Uyum Ve Davranış Sorunları
Gelişim basamaklarında çocukların karşılaştığı sorunlar çok
çeşitlidir. Bunların bir çoğu döneme özgü olan ana babanın desteğiyle
çözümlenebilir sorunlardır. Eğer çocuk karşılaştığı sorunlar karşısında uygun
baş etme yolları ararken anne babadan yeterli destek görmezse çocuk içinde
bulunduğu sorun çözümlenebilecekken daha karmaşıklaşır. Çocuğun engellerle
karşılaşıp onları aşarak yeni duruma uyma çabası kişilik gelişimini ve ruhsal
gücü arttırır.
Çocuğun ruhsal gelişiminde anne babanın desteğiyle birlikte
tutumu da çok önemlidir. Örneğin; çocuğa kendi başına yemek yeme alışkanlığı
verilemezse tuvalet eğitimi 2-3 yaşlarında sağlanamazsa sorunlar bir sonraki
döneme aktarılır ve yeni dönem sorunlarıyla giderek büyür.
Çocuklardaki ruhsal sorunlar aşağıdaki durumlardan
kaynaklanabilmektedir.
.Dış etkenler (anne baba tutumu, ev yaşantısı vs. )
.Çocuğun yapısı ve hastalıklar
.Uyumsuzluklar (aile içi iletişim ve etkileşim, yaşantılar
veya yanlış yetiştirme vs. sonucu oluşan uyum sorunları)
İstenmeyen uyum ve davranış sorunlarının çocuğun gelişim
döneminin getirdiği normal bir davranış sorunu mu yoksa gerçekten bir davranış
problemi söz konusu mu şeklindeki soruları doğru yanıtlayabilmek için bu
davranışları dikkatli bir şekilde değerlendirmek gerekir.
Bunun içinde dikkate alınması gereken bazı kriterler
aşağıdaki gibidir:
1. Çocuğun gelişim dönemi: Davranış belli bir gelişim
döneminde görülen geçici bir durum olabilir. Örn: 4-5 yaşına kadar olan gece
işemeleri, 2-3 yaşlarında ortaya çıkan uyku bozuklukları, kısa süren konuşma
düzensizlikleri kaygı duyulmasını gerektirmez.
2. Belirtinin sıklığı: Çocuğun yaptığı davranışın ne
kadar sıklıkta yapıldığı önemlidir. Ara sıra söz dinlememe, yaramazlık yapma,
evde huysuz ve hırçın ama dışarıda uyumlu olan çocukların davranışları
olağandır. Her söylenene zıt davranışlar gösteren, okulda ve çevrede sürüp
giden davranışlar ruhsal açıdan incelenmelidir.
3. Davranışın şiddeti: Davranışın yoğunluğu hat safhalara
geldiğinde sorun sinyali verir. Örn: çocuk mikrop korkusundan sürekli ellerini
yıkıyorsa, üstünün tozlanmasından huylanıp giysi değiştiriyorsa titizliği sorun
boyutlarına ulaşmış demektir.
4. Davranışın sürekliliği: Süreklilik gösteren
davranışlarla bir müddet olup kaybolan davranışlar aynı düzeyde tutulamaz. Örn:
kardeş kıskançlığı nedeniyle hırçın ve huysuz olan çocuk davranışı normal
problem davranış olarak nitelendirilebilir. Ancak çeşitli nedenlerle sorunların
sürmesi uyumsuzluk olarak saptanabilir.
5. Bir davranışın başka hangi davranışlara eşlik ettiği: Örn:
Sadece gece altını ıslatmak yeterli değildir bunun yanında kekemelik korku
kaygı gibi durumlarda söz konusu ise uyumsuzluk olarak söylenebilir.
6. Çocukların hepsi ruhsal sorunlarını dışa vurmaz. Dıştan
belirti göstermeyen içten bir çok sorun yaşayan çocuk bunları davranış sorunu
yokmuş gibi gösterebilir ancak çocuğun her zaman bu uyumlu ve dengeli davranması beklenemez. Yaşadığı sorunlarla
kendisinin başa çıkmaya çalışması ve yorulması sonucu belirtiler göstermeye
başlar.
7. Çocuğun geçmişteki uyumunun ve olumlu özelliklerinin de
incelenmesi yararlı olacaktır. Geçtiği
gelişimsel dönemlerde sapmaları olan çocuklar aile desteği ve aile tutumlarının
olumlu yada olumsuz olması nedeniyle geçici yada kalıcı uyumsuzluk durumu
oluşabilir.
Uyumsuzluk Çeşitleri:
1. Davranış bozuklukları:Çocuğun ruhsal ve bedensel
etkenlere bağlı olarak iç çatışmalarını davranışına aktarması sonucu ortaya
çıkar.
.İnatçılık
.Yalan söyleme
.Çalma
.Saldırganlık
.Yangın çıkarma
.Okuldan kaçma
.Sinirlilik, geçimsizlik, kavgacılık
2. Duygusal bozuklukları: Çocuğun çevresinden çok
kendisini tedirgin eden ruhsal belirtilerdir.
.Korkular
.Kaygı
–
Kaçınma
–
Aşırı kaygı
.Ayrılık kaygısı ve Okul fobisi
.Obsesiflik (kuruntu ve saplantılı düşünceler)
.Tikler
.Uyku bozuklukları
.Beslenme sorunları
.Kekemelik
3. Alışkanlık bozuklukları : Alışkanlıkların düzensizliği
ile ilgilidir.
.Parmak emme
.Tırnak yeme
.Altını ıslatma
.Kaka kaçırma
.Mastürbasyon
4. Ağır ruhsal bozukluklar: Çocuğun uyumunu her alanda ve
sürekli olarak bozan durumlardır.
.İçe Kapanıklık/Çocuk psikozları
–
Otizm
5. Hiperaktivite ve dikkat eksikliği
6. Zeka gerilikleri
7. Öğrenme güçlükleri
İNATÇILIK
İnatçı
çocuk saldırganlığını pasif direniş yoluyla açığa vurur. Her işi ağır yapar.
Ağır giyinir, okula geç gider, çalışmam demez ama masa başına geçip hiçbir şey
yapmadan oturur. Okulda da öğrenmeye karşı isteksizdir. Ancak geçebilecek kadar
not alabilir. Anne baba ve öteki yetişkinlere karşı olumsuz bir tutum
içindedir. Arkadaşları ile tam olarak kavga etmese de geçimsiz ve uyumsuzdur.
İnatçı çocuk gergin ana çocuk ilişkisinin bir sonucudur ve başlangıcı özerklik
dönemine kadar gider. Annenin tuvalet eğitimi veya yemek konusunda çok katı ve
ısrarcı oluşu çocuğu pasif direnmeye götürür. Çok karışan çok söylenen
ayrıntılar üzerinde çok duran bir anne çocuğunu böyle bir savunma yoluna
kolayca iter. Kardeşler arasında ayırım yapılması da yine inatçılığı tetikleyen
bir durum olabilir.
Çocuğun İnatçı Davranışı İle Başa Çıkmaya Yönelik
Öneriler
.Aile tutum ve davranış çeşitlerinden olan baskıcı ve katı
olma çocuğun inatçılık davranışını artırır.
.Aile sosyalleşmeyi öğrenebilmesi için kabul edilmiş uygun
davranış biçimlerini içeren birer model oluşturmalıdır.
.Çocuğa isteklerini ertelemesi ve bu istekleri kontrol
altına alması konusunda destek olunmalıdır.
.Çocuğun benlik saygısını geliştirmesine destek olun.
.Arkadaşları ve diğer yetişkinlerle nasıl sağlıklı iletişim
kurulabileceği konusunda yardımcı olun.
.İnatçı olan bir çocuğun inatçılık davranışını
pekiştirebilecek ve devamını sağlayacak her türlü tutum ve davranışlardan
kaçının.
.Çocuk yetiştirme konusunda uygulanacak disiplin ve konacak
kurallar konusunda tutarlı ve kararlı bir davranış sergileyin.
.Okul ortamında inatçı çocuğun davranışları karşısında
öğretmen zıtlaşma şeklinde ortamların olmasına izin vermemelidir.
.Öğretmen inatçı bir çocuğun istek ilgi ve ihtiyaçlarını çok
iyi belirlemelidir.
.Öğretmen inatçı bir davranışla karşılaştığında çocuğu örselemeden uzlaşabilecekleri bir orta
nokta bulmalıdır.
.Öğretmenin bu davranışın ortadan kaldırılmasına yönelik
aile ve uzman kişiler ile işbirliği yapması gereklidir.
YALAN SÖYLEME:
Yalanlar
önemli ve önemsiz olmak üzere iki şekilde olabilir. Önemsiz yalanlar abartmalı
övgüler, günlük yaşamda görgü kurallarına uygun düşen küçük yalanlar
sayılabilirken önemli yalanlar başkasını bilerek aldatmak amacıyla söylenen
yalanlardır.
Çocukların
söylediği yalanlarda çocuğun gerçeği iyi
değerlendirememesi, gördüğü ve duyduğu şeyleri uydurması veya olmamış şeyleri
olmuş gibi anlatması söz konusudur.
Çocukları yalana iten çoğunlukla yetişkinlerin gerçek
karşısındaki çelişkili tutumlarıdır. Çocuk bol yalan söylese bile anne
babasının yalanlarına çok duyarlıdır.
Anne ve
babanın yalanına çocuğunu ortak etmesi ve bunun sonucunda çocuğa susması
konusunda ödüller vaat etmesi ile çocuk yalanlardan kendine kazanç sağlamak
gibi bir alışkanlık elde eder.
Bazı
çocuk yalan söylerken bir özlemini dile getirebilir veya bunun tam karşıtı bir
tutum takınabilir. Örneğin; babasız bir çocuğun babası olduğunu söylemesi ve
annesi olan bir çocuğun annesinin öldüğünü söylemesi.
Çocuk
anne ve babasının beklentilerini karşılamakta güçlük çekiyorsa ya da ceza
korkusu varsa yalana başvurur.
YALAN SÖYLEME DAVRANIŞININ ORTADAN KALDIRILMASINA
YÖNELİK ÖNERİLER
.Kendine güven duygusu aşılanmalıdır.
.Anne baba tutumlarında çelişkili durumlardan
kaçınılmalıdır.
.Çocuğa uygun modeller sunulmalıdır.
.Çocuğu doğru söylemeye teşvik edici pekiştireçler
kullanılmalıdır.
.Çocuğun söylediği yalanı doğrudan yargılamak yerine yalan
söylemeye teşvik eden nedenleri araştırılmalıdır.
.Çocukla sağlıklı iletişim ve etkileşim kurulmalıdır.
.Çocuğun yapacağı olumsuz davranışları karşısında alacağı
tepkilerle başa çıkma yolları öğretilmeli ve yalandan uzaklaştırılmalıdır.
YALAN SÖYLEME DAVRANIŞININ ORTADAN KALDIRILMASINA
YÖNELİK ÖNERİLER
.Çocuğun okul ve sosyal yaşamda başarılı olması için çocuğun
yeteneklerini ön plana çıkarmalı ve yalan söyleme davranışının doğru olmadığı
açıklanmalıdır.
.Okul ortamındaki kuralların, verilen sorumlulukların ve beklentilerin
çocuğu başarabileceği düzeyde olmasına dikkat edilmelidir.
.Öğretmenin hoşgörülü ve arkadaşlık ilişkileri içinde belli
bir saygı ve sevgi çerçevesinde iletişimi, çocuğun kendini değerli hissetmesini
sağlar ve anlayışla karşılanacağını bilmesi onu yalandan uzaklaştırabilir.
ÇALMA
Çalma
davranışı yalandan daha çok ayıplanan sıklıkla da cezalandırılan bir suçtur. 2
yaş çocuğunda sahiplik kavramı yoktur her şey onundur. Çocuk yaşı ilerledikçe
kendinin olan ile olmayanı ayırt etmeye başlar ama bencil tutumu uzun süre
değişmez. Örneğin 3-4 yaş çocuğu sormadan bir yerden şeker alınmayacağını bilir
ama alma isteğine karşı koyamaz. Hatta gezmeye gittiği yerlerden cebinde
kendine ait olmayan oyuncak ve nesnelerle dönebilir.
5-8 yaş arasında parlak ve kağıt paralar daha çekici
gelirken, birbirinin renkli kalemleri ve silgilerinde gözleri kalır. Çoğu çocuk
izinsiz alıp eve getirdiği nesneleri “buldum”
“kendi paramla aldım” “değiş-tokuş
ettim” veya “ödünç aldım” diye açıklar.
Okul
çağlarında yinelenen çalmalar üzerinde önemle durulmalıdır. Çünkü bu çalmalar
ruhsal sorundan ileri gelebilir. Şu olasılıklar üzerinde durulmalıdır:
.Yaşına göre olgunlaşması geri
kalmış bir çocuğun evden aldığı paralar veya nesneleri başka çocuklara dağıtarak
kazanamadığı arkadaşlığı sağlamaya çalışır.
.Yaşına uygun olgunlukta olmayan
bir çocuk durmadan almaya alışmış olabilir ne istediyse alınmış ve çocuğun
istekleri kısıtlanmadığı için sürekli almakta sakınca görmez.
.Çalmanın en önemli nedeni kısa
süreli ya da uzun süreli çocuğun doyumsuz olmasında aranmalıdır.
.Sevgi eksikliği ile çalma
davranışını arasında belirli bir ilişki vardır.
.Çocuğun anne babasından öç alma
isteği nedeniyle de çalma davranışı görülebilir.
ÇALMA DAVRANIŞININ ORTADAN
KALDIRILMASINA YÖNELİK ÖNERİLER
.Çocuğa karşı ağır suçlamalar
yapılmamalı ve çocuğu örseleyici cezalar verilmemelidir.
.Anne babaların çocuğa olan sevgi
ve ilgisini her zaman göstermesi ve çocuğun bunu hissetmesini sağlamak gerekir.
.Çocuğun yaptığı bu olumsuz
davranış karşısında duyarsız kalınmayıp çocukla açık olarak konuşulmalıdır.
.Çocuğu bu davranışı yapmaya iten
nedenler araştırılmalıdır.
.Çocuğun her istediği şeyi anında
yapmak yerine kendi isteklerini erteleyebilmesini ve kontrol etmesini öğreterek
destek olunmalıdır.
.Çocuk başkalarına ait eşyaları
aldığında anne babanın bu durum karşındaki tutumu çok önemlidir. Anne baba
alınan eşyaların özür dileyerek sahibine verilmesi konusunda çocuğu teşvik
etmelidir.
.Çocuğa empatik düşünmeyi
aşılayın.
.Okul ortamında arkadaşlık
kurabilmeye yönelik çalmalar karşısında öğretmen çocuğa sosyal kabulün farklı
yollarla da sağlanabileceği konusunda destek olmalıdır.
SALDIRGANLIK
Saldırganlık
insanda varolan bir dürtüdür. Varolan bu dürtü yok olmaz veya tümüyle bastırılmaz
ancak biçim değiştirir. Saldırganlığın sözel, fiziksel, pasif ve aktif olmak
üzere çeşitleri vardır. Bebeklik döneminde amaçsız olan ağlama vurma gibi öfke
tepkileri görülür. 1-4 yaşları arasında fiziksel saldırganlık daha çok
görülürken, 4-5 yaşlarında ise sözel saldırganlık ifadeleri artar. Orta
çocukluk döneminde çocukların saldırganlığı daha amaçsaldır.
Çocuk çok sert veya gevşek
disiplinle yetiştiğinde bu davranış oluşabilir. Kendine güvensiz çocuk
saldırgan davranışlar gösterebilir. Çocuğun engellenmesi ile saldırganlık
oluşabilir.
Saldırganlık
kendine ve çevresine zarar verme şeklinde de görülebilir. Aile içerisindeki
sorunlar, iletişim bozukluğu, sevgi yetersizliği, çocuğu suça teşvik edici
davranışlar, örselenme, kendi dürtülerine engel olamama gibi nedenler
saldırganlığın ortaya çıkmasını sağlar.
SALDIRGAN DAVRANIŞLARIN
OLUŞMASINI ENGELLEMEYE YÖNELİK ÖNERİLER
.Aile içindeki dengesiz ve
olumsuz ilişkilerden kaçınılmalıdır.
.Çocuğun saldırganlık dürtüsünün
kaba üstünlük sağlamak için değil de yeteneklerini ve zekasını kullanarak
toplumsal amaçlara yönlenmesi sağlanmalıdır.
.Çocukta güven duygusu geliştikçe
beklemeyi ve tepkisini dizginlemeyi öğrenir. Bu yüzden çocuğa güven
aşılanmalıdır.
.Başkaldırma yerine uysal
davranmanın kendi yararına sonuçlandığını gördüğünde saldırganlık davranışı
azalır .
.Saldırgan dürtüyü boşaltmak için
spor gibi çeşitli faaliyetlere çocuk yönlendirilmelidir.
.Okul ortamında çocuğun ilgi
istek ihtiyaç ve gelişimsel düzeyine uygun programların yapılması, fiziksel ortamların
hazırlanması ve materyal seçimi önemlidir.
.Saldırgan çocuğa aktif olmasını
sağlayacak hareketli oyunlar veya etkinlikler hazırlanmalıdır.
.Çocuğun kendi davranışını
eleştirmesine ve empati kurmasına yönelik hikayeler oluşturmak ve bu hikayeleri
çocuğa okumak yararlı olur.
.Saldırganlık davranışını
pekiştirebilecek her türlü davranış biçiminden kaçınılmalıdır.
.Sınıf içi disiplin ve kurallar
çocukların başarabileceği düzeyde olmalıdır.
.Çocuğun saldırgan davranışını
engellemek için motivasyon arttırıcı etkinlikler ve başarabileceği
sorumluluklar verilmelidir.
.Saldırganlık davranışı çeşitli
davranış değiştirme yöntemleri uygulanarak söndürülebilir.
KORKULAR
Korkular
çevresel tehlikeye normal bir reaksiyondur. Korku bebeklik döneminde yüksek
gürültü, ani hareketler, tanımadığı insanlar ve hayvanlardan korkma
şeklindeyken; okul öncesi dönemde trafik kazaları, yangın, ceza, hayali
yaratıklar ve kabuslardır. Son çocuklukta ise vücutsal zararlar, TV’deki
filmlerden etkilenme, okul başarısızlığı gibi korkular gözlemlenir.
Anne babadan ayrılma çocuğu
tedirgin eder, güvenini sarsar ve anne babanın onu terk etmesinden korkar.
Çocuklarını korku ile yetiştiren veya aşırı koruyucu olan ailelerin
çocuklarında korku oranı daha fazladır. Çocuğun evde tanık olduğu çeşitli
kavgalar, hastalık durumları,ameliyat olma, deprem, yangın, su baskını gibi
durumlarla karşılaşan çocuklarda da korku yoğun olarak görülür.
KORKUNUN OLUŞMASINI
ENGELLEMEYE YÖNELİK ÖNERİLER
.Çocuğu disipline etmek için onun
korktuğu durumlar kullanılmamalıdır.
.2-3 yaş çocuklarının gerçekten
korunmaya gereksinimleri vardır. Bu yüzden çocukların oyunlarının denetlenmesi,
çeşitli tehlikelere karşı önlemler alınması gereklidir.
.Aşırı koruyucu olmak çocuğun
karşılaştığı durumlarla başa çıkma becerisini geliştirmez ve çocuğu ürkek
yapar.
.Çocuğun korkuları karşısında
sert tepkilerden kaçınılmalıdır.
.Korkularından dolayı çocuğu
ayıplamak, utandırmak, alay etmek ve korkunun üstüne gitmekten kaçınılmalıdır.
.Çocuk oyundan ve arkadaştan
yoksunsa buna olanak yaratın. Çocuğun korkuları tanınmalı ve onları
bastırmamalı ve bir korkuyu diğer bir korku ile yenmeye çalışılmamalıdır.
.Çocuğa korkularını yenme
konusunda küçük adımlarla başlayarak destek olun. Örneğin denizden korkan
çocuğu sadece su ile barışmasını sağlamak için kumsalda küçük bir su havuzu
yapın.
KAYGI
Korku
ve kaygı birbirine çok yakın ilişkili ancak farklı kavramlardır. Korku belli
bir nesne ya da durumdan oluşurken, kaygı da daha çok nesne belirsizdir.
Kaygılı
çocuk gergin, endişeli ve duygusaldır. Kaygılı çocuk karşılaştığı yeni
durumlarda fazla heyecanlıdır. Bu durum tırnak yeme, saçı ile oynama gibi bazı
fiziksel davranışlar göstermesini sağlar. Kaygılı çocuk kurallara uymaya özen
gösterir. Kendisine kızılmasına veya eleştiriye karşı duyarlıdır. Ayrıca
çocuktaki kaygı fizyolojik bir rahatsızlığın kalıntıları olabilir. Kendi
gelişimsel uygunluğu içinde çocuklar pek çok kaygı yaşayabilir.Ancak uygunluk
yaşını çoktan aşmış ise o zaman geçici olmayan bir hal almış olabilir. Kaygı
düzeyinin yüksek olması çocukların diğer insanlarla olan ilişkilerine
bakıldığında; sosyal ortamlardan izole olma, iyi ilişkiler geliştirememe gibi
güçlükler görülebilir. Bu durum çocuğu saldırgan yapabileceği gibi, içe
kapanık, itaatkar ve çekingen de yapabilir.
KAYGININ OLUŞMASINI
ENGELLEMEYE YÖNELİK ÖNERİLER
.Çocuğa kaygı veren ortamlardan
kaçınılmalıdır.
.Kaygı durumunun organik kökenli
bir rahatsızlık sonucu olup olmadığını belirlemek için tıbbi yardım almak
gerekir.
.Çocuğun kendine olan güvenini
arttırıcı faaliyetlerde bulunmasına destek olunmalıdır.
.Ailevi sorunlar çocuktaki
kaygıyı arttırdığı unutulmamalıdır.
.Okul ortamında arkadaşları ve
öğretmenleri ile olan ilişkilerinde kaygı düzeyini azaltmak için onun ilgisini çeken
materyaller ve etkinlikler düzenlenerek
kafasında oluşturduğu kaygı yumağı dağıtılmaya çalışılmalıdır.
.Sınıftaki aktivitelerde etkin
rol alması, başarabileceği sorumluluklar verilmesi ve süreçli olumlu
pekiştireçler kullanarak özgüveni desteklenmelidir.
.Çocuğun aktif katılımı ve
arkadaşları arasındaki kabulünü kolaylaştırmak gerekir.
.Kaygı durumlarında çocuğun
arkadaşlarından destek alarak kaygı düzeyini azaltmak yararlı olur.
.Kaygının nedenlerini araştırmak
ve çocuğa anlayabileceği bir dille bu
kaygıların önemli olmadığını açıklamak uygun olacaktır.
KAÇINMA
Çocuk yabancılarla
karşılaştığında yoğun olarak kaçınma davranışı gösterir. Yabancılardan korkma
gelişimsel olarak uygun olduğunun düşünüldüğü yaştan sonra gelişirse, kaçınma
davranışı çekingen olma, güvensiz ve sosyal ortamdan izole olma şeklinde
kendini gösterir.
AYRILIK KAYGISI VE OKUL FOBİSİ
Okul fobisi çocuğun okula giderken annesinden
ayrılmaya karşı gösterdiği bir çeşit ayrılma kaygısına bağlı olarak gelişir.
Yani okul korkusunun kaynağı anneden ayrılmadır.
Okul fobisi olan
çocuklar okula olan isteksizliklerini bedensel sıkıntıları olduğunu ifade
ederek anne babayı okula gitmeme konusunda ikna etmeye çalışır. Çocukta görülen
mide bulantısı, karın ağrısı gibi şikayetler okula gitmemeye karar verilmesiyle
kaybolur.
Çocuğun okul fobisi aşırı bağımlı ve yalnız kalmak istemeyen bir
annenin çocuğuna karşı takındığı tutumdan kaynaklanabilmektedir. Ayrıca tüm
istekleri karşılanan bir çocuğun her yerde aynı şekilde isteklerinin
karşılanmasını beklemesi de onu sıkıntıya sokar.Bununla birlikte anne babanın
hastalığı, evde yangın ve hırsızlık, yeni kardeşin eve gelmesi, yakın çevredeki
ölüm, anne babanın boşanması, okul değişikliği, okuldaki arkadaşlık
ilişkilerindeki bozukluk, okulu sevmeme, evdeki yaşamıyla ilgili bir
güvensizlik durumu da okul fobisinin
nedenleri içindedir.
OKUL FOBİSİNİN OLUŞMASINI ENGELLEMEYE YÖNELİK ÖNERİLER
.Çocuğun okula gitmek istememesinin nedenlerini araştırın.
.Çocuğa karşı tutumlarda aşırı koruyucu ve esnek olunmamalıdır.
.Çocuğun bağımlı olduğu ebeveyn yerine okula diğer ebeveynin götürmesi
veya okul servisi ile gitmesini sağlayın.
.Çocuk okulda olduğunda kaygılandığı her ne ise o konuda belli bir güven
kazandırılmaya çalışılmalıdır.
.Okula gitmediği için çocuğu suçlamaktan kaçının.
.Okula gitme konusunda aile üyelerinin kararlı ve ısrarlı olması gerekir.
.Çocuğun okula gitmek istememesinde gerçekte organik kökenli bir
rahatsızlık olup olmamasına dikkat edin.
.Okul ortamı çocuk için okul fobisi yaratıyorsa o zaman öğretmen sınıf
içi etkinliklerini çocukların düzeyine uygun ve zevkli olmasına dikkat
etmelidir.
.Öğretmen çocuğun sınıf içinde mutlu olabilmesi ve sınıf ortamına
katılımının sağlanması için destek olmalıdır.
.Öğretmen çocuğa karşı anlayışlı olmalı ve zorlayıcı tutumlardan
kaçınmalıdır.
.Öğretmen çocuğu okula biraz alıştırdıktan sonra ona görevler vererek
önemini ve işlevini vurgular.
OBSESİFLİK (KURUNTU VE
SAPLANTILI DÜŞÜNCELER)
Çocuğa kaygı verici
ve sürekli yinelenen düşünceler ve kuruntular obsesifliği oluşturur. Çocuk
düşündüğü şeyin saçma olduğunu bilse bile etkisinde kalır.
Saplantılı
düşüncelere zorlayıcı davranışlar eklenir. Örneğin; çocuk “ Şunu yapmazsam
annem ölecek” gibi bir düşünceye kapılır.
Saplantılı düşünceler bireyi büyük ölçüde bunaltır ve birey bunlardan
kurtulmak için kendisine de saçma görünen yapmazsa rahat edemediği zorlayıcı
davranışlar geliştirir. Örneğin; aşırı titizlik, oda içinde gidip gelmeler,
belli yerlere dokunmalar, aşırı kuralcılık gibi.
Batıl inançlar
dediğimiz merdiven altından geçmenin ve kara kedi görmenin uğursuzluk
getireceğine ilişkin inançlarda saplantılı düşüncelerdir.
OBSESİF DAVRANIŞLARIN OLUŞMASINI ENGELLEMEYE YÖNELİK ÖNERİLER
.Çocuğu disipline etmeye yönelik aşırı kurallar koymak ve bu kurallara
uymaya zorlamakta bu tür düşüncelere zemin hazırlayabilir.
.Çocuğun saplantılı düşünceler oluşturmasına imkan sağlayacak ortamlardan
kaçınılmalıdır.
.Çocuğun anne yada babanın saplantılı ve kuruntulu düşüncelerine uygun
davranışlar geliştirmesine yönelik ödüllendirme ya da uygun olmayan
davranışlarında cezalandırmadan kaçınılmalıdır.
TİKLER
Beden kaslarında istem dışı
beliren aralıklı kasılmalardır. Örneğin; Göz kırpma, baş yada omuz oynatma, kaş
kaldırma gibi. Tikler aşırı bir heyecan ve korku yaratan olaylar sonucu
oluşabilir. Erken yaşlarda görülse de 6 yaşından sonra başlar. Tiki olan
çocuklar genelde tedirgin, kaygılı ve gergindir.
Tike sahip olan
çocuklarda kekeme çocuklarda olan özellikler gözlenir. Çocuğu örseleyici davranışlara
tepki olarak tikler gelişebilir. Tikler genellikle kaygılı durumlardan
kurtulmak amaçlı gerçekleşir. Tiklerde kekemelik gibi dikkat çektikçe artış
gösterir. Yüzdeki tikler büyük çoğunlukla ruhsal nedenlere bağlıdır. Ancak
bütün bedene yayılan geniş hareketler biçimindeki tiklerde bedensel bir neden
bulunabilir. Tikler çoğu zaman geçicidir. Ergenlik çağından önce sönerler.
TİK DAVRANIŞININ ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK ÖNERİLER
.Tiki olan bir çocukla konuşurken çocuğa sık sık tik davranışını yapmaması
gerektiğini anımsatmak bu davranışın yapılma sıklığını attırır.
.Tiklerin çocukta gerginlik yaratması nedeniyle bu durumun kaynağını
bulup çıkarmak ve düzeltici değişikliklere gitmek uygun olur.
.Çocuğa korku veren olaylar, ortamlar, durumlar kişiler ve nesneler
belirlenmeli ve kaçınması sağlanmalıdır.
.Çocukla kurulan iletişimde çocuğun tikine çok fazla dikkat
çekilmemelidir.
TİK DAVRANIŞININ ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK ÖNERİLER
.Çocuğun gösterdiği tik davranışının alay konusu olmasına izin
verilmemelidir.
.Tik davranışını engellemek amaçlı çocuğa özgüven kazandırılmalıdır.
PARMAK EMME
Emme davranışı
bebeklerin daha anne rahminde öğrendikleri ve doğuştan sahip oldukları en güçlü
reflekslerden biridir. 3-4 yaşlarında görülen parmak emme normal gelişimsel bir
davranıştır. Bazı çocuklar parmak emme yerine el bileklerinde kabarcıklar
oluşturacak şekilde emdiği görülür. Bebeklikte görülen emme davranışı acıkmanın
bir ifadesidir. Ancak ileriki dönemlerde bu davranış oyuncakları veya eşyaları
emme olarak görülmektedir.1 yaş çocuklarında uyku ile parmak emme arasında bir
ilişki kurulabilir. Dişleri yeni çıkmaya başlayan bir çocukta da dişlerini
kaşımaya yönelik parmak emme görülür. 5-6 yaşlarında bu davranışın kaybolması
beklenir. Parmak emme ilgi çekmek için veya gerilemenin bir belirtisi olarak da
düşünülebilir.
PARMAK EMME DAVRANIŞININ ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK ÖNERİLER
.Aile içerisindeki olumsuz ilişkilerde çocuğun utanma, kendini suçlu
hissetme, gergin olma ve kendini güvende hissetmeme durumlarında çocuğa destek
olunmalıdır.
.Aileye yeni bir bebeğin gelmesi ile çocuk ona olan ilginin azaldığını
düşünüp parmak emme davranışını gösterebilir. Bu yüzden çocuğa olan ilgi
arttırılmalıdır.
.Arkadaşları ve yetişkinlerle olan iletişimde özgüven eksikliğinin
giderilmesi konusunda destek olunmalıdır.
.Okul ortamında öğretmen utanma, suçluluk, sıkılma gibi davranışlar
karşısında sosyalleşmesini kolaylaştırıcı sorumluluklar vermesi ve etkinliklere
aktif olarak katılmasını sağlamalıdır.
.Parmak emme davranışını bir arkadaşından veya yetişkinden model almasını
sağlayıcı durumlardan kaçınılmalıdır.
.Çocuğa parmak emme davranışının ne kadar zararlı olduğunu, parmağını
acıttığını, ağız ve dişlerine zarar vereceğini anlatmak gerekir.
TIRNAK YEME
Tırnak yeme alışkanlığına 3-4 yaşlarından
önce sıklıkla rastlanılmaz.Tırnak yeme bir güvensizlik belirtisi olarak kabul
edilir. Aile içinde aşırı baskıcı ve otoriter bir eğitimin uygulanması,
kıskançlık, yetersiz sevgi, gerginlik, azarlanma yada örseleyici davranışlara
maruz kalma tırnak yemeye neden olan etkenler arasında sayılabilir.
TIRNAK YEME DAVRANIŞININ ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK ÖNERİLER
.Çocuğun tırnak yeme davranışı küçük yaşlarda görmemezlikten
gelinmelidir. Çocuğun kendine olan güveninin arttırılması gerekir. Bu yüzden
başarabileceği küçük sorumluluklar verilmelidir.
. Çocuğun çevresindeki yetişkinler ve arkadaşları ile olan iletişimin
etkili olması sağlanmalıdır.
.Baskıcı ve otoriter aile tutumlarından kaçınılmalıdır.
.Okul ortamında grup içinde etkili olabileceği roller verilmelidir.
.Çocuğu örselemeden bu davranışın onun çirkin ellere sahip olmasını
sağlayacağı açıklanmalıdır.
.Kız çocuklarına manikür malzemesi alınarak ve tırnaklarına oje sürülerek
tırnak yememeye özendirilmelidir.
ALTINI ISLATMA
Çocuklar mesane
kontrolü gerçekleşinceye kadar gece ve gündüz altlarını ıslatırlar. Gündüz
kontrol 2 yaş dolaylarında, gece kontrol ise 3,5 - 4,5 yaşları arasında
kazanılır. Alt ıslatma davranışı 4 yaşından sonra hala devam ediyorsa bir sorun
olabileceği düşünülebilir. İki biçimde görülebilir. Bunlardan ilki sinir kas
kontrolünün gelişmesindeki gecikmeden kaynaklanabilir. İkincisinde ise tuvalet
kontrolü oluştuktan sonra bir gerileme durumu söz konusudur. İkinci durum daha
çok ruhsal nedenlere bağlıdır.
Çocuğun aşırı sevgi ve hoşgörü, yetersiz ilgi kıskançlık, korku ve
kaygı gibi nedenlerden kaynaklanabilir.
Ailesel bir yatkınlık
durumu söz konusu olabilir. Bedensel hastalıklar (böbrekte veya idrar
yollarında sorun) altını ıslatma davranışına neden olabilir.
Anne baba tarafından
kendi kendine bir şeyler öğrenerek olgunlaşmasına fırsat verilmeyen çocuklarda
da çocuksu kalmak isteyişle ilgili altını ıslatma görülebilir.
Erkeklerde kızlara
oranla 2 kat daha fazladır.
ALTINI ISLATMA DAVRANIŞININ ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK ÖNERİLER
.Altını ıslatma davranışının tıbbi bir nedenden olup olmadığını
belirlemek gerekir.
.Ailenin çocuğu ile kurduğu iletişimde tutarlı ve kararlı olması
önemlidir.
.Ailenin tuvalet eğitimi için çocuğun idrar kontrolü konusunda belli bir
olgunluğa ulaşmasını beklemesi gerekir.
.Anne baba tuvalet eğitimi verirken çocuğa korku ve endişe vermemeye özen
göstermelidir.
.Anne baba hiçbir zaman çocuğunun altına yapması konusunda çocuğun
yanında yada çocuğa rahatsızlığını dile getirmemelidir.
.Çocukta tek başına görülen yatak ıslatma dengeli, mutlu ve uyumlu
çocuklarda kaygı uyandırıcı olmayabilir.
.Çocuğun uykusunun derin olması nedeniyle oluşan altını ıslatma
sorununun çözümüne yönelik çocuğu sık
sık tuvalete kaldırmak ve gece yatarken çok sulu besinleri vermemek uygun olur.
.Altını ıslatma problemi ciddi boyutlara ulaştığında bir çocuk ruh
sağlığı hekimi ile görüşülmelidir.
KAKA KAÇIRMA
Altını ıslatmadan daha ağır bir ruhsal uyumsuzluk göstergesidir.
Genellikle yetersiz ve gevşek bir eğitim nedeniyle dışkı tutma alışkanlığının
kazanılmamış olmasından kaynaklanır.
Dışkılama düzene
girdikten bir süre sonra da bozulmuş olabilir. Altını ıslatmadaki gibi ruhsal
etkenlere bağlı olarak ortaya çıkar. Kardeş doğumu, anneden ayrılık, hastaneye
yatış gibi çeşitli korku ve kaygılar çocukta gerilemeye yol açabilir. Bu
davranış hem annenin ilgisini çekmek
Hem de başkaldırmak amaçlı yapılabilir. Bazı çocuklar tuvalete gitmeye
karşı direnç gösterir. Okulda dışkısını tutarken evde dışkı kaçırabilir. Dışkı
sorunu olan çocuklar genellikle yaşlarından küçük davranan okula uyumları
yetersiz, arkadaş ilişkileri bozuk, bağımlı ve inatçı çocuklardır.
KAKA KAÇIRMA DAVRANIŞININ ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK ÖNERİLER
.Çocuğun dışkı kaçırma probleminin tıbbi bir nedenden kaynaklanıp
kaynaklanmadığının belirlenmesi gerekir.
.Çocuğun üzerindeki gereksiz baskıların kaldırılması ve aşırı titiz
tutumlardan vazgeçilmesi gerekir.
.Çocukla olumlu bir iletişim kurularak onun değerli olduğunu hissetmesini
sağlamak yararlı olur.
.Çocuğun dışkısından tiksinme yerine dışkısını tuvalete yaptığı
zamanlarda ödüllendirmek gerekir.
.Çocuk 3-4 kez belirli aralıklarla tuvalete oturtulmalıdır.
.Çocukla olan ilişkiler sonucunda oluşan ciddi dışkı kaçırma sorunu için
çocuk ruh sağlığı hekimine danışılmalıdır.
DAVRANIŞ DEĞİŞTİRME YÖNTEMLERİ
Bir davranışın değiştirilmesine karar verilmesi o davranışın istendik
olup olmadığını belirlemek gerekir. Yani davranış problem bir davranış mıdır?
Değil midir? Buna karar verilir.O yüzden davranış pek çok açıdan ele alınıp
dikkatle incelenmelidir. Bunlar:
1. Problem davranışı belirleme ve değerlendirme
2. Çocuk açısından
3. Aile açısından
4. Okul ve öğretmen açısından
5. Disiplin ve kurallar
6. İletişim ve etkileşim
Davranış değerlendirilirken;
1. Davranışın oluşmasını tetikleyici ortam, kişi, nesne ve durum
2. Davranış
3. Davranış sonrası sonuç-tepki
önemlidir.
Davranışta etkiye karşı bir tepki gösterilir. Bununla birlikte gösterilen
bu tepkide geri bir tepkiye neden olur. Yani sebep ve sonuç ilişkisi vardır.
Çocuk davranışı
yapmadan önce onu tetikleyici bir nedeni vardır. Davranış yapılır ve sonucunda
istendikse olumlu istendik değilse olumsuz tepkiler alınır.
Davranış değiştirmede kullanılan teknikler
1. Görmemezlikten gelme
2. Mola
3. Ödül (Sözel- somut ve bonus ödülleri)
4. Ceza
5. Çocuktan çocuğa model olma
Sonuçta davranış değiştirirken önemli olan nokta şudur ki istendik
davranışların sıklığı artırılmalı ve istenmedik davranışların sıklığı
azaltılmalıdır. Davranış değiştirme de dikkat edilmesi gereken bir diğer
noktada çocuk için ilk önce ceza yerine ödülü kullanmak ve çocuk haklarına ters
düşen davranış ve tutumlardan kaçınmaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder