20 Temmuz 2015 Pazartesi

Uyum Ve Davranış Sorunları



Uyum Ve Davranış Sorunları
Gelişim basamaklarında çocukların karşılaştığı sorunlar çok çeşitlidir. Bunların bir çoğu döneme özgü olan ana babanın desteğiyle çözümlenebilir sorunlardır. Eğer çocuk karşılaştığı sorunlar karşısında uygun baş etme yolları ararken anne babadan yeterli destek görmezse çocuk içinde bulunduğu sorun çözümlenebilecekken daha karmaşıklaşır. Çocuğun engellerle karşılaşıp onları aşarak yeni duruma uyma çabası kişilik gelişimini ve ruhsal gücü arttırır.
Çocuğun ruhsal gelişiminde anne babanın desteğiyle birlikte tutumu da çok önemlidir. Örneğin; çocuğa kendi başına yemek yeme alışkanlığı verilemezse tuvalet eğitimi 2-3 yaşlarında sağlanamazsa sorunlar bir sonraki döneme aktarılır ve yeni dönem sorunlarıyla giderek büyür.
Çocuklardaki ruhsal sorunlar aşağıdaki durumlardan kaynaklanabilmektedir.
.Dış etkenler (anne baba tutumu, ev yaşantısı vs. )
.Çocuğun yapısı ve hastalıklar
.Uyumsuzluklar (aile içi iletişim ve etkileşim, yaşantılar veya yanlış yetiştirme vs. sonucu oluşan uyum sorunları)
İstenmeyen uyum ve davranış sorunlarının çocuğun gelişim döneminin getirdiği normal bir davranış sorunu mu yoksa gerçekten bir davranış problemi söz konusu mu şeklindeki soruları doğru yanıtlayabilmek için bu davranışları dikkatli bir şekilde değerlendirmek gerekir.
Bunun içinde dikkate alınması gereken bazı kriterler aşağıdaki gibidir:
1. Çocuğun gelişim dönemi: Davranış belli bir gelişim döneminde görülen geçici bir durum olabilir. Örn: 4-5 yaşına kadar olan gece işemeleri, 2-3 yaşlarında ortaya çıkan uyku bozuklukları, kısa süren konuşma düzensizlikleri kaygı duyulmasını gerektirmez. 
2. Belirtinin sıklığı: Çocuğun yaptığı davranışın ne kadar sıklıkta yapıldığı önemlidir. Ara sıra söz dinlememe, yaramazlık yapma, evde huysuz ve hırçın ama dışarıda uyumlu olan çocukların davranışları olağandır. Her söylenene zıt davranışlar gösteren, okulda ve çevrede sürüp giden davranışlar ruhsal açıdan incelenmelidir.         
3. Davranışın şiddeti: Davranışın yoğunluğu hat safhalara geldiğinde sorun sinyali verir. Örn: çocuk mikrop korkusundan sürekli ellerini yıkıyorsa, üstünün tozlanmasından huylanıp giysi değiştiriyorsa titizliği sorun boyutlarına ulaşmış demektir.
4. Davranışın sürekliliği: Süreklilik gösteren davranışlarla bir müddet olup kaybolan davranışlar aynı düzeyde tutulamaz. Örn: kardeş kıskançlığı nedeniyle hırçın ve huysuz olan çocuk davranışı normal problem davranış olarak nitelendirilebilir. Ancak çeşitli nedenlerle sorunların sürmesi uyumsuzluk olarak saptanabilir.

5. Bir davranışın başka hangi davranışlara eşlik ettiği: Örn: Sadece gece altını ıslatmak yeterli değildir bunun yanında kekemelik korku kaygı gibi durumlarda söz konusu ise uyumsuzluk olarak söylenebilir.
6. Çocukların hepsi ruhsal sorunlarını dışa vurmaz. Dıştan belirti göstermeyen içten bir çok sorun yaşayan çocuk bunları davranış sorunu yokmuş gibi gösterebilir ancak çocuğun her zaman bu uyumlu ve dengeli  davranması beklenemez. Yaşadığı sorunlarla kendisinin başa çıkmaya çalışması ve yorulması sonucu belirtiler göstermeye başlar.
7. Çocuğun geçmişteki uyumunun ve olumlu özelliklerinin de incelenmesi yararlı olacaktır.  Geçtiği gelişimsel dönemlerde sapmaları olan çocuklar aile desteği ve aile tutumlarının olumlu yada olumsuz olması nedeniyle geçici yada kalıcı uyumsuzluk durumu oluşabilir.
Uyumsuzluk Çeşitleri:
1. Davranış bozuklukları:Çocuğun ruhsal ve bedensel etkenlere bağlı olarak iç çatışmalarını davranışına aktarması sonucu ortaya çıkar.
.İnatçılık
.Yalan söyleme
.Çalma
.Saldırganlık
.Yangın çıkarma
.Okuldan kaçma
.Sinirlilik, geçimsizlik, kavgacılık
2. Duygusal bozuklukları: Çocuğun çevresinden çok kendisini tedirgin eden ruhsal belirtilerdir.
.Korkular
.Kaygı
        Kaçınma
        Aşırı kaygı
.Ayrılık kaygısı ve Okul fobisi
.Obsesiflik (kuruntu ve saplantılı düşünceler)
.Tikler
.Uyku bozuklukları
.Beslenme sorunları
.Kekemelik
3. Alışkanlık bozuklukları : Alışkanlıkların düzensizliği ile ilgilidir.
.Parmak emme
.Tırnak yeme
.Altını ıslatma
.Kaka kaçırma
.Mastürbasyon
4. Ağır ruhsal bozukluklar: Çocuğun uyumunu her alanda ve sürekli olarak bozan durumlardır.
.İçe Kapanıklık/Çocuk psikozları
        Otizm
5. Hiperaktivite ve dikkat eksikliği
6. Zeka gerilikleri
7. Öğrenme güçlükleri
İNATÇILIK
                İnatçı çocuk saldırganlığını pasif direniş yoluyla açığa vurur. Her işi ağır yapar. Ağır giyinir, okula geç gider, çalışmam demez ama masa başına geçip hiçbir şey yapmadan oturur. Okulda da öğrenmeye karşı isteksizdir. Ancak geçebilecek kadar not alabilir. Anne baba ve öteki yetişkinlere karşı olumsuz bir tutum içindedir. Arkadaşları ile tam olarak kavga etmese de geçimsiz ve uyumsuzdur. İnatçı çocuk gergin ana çocuk ilişkisinin bir sonucudur ve başlangıcı özerklik dönemine kadar gider. Annenin tuvalet eğitimi veya yemek konusunda çok katı ve ısrarcı oluşu çocuğu pasif direnmeye götürür. Çok karışan çok söylenen ayrıntılar üzerinde çok duran bir anne çocuğunu böyle bir savunma yoluna kolayca iter. Kardeşler arasında ayırım yapılması da yine inatçılığı tetikleyen bir durum olabilir.
               
Çocuğun İnatçı Davranışı İle Başa Çıkmaya Yönelik Öneriler
.Aile tutum ve davranış çeşitlerinden olan baskıcı ve katı olma çocuğun inatçılık davranışını artırır.
.Aile sosyalleşmeyi öğrenebilmesi için kabul edilmiş uygun davranış biçimlerini içeren birer model oluşturmalıdır.
.Çocuğa isteklerini ertelemesi ve bu istekleri kontrol altına alması konusunda destek olunmalıdır.
.Çocuğun benlik saygısını geliştirmesine destek olun.
.Arkadaşları ve diğer yetişkinlerle nasıl sağlıklı iletişim kurulabileceği konusunda yardımcı olun.
.İnatçı olan bir çocuğun inatçılık davranışını pekiştirebilecek ve devamını sağlayacak her türlü tutum ve davranışlardan kaçının.
.Çocuk yetiştirme konusunda uygulanacak disiplin ve konacak kurallar konusunda tutarlı ve kararlı bir davranış sergileyin.
.Okul ortamında inatçı çocuğun davranışları karşısında öğretmen zıtlaşma şeklinde ortamların olmasına izin vermemelidir.
.Öğretmen inatçı bir çocuğun istek ilgi ve ihtiyaçlarını çok iyi belirlemelidir.
.Öğretmen inatçı bir davranışla karşılaştığında  çocuğu örselemeden uzlaşabilecekleri bir orta nokta bulmalıdır.
.Öğretmenin bu davranışın ortadan kaldırılmasına yönelik aile ve uzman kişiler ile işbirliği yapması gereklidir.
YALAN SÖYLEME:
                Yalanlar önemli ve önemsiz olmak üzere iki şekilde olabilir. Önemsiz yalanlar abartmalı övgüler, günlük yaşamda görgü kurallarına uygun düşen küçük yalanlar sayılabilirken önemli yalanlar başkasını bilerek aldatmak amacıyla söylenen yalanlardır.
                Çocukların söylediği yalanlarda  çocuğun gerçeği iyi değerlendirememesi, gördüğü ve duyduğu şeyleri uydurması veya olmamış şeyleri olmuş gibi anlatması söz konusudur.
Çocukları yalana iten çoğunlukla yetişkinlerin gerçek karşısındaki çelişkili tutumlarıdır. Çocuk bol yalan söylese bile anne babasının yalanlarına çok duyarlıdır.
                Anne ve babanın yalanına çocuğunu ortak etmesi ve bunun sonucunda çocuğa susması konusunda ödüller vaat etmesi ile çocuk yalanlardan kendine kazanç sağlamak gibi bir alışkanlık elde eder.
                Bazı çocuk yalan söylerken bir özlemini dile getirebilir veya bunun tam karşıtı bir tutum takınabilir. Örneğin; babasız bir çocuğun babası olduğunu söylemesi ve annesi olan bir çocuğun annesinin öldüğünü söylemesi.
                Çocuk anne ve babasının beklentilerini karşılamakta güçlük çekiyorsa ya da ceza korkusu varsa yalana başvurur.
               
YALAN SÖYLEME DAVRANIŞININ ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK  ÖNERİLER
.Kendine güven duygusu aşılanmalıdır.
.Anne baba tutumlarında çelişkili durumlardan kaçınılmalıdır.
.Çocuğa uygun modeller sunulmalıdır.
.Çocuğu doğru söylemeye teşvik edici pekiştireçler kullanılmalıdır.
.Çocuğun söylediği yalanı doğrudan yargılamak yerine yalan söylemeye teşvik eden nedenleri araştırılmalıdır.
.Çocukla sağlıklı iletişim ve etkileşim kurulmalıdır.
.Çocuğun yapacağı olumsuz davranışları karşısında alacağı tepkilerle başa çıkma yolları öğretilmeli ve yalandan uzaklaştırılmalıdır.
YALAN SÖYLEME DAVRANIŞININ ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK  ÖNERİLER
.Çocuğun okul ve sosyal yaşamda başarılı olması için çocuğun yeteneklerini ön plana çıkarmalı ve yalan söyleme davranışının doğru olmadığı açıklanmalıdır.
.Okul ortamındaki kuralların, verilen sorumlulukların ve beklentilerin çocuğu başarabileceği düzeyde olmasına dikkat edilmelidir.
.Öğretmenin hoşgörülü ve arkadaşlık ilişkileri içinde belli bir saygı ve sevgi çerçevesinde iletişimi, çocuğun kendini değerli hissetmesini sağlar ve anlayışla karşılanacağını bilmesi onu yalandan uzaklaştırabilir.
ÇALMA
                Çalma davranışı yalandan daha çok ayıplanan sıklıkla da cezalandırılan bir suçtur. 2 yaş çocuğunda sahiplik kavramı yoktur her şey onundur. Çocuk yaşı ilerledikçe kendinin olan ile olmayanı ayırt etmeye başlar ama bencil tutumu uzun süre değişmez. Örneğin 3-4 yaş çocuğu sormadan bir yerden şeker alınmayacağını bilir ama alma isteğine karşı koyamaz. Hatta gezmeye gittiği yerlerden cebinde kendine ait olmayan oyuncak ve nesnelerle dönebilir.
5-8 yaş arasında parlak ve kağıt paralar daha çekici gelirken, birbirinin renkli kalemleri ve silgilerinde gözleri kalır. Çoğu çocuk izinsiz alıp eve getirdiği nesneleri “buldum”   “kendi paramla aldım”   “değiş-tokuş ettim” veya “ödünç aldım” diye açıklar.
                Okul çağlarında yinelenen çalmalar üzerinde önemle durulmalıdır. Çünkü bu çalmalar ruhsal sorundan ileri gelebilir. Şu olasılıklar üzerinde durulmalıdır:
.Yaşına göre olgunlaşması geri kalmış bir çocuğun evden aldığı paralar veya nesneleri başka çocuklara dağıtarak kazanamadığı arkadaşlığı sağlamaya çalışır.
.Yaşına uygun olgunlukta olmayan bir çocuk durmadan almaya alışmış olabilir ne istediyse alınmış ve çocuğun istekleri kısıtlanmadığı için sürekli almakta sakınca görmez.
.Çalmanın en önemli nedeni kısa süreli ya da uzun süreli çocuğun doyumsuz olmasında aranmalıdır.
.Sevgi eksikliği ile çalma davranışını arasında belirli bir ilişki vardır.
.Çocuğun anne babasından öç alma isteği nedeniyle de çalma davranışı görülebilir.
ÇALMA DAVRANIŞININ ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK  ÖNERİLER
.Çocuğa karşı ağır suçlamalar yapılmamalı ve çocuğu örseleyici cezalar verilmemelidir.
.Anne babaların çocuğa olan sevgi ve ilgisini her zaman göstermesi ve çocuğun bunu hissetmesini sağlamak gerekir.
.Çocuğun yaptığı bu olumsuz davranış karşısında duyarsız kalınmayıp çocukla açık olarak konuşulmalıdır.
.Çocuğu bu davranışı yapmaya iten nedenler araştırılmalıdır.
.Çocuğun her istediği şeyi anında yapmak yerine kendi isteklerini erteleyebilmesini ve kontrol etmesini öğreterek destek olunmalıdır.
.Çocuk başkalarına ait eşyaları aldığında anne babanın bu durum karşındaki tutumu çok önemlidir. Anne baba alınan eşyaların özür dileyerek sahibine verilmesi konusunda çocuğu teşvik etmelidir.
.Çocuğa empatik düşünmeyi aşılayın.
.Okul ortamında arkadaşlık kurabilmeye yönelik çalmalar karşısında öğretmen çocuğa sosyal kabulün farklı yollarla da sağlanabileceği konusunda destek olmalıdır.
SALDIRGANLIK
               Saldırganlık insanda varolan bir dürtüdür. Varolan bu dürtü yok olmaz veya tümüyle bastırılmaz ancak biçim değiştirir. Saldırganlığın sözel, fiziksel, pasif ve aktif olmak üzere çeşitleri vardır. Bebeklik döneminde amaçsız olan ağlama vurma gibi öfke tepkileri görülür. 1-4 yaşları arasında fiziksel saldırganlık daha çok görülürken, 4-5 yaşlarında ise sözel saldırganlık ifadeleri artar. Orta çocukluk döneminde çocukların saldırganlığı daha amaçsaldır.
Çocuk çok sert veya gevşek disiplinle yetiştiğinde bu davranış oluşabilir. Kendine güvensiz çocuk saldırgan davranışlar gösterebilir. Çocuğun engellenmesi ile saldırganlık oluşabilir.
               Saldırganlık kendine ve çevresine zarar verme şeklinde de görülebilir. Aile içerisindeki sorunlar, iletişim bozukluğu, sevgi yetersizliği, çocuğu suça teşvik edici davranışlar, örselenme, kendi dürtülerine engel olamama gibi nedenler saldırganlığın ortaya çıkmasını sağlar.
SALDIRGAN DAVRANIŞLARIN OLUŞMASINI ENGELLEMEYE YÖNELİK  ÖNERİLER
.Aile içindeki dengesiz ve olumsuz ilişkilerden kaçınılmalıdır.
.Çocuğun saldırganlık dürtüsünün kaba üstünlük sağlamak için değil de yeteneklerini ve zekasını kullanarak toplumsal amaçlara yönlenmesi sağlanmalıdır.
.Çocukta güven duygusu geliştikçe beklemeyi ve tepkisini dizginlemeyi öğrenir. Bu yüzden çocuğa güven aşılanmalıdır.
.Başkaldırma yerine uysal davranmanın kendi yararına sonuçlandığını gördüğünde saldırganlık davranışı azalır .
.Saldırgan dürtüyü boşaltmak için spor gibi çeşitli faaliyetlere çocuk yönlendirilmelidir.
.Okul ortamında çocuğun ilgi istek ihtiyaç ve gelişimsel düzeyine uygun programların yapılması, fiziksel ortamların hazırlanması ve materyal seçimi önemlidir.
.Saldırgan çocuğa aktif olmasını sağlayacak hareketli oyunlar veya etkinlikler hazırlanmalıdır.
.Çocuğun kendi davranışını eleştirmesine ve empati kurmasına yönelik hikayeler oluşturmak ve bu hikayeleri çocuğa okumak yararlı olur.
.Saldırganlık davranışını pekiştirebilecek her türlü davranış biçiminden kaçınılmalıdır.
.Sınıf içi disiplin ve kurallar çocukların başarabileceği düzeyde olmalıdır.
.Çocuğun saldırgan davranışını engellemek için motivasyon arttırıcı etkinlikler ve başarabileceği sorumluluklar verilmelidir.
.Saldırganlık davranışı çeşitli davranış değiştirme yöntemleri uygulanarak söndürülebilir.
KORKULAR
               Korkular çevresel tehlikeye normal bir reaksiyondur. Korku bebeklik döneminde yüksek gürültü, ani hareketler, tanımadığı insanlar ve hayvanlardan korkma şeklindeyken; okul öncesi dönemde trafik kazaları, yangın, ceza, hayali yaratıklar ve kabuslardır. Son çocuklukta ise vücutsal zararlar, TV’deki filmlerden etkilenme, okul başarısızlığı gibi korkular gözlemlenir.
Anne babadan ayrılma çocuğu tedirgin eder, güvenini sarsar ve anne babanın onu terk etmesinden korkar. Çocuklarını korku ile yetiştiren veya aşırı koruyucu olan ailelerin çocuklarında korku oranı daha fazladır. Çocuğun evde tanık olduğu çeşitli kavgalar, hastalık durumları,ameliyat olma, deprem, yangın, su baskını gibi durumlarla karşılaşan çocuklarda da korku yoğun olarak görülür.
KORKUNUN OLUŞMASINI ENGELLEMEYE YÖNELİK  ÖNERİLER
.Çocuğu disipline etmek için onun korktuğu durumlar kullanılmamalıdır.
.2-3 yaş çocuklarının gerçekten korunmaya gereksinimleri vardır. Bu yüzden çocukların oyunlarının denetlenmesi, çeşitli tehlikelere karşı önlemler alınması gereklidir.
.Aşırı koruyucu olmak çocuğun karşılaştığı durumlarla başa çıkma becerisini geliştirmez ve çocuğu ürkek yapar.
.Çocuğun korkuları karşısında sert tepkilerden kaçınılmalıdır.
.Korkularından dolayı çocuğu ayıplamak, utandırmak, alay etmek ve korkunun üstüne gitmekten kaçınılmalıdır.
.Çocuk oyundan ve arkadaştan yoksunsa buna olanak yaratın. Çocuğun korkuları tanınmalı ve onları bastırmamalı ve bir korkuyu diğer bir korku ile yenmeye çalışılmamalıdır.
.Çocuğa korkularını yenme konusunda küçük adımlarla başlayarak destek olun. Örneğin denizden korkan çocuğu sadece su ile barışmasını sağlamak için kumsalda küçük bir su havuzu yapın.
KAYGI
               Korku ve kaygı birbirine çok yakın ilişkili ancak farklı kavramlardır. Korku belli bir nesne ya da durumdan oluşurken, kaygı da daha çok nesne belirsizdir.
               Kaygılı çocuk gergin, endişeli ve duygusaldır. Kaygılı çocuk karşılaştığı yeni durumlarda fazla heyecanlıdır. Bu durum tırnak yeme, saçı ile oynama gibi bazı fiziksel davranışlar göstermesini sağlar. Kaygılı çocuk kurallara uymaya özen gösterir. Kendisine kızılmasına veya eleştiriye karşı duyarlıdır. Ayrıca çocuktaki kaygı fizyolojik bir rahatsızlığın kalıntıları olabilir. Kendi gelişimsel uygunluğu içinde çocuklar pek çok kaygı yaşayabilir.Ancak uygunluk yaşını çoktan aşmış ise o zaman geçici olmayan bir hal almış olabilir. Kaygı düzeyinin yüksek olması çocukların diğer insanlarla olan ilişkilerine bakıldığında; sosyal ortamlardan izole olma, iyi ilişkiler geliştirememe gibi güçlükler görülebilir. Bu durum çocuğu saldırgan yapabileceği gibi, içe kapanık, itaatkar ve çekingen de yapabilir.
KAYGININ OLUŞMASINI ENGELLEMEYE YÖNELİK  ÖNERİLER
.Çocuğa kaygı veren ortamlardan kaçınılmalıdır.
.Kaygı durumunun organik kökenli bir rahatsızlık sonucu olup olmadığını belirlemek için tıbbi yardım almak gerekir.
.Çocuğun kendine olan güvenini arttırıcı faaliyetlerde bulunmasına destek olunmalıdır.
.Ailevi sorunlar çocuktaki kaygıyı arttırdığı unutulmamalıdır.
.Okul ortamında arkadaşları ve öğretmenleri ile olan ilişkilerinde kaygı düzeyini azaltmak için onun ilgisini çeken materyaller ve etkinlikler            düzenlenerek kafasında oluşturduğu kaygı yumağı dağıtılmaya çalışılmalıdır.
.Sınıftaki aktivitelerde etkin rol alması, başarabileceği sorumluluklar verilmesi ve süreçli olumlu pekiştireçler kullanarak özgüveni desteklenmelidir.
.Çocuğun aktif katılımı ve arkadaşları arasındaki kabulünü kolaylaştırmak gerekir.
.Kaygı durumlarında çocuğun arkadaşlarından destek alarak kaygı düzeyini azaltmak yararlı olur.
.Kaygının nedenlerini araştırmak ve çocuğa anlayabileceği bir dille bu kaygıların önemli olmadığını açıklamak uygun olacaktır.
   KAÇINMA
               Çocuk yabancılarla karşılaştığında yoğun olarak kaçınma davranışı gösterir. Yabancılardan korkma gelişimsel olarak uygun olduğunun düşünüldüğü yaştan sonra gelişirse, kaçınma davranışı çekingen olma, güvensiz ve sosyal ortamdan izole olma şeklinde kendini gösterir.
AYRILIK KAYGISI VE OKUL FOBİSİ
               Okul fobisi çocuğun okula giderken annesinden ayrılmaya karşı gösterdiği bir çeşit ayrılma kaygısına bağlı olarak gelişir. Yani okul korkusunun kaynağı anneden ayrılmadır.
               Okul fobisi olan çocuklar okula olan isteksizliklerini bedensel sıkıntıları olduğunu ifade ederek anne babayı okula gitmeme konusunda ikna etmeye çalışır. Çocukta görülen mide bulantısı, karın ağrısı gibi şikayetler okula gitmemeye karar verilmesiyle kaybolur.
Çocuğun okul fobisi aşırı bağımlı ve yalnız kalmak istemeyen bir annenin çocuğuna karşı takındığı tutumdan kaynaklanabilmektedir. Ayrıca tüm istekleri karşılanan bir çocuğun her yerde aynı şekilde isteklerinin karşılanmasını beklemesi de onu sıkıntıya sokar.Bununla birlikte anne babanın hastalığı, evde yangın ve hırsızlık, yeni kardeşin eve gelmesi, yakın çevredeki ölüm, anne babanın boşanması, okul değişikliği, okuldaki arkadaşlık ilişkilerindeki bozukluk, okulu sevmeme, evdeki yaşamıyla ilgili bir güvensizlik durumu da  okul fobisinin nedenleri içindedir.
OKUL FOBİSİNİN OLUŞMASINI ENGELLEMEYE YÖNELİK  ÖNERİLER
.Çocuğun okula gitmek istememesinin nedenlerini araştırın.
.Çocuğa karşı tutumlarda aşırı koruyucu ve esnek olunmamalıdır.
.Çocuğun bağımlı olduğu ebeveyn yerine okula diğer ebeveynin götürmesi veya okul servisi ile gitmesini sağlayın.
.Çocuk okulda olduğunda kaygılandığı her ne ise o konuda belli bir güven kazandırılmaya çalışılmalıdır.
.Okula gitmediği için çocuğu suçlamaktan kaçının.
.Okula gitme konusunda aile üyelerinin kararlı ve ısrarlı olması gerekir.
.Çocuğun okula gitmek istememesinde gerçekte organik kökenli bir rahatsızlık olup olmamasına dikkat edin.
.Okul ortamı çocuk için okul fobisi yaratıyorsa o zaman öğretmen sınıf içi etkinliklerini çocukların düzeyine uygun ve zevkli olmasına dikkat etmelidir.
.Öğretmen çocuğun sınıf içinde mutlu olabilmesi ve sınıf ortamına katılımının sağlanması için destek olmalıdır.
.Öğretmen çocuğa karşı anlayışlı olmalı ve zorlayıcı tutumlardan kaçınmalıdır.
.Öğretmen çocuğu okula biraz alıştırdıktan sonra ona görevler vererek önemini ve işlevini vurgular.
OBSESİFLİK (KURUNTU VE SAPLANTILI DÜŞÜNCELER)
               Çocuğa kaygı verici ve sürekli yinelenen düşünceler ve kuruntular obsesifliği oluşturur. Çocuk düşündüğü şeyin saçma olduğunu bilse bile etkisinde kalır.
               Saplantılı düşüncelere zorlayıcı davranışlar eklenir. Örneğin; çocuk “ Şunu yapmazsam annem ölecek” gibi bir düşünceye kapılır.
Saplantılı düşünceler bireyi büyük ölçüde bunaltır ve birey bunlardan kurtulmak için kendisine de saçma görünen yapmazsa rahat edemediği zorlayıcı davranışlar geliştirir. Örneğin; aşırı titizlik, oda içinde gidip gelmeler, belli yerlere dokunmalar, aşırı kuralcılık gibi.
               Batıl inançlar dediğimiz merdiven altından geçmenin ve kara kedi görmenin uğursuzluk getireceğine ilişkin inançlarda saplantılı düşüncelerdir.
OBSESİF DAVRANIŞLARIN OLUŞMASINI ENGELLEMEYE YÖNELİK  ÖNERİLER
.Çocuğu disipline etmeye yönelik aşırı kurallar koymak ve bu kurallara uymaya zorlamakta bu tür düşüncelere zemin hazırlayabilir.
.Çocuğun saplantılı düşünceler oluşturmasına imkan sağlayacak ortamlardan kaçınılmalıdır.
.Çocuğun anne yada babanın saplantılı ve kuruntulu düşüncelerine uygun davranışlar geliştirmesine yönelik ödüllendirme ya da uygun olmayan davranışlarında cezalandırmadan kaçınılmalıdır.
TİKLER
 Beden kaslarında istem dışı beliren aralıklı kasılmalardır. Örneğin; Göz kırpma, baş yada omuz oynatma, kaş kaldırma gibi. Tikler aşırı bir heyecan ve korku yaratan olaylar sonucu oluşabilir. Erken yaşlarda görülse de 6 yaşından sonra başlar. Tiki olan çocuklar genelde tedirgin, kaygılı ve gergindir.
               Tike sahip olan çocuklarda kekeme çocuklarda olan özellikler gözlenir. Çocuğu örseleyici davranışlara tepki olarak tikler gelişebilir. Tikler genellikle kaygılı durumlardan kurtulmak amaçlı gerçekleşir. Tiklerde kekemelik gibi dikkat çektikçe artış gösterir. Yüzdeki tikler büyük çoğunlukla ruhsal nedenlere bağlıdır. Ancak bütün bedene yayılan geniş hareketler biçimindeki tiklerde bedensel bir neden bulunabilir. Tikler çoğu zaman geçicidir. Ergenlik çağından önce sönerler.
TİK DAVRANIŞININ ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK  ÖNERİLER
.Tiki olan bir çocukla konuşurken çocuğa sık sık tik davranışını yapmaması gerektiğini anımsatmak bu davranışın yapılma sıklığını attırır.
.Tiklerin çocukta gerginlik yaratması nedeniyle bu durumun kaynağını bulup çıkarmak ve düzeltici değişikliklere gitmek uygun olur.
.Çocuğa korku veren olaylar, ortamlar, durumlar kişiler ve nesneler belirlenmeli ve kaçınması sağlanmalıdır.
.Çocukla kurulan iletişimde çocuğun tikine çok fazla dikkat çekilmemelidir.
TİK DAVRANIŞININ ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK  ÖNERİLER
.Çocuğun gösterdiği tik davranışının alay konusu olmasına izin verilmemelidir.
.Tik davranışını engellemek amaçlı çocuğa özgüven kazandırılmalıdır.
PARMAK EMME
               Emme davranışı bebeklerin daha anne rahminde öğrendikleri ve doğuştan sahip oldukları en güçlü reflekslerden biridir. 3-4 yaşlarında görülen parmak emme normal gelişimsel bir davranıştır. Bazı çocuklar parmak emme yerine el bileklerinde kabarcıklar oluşturacak şekilde emdiği görülür. Bebeklikte görülen emme davranışı acıkmanın bir ifadesidir. Ancak ileriki dönemlerde bu davranış oyuncakları veya eşyaları emme olarak görülmektedir.1 yaş çocuklarında uyku ile parmak emme arasında bir ilişki kurulabilir. Dişleri yeni çıkmaya başlayan bir çocukta da dişlerini kaşımaya yönelik parmak emme görülür. 5-6 yaşlarında bu davranışın kaybolması beklenir. Parmak emme ilgi çekmek için veya gerilemenin bir belirtisi olarak da düşünülebilir.
PARMAK EMME DAVRANIŞININ ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK  ÖNERİLER
.Aile içerisindeki olumsuz ilişkilerde çocuğun utanma, kendini suçlu hissetme, gergin olma ve kendini güvende hissetmeme durumlarında çocuğa destek olunmalıdır.
.Aileye yeni bir bebeğin gelmesi ile çocuk ona olan ilginin azaldığını düşünüp parmak emme davranışını gösterebilir. Bu yüzden çocuğa olan ilgi arttırılmalıdır.
.Arkadaşları ve yetişkinlerle olan iletişimde özgüven eksikliğinin giderilmesi konusunda destek olunmalıdır.
.Okul ortamında öğretmen utanma, suçluluk, sıkılma gibi davranışlar karşısında sosyalleşmesini kolaylaştırıcı sorumluluklar vermesi ve etkinliklere aktif olarak katılmasını sağlamalıdır.
.Parmak emme davranışını bir arkadaşından veya yetişkinden model almasını sağlayıcı durumlardan kaçınılmalıdır.
.Çocuğa parmak emme davranışının ne kadar zararlı olduğunu, parmağını acıttığını, ağız ve dişlerine zarar vereceğini anlatmak gerekir.
TIRNAK YEME
               Tırnak yeme alışkanlığına 3-4 yaşlarından önce sıklıkla rastlanılmaz.Tırnak yeme bir güvensizlik belirtisi olarak kabul edilir. Aile içinde aşırı baskıcı ve otoriter bir eğitimin uygulanması, kıskançlık, yetersiz sevgi, gerginlik, azarlanma yada örseleyici davranışlara maruz kalma tırnak yemeye neden olan etkenler arasında sayılabilir.
TIRNAK YEME DAVRANIŞININ ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK  ÖNERİLER
.Çocuğun tırnak yeme davranışı küçük yaşlarda görmemezlikten gelinmelidir. Çocuğun kendine olan güveninin arttırılması gerekir. Bu yüzden başarabileceği küçük sorumluluklar verilmelidir.
. Çocuğun çevresindeki yetişkinler ve arkadaşları ile olan iletişimin etkili olması sağlanmalıdır.
.Baskıcı ve otoriter aile tutumlarından kaçınılmalıdır.
.Okul ortamında grup içinde etkili olabileceği roller verilmelidir.
.Çocuğu örselemeden bu davranışın onun çirkin ellere sahip olmasını sağlayacağı açıklanmalıdır.
.Kız çocuklarına manikür malzemesi alınarak ve tırnaklarına oje sürülerek tırnak yememeye özendirilmelidir.
ALTINI ISLATMA
               Çocuklar mesane kontrolü gerçekleşinceye kadar gece ve gündüz altlarını ıslatırlar. Gündüz kontrol 2 yaş dolaylarında, gece kontrol ise 3,5 - 4,5 yaşları arasında kazanılır. Alt ıslatma davranışı 4 yaşından sonra hala devam ediyorsa bir sorun olabileceği düşünülebilir. İki biçimde görülebilir. Bunlardan ilki sinir kas kontrolünün gelişmesindeki gecikmeden kaynaklanabilir. İkincisinde ise tuvalet kontrolü oluştuktan sonra bir gerileme durumu söz konusudur. İkinci durum daha çok ruhsal nedenlere bağlıdır.
Çocuğun aşırı sevgi ve hoşgörü, yetersiz ilgi kıskançlık, korku ve kaygı  gibi nedenlerden kaynaklanabilir.
               Ailesel bir yatkınlık durumu söz konusu olabilir. Bedensel hastalıklar (böbrekte veya idrar yollarında sorun) altını ıslatma davranışına neden olabilir.
               Anne baba tarafından kendi kendine bir şeyler öğrenerek olgunlaşmasına fırsat verilmeyen çocuklarda da çocuksu kalmak isteyişle ilgili altını ıslatma görülebilir.
               Erkeklerde kızlara oranla 2 kat daha fazladır.
ALTINI ISLATMA DAVRANIŞININ ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK  ÖNERİLER
.Altını ıslatma davranışının tıbbi bir nedenden olup olmadığını belirlemek gerekir.
.Ailenin çocuğu ile kurduğu iletişimde tutarlı ve kararlı olması önemlidir.
.Ailenin tuvalet eğitimi için çocuğun idrar kontrolü konusunda belli bir olgunluğa ulaşmasını beklemesi gerekir.
.Anne baba tuvalet eğitimi verirken çocuğa korku ve endişe vermemeye özen göstermelidir.
.Anne baba hiçbir zaman çocuğunun altına yapması konusunda çocuğun yanında yada çocuğa rahatsızlığını dile getirmemelidir.
.Çocukta tek başına görülen yatak ıslatma dengeli, mutlu ve uyumlu çocuklarda kaygı uyandırıcı olmayabilir.
.Çocuğun uykusunun derin olması nedeniyle oluşan altını ıslatma sorununun  çözümüne yönelik çocuğu sık sık tuvalete kaldırmak ve gece yatarken çok sulu besinleri vermemek uygun olur.
.Altını ıslatma problemi ciddi boyutlara ulaştığında bir çocuk ruh sağlığı hekimi ile görüşülmelidir.
KAKA KAÇIRMA
               Altını ıslatmadan daha ağır   bir ruhsal uyumsuzluk göstergesidir. Genellikle yetersiz ve gevşek bir eğitim nedeniyle dışkı tutma alışkanlığının kazanılmamış olmasından kaynaklanır.
               Dışkılama düzene girdikten bir süre sonra da bozulmuş olabilir. Altını ıslatmadaki gibi ruhsal etkenlere bağlı olarak ortaya çıkar. Kardeş doğumu, anneden ayrılık, hastaneye yatış gibi çeşitli korku ve kaygılar çocukta gerilemeye yol açabilir. Bu davranış hem annenin ilgisini çekmek
Hem de başkaldırmak amaçlı yapılabilir. Bazı çocuklar tuvalete gitmeye karşı direnç gösterir. Okulda dışkısını tutarken evde dışkı kaçırabilir. Dışkı sorunu olan çocuklar genellikle yaşlarından küçük davranan okula uyumları yetersiz, arkadaş ilişkileri bozuk, bağımlı ve inatçı çocuklardır.
KAKA KAÇIRMA DAVRANIŞININ ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK  ÖNERİLER
.Çocuğun dışkı kaçırma probleminin tıbbi bir nedenden kaynaklanıp kaynaklanmadığının belirlenmesi gerekir.
.Çocuğun üzerindeki gereksiz baskıların kaldırılması ve aşırı titiz tutumlardan vazgeçilmesi gerekir.
.Çocukla olumlu bir iletişim kurularak onun değerli olduğunu hissetmesini sağlamak  yararlı olur.
.Çocuğun dışkısından tiksinme yerine dışkısını tuvalete yaptığı zamanlarda ödüllendirmek gerekir.
.Çocuk 3-4 kez belirli aralıklarla tuvalete oturtulmalıdır.
.Çocukla olan ilişkiler sonucunda oluşan ciddi dışkı kaçırma sorunu için çocuk ruh sağlığı hekimine danışılmalıdır.
DAVRANIŞ DEĞİŞTİRME YÖNTEMLERİ
Bir davranışın değiştirilmesine karar verilmesi o davranışın istendik olup olmadığını belirlemek gerekir. Yani davranış problem bir davranış mıdır? Değil midir? Buna karar verilir.O yüzden davranış pek çok açıdan ele alınıp dikkatle incelenmelidir. Bunlar:
1. Problem davranışı belirleme ve değerlendirme
2. Çocuk açısından
3. Aile açısından
4. Okul ve öğretmen açısından
5. Disiplin ve kurallar
6. İletişim ve etkileşim
Davranış değerlendirilirken;
1. Davranışın oluşmasını tetikleyici ortam, kişi, nesne ve durum
2. Davranış
3. Davranış sonrası sonuç-tepki
önemlidir.
Davranışta etkiye karşı bir tepki gösterilir. Bununla birlikte gösterilen bu tepkide geri bir tepkiye neden olur. Yani sebep ve sonuç ilişkisi vardır.
               Çocuk davranışı yapmadan önce onu tetikleyici bir nedeni vardır. Davranış yapılır ve sonucunda istendikse olumlu istendik değilse olumsuz tepkiler alınır.
Davranış değiştirmede kullanılan teknikler
1. Görmemezlikten gelme
2. Mola
3. Ödül (Sözel- somut ve bonus ödülleri)
4. Ceza
5.  Çocuktan çocuğa model olma
Sonuçta davranış değiştirirken önemli olan nokta şudur ki istendik davranışların sıklığı artırılmalı ve istenmedik davranışların sıklığı azaltılmalıdır. Davranış değiştirme de dikkat edilmesi gereken bir diğer noktada çocuk için ilk önce ceza yerine ödülü kullanmak ve çocuk haklarına ters düşen davranış ve tutumlardan kaçınmaktır.

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder