer alan şekliyle hedefler 
söylemek onun anlamasını güçleştirecektir.


Ön Bilgilerin Hatırlatılması:
Öğrenilecek konu tümüyle yeni olduğunda, 
bu konu ile ilgili bilgilerin uzun bellekten 
çağırılması, konunun anlamlı olarak 
öğrenilmesini sağlar. Bu şekilde yeni bilgi, 
uzun süreli bellekte diğer bilgilerle ilişki 
kurularak kodlanır.


Uyarıcı Materyalin Sunulması:
Öğrencinin derse olan ilgisi sağlandıktan 
sonra öğrenmede yardımcı olacak 
materyaller öğretmen tarafından çeşitli 
teknikler kullanılarak sunulur.


Öğrenciye Rehberlik Etme:
Öğrencinin belirlenen hedeflere 
ulaşmasında onlara yardımcı olmak, yol 
göstermek olarak tanımlanabilir. Burada 
izlenecek yaklaşım öğrenciye doğru cevabı 
söylemek yerine, onun bilişsel stratejilerini 
kullanmasını sağlayarak doğru cevaba giden 
yolları göstermektir.


Davranışı Ortaya Çıkarma:
Öğrencinin cevapları bulması, ilke veya 
kavramları öğrenmesinin ardından, ne 
öğrendiğini gözlemek amacıyla 
gerçekleştirilen etkinliklerdir.


Geribildirim Verme:
Geribildirimler, bir önceki aşamada, 
beklenilen davranışı ortaya çıkaramayan 
öğrencinin eksikliklerinin giderilmesi veya 
öğrencinin gösterdiği davranışın doğru olduğu 
hakkında bilgilendirilmesi için kullanılır. 
Geribildirimler sözel olabileceği gibi, 
gülümseme, baş sallama gibi davranışsal 
formda da olabilir.


Performansı Değerlendirme:
Öğrenme çıktılarının hedefler ile örtüĢüp 
örtüĢmediğini anlamada kullanılır.
ÖrtüĢme: overlapping, üst üste binme

Kalıcılığı ve Transferi Sağlama:
Öğrenciye ders boyunca verilen bilgilerin 
öğrenilmesi için, bu bilginin farklı durumlarda 
ve çeşitli problemlerin çözümlerine 
uygulanabilmesi gerekmektedir. Örneğin, 
öğrenci bilgilerin kalıcı olmalarını sağlamak 
amacıyla belli aralıklarla tekrarlayabilir. 


KAYNAKÇA:
• ATAMAN, A., 2004, GeliĢim ve Öğrenme, 
Gündüz Eğitim Yayınevi, Ankara.
• AYDIN, A., 1999, GeliĢim ve Öğrenme 
Psikolojisi, Anı Yayıncılık, Ankara.
• FĠDAN, N., Okulda Öğrenme ve Öğretme, 
Alkım Yayınevi, Ankara.
• SENEMOĞLU, N., 2004, GeliĢim Öğrenme ve 
Öğretim, Gazi Kitapevi, Ankara.
• YAPICI, ġ., M., 2005, GeliĢim ve Öğrenme 
Psikolojisi, Anı Yayıncılık, Ankara

EDİMSEL KOŞULLANMA (Burrhus Frederic Skinner)


EDİMSEL KOŞULLANMA (Burrhus Frederic Skinner)
ÖĞRENME VE ÖĞRETMENİN KURAMSAL TEMELLERİ
Klasik koşullanma yoluyla öğrenmeyi 
sağlamak için, yapılan bir davranışa 
neden olan uyarıcının bilinmesi 
gerekir. Oysa insan davranışlarına 
neden olan uyarıcıları her zaman 
tahmin etmek mümkün değildir. 
İnsanlar çevrelerinde bulunan çeşitli 
nesnelerle etkileşim kurarak farklı 
davranışlarda bulunurlar.
Edimsel koşullanma, interaksiyon içinde bir öğrenmedir.

Skinner’e göre, tepkisel ve 
edimsel olmak üzere iki çeşit 
davranış vardır. Tepkisel 
davranışa neden olan uyarıcı 
her zaman bilinirken, edimsel 
davranışa neden olan uyarıcı 
çok belirgin değildir.


Tepkisel davranış: Bilinen bir 
uyarıcı tarafından oluşturulur. 
Örneğin; etin salya meydana 
getirmesi. Tüm refleksler 
tepkisel davranışa bir örnektir 
Karanlıkta göz bebeğinin 
büyümesi bir tepkisel 
davranıştır.

Edimsel davranış: Bilinen bir 
uyarıcı tarafından 
oluşturulmaz; organizma 
tarafından ortaya konur ve 
sonuçları tarafından kontrol 
edilir.

Klasik koşullanmada önce uyaran 
vardır ve organizma ona tepki 
gösterir.
(U-T)

Edimsel davranışta önce 
tepki yapılır sonra tepkinin 
doğurduğu uyarıcı gelir.
(T-U)


Skinner deneyinde, edimsel 
davranış olarak maniveleya 
basmayı kullanmıştır. Aç olan 
hayvan, manivelaya basarak 
yiyeceği elde eder, yiyeceği 
elde eden hayvan manivelaya 

basma davranışını sürdürür.




Davranış sonucunda 
organizmanın hoşuna giden bir 
durum ortaya çıkar. Örneğin yeni 
aldığınız bir kazağı giydiğiniz 
zaman arkadaşlarınız “Kazağın 
çok güzel, sana çok yakışmış” 
derse, o kazağı giyme davranışınız 
devam eder.



Davranışın sonucunda 
organizmanın hoşuna 
gitmeyen bir durum ortaya 
çıkar. Yeni kazağınızı giydiğiniz 
gün değer verdiğiniz bir 
arkadaşınız size yakışmadığını 
söylerse, o kazağı giymek 
istemezsiniz.


Skinner’e göre bir davranışın sonucu, 
organizma için hoşa giden, olumlu bir 
durum yaratıyorsa, o davranışın tekrar 
ortaya çıkma olasılığı artar.
Davranışın arkasından olumlu 
uyarıcı verilerek yapılan 
koşullamaya edimsel koşullama 
denir.

Bu tür koşullamada, davranışı 
izleyen ve organizma üzerinde 
hoşa gidici bir etki yaratarak, 
davranışın (edimin) ortaya 
çıkma olasılığını artıran 
uyarıcılara pekiştireç denir. 
Diğer bir deyişle pekiştirilen 
davranış öğrenilir.

Bir davranışın arkasından gelen 
ve organizma için hoşa gitmeyen 
bir durum yaratan uyarıcılar ise 
cezadır. Ceza davranışı zayıflatır 
ya da belli bir süre için 
durdurur.


Pekiştireçler olumlu ve olumsuz olmak 
üzere ikiye ayrılmaktadır. Bir davranış, 
organizmanın hoşuna gidecek bir 
uyarıcının doğrudan verilmesi ile 
pekiştiriliyorsa, buna olumlu pekiştirme 
denir. Sınıfta bir soruyu doğru 
cevaplandıran öğrenciye yaşına göre, 
aferin denmesi, başının okşanması, (+)
puan verilmesi, gülümsenerek 
onaylanması birer olumlu pekiştirmedir.


Organizma hoş olmayan bir durumdan 
kurtarılarak da davranış pekiştirilebilir. Bu 
tür pekiştirmeye olumsuz pekiştirme denir. 
Bir öğrenci evindeki aile kavgalarından, 
sorunlarından kaçmak için okula geliyorsa, 
okul bu öğrenci için olumsuz pekiştireçtir. 
Çünkü öğrenci okula gelerek kendisine acı 
veren sorunlardan kurtulmakta ve rahat 
etmektedir.
rahatsız edici yüksek sesler, elektrik şoku ,ütü vs...

Olumsuz pekiştireçe örnekler:
* Bir öğretmen her dersin başında, geçen dersteki konu ile ilgili öğrencileri sözlü 
yoklamaktadır. Özellikle çalışmayan öğrencileri seçip soru sormaktadır. 
Öğrenciler bu sıkıcı durumdan kurtulmak için her derse çalışarak gelmektedirler.
* Otobüslerdeki hız kayıt ve kontrolü sağlayan cihaz 90 km hızı geçince ses 
çıkarmaya başlamaktadır. Aynı şekilde yeni arabalarda emniyet kemeri 
bağlanmadığı sürece giderek şiddeti artan bir ses sürücüyü rahatsız etmektedir. 
Sürücüler bu sesten kurtulmak için hız kontrolünü ve kemer bağlamayı 
öğrenmektedirler.
* Kaba davranan, çalışmayan çocuklara nazik davranma ve çalışma davranışlarını 
öğretmek için onları olumsuz ortamlarda çalışma ve bulunmaya zorlamak, 
istenilen davranışlar yapılınca ortamdan kurtarmak olumsuz pekiştireçtir.
* Sporcuların doping yapmalarını engellemek için, doping yaptığından 
kuşkulanılan sporcudan sürekli idrar alarak analiz etmek, sporcuyu caydıracaktır.
Sigaralı, pis kokulu, aşırı disiplinli, gürültülü, azar ve söylenmenin olduğu 
ortamlardan kurtulmak için istenilen davranışların yapılmasını istemek…


Unutmamak gerekir ki, hem olumlu 
hem de olumsuz pekiştirme 
organizmanın hoşuna giden bir etki 
yaratır ve davranışın tekrar ortaya 
çıkma olasılığını artırır. Pekiştireçler 
yoluyla birey istendik ve istenmedik 
davranışlar öğrenebilir. Bu nedenle 
pekiştireçler çok dikkatli kullanılmalı 
ve doğru davranışlar pekiştirilmelidir.

Yapılan bir davranışın sonucunda, organizma için 
olumsuz bir durum yaratan uyarıcılara ceza denir. 
Ceza da pekiştireç gibi iki türlüdür.
Birinci tip cezada davranışın arkasından olumsuz 
uyarıcı doğrudan doğruya verilir. Çocuğun yaptığı 
bir davranış nedeniyle dövülmesi, azarlanması... 
İkinci tür cezada ise ortamda bulunan olumlu bir 
uyarıcı ortamdan çekilirek, organizma için 
olumsuz bir durum yaratılır. Çocuktan sevgiyi 
esirgeme, teneffüse çıkmayı yasaklama, 
arkadaşlarından ayırma...


Pekiştireç davranışı 
güçlendirirken, ceza zayıflatır ya 
da belli bir süre için durdurur. 
Ceza davranışı kısa zamanda 
durdurduğu ve uygulaması kolay 
olduğu için öğretmenler ve 
ebeveynler tarafından sıkça 
kullanılmaktadır.



Ceza, istenmedik 
davranışların bastırılmasında 
etkili olabilir. Ancak davranış 
değişikliğine neden olmaz. 
Diğer bir deyişle istenmedik 
bir davranışı istendik yönde 
değiştirmez. 
Cezanın diğer bir olumsuz 
yönü ise saldırgan 
davranışlara neden olmasıdır.


Olumsuz pekiştirme ile ceza, çoğu 
zaman karıştırılmakta birinin 
yerine kullanılmaktadır. Oysa, 
olumsuz pekiştirmede, olumsuz 
pekiştireçler ortamdan 
çıkartılırken, cezada olumsuz 
pekiştireçler ortama konur. 
Olumsuz pekiştirmede, davranışın 
tekrar edilme olasılığı artarken, 
ceza, davranışı durdurur.

Premack ilkesi: Büyükannenin Kuralları 
Çok sık görülen (tercih edilen) davranış 
pekiştireç olarak kullanılarak, az gösterilen 
(tercih edilmeyen) davranış ortaya çıkarılmaya 
çalışılır. Örneğin, sebze yemeğini sevmeyen, 
ancak tatlıyı çok seven bir çocuğa, sebze 
yedirmek için “Sebze yemeğini bitirdikten 
sonra, tatlı yiyebilirsin” denebilir. 
“Şu kadar yazı yazarsanız, teneffüse 
çıkabilirsiniz” şeklinde okulda da çok kullanılır.







10 Aralık 2013 Salı

Sözel Anlatım Bozukluğu

Sözel Anlatım Bozukluğu

Sözel Anlatım Bozukluğu Nedir?
Dili genel olarak iki kısma ayırmak mümkündür. Çevremizdeki kişiler konuştuğunda konuşulan kelimelerin bizim tarafımızdan algılanması kısmı (alıcı dil veya algılanan dil), bu kelimelerin bizim tarafımızdan ifade edilmesi, söylenmesi kısmı (ifade edici dil). Sözel anlatım bozukluğu olan çocuklarda dilin alıcı kısmı yaşına uygun bir performans sergilerken, ifade edici dil kısmı ise yaşın gerisindedir. Örneğin ”bardağı ver” cümlesi çocuk tarafından algılanarak görev yerine getirilebilirken, bardak kelimesini konuşmasında kullanamaz. 
Yaygın Bir Sorun mudur? Düzelir mi?
3 yaşının altında % 15’lere kadar yüksek oranda görülmesine rağmen, 11 yaşın üzerindeki çocuklarda % 3 seviyelerine kadar düşmektedir. Erkelerde kızlara göre 2-3 kat daha fazla oranda görülmektedir.
Nedenleri Nelerdir?
Anne karnında yaşanan olumsuz durumlardan (ilaç maruziyeti, alkol veya benzeri zararlı madde kullanımı gibi), genetik yatkınlığa, doğum sonrası bebeğin yaşadığı çevre ailede dilin kullanımı şekline kadar birçok faktör sorumlu tutulmaktadır. Ancak bu faktörlerin arasında en önemli faktörün genetik etkiler olduğu birçok çalışmada ifade edilmektedir. Diğer en önemli neden ise çocuk aile etkileşiminde konuşma dilinin yeterinde kullanılamaması veya çocuğa yeterli sözel uyaranın sağlanamadığı durumlardır. Kısıtlı bir çevre ile etkileşime giren çocuğun (anne-baba veya bakım veren) çevresindeki dilin kullanımından etkilenmesi doğal bir sonuçtur.
Tanı Nasıl Konulur?
Tanı çocuk psikiyatrisi uzmanı tarafından çocuğun ayrıntılı muayenesi neticesinde konulmaktadır. Tanıyı desteklemeye yönelik olarak çocuğun ifade edici ve alıcı dil seviyelerini değerlendiren psikilojik testler uygulanabilir. Ayrıca okul veya kreş ortamında yapılan gözlemler çocuğun arkadaşları ile kurduğu iletişimin kalitesinin değerlendirilmesinde ve sonraki dönemlerde ortaya çıkabilecek akranları ile iletişim sorunları için öncesinden önlem alınmasına faydalı olabilir.
Tedavisi Edilebilir mi?
Sözel anlatım bozukluğunda müdahalenin ne zaman yapılması gerektiği konusunda uzmanlar arasında fikir birliği yoktur. Bir grup uzman müdahalenin tanı alınır alınmaz yapılması gerektiğini savunurken, diğer bir grup müdahale için 4-5 yaşların uygun olduğunu ifade etmektedir. Ek psikiyatrik bir rahatsızlık yoksa ilaç tedavilerinin yeri yoktur. Konuşma dil terapisti tarafından uygulanacak konuşma terapileri tedavinin temelini oluşturmaktadır.
Evde Neler Yapılabilir?
Sıklıkla okul öncesi dönemde ifade edici dil alanında sorun yaşayan çocuklar ve bakım veren kişiler arasında (anne-baba veya bakıcı) özel bir dil (sözel veya bedensel) gelişmektedir. Örneğin tüm içecekler için fuu, gazlı içecekler için fuku fuku hatta bir vakamda olduğu gibi gazoz kelimesi yerine fuku fuku fuu şeklinde olabilmektedir.  Başlangıç olarak bu özel dilin bakım veren kişiler tarafından kullanılmaması ve unutulması ilk adım olabilir. Çevresel etkilerin en aza indirilmesi için diğer önemli bir adım ise yaşın uygun olması durumlarda kreşe yönlendirmektir. Her ne kadar şimdiye kadar okuduğum birçok kaynakta kitap okumanın temel öneri olarak sunulmasına rağmen ne yazık ki okul öncesi dönemlerde 2-3 yaşlarında dikkat süresi çok düşük olduğundan bu uygulamalar yeterince ilgi görmeyebilir. Eğer kitap okunmak isteniyorsa görsel uyaranın fazla olduğu resimlerdeki olayların coşkulu bir şekilde anlatılması daha faydalıdır.

Dr. Genco USTA
Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı
www.cocukpsikiyatri.org - Ankara
Çocuk psikolojisi ve psikiyatrisi ile ilgili herşey....

Çocuklarda Dikkat Eksikliği Nasıl Giderilir?

Çocuklarda Dikkat Nasıl Geliştirilir? Çocuklarda dikkat süresini arttırmanın yolları nelerdir? Çocuklarda dikkat arttırma ile ilgili bilgiler.

cocuklarda-dikkatÇocuklarda Dikkat Eksikliği Nasıl Giderilir?
Bunun için onun ilgilendiği konuları göz önünde bulundurmak, küçük dikkatsizliklerini hoş görmek gerekir
Bütün ruhsal yeteneklerimiz gibi dikkati de kuvvetlendirmek, geliştirmek — hiç olmazsa bir dereceye kadar — elimizdedir. Birçok ana-babalar, hattâ öğretmenler, dikkatsiz çocuğu ne yapsalar düzeltemeyeceklerini düşünerek üzerinde durmazlar, kendi haline bırakırlar. Gerçekte ise — ruhsal bozukluklardan ileri gelen dalgınlıklar, kavrayışsızlıklar bir yana— normal çocuğun dikkati az bir emekle kolayca geliştirilebilir.
Eğitimcilerin, psikologların çocukta dikkati artırmak için bize verdikleri öğütleri şu 12 maddede özetleyebiliriz:
1. Üzerine dikkatini çekmek istediğiniz şeyi ona doğrudan doğruya değil, dolayısıyla gösterin; hattâ, kabilse, bırakın o kendisi keşfetsin, merak etsin, kurcalasın.
2. «Aman! Ne dikkatsiz şeysin!» gibi sözlerle onu paylamayın. Bu azar onda ters bir tepki uyandırır, dikkatini geliştirmeye çalışmaz.
3. Dikkatin faydalarını, zararlarını çocuğa göstererek, onda kendiliğinden dikkatini işletmek isteğini yaratmaya çalışın.
4. Dikkatle yapmasını istediğiniz bir iş üzerinde çalışırken, yanında bulunun, onun yaptığı dikkatsizlikleri kollayın, uygun bir dille bunları hatırlatın.
5. Çocuğunuza yaşına göre az bir zorlukla çözebileceği bilmeceler verin. (Bilmeceler çok kolay olursa dikkatini işletmeye lüzum görmez; çok zor olursa, ne yapsa çözemeyeceği için, kısa zamanda yılgınlık duyar, hevesi kaçar.)
6. Çocuğun nelere ilgi duyduğunu öğrenin, ona bu konularla ilgili kitap, oyuncak gibi şeyler vererek oyalanmasını sağlayın. Bu ilgiler onun dikkatini kendiliğinden geliştirir.
7. Yanında, doğrudan doğruya kendisine değil, başkalarına meraklı olaylar, hikâyeler anlatın; bu arada onun ilgisini çekeceğini bildiğiniz bir noktaya dokunun, açıklamadan bırakın. Dikkati artacak, merak edip soracaktır.
8. Otomobil, bisiklet, yazı makinası, dikiş makinası, çamaşır makinası, ütü, elektrikli bir araç kullanırken dikkat edilmesi gereken noktaları ona, sözle anlatmakla birlikte, bunları kullanırken kendisini yanınıza alıp bunları ayrıca gösterin.
9. Her şeyin basma-kalıp bilinen yanlarından başka, bildiğiniz, ya da bir kitapta, dergide okuyup yeni öğrendiğiniz bilgileri, sırasını getirip çocuğa anlatın. Böylece, çocukta her şey üzerinde yeni yeni bilgiler edinmek merakı uyanır, bu da dikkati kamçılar.
10. «Koskoca gemi denizde nasıl yüzer, bilir misin?», «Sineğin kaç bacağı var, hiç dikkat ettin mi?» gibi sorularla çocukta çevresini araştırıcı bir gözle incelemek alışkanlığını yaratın.
11. Çocukta pul, böcek, bitki koleksiyonu gibi meraklar uyandırmaya çalışın.
12. İlk bakışta birbirine benzi-yen şeyler arasındaki farkları gösterin.