2 Ocak 2015 Cuma

Bilimsel yayınlarla Engelli Refleksolojisi


 
Bilimsel yayınlarla Engelli Refleksolojisi

SEREBRAL PALSİ – REFLEKSOLOJİ İLİŞKİSİ
SEREBRAL PALSİ
Serebral Palsi (SP) gelişimini sürdüren beyinde oluşan bir hasara bağlı kalıcı hareket ve postür bozukluğudur.
Beyindeki lezyon kas tonusu ve koordinasyonunda sorunlar yaratır, zamanla kas iskelet sisteminde ikincil bozukluklar da gelişir. SP tablosu doğum öncesinde, doğum sırasında
veya doğum sonrası erken dönemde oluşan beyin lezyonlarında görülür. Beynin erken gelişim döneminde ve ilerleyici olmayan beyin lezyonlarının tümü SP olarak tanımlanabilir. Nöromotor kontrol bozukluğu dışında SP’ de
ayrıca görme, konuşma, yutma ve bilişsel işlev bozuklukları da olabilir.
Risk Faktörleri                                                                            
Öyküsünde aşağıdaki sorunlar bulunan bebeklerde
SP riski yüksektir.
Doğum öncesi
Enfeksiyonlar
Kanamalar
Plasental yetmezlik
İlaç kullanımı
Travma
Radyasyon
Doğum Prematürite (36. haftadan erken doğum)
Düşük doğum ağırlığı (2500 gr’dan az)
Zor / Müdahaleli doğum öyküsü
Prezentasyon anomalileri
Çoğul gebelik
Doğum sonrası ( 0 – 6 yaş )
Neonatal hiperbilüribinemi
Neonatal enfeksiyonlar sepsis, menenjit
Konvülsiyonlar
Kafa travması
Merkezi sinir sistemi enfeksiyonları
SP (serebral palsi ), beyin hasarı oluştuktan sonra vücutta tutulan bölgelere göre  sınıflandırılabilir :
1) Hemiplejik Tip : Vücudun bir yarısında tutulum vardır.
2) Diplejik Tip : Bacaklarda baskın olmak üzere dört ekstremitede de tutulum vardır. Bu gruptaki hastaların çoğu 7 yaşa kadar yürür.
3) Kuadriplejik Tip : Dört ekstremite birden şiddetli tutulmuştur. Bu hastaların sadece % 10’u yürür. 7 yaşa kadar yürüyemeyenlerden, hayatları boyunca ambulasyon beklenmez.
 Beyinin tutulan bölgesine göre hastalık çeşitli tablolar ile çıkabilir. Buna göre fizyolojik sınıflama yapılırsa:
1) Spastik tip: En sık rastlanılan tiptir. Piramidal sistem tutulumu mevcuttur. Hipertonisite vardır ve daha çok fleksor kas grupları etkilenir.
2) Atetoid tip: Basal ganglionlar tutulmuştur. İstemsiz hareketler, konuşma güçlüğü ve anlamsız yüz gibi belirtiler vardır.
3) Ataksik : serebellum ve beyin kökü tutulumu vardır. Tremor, nistagmus ve denge problemleri izlenir.
4) Yaygın bozukluk : Rijidite, zeka geriliği, yürüme ve konuşma bozukluğu, ağızdan tükrük akması, idrar - gaita inkontinansı gibi belirtiler ile seyreder. Prognozu en kötü tiptir.
Klinik muayenede ; motor, postür ve denge problemlerine ek olarak duyu bozukluğu, konuşma bozukluğu, algılama bozukluğu, zeka geriliği, epilepsi, iskelette gelişme bozukluğu, kalça çıkığı ve hipersalivasyon olabilir. Daha çok spastik ve hemiplejik tip hakimdir. Ekstremiteler tutulduğunda karakteristik bir postür alırlar.
SEREBRAL PALSİDE TEDAVİ AMAÇLARI
·      Sosyalite
·      Okul katılımı
·      Ağrıların azaltılması
·      Mobilite ve fonksiyon’un arttırılması
·      Eklem çıkıklarının önlenmesi
·      Oturma ve yeterli yürümenin sağlanması
SEREBRAL PALSİDE TEDAVİ YÖNTEMLERİ
1)Medikal tedavi:Beslenmeyi düzenlemek Nöbetleri durdurmak
Genel sağlık önlemleri (aşılama). Spastisite ve hareket bozukluğunu azaltmak. Oral medikasyonlar. İntratekal medikasyonlar
Kemonöroliz (fenol,botulinum toksini)
2)REFLEKSOLOJİ
3)Psikolojik tedavi
4)Özel eğitim
5)Fizyoterapi
6)İş-uğraşı terapisi
7)Ortezler
8)Ortopedik tedavi. Düzeltici alçılama. Cerrahi Tedavi
9)Nöroşirurjik girişimler. Talamotomi. Derin beyin stimulasyonu.
Selektif dorsal rizotomi
10)Elektrostimulasyon. Fonksiyonel elektrik stimulasyon yöntemleri
Repetatif manyetik stimulasyon
REFLEKSOLOJİ İLE TEDAVİ;
SP’nin tedavisi var mıdır?
Merkez sinir sistemine çeşitli yöntemlerle gönderilen duysal uyarıların refleks olarak motor yanıt oluşturduğu bilinmektedir. SP’de yoğun olarak kullanılan refleksoloji tedavisi uzmanların çoklu araştırma
prensibine  dayanan ve ilgili sinir uçlarına manüel bası ile  uygulanan terapilerdir.
Beynin sağlam bölgeleri hasarlı bölgelere ait fonksiyonları
üstlenmesine , yeni sinapslar oluşmasına yardımcı olunur ve 5–6 yaşına kadar beyindeki nöronlar
yeniden organize olurlar, buna bağlı olarak bazı fonksiyonlar kısmen
kazanılmaktadır. Bu sürece nöronal plastisite denmektedir. Refleksoloji ile nöronal plastisiteyi
hızlandırmak ve duysal entegrasyonu artırmak ve bazı yöntemlerin erken aylardan itibaren
uygulanması ile başarılı sonuçlar alınmıştır. Refleksoloji ile bu yöntem tüm dünyaca kesinlik kazanmış ve uygulama yelpazesi günden güne artış göstermiştir.
Refleksoloji tekniklerin genel amacı kas tonusunu normalleştirmek,
gövdede ileri denge reaksiyonlarını geliştirmek ve normal hareket paternlerini fasilite etmektir. Bazı uyarı noktalarından
verilen basınç kas iğciğinden kalkan germe refleksini inhibe ederek spastik
kas tonusunu azaltır.
Refleksoloji de amaç: Anormal postür ve paternlerin düzeltilmesi,
oluşabilecek deformitelerin önlenmesi, mevcut becerilerin geliştirilmesi, yeni becerilerin öğretilmesi, üst ekstremitelerin fonksiyonel kullanımı sağlamak, yürüme eğitimi vermek, konuşama merkezine yapılan çalışma ile anlaşabilir konuşmayı sağlamaktır.  Refleksoloji merkezlerimizde hastanın çocuk olduğu, ruhsal ve fiziksel gelişimi için çevresi ve diğer çocuklarla iletişiminin önemi unutulmamalı, topluma kazandırılmış mutlu bir birey olması hedeflenmelidir.
SEREBRAL PALSİLİ ÇOCUKLARDA REFLEKSOLOJİ SONUÇLARI:
Pilot çalışma
Psikoakademi Psikolojik Danışmanlık ve Refleksoloji Merkezi, İzmir
SONUÇ:
Çalışma, İzmir Psikoakademi Psikolojik Danışmanlık ve Refleksoloji Merkezinde 2008 – 2009 yıllarında tedaviye alınan 22 SP’li çocuk üzerinde yapıldı. Yaş ortalamaları 9 (maksimum:15 – minimum:3) olan hastalarımızın dosyaları geriye dönük olarak incelendi.
Sonuç olarak, SP’li çocukların düzenli refleksoloji tedavisi almaları, kaba motor - ince motor faaliyetlerini geliştirmekte; bilinç - algısal süreçlerini hızlandırmakta; kasılma ve titremelerini en aza indirgemekte; konuşma faaliyetlerini düzenlemekte; vücut koordinasyonlarını sağlamakta önemli bir rol oynamaktadır.
Bunun yanında, veri tabanının kısıtlı oluşu ve her bir hastanın tedavi süresinin birbirinden bağımsız oluşu, bu alandaki çalışmaların kontrol ve deney grupları oluşturularak yapılacak karşılaştırmalı çalışmaların gereksinimini ortaya çıkarmıştır.



OTİZM – REFLEKSOLOJİ İLİŞKİSİ
Otizm yaşamın ilk 3 yılında ortaya çıkan bir sendromdur. Nedeni bilinmemektedir. Kişi gördükleri, duyduklarını, duyumsadıklarını doğru bir şekilde algılayamaz; bu nedenle sosyal ilişkileri ve davranışlarında ciddi sorunlar vardır. Erkeklerde daha yaygın olarak görülür. Otizm ya kendi başına ya da zeka geriliği, öğrenme güçlüğü, epilepsi gibi diğer gelişimsel bozukluklarla birlikte ortaya çıkabilir. Otizm kelimesinin manası "kendine dönük"tür.
BELİRTİLERİ
Çevresine karşı ilgisizdir. Olaylara ve insanlara tepkisizdir. Genelde tek başınadır. İletişim güçlüğü çeker. Konuşma zorluğu vardır. İnsanlarla temas etmekten rahatsız olur. Tekrarlayıcı davranışlar yapar. Anlamsız kelimeleri tekrarlar. Ellerini kollarını çırpar, olduğu yerde sallanır, kendi etrafında döner.
Yaygın gelişim bozukluğu adı altında toplanan hiçbir süreç birbirinin aynı olarak seyretmez. Her biri kendi iç yapısı içinde farklı özellikler gösterirler. Ancak süreçte kendine özgü ortak özellikler bulunur.
Gelişimleri ne düzeyde veya nasıl bir yapıda olursa olsun onların hayatı ve dünyayı algılayış biçimleri bizim algılama şeklimizden oldukça farklı bir yapı göstermektedir.
TANI ÖLÇÜTLERİ
DSM IV’ (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabinin (The Diagnostic and Statistical Manual for Mental Disorders) dördüncü baskısı Amerikan Psikiyatri Derneği tarafından çıkartılmıştır ve psikiyatrik bozuklukların sınıflandırılmasında kullanılır. DSM IV yalnızca belirtileri tanımlar ve ruh sağlığı profesyonelleri tarafından taninin güvenilirliğini ve standartlığını arttırmak üzere kullanılır.Buna göre göre otizm tanı ölçütleri şunlardır.
1-Aşağıdakilerden en az bir tanesinin varlığı ile kendini gösteren toplumsal ( sosyal) etkileşimde niteliksel bozulma.
a)Toplumsal etkileşimi sağlamak için yapılan el, kol hareketleri, alınan vücut konumu, takınılan yüz ifadesi, göz göze gelme gibi bir çok sözel olmayan davranışta belirgin bir bozulma,
b)Yaşıtlarıyla gelişim düzeyine uygun ilişkiler geliştirememe, onlardan uzak durma,
c)İlgilerini ya da başarılarını kendiliğinden paylaşmama,
d)Toplumsal veya duygusal karşılık vermeme,

2-Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gösteren iletişimde niteliksel bozulma,
a)Konuşulan dilin gelişiminde bozulma olması ya da hiç gelişmemiş olmaması
b)Konuşması yeterli olan kişilerde, başkaları ile söyleyişi başlatma ya da sürdürmede belirgin bir bozukluğun olması,
c)Basmakalıp, yineleyici ( ekolali), ifadeler ya da özel bir dil kullanması,
d)Gelişim düzeyine uygun çeşitli imgesel ya da toplumsal taklitlere dayalı oyunları kendiliğinden oynamama,
3- Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gösteren davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı ilgi örüntüsü çerçevesinde kapanıp kalma.
a)İlgilenme düzeyi üzerinde odaklanma açısından olağan dışı, basmakalıp ve yineleyici davranışlar çerçevesi içinde kalma,
b)Özgül, işlevsel olmayan, alışıla geldiği üzere yapılan gündelik işlere ya da törensel davranış biçimlerine hiç esneklik göstermeksizin sıkı sıkıya bağlanma,
c)Yineleyici motor manyerizmler ( parmak şıklatma, el çırpma, karmaşık vücut hareketleri)
d)Eşyaların parçalarıyla sürekli uğraşma.
TEDAVİDE REFLEKSOLOJİNİN YERİ
Kısa bir süre önceye kadar bazı uzmanlar otizmin  tedavi edilemeyeceğini ısrarla söylüyor ömür boyu sürecek bir durum olduğu içinde ailelere çocuklarını gerekli kurumlara yerleştirmeleri tavsiyelerinde bulunuyorlardı. Halen birçok uzmana göre otizm tedavi edilemez. Öyle bir şey yoktur bir sefer otist demek ömür boyu otist demektir. Yeni yapılan araştırmanın aksine bu görüşlerin  kesinlik kazanmadığı ortaya çıkmıştır.
 Autism Research Institute ( otizm araştırma enstitüsü ) otizmin tedavi edilebilir olduğunu  ve çocukların iyileşebileceğini  savunarak bir çok çevrenin saplantılı yaklaşımlarına rağmen, Otizm Araştırma enstitüsü doktorları ve sağlık uzmanları çalışmalarıyla değişik yöntemler uygulanarak çocukların durumlarında ciddi oranda iyileşmelerin olduğunu ve hatta düzenli bir tedaviyle otizmin tamamen yenilebileceğini yapmış oldukları çalışmalarla kanıtladılar.

Otizm daha çok beyin ve bağırsak yollarına dokunan tıbbi  bir durum olduğundan dolayı vücudu zararlı maddelerden arındırma metotları ve hücreleri yenilemeye yönelik çalışma olumlu gelişmeler göstermektedir. Refleksoloji ile hiçte yabana atılmayacak oranda olumlu gelişmeler görülmüştür.

Örnek verecek olursak Kanada’nın Quebec eyaletinde uygulanan bu yöntem  ABD deki gibi olumlu sonuçlar vermektedir. Dünyanın ve daha bir çok ülkelerde Her biri 20 dakika süren 10 seanslık küçük bir tedavide dahi anne ve babalar çocuklarında olumlu gelişmeler görmüşlerdir. Tam tedavi uygulamalarında azami oranda faydalanabilmek için bir çocuğun ortalama 70 ila 250 seans arası tedavi görmesi gerekmektedir.
Otist çocuklarda ailelerin en çok şikayet ettikleri hiperaktiflik,  agresiflik, mutsuzluk, kendine zarar verme gibi sıkıntıların kısa surede olumlu sonuç vermesi yüz güldürücüdür.
Refleksoloji seanslarında çoğu otist vakaların ilaç kullanmadan ayak altındaki ilgili sinir uçları dikkatle çalışma sonucunda olumlu sonuçlar alınmıştır. Tedavide hastanın ihtiyacına göre seratonin hormonu salgılatılır, konuşma merkezi düzenlenir, korpuz kollozumdaki bağ kuvvetlendirilir ve gaba düzenlenir.
Tedavi türlerinin değişik olması ve uzmanlık gerektirmesi sebebiyle her çocuğun otistlik derecesi de göz önünde tutularak uygulanmaktadır.  Refleksolojinin daha ileriki yıllarda bir çok hastalıkların tedavisinde olduğu gibi yaygınlık kazanacağı gerçeği ortaya çıkmıştır.
http://www.dailymotion.com/psikoakademi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder