Öğretim Teknikleri
Öğretim materyallerini sunmada ve öğretim
etkinliklerini yapılandırmada izlenen özel bir
yoldur.
Teknik, bir öğretme yöntemini uygulamaya koyma
biçimi, ya da sınıf içinde yapılan işlemlerin bütünü
olarak tanımlanabilir.
Öğretim Tekniklerini Sınıflandırma
Yaygın Olarak Kullanılan Teknikler
A- Grupla Öğretim Teknikleri:
Beyin Fırtınası
Soru-Cevap
Drama ve Rol Yapma
Benzetim
Mikro Öğretim
Eğitsel Oyunlar
İkili ve Grup Çalışmaları
Grup 66
Altı Şapkalı Düşünme
B- Bireysel Öğretim Teknikleri:
Bireyselleştirilmiş Öğretim
Programlı Öğretim
Bilgisayar Destekli Öğretim
Beyin Fırtınası
Birden fazla kişinin bir araya
gelerek,
bir konuyla ilgili yaratıcı fikirlerini
tartışmaksızın açıklayarak,
birbirleriyle fikir alış-verişinde
bulundukları,
bireyin yaratıcı düşünme gücünü
geliştiren bir öğretim tekniğidir.
Beyin Fırtınası Tekniğinde Amaç
Bir konuya çözüm getirmek
Karar vermek
Hayal yoluyla düşünce ve fikir
üretmek
Beyin fırtınası tekniği “Buluş fırtınası” olarak da bilinir.
Beyin Fırtınası Tekniğinin İlkeleri
Olası bütün çözümler ileri sürülür
Önerilen bir çözüm başka çözüm önerilerinin ortaya
çıkmasını sağlar (Güdülenmiş çağrışım)
Önerilen çözümleri (fikirleri) savunmak gerekmez.
Fikirler hızla ifade edilir ve yazıya geçirilir
Fikirler değerlendirilir.
Beyin fırtınasında seçilecek problem basit ve sınırlı olmalı, karmaşık ve çok genel problemlerden
kaçınılmalıdır.
Seçilen konu (çözülecek problem) tartışılabilecek nitelikte ve öğrencinin ilgi alanı içerisinde yer almalıdır.
Beyin Fırtınası Tekniğinin İşleyişi
Amaç veya sorun saptanmalı
Zaman sınırı getirilmeli
Katılım sağlanmalı
Eleştiri yapılmalı
Tartışma sonunda bir analiz, değerlendirme ve yeniden örgütlenme yapılmalı.
Beyin Fırtınası Tekniği Kullanılırken Yapılması Gerekenler
Serbest ve neşeli bir ortam yaratılmalı
Uçuk fikirlerin ifade edilmesine izin verilmeli
Değerlendirmenin zamanında başlaması sağlanmalı
Tüm düşünceler numaralanmalı
Fikir üretme tıkandığında sorun yeniden tanımlanmalı
Yöneten eleştirel tutum takınmamaya özen göstermeli.
Asla ses kayıt cihazı kullanılmamalı
Kimseyle dalga geçilmemeli
Çalışmayı başkalarının izlemesine izin verilmemeli
Yeni fikirlerin üretilemediği durumlarda çalışma sona
erdirilmeli.
Beyin Fırtınasının değerlendirilmesi:
a- Çalışmaya katılan herkesin katılımı ile, veya
b- Seçilecek küçük bir grup tarafından yapılabilir.
Soru Cevap
Her düzeyde davranışın kazandırılmasında,
her konu alanında ve
her türlü gruplar için kullanılabilecek bir tekniktir.
Soru-Cevap Tekniğinin İlkeleri
Sorular bütün sınıfa yöneltilmeli
Gönüllü öğrencilere öncelik verilmeli
Kolay sorular yavaş öğrenenlere yanıtlatılmalı
Öğrencilere (yanıt için) yeterli zaman verilmeli.
Doğru yanıtlar anında pekiştirilmeli
Yanlış yanıtlar düzeltilmeli
İpuçları ve yan sorular sorulmalı
Öğrencilere soru yöneltildiğinde seçkisiz bir sıra izlenmeli
Tüm sınıfın katılımı sağlanmalı.
Öğrencilerin birbirlerine ve öğretmene sorular sormalarına
olanak tanınmalı.
Öğrencilerin düzeyi gözetilmeli.
Üzerinde durulacak önemli noktalarla
ilgili sorular hazırlanmalı,
Sorular dersten önce hazırlanmalı,
Soruların açık ve anlaşılır olmasına
dikkat edilmeli,
Soruların amacına uygun olmasına
dikkat edilmeli
İyi bir sorunun var olan bilgiyi
yoklamak yerine sınıfın üzerinde
çalıştığı konuyla ilgili sorunlara çözüm
arayıcı olması gerektiği unutulmamalı.
Drama
Drama, önceden yazılı bir metin
olmaksızın,
katılımcıların kendi yaratıcı buluşları,
özgün düşünceleri öznel anıları ve
bilgilerine dayanarak oluşturdukları
eylem durumları ve doğaçlama
canlandırmalarıdır.
Bu teknik hem oyuncuya hem de seyirciye yöneliktir.
Öğretmen yönetici rolündedir.
Öğrenciye sınırlama ve zorlama yoktur. Öğrenci o anda aklına geleni söyler.
Etkili ve dikkatli dinleme yeteneğini geliştirir.
Kişinin kendine olan güvenini artırır.
Anlama yeteneğini ve yaratıcılığı artırır.
Akıcı konuşmayı geliştirir.
Dile hakimiyeti ve iyi ifade yeteneğini geliştirir.
Bilgilerin etkili kullanımını sağlayarak onları pekiştirir.
Fazla araç-gereç gerekmez.
Oyunlar her zaman her yerde oynanabilir.
Doğal drama (radyo ve TV yayınlarını taklit etme vb.)
Biçimsel drama (kuklalar, pantomim vb.)
Küçük çocuklara uygulandığında basit ve kısa oyunlar seçilmeli.
Rol Yapma (Sosyodrama)
Öğrenci kendi duygu ve düşüncelerini
başka bir kişiliğe girerek ifade eder.
Yaratıcı düşünce önemlidir.
Deneysel bir eğitim tekniğidir.
İlk uygulamada gönüllüler seçilmeli.
Öğrenciler bir konuşma metninde geçen aynı cümleleri kullanma yerine (duruma uygun olma koşuluyla) kendi cümlelerini kullanabilmeliler.
Öğrenciye yapacağı (canlandıracağı) rol hakkında önceden genel bir bilgi verilmeli.
Benzetim
Öğrenmeyi desteklemek üzere gerçeğe uygun
olarak geliştirilen bir model üzerinde
yapılan bir öğretim yaklaşımıdır.
Örnekler:
Pilotların uçuş öncesi yapay koşullarda eğitimi,
Tıpçıların kadavra üzerinde çalışmaları,
İlk Yardım kursunda manken üzerinde çalışmalar.
Bu teknikte öğrenciler bir olaya katılırlar
ve ona şekil verirler.
Olay yapaydır ancak
öğrencilerin yaptıkları gerçektir.
Öğrencilerin rolleri, işlevleri, görev ve sorumlulukları
vardır.
Öğrenciler problem çözme ve karar verme durumundadırlar. Yani analiz, sentez ve değerlendirme yapmak durumundadırlar.
Öğrenci derse katılmakta, güdülenmekte, somut ve yaparak-yaşayarak öğrenme sağlanmaktadır.
Öğrenciye her zaman anında dönüt verilebilmelidir.
Öğrenciler bildikleri ilkeleri hayata geçirebilirler.
Öğrencilerin iletişim becerileri gelişir.
Mikro Öğretim
Öğretmen adaylarına hizmet öncesinde deneyim kazandırmayı amaçlayan bir tekniktir.
Yüz yüze eğitimin gerçekleştirilmesi için sınıf içinde uygulanır.
Bir öğretmen adayı bir dersin küçük bir bölümünü sunar
Öğretme işlemiyle ilgili olarak
sözlü,
yazılı (öneri, katkı ve eleştiriler) ve
teyple (ve video ile) dönüt alınır.
Alınan dönütler ışığında mikro ders yeniden düzenlenir.
Bu teknikte en önemli sorun doğal bir ortamın yaratılamamasıdır (Aynı düzeyde bilgiye sahip akran gruplarına ders verme söz konusudur ve bu da pek kolay değildir.).
Bu teknikte önemli olan bir konuyu öğretmek değil, bir tekniği uygulamaktır, öğretim basamaklarını başarıyla uygulamaktır.
Bir davranış seçilmeli,
Amaçlar belirlenmeli,
Ders planı hazırlanmalı,
Araçlar hazırlanmalı.
Sunuları yapacakların performanslarını değerlendirmek için "Değerlendirme formları" geliştirilmeli.
Belirlenen beceri ve davranışları değerlendirmede kullanılacak ölçütler saptanmalı.
Eğitsel Oyunlar
Öğrenilen bilgilerin pekiştirilmesini veya daha rahat bir
ortamda tekrar edilmesini sağlayan etkinliklerdir.
Eğitsel oyunlar öğrenmeye yönelik olmalıdır.
Oyunun kuralları sınıftaki herkesin etkin olarak katılımına
izin verebilmeli ve oyunun belli bir amacı olmalıdır. Oyunun
kuralları açık seçik anlaşılmalıdır.
Eğitsel oyunlara genellikle dersin ortasında ya da sonunda
yer verilmelidir.
Kaynakça
Bilen, M. (1999). Plandan uygulamaya öğretim. Ankara:
Anı Yayıncılık.
Demirel, Ö. (2008). Öğretim İlke ve Yöntemleri:
Öğretme sanatı (14. Baskı). Ankara: Pegem A
Yayıncılık.
Senemoğlu, N. (2009). Gelişim, öğrenme ve öğretim:
Kuramdan uygulamaya. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Ün-Açıkgöz, K. (2007). Aktif öğrenme. İzmir: Biliş
Eğitim Yayınları.
29 Aralık 2013 Pazar
24 Aralık 2013 Salı
D.AUSUBEL Anlamlı Öğrenme
D.AUSUBEL Anlamlı Öğrenme
Ausubel’in “anlamlı öğrenme”
(meaningfull learning) teorisi,
bilgilerin öğrenciye sunularak
kazandırılmasıdır.
Sunuş Yoluyla Öğrenme;
Bilgilerin çok dikkatli düzenlenmesi
Bıralanması
Ve öğrencinin alabileceği tarzda verilmesi
sürecidir.
Anlamlı Öğrenmenin Başlaması İçin
1- Öğrenilecek bilgiler kendi
içinde bir bütünlük ve
anlamlılık taşımalı;
2- Anlamlı öğrenme için
öğrencide olumlu yönde
hazırlık olmalıdır.
Hazırlanmış Bilgilerin Öğrencilere Sunularak
Öğrenilmesinde şu hususlar yer alır:
1- Anlamlı öğrenmede; öğretmenin konuyu
açıklaması yanında öğrencinin ilgili konuda
düşüncelerini, takıldığı noktaları, yeni bilgiler
arasındaki ilişkileri ve sonuçları ortaya çıkarması
istenir.
2- Ağırlık anlatım ve konuşmadadır, fakat bol
örnek kullanılmalıdır.
- soru-cevap ve tartışma teknikleri kullanmalı,
- resimlerle şemalar üzerinde çalışılmalı,
- görsel araç ve çizimlerle desteklenmelidir.
3- Tümdengelim düşünme yolu kullanılır.
Genel ilke ve kavramlar önce, ayrıntılar
bunlara bağlı olarak açıklanır veya
gruplanır.
4- Mantıklı bir süre içinde gerçekleşir.
Açıklanacak konu, bütünlük içinde ve
konuyu oluşturan unsurların birbirleriyle
ilişkileri görülecek şekilde sıralanmalı ve
işlenmelidir.
Anlamlı Öğrenmede
Organize Edici Bilgiler (organizer)
Organize edici; bir kavram, ilke, bir
genelleme ve bir kural olabilir.
Örneğin; İlkokulda üçgenlerin isimlendirilmesini işleyen
bir öğretmenin “Üçgenler açılarına ve kenarlarına
göre isimlendirilir” diye bir kuralla başlangıç
yapmasında, söz konusu kuralın “organize edici” bir
bilgi özelliği vardır.
Organize ediciler, daha sonra öğrenilecek
bilgileri anlamlı bir duruma getirirler.
Bunlar yoluyla ayrıntılı bilgilerin anlamlı
olarak yerleştirileceği çerçeve hazırlanmış
olur. Diğer bir ifade ile organize ediciler,
öğrencinin daha önce öğrenmiş olduğu
bilgilerle yeni bilgiler arasında köprü görevi
görür.
Başka bir örnek ise; ders kitapları yada bilimsel
makalelerin başındaki özetler, konunun anahtar
kelimeleri birer organize edicidirler.
Organize Ediciler ikiye ayrılır:
1- Açıklayıcı (hiç karşılaşılmamış konu
hakkında genel açıklama)
2- Karşılaştırıcı (benzerlik ve farklılıkları
ortaya koyacak şekilde yapılan genel
açıklama)
Anlamlı Öğrenmede
Anlatım Tekniğinin Kullanılması
Takrir çok dikkatli kullanılmalı. Bunun için;
1- Öğrencinin öğretilecek konuda hazır
bulunuş düzeyini anlamak
2- Öğrenciye kazandırılacak bilgiyi seçmek
3- Öğrencilere bir bilgi yığını sunmak
yerine önemli noktaları açıklamak, temel
kavram ve ilkeleri vurgulamak ve dikkat
çekmek.
4- Kullanılacak örnekler, öğrencilerin
geçirmiş olduğu yaşatılara uygun olmalı.
5- Ders kitabı kaynaktır, fakat olduğu gibi
aktarılmamalı.
6- Anlatıma geçmeden organize edicilerin
ve bilgilerin kapsamına girecek temel
kavram ve genellemeler önceden
tanımlanmalı ve hazırlanmalı.
Ausubel, ezberci öğrenme yerine alternatif olarak
anlamlı öğrenme modelini geliştirmiştir.
Ausubel’in “anlamlı öğrenme”
(meaningfull learning) teorisi,
bilgilerin öğrenciye sunularak
kazandırılmasıdır.
Sunuş Yoluyla Öğrenme;
Bilgilerin çok dikkatli düzenlenmesi
Bıralanması
Ve öğrencinin alabileceği tarzda verilmesi
sürecidir.
Anlamlı Öğrenmenin Başlaması İçin
1- Öğrenilecek bilgiler kendi
içinde bir bütünlük ve
anlamlılık taşımalı;
2- Anlamlı öğrenme için
öğrencide olumlu yönde
hazırlık olmalıdır.
Hazırlanmış Bilgilerin Öğrencilere Sunularak
Öğrenilmesinde şu hususlar yer alır:
1- Anlamlı öğrenmede; öğretmenin konuyu
açıklaması yanında öğrencinin ilgili konuda
düşüncelerini, takıldığı noktaları, yeni bilgiler
arasındaki ilişkileri ve sonuçları ortaya çıkarması
istenir.
2- Ağırlık anlatım ve konuşmadadır, fakat bol
örnek kullanılmalıdır.
- soru-cevap ve tartışma teknikleri kullanmalı,
- resimlerle şemalar üzerinde çalışılmalı,
- görsel araç ve çizimlerle desteklenmelidir.
3- Tümdengelim düşünme yolu kullanılır.
Genel ilke ve kavramlar önce, ayrıntılar
bunlara bağlı olarak açıklanır veya
gruplanır.
4- Mantıklı bir süre içinde gerçekleşir.
Açıklanacak konu, bütünlük içinde ve
konuyu oluşturan unsurların birbirleriyle
ilişkileri görülecek şekilde sıralanmalı ve
işlenmelidir.
Anlamlı Öğrenmede
Organize Edici Bilgiler (organizer)
Organize edici; bir kavram, ilke, bir
genelleme ve bir kural olabilir.
Örneğin; İlkokulda üçgenlerin isimlendirilmesini işleyen
bir öğretmenin “Üçgenler açılarına ve kenarlarına
göre isimlendirilir” diye bir kuralla başlangıç
yapmasında, söz konusu kuralın “organize edici” bir
bilgi özelliği vardır.
Organize ediciler, daha sonra öğrenilecek
bilgileri anlamlı bir duruma getirirler.
Bunlar yoluyla ayrıntılı bilgilerin anlamlı
olarak yerleştirileceği çerçeve hazırlanmış
olur. Diğer bir ifade ile organize ediciler,
öğrencinin daha önce öğrenmiş olduğu
bilgilerle yeni bilgiler arasında köprü görevi
görür.
Başka bir örnek ise; ders kitapları yada bilimsel
makalelerin başındaki özetler, konunun anahtar
kelimeleri birer organize edicidirler.
Organize Ediciler ikiye ayrılır:
1- Açıklayıcı (hiç karşılaşılmamış konu
hakkında genel açıklama)
2- Karşılaştırıcı (benzerlik ve farklılıkları
ortaya koyacak şekilde yapılan genel
açıklama)
Anlamlı Öğrenmede
Anlatım Tekniğinin Kullanılması
Takrir çok dikkatli kullanılmalı. Bunun için;
1- Öğrencinin öğretilecek konuda hazır
bulunuş düzeyini anlamak
2- Öğrenciye kazandırılacak bilgiyi seçmek
3- Öğrencilere bir bilgi yığını sunmak
yerine önemli noktaları açıklamak, temel
kavram ve ilkeleri vurgulamak ve dikkat
çekmek.
4- Kullanılacak örnekler, öğrencilerin
geçirmiş olduğu yaşatılara uygun olmalı.
5- Ders kitabı kaynaktır, fakat olduğu gibi
aktarılmamalı.
6- Anlatıma geçmeden organize edicilerin
ve bilgilerin kapsamına girecek temel
kavram ve genellemeler önceden
tanımlanmalı ve hazırlanmalı.
Ausubel, ezberci öğrenme yerine alternatif olarak
anlamlı öğrenme modelini geliştirmiştir.
KAYNAKÇA:
1. YAPICI, Ş., M., 2005, Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi, Anı
Yayıncılık, Ankara.
2. SELÇUK, Z., 2004, Gelişim ve Öğrenme, Nobel Yayıncılık,
Ankara.
3. AYDIN, A., 1999, Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi, Anı Yayıncılık,
Ankara.
4. FİDAN, N., Okulda Öğrenme ve Öğretme, Alkım Yayınevi,
Ankara.
5. ATAMAN, A., 2004, Gelişim ve Öğrenme, Gündüz Eğitim
Yayınevi, Ankara.
6. www.yok.gov.tr/egitim/ogretmen/kitaplar/kimya/wite3.doc
(23.03.2006)
7. www.toget.net/articles/3114.htm.95k (23.03.2006)
8. tr.wikipedia.org./wiki/D._Ausubel’in_Ögrenme_Kuramı_15k
(23.03.2006)
9. www.yedinisan.k12.tr./ogretim_yontem_veteknikleri.ppt.
(26.03.2006)
ROBERT GAGNE (1916-2002)ÖĞRENME KOŞULLARI MODELİ
Gagne, 1960’lı yıllarda yeni
davranışçı ekolün temsilcilerinden
biri olarak kabul edilirken,
günümüzde daha çok bilişsel
alanın bir temsilcisi olarak
görülmektedir.
Gagne’nin öğrenme koşulları modeli,
tüm disiplinlerin öğretim tasarımında
kullanılmış, genel kabul görmüş bir
modeldir.
Gagne’ye göre öğretimin amacı,
öğrencilerin problem çözme
becerilerinin geliştirilmesidir.
• Gagne’ye göre öğrenme, dışsal uyaranların
bilişsel süreçlerle yapılandırılmasına bağlı bir
işlemdir.
• Öğrenme, öğretim materyali, pekiştirme, tekrar
gibi iç faktörlerin etkileşimine bağlıdır.
• Ancak bilişsel stratejiler içinde bireyin duygusal
özelliklerini tanımlayan ilgi, beklenti, tutum ve
değerlerde önemli bir etkendir.
• Bu nedenle Gagne’nin yaklaşımı bilişsel öğrenme
kuramlarının özgün bir sentezi olarak
değerlendirilebilir.
GAGNE MODELİNİN UNSURLARI
Gagne’nin öğrenme modeli şu varsayımlara dayanır.
• Birbirinden farklı öğrenme türleri vardır.
Örneğin, bir kavramın öğrenilmesi ile bir
matematik probleminin çözümü, farklı
öğrenme-öğretme etkinliği gerektirir.
• Öğrenme, birbirine dayalı aşamalı ve birikimli
bir süreçtir.
Yeni öğrenme yaşantıları, daha önce
edinilmiş bilgi becerilerle bütünleştirilerek
öğrenilir.
Farklı öğrenme ürünleri, farklı öğretme-
öğrenme stratejilerinin bir arada kullanılmasını
gerektirir.
Öğretmen, öğrenme ürünlerinin niteliklerine
uygun öğretim kuram ve ilkelerini etkili biçimde
kullanabilecek mesleki yeterlilikler taşımalıdır.
Öğrenci kendi deneyimleri yoluyla yaparak,yaşayarak öğrenir.
Eğitimde öğretimden çok öğrenme,
öğretmenden çok öğrencinin etkin olması
gerekir.
Gagne’ye göre Öğrenme Ürünleri beş
grupta toplanmaktadır.
• Zihinsel beceriler
• Sözel bilgiler
• Tutumlar
• Psiko-motor beceriler
• Bilişsel stratejiler.
Sözel Bilgiler:
• Sözel bilgiler, neyin nasıl öğrenileceğine
ilişkin kavram ve dizgeler edinmeyi
tanımlamaktadır.
• Terimler, isimler, tanımlar, semboller,
fonksiyonlar ve kategorik bilgi kümeleri sözel
öğrenme kapsamındadır.
• Etkili bir sözel bilgi öğrenme süreci, kavram
ve olguları ilişkilendirmeye dönük olmalı ve
daha sonraki öğrenmeler için yönlendirici
nitelikler taşımalıdır.
Tutumlar:
• Tutum, bireyin bir uyarana, olaya veya nesneye
olumlu veya olumsuz vaziyet alış biçimi olarak
tanımlanabilir.
• Tutumlar, organizmanın biyolojik kalıtımıyla
değil, yaşantılar yoluyla edinilmektedir.
• Etkili bir öğretim modeli, öğrenciye olumlu
tutumlar kazandırmak amacıyla
düzenlenmelidir.
Öğrenciler olumlu bir benlik algısı
geliştirmeleri için yüreklendirilmelidir. Bu
amaçla başvurulacak yöntemler şöyledir.
1- Kararlılık ve öz güven geliştirmeleri
sağlanmalıdır.
2- Uygun öğrenme ortamları sağlanmalıdır.
3- Olumlu duyuşsal özellikler kazanmalarına
rehberlik etmelidir.
4- Öğrencilerin başarılı olma gereksinimleri
karşılanarak, bu yöndeki çabaları düzenli
olarak ödüllendirilmelidir.
Psiko-motor Beceriler:
• Bireyin performansına yansıyan önemli bir
öğrenme alanıdır.
• Bilişsel yeterliklerin ve duyuşsal özelliklerin
ürünü olan becerilerin kazandırılmasında
temel amaç, hareketleri doğru, hızlı ve
düzgün biçimde yapabilmektir.
Bilişsel Stratejiler:
• Öğrenme yoluyla kazanılan zihinsel şema ve
yapılar anlamındadır.
• Bilişsel stratejiler dikkat, algılama,
depolama, kontrol, geri çağırma, yeniden
örgütleme ve transfer gibi boyutlardan
oluşmaktadır.
Gagne’nin geliştirdiği öğretim modelinin
temel boyutları:
• Dikkat Çekme:
Öğrencinin ilgisini derse çekmede
kullanılan sorular, materyaller, gösterim
yöntemleri gibi uyarıcılardır.
Öğrenciye Hedefler Hakkında Bilgi Verme:
Öğrencinin, dersin sonunda kendisinden
ne beklendiğini bilmesi, onun derse katılımını
ve performansını artırır. Fakat hedefler
öğrencinin seviyesine uygun olarak
verilmelidir. Örneğin, ilköğretim öğrencisine,
ders planında yer alan şekliyle hedefler
söylemek onun anlamasını güçleştirecektir.
Ön Bilgilerin Hatırlatılması:
Öğrenilecek konu tümüyle yeni olduğunda,
bu konu ile ilgili bilgilerin uzun bellekten
çağırılması, konunun anlamlı olarak
öğrenilmesini sağlar. Bu şekilde yeni bilgi,
uzun süreli bellekte diğer bilgilerle ilişki
kurularak kodlanır.
Uyarıcı Materyalin Sunulması:
Öğrencinin derse olan ilgisi sağlandıktan
sonra öğrenmede yardımcı olacak
materyaller öğretmen tarafından çeşitli
teknikler kullanılarak sunulur.
Öğrenciye Rehberlik Etme:
Öğrencinin belirlenen hedeflere
ulaşmasında onlara yardımcı olmak, yol
göstermek olarak tanımlanabilir. Burada
izlenecek yaklaşım öğrenciye doğru cevabı
söylemek yerine, onun bilişsel stratejilerini
kullanmasını sağlayarak doğru cevaba giden
yolları göstermektir.
Davranışı Ortaya Çıkarma:
Öğrencinin cevapları bulması, ilke veya
kavramları öğrenmesinin ardından, ne
öğrendiğini gözlemek amacıyla
gerçekleştirilen etkinliklerdir.
Geribildirim Verme:
Geribildirimler, bir önceki aşamada,
beklenilen davranışı ortaya çıkaramayan
öğrencinin eksikliklerinin giderilmesi veya
öğrencinin gösterdiği davranışın doğru olduğu
hakkında bilgilendirilmesi için kullanılır.
Geribildirimler sözel olabileceği gibi,
gülümseme, baş sallama gibi davranışsal
formda da olabilir.
Performansı Değerlendirme:
Öğrenme çıktılarının hedefler ile örtüĢüp
örtüĢmediğini anlamada kullanılır.
ÖrtüĢme: overlapping, üst üste binme
Kalıcılığı ve Transferi Sağlama:
Öğrenciye ders boyunca verilen bilgilerin
öğrenilmesi için, bu bilginin farklı durumlarda
ve çeşitli problemlerin çözümlerine
uygulanabilmesi gerekmektedir. Örneğin,
öğrenci bilgilerin kalıcı olmalarını sağlamak
amacıyla belli aralıklarla tekrarlayabilir.
KAYNAKÇA:
• ATAMAN, A., 2004, GeliĢim ve Öğrenme,
Gündüz Eğitim Yayınevi, Ankara.
• AYDIN, A., 1999, GeliĢim ve Öğrenme
Psikolojisi, Anı Yayıncılık, Ankara.
• FĠDAN, N., Okulda Öğrenme ve Öğretme,
Alkım Yayınevi, Ankara.
• SENEMOĞLU, N., 2004, GeliĢim Öğrenme ve
Öğretim, Gazi Kitapevi, Ankara.
• YAPICI, ġ., M., 2005, GeliĢim ve Öğrenme
Psikolojisi, Anı Yayıncılık, Ankara
EDİMSEL KOŞULLANMA (Burrhus Frederic Skinner)
EDİMSEL KOŞULLANMA (Burrhus Frederic Skinner)
ÖĞRENME VE ÖĞRETMENİN KURAMSAL TEMELLERİ
Klasik koşullanma yoluyla öğrenmeyi
sağlamak için, yapılan bir davranışa
neden olan uyarıcının bilinmesi
gerekir. Oysa insan davranışlarına
neden olan uyarıcıları her zaman
tahmin etmek mümkün değildir.
İnsanlar çevrelerinde bulunan çeşitli
nesnelerle etkileşim kurarak farklı
davranışlarda bulunurlar.
Edimsel koşullanma, interaksiyon içinde bir öğrenmedir.
Skinner’e göre, tepkisel ve
edimsel olmak üzere iki çeşit
davranış vardır. Tepkisel
davranışa neden olan uyarıcı
her zaman bilinirken, edimsel
davranışa neden olan uyarıcı
çok belirgin değildir.
Tepkisel davranış: Bilinen bir
uyarıcı tarafından oluşturulur.
Örneğin; etin salya meydana
getirmesi. Tüm refleksler
tepkisel davranışa bir örnektir
Karanlıkta göz bebeğinin
büyümesi bir tepkisel
davranıştır.
Edimsel davranış: Bilinen bir
uyarıcı tarafından
oluşturulmaz; organizma
tarafından ortaya konur ve
sonuçları tarafından kontrol
edilir.
Klasik koşullanmada önce uyaran
vardır ve organizma ona tepki
gösterir.
(U-T)
Edimsel davranışta önce
tepki yapılır sonra tepkinin
doğurduğu uyarıcı gelir.
(T-U)
Skinner deneyinde, edimsel
davranış olarak maniveleya
basmayı kullanmıştır. Aç olan
hayvan, manivelaya basarak
yiyeceği elde eder, yiyeceği
elde eden hayvan manivelaya
basma davranışını sürdürür.
Davranış sonucunda
organizmanın hoşuna giden bir
durum ortaya çıkar. Örneğin yeni
aldığınız bir kazağı giydiğiniz
zaman arkadaşlarınız “Kazağın
çok güzel, sana çok yakışmış”
derse, o kazağı giyme davranışınız
devam eder.
Davranışın sonucunda
organizmanın hoşuna
gitmeyen bir durum ortaya
çıkar. Yeni kazağınızı giydiğiniz
gün değer verdiğiniz bir
arkadaşınız size yakışmadığını
söylerse, o kazağı giymek
istemezsiniz.
Skinner’e göre bir davranışın sonucu,
organizma için hoşa giden, olumlu bir
durum yaratıyorsa, o davranışın tekrar
ortaya çıkma olasılığı artar.
Davranışın arkasından olumlu
uyarıcı verilerek yapılan
koşullamaya edimsel koşullama
denir.
Bu tür koşullamada, davranışı
izleyen ve organizma üzerinde
hoşa gidici bir etki yaratarak,
davranışın (edimin) ortaya
çıkma olasılığını artıran
uyarıcılara pekiştireç denir.
Diğer bir deyişle pekiştirilen
davranış öğrenilir.
Bir davranışın arkasından gelen
ve organizma için hoşa gitmeyen
bir durum yaratan uyarıcılar ise
cezadır. Ceza davranışı zayıflatır
ya da belli bir süre için
durdurur.
Pekiştireçler olumlu ve olumsuz olmak
üzere ikiye ayrılmaktadır. Bir davranış,
organizmanın hoşuna gidecek bir
uyarıcının doğrudan verilmesi ile
pekiştiriliyorsa, buna olumlu pekiştirme
denir. Sınıfta bir soruyu doğru
cevaplandıran öğrenciye yaşına göre,
aferin denmesi, başının okşanması, (+)
puan verilmesi, gülümsenerek
onaylanması birer olumlu pekiştirmedir.
Organizma hoş olmayan bir durumdan
kurtarılarak da davranış pekiştirilebilir. Bu
tür pekiştirmeye olumsuz pekiştirme denir.
Bir öğrenci evindeki aile kavgalarından,
sorunlarından kaçmak için okula geliyorsa,
okul bu öğrenci için olumsuz pekiştireçtir.
Çünkü öğrenci okula gelerek kendisine acı
veren sorunlardan kurtulmakta ve rahat
etmektedir.
rahatsız edici yüksek sesler, elektrik şoku ,ütü vs...
Olumsuz pekiştireçe örnekler:
* Bir öğretmen her dersin başında, geçen dersteki konu ile ilgili öğrencileri sözlü
yoklamaktadır. Özellikle çalışmayan öğrencileri seçip soru sormaktadır.
Öğrenciler bu sıkıcı durumdan kurtulmak için her derse çalışarak gelmektedirler.
* Otobüslerdeki hız kayıt ve kontrolü sağlayan cihaz 90 km hızı geçince ses
çıkarmaya başlamaktadır. Aynı şekilde yeni arabalarda emniyet kemeri
bağlanmadığı sürece giderek şiddeti artan bir ses sürücüyü rahatsız etmektedir.
Sürücüler bu sesten kurtulmak için hız kontrolünü ve kemer bağlamayı
öğrenmektedirler.
* Kaba davranan, çalışmayan çocuklara nazik davranma ve çalışma davranışlarını
öğretmek için onları olumsuz ortamlarda çalışma ve bulunmaya zorlamak,
istenilen davranışlar yapılınca ortamdan kurtarmak olumsuz pekiştireçtir.
* Sporcuların doping yapmalarını engellemek için, doping yaptığından
kuşkulanılan sporcudan sürekli idrar alarak analiz etmek, sporcuyu caydıracaktır.
Sigaralı, pis kokulu, aşırı disiplinli, gürültülü, azar ve söylenmenin olduğu
ortamlardan kurtulmak için istenilen davranışların yapılmasını istemek…
Unutmamak gerekir ki, hem olumlu
hem de olumsuz pekiştirme
organizmanın hoşuna giden bir etki
yaratır ve davranışın tekrar ortaya
çıkma olasılığını artırır. Pekiştireçler
yoluyla birey istendik ve istenmedik
davranışlar öğrenebilir. Bu nedenle
pekiştireçler çok dikkatli kullanılmalı
ve doğru davranışlar pekiştirilmelidir.
Yapılan bir davranışın sonucunda, organizma için
olumsuz bir durum yaratan uyarıcılara ceza denir.
Ceza da pekiştireç gibi iki türlüdür.
Birinci tip cezada davranışın arkasından olumsuz
uyarıcı doğrudan doğruya verilir. Çocuğun yaptığı
bir davranış nedeniyle dövülmesi, azarlanması...
İkinci tür cezada ise ortamda bulunan olumlu bir
uyarıcı ortamdan çekilirek, organizma için
olumsuz bir durum yaratılır. Çocuktan sevgiyi
esirgeme, teneffüse çıkmayı yasaklama,
arkadaşlarından ayırma...
Pekiştireç davranışı
güçlendirirken, ceza zayıflatır ya
da belli bir süre için durdurur.
Ceza davranışı kısa zamanda
durdurduğu ve uygulaması kolay
olduğu için öğretmenler ve
ebeveynler tarafından sıkça
kullanılmaktadır.
Ceza, istenmedik
davranışların bastırılmasında
etkili olabilir. Ancak davranış
değişikliğine neden olmaz.
Diğer bir deyişle istenmedik
bir davranışı istendik yönde
değiştirmez.
Cezanın diğer bir olumsuz
yönü ise saldırgan
davranışlara neden olmasıdır.
Olumsuz pekiştirme ile ceza, çoğu
zaman karıştırılmakta birinin
yerine kullanılmaktadır. Oysa,
olumsuz pekiştirmede, olumsuz
pekiştireçler ortamdan
çıkartılırken, cezada olumsuz
pekiştireçler ortama konur.
Olumsuz pekiştirmede, davranışın
tekrar edilme olasılığı artarken,
ceza, davranışı durdurur.
Premack ilkesi: Büyükannenin Kuralları
Çok sık görülen (tercih edilen) davranış
pekiştireç olarak kullanılarak, az gösterilen
(tercih edilmeyen) davranış ortaya çıkarılmaya
çalışılır. Örneğin, sebze yemeğini sevmeyen,
ancak tatlıyı çok seven bir çocuğa, sebze
yedirmek için “Sebze yemeğini bitirdikten
sonra, tatlı yiyebilirsin” denebilir.
“Şu kadar yazı yazarsanız, teneffüse
çıkabilirsiniz” şeklinde okulda da çok kullanılır.
10 Aralık 2013 Salı
Sözel Anlatım Bozukluğu
Sözel Anlatım Bozukluğu
Sözel Anlatım Bozukluğu Nedir?
Dili genel olarak iki kısma ayırmak mümkündür. Çevremizdeki kişiler konuştuğunda konuşulan kelimelerin bizim tarafımızdan algılanması kısmı (alıcı dil veya algılanan dil), bu kelimelerin bizim tarafımızdan ifade edilmesi, söylenmesi kısmı (ifade edici dil). Sözel anlatım bozukluğu olan çocuklarda dilin alıcı kısmı yaşına uygun bir performans sergilerken, ifade edici dil kısmı ise yaşın gerisindedir. Örneğin ”bardağı ver” cümlesi çocuk tarafından algılanarak görev yerine getirilebilirken, bardak kelimesini konuşmasında kullanamaz.
Yaygın Bir Sorun mudur? Düzelir mi?
3 yaşının altında % 15’lere kadar yüksek oranda görülmesine rağmen, 11 yaşın üzerindeki çocuklarda % 3 seviyelerine kadar düşmektedir. Erkelerde kızlara göre 2-3 kat daha fazla oranda görülmektedir.
Nedenleri Nelerdir?
Anne karnında yaşanan olumsuz durumlardan (ilaç maruziyeti, alkol veya benzeri zararlı madde kullanımı gibi), genetik yatkınlığa, doğum sonrası bebeğin yaşadığı çevre ailede dilin kullanımı şekline kadar birçok faktör sorumlu tutulmaktadır. Ancak bu faktörlerin arasında en önemli faktörün genetik etkiler olduğu birçok çalışmada ifade edilmektedir. Diğer en önemli neden ise çocuk aile etkileşiminde konuşma dilinin yeterinde kullanılamaması veya çocuğa yeterli sözel uyaranın sağlanamadığı durumlardır. Kısıtlı bir çevre ile etkileşime giren çocuğun (anne-baba veya bakım veren) çevresindeki dilin kullanımından etkilenmesi doğal bir sonuçtur.
Tanı Nasıl Konulur?
Tanı çocuk psikiyatrisi uzmanı tarafından çocuğun ayrıntılı muayenesi neticesinde konulmaktadır. Tanıyı desteklemeye yönelik olarak çocuğun ifade edici ve alıcı dil seviyelerini değerlendiren psikilojik testler uygulanabilir. Ayrıca okul veya kreş ortamında yapılan gözlemler çocuğun arkadaşları ile kurduğu iletişimin kalitesinin değerlendirilmesinde ve sonraki dönemlerde ortaya çıkabilecek akranları ile iletişim sorunları için öncesinden önlem alınmasına faydalı olabilir.
Tedavisi Edilebilir mi?
Sözel anlatım bozukluğunda müdahalenin ne zaman yapılması gerektiği konusunda uzmanlar arasında fikir birliği yoktur. Bir grup uzman müdahalenin tanı alınır alınmaz yapılması gerektiğini savunurken, diğer bir grup müdahale için 4-5 yaşların uygun olduğunu ifade etmektedir. Ek psikiyatrik bir rahatsızlık yoksa ilaç tedavilerinin yeri yoktur. Konuşma dil terapisti tarafından uygulanacak konuşma terapileri tedavinin temelini oluşturmaktadır.
Evde Neler Yapılabilir?
Sıklıkla okul öncesi dönemde ifade edici dil alanında sorun yaşayan çocuklar ve bakım veren kişiler arasında (anne-baba veya bakıcı) özel bir dil (sözel veya bedensel) gelişmektedir. Örneğin tüm içecekler için fuu, gazlı içecekler için fuku fuku hatta bir vakamda olduğu gibi gazoz kelimesi yerine fuku fuku fuu şeklinde olabilmektedir. Başlangıç olarak bu özel dilin bakım veren kişiler tarafından kullanılmaması ve unutulması ilk adım olabilir. Çevresel etkilerin en aza indirilmesi için diğer önemli bir adım ise yaşın uygun olması durumlarda kreşe yönlendirmektir. Her ne kadar şimdiye kadar okuduğum birçok kaynakta kitap okumanın temel öneri olarak sunulmasına rağmen ne yazık ki okul öncesi dönemlerde 2-3 yaşlarında dikkat süresi çok düşük olduğundan bu uygulamalar yeterince ilgi görmeyebilir. Eğer kitap okunmak isteniyorsa görsel uyaranın fazla olduğu resimlerdeki olayların coşkulu bir şekilde anlatılması daha faydalıdır.
Dr. Genco USTA
Dr. Genco USTA
Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı
www.cocukpsikiyatri.org - Ankara
Çocuk psikolojisi ve psikiyatrisi ile ilgili herşey....
Çocuklarda Dikkat Eksikliği Nasıl Giderilir?
Çocuklarda Dikkat Nasıl Geliştirilir? Çocuklarda dikkat süresini arttırmanın yolları nelerdir? Çocuklarda dikkat arttırma ile ilgili bilgiler.
Çocuklarda Dikkat Eksikliği Nasıl Giderilir?
Bunun için onun ilgilendiği konuları göz önünde bulundurmak, küçük dikkatsizliklerini hoş görmek gerekir
Bütün ruhsal yeteneklerimiz gibi dikkati de kuvvetlendirmek, geliştirmek — hiç olmazsa bir dereceye kadar — elimizdedir. Birçok ana-babalar, hattâ öğretmenler, dikkatsiz çocuğu ne yapsalar düzeltemeyeceklerini düşünerek üzerinde durmazlar, kendi haline bırakırlar. Gerçekte ise — ruhsal bozukluklardan ileri gelen dalgınlıklar, kavrayışsızlıklar bir yana— normal çocuğun dikkati az bir emekle kolayca geliştirilebilir.
Eğitimcilerin, psikologların çocukta dikkati artırmak için bize verdikleri öğütleri şu 12 maddede özetleyebiliriz:
1. Üzerine dikkatini çekmek istediğiniz şeyi ona doğrudan doğruya değil, dolayısıyla gösterin; hattâ, kabilse, bırakın o kendisi keşfetsin, merak etsin, kurcalasın.
2. «Aman! Ne dikkatsiz şeysin!» gibi sözlerle onu paylamayın. Bu azar onda ters bir tepki uyandırır, dikkatini geliştirmeye çalışmaz.
3. Dikkatin faydalarını, zararlarını çocuğa göstererek, onda kendiliğinden dikkatini işletmek isteğini yaratmaya çalışın.
4. Dikkatle yapmasını istediğiniz bir iş üzerinde çalışırken, yanında bulunun, onun yaptığı dikkatsizlikleri kollayın, uygun bir dille bunları hatırlatın.
5. Çocuğunuza yaşına göre az bir zorlukla çözebileceği bilmeceler verin. (Bilmeceler çok kolay olursa dikkatini işletmeye lüzum görmez; çok zor olursa, ne yapsa çözemeyeceği için, kısa zamanda yılgınlık duyar, hevesi kaçar.)
6. Çocuğun nelere ilgi duyduğunu öğrenin, ona bu konularla ilgili kitap, oyuncak gibi şeyler vererek oyalanmasını sağlayın. Bu ilgiler onun dikkatini kendiliğinden geliştirir.
7. Yanında, doğrudan doğruya kendisine değil, başkalarına meraklı olaylar, hikâyeler anlatın; bu arada onun ilgisini çekeceğini bildiğiniz bir noktaya dokunun, açıklamadan bırakın. Dikkati artacak, merak edip soracaktır.
8. Otomobil, bisiklet, yazı makinası, dikiş makinası, çamaşır makinası, ütü, elektrikli bir araç kullanırken dikkat edilmesi gereken noktaları ona, sözle anlatmakla birlikte, bunları kullanırken kendisini yanınıza alıp bunları ayrıca gösterin.
9. Her şeyin basma-kalıp bilinen yanlarından başka, bildiğiniz, ya da bir kitapta, dergide okuyup yeni öğrendiğiniz bilgileri, sırasını getirip çocuğa anlatın. Böylece, çocukta her şey üzerinde yeni yeni bilgiler edinmek merakı uyanır, bu da dikkati kamçılar.
10. «Koskoca gemi denizde nasıl yüzer, bilir misin?», «Sineğin kaç bacağı var, hiç dikkat ettin mi?» gibi sorularla çocukta çevresini araştırıcı bir gözle incelemek alışkanlığını yaratın.
11. Çocukta pul, böcek, bitki koleksiyonu gibi meraklar uyandırmaya çalışın.
12. İlk bakışta birbirine benzi-yen şeyler arasındaki farkları gösterin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)