DİL VE İLETİŞİM BECERİLERİNİN ÖĞRETİMİNDE KULLANILAN YAKLAŞIMLAR
Dil ve konuşma
sorunlarının son derece yaygın olmasından ve erken dönem dil ve iletişim
sorunlarının genel gelişimi olumsuz olarak etkileyeceğinden, erken tanılama ve
eğitim son derece önemlidir. Ayrıca, erken dönem iletişim sorunlarının
giderilmesi, ileri yaşlarda ortaya çıkabilecek akademik başarısızlık ve
duygusal sorunların da önüne geçebilmekte ya da en azından bu sorunları
hafifletebilmektedir (Wetherby ve Prizant, 1992).
Dolayısıyla, dil
ve konuşma sorunları olan çocukların dil gelişimlerine destek olabilmek için,
dil ve iletişim becerilerinin öğretilmesi gerekmektedir (Erbaş, 2003).
Engelli
çocukların dil ve iletişim becerilerini edinmelerini kolaylaştırabilmek için
pek çok öğretim programı geliştirilmiştir. Bu programları genel olarak
sağaltıcı yaklaşım (Therapeutic Approach) ve doğal yaklaşım (Naturalistic
Approach) olmak üzere iki farklı yaklaşım altında toplamak mümkündür.
A. SAĞALTICI YAKLAŞIM
Sağaltıcı yaklaşımda amaç,
çocuğa iletişim için gerekli uygun dil biçimlerini, doğru yapıları ve
sözdizimini öğretmektir. Bu yaklaşımın birkaç ayırıcı özelliği vardır.
Bu özellikler aşağıda
sıralanmaktadır:
(a) Öğretim ortamında
genellikle çocuk ve terapist olmak üzere iki kişi bulunmaktadır.
(b) Rahatsız edici
etmenlerden arındırılmış bir öğretim ortamı sağlayabilmek için öğretim
ortamında öğretimle ilgisiz tüm uyaranlar ortadan kaldırılmaktadır.
(c) Öğretilecek beceriliyle
ilgili uyaranlar da (örneğin, ipuçları, malzemeler) dil programının amacına
uygun bir şekilde dikkatlice seçilmektedir (Erbaş, 2003; Hart ve Rogers-Warren,
1978).
Bu yaklaşımı benimseyen
öğretim programlarında, çocuğun ve terapistin davranışları dil ve iletişim
becerileri öğretim programının hedeflerine göre önceden belirlenmiş olduğundan,
öğretim süreci (örneğin, çocuğun tepkileri, kullanılacak yaklaşım, doğru ve
yanlış tepkiler alındığında neler yapılacağı gibi) son derece
yapılandırılmıştır (Hart ve Rogers-Warren, 1978). Terapist genelde sorduğu
soruların yanı sıra, nesne ve resimler kullanarak da iletişim olanakları
yaratmaya çalışmaktadır. Öğretim oturumu süresince, terapist sözel ifadeler
için en uygun modeli sunmaktadır. Ayrıca, çocuğun uygun dil kullanımı için
pekiştireçler anında verilmektedir (Bricker, 1972; Brickler ve Bricker, 1970;
Turnure, 1971).
Bu yaklaşımın iki yararı
bulunmaktadır:
(a) Öğretim son derece
kontrollü koşullar altında gerçekleşmektedir,
(b) Bu kontrollü koşul
altında dil kullanımı neredeyse zorunlu olduğundan, çocukların hedef becerileri
çalışabilmeleri için sınırsız iletişim olanağı bulunmaktadır (Erbaş, 2003; Hart
ve Rogers-Warren, 1978).
Bu yararların yanı sıra,
sağaltıcı yaklaşımın bazı sınırlılıkları bulunmaktadır (Erbaş, 2003).
Hedeflenen tepkiler işlevsel olmadığı gibi doğal ortamlarda kullanılan örnekler
gibi de olmamaktadır (Baer ve Guess, 1971, 1973; Bricker, 1972; Bricker ve
Bricker, 1970; Turnure, 1971; Waldo, L., Guess, D. ve Flanagan, B., 1982).
Sağaltıcı yaklaşıma eşlik eden bir diğer olası problem de, uyaran kontrolünün
terapi ortamlarından doğal ortamlara taşınamamasıdır (Halle, 1982). Bir dil ve
iletişim öğretim programının amacı, çocuğa sosyal ortamlarda hedeflenen
iletişim tepkisini bağımsız bir şekilde kullanabilmesi için, doğal ortamlarda
ortaya çıkan uyaranlara tepki vermeyi öğretmek olmalıdır (Halle, 1982). Buna
karşın, sağaltıcı yaklaşımların kullanıldığı öğretim programlarında genelleme
hiç değerlendirilmemiş ya da hiç gerçekleşmemiştir (Baer ve Guess, 1973; Erbaş,
2003; Rule, S., Losardo, A., Dinnebeil L., Kaiser, A. P. ve Rowland, C., 1998;
Turnure, 1971; Waldo ve ark., 1982).
İzleyen bölümde
dil ve iletişim becerilerinin öğretiminde kullanılan sağaltıcı yaklaşımın
sınırlılıklarına karşı alternatif olarak geliştirilen doğal yaklaşımın
özellikleri ile ilgili bilgiler yer almaktadır.
B. DOĞAL YAKLAŞIM
Bire-bir eğitim şeklinde
düzenlenen ve çok sayıda terapi içeren; ancak, genelleme ve doğal dil gelişimi
açısından başarısızlığa uğrayan sağaltıcı yaklaşıma bir tepki olarak, son
yıllarda iletişim becerilerinin doğal bağlamlarda öğretilmesi üzerinde
durulmaya başlanmıştır. Dil ve iletişim becerilerinin öğretimi için, doğal
bağlamların kullanılması, doğal çevrenin iletişimi cesaretlendirmesi ve
öğrenciyle iletişime girecek kişilerin iletişimi kolaylaştırmaları gerekmektedir.
Bunları sağlayan yaklaşıma doğal yaklaşım denilmektedir (Erbaş,
2003).
Doğal yaklaşım, tesadüfî-öğretim
(incidental teaching), tepki isteme modeli (mand-model) ve bekleme süreli
öğretim (time delay) gibi tekniklerden oluşmaktadır. Bu teknikler, her ne kadar
birbirlerinden farklı olsalar da çocukların dil ve iletişim becerilerine
katkıda bulunabilecek birkaç ortak özelliği paylaşmaktadırlar (Kaiser,
Ostrosky, ve Alpert, 1993).
Bu özellikler;
(a) Dil ve iletişim becerilerinin öğretiminin
doğal iletişim olanakları kullanılarak gerçekleştirilmesi,
(b) Öğretim
olanaklarını artırmak için ilginç malzemelerin kullanılması ve malzemelerin
görülebileceği; fakat ulaşılamayacağı yerlere konulması gibi bazı çevresel
düzenlemelerinin yapılmasını gerektirmesi;
(c) Öğretimin
çocuğun o anki çevresinde ilgilendikleri şeyler üzerine yoğunlaşması
(d) İletişim
girişimleri için doğal olmayan pekiştireçler yerine çocuğa istediğini vermek
gibi doğal sonuçların kullanılmasıdır (Erbaş, 2003).
Doğal yaklaşımın
özelliklerinden biri, davranışların doğal sonuçlarının öğretim etkinliklerinde
kullanılmasıdır. Doğal sonuçlar çocuğun davranışının sonucu olarak gerçekleşen
olaylardır. Örneğin, çocuk su içmek istediğinde ona bir bardak su verilmesidir.
Böylece, çocuk isteme davranışı sonucunda, susuzluğunu gidermiş olur (Noonan ve
McCormick, 1993).
Araştırmacılar,
dil ve konuşma sorunu olan öğrencilere dil ve iletişim becerileri öğretiminde
doğal yaklaşımın sağaltıcı yaklaşıma göre daha etkili olduğunu belirtmişlerdir.
Bunun nedenleri
arasında;
(a) Doğal
yaklaşımı benimseyen dil ve iletişim becerileri öğretim programlarının
öğrencinin bulunduğu çevrede ve günlük rutinlerde kullanılabildiklerinden,
kaynaştırma uygulamalarıyla uyum göstermeleri,
(b) Öğretim,
bireylerin doğal ortamlarında gerçekleştirildiği için kazanılan becerilerin
öğretimin yapıldığı ortamdan doğal ortamlara genellenmesi ile ilgili sorunların
en aza indirgenmiş olması,
(c) Hedef
öğrencinin öğretmenlerinin, ebeveynlerinin ve arkadaşlarının da dil ve iletişim
öğretimi programlarına katılmaları,
(d) Öğretim için
seçilen beceriler, çocuğun iletişim kurduğu doğal ortamlarda gerçekleşen
becerilerle ilişkili olduğu için (örneğin, yiyecek isteme, nesne alma, sıra
alma gibi) öğrenciler için işlevsel olma özelliği göstermesidir (Erbaş, 2003).
Doğal yaklaşımı
benimseyen öğretim tekniklerinin amacı, dil edinirken ve iletişim becerilerini
öğrenirken normal çocukların kullandıkları süreçlerden yararlanarak, dil ve
iletişim becerilerini, dil ve konuşma sorunları olan çocuklara öğretmektir.
Dolayısıyla,
yapılandırılmamış ortamda dil öğretiminin amaçları arasında
(a) Öğretimi
yapılan iletişim becerilerinin genellenmesini desteklemek,
(b) Yeni dil
yapılarının ve sözcük dağarcığının edinimini desteklemek,
(c) Sözel
kullanım artışını desteklemek,
(d) Yetişkinlere
ya da akranlarına karşı sözel girişimlerini cesaretlendirmek,
(e) Sözel
etkileşim süresindeki artışı desteklemek yer almaktadır (Noonan ve McCormick,
1993).
Doğal yaklaşımı benimseyen
öğretim tekniklerinin ortak özelliği çevresel düzenlemelerin yapılmasıdır.
İzleyen bölümde, çevresel düzenleme tekniklerine ilişkin bilgiler yer
almaktadır.
ÇEVRESEL DÜZENLEME TEKNİKLERİ
Doğal dil
öğretiminin önemli özelliklerinden biri de çevresel düzenlemedir. İlgi çekici
nesne içermeyen ya da öğrencilerin gereksinimlerini dil kullanımı gerektirmeden
çözen bir çevre, dil kullanımını tetikleme açısından işlevsel bir çevre
değildir. Dil öğretiminin yapıldığı ortamlardaki nesne ve olaylar, öğrencilerin
ilgisini çekip dikkatlerini toplayacakları biçimde desenlenmelidir. Bu tür
ortamlar, doğal dil öğretimi için uygun bağlamlar yaratır ve öğrencilerin
isteme ya da yorumda bulunma gibi iletişimsel amaçları gerçekleştirmelerini
sağlar (Snell ve Brown, 2000).
Dil kullanımını
tetikleyici bir çevre
(a) Dili, öğrencilerin rutin işlerinin bir
parçası haline getirir,
(b) Ortamda ilgi
çekici nesne ve etkinliklere yer verir,
(c) Ortamda
öğrencilerin dil kullanımını cesaretlendirecek ve öğrencilerin iletişimsel
tepkilerine cevap verebilecek yetişkin ve akranlar bulunmasını sağlar,
(d) En azından
bazı rutin işler ve etkinlikler sırasında, nesnelere ulaşım ya da yardım
alabilmeyle dil kullanımı arasında bağlantılı bir ilişki kurulmasını sağlar
(Snell ve Brown, 2000).
Öğretmenlerin
öğrencilerin dil kullanımını tetiklemek için kullanabilecekleri altı çevresel
düzenleme tekniğinden söz edilebilir.
Bu teknikler,
(a) İlgi çekici
araç-gereç sağlama,
(b) Bazı
nesneleri görülebilir; fakat, erişilemeyecek yerlere koyma,
(c) Gereksinim
duyulan ya da istenilen nesnelerden az miktarda bulundurma,
(d) Seçim yapmak
için elverişli durumlar oluşturma;
(e) Öğrencilerin
yardıma gereksinim duyacakları durumlar oluşturma ve
(f) Beklenmedik
durumlar yaratmadır (Snell ve Brown, 2000). İzleyen bölümde her bir çevresel
düzenleme tekniğine ilişkin bilgiler yer almaktadır.
A) İLGİ ÇEKİCİ ARAÇ-GEREÇ SAĞLAMA
Ortamda,
öğrencinin eğleneceği materyaller ve etkinlikler bulunmalıdır. Öğrenciler
iletişim başlatmada genellikle ilgilerini çeken nesneleri kullanırlar. Bu
nedenle, ortamın ilgi çekiciliğini arttırmak aynı zamanda dil kullanımını ve
dil öğretimi için elverişli durumları da arttıracaktır. Öğrencilerin
tercihlerini dikkate almak ve ortamı bu tercih edilen nesne ve etkinliklere
göre düzenlemek, dil kullanımına yardımcı olabilir. Dil kullanımını arttırmak
için ilgi çekici materyaller kullanırken, öğrencilerin tercihleriyle birlikte
yaş ve bağlam uygunluğu da dikkate alınmalıdır (Snell ve Brown, 2000).
B) NESNEYE ERİŞEMEME
Bazı ilgi çekici
nesneleri görülebilir; fakat erişilemeyecek yerlere koymak öğrencilerin
nesneleri elde etmek için dil kullanmalarına neden olabilir. Nesneler raflara
şeffaf plastik kaplar içinde koyulabilir ya da bir grup etkinliği sırasında
masanın uzak köşesine yerleştirilebilir. Öğrencilerin ulaşamadıkları nesneleri
istemeleri dil öğretimi için fırsatlar yaratır (Hart ve Rogers-Warren [Kaiser],
1978; Snell ve Brown, 2000).
C) SINIRLI MİKTARDA NESNE BULUNDURMA
İstenilen
nesnelerin ve etkinliklerin (kraker, bilgisayar oyununda sıra, vs.) ortamda
küçük ya da az miktarda bulundurulması da, çevrenin dil kullanımını
destekleyici olarak kullanılmasının bir başka yoludur. Örneğin, öğrencilerin
sevdikleri bir etkinliği gerçekleştirirken, öğretmen öğrencilerin materyallerin
sadece bir kısmına erişmelerine izin verebilir. Böylece, öğrenciler başlangıç
olarak verilen nesneleri kullandıktan sonra, büyük olasılıkla daha fazlasını
isteyeceklerdir. Öğrenciler daha fazlasını istemeye kalkıştıklarında da
öğretmen, daha karmaşık bir dil yapısını model olarak sunar ve öğrenciyi
sunulan yapıyı kullanmaya yöneltir (Snell ve Brown, 2000).
D) SEÇİM YAPMA
Pek çok durumda,
etkinlikler ya da araç-gereçler için öğrencilerin seçim yapabileceği iki ya da
daha fazla seçenek sunulabilir. Öğrencilerin dil kullanımını cesaretlendirmek
için seçenekler sözsüz olarak sunulabilirler (örneğin, karton bir kutuyu açmak
için iki değişik alet, iki ayrı elde kaldırılıp gösterilebilir). Seçenek
sunarken, sunulan seçeneklerden birinin öğrenci tarafından istenen bir araç
olmasına diğer seçeneğin ise, tercih edilmeyen bir araç olmasına dikkat etmek
gereklidir (Snell ve Brown, 2000).
E) YARDIM İSTEME
Öğrencilerin
yardıma gereksinim duyabileceği durumlar yaratmak, öğrencilerin iletişim
kurması olasılığını arttırmaktadır. Yardım gerektiren ilgi çekici
araç-gereçler, öğrencileri yardım istemeye teşvik edebilir. Örneğin, sevilen
bir yiyeceğin (çikolatalı süt gibi) açılması zor bir kutunun içine konulması,
“aç” ya da “yardım et” gibi yapıların kullanımını tetiklemek için mükemmel bir
fırsat yaratabilir (Snell ve Brown, 2000).
F) BEKLENMEDİK DURUMLAR YARATMA
Öğrencilerin
beklentilerinin tersi durumlar oluşturarak, iletişim için gereksinim
yaratılabilir. Çocuklar hep aynı sırayla ortaya çıkan olayları daha çabuk
öğrenirler ve genellikle olayların belirli bir sırayla devam etmesini
beklerler. Böylece, ortamda beklenmedik bir şey olduğunda, öğrenci bu durumdan
yararlanılarak iletişim kurmaya teşvik edilebilirler. Örneğin, öğretmen grup
etkinliği sırasında, kurmalı bir arabayı kurup, masanın altından bırakabilir.
Bu durumda, masanın altından birden çıkan arabayı öğrencilerin fark etmesi ve
arabaya ilişkin yorum yapması beklenebilir. Öğrencilerden her hangi bir tepki
gelmemesi durumunda, öğretmen, meraklı bakışlarla, bir arabaya bir de
öğrencilere bakarak, onlardan, bu duruma ilişkin bir tepki beklediğini
gösterebilir. Bu tekniğin kullanımı, öğrencinin kişisel becerilerine ve aile
içindeki rutin olarak oluşan olaylar ve davranışlara göre düzenlenmelidir
(Snell ve Brown, 2000).
Çevresel
düzenleme teknikleri, her öğrencinin bilişsel ve çevreye tepki verme düzeyine
göre düzenlenmelidir. Çevresel düzenlemeler iletişimi başlatmak için sözsüz
uyaranlar sağlarlar. Böylece, bu düzenlemeler yeni edinilen becerilerin daha
spontan bir biçimde kullanılmalarına yardımcı olur (Snell ve Brown, 2000).
Ancak, çevresel düzenleme tekniklerini destekleyen
sözsüz uyaranlar, zaman içinde azaltılmalı ve bu şekilde öğrencilerin
planlanmış uyaranlara daha az ve ortamdaki ilgi çekici şeylere daha çok tepki vermeleri
sağlanmalıdır (Halle ve ark.,1979).
Öğretmenlerin ya
da diğer kişilerin, çevresel düzenlemeler sonucunda ortaya çıkan iletişim
denemelerine nasıl cevap verdikleri son derece önemlidir. Anında ilgi
göstermek, karşılık vermek ve istenilen nesneyi ya da yardımı olumlu cevapla
birlikte sağlamak, iletişim denemelerini arttırmak açısından oldukça önemlidir
(Snell ve Brown, 2000).
Doğal dil
öğretim tekniklerinin en önemli özelliklerinden bir olan çevresel düzenleme
tekniklerine ilişkin bilgiler sağlandıktan sonra, izleyen bölümde doğal
yaklaşımı benimseyen doğal dil öğretim tekniklerine ilişkin bilgiler ve
araştırma bulguları yer almaktadır.
DOĞAL DİL
ÖĞRETİM TEKNİKLERİ
Noonan ve
McCormick (1993), doğal dil öğretim tekniklerini, dil ve iletişim becerilerinin
öğretiminde, doğal ortamlar ve bu ortamlarda gerçekleşen etkinliklerin
kullanıldığı yapılandırılmış teknikler olarak tanımlamaktadırlar. En geniş
anlamda doğal ortam, bireylerin içinde yaşadığı ve işlev gördüğü ortamlardır.
Ev, okul, park, alış-veriş merkezi, lokanta vb. gibi ortamlar doğal ortamlara
örnek olarak gösterilebilir. Etkinlikler de doğal ortamlarda, ortamın gereği
olarak yerine getirilen etkinlerdir. Örneğin, markette alış veriş yapmak,
lokantada yemek yemek gibi.
Doğal dil
öğretim teknikleri, fırsat öğretimi (incidental teaching), bekleme süreli
öğretim (time delay) ve tepki isteme modeli (mand-model) gibi öğretim
tekniklerinden oluşmaktadır (Kaiser, Yoder ve Keetz, 1992). İzleyen bölümde
doğal dil öğretim tekniklerine ilişkin bilgiler yer almaktadır.
1. FIRSAT ÖĞRETİMİ
Tesadüfî-öğretimde,
doğal olarak gerçekleşen, yetişkin ve çocuk etkileşimlerinin dil ve iletişim
becerilerini öğretmek ya da çocuğa edinmekte olduğu dil ve iletişim
becerilerini uygulama şansı vermek için öğretim süreci sistematik hale
getirilmiştir. (Erbaş, 2003).
Bu teknik birkaç
öğeden oluşmaktadır:
(a) Yetişkin, çocuğun herhangi bir nesneyi
istemesini ya da kendisinden yardım isteyerek etkileşimi başlatacağı anı
beklemektedir.
(b) Çocuğun yaş ve becerisine bağlı olarak
isteme davranışı sözel ya da sözel olmayan (örneğin; işaret etme, ağlama veya
söyleme) şekillerde gerçekleşebilmektedir.
(c) Çocuk
etkileşimi başlattıktan sonra, yetişkin “Ne istiyorsun?” gibi sözel ifadeler
kullanarak, çocuğun başlattığı konuyu genişletmesini sağlamaya çalışmaktadır.
(d) Bazı
durumlarda yetişkin çocuğa model olacak şekilde uygun sözel ifadeleri
kullanmaktadır.
(e) Çocuk uygun
bir düzeltme yapmazsa, yetişkin uygun iletişim tepkisi için çocuğa ipucu
vermektedir (örneğin, sorgulayan bir bakış veya sözel bir ipucu gibi).
(f) Çocuğun
dağarcığında söz konusu uygun iletişim tepkisi yoksa veya ipucuna rağmen doğru
tepkiyi veremiyorsa, yetişkin çocuktan uygun tepkiyi taklit etmesini
istemektedir.
(g) Uygun iletişim tepkisi alındıktan sonra, yetişkin
tepkinin doğruluğunu onaylamaktadır ve çocuğun istediği her neyse onu
vermektedir (Erbaş, 2003).
2. BEKLEME SÜRELİ ÖĞRETİM
Bekleme süreli öğretim, dil
gelişim geriliği olan öğrencilere daha fazla sözel dili kullanma ve iletişim
kurma fırsatı ve yetişkinin sözel ifadelerini taklit etmek yerine, doğal
ipuçlarına tepki verme olanağı sunmak için tasarlanmıştır. Başka bir deyişle,
bekleme süreli öğretim, çocuğun rolünü cevap verenden, iletişimi başlatana
dönüştürmektedir (Erbaş, 2003).
Bu öğretim tekniği birkaç
basamaktan oluşmaktadır.
(a) Öğretimin
gerçekleştirileceği ortam, dil ve iletişim olanağı yaratma için
düzenlenmektedir (örneğin, sevilen bir oyuncak çocuğun yetişemeyeceği bir yere
konur).
(b) Yetişkin herhangi bir
sözel ifade kullanmamaktadır; fakat, çocuğa yaklaşık bir metre kadar
yaklaşmaktadır.
(c) Çocuk yetişkine
baktığında yetişkin iletişimi başlatmamaktadır; ancak, bir şeyler bekliyormuş
gibi çocuğa bakmaktadır.
(d) Çocuk hiçbir şey
söylemezse yetişkin bağlama uygun iletişim tepkisini göstermektedir.
(e) Gerekiyorsa yetişkin
modeli tekrar etmektedir ve her bir tekrarda çocuğun tepki vermesi için biraz
daha beklemektedir.
(f) Bu süreçte, çocuk iletişimi başlattığında
yetişkin istediği her neyse onu vermektedir.
Bekleme süreli öğretimde,
çocuk bağlama uygun olan iletişim tepkisinin ne olduğunu öğrenmekte ve daha
model sunulmadan uygun tepkiyi göstermektedir. Daha sonra da, çocuk doğal
ortamlarda ortaya çıkan ipuçlarında herhangi bir bekleme söz konusu olmadan
tepki vermeyi öğrenmektedir (Erbaş, 2003).
3. TEPKİ İSTEME MODELİ
Tepki isteme
modeli, fırsat öğretiminin bir uyarlamasıdır (Hart ve Risley, 1974). Tepki
isteme modeli Rogers-Warren (Kaiser) ve Warren (1980) tarafından dil
becerilerinin birebir öğretim düzenlemesinden,
sınıf ortamına genellenmesini sağlamak amacıyla geliştirilmiştir.
Tepki isteme
modeli, yetişkinlerin çocuktan tepki istemesine ve/veya model olmasına dayanır.
Ayrıca, tepki istemenin amacı, mümkün olan en az yardımla çocuğun doğru tepki
vermesine yardımcı olmaktır (Hart ve Risley, 1974).
Tepki isteme
modeli, çocuğun etkileşimi başlatması gereken fırsat öğretim, tekniğine göre
farklılık gösterir (Noonan ve McCormick, 1993). Bununla birlikte, yetişkinin,
çocuğun herhangi bir konu seçip iletişimi başlatmasını beklemesi
gerekmediğinden tepki isteme modeli daha çok yetişkininin iletişimi başlattığı
bir modeldir. Öğretim sırasında çocuk ve yetişkin arasındaki etkileşimin olumlu
ve kısa olması sağlanmaktadır (Erbaş, 2003).
Tepki isteme modelinin
kullanıldığı çalışmaların amaçları;
(a) Sözlü iletişimi başlatmak için ortak bir
ilgi alanı belirleme (konu seçimi),
(b) Söz alma becerilerini
öğretme,
(c) Öğrencilere sözlü rica ya
da konuşma hakkında bilgi sağlamanın öğretimi ve
(d) Öğrencilere çeşitli
yetişkin tepkilerine cevap vermeyi öğretme olarak sıralanabilir (Snell ve
Brown, 2000)
Tepki isteme
süreci doğal olarak gerçekleşen etkileşimin sistematik hale getirilmesidir.
Bu süreç
aşağıdaki şekilde basamaklara ayrılmıştır;
(a) Öğretmenler çocuğun oynamak isteyeceği çeşitli
ilgi çekici materyaller sağlayarak çocuğun dikkatini çekerler.
(b) Çocuk bir
materyal ile ilgilenirse, yakınlaşırsa “bunun ne olduğunu söyler misin?”, “Ne
istediğini söyler misin?” gibi sorular sorarak tepki ister. Öğrencinin doğru
tepkisi anında ödüllendirilir ve nesnenin elde bulundurulduğu durumlarda
öğrencinin nesneye ulaşmasına izin verilir.
(c) Çocuk tepki
vermezse ya da yanlış tepki verirse, öğretmen çocuğun taklit etmesi için model
olur. Ayrıca öğretmen bu basamakta öğrencinin hangi tepkiyi göstermesini
bekliyorsa, o tepkiye ilişkin “Tam cümle söyle” gibi yönlendirme de yapabilir.
Yönlendirme, öğrenci uygun tepki göstermediğinde sağlamalıdır.
(d) Bir istek ya da modele karşı verilen doğru
tepki anında ödüllendirilir. Çocuğun uygun tepkileriyle birlikte taklitleri de
pekiştirilir (Hart, 1985). Tepki isteme modelinin kullanıldığı bir öğretim
oturumuna ilişkin örnek izleyen paragrafta verilmiştir.
Öğretmen, sulu
boya, pastel boya, yapıştırıcı ve kağıdı masanın üstüne koyarak hazırlar.
Öğrencinin tercih ettiği ve sevdiği her etkinlik için gerekli olan malzemeler
görülecek şekilde masaya yerleştirilir. Etkinliklerde kullanılan materyaller ve
etkinliğin aşamaları mümkün olduğunca belirgin, çarpıcı olacak şekilde
hazırlanır. Böylece çocuğun etkinliğe katılma olasılığı artacaktır. Örneğin,
çocuk boyama etkinliğiyle ilgilendiğinde, öğretmen “bana ne istediğini söyle”
der. Çocuk öğretmenine istediği nesneyi söyler ya da hedef iletişim biçimini
sergilerse, öğretmen çocuğun istediği nesneyi uzatarak, çocuğun sergilediği
iletişim biçimini pekiştirir. Çocuk öğretmenin istediği yöne dikkatini
yönlendirmeyi ve oturmayı reddederse, öğretmen nazikçe çocuğun elini tutar ve
masadan kalkmasını engeller. Çocuk sözel tepki vermezse ya da göz kontağı
kurmazsa, öğretmen çocuğun çenesinden tutarak yüzünü kendine doğru yavaşça
çevirir. Öğretmen bu şekilde çocuğun reddedemeyeceği etkinliğe ulaşmasını
sağlamaya çalışır. Böylece, çocuk zaman içinde, rutini bir kez öğrendiğinde
(örneğin, çocuğun resim yapma etkinliği ile ilgilenmesi ve öğretmenin “bana ne
istediğini söyle” demesi gibi), öğretmen bu aşamada dili geliştirmek için soru
sormaya başlayabilir. Örneğin, öğretim amacı, çocuğun tam cümle söylemesi ise,
öğretmen “tam cümle söyle” diyerek yönlendirme yapabilir. Çocuk bu yönlendirmenin
anlamını henüz öğrenememişse, öğretmen hemen hedef iletişim biçimi için “resim
yapmak istiyorum” diyerek model olur.
Yukarıda yer
alan örnekte görüldüğü gibi, tepki isteme modelinin temelini doğal ortamlarda
ortaya çıkan gerçek sorular ve gerçek seçenekler oluşturur. Gerçek sorular ve
seçenekler, öğrencilerin tercihlerini belirtmelerine ve çevre üzerinde kontrol
kurmalarına olanak sağlar. Bunlara ek olarak, bu modelde, ortak ilgi oluşturma
yetişkin tarafından düzenlenir. Yetişkin çocuğun odaklanmasını sağlayabilmek
için, iletişimi başlatır ve onun dikkatini yönlendirir, çocuğu izler ya da
çocuğun seçimleri ile ilgili ortak ilgi kurar. Bu nedenle, çocuğun davranışları
yetişkinin sunduğu uyaranların kontrolü altındadır ve çocuk sadece yetişkin katılım
sağladığında sözel üretim gerçekleştirebilir (Hart, 1985).
KAYNAKÇA
Baer, D. M., & Guess, D. “Receptive Training of
Adjectival Inflections In Mental Retardates”, Journal of Applied Behavior
Analysis, 4: 129-139, 1971.
Baer, D. M., & Guess, D. “Teaching Productive Noun
Suffixes to Severely Retarded Children”, American Journal of Mental
Deficiency, 77: 498-505, 1973.
Bricker, W. A., & Bricker, D. D. “Development of Receptive Vocabulary in
Severely
Retarded Children”, American Journal of Mental Deficiency, 74: 599-607, 1970.
Bricker, D. D. “Imitative Sign
Training as a Facilitator of Word-Object
Association
with Low- Functioning Children”, American Journal of Mental Deficiency, 76:
509-516,
1972.
Erbaş,
D. “Dil ve Konuşma Bozukluğu Olan Çocuklar için Eğitici Etkinlikler”.
(U.
Tüfekçioğlu., İşitme,
Konuşma ve Görme Sorunları Olan Çocukların Eğitimi. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2003, ss. 219-234).
Halle, J. W. “Teaching Functional Language to the Handicapped: An
Integrative
Model
of Natural Environment Teaching Techniques”, The Journal of The Association
for Persons with Severe Handicaps, 7: 29-37, 1982.
Hart, B. ve
Rogers-Warren, A. “A Milieu Approach to Teaching Language”. (L.
Schiefelbusch. Language Intervention
Strategies. Baltimore: University Park Press, 1978).
Hart, B. M. ve Risely, T. R.
“Using Preschool Materials to Modify the
Language of Disadventaged Children”,
Journal of Applied Behavior Analysis, 7: 243-256, 1974.
Hart, B.
“Naturalistic Language Training Techniques”. (Warren, S. F. Ve Rogers-
Warren, A. K. Teaching Functional
Language: Language Intervention Series. Austin, TX: PRO-ED, 1985).
Kaiser, A.,
Yoder, P., Keetz, A. “Evaluating Milieu Teaching”. (Warren, S. F.,
Reichle, J. Causes and Effects in
Communication and Language Intervention. Baltimore: Brookes, 1992, ss. 9-
47).
Kaiser, A. P.,
Ostrosky, M. M., & Alpert, C. L. “Training
Teachers to Use Environmental Arrangement and Milieu Teaching with Nonvocal
Preschool Children”, Journal of the Association for the Severely
Handicapped, 18: 188-199, 1993.
Noonan, M. J.,
McCormick, L. Early Intervention in Natural Environments
Methods and
Procedures.
California; Brooks/ Cole Publishing Co., 1993.
Rule, S., Losardo, A., Dinnebeil L., Kaiser, A. P.,
& Rowland, C. “Translating Research on Naturalistic Instruction into
Practice”, Journal of Early Intervention”, 21: 283- 293, 1998.
Snell, M.E., Brown, F. Teaching
Functional Communication Skills Instruction of Students with Severe
Disabilities (5 th Edition), New Jersey; Prentice-Hall, 2000.
Turnure, J. E. “Types of Verbal Elaboration in The
Paired-Associate Performance of Educable Mentally Retarded Children”, American
Journal of Mental Deficiency, 76: 306- 312, 1971.
Waldo, L., Guess, D., & Flanagan, B. “Effects of
Concurrent and Serial Training on Receptive Labeling by Severely Retarded
Individuals”, Journal of the Association for the Severely Handicapped, 6:
56-65, 1982.
Wetherby, A. M. ve Prizant,
B. M. “Facilitating Language and Communication
Development
in Autism: Assessment and Interventio Guidelines”. (D. E. Berkell, Autism: Identification,
Education and Treatment. Hillsdale, NJ: Erlbaum 1992, ss. 107-13
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder