19 Haziran 2015 Cuma

AÄ°LE TEPKÄ°LERÄ°NÄ°N EVRELERÄ°




AÄ°LE TEPKÄ°LERÄ°NÄ°N EVRELERÄ°
Ailelerin gelişimsel yetersizlikleri olan çocuklarını kabullerinde geçirdikleri süreçte verdikleri tepkiler üç evreden oluşmaktadır. Birinci evre şok, reddetme ve depresyon; ikinci evre ise karmaşa suçluluk, kızgınlık; üçüncü evre pazarlık etme, kabul ve uyumu içermektedir.
EVRE I
1. Şok: Çocuklarında gelişimsel yetersizlikler olduğunu öğrenen ailenin ilk tepkisi şok olmaktadır. Aileler, gelişimsel yetersizlikleri olan bir çocuğa sahip olmakla beklemedikleri ve hazır olmadıkları bir durumla karşı karşıya kalmaktadırlar ve yoğun bir biçimde ağlama, duygusuzluk, çaresizlik tepkileri göstermektedirler.
2. Reddetme: Ailenin, çocuğunun gelişimsel yetersizlikleri olduğu gerçeğinden kaçması ve bu durumun olumsuz etkilerinden kendilerini koruma girişiminde bulunmasıdır. Reddetme, olayların farkında olmamaya çalışma olarak da tanımlanabilir. Bu durum, ailenin başka şeylerle çok fazla meşgul olup, çocuğunun sorunlarıyla ilgilenmeye zaman bulamaması şeklinde kendini gösterebilir. Bu dönemde aile böyle bir çocuğu olduğunu kabul etmemekte ve çocuğunun normal olduğuna ilişkin kanıtlar aramaktadır. Bütün uzmanları dolaşarak çareler arar.
3. Depresyon: Aile mükemmel çocuk hayallerinin yıkıldığını düşünerek bir yas duygusu yaÅŸarlar. Aile ‘Artık iÅŸ iÅŸten geçti, bundan sonra hiçbir ÅŸeyin anlamı yok' ÅŸeklinde düşünmeye baÅŸlar ve çevre ile iliÅŸkilerini en aza indirir. Aileler bu dönemde normal çocuk özlemi de duyarlar.
EVRE II
4. KarmaÅŸa: GeliÅŸimsel yetersizlikleri olan çocuÄŸa sahip olmak ailenin yükünü önemli derecede arttırmaktadır. Çocuklarının neredeyse günün yirmi dört saati bakıma gereksinim göstermeleri, eÄŸitim ve saÄŸlık sıklıkla yapılan ziyaretler vb aileyi maddi ve manevi yönden yıpratmaktadır. Dolayısıyla anne-babalar, ‘Böyle bir çocuÄŸum olacağına hiç olmasaydı' ÅŸeklinde tepki gösterebilmektedir. Bu durum pek çok ailede engellenme duygularına; dolayısıyla çocuklarına yönelik kızgınlık tepkilerine neden olmaktadır. Bir yandan bu olumsuz duyguları yaÅŸarken, diÄŸer yandan çocuklarını sevmekte ve onun için en iyisini yapmak istemektedirler. Bu durum ailede karışıklıklara neden olmaktadır.
5. Suçluluk: Aile çocuÄŸun durumundan kendini sorumlu tutmaktadır. Ailelerin belki de en çok zorlandıkları duygu suçluluktur. Aile sürekli olarak ‘Niçin bu başımıza geldi' sorusunu yanıtlamaya çalışır. Ailenin bulduÄŸu nedenler ise gerçekten çocuÄŸun özür durumuyla iliÅŸkili olmayabilir. Bu nedenle bazen aile çocuklarının durumunu geçmiÅŸte bulundukları bir davranışın Allah tarafından cezalandırılması olarak görebilir ve bu nedenle kendisini suçlayabilir. DiÄŸer bir olasılık, ailenin yaÅŸamlarını alt üst eden geliÅŸimsel yetersizlikleri olan çocuklarına duydukları kızgınlıktan dolayı kendilerini suçlu hissetmeleridir.
6. Kızgınlık: Kızgınlık genellikle iki biçimde görülmektedir. Ä°lkinde eÅŸler ‘Neden bana?' sorularını tekrarlar. Bu tür kızgınlıklar genellikle normal olarak deÄŸerlendirilmektedir. Ä°kinci tür kızgınlıkta, kızgınlık ya da öfke, problemin kaynağıyla iliÅŸkili olmayan bir baÅŸkasına yönelmektir. Kızgınlığın ya da öfkenin yöneltildiÄŸi bu kiÅŸiler genellikle doktorlar ve eÄŸitimcilerdir.
EVRE III
7. Pazarlık: Pazarlık uyum sürecinin en son evrelerinden birisidir. Aile içi önemli olan çocuÄŸunun normal hale gelmesidir. Aile çocuÄŸunun özrünü ortadan kaldırmanın yollarını arar. Aile bunu gerçekleÅŸtirebileceÄŸini umduÄŸu herkesle pazarlığa girebilir. Bu kiÅŸi bir doktor, bir uzman, hoca ya da Allah olabilir. Pazarlık çoÄŸu kez ‘EÄŸer çocuÄŸumu iyi yaparsan, bende ……..ım' ÅŸeklinde olmaktadır. Pazarlık genellikle çocuÄŸun iyileÅŸmezse yönünde yapılan en son giriÅŸim olarak deÄŸerlendirilmektedir. Pazarlık, suçluluk ve çaresizlik duygularının bir yansıması olmaktadır.
8. Kabul ve Uyum: Ulaşılması güç olan fakat engelli çocuk üzerinde en olumlu etkiyi bırakan son aÅŸama kabul aÅŸamasıdır. Bu aÅŸamada aile geliÅŸimsel yetersizlikleri olan çocuÄŸunu tanıma, anlama ve problemlere çözüm bulma yönünde bilinçli çabalarda bulunur. Ancak öteki aÅŸama ya da evrelerdeki olumsuz duygular hiçbir zaman tamamıyla ortadan kalkmaz. Bu aÅŸamada aileler ocuklarını oldukları gibi kabul etmeye çocuÄŸu ailenin bir bireyi olarak görmeye baÅŸlarlar. ÇocuÄŸun gereksinimleri karşılanmaya çalışılır ve uzmanlarla iÅŸbirliÄŸi yapılır. Uyum, kabul etme aÅŸamasının eyleme dönüşmüş bir aÅŸamasıdır.
Ailelerin birçoğu aşamaların en sonuncusu olan kabul aşamasına erişememektedirler. Bazı aileler red aşamasında takılmakta ve sürekli olarak çocuklarının normale döneceği beklentisi içinde olmaktadırlar. Ancak bazı ailelerin durumla daha kolay baş edebildikleri, aileye (örn., büyüklük, kültürel yapı, sosyoekonomik düzey vb) ve çocuğa (örn., özrün türü, derecesi vb) ait bazı özelliklerle aile bireylerinin kişilik özelliklerinin gelişimsel yetersizlikleri olan çocuğa sahip ailelerde sorunlarla baş etme becerilerini etkileyen etmenler olduğu görüşü de benimsenmektedir. Ailenin gelişimsel yetersizlikleri olan çocuğunu kabul etme süreci ne kadar uzarsa, yetersizliğin aile ve çocuk üzerindeki etkileri de o denli fazla olmaktadır. Ailenin tepkileri yetersizliğin türünden çok yetersizliğin derecesine göre farklılaşmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder