Bireylerin,
var olan yeterliklerinin en üst düzeyde geliştirilerek sosyal yaşama etkin katılımının
artırılmasının temel yolu eğitimdir. Özel eğitime ihtiyacı olan tüm bireylerde olduğu
gibi yaygın gelişimsel bozukluğu (YGB) olan bireylerde de eğitim ve ev
ortamları uygun şekilde yapılandırıldığında, işlevsel eğitim programları
geliştirildiğinde, öğretim süreci bireysellik esasına göre hazırlandığında,
bağımsız yaşam becerilerinin edinilmesi ve toplumsal entegrasyon bağlamında
önemli ilerlemeler kaydedilmektedir. Yaygın gelişimsel bozukluğu olan
bireylerin bağımsız yaşam becerilerini geliştirmeleri, davranış problemlerinin azaltılarak
gereksinimleri olan beceriler kazanabilmeleri, uygun eğitim programlarıyla bütünleştirilmiş,
yapılandırılmış ve zenginleştirilmiş öğretim ortamlarının erken yaştan itibaren
sağlanmasıyla doğrudan ilişkilidir.
Yaygın
gelişimsel bozukluk gösteren bireylerin,tanı aldıkları ilk andan itibaren
destek eğitim programlarına alınarak gelişimlerinin desteklenmeleri
gerekmektedir. Bireyin örgün eğitime dâhil olduktan sonra dadüzeyine/tanısına
uygun destek eğitim programlarına katılması, gelişiminin en üst düzeyde desteklenmesini
sağlayacaktır.
Yaygın
gelişimsel bozukluklar (YGB), sosyalleşme ve iletişim gibi çoklu temel fonksiyonların
gelişmesinde gecikmeleri de içeren bir spektrum bozukluğudur. Bu grupta yer alan
en çok bilinen yaygın gelişimsel bozukluk otizmdir. Bu yelpazede yer alan diğer
bozukluklar, Rett Sendromu, Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu, Asperger
Sendromu ve Başka Türlü Adlandırılamayan Bozukluk (Atipik Otizm)’tur.
YGB’li
bireylerin erken çocukluk döneminden başlayarak yetişkinlik dönemindeki iş ve
mesleki eğitim programları da dâhil olmak üzere yaşam boyu süren kaliteli ve
nitelikli bir özel eğitim hizmeti almaları, bozukluğun türüne, derecesine,
bireyin yaşına ve özelliklerine,
ihtiyaçlarına
göre işlevsel olarak planlanmış eğitim programlarının sayısının artırılması,çeşitlendirilmesi
ile mümkün olabilmektedir.
Yaygın Gelişimsel Bozukluklar Destek Eğitim
Programı, özel eğitim hizmetlerikapsamında özel özel eğitim ve rehabilitasyon
merkezlerine devam eden yaygın gelişimsel bozukluğu olan bireylerin eğitim
ortamlarından verimli ve etkili biçimde yararlanmalarını sağlamak amacıyla
hazırlanmıştır.
Bu programın
hazırlanmasında 3797 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun’un Ek 3. maddesi ile 24/07/2008 tarihli ve 5793 sayılı Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 25.
maddesi dayanak teşkil etmektedir.
ÖZÜR
GRUBUNUN TANIMI VE ÖZELLİKLERİ
Yaygın
gelişimsel bozukluk, birden fazla bozukluğu içeren genel bir tanı grubu olup erken
çocukluk döneminde başlayan sosyal etkileşim, dil gelişimi ve davranış
alanlarında yetersizliklere sahip olma durumudur. Davranış sorunları,
yineleyici, sınırlı ilgi ve davranışları kapsamaktadır. Bu durumlar gelişimin
birçok alanını etkileyerek kalıcı ve süreğen işlev bozukluklarına yol açarlar.1980
öncesinde Amerikan Psikiyatri Birliğinin sınıflandırmasında yaygın gelişimsel bozukluklar
çocukluk şizofrenisinin bir alt tipi olarak sınıflandırılmaktaydı. Amerikan Psikiyatri
Birliği, 1994 yılında yaygın gelişimsel bozuklukları beş bozukluktan oluşan bir
grup olarak sınıflandırmıştır.
Bunlar;
1. Otizm
2. Rett
Sendromu
3.
Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu
4. Asperger
Bozukluğu
5. Başka
Türlü Adlandırılmayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk (Atipik Otizm)’ tur .
1. Otizm
Otizm,
yaşamın erken dönemlerinde başlayan ve yaşam boyu süren, sosyal ilişkiler,iletişim,
davranış ve bilişsel gelişmede gecikme ve sapma gibi özellikler gösteren nöropsikiyatrik
bir bozukluk olarak kabul edilmektedir. Yaygın gelişimsel bozuklukların en iyi
bilineni otizm (İnfantil otizm olarak da bilinir.) olup karşılıklı sosyal
etkileşimde, sözel iletişimde bozukluklar ve basmakalıp stereotipik davranış
örüntüsü ile karakterizedir. İnfantil otizm kavramı ilk kez Leo Kanner
tarafından 1943 yılında tıp literatürüne kazandırılmış ve
1980'e kadar
bu terim kullanılmıştır.
Otizm
terimi, zaman içinde yerini, otizm spektrum bozuklukları (ASD-AutismSpectrum
Disorders) terimine bırakmıştır. Otizm spektrum bozuklukları, yaygın gelişimsel
bozukluklarla (Pervasive Developmental Disorders-PDD) eş anlamlı olup ileri
düzeyde ve
karmaşık bir
gelişimsel yetersizlik anlamında kullanılmaktadır. Otizm ise bu sınıflandırma altında
yer alan kategorilerden yalnızca biridir.
Otizm spektrum bozukluğunun nörolojik
nedenlerden kaynaklandığı sanılmaktadır.Otizm spektrum bozukluğu tanılı
bireylerin önemli bir bölümünde (yaklaşık %35), beyindeki anormal elektrik
hareketlerine bağlı olarak nöbet, istemsiz hareketler, bilinç yitimi vb. nörolojik
sorunlar da görülebilir. Otizm spektrum bozukluğu bir ruh hastalığı değildir,
ancak belirtileri bazı ruh hastalıklarını çağrıştırabilir. Yapılan bilimsel
araştırmalar, otizm spektrum bozukluğunun çocuk yetiştirme özellikleriyle ya da
ailenin sosyoekonomik özellikleriyle ilişkisi olmadığını göstermiştir.
Otizm spektrum bozukluğunun kalıtsal
olabileceği yönünde bulgular vardır, ancak buna yol açan gen ya da genler henüz
bulunmuş değildir. Önceki yıllarda otizm spektrum bozukluğunun görülme oranının
500’de bir olduğu kabul edilirken son verilere göre otizm
spektrum
bozukluğunun yaklaşık her 150 çocuktan birini etkilediği düşünülmektedir.
Ayrıca, erkeklerdeki yaygınlığı kızlardan dört kat fazladır. Sanıldığının
aksine, otizm spektrum bozukluğu tanılı bireylerin çoğunda, farklı düzeylerde
zekâ geriliği görülür. Ayrıca, zekâ
testlerinde
belli alanlar, diğer alanlara kıyasla çok daha geri çıkabilir. Otizm spektrum bozukluğu
tanılı bireylerin pek azında (yaklaşık %10), çok güçlü bellek, müzik yeteneği
vb.üstün özelliklere rastlanır.
Amerikan
Psikiyatri Birliği tarafından 2000 yılında yayımlanmış olan DSM-IV-TR(Ruhsal
Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı) kılavuzuna göre yaygın gelişimsel bozukluklar
içinde yer alan otizm tanısının konulabilmesi için aşağıda sıralanan belirtilerdenen
az altısının görülmesi gerekir. Ayrıca, bu belirtilerden en az ikisinin sosyal
etkileşim sorunları kategorisinden, en az birer tanesinin ise diğer iki
kategoriden (iletişim sorunları ve sınırlı/yinelenen ilgi ve davranışlar)
olması şarttır. Bu belirtilerden en az birinin 36 aydan önce ortaya çıkmış
olması da bir diğer koşuldur. Otizm spektrum bozukluğu şemsiyesi altında yer
alan diğer kategoriler için daha farklı ölçütler söz konusudur.
Aşağıda, her
bir belirtiye ilişkin ayrıntılar yer almaktadır:
a. Sosyal
Etkileşim Sorunları
Sosyal etkileşim için gerekli sözel olmayan
davranışlarda yetersizlik
• Sıra dışı
göz kontağı özellikleri: Göz kontağı hiç kurmamak, çok kısa süreli kurmak ya da
alışılmadık biçimde kurmak. Örneğin, birden bire gözlerini karşısındakiningözlerine
dikmek ve kaçırmak gibi.
• Jest ve
mimik kullanımında sınırlılık: Konuşurken çok az jest ve mimik kullanmak.
•
Başkalarına yaklaşmada sıra dışı özellikler: Sosyal ortamların gerektirdiği
mesafeyi ayarlayamamak:Başkalarına fazla yakın ya da uzak durmak.
• Ses
kullanımında sıra dışılık: Konuşurken alışılmadık ses kalitesi ve vurgu
özellikleri göstermek.
Yaşa uygun
akran ilişkileri geliştirememek
• Arkadaşlık
kurmakta zorlanmak: Çok az sayıda arkadaşa sahip olmak ya da hiç arkadaş
edinememek.
• Akranlarla
etkileşimde bulunmamak: Kendi yaşıtlarıyla oynamada, konuşmada vb.çok isteksiz
davranmak. Örneğin, yalnızca kendisinden çok küçük ya da büyük kişilerle
etkileşimde bulunmak.
• Yalnızca
özel ilgilere dayalı ilişkiler geliştirmek: Belli kişilerle, yalnızca belli
ilgilere dayalı olarak (favori konularda) etkileşimde bulunmak.
• Grup
içinde etkileşimde bulunurken zorlanmak: İş birliğine dayalı oyunların kurallarına
uymakta zorlanmak.
Başkalarıyla
zevk, başarı ya da ilgi paylaşımında sınırlılık
• Yalnız
olmayı tercih etmek: Başkalarının, genellikle aile üyeleriyle ya da arkadaşlarıyla
birlikte yaptığı pek çok şeyi (TV izlemek, yemek yemek, oyun oynamak vb.)
yalnız başına yapmayı yeğlemek.
• Belli olay
ya da durumlara başkalarının dikkatini çekme çabası göstermemek.
Örneğin;
şaşırtıcı bir durum karşısında başkalarına işaret etmemek, bir şey başardığında
başkalarıyla paylaşmamak vb.
• Sözel övgü
karşısında tepki vermemek: Başkalarının kendisine yönelttiği övgü sözleri ya da
sözel onaylamalar karşısında çok az tepki vermek ya da hiç tepki vermemek.Örneğin,
hoşnutluk belirtisi göstermemek.
Sosyal-duygusal
davranışlarda sınırlılık
•
Başkalarının ilgisi karşısında tepkisiz kalmak: Birileri kendisine
seslendiğinde ya da kendisiyle etkileşmek istediğinde tepki vermemek,
duymuyormuş ya da fark etmiyormuş gibi davranmak.
•
Başkalarının yaptıklarına karşı ilgisizlik: Ortama birinin girmesi, ortamdan
birinin çıkması, birinin konuşmaya başlaması gibi başka çocukların çok ilgisini
çeken bazı olaylar karşısında ilgisiz kalmak; böyle durumlarda, gülümseme gibi
hoşnutluk ya da ağlama gibi hoşnutsuzluk ifadeleri göstermemek.
•
Başkalarının duygularını anlamada yetersizlik: Üzülen, ağlayan, kızan, sevinen
vb. kişiler karşısında duyarsız davranmak. Örneğin, üzgün birini rahatlatma
çabası göstermemek.
b. İletişim
Sorunları
Dil gelişiminde gecikme
• İki
yaşından büyük olup da tek bir sözcük bile söylememek.
• Üç
yaşından büyük olup da iki sözcüklük basit ifadeler (‘Baba git.’ vb.)
kullanmamak.
• Konuşmaya
başladıktan sonra basit bir dil bilgisi yapısı kullanmak ya da belli yanlışları
tekrarlamaya devam etmek.
Karşılıklı
konuşmada zorluk
• Karşılıklı
konuşma başlatmada, sürdürmede ve sonlandırmada önemli sorunlar göstermek:
Örneğin; bir kez konuşmaya başlayınca konuşmayı uzun bir monolog şeklinde
sürdürmek ve karşısındakilerin yorumlarını göz ardı etmek.
• Konuşma
konularında seçicilik: Kendi favori konuları dışındaki konularda çok zor ve isteksiz
olarak konuşmak.
Sıra dışı ya da yinelenen dil kullanmak
•
Başkalarının kendisine söylediklerini tekrarlamak.
•
Televizyondan duyduklarını ya da kitaplardan okuduklarını, ilişkisiz zamanlarda
ve bağlam dışı olarak yinelemek.
• Kendisinin
uydurduğu ya da yalnızca kendisine anlam ifade eden sözleri tekrarlamak.
• Aşırı
resmî ve didaktik konuşma özellikleri göstermek.
Gelişimsel
düzeye uygun olmayan oyun
• Senaryolu
oyunlarda sınırlılık: Oyuncaklarla evcilik, okulculuk, doktorculuk vb. hayali
oyunlar oynamamak.
• Sembolik
oyunlarda sınırlılık: Bir nesneyi başka bir nesne olarak (küpü mikrofon olarak
vb.) kullanarak oyun oynamamak.
•
Oyuncaklarla alışılmadık biçimlerde oynamak. Örneğin; topu zıplatmak yerine
sürekli olarak bir eliyle vurmak, legoları birbirine takıp bir şeyler yapmak
yerine sıraya dizmek vb.
• Sosyal
oyunlara ilgisizlik: Küçük yaşlardayken, ‘ce-e’ vb. sosyal oyunlara karşı ilgi göstermemek.
c.
Sınırlı/Tekrarlayıcı İlgi ve Davranışlar
Sınırlı alanda, yoğun ve sıra dışı ilgilere
sahip olmak
• İlgi
takıntıları: Bazı konulara karşı aşırı ilgi duymak ve başka konuları dışlayarak
sürekli o konularla ilgili konuşmak, okumak, ilgilenmek vb. istemek.
• Bazı sıra
dışı konulara aşırı ilgi duymak. Örneğin; astrofizik, uçak kazaları ya da sulama
sistemleri.
• İlgi
duyduğu konularla ilgili ince ayrıntıları anımsamak: Kendi favori konularındaki
en ince ayrıntıları bile ezbere bilmek.
Belli düzen ve rutinlere ilişkin aşırı
ısrarcılık
• Belli
etkinlikleri her zaman belli bir sırayla yapmak istemek: Örneğin, arabanın kapılarını
hep aynı sırayla kapatmak.
• Günlük
rutinlerde değişiklik olmamasını istemek. Örneğin; eve gelirken hep aynı güzergahı
izlemek ya da eve geldiğinde önce televizyonu açıp sonra tuvalete gitmek.
• Günlük
yaşamdaki değişiklikler karşısında aşırı tepki göstermek: En ufak bir değişiklik
karşısında aşırı kaygılanmak ya da öfke nöbeti yaşamak.
•
Değişiklikleri daha kolay kabullenebilmek için meydana gelecek değişikliklerle
ilgili önceden bilgi sahibi olmaya gereksinim duymak.
Tekrarlayıcı
(kendini uyarıcı) davranışlar
• Sıra dışı
beden hareketleri: Parmak ucunda yürümek, çok yavaş yürümek, kendi ekseni
etrafında dönmek, durduğu yerde sallanmak, farklı bir beden duruşuna sahip olmak
vb.
• Sıra dışı
el hareketleri: Ellerini sallamak, parmaklarını gözlerinin önünde hareket ettirmek,
ellerini farklı biçimlerde tutmak vb.
Nesnelerle ilgili sıra dışı ilgiler ve
takıntılar
• Nesneleri
sıra dışı amaçlarla kullanmak: Örneğin, oyuncak arabanın tekerleklerini çevirmek
ya da oyuncak bebeğin gözlerini açıp kapamak vb. davranışları tekrar tekrar yapmak.
• Nesnelerin
duyusal özellikleriyle aşırı ilgilenmek: Örneğin, eline aldığı her nesneyi koklamak
ya da gözlerinin önünde tutarak ve evirip çevirerek incelemek.
• Hareket
eden nesnelere aşırı ilgi göstermek: Örneğin; tekerlek ya da pervane gibi dönen
nesnelere, akan su ya da yanıp sönen ışık gibi hızlı hareket eden görüntülere uzun
sürelerle bakmak.
• Nesne
takıntıları: Bazı sıra dışı nesneleri (bir silgi ya da küçük bir zincir parçası
vb.) elinden bırakmak ya da gözünün önünden ayırmak istememek.
2. Rett
Sendromu
Rett
Sendromu, ilk defa Dr. Andreas Rett tarafından tanımlanmış, Dr. Bengt Hagbergve
çalışma arkadaşları tarafından 1983 yılında yayınlanan raporla, bir hastalık
olarak dünya çapında tanınmıştır. Rett Sendromu (RS), dünyada çeşitli ırklarda
ve etnik gruplarda, özellikle kız çocuklarında görülen nörolojik bir
rahatsızlıktır. Bu sendromun, erkeklerde de görülebileceği bilinmektedir, fakat
erkeklerde görüldüğünde bu bebeklerde genellikle düşük, doğum anında ölüm veya
anne karnında erken ölüm gibi durumlar ortaya çıkmaktadır.
RS’li
çocuklar, 6-18 aylık olana kadar normal veya normale yakın bir gelişim gösterirler.
Bu süreden sonra çocuk, geçici durgunluk veya gerileme sürecine girer, iletişim
kurma becerisini yitirir ve ellerini birbirine kenetler. Hemen ardından
stereotipik el hareketleri, yürüyüş bozuklukları ve kafa gelişiminde gözle
görülebilir bir yavaşlama ortaya
çıkar. Nöbet
geçirme, uyanıkken düzensiz soluk alıp verme gibi problemlerle de karşılaşılabilir.
Rett Sendromu’nun, otizm, beyin felci veya
spesifik olmayan gelişme bozukluklarında olduğu gibi teşhisi çok zordur.
Dünyada, çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalara göre her 23 binde 1 doğumdan,
10 binde 1 doğuma kadar ulaşan oranlarda RS’li kız çocuğu doğmaktadır.
Bazı
çocuklar konuşma kabiliyetlerini yitirmeden önce tek tek kelimeler kullanmaya
ve kelime kombinasyonları yapmaya başlayabilirler. RS’in şiddetinin bütün
hastalar için zor olduğunu tahmin etmek zor değildir.
Apraxia
(denge bozukluğu), en temel vücut hareketlerinin yerine getirilmesinde yetersizlik
ve RS’in sebep olduğu tüm engelli davranışların gözlemlenebildiği durumdur.
Gözün sabit
bakışı ve konuşma kabiliyeti de dâhil tüm vücut hareketlerine etki ederek çocuğun
kontrollü şekilde hareket etmesini zorlaştırır. Apraxia ve sözel iletişim
becerisinin eksikliği nedeniyle, zekânın doğruyu tayin etmesi de zorlaşır. Çoğu
geleneksel test metotları, ellerin kullanımına ve/veya sözel iletişime
gereksinim duyar bu durum RS’li bir çocuk için belki de imkânsızdır.
RS’te büyüme
genellikle yavaştır, birçok RS’li bayan yaşına göre oldukça küçük görünmektedir.
Yapılan çalışmalar, doymak bilmez bir iştahları varmış gibi görülmelerine rağmen
birçoğunun orta dereceden üst sınıra kadar değişebilen oranlarda yetersiz
beslenme
problemi ile
karşı karşıya olduklarını göstermektedir. Buna; yutma zorluğu, yetersiz besin girişi,
enerjinin dengesiz harcanması veya vücudun besleyici gıdalardan yeteri kadar yararlanamaması
gibi problemler neden olmaktadır. Bu gibi durumlarda, kilo almasına ve
boyunun
uzamasına yardımcı olacak, dikkatini ve etkileşimini geliştirecek tamamlayıcı
bir beslenme programı (ağız yoluyla yüksek kalori/kilo aldırma diyetleri, NG
tüpü veya gastrostomy butonu) uygulanmalıdır.
Bütün bu
zorluklara rağmen, Rett Sendrom’lu bir hasta orta yaşlarına, hatta daha ileri yaşlara
kadar öğrenmeye devam edebilir, ailesi ve arkadaşlarıyla iyi vakit geçirebilir.
Bütün duygular hakkında tecrübe sahibidirler, evde veya topluluk arasında
sosyal, eğitim veya eğlence amaçlı aktivitelere katıldıklarında, hoş ve çekici
kişiliklerini gösterirler.
3.
Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu
Çocukluğun
dezintegratif bozukluğu olan çocuklarda doğumdan itibaren en az iki yıl tamamen
normal gelişim kaydedilir. Belirtiler sıklıkla 3-4 yaş arası görülmeye başlar.
Bu tanıyı koyabilmek için belirtilerin 10 yaştan önce gelişmiş olması gerekir.
Ağır mental
retardasyonla
ve lokodistrofiyle (ilerleyici çocuk nörolojisi hastalıkları) birlikte görülmektedir.
Ayrıca epilepsiye rastlama olasılığı da sıktır. Başlangıç ani veya dereceli olabilir.
İlk bulgular, aktivitede artış, huzursuzluk ve anksiyetedir. Daha sonra konuşma
ve diğer yetilerde kayıplar kaydedilir, klinik tablo platoya erişir ve sonraki
gelişim sınırlı
olabilir.
Eğer ilerleyici bir nörolojik bozukluğun sonucu olarak ortaya çıkıyorsa klinik
tablo kötüleşme hatta ölümle sonuçlanabilir. Bu psikoza “heller demansı” veya
“infantil demans” da denilmektedir. Otizmdeki gerilemeyle ilişkisi
tartışmalıdır. Genelde, nöroloji kliniklerinde yataklı tetkiklerle teşhis
edilir.
Öncesinde
normal işlev gören çocuğun 3-4 yaşlarında başlayan zekâ, dil ve sosyal işlevlerinde
birkaç ay içinde gelişen deteryasyon (yıkım)’dur. Tahminen otistik
bozuklukların 10'da biri sıklıkta gözlenir. Erkek/kız oranı 4-8/1'dir. Sebep
bilinmiyor. Konvulzif
sendromlar,
tuber sklerozis ve çeşitli metabolik hastalıklarla birlikte bulunabilmektedir.
Çocukluğun
Dezintegratif Bozukluğu DSM-IV tanı ölçütleri şunlardır:
A. Doğumdan
sonraki iki yıl içinde yaşına uygun sözel ve sözel olmayan iletişim,toplumsal
ilişkiler, oyunlar ve uyumsal davranışların olması ile kendini belli eden
görünüşte normal bir gelişmenin olması
B.
Aşağıdakilerden en az iki alanda daha önce edinilmiş olan becerilerin (10
yaşından önce) klinik olarak önemli ölçüde yitirilmesi.
Bunlar:
1. Sözel
anlatım ya da dili algılama
2. Toplumsal
beceriler ya da uyumsal davranış
3. Bağırsak
ya da mesane kontrolü
4. Oyun
5. Motor
beceriler
C.
Aşağıdakilerden en az iki alanda olağan dışı bir işlevselliğin olması:
1. Toplumsal
etkileşimde nitel bir bozulma (sözel olmayan davranışlarda bozulma,
yaşıtlarıyla ilişki kuramama, toplumsal ya da duygusal karşılıklar verememe
vb.)
2.
İletişimde nitel bozukluklar (konuşulan dilin gelişiminde gecikme
olması ya da
hiç gelişmemiş olması, bir söyleşiyi başlatamama ya da
sürdürmede,
dilin basmakalıp ve yineleyici bir biçimde kullanılması,
çeşitli
imgesel oyunlar oynamama vb.)
3. Motor
basmakalıp davranışlar ve mannerizmler de içinde olmak üzere davranış, ilgi ve
etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici
örüntülerin
olması
4. Asperger
Bozukluğu
Asperger
Sendromu’nda, tipik olarak otizmli bireylerde görülen sosyal ilişki ve iletişim
sorunlarının yanı sıra sınırlı ilgi alanı görülür. Çok sınırlı konularda ve dar
çerçeveli alanlarda derin bilgilere sahiplerdir, bu nedenle bu çocuklara
"küçük profesör" yakıştırması yapılır.
Otizmden
farklı olarak zamanında konuşmaya başlarlar; aşırı bilgiçlik ve el
becerilerinde özel sorunlar görülür. Bu çocuklar normal veya üstün zekâya
sahiptirler. Mekanik oyuncaklara çok düşkündürler ve ilgi alanı sınırlı olan
insanlarla daha iyi yakınlık kurarlar.
Amaçsızca
birtakım nesneleri toplayabilirler, öz bakım sorunları yoktur. Erişkinlikte ise
kurallara sıkıca bağlı, soğuk ve mesafeli insanlar olarak tanınırlar. Bu
bireylerin sosyal hayatında, genelde bir tane çok yakın arkadaşları vardır ve
bu kişinin de sıklıkla dar, kısıtlı
ilgi alanı
vardır. Duygusal hayatında hep akılcı ve heyecansız yorumlamalara sahiptir,davranış
sorunları görülebilir, jest, mimik ve vücut dilini kullanmada sorunları vardır.
[Frith, 1991]. Bu sendromda genetik ilişki sıklıkla baba ve oğul arasında
kurulur. Otizm ve Asperger
Sendromu
birbirine dönüşebilir bir nitelik taşır.
Asperger
Sendromu’nun klinik özellikleri şöyle sıralanabilir: Normal dil gelişimi,normal
zekâ ve hatta bazen üstün zekâya sahip olma, beceriksizlik, bilgiççe, ders
veriyormuş gibi konuşma tarzı, antisosyal şiddet içeren davranışlar
görülmektedir. Görülme sıklığı
1000’de
1’dir. Erkeklerde 2-4 kat daha fazladır. Tanı genelde 5 yaş civarında
konabilir.
Dikkat
Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ve depresyonla eş zamanlı görülür.
Özellikle dede ve babalardan ailevi geçiş görülür.
5. Başka
Türlü Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk (Atipik Otizm)
Atipik otizm, dil ve sosyal iletişimle ilgili
sorunlar, dilin amaca yönelik
kullanımındaki
sorunlar, aşırı çekingenlik, aşırı utangaçlık, gündelik ve özel yaşamında belli
ilkelere aşırı katı yaklaşım ve bağlılık gibi durumlarla ilişkili olarak göz
önüne alınabilir. Bazı kişilik tipleri ve bozuklukları (şizoid kişilik, şizotipal
kişilik, çekingen kişilik) yine atipik
otizmle
ilişkili olabilir, fakat farklar vardır. Örneğin, şizoid kişilikler toplumsal
ilişkileri anlar, özellikle istemezler. Buna karşın otizmli bireylerde ilişki
kurma arzusu olduğu, ama beceremedikleri ileri sürülmüştür.
Atipik
otizmle tipik otizm arasındaki farklar oldukça tartışmalıdır. Araştırmalar ve sonuçları
yeterli olmasa da elde edilen belli bulgular vardır. Tipik otizmde, tanı
kalıcıdır.
Hafiften
ağıra giden bir yelpazesi vardır. Dil sorunu bazı olgularda düzelir, ama çoğu
kez kalıcıdır. Kendine zarar verme davranışı sıktır. Yaş, cins, ailede benzer
durum özellikleri ve iletişim sorunu temelde atipik otizmle aynıdır.
Stereotipilerin ağırlığı, sıklığı, şiddeti küçük
yaşlarda
atipik otizmle aynı olabilir ve ilerleyen yaşa rağmen değişmeden kalıcı
olabilir. Zekâ en ağırdan en hafife kadar değişen düzeylerde geri olabilir. Dar
ilgi alanı, takıntılı davranış,duysal belirtiler atipik otizmde görülenle aynı
olabilir. Geç yürüyebilir. Öz bakım sorunları belirgindir ve ilerleyen yaşa
rağmen kalıcı olabilir. Buna karşın atipik otizmde ilerleyen yaşla tanı
değişebilir ve bir kişilik özelliğine dönüşebilir. Otizm belirtileri zamanla
kaybolabilir; iyi eğitimle ve elverişli şartlarda tamamen normale dönebilir.
Ağır formu yoktur ve hafif otizmden ayrılması zordur. Bu nedenle normal
gelişimin bir parçası olarak görülebilir. Otizme özgü davranışlar belirli
durumlarda (zorlanma) açığa çıkacak şekilde maskelenebilir veya
değişik
görünümler altında gizlenebilir (yalancı dışa dönüklük vb.). Mizahı anlama ve oluşturmada,
karşı cinsle ilişki başta olmak üzere insan ilişkilerinde hep ciddi sorunlar yaşanır.
Dil sorunu varsa kısa sürelidir; sonuç olarak düzgün gramer ve fonoloji ile konuşurlar.
Kendine zarar verici davranış görülmez. Belirtiler şiddet ve bir araya geliş yoğunluğu
açısından, toplumsal yasayış ve düzeni bozacak şekilde belli bir sınırı aşmaz.
Genel
gelişim eğrisi elverişli şartlar altında düzelme yönündedir. Öğrenme sorunları
olabilir ve okul sorunları yaşanır. Stereotipik (tekrarlayıcı) hareketler
ilerleyen yaşla sebat etmez. Dar ve yoğunlaşmış bir ilgi alanı vardır, ancak
toplumsal açıdan daha anlamlı bir konuda (mesleğinde vb.) bu durum başarıya
neden olabilir. Takıntılı davranış, ritüeller atipik otizmde daha belirgin
olabilir. Panik ataklar sık görülebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder