6 Nisan 2015 Pazartesi

Mental Bozukluklar GeliÅŸimsel Bozukluklar

Mental Bozukluklar GeliÅŸimsel Bozukluklar:
Mental Retardasyon
Mental retardasyon adaptif davranışlardaki bozukluklarla beraber görülen genel entelektüel fonksiyonların önemli oranda ortalamanın altında bulunması ile tanımlanır ve 18 yaÅŸtan önceki geliÅŸimsel dönem esnasında gözlenir. Bu bir hastalık deÄŸil ancak entellektüel ve adaptif fonksiyonlardaki bozukluktur. Sebep her zaman bilinmez; nadiren tek bir neden tanımlanabilir. Vakaların %75’inin sebebi bilinmez.



Bilinen sebeplerin bazıları:
  • kromozomal anomaliler 
  • prenatal kusurlar (rubella, alkol kullanımı, ilaç kullanımı)
  •  perinatal(anoxia)
  •  postnatal (menenjit, ensefalit, travma, kültürel yoksunluk, ağır malnütrisyon) 


Mental retardasyon Ä°ntelligence Quaitent (IQ) skorları veya “eÄŸitilebilir” öğretilebilir” “tamamen bakıma muhtaç” ÅŸeklinde kategorize edilerek tanımlanır:
  • Normal entellektüel fonksiyon, IQ=100
  • Hafif mental retardasyon, IQ=55-70 (eÄŸitilebilir)
  • Orta derecede retardasyon, IQ=40-55 (öğretilebilir)
  •  Ağır mental retardasyon, IQ=25-40 (bazılarına öğretmek mümkün)
  •  Ä°leri derecede mental retardasyon, IQ=25’den az (total bakım gerektirir)
  •  ( Not: testteki deÄŸiÅŸkenlere baÄŸlı olarak, bu sınıflamalar her zaman uygun deÄŸildir ve her zaman bireysel yaklaşım endikedir.)
100 kiÅŸiden 3-5 kiÅŸi mental retardasyonlu olarak sınıflandırılmıştır. Bunların %85’i hafif mental retardedir (IQ 55’den büyük) ve toplumsal çevrede yaÅŸayabilirler. Mental retardasyon, diÅŸ hekiminin özel muayenesinde en sık karşılaÅŸabileceÄŸi durumdur.
Mental retardasyon diğer bozukluklarla beraber görülebilir, e.g.:

  • Epileptik bozukluklar
  •  Kardiak anomaliler
  • Duygusal bozukluklar
Doktor, aile ve bakıcılarla konsültasyon şu durumlarda zaruridir:
doğru bir medikal hikaye alınmasında
  •  Uygun bir oral saÄŸlık bakımının saÄŸlanmasında
  •  Bilgilendirici rıza formunun alınmasında
  •  Davranışın yönlendirilmesinde
  • Günlük oral hijyenin saÄŸlandığından emin olunması konusunda
Ağız bulguları:                                     
  • Kötü ağız hijyeni
  • Malokluzyon
  • Mine defektleri
  • Gingival hiperplazi
  • Dil itimi
 
    Alışkanlıklar
  • DiÅŸ sıkma ve gıcırdatma
  • Salya akışı
  • Kendi kendini yaralayıcı davranış
  • Yenmeyecek objelerin yenmesi (pica) 
Hafif mental retardasyonlu hastalarda iletiÅŸim:

  • Dikkatinin dağılmasını minimalize edin
  •  Kısa açıklamalar kullanın
  •  Basit bir dil kullanın
  •  Bilgi almak için daha çok zaman harcayın
  • Nedenlerin açıklanmasından kaçının
  • Oral hijyenin eksikliÄŸinin etkileri üzerine odaklanın
  • Konseptlerden ziyade aktiviteleri öğretin
  • UyumluluÄŸu teÅŸvik edin
  • Pozitif desteklemeyi kullanın
  • Sözlü övgüler kullanın   
Ağır mental retardasyonlu hastalarla iletişimde:
  • Kısa, kolay açıklamalar kullanın
  • EÄŸitimi daha fazla tekrarlayın ve ağız hijyen prosedürlerinin pratiÄŸini daha fazla kullanın
  • Pozitif katkıyı daha geniÅŸ kullanın
 Bu bireylerin davranışlarını düzenlenirken itiraz ile karşılaşılabilinir. Davranışsal güçlükler, sıklıkla bilinç fonksiyonu ile iliÅŸkilidir. Davranış yönetimi:
  • Åžefkatli bakım
  • Kibarca direnç (sözlü kontrol)
  • Hassasiyetin ortadan kaldırılması
  • Sınırlayıcılar
  • Sedasyon
  • Genel anestezi
Yukarıdaki stratejilerin bir kombinasyonu ile sağlanır .

Mental Bozukluklar GeliÅŸimsel Bozukluklar:
Down Sendromu
Trizomi 21 (Down sendromu) muhtemelen en sık görülen geliÅŸimsel engeldir. Bu; 21. grubun ekstra kromozomu ile iliÅŸkilidir. Bu bireyde normal 46 komplemandan ziyade 47 kromozom mevcuttur. Down sendromunun görülme sıklığı 700 canlı doÄŸumda 1’dir. Ancak annenin yaşı arttıkça insidansıda artar; ör; 54 yaşında bir annenin ÅŸansı 54’de 1’dir.
 

Tipik yüz görüntüsü:
  • Orta yüz hipoplazisi
  • EÄŸri gözler
  • Dar düz burun
  • Düz artkafa
  • Kısa boy
 

Tıbbi konsültasyon önemlidir, şu durumlarla beraber gözlenir:
 mental retardasyon
 konjenital kardiak anomaliler (antibiyotik profilaksisi sıklıkla gereklidir)
 nöbet hastalıkları
 immunolojik bozukluklar
 üst solunum yolları hastalıkları
 lösemi
 hepatit

 

 Oral durumlar:
 düşük çürük oranı
 artmış periodontal hastalık riski
 kısa konik kökler
 dil itimi
 önde konumlanmış dil
 makroglossi
 fisürlü dil
 klas III malokluzyon
 dar palatin
 gecikmiÅŸ erüpsiyon
 bruksizm
 salya akışı
 kendi kendini yaralayıcı davranışları içerir
 
Klinik tedavi şunları içerir:
 muhtemel epilepsi nöbetinin tedavisi
 kısıtlı nazal kanallar nitröz oksit kullanımını engelleyebilir
 muhtemel öğürme refleksi artabilir
 sedasyon hastanın endiÅŸesinin kontrolüne yardımcı olabilir
 zor vakalar genel anestezi altında tedavi gerektirebilir
 
Tedavi planı ilaca bağlı gingival büyümeyle ile ilgili problemleri hesaba katmalıdır. Optimal oral hijyen gingival büyümeyi engellemek için gereklidir. Eğer havale nöbetleri kontrol edilemiyorsa, hareketli protezler kontrendikedir. Eğer anterior dişler tekrarlayan tarzda travmatize oluyor ve tamir ediliyorsa; sabit protezlerde porselen yerine akrilik venerler kullanma tercihini göz önünde bulundurun.
Oral hijyen üzerinde odaklanmaya ekstra önem verin. Hasta bakıcılarını eÄŸitin, klorheksidinli bir gargara önerin. Perioguardª, Peridexª’ten daha iyi bir tada sahiptir.
 
 
 
Otizm:
 düşük sosyal beceriler ( insanlarla anlaÅŸma kabiliyetinin olmaması )
 kiÅŸilerarası iliÅŸkilerde yoksunluk
 anormal konuÅŸma ve dil
 tekrarlayıcı ( streotipik) aktiviteler
 mental retardasyona oldukça sık rastlanması ile karakterize geliÅŸimsel bir hastalıktır.
Bu kişiler xerostomiye sebep olacak psikotopik ilaçları sık alırlar. Ayrıca şekerli yiyeceklere karşı belirgin arzuları vardır ve genellikle kötü ağız hijyenine sahiptirler.
 
Bu yüzden, bu hastalar diş çürüğü ve periodontal hastalık konusunda yüksek risk gurubundadırlar.
Hastanın davranışsal problemleri tedavi güçlüklerine yolaçabilmektedir. Davranış yönetimi davranış modifikasyonu, pozitif destek ve sakinleştirmeyi içermelidir. Ağız hastalığının çok yaygın olduğu durumlarda ise sedasyon, sınırlayıcı ve genel anestezi gerekli olabilir.
 
MENTAL RETARDASYON
 
Tanım Zeka geriliği olan bireylerin eğitimleri uzun zaman ve çok çaba gerektirir. Yapılan eğitim ve tedavi girişimleri sonucunda birey belirli bir düzeye ulaşmasına karşın, çok az kısmı kendi kendine yeterli olabilmektedir. Bu nedenle zeka geriliğine yol açan etmenlerin bilinerek, bu bireylerin anne rahminde iken saptanması önleyici önlemler yönünden çok önemlidir. Özellikle genom haritasının çıkarıldığı çağımızda gen tedavilerinin bulunması ile belki de anne rahminde girişimlerde bulunabilecektir.
 
Zeka geriliÄŸini tanımlamak çoÄŸu zaman sorun olmuÅŸtur. Bunun nedeni bilim adamlarının zekayı tam olarak neyin oluÅŸturduÄŸu konusunda halen fikir birliÄŸine varamamalarıdır. Uzmanların çoÄŸu zekayı “biliÅŸsel yetenek” olarak düşünürken, bazıları da “gerçek yaÅŸamda karşılaşılan sorunları çözme” ÅŸeklinde tanımlamaktadır. Zeka, “amaca yönelik uyumsal davranış” olarak da açıklanabilir. Son yıllarda biliÅŸsel zekadan ayrı olarak sosyal zeka ve bunun alt kümesi olan duygusal zeka kavramlarının da ileri sürülmesi tanımlamayı daha karmaşık hale getirmiÅŸtir. Günümüzde zeka hem biliÅŸsel yetenek hem de toplumsal uyum ölçütlerini kapsayacak ÅŸekilde tarif edilmektedir.
 
Çağımızda zeka geriliÄŸi anlamında “zeka yetersizliÄŸi”, “zeka özürü”, “normal altı zeka”, “oligofreni” ve yakın zamanda “geliÅŸimsel engellilik” ve “geliÅŸimsel gecikme” gibi terimler kullanılmaktadır. A.B.D.’de 1970’den beri kullanılan “geliÅŸimsel özürlülük” (developmental disability) terimi ise, zeka geriliÄŸi, serebral palsi, otizm ve zeka geriliÄŸi ile yakından iliÅŸkisi olan diÄŸer nörolojik bozukluklar gibi ileri derecede ve süregen zihinsel ve fiziksel bozuklukları tanımlamak için kullanılmaktadır. Amerikan Zeka YetersizliÄŸi BirliÄŸi (American Association on Mental Deficiency, AAMD)’nin zeka geriliÄŸi için yaptığı tanımlamaya göre, zeka geriliÄŸi; geliÅŸim döneminde meydana gelen, uyumsal davranıştaki bozukluklarla birlikte bulunan ortalamanın altındaki zeka iÅŸlevidir. Bu tanım zeka geriliÄŸinde, ÅŸimdiki uyum sorununu ve iÅŸlevsellikteki sınırlılığı ÅŸart koÅŸar. Ortalamanın altındaki zeka iÅŸlevi ile birlikte iletiÅŸimde, kendine bakımda, evdeki yaÅŸamda, toplumsal yeteneklerde ve toplumsal yararlılıkta, kendini yönlendirmede, saÄŸlığı korumada, akademik iÅŸlevsellikte ve çalışma alanında iki veya daha fazla bozukluÄŸun olması öngörülür.
 
Bireylerde zeka geriliğini saptamak için yapılan epidemiyolojik çalışmalarda standartlar belirlenmiştir ve istatistiksel modele dayanan psikometrik ölçümler kullanılmaktadır. Zeka geriliği tanısı için genellikle kabul edilen kesme noktası, ortalamanın 2 standart sapma altındaki zeka bölümü (Intelligence Quotient, IQ)dür. Bu değer 70 zeka puanının altını ifade eder.
 
Epidemiyoloji
Yapılan araştırmalarda zeka geriliğinin yaygınlığı %1 olarak bildirilmektedir. Erkeklerde kızlardan iki katı daha sık gözlenir. Zeka geriliği görülme sıklığının erkekler arasında fazla olmasının nedenleri şunlardır: Erkekler, merkezi sinir sisteminde hasar meydana getiren dış etmenlere daha yatkın
görülmekte ve bu nedenle zihinsel geliÅŸimleri etkilenmektedir. Erken doÄŸum, yenidoÄŸan ölümü ve ölü doÄŸum gibi doÄŸmalık anomaliler erkek çocuklarda daha sıktır. X’e baÄŸlı zeka geriliÄŸi gibi kalıtsal etmenler erkeklerde fazladır. Erkek çocuklar engellenmelere kızlardan daha fazla saldırganlıkla cevap verirler. Bundan dolayı, okul öncesinde ve ilkokulda yönetici ve öğretmenlerin bu gibi sorunlu erkek çocuklarla karşılaÅŸma olasılığı ve bunların ruhsal ve zihinsel deÄŸerlendirilmeleri için uzmanlara gönderilmeleri daha sıktır. Bu nedenle erkek çocukların zeka gerisi olarak etiketlenmeye daha yatkın olduÄŸu anlaşılmalıdır. Hafif derece zeka geriliÄŸi olanlarla yapılan araÅŸtırmalarda sosyoekonomik duruma göre geniÅŸ farklılıklar gösterilmektedir. Düşük sosyoekonomik gruplarda yüksek sosyoekonomik gruplara oranla hafif derece zeka geriliÄŸi daha yüksek bulunmuÅŸtur. Düşük sosyoekonomik düzeyden gelen çocuklar arasındaki zeka geriliÄŸi, yüksek sosyoekonomik düzeyden gelenlere göre 13 kata varan oranlarda artış gösterir. Ä°leri derece zeka geriliÄŸi oranı sosyoekonomik durumdan daha az etkilenmektedir. Bunun baÅŸlıca nedeni ileri derece zeka geriliÄŸinin daha çok organik etmenlerle olmasıdır.A.B.D.’de yapılan çalışmaların çoÄŸunda zeka geriliÄŸinin görülme sıklığı beyaz olmayanlarda beyazlardan daha yüksek bulunmuÅŸtur. Ayrıca, azınlık ırklar arasında da zeka geriliÄŸinin görülme sıklığının yüksek olduÄŸu gösterilmiÅŸtir. Bu oranlar beyazlara göre siyahlarda iki katına, Meksika kökenli Amerikalılarda ise üç katına yakındır. Burada düşük sosyoekonomik düzey, annelerin eÄŸitimsizliÄŸi, gebelikteki yetersiz bakım ve beslenme eksikliÄŸi gibi çevresel etmenler rol oynamaktadır. Hafif derece zeka geriliÄŸi okula baÅŸlamadan önce anne-baba veya çevre tarafından fark edilmeyebilir. Çocuklar okula baÅŸladıktan ve ev dışındaki etkinliklere katıldıktan sonra zihinsel yetersizlikleri anlaşılmaya ve görünür hale gelmeye baÅŸlar. Derslerin sınıf atladıkça daha da güçleÅŸmesi ve biliÅŸsel yeti gerektirmesi nedeniyle ergenlik dönemine doÄŸru fark edilme doruÄŸa çıkar. Ä°leri derece zeka geriliÄŸi olanlara çok erken yaÅŸlarda tanı konulur. Ä°leri derece zeka geriliÄŸi olanlarda zeka ile toplumsal iÅŸlev arasındaki iliÅŸki açıktır. Bunlar çocuklukta özel desteÄŸe gereksinim duyarlar ve bu durum eriÅŸkinlikte de devam eder. Hafif derece zeka geriliÄŸi olan çocukların yarısından fazlası özel desteÄŸe gerek duymaz. Zeka bölümlerine göre kendine yeterlilik gözden geçirildiÄŸinde, zeka bölümü 40’ın altında olanların hiçbirisi kendine yeterli deÄŸildir. Zeka bölümü 40-49 arasında olanların %20’si, 50-59 arasında olanların %42’si ve 60-69 arasında olanların %71’i kendine yeterlidir
 
Etiyoloji Hafif derece zeka geriliÄŸi olan bireylerin %58-78’inde, ileri derece zeka geriliÄŸi olan bireylerin %23-43’ünde ÅŸimdiki tanı araÅŸtırmaları ile bir neden gösterilememektedir. Zeka geriliÄŸi olan bireylerin yaklaşık %35’inde genetik bir neden gösterilir. %10’nundan daha azında bilinmeyen orijinli bir malformasyon sendromu tanımlanabilir. Enfeksiyon, travma ve toksinler gibi dış etkenler, prenatal, perinatal veya postnatal etmenler, doÄŸum sorunları ve prematurite doÄŸma gibi etmenler yaklaşık 1/3’ünün nedenini açıklayabilmektedir. Geri kalanın nedeni bilinmemektedir. Zeka geriliÄŸinde üç önemli etkiden söz edilebilir: Organik etkiler, çoÄŸul genlerle (poligen) oluÅŸan etkiler ve sosyokültürel etkiler. Bu etkilerin doÄŸum öncesinde, doÄŸum sırasında ve doÄŸum sonrasında oluÅŸturduÄŸu sendrom, bozukluk ve hastalıklar ÅŸu ÅŸekilde özetlenebilir: 1. DoÄŸum öncesindeki (prenatal) nedenler: DoÄŸum öncesi nedenlerin başında kalıtsal sendromlar gelir. A. Otozomal kromozomal bozukluklar: Down sendromu (trisomi 21; translokasyon-15; mozaisizm), 700 canlı doÄŸumda 1 görülür. Orta ve ileri derece zeka geriliÄŸi yapar. Bu hastalarda ölüm oranı yüksektir ve ölüm sıklıkla doÄŸumsal kalp hastalığındandır. Down sendromunun nöropatolojisi belirsizdir. Bu hastalardaki hipotoni, motor düzensizlikler ve ardışık motor etkinlikteki bozukluklar serebellar iÅŸlev bozukluÄŸunu düşündürür. Bu nöropatolojik bulgularla birlikte hastalarda küçük serebellum ve oksipital loblar, dar üst temporal girus ve beyinin ön-arka uzunluÄŸunda kısalık bulunur. Bu bulgular, Down sendromlu hastaların beyinlerinin kortikal alanlarında miyelizasyon gecikmesinin olduÄŸunu düşündürür. Edwards sendromu (trisomi 18), 5000 canlı doÄŸumda 1 görülür. Ä°leri derece zeka geriliÄŸi yapar. Böyle bebeklerin %90’ı ilk 12 ayda ölmektedir. Ayrıca birçok iskelet ve organ anomalileri görülebilir. Kedi aÄŸlaması (cat cry) nın sıklığı bilinmemektedir. Burada 5’nci kromozomun kısa kolu çıkıktır. Orta dereceden ağıra kadar zeka geriliÄŸi yapar. Birçok sendromda genetik defektin tam yeri de saptanmıştır. Kromozom 22’de q 11 DiGeorge sendromu, kromozom 15’de q 11-13 Prader-Willi sendromu olarak anılır. B. Cinsiyet kromozom bozuklukları: XXY erkek (Kleinfelter sendromu), 600 canlı doÄŸumda bir görülür. X ve Y kromozomlarının eklenmiÅŸ (XXXY, XXYY) ÅŸekillerinde de olabilir. Sınır zeka iÅŸlevinden hafif derece zeka geriliÄŸine kadar deÄŸiÅŸmeler gösterir. Hipogonadizm ve jinekomasti ek özellikleridir. XYY erkek, 7000 canlı doÄŸumda 1 görülür. Zeka geriliÄŸi ile ilgili deÄŸildir. Ek özellikleri arasında uzun boy, dirsek anormallikleri ve dürtüsellikte artış sayılabilir.
XXX dişi, 850 canlı doğumda 1 görülür. Zeka geriliği olabilir ya da olmayabilir. X kromozomlarının sayısı ne kadar fazla olursa zeka geriliği de o kadar derinleşir. XO (Turner sendromu), 2200 canlı dişi doğumda 1 görülür. Hastalarda bazı öğrenme eksiklikleri olabilir fakat zeka geriliği yoktur. Önemli özellikler arasında boy kısalığı, cinsel gelişim geriliği, doğmalık kalp hastalığı ve dirsek şekil bozukluğu vardır. Frajil X sendromu, 1000 canlı doğumda 1 olarak tahmin edilmektedir. Bir X kromozomunun uzun kolunun ucuna yakın kısmında incelme ile birlikte kromozomun küçük parçalara ayrılmasıdır. Erkeklerde hafif veya orta derece zeka geriliği, kızlarda genellikle hafif derece zeka geriliği yapar. Bazen kızlarda gerilik olmayabilir. Erkeklerde ek özellik makro-orşidizmdir. Frajil X sendromlu heterozigot kadınların bir kısmında normal zeka işlevi olmasına karşın şizofreni ve duygulanım bozuklukları oranlarında artışın bulunduğu bildirilmektedir.
 
C. Gen anormallikleri: Dominant geçiÅŸli gen anormalliklerinin bir tanesi Bourneville hastalığı (tubero skleroz) dır. Sıklığı 200 binde 1 veya daha azdır. Hastaların %40’ında zeka iÅŸlevi normaldir. %60’ında ise hafiften orta dereceye kadar zeka geriliÄŸi bulunur. Ek özellikler arasında yüzde kelebek ÅŸeklinde renk deÄŸiÅŸikliÄŸi, beyin dokusunda kalsifikasyonlar ve epilepsi sayılabilir. Bir baÅŸka dominant geçiÅŸli gen anormalliÄŸi ise Von Recklinghausen hastalığı (nörofibromatozis) dır. 3000 doÄŸumda 1 görülür. Hastaların %25’inden azında hafif derece zeka geriliÄŸi bulunur. DiÄŸerleri normaldir. Deride sütlü kahve renginde lekeler, merkezi ve çevresel sinir sisteminde nörofibromatozis, endokrin ve büyüme bozuklukları görülür. Tubero sklerozis ve nörofibromatozisle ilgili özel gen anormallikleri henüz bilinmemektedir. Resesif geçiÅŸli gen anormallikleri arasında fenilketonüri en sık görülendir. Sıklığı, ortalama olarak 11500’de 1’dir. 54’de 1 kiÅŸi defektif geni taşır. Bu hastalıkta, fenilalaninin tirozine metabolize olması için gereken fenilalanin hidroksilaz enzimi eksiktir. Hastalık tedavi edilmezse ileri düzeye kadar zeka geriliÄŸi olabilir. Böyle bebekler doÄŸumdan sonraki ilk üç ay içerisinde saptanır ve fenilalaninden fakir özel mama ve yiyeceklerle tedavi edilirse zeka geriliÄŸi önlenebilir. Bir diÄŸer resesif geçiÅŸli gen anormalliÄŸi de galaktosemidir. Sıklığı 200 bin doÄŸumda 1’dir. Sütün meydana getirdiÄŸi galaktozun metabolize edilmesinde yetersizlik vardır. Bu hastalık da galaktozdan fakir mama ve yiyeceklerle tedavi edildiÄŸinde zeka geriliÄŸi olmayabilir.
 
Lesch-Nyhan sendromunun sıklığı ve anormalliÄŸin tipi bilinmemektedir. Ä°lk 6-8 ayda bebek normal görünür. Daha sonra orta derecede zeka geriliÄŸi olur. Ancak bazılarında zeka bölümü normal ya da sınırdadır. Bu hastalarda 8 aylıktan sonra geliÅŸen motor kontrolde ileri derecede bozukluklar ve  kendini yaralama davranışları görülebilir. D. DoÄŸum öncesi infeksiyonları: Gebelikte annenin geçirdiÄŸi kızamıkçık, sitomegalovirus, toksoplazmozis, herpes simpleks ve Epstein-Barr virusu infeksiyonları zeka geriliÄŸi ile yakından ilgilidir. DoÄŸumsal kızamıkçık düşük doÄŸum ağırlığı, meningoensefalit, mikrosefali, zeka geriliÄŸi, kardiyovasküler ve göz anormallikleri gibi birçok bozukluk yapar. Nörolojik olarak normal olan fakat beyin-omurilik sıvılarında kızamıkçık virusu saptanan çocuklar on yaÅŸlarına doÄŸru zeka ve davranış sorunları gösterebilirler. DoÄŸumsal kızamıkçığın en önemli iÅŸareti retinada pigmentasyon ve depigmentasyondur. Uzun yıllar izlenen doÄŸumsal kızamıkçık olgularında görme ve iÅŸitme anormalliklerinin olduÄŸu bulunmuÅŸtur. Bu bozukluÄŸun en ciddi komplikasyonu, seyrek olmakla birlikte, süregen ve ilerleyici kızamıkçık panensefalitidir. Böyle çocuklarda spastisite, demans, epileptik nöbetler, ataksi ve hareket bozuklukları gibi ilerleyici nörolojik bozukluklar geliÅŸir.DoÄŸumsal sitomegalovirus infeksiyonu %61 oranında zeka geriliÄŸine neden olur. Bu infeksiyonun tipik özellikleri sarılık, hepatosplenomegali, mikrosefali, korioretinitis ve preventriküler kafa içi kalsifikasyonlarıdır. YaÅŸayan çocuklarda iÅŸitme kaybı, görme bozuklukları ve kas hastalıkları sık görülür. Zeka geriliÄŸine neden olan diÄŸer gebelik infeksiyonları arasında doÄŸmalık sfiliz, gebelikte geçirilen grip hastalığı (influenza) ve mikoplazma (virusa benzeyen bir ajan) sayılabilir.E. Gebelikte diÄŸer etmenler: GebeliÄŸin erken döneminde annenin pelvik bölgesine verilen röntgen ışınları ya da gebenin nükleer santral felaketleri gibi iyonlaÅŸmış radyasyonla karşılaÅŸması fetusta beyin hasarına yol açar. Preeklamptik toksemi, doÄŸum öncesi kanamalar, çoÄŸuz (ikiz, üçüz vb. gibi) doÄŸumlar, fetusun uterusta normalden farklı duruÅŸları, çok kısa veya çok uzun doÄŸum aÄŸrıları da zeka geriliÄŸi nedenleri olabilir. DoÄŸum yapan annenin yaşı 35’ten fazlaysa Down sendromu riski artmaktadır. Lipid metabolizmasındaki otozomal resesif bozukluklar mukopolisakkaridleri etkilerse Hurler ve Hunter sendromları, sfingolipidleri etkilerse Tay-Sachs hastalığı görülür. Gebenin civa ve kurÅŸun gibi ağır metallerle süregen zehirlenmesi zeka geriliÄŸine neden olabilir. Civa zehirlenmesi infantil nöropati (pembe hastalığı; akrodiniya), kurÅŸun zehirlenmesi kurÅŸun ensefalopatisi yapmaktadır. Gebelik sırasında alkol alımı bebeklerde karakteristik beden yapısı bozukluklarına ve fetal alkol sendromuna baÄŸlı zeka geriliÄŸine neden olur.
2. DoÄŸum sırasındaki (perinatal) nedenler: Birçok kalıtsal bozukluk zor doÄŸum görülüşünde artış yapmaktadır. Günümüzde doÄŸum koÅŸulları ve yenidoÄŸanın bakımı nitelik yönünden daha iyi düzeydedir ve serebral palsili doÄŸan bebeklerin görülmesi azalmaktadır. Ancak, ciddi doÄŸum asfiksisi çaÄŸdaÅŸ tıp merkezlerinde bile görülmeye devam etmektedir. 1000 doÄŸumda 5 kadar olan bu durum bebeklerin %20’sinde asfiksi sonrası ensefalopati oluÅŸturarak zeka düzeylerini etkilemektedir. DoÄŸum ağırlığı 1500 gramdan daha az olan bebeklerde serebral palsi oranı artar. Bu oranın 10 binde 1 olduÄŸu düşünülmektedir. GeliÅŸim ve inflamasyon sonrası anatomik anormalliklere baÄŸlı beyin patolojileri de zeka geriliÄŸine neden olmaktadır. Tıbbi yapılmayan doÄŸuma baÄŸlı komplikasyonlar ve bilirubinemi (kernikterus) zeka geriliÄŸi nedenleri arasındaki diÄŸer önemli etmenlerdir.
3. DoÄŸum sonrasındaki (postnatal) nedenler: DoÄŸum sonrasında zeka geriliÄŸine yol açan nedenler arasında kızamık, boÄŸmaca, kabakulak ve tüberküloz gibi menenjit ve ensefalit yapan hastalıklar önde gelir. Kuduz aşısı gibi viral aşılar sonrasında oluÅŸan ensefalopatiler de zeka geriliÄŸi oluÅŸturur. Seyrek olmakla birlikte yüksek düzeyde kurÅŸunun sürekli alınması zeka geriliÄŸi yapar; 60 mg/dl’den fazla kan kurÅŸun düzeyi zeka bölümünde azalmaya neden olmaktadır. BebeÄŸin veya çocuÄŸun metabolik, hepatik, dolaşımsal, renal, hematolojik ve otoimmün sistemleriyle ilgili birçok tıbbi durumlar nörolojik hasar meydana getirebilir. Ä°leri derecedeki beslenme yetersizlikleri, boÄŸulma ve status epileptikusta olduÄŸu gibi anoksi durumları, ciddi kafa  travmaları ve hipotiroidizm de zeka geriliÄŸine neden olan etmenlerdir. Sosyoekonomik düzeyin düşüklüğü hafif derecede zeka geriliÄŸinden sorumlu olabilir.
Klinik Özellikler ve Tanı Koyma Zeka geriliÄŸi düzeyleri: Amerikan Psikiyatri BirliÄŸi ve Amerikan Zeka YetersizliÄŸi BirliÄŸi dört zeka geriliÄŸi düzeyi belirlemiÅŸtir. Bu zeka düzeylerinin Wechsler puanlarına göre dağılımı ÅŸu ÅŸekildedir: 
 
Wechsler puanı GeriliÄŸi olanların yaklaşık %’si

Gerilik düzeyi                                                        Zeka Skoru                   %
Hafif derece zeka geriliÄŸi                                               55-69                    89
Orta derece zeka geriliÄŸi                                               40-54                     7
Ağır derece zeka geriliÄŸi                                                25-39                     3
Ä°leri derece zeka geriliÄŸi                                                0-24                       1    


Bu dört alt tip, zeka bölümü aralığına ve uyum davranışındaki bozukluklara göre sıralanmıştır. Åžimdiki DSM-IV sınıflandırılmasında eski sınıflandırmalarda “borderline retardasyon” olarak isimlendirilen “sınır zeka iÅŸlevi” terimi de yer almaktadır. Bu 70-89 zeka bölümü olan bireyler için kullanılan bir terimdir. Bir çok araÅŸtırmada ileri derece zeka geriliÄŸi olanların tüm grubun küçük bir yüzdesini oluÅŸturduÄŸu bulunmuÅŸtur. Bunlara genellikle bebeklik veya erken çocuklukta tanı konulmaktadır. Zeka geriliklerinin büyük çoÄŸunluÄŸu hafif derecededir. Ä°leri derece olanlar belirgin fiziksel özürlerden dolayı kolay tanınırken hafif derece olanlarda ek fiziksel sorunlar fazla bulunmaz. Hafif derece zeka geriliÄŸi olanlar okula devam ederek eriÅŸkinliÄŸe kadar zeka bölümlerini artırabilirler.

Zeka GeriliÄŸinin Tanı Ölçütleri: Amerikan Psikiyatri BirliÄŸi tarafından hazırlanan en son psikiyatrik bozukluk tanı sınıflandırmasında (DSM-IV) belirlenen zeka geriliÄŸi (mental retardasyon) ölçütleri ÅŸunlardır: 1. Ortalamanın önemli derecede altında zeka iÅŸlevselliÄŸi: Bireysel olarak uygulanan zeka testinde yaklaşık 70 ya da altında bir zeka bölümünün olması. 2. AÅŸağıdaki alanlardan en az ikisinde o sıradaki uyum eÅŸzamanlı yetersizliklerin ya da bozuklukların olması: Ä°letiÅŸim, kendine bakım, ev yaÅŸamı, toplumsal/kiÅŸiler arası beceriler, toplumun saÄŸladığı olanakları kullanma, kendi kendini yönetip yönlendirme, okulla ilgili iÅŸlevsel beceriler, iÅŸ, boÅŸ zamanlar, saÄŸlık ve güvenlik. 3. BaÅŸlangıcının 18 yaşından önce olması. Zeka geriliÄŸi ve ÅŸiddeti çoklu eksen sınıflandırılmasında Eksen II’de yer alır. EÄŸer nedeni biliniyorsa (Down sendromu, fenilketonüri vs) Eksen III’e kodlanır.

Zeka GeriliÄŸinin DeÄŸerlendirilmesi: Zeka geriliÄŸinin deÄŸerlendirilmesi multidisiplinerdir. Psikologlar biliÅŸsel deÄŸerlendirmelerini yapar. Pediatristler ve klinik genetik uzmanları fiziksel tanı deÄŸerlendirmelerini yapar. Psikiyatristler ve davranış terapisti psikologlar; bireyi ruhsal bozukluklar ve davranış iÅŸlevleri yönünden deÄŸerlendirir. Ayrıntılı deÄŸerlendirme ÅŸunları içermektedir: Standartize zeka ölçüm testleri: ÇaÄŸdaÅŸ zeka testleri genel olarak ezberlenmiÅŸ bilgi, algısal-motor (Gestalt) yetenekler ve mantıksal iÅŸlemler gibi ÅŸeyleri ölçer. Bu testlerin en önemli özelliÄŸi baskın  kültürü temsil eden nüfusun normlarına uygun olmasıdır. Çocuk psikiyatrisinde, 4-6 yaÅŸ çocukları için “Wechsler Okul Öncesi ve Birinci Sınıf Zeka ÖlçeÄŸi” (Weschler Preschool and Primary Scale of Intelligence, WPPSI) ve 6-16 yaÅŸ çocukları için “Weschler Çocuklar için Zeka ÖlçeÄŸi” (Weschler Intelligence Scale for Children, WISC) en sık kullanılanlardır. Ayrıca, 2-18 yaÅŸ grubu için “Stanford-Binet Zeka ÖlçeÄŸi” de kullanılır. EriÅŸkinlere ise “Wechsler EriÅŸkin Zeka ÖlçeÄŸi” (Weschler Adult Intelligence Scale, WAIS) uygulanmaktadır. Zeka testleri yetkili psikologlar tarafından uygulanmalı ve deÄŸerlendirilmelidir. Böylece testin yanlış yorumlanma riski azalır. Standart test puanları zeka geriliÄŸinin deÄŸerlendirilmesinde ve geliÅŸimsel gidiÅŸi yordamada yararlıdır. Ancak bir kiÅŸinin öyküsünü bilmeden, onu gözlemeden ve ruhsal iÅŸlevlerini deÄŸerlendirmeden zeka testinin sonucuna göre bir tanı koymak son derece yanlıştır.Biyomedikal deÄŸerlendirme: Aile öyküsü, gebelik, perinatal durum, çocuÄŸun geliÅŸimi, saÄŸlığı, sosyal ve öğretim öyküsü görüşmede sorgulanır. Fiziksel muayenesi ve nörogeliÅŸimsel muayenesi yapılır. Öykü ve muayenesinde patolojik bulguları var ise gerekli laboratuvar testleri istenir. Laboratuvar testleri olarak: kromozom analizi (Frajil-X dahil), beyin görüntülemesi (BT, MRI), EEG, idrar aminoasitleri, kan organik asitleri, kurÅŸun seviyesi ve metabolizma bozuklukları için uygun biyokimyasal testler.Psikolojik ve davranışsal iÅŸlevselliÄŸin deÄŸerlendirilmesi: Psikiyatrist ve psikologlar tarafından yapılır. Zeka geriliÄŸi olan bireyin psikiyatrik deÄŸerlendirmesinde zeka geriliÄŸi olmayan bireylerle aynı prensipler geçerlidir. Hastanın biliÅŸsel düzeyi ve özellikle iletiÅŸim becerilerine baÄŸlı olarak tanı deÄŸerlendirmeleri ve görüşmeler modifiye edilmiÅŸtir. Hafif derece zeka geriliÄŸi olanlar ile sözel ifade etme ve iletiÅŸim becerileri iyi olanlarda tanı koyma iÅŸlemleri fazla farklılık göstermez. Ä°letiÅŸim becerileri yetersiz olanlarda hasta hakkındaki bilgiler, daha çok ailesi ve yakın kiÅŸilerden alınan bilgilere ve direkt davranışlarının gözlemlerine dayanır. Ayrıntılı öykü alma: Hastadan ve ona bakım verenden alınan öykü ÅŸunları kapsar: Åžimdiki belirtiler: ÇeÅŸitli durum ve ortamlarda çocuÄŸun özgün davranışları, zamanla belirtilerin deÄŸiÅŸimi, önceki olaylara ve bu davranışlara bakım verenlerin bakışları. Premorbid ve ÅŸimdiki davranışsal ve kiÅŸilik paterni, uyum iÅŸlevleri, özbakım, iletiÅŸim ve sosyal iÅŸlevleri içeren sistemlerin psikiyatrik olarak gözden geçirilmesi. ¨ Önceki psikiyatrik tedavilerin ayrıntıları, tedavinin yan etkileri ve ÅŸimdiki belirtilerle iliÅŸkisi. ¨ GeçmiÅŸteki özel eÄŸitim ve beceri kazandırma giriÅŸimleri ve ÅŸimdiki çalışma grupları ve yaÅŸam durumunun niteliÄŸi, uygunluÄŸu, destekleyici hizmetlerin elveriÅŸliliÄŸi ve hasta bakımı için uzun dönem planları. Hastaya karşı anne-baba/bakım verenlerin tutumları, özürlerini anlamaları ve aşırı koruma yerine geliÅŸimlerinin desteklenmesi. GeçmiÅŸte yapılan biliÅŸsel test ve deÄŸerlendirmelerin gözden geçirilmesi, gerekirse yeniden tekrarlanması. Hasta Görüşmesi: Hasta ile görüşmeye geniÅŸ zaman ayrılmalıdır. Hastayı zorlamamak için yeterli zaman gereklidir. Görüşme, hastanın iletiÅŸim becerilerine göre uygun hale getirilmeli, basit, anlaşılır ve somut dil kullanılmalı, güven ve desteÄŸi içermelidir. “Evet” veya “Hayır” cevapları gerektiren ve yönlendiren sorulardan kaçınılmalıdır. Görüşmecinin soruları anlaşılır olmalıdır. Ruhsal durum formal muayeneden ziyade konuÅŸmaya yönelik olarak deÄŸerlendirilir. Hastanın ilgileri ve yapabildikleri ile ilgili olarak konuÅŸmayı baÅŸlatmak daha faydalıdır. Daha sonra sorunlar üzerinde durulmalıdır. Özürleri, kısıtlılıkları ve baÅŸvuru nedenleri üzerinde konuÅŸulmalıdır. Görüşmenin sözel olmayan boyutunda verilen basit görevlerdeki performansı, yakınlığı, duygu ifadesi, dürtü kontrolü, dikkat süresi, etkinlik düzeyi ve, uygunsuz davranışları deÄŸerlendirilir. Tıbbi gözden geçirme: Burada hastanın geliÅŸimi ve tıbbi öyküsü, geçmiÅŸte etiolojiyi açığa çıkarmaya yönelik deÄŸerlendirmeler, birlikte bulunan tıbbi hastalıklar ve onların tedavisine yönelik yaklaşımlar gözden geçirilir. Bunların bilinmesi tanı konulmamış olgularda önemlidir. Zeka GeriliÄŸinin DoÄŸum Öncesinde Tanınması: Fetusun genotipik ve fenotipik özelliklerini incelemek ve bozuklukları saptamak için yapılan biyomedikal araÅŸtırmalar son yıllarda artmıştır. Zeka geriliÄŸinden “korunma” ÅŸeklinde de tanımlanabilen bu iÅŸlemler genetik danışmanlığın alanıdır. Çocuk isteyenlerde en fazla kaygı veren düşüncelerden birisi, çocuklarının zeka gerisi olup olmayacağıdır. Aile öyküsü, kiÅŸisel öykü, klinik, aile üyeleri ile ilgili laboratuvar ve diÄŸer tanı araÅŸtırmaları gebenin anormal bir fetusa sahip olup olmayacağını ortaya koyabilir. Mendelian geçiÅŸ örüntüsündeki bir bozukluÄŸun risk oluÅŸturması gibi kromozom kısalıklarının saptanması olasıdır. ÖrneÄŸin, Tay-Sachs hastalığı taşıyan her iki ebeveyn %25 oranında bu bozukluÄŸu olan bir bebeÄŸe sahip olacaklardır. Down sendromlu bir çocuÄŸa sahip olan ve karyotipleri de normal olan birçok ebeveynin gelecekteki diÄŸer çocuÄŸu %1 oranında bundan etkilenebilir. Bundan dolayı gebelikten önce ailelerin genetik danışmanlık almaları özürlü bir çocuklarının olma olasılığını ortaya koyabilir.

Zeka geriliğine neden olan etmenlerin doğum öncesinde tanınması için kullanılan yöntemler şunlardır:
 
1. Ultrasonografi: Gebelik sırasında yapılan ultrasonografi ile fetustaki hidrosefali, mikrosefali, hidranensefali, holoprasensefali ve porensefali gibi beyin patolojileri ve serebellar vermis agenezisi (Joubert sendromu) gibi ciddi eksiklikler gösterilebilir. Ayrıca, Down sendromu, Bourneville hastalığı (tubero skleroz), duodenum atrezisi-stenozu ve kardiyak rabdomiyotoma gibi sinir sisteminden başka çeşitli doku anormalliklerinin saptanması da olasıdır.
 2. Amniyosentez: GebeliÄŸin 16’ncı haftasında transabdominal amniyosentez ile az miktardaki amniyon sıvısının aspirasyonu fetustaki bir sendromun, bozukluÄŸun veya hastalığın saptanmasına olanak saÄŸlar. Bu iÅŸlemin yapılmasındaki en fazla gereksinim fetal kromozom kısalığının olup olmadığını anlamaktır. DiÄŸer gereksinimler ise açık bir nöral tüpün ve biyokimyasal olarak deÄŸerlendirilebilen metabolizma hastalıklarının saptanmasıdır. Amniyotik sıvı örnekleri ile desoksiribonükleik asit (DNA) araÅŸtırmaları da yapılabilir. ÖrneÄŸin, fenilketonürili bir fetus, fenilalanin hidroksilaz genindeki patolojinin saptanması ile anlaşılabilir.
3. Fetoskopi: GebeliÄŸin ikinci üç ayında, transabdominal yolla, fiber optik aygıtlar kullanılarak fetusun dış yapısının doÄŸrudan gözlenmesi ve tanı amacıyla bazı dokulardan örnekler alınması yöntemidir. DiÄŸer inceleme yöntemlerinin daha güvenli ve etkin olmasından dolayı fetoskopinin sınırlı uygulama alanı vardır. 
4. Korionik villus örnekleri: Vajinal ve servikal yolla, bazen de transabdominal olarak, birinci trimestrin sonuna doÄŸru korionik villus örneklerinin alınması birçok fetal anormalliklerin tanısına olanak saÄŸlar. Zeka geriliÄŸinde fetal karyotipin ve enzim eksikliklerinin saptanması amacıyla yapılır. 
 
Birlikte Bulunan Engeller ve Psikiyatrik Bozukluklar
 Zeka geriliÄŸi olan bir kiÅŸi ayrıca bir veya birden fazla fiziksel veya ruhsal bozukluk gösterirse buna “çoÄŸul engellilik” denir. ÇoÄŸul engellilik eÄŸitimsel, toplumsal ve iÅŸ uyumunda önemli etkiler yapar.
 1. Fiziksel engeller: 
a. Görme bozukluları: Zeka geriliÄŸi olanların %10 kadarında görme bozuklukları vardır. Bu oran ileri zeka geriliÄŸi olanlarda %15’e kadar artmaktadır. 
b. Ä°ÅŸitme kaybı: Zeka geriliÄŸi olan nüfusta yapılan araÅŸtırmalar %10-15 oranında iÅŸitme sorunlarının olduÄŸunu bildirmektedir. Ä°leri derecede zeka geriliÄŸi olanların %80’inde, ağır zeka geriliÄŸi olanların %51’inde odiyometrik incelemelerin yapılamadığı belirtilmektedir. Evok yanıtların kullanılması ile zeka geriliÄŸi olanların iÅŸitmesi hakkında daha saÄŸlıklı bilgiler elde edilebilir. 
 
c. KonuÅŸma ve dil sorunları: Zeka geriliÄŸi olanlarda çeÅŸitli derecelerdeki konuÅŸma bozuklukları %50 kadardır. Bu oran iÅŸitme güçlüğü olanlardan 3-4 kat daha fazladır. GecikmiÅŸ veya bozuk konuÅŸma %44, kekemelik %5 kadar bulunur. Sözel iletiÅŸimi olmayanlar da %30 gibi yüksek orandadır. Zeka geriliÄŸi olan çocuklarda dil geliÅŸimi iki yönden ele alınabilir: Niceliksel görüşe göre, zeka geriliÄŸi olan çocuklarda biliÅŸsel olarak normal geliÅŸen çocuklardaki gibi bir geliÅŸim olmakla birlikte gecikme söz konusudur. Niteliksel görüşe göre ise, bu çocuklardaki dil geliÅŸmesi yalnız yavaÅŸ deÄŸil, aykırı bir gidiÅŸ göstermektedir. Dil, iletiÅŸimi saÄŸlayan kurallar bütünüdür. Dilbilgisi ses iÅŸaretleri (fonoloji) kurallarını, söz dizimi (sentaks) kurallarını, anlambilim (semantik) kurallarını ve konuÅŸmada baÄŸlantı (pragmatik) kurallarını içerir. Zeka geriliÄŸi olan çocuklar normal çocuklara göre, özellikle söylem (artikulasyon) bozuklukları gösterirler. Down sendromlu çocuklarda diÄŸer etiyolojik gruplara göre daha sık söylem, ses ve düzün (ritim) bozuklukları vardır. Zeka gerisi olan çocuklar normallere göre daha kısa ve daha az karmaşık tümceler kurarlar. Bundan dolayı bu çocuklar iletiÅŸimde yeteri kadar açık olamazlar. Zeka geriliÄŸi olan çocuklar soyut ifade etme güçlüğü gösterdiklerinden daha fazla somut terimler kullanırlar. Ancak bir çok çocukta soyut kavramlar yaÅŸ ile artar. Zeka geriliÄŸi olan çocuklar normallerden daha az yüklem, daha çok isim kullanırlar. EÄŸitilebilir düzeyde zeka geriliÄŸi olan çocuklar normal çocuklar gibi dinleyicilere uygun iletiler verebilirler. Bu çocuklarda konuÅŸmadaki baÄŸlantı en az eksiklik gösteren alandır. 
 
d. Epilepsi: Zeka geriliÄŸi olanlarda epilepsinin epidemiyolojisi ile ilgili bilgiler kısıtlıdır. Bunun bir nedeni sözel iletiÅŸimi olmayan ağır ve ileri derecede zeka geriliÄŸi olanlarda epileptik nöbetleri epileptik olmayan davranışlardan ayırmadaki güçlük, bir diÄŸer nedeni de kendini yaralama, dönemsel saldırganlık, sakarlık ve aşırı tepkisel davranışların epileptik durum ile karışmasıdır. Bu güçlüğe karşın, zeka geriliÄŸi olanlarda olmayanlara göre daha sık ve ileri derecede epileptik nöbetlerin olduÄŸu da gösterilmiÅŸtir. Kurumlarda bakılanların %31’inde, kurum dışında yaÅŸayanların %15-18’inde epileptik nöbet öyküsünün olduÄŸu saptanmıştır. Zeka bölümü azaldıkça epilepsi riski de artar. ÖrneÄŸin, normal nüfusta %0.7 olan epilepsi görülme sıklığı hafif derece zeka geriliÄŸi olanlarda %3-6, zeka bölümü 35-49 arasında olanlarda %23 ve zeka bölümü 20 nin altında olanlarda ise %50 oranındadır.
 e. Serebral palsi: Serebral palsi ile zeka geriliÄŸi çoÄŸunlukla birlikte görülür. Serebral palsili çocukların büyük kısmında ağır ve ileri derece zeka geriliÄŸi de bulunur. Serebral palsili olanlarda zeka geriliÄŸi oranı %37’den %71’e kadar deÄŸiÅŸiklikler göstermektedir. ÇeÅŸitli araÅŸtırmaların bir ortalamasından söz edilecek olursa serebral palsili insanların %45’inde aynı zamanda zeka geriliÄŸi de vardır. 
 
2. Ruhsal engeller: Zeka geriliÄŸi, uyum sorunu olan bu kiÅŸilerin sorunlarıyla baÅŸa çıkma yeteneÄŸini azalttığından ruhsal bozuklukların riskinde bir artışa neden olmaktadır. Zeka geriliÄŸi olanlarda ruhsal bozuklukların gerçek dağılımı iyi bilinmemekle birlikte %27’den %71’a kadar deÄŸiÅŸim gösterdiÄŸi belirtilmektedir. Belki de bunun nedeni, bu hastalardaki ruhsal bozuklukların tanınmasındaki güçlüktür. Zeka geriliÄŸi olanlar toplumun isteklerini yerine getirmede zorlanırlar. Duygusal çatışmaları çözmek için biliÅŸsel yetenekleri azdır ve yargılamaları bozuktur. Toplum sorgulaması yöntemi ile yapılan araÅŸtırmalar, zeka geriliÄŸi olan çocukların %20-35’inde bazı ruhsal bozukluların olduÄŸunu ortaya koymuÅŸtur. Ruhsal bozukluklar ile yapısal beyin hasarı ve epilepsi arasında anlamlı iliÅŸkilerin olduÄŸu gösterilmiÅŸtir. Zeka bölümleri normal olan, fakat yapısal beyin hasarı olmayıp yalnız epilepsileri olan çocuklarda ruhsal bozukluk sıklığı %28.6; epilepsisi olmayan fakat yapısal beyin hasarı olanlarda %37.5; her ikisi de bulunan çocuklarda %58.3’tür. Bu bulgular, yapısal beyin hasarı ve epilepsinin ruhsal bozukluk meydana getirmede birikerek artan bir etki yaptığını göstermektedir. 
 
 
A. Psikotik bozukluklar: Birçok yazar, psikozlara, zeka geriliği olanların normallerden daha yatkın olduğunda birleşirler. Zeka geriliği olanlarda psikozların görülme sıklığı %3-12 kadardır. Şizofreni, zeka geriliği olanlarda en sık rastlanan psikozdur. Paranoid bozuklukların da az görüldüğü bildirilmektedir. Zeka geriliğinde tek kutuplu depresyonun seyrek görüldüğü ile ilgili genel bir kanı vardır. Yazında iki kutuplu duygulanım bozukluklarının bunlardan daha fazla görüldüğü yer almaktadır.
 
Hafif derecede zeka geriliÄŸi olan ve sözel iletiÅŸimi iyi olan bireylerde ÅŸizofreni tanısı konulması, zeka geriliÄŸi olmayanlardan farklı deÄŸildir. Fakat ileri derecede zeka geriliÄŸi olanlarda tanı koymak zordur. Belirtilerin zeka geriliÄŸine mi, yoksa psikoz belirtisine mi ait olduÄŸunu belirlemek güçtür. Belirgin dezorganize davranışlar ve negatif belirtiler var ise, premorbidden belirgin farklılık gözleniyorsa baÅŸka türlü adlandırılamayan (BTA) psikotik bozukluk tanısı konabilir. Hayali arkadaÅŸ ile konuÅŸmalar iÅŸitsel sanılar ile karıştırılmamalıdır. 
 
B. Nevrotik bozukluklar: Zeka geriliÄŸi olanlarda nevrotik bozuklukların görülme sıklığı %4-6 kadardır. Bu oran genel nüfustaki orandan daha fazladır. Hafif ve orta derecede zeka geriliÄŸinde konversiyon bozukluÄŸu en sık görülendir. DiÄŸerleri anksiyete tepkileri, obsesif-kompulsif ve fobik bozukluklardır. Distimik bozukluk da normallerden daha fazla görülür. ÇeÅŸitli düzeylerde zeka geriliÄŸi olan 110 kiÅŸi üzerinde yapılmış olan bir çalışmada ise anksiyete bozukluklarının ÅŸizofreni, depresyon, kiÅŸilik bozuklukları, uyum bozuklukları ve organik beyin sendromundan daha az görüldüğü bulunmuÅŸtur. 
 
C. KiÅŸilik bozuklukları: Yazında, zeka geriliÄŸi olanlardaki antisosyal, pasif-agresif ve bağımlı kiÅŸilik bozukluklarından çok az söz edilmektedir. Az sayıdaki bu araÅŸtırmalarda kiÅŸilik bozukluklarının %25 gibi yüksek bir oranda olduÄŸu bildirilir. Suçlular arasında yapılan çeÅŸitli araÅŸtırmalarda ise zeka geriliÄŸi oranı %0.5 ile %55 arasında bulunmuÅŸtur. Zeka geriliÄŸi olanların en fazla iÅŸledikleri suçlar homosid ve cinsel suçlardır. Ancak, bu insanların daha çok sosyoekonomik düzeyi düşük kesimden geldiÄŸi ve hapishanelere orantısız bir ÅŸekilde dağıldığı düşünülmektedir. Zeka geriliÄŸi olanlarda intihar sıklığı hakkında yeterli bilgiler yoktur. Bu insanların alkol ve madde kötüye kullanımı hakkında da az ÅŸeyler bilinmektedir. Zeka geriliÄŸi olanlar arasında yaÅŸam olaylarına baÄŸlı olarak kendine yönelik zararlı davranışlar (self-mutilasyon), kiÅŸiye ve mala yönelik fiziksel saldırılar diÄŸer ruhsal bozukluÄŸu olanlara göre anlamlı düzeyde farklı bulunmuÅŸtur. Ağır ve ileri derece zeka geriliÄŸi olan 251 deneklik bir grupta kendini yaralama davranışı %36, saldırganlık %30, ajitasyon %13, hiperaktivite %10 ve diÄŸer davranış bozuklukları %47 olarak saptanmıştır. 
 
D. ÇocukluÄŸun psikiyatrik bozuklukları: Yaygın geliÅŸimsel bozukluÄŸu olan çocukların çoÄŸu aynı zaman da zeka geriliÄŸine sahiptir. Otistik bozukluÄŸu olan çocukların %75’i zeka geriliÄŸi kriterlerini karşılar. Otistik bozuklukta karşılıklı sosyal etkileÅŸimde ve sözel-sözel olmayan sosyal iletiÅŸimde önemli derecede bir bozulma vardır. Buna karşın zeka geriliÄŸi olan çocukların karşılıklı sosyal etkileÅŸimlerinde önemli bir bozulma yoktur, sosyal iletiÅŸime girerler, geliÅŸim düzeylerine uygun olarak sözel veya sözel olmayan (göz teması, jestler gibi) iletiÅŸim kurarlar. Ancak ileri derecede zeka geriliÄŸi olanlar; yetersiz dil becerilerinin olması, kendini uyarıcı davranışlarının olması ve sosyal becerilerinde önemli derecede bozulma nedeniyle yanlışlıkla yaygın geliÅŸimsel bozukluk tanısı alabilirler. Bu ÅŸartlarda yanlış pozitifliÄŸi azaltmak amacıyla DSM-IV kriterleri modifiye edilmiÅŸtir. GeliÅŸim düzeyini düşünerek, sosyal becerilerde anlamlı derecede bozulma olmayan bireylerde YGB tanısı konulmaktan kaçınılmalıdır. Zeka geriliÄŸi olan bireylerde, dikkat eksikliÄŸi ve aşırı hareketlilik psikiyatriye müracaatın sık nedenleri arasındadır. Bu populasyonda dikkat eksikliÄŸi hiperaktivite bozukluÄŸu (DEHB) nun yaygınlığı normal populasyona benzer olup, tahminen %4-11 arasındadır. DEHB formal tanısı DSM-IV kriterlerini tam karşılıyorsa konmamalıdır. DEHB tanısı birçok bilgi vericiden alınan gözlenebilen davranışa dayanır. DEHB ilaç yan etkisinden veya okulda çocuktan beklentinin yüksek olması gibi duruma özgün dikkatsizlikten ayırt edilmelidir. ÇocuÄŸun kurallara uymaması, sosyal kuralları anlama ve karşıt iletiÅŸim geliÅŸtirme becerilerindeki yetersizlikle iliÅŸkili olabilir. Hafif derecede zeka geriliÄŸi olan çocuk ve ergenlerde davranım bozukluÄŸu yaygınlığı %33 olarak bildirilmiÅŸtir. Zeka geriliÄŸi olan bireyler sıklıkla uyumsuzluk ve bakım verenin yönergelerine uymama nedeniyle getirilirler. Davranım bozukluÄŸu ve karşıt olma bozukluÄŸu kiÅŸinin ÅŸartlarına, sosyal kuralları anlama yetisine ve karşıt iletiÅŸim becerilerine göre deÄŸerlendirilmelidir. Zeka geriliÄŸi olan çocuklar arasında stereotipik davranışlara, kendine zarar verici davranışlara ve pika gibi yeme bozukluklarına da sık rastlanır.
 
Zeka GeriliÄŸinin Ä°zlenmesi ve Tedavisi 
Dünyada hızla geliÅŸen tanı yöntemleri ve tedavi olanakları zeka geriliÄŸi olanların yaÅŸamlarını artırmaktadır. Tanı ne kadar erken konulursa o kadar çok ÅŸey yapılabilir. DoÄŸumsal kapak hastalığı veya septal defekti olanlara kalb cerrahisi, kraniyostenozu olanlara beyin cerrahisi giriÅŸimleri uygulanabilir. Kernikterusta kanın deÄŸiÅŸtirilmesi, fenilketonüri ve galaktosemide özel diyet, Hurler hastalığında veya piridoksin eksikliÄŸine baÄŸlı epilepsilerde özel vitaminler, çeÅŸitli hipoglisemilerde hormonlar ve glikoz perfüzyonları zeka geriliÄŸi olasılığını azaltan önlemlerdir. Tay-Sachs hastalığı ve çeÅŸitlerinde genetik mühendisliÄŸi ve enzim tedavisi günceldir. Zeka geriliÄŸi olanlara daha iyi bakımın sunulması, eÄŸitimlerindeki veya öğretimlerindeki kalitenin artırılması ve davranış tedavisi onların geleceÄŸini olumlu etkiler. DoÄŸum koÅŸullarının iyileÅŸtirilmesi ve bebeÄŸin komplikasyonsuz doÄŸması için önlemlerin alınması zeka geriliÄŸi olasılığını azaltır. Fetustaki sorunların görüntülenmesi ve amniyosentez ile incelenmesi yararlı koruyucu giriÅŸimlerdir. Gebelik sırasında kullanılan tıbbi ilaçların erken ve geç etkilerini izleme veya böyle nedenleri olan annelerin bebekleri meme ile beslememesini saÄŸlama da diÄŸer önlemlerdir. 
 
Doğum sonrasında anımsanması gereken, bebeğin beklenen gelişim düzeyinde olmasıdır. Bunun yaşamsal önemi vardır. Bebeğin baş çevresinin ölçülmesi, iskelet, endokrin ve dolaşım sistemlerinin incelenmesi, fenilketonüri ve diğer işlevsel bozuklukların tanınması gerekir. Doğumdan birkaç hafta sonra Moro refleksi, tutma refleksi ve emme refleksi ile kendiliğinden olan hareketler sınanmalıdır. Bebeğin işitme ve görme yanıtları, göz hareketleri ve gözleri odaklaştırması, tonik boyun refleksi, gülmesi, başını tutması ve ses çıkartması gelişmenin iyi olduğunu gösterir. Oturma, nesneleri kavrama ve destekle yürüme genellikle 12 aydan önce olur. Yaşa uygun olmayan bir davranış daha fazla dikkati ve izlemeyi gerektirir. Zeka geriliği olan bireylerdeki psikiyatrik bozuklukların tedavisi zeka geriliği olmayan hastalardan farklı değildir. Fakat hastanın gelişim düzeyine uygun olarak gerekirse teknikler modifiye edilir. Tıbbi, davranışsal ve eğitim girişimleri eşgüdümlü olarak yapılmalıdır.
 
Zeka geriliğinde yıkıcı davranışların farmakolojik tedavisi: Zeka geriliği olanlarda dışarıya veya kendine yönelik saldırgan davranışlar yönetilmesi güç klinik sorunlar yaratabilir. Zeka geriliği olan bireylerde psikotrop ilaç kullanımının en gerekli olduğu durum yıkıcı davranışlardır. Yıkıcı davranışların en yaygın gözlenen üç tipi:
  • Kendine zarar verici davranışlar
  •  Stereotipik (tekrarlayıcı) davranışlar
  • Agresyon (saldırganlık)
 Nöroleptikler: Yıkıcı davranışların tedavisinde en yaygın olarak nöroleptikler kullanılmaktadır. En fazla kullanılanlar tiyoridazin, klorpromazin ve risperidondur. Tiyoridazinin günlük 2.5 mg/kg’lık dozları kendini yaralama davranışını, günlük 5.9 mg/kg’lık dozları da saldırganlığı azaltmada yeterli bulunmuÅŸtur. Risperidonun günlük 0.5-2 mg’lık dozları da etkilidir. Haloperidol gibi butirofenonlar da oldukça sık kullanılmaktadır. Zeka geriliÄŸi olan çocuklarda günlük 0.05 mg/kg’lık haloperidol dozu saldırganlığı kontrol edebilir. Geç diskinezi, uzun süre nöroleptik kullananlarda ortaya çıktığı bilinen ciddi bir yan etkidir. Yeni olguların görülmesi %15 kadardır. Gençlerde ve orta yaÅŸtakilerde daha az görülür. Zeka geriliÄŸi olanlarda geç diskinezi riski beyin hasarının sıklığından dolayı artabilir. Ayrıca birlikte epilepsinin bulunması düşük potensli nöroleptiklerin kullanımını güçleÅŸtirir. Düşük etkili nöroleptikler yüksek dozlarda kullanıldığında kornea ve lenste matlaÅŸmalar olabilir. Bu nedenle yüksek dozda tiyoridazin ve klorpromazin kullanan hastaların yıllık göz muayenelerinin yapılması gerekir. Zeka geriliÄŸi olan hastalarda tedavinin temelini davranış deÄŸiÅŸtirme ve günlük yaÅŸantıdaki etkinlikleri normal bir duruma getirme oluÅŸturur. Nöroleptikler saldırganlığın ve kendini yaralama davranışının kontrolünde önemli sonuçlar vermekle birlikte bu, hastaların etkin davranış tedavisi programlarını engelleyebilir.Son yıllarda aynı amaçla atipik nöroleptikler kullanılmaya baÅŸlanmıştır. Risperidon, olanzapin gibi atipik nöroleptiklerin akut yan etkileri ve geç diskinezi etkileri daha nadirdir. Fakat kilo alma sorunu en sık gözlenen yan etkidir.
 
Benzodiazepinler: Benzodiazepinlerin zeka geriliÄŸi olanlardaki saldırganlığı kontrol etmelerinin rolü açık olarak bilinmemektedir. Fakat iki yönden yararlı iÅŸlevleri olduÄŸu düşünülür. Birincisi, organik nedene baÄŸlanamayan saldırgan davranışlardaki yüksek kaygı düzeylerine etkilidirler. Ä°kincisi, saldırgan davranışlara neden olan nöronal deÅŸarjlarla karakterize episodik davranış bozukluklarını kontrol ederler. Episodik davranış bozuklukları olan hastalardaki saldırganlık belirtilerini gidermek için klorazepat, diazepam, oksazepam, klonazepam ve triazolam gibi benzodiazepinler ağız yoluyla verilebilir. Parenteral preanestetik bir madde olarak kullanılan midazolam da bir benzodiazepin türevidir ve saldırgan davranışları kısa sürede kontrol eder. Elektroensefalografik anormalliklerin olduÄŸu durumlarda difenilhidantoin, karbamazepin, pirimidon ve valproik asit gibi antikonvulsanlar seçilmesi gereken ilaçlar olmalıdır. Benzodiazepinler bazen de saldırganlığı aykırı bir ÅŸekilde artırabilirler. Saldırganlıktaki böyle bir artış doza baÄŸlı olabilir ve kaygı gidermekten bağımsız olduÄŸu düşünülür. DiÅŸ tedavisi ve diÄŸer prosedürlerde tedavi öncesi kullanılan sedatif-hipnotik ilaçlar kullanımı sonucu stereotipisi ve kendine zarar verici davranışları olan zeka geriliÄŸi olan bireylerin 2/3’ünde paradoksal tepkiler gözlenmiÅŸtir. 

Lityum: Duygulanım bozukluğunun olduğu zeka geriliğinde lityum tedavisi saldırganlığı hafifletebilir. Duygulanım bozukluğu olmayan birçok hastada da lityum ile saldırganlık ve kendini yaralama davranışı başarı ile tedavi edilmektedir. Lityum tedavisine iyi yanıt veren zeka geriliği olan erişkinler haftada birden az saldırganlık epizodu, aşırı hareketlilik, stereotipik davranışlar, epilepsi öyküsü olanlar ve kadınlardır. Sosyal çekilme gösteren ve seyrek saldırganlık patlamaları olan erkekler lityum tedavisinden daha az yararlanmaktadır. Lityum tedavisine uygunluk gösteren zeka geriliği için diğer ölçütler de hastaların uyaranlara aşırı duyarlı olması, uyaranların anlamını değerlendirememeleri ve öfkelerinin azaltılmasında başarılı olamamalarıdır. Organik bir patolojinin belirlendiği zeka geriliğinde lityumun nörotoksik etkileri görülebilir. Epileptik bozukluğu olanlarda ve temporal lobda dalga-diken hareketi gösterilenlerde lityum epileptiform anomalilerde artışa neden olabilir. Ancak, antikonvulsan tedavi altında olup da tedavi edici düzeyde lityum kullanan hastalarda saldırganlığın azaldığı bildirilmektedir.

Karbamazepin: Bir antikonvulsan ve antimanik ajan olan karbamazepin daha çok subkortikal bölgelere etkilidir. Temporal lob epilepsisi olan hastalarda saldırganlık nöbetlerinin erken yaşta başlaması erkek cinsiyetiyle, düşük zeka bölümüyle, düşük toplumsal kesimden gelmeyle ve epileptik odağın dominant hemisferde olmasıyla yakından ilgilidir. Limbik bölgeyle ilgili nöbetlerde de karbamazepin seçilebilecek bir ilaçtır.

Trisiklik antidepresanlar: Günlük 10-75 mg gibi küçük dozlardaki trisiklikler ağır ve ileri derecede zeka geriliÄŸi olan hastaların davranışlarında ve dikkat sürelerinde etkin bir düzelme meydana getirir. Ä°mipramine yanıt vermeyenlerde amitriptilin veya aksi denenebilir. 
 
Hidroksitriptofan: Lesch-Nyhan, hipoksanten guanin fosforibosil transferaz enziminin yokluğu ile belirli kalıtsal bir hastalıktır. Bu hastalarda allopurinol ile kontrol edilen metabolik sorunlarla birlikte nörolojik ve davranışsal bozukluklar da vardır. Bunlardaki saldırganlığın ve kendini yaralama davranışlarının serotonin prekürsörü olan 5-hidroksitriptofan ile azaldığı ve hidroksitriptofanın karbidopa ile karışımıyla da iyi sonuçların alındığı bildirilmektedir.

Opiat antagonistleri: Zeka geriliği olanlarda trimopamın saldırganlığı ve kendini yaralamayı tiyoridazinden daha iyi kontrol ettiği bulunmuştur. Ancak trimopamın toksik etkisi nedeniyle ileri klinik çalışmalar yapılamamıştır. Gama melatonini uyarıcı hormon, melatonin ve nalokson gibi opiat antogonistleri üzerindeki çalışmalar devam etmektedir. Kendini yaralama davranışının ve otizm belirtilerinin beyindeki bazı opioid sistemlerdeki aşırı etkinlikten olduğu varsayılmaktadır. Bu nedenle zeka geriliği olanlardaki kendini yaralama davranışı ile otizm tedavisinde naltreksonun etkinliği ve güvenirliği araştırılmaktadır. Ümit verici sonuçların yanı sıra naltrekson tedavisinin otizmde ve kendini yaralama davranışı olanlarda başarısız olduğunu bildiren çalışmalar da vardır. Sonuç olarak, zeka geriliğindeki saldırganlık ve kendini yaralama davranışları için hiçbir özel farmakolojik tedavi yoktur. Uygulanacak olan farmakolojik tedavi belirtilere yönelik olmalı,anormal davranışı kontrol etmeyi ve davranışı değiştirme programlarını desteklemeyi amaçlamalıdır.

Zeka geriliÄŸinde psikoterapi: Zeka geriliÄŸi olanlar günlük yaÅŸamın getirdiÄŸi streslerle baÅŸ edebilmek için yeterli ego kaynaklarına sahip olmadıklarından birçok duygusal bozukluklara yatkındırlar. Bu konudaki tedavi gereksinimleri artmasına karşın zeka geriliÄŸi olanlarla psikoterapi uygulamaları azdır. Bunun nedenleri ÅŸu ÅŸekilde sıralanabilir: “Zeka geriliÄŸi olanlar zorlukların daha az farkındadırlar ve yardım istemek için yeteri kadar güdülenmeleri yoktur. Düşük zeka düzeyi davranışın deÄŸiÅŸtirilmesi gerektiÄŸini anlamaya engeldir. Zeka geriliÄŸi olanlarda dürtü kontrolü ve kendilerinde güvenin geliÅŸmesi için ego gücü zayıftır. Bu hastalarda belirli bir sonuca ulaÅŸmak için çok fazla çaba gerekir. Psikoterapistler zeka geriliÄŸi olanları anlamakta yetersizdirler. Terapist ile hasta arasında anlam çatışmaları ortaya çıkar.” Ancak birçok iyi çalışma, bu düşüncelerin çoÄŸunu doÄŸrulamamaktadır. Düşük zeka bölümü olanların psikoterapiden son derece yararlandığını aktaran olgu bildirimleri vardır.

Davranış tedavisi: Zeka geriliği olanların % 96'sını oluşturan hafif ve orta gruplarda davranışsal girişimler son derece etkilidir. Zeka geriliği olanlara uygulanan davranış tedavisinin amacı ruhsal bozukluğu tedavi etmek değil, yetenek eksikliklerinin bulunduğu kendilik kontrolü, sosyal beceriler ve eğitim sorunları gibi alanlardaki uyumu kolaylaştırmaktır. Kendilik kontrolü sorunları uyarılmış nitelikteki davranışların düzeltilmesini, olumlu davranışların pekiştirilmesini ve stereotipilerin azaltılmasını amaçlayan tekniklerle tedavi edilir. Bazen edimsel koşullandırma yöntemi de kullanılır. İstenmeyen davranışları etkin bir şekilde azaltan cezalandırma ise en son başvurulacak yoldur. Davranış tedavisi ile sosyal yeteneklerde, özellikle iletişim ve günlük yaşam yeteneklerinde belirgin düzelmeler sağlanır. Genel olarak pekiştirme teknikleri anlatım dilinin gelişmesinde, yönergeleri anlamada ve izlemede, temel kişisel ve ev içi yaşam becerilerin kazanılmasında olumlu sonuçlar verir. Davranışsal girişimlerin uygulanmasıyla akademik performansta da artış görülür.


Mental gerilik
Mental gerilik (MG) kişinin yaşamı boyunca engelli olmasına yol açan, öğrenme ve adaptasyon güçlüğü ile karakterize bir durumdur.
MG'li kişilerin intellektüel işevleri azalmıştır. Aşağıda belirtilen uyumsal yeteneklerden en az ikisinin sınırlı olması MG tanısını düşündürmelidir.
1- Ä°letiÅŸim yeteneÄŸi,
2- Öz bakım, 
3- Ev yaÅŸamına uyum, 
4-Sosyal beceri, 
5- Toplumsal faaliyetlere katılma, 
6- Kendini yönetebilme, 
7- Akademik iÅŸlevler, 
8- Boş zamanların değerlendirilmesi,
9- iş yaşamına uyum.
Bebeklik ve okul öncesi çağlarında MG deyimi yerine Gelişimsel Gerilik (GG) sözcüğü daha uygundur. Çünkü bazı nöromuskuler bozukluklar veya konuşma güçlükleri daha sonra düzelebilir. Yine de gelişimsel geriliği olan her çocuğun izlenmesi ve incelenmesi gerekir.
Çağımızın baÅŸlangıcında yapılan çalışmalarda batıda MG prevalansı yaklaşık %3 bulunmuÅŸtur. Okul çağında (6-17 yaÅŸ) % 1.14) Genetik polikliniklerine pediatri yada diÄŸer disiplinlerden incelenmek üzere gönderilen hastalar arasında MG/GG'li hastalar en baÅŸta gelmektedir. MG tanısı alan çocuklar ayrıntılı olarak incelenmelidir. MG'nin nedenleri çok çeÅŸitli, incelemeleri zaman alıcı, karmaşık ve maddi yükü de oldukça ağırdır. 
 
Bilimsel yaklaşım dışında bu hastaların ayrıntılı olarak incelenmelerini gerektiren başlıca nedenler:

1-Ailenin sorularına yanıt vermek
2- Tedavi programını kararlaştırmak
3-İlerde oluşabilecek komplikasyonları belirlemek
4- Bakım seçeneklerini planlamak 
5-Ä°lgili kuruluÅŸlarla iÅŸbirliÄŸini saÄŸlamak.
 
Ailenin başlıca soruları:
  • Neden ve nasıl oldu?
  • Ä°lerde beklenen komplikasyonlar nelerdir?
  • Tedavi olanakları?
  • Bir dahaki gebelikte tekrarlama riski / erken/prenatal tanı için neler yapılabilir?
  • Yeni bir gebelik için seçenekler nelerdir?
  • Bu durumun gelecek kuÅŸaklara etkisi ne olacaktır?
 
Bu sorular MG/GG saptanan ve kesin bir tanı verilemeyen her çocuğun incelenmesini gerektirecek derecede önemlidir. Bu sorular ancak çeşitli incelemeler sonucunda spesişik bir tanı konabilen durumlarda yanıtlanabilir.
 
Spesifik tanı olanaklı olduğunca erken bir evrede sağlanmalıdır. Çünkü;
  •  Åžarklı nedenler yineleme riskini deÄŸiÅŸtirir
  •  Bazı spesifik durumlarda kesin tedavi olanağı vardır.
  •  Erken ve doÄŸru tanı ile gereksiz ve pahalı birçok inceleme önlenebilir
  •  Spesifik tanı ve prognozun belirlenmesi tedavi kurumlarının tutumlarını belirler.
  • Aileler bilinmeyenden kurtulmanın psikolojik rahatlığını duyarlar.
Tüm bu nedenler göz önüne alındığında etyolojik bir tanısı olmayan MG veya GG li her çocuğun incelenmesi gereği açıktır.
 
MG Etyolojisinin Belirlenmesi (Spesifik Tanı)
Nedenler çok çeşitlidir ve yapılan tüm incelemelere karşın olguların yaklaşık % 40-60 ında etyoloji belirlenememektedir (Tablo 1).
Etyololojinin belirlenmesinde aşağıdaki etmenler önemlidir:
 Ailenin tanı isteÄŸi ve iÅŸbirliÄŸi
 Ä°ncelemelere erken yaÅŸta baÅŸlanması
 EÅŸlik eden anomalilerin olması
 Yakın akrabaların muayene edilebilmesi
 Ä°zleme ( zamanla geliÅŸen spesifik fiziksel veya davranış fenotipleri ve yeni testler)
 
Yanlış tanı koymaktansa spesifik tanıyı geciktirmek daha doÄŸrudur. Yanlış tanı yanlış stigmatizasyona ve etiketlenmeye yol açar. Daha sonra doÄŸru tanı konsa bile eski tanı yıllarca sürebilir. Inceleme sonucu spesiÅŸik tanı konamasa bile hasarın ne zaman oluÅŸtuÄŸu ve yineleme riski belirlenebilir. 
 
 

Mental Geriliği Olan Çocuğa Genetik Yaklaşım
MG’li Çocukta Ä°nceleme
 Klinik Ä°nceleme
 Öykü ve aile aÄŸacı
 Fizik muayene
 Disiplinler arası iÅŸbirliÄŸi ve konsültasyon
 Laboratuar Ä°nceleme
 Genetik testler (Kromozom, DNA)
 Metabolik testler
 Görüntüleme yöntemleri
 
Öykü:
Ayrıntılı pre ve postnatal öykü alınmalıdır. Hastaya ve akrabalarına ait eski tıbbı kayıtların incelenmesi özellikle nörodegeneratiş bir hastalığın belirlenmesinde, perinatal komplikasyonların açığa çıkmasında önemlidir.
Aile ağacı:
Öğrenme güçlüğü, psikiyatrik bozukluk, otizm ve MG yönünden üç kuşağı soruşturan bir aile ağacı çıkarılmalıdır.
Fizik muayene:
Kafadan ayak parmağına kadar dikkatle yapılmalı ve özellikle yüzle ilgili ve spesifik sendromlar için yol gösterici olabilen dismorfik bulgulara dikkat edilmelidir.
Deneyimli bir klinikçinin yaptığı fizik ve nörolojik muayene genetik değerlendirmede en önemli basamaktır. Fizik muayenenin yerini hiçbir laboratuar incelemesi yada tarama testi alamaz.
- Olanaklı ise eski ve yeni fizik ölçümler (baş çevresi,büyüme parametreleri) alınmalı ve normal değerlerle karşılaştırılmalıdır.
- Nörolojik muayene tam ve ayrıntılı olarak yapılmalıdır.
- Fizik muayenede saptanan tüm anormal bulgular kaydedilmeli ve fotoğraşarla belgelendirilmelidir.
- Dikkatli ölçümlerle belgelendirilmezlerse hipertelorizm, ince üst dudak, veya mikrognati gibi tanılar inandırıcı olmaz. Pratikte öbu ölçümleri almak her zaman kolay olmayabilir. Bunun yerine minor anomalilerin anne ,baba ve kardeşlerle karşılaştırılması daha pratik bir yaklaşımdır. Çocuğun fiziksel olarak aile bireylerine benzemediği çoğu kez anne-baba tarafından da doktora ifade edilir.
Hastada saptanan minör varyantlar ve anomalilerin yakın akrabalarında görülmemesi incelemeleri yönlendirebilir.
- Davranış fenotipinin değerlendirilmesi bazı sendromların tanınmasına olanak verebilir.Davranış fenotipinin, yürüme şeklinin, hareketlerin değerlendirilmesinde video kayıtları yararlı olabilir( frajil X S, Angelman S, Rett S. v.b..)
- Odyolojik, oftalmolojik ve psikometrik değerlendirme ilk başvuruda yapılmalı ve belirli aralarla yinelenmelidir.
Laboratuvar Ä°ncelemeleri
MG'li bir çocuğun incelenmesi sırasında çok sayıda test seçeneği varsa da bu testler her hasta için selektif ve amaca yönelik olarak ve sıra ile yapılmalıdır.
1. KROMOZOM analizi (Sitogenetik)
2. ŞRAJİL X testi (moleküler)
3. METABOLÄ°K testler (aminoasit ve organik asitler)
4. GÖRÜNTÜLEME ( US, BBT ve MRI ve diğer)
5. SPESİŞİK TANIYA YÖNELİK TESTLER
MG lerde kromozom anomalisi bulma oranı %4-28 arasında değişir.
 
MG nin derecesi ağır ve eşlik eden konjenital anomalilerin (minor veya major) varsa kromozom patolojisi oranı artar. Görünürde minor yada major anomali olmasa bile kesin bir tanısı olmayan tüm MG lerde karyotip önerilmelidir.
Yöntemler
1.RUTİN bantlama (500 bant düzeyinde) karyotip ( trizomi veya monozomiler, büyük yapısal anomaliler)
2.HRBT(Yüksek rezolüsyonlu bantlama ) karyotip ( bazı minor yapısal anomaliler) 3.ŞISH (sitogenetik+moleküler yöntemler) (minor yapısal anomaliler)
FRAJİL X testi (moleküler)
Metabolik testler (aminoasit ve organik asitler)
Görüntüleme ( US, BBT ve MRI ve diğer)
SpesiÅŸik Durumlar:
Enzimler, ÅžISH ve DNA testleri , kas biyopsisi ve iskelet graÅŸileri 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder