ZİHİNSEL EENGELLİLERDE İLETİŞİM BECERİLERİ
İletişim, dil kullanılarak ya da kuIIanılmaksızın, insanlar
arasındaki duygu, düşünce ve yaşantıların ifade edilme yöntemidir.
Konuşulanı alma veya anlama
Konuşulanları alma işitileni
anlama kabiliyetidir. İşittiğini ayırt etmede, hatırlamada ve belirlemede
problemleri olan çocukların, ismin (i,e,de,den) hallerini anlayamadığı için
“topu sepete koy” gibi basit tek amaçlı emirleri anlamayabilirler.
Bu çocukların,aynı zamanda konuşmanın diğer kısımlarını
öğrenmede de problemleri vardır.
Düşünülenleri ifade etme
İnsanın kendisini sözle anlatmasıdır. Kendini anlatmada
problemleri olan çocukların konuşması pek anlaşılır değildir.
Bir soru sorulduğunda cevaplamakta çekingendirler veya
kelimeleri birleştirerek bir cümle kurmakta zorluk çekerler.
Bazı çocuklarda kendini ifade etmeyi zorlaştıran peltek
konuşma gibi telaffuz problemleri vardır.
Bu problemlerin çoğu öğrenme yetersizliği olmasını
gerektirmez. Düşüncelerini ifade etmek istedikleri kelimeleri
hatırlayamadıkları görülür.
Bu nedenle hatırlayamadıkları kelime yerine örneğin otomobil
yerine düt düt derler anlatmak istedikleri şeyleri ses etkisi olan başka bir
kelime ile anlatmaya çalışırlar.
Sandalye yerine masa gibi yanlış kelimeler kullanırlar. Bazı
çocuklar üfürmek veya üflemek için gerekli olan dil ve dudak hareketlerini
taklit edemezler.
Ayrıca iletişimde dil kullanmadan işaret, taklit ve yüz
ifadesi ile istediklerini anlatmada veya bunları anlamada zorlukları vardır.
Geliştirici faaliyetler
Adlandırılan faaliyetleri (...göster,...bul gibi) Söylenilen
kelime ile resmi birleştirme, bir ipucu olarak resim veya eşya ile ne
istediğinizi açıklayınız.ör.bir bebek göstererek “......hakkında bana
bildiklerini söyle” diyebilirsiniz.
Seri resimler kullanarak resimleri açıklama egzersizleri (bu
resme bakarak bana bir hikaye söyle gibi) yaptırma.
Halka şeklinde oturarak göster ve söyle gibi faaliyetler
yaptırma.
Emirleri izleyebilme oyunu.
Ör. Kalemi bana getir, yerine otur, boya kalemlerini çıkar
ve bir resim çiz gibi. “çorbayı...ile içerim” “ben....yazarım” “siz....bir
elbise giymişsiniz”.
Taklit oyunları “ben ne söylersem sende onu söyle” “ben ne
yaparsam sende onu yap”.bebekler ile ilgili evcilik oyunları, dramatizasyon,
gezilerden sonra ne gördük oyunu.
KONUŞMA VE DİL BOZUKLUKLARININ NEDENLERİ
Konuşma ve dil bozukluklarının nedenleri genellikle organik
ve
Fonksiyonel olarak ikiye ayrılır.
Organik bozukluklar, probleme belirli bir nörolojik ya da yapısal
anormalliğin neden olduğu durumları, da kapsar.
Fonksiyonel bozukluklar, psikolojik veya çevre
bozukluklarından ileri gelebilir ya da nedenleri bilinmeyebilir.
Konuşma ve dil bozukluklarının çoğu fonksiyoneldir ve
nedenleri genellikle bilinmez.
l. Konuşma organlarının yapı bozukluğu
A. Yarık Dudak (Tavşan dudağı)
B. Yarık Damak (Kurt ağzı)
C. Ağız bölgesindeki diğer yapı bozuklukları
D. Dişlerin yapı bozukluğu
ll. Merkezi sinir sistemi bozukluğu
A. Öğrenme güçlüğü
B. Söz yitimi (Aphasia)
lll. Motor Bozukluklar
A. Cerebral Palsy
B. Spina Bifida
IV. Duyusal Yetersizlik
A. İşitme Kaybı
B. Görme Kaybı
V. Bilişsel Bozukluk
A. Çeşitli nedenlere bağlı zeka geriliği
B. Down Sendromu
Fonksiyonel Bozukluklar
l. Çevresel Nedenler
A. Konuşmayan aile
B. İki dil konuşulan aile
Il. Ciddi Duygusal-Sosyal Bozukluklar
A. Ciddi duygusal rahatsızlığı olan anne-baba
B. Ciddi duygusal rahatsızlığı olan çocuk
C. Otizm.
KONUŞMA BOZUKLUKLARI
l. Söyleyiş (Articulation) Bozuklukları
Konuşma seslerini çıkarma işlemine söyleyiş (articulation)denir.
Söyleyiş bozuklukları, konuşanın söyleyişinde değil, dinleyenin kulağındadır.
Başka bir deyişle, dinleyici, konuşma seslerini; atlanmış,
yer değiştirmiş, eklemeler ve çarpıtmalar yapılmış gibi algılıyorsa söyleyiş
bozukluğu var demektir.
Konuşmacı, ses birimlerini (fonemleri) nasıl çıkarırsa
çıkarsın, işitenlere yanlış gelmedikçe fonemler doğru söylenmiş sayılmaktadır.
Söyleyiş yeterliliğinin en belirgin özelliği, bireyin
konuşmasının anlaşılır olmasıdır.
Birçok söyleyiş bozukluğunda konuşma tümüyle anlaşılmaz
değildir, ancak dinleyenler fonem üretiminde, yanlışlar olduğunu fark ederler.
A. Atlamalar (Omissions) : Atlama yanlışlarında
sözcüklerin yalnız bir kısmı söylenir. "Araba" yerine
"arba", "saat" yerine "sat" gibi bazı sesler
düşürülmektedir.
B. Yerine Koyma (Substitutions) : Sözcüğün başında, ortasında
veya sonundaki bir sesin yerine başka bir ses kullanılır.
"Arı“ yerine "ayı", "çizgi" yerine
"çisgi" gibi. Bazen de sözcük içinde ses değiştirmeleri
olabilir". "Kitap" yerine "kipat" gibi.
C. Eklemeler (Additions):
Bu yanlışlar, sözcüklerdeki fazla sesleri içerir.
"Aşağı" yerine "aşşağı", "eşek" yerine
"eşşek", "atmış" yerine "altmış" gibi.
D. çarpıtmalar (Distortions) : Sesler tam doğru
olmamakla birlikte gerçeğine yakındır. Ses, konuşma dilinde olmayan yeni bir
ses olarak çıkarılır.
ll. Ses Bozuldukları (Voice Disorders)
İnsan seslerinin üç özelliği vardır. Ses perdesi, yükseklik
ve kalite.
Ses perdesi ve yükseklikteki değişmeler, konuşmadaki vurgu
düzenlerinin bir bölümüdür. Ses bozukluklarının tanımlanması oldukça zordur.
Konuşan ve dinleyen için estetik bakımdan rahatsız edicidir
ve iletişime engel olurlar.
A. Ses perdesi (Pitch) :
Bir kimsenin sesi perde bakımından, yaşına ve cinsiyetine
göre beklenenden daha alçak (pes) ya da yüksekse (tiz), bu kimse toplumsal
engellenme ile karşılaşır ve sonuçta iletişim zayıflar.
Normal konuşma sırasında, yüksek ve alçak tonlar arasında
yumuşak geçişler vardır. Bu ses perdesi geçişleri, vurgulama sağlar ve
konuşmanın dinlenmesini daha ilginç hale getirir.
Ses perdesini hiç değiştirmeyen, monoton olarak konuşan bir
kimseyi dinlemek rahatsız edicidir. Ses perdesi kırılmaları adolesanda
yaygındır. Sonraki yaşlarda devam etmesi sorun yaratabilir.
B. Ses yüksekliği (Loudness) :
Çok yumuşak ya da zayıf bir ses, belli bir uzaklıktan ve
gürültülü bir ortamda konuşanın anlaşılmasını güçleştirebilir.
Çok yüksek ses, özellikle hoş olmayan bir vokal niteliği
varsa, dinleyici açısından rahatsız edicidir.
C. Ses Kalitesi Tonu (Quality) :
Bir kimsenin vokal kalitesinin uygunluğu yaşına,
cinsiyetine, fiziksel durumuna ve durumun gereklerine göre değerlendirilir.
Ses kalitesini tanımlamada, genizsilik (nazality) ve
boğukluk (hoarseness) özellikleri dikkate alınır.
Genizsizlik, burun boşluğundan geçen havanın miktarı ve
rezonasyon için burun boşluğunun ne ölçüde kullanıldığıyla ilgilidir.
Burunda çok hava varsa, o kimsenin sesi hipernazal; burundan
az hava çıkarsa ve çok az burun rezonansı varsa bu durumda sinüsler dolu gibi
ses çıkar, buna denazal denir.
Boğukluk, vokal bozukluğun ilk işaretlerinden biridir. Bir
çocuk ya da yetişkinin sesinin kronik şekilde boğuk olması ciddi larynx patolojisini
anlatır. Kronik boğuk sesli çocuk, bir uzmana gösterilmelidir.
lll. Konuşma Akışındaki Bozukluklar
Konuşma akışı, sıra, süre, hız, ritim ve akıcılık
boyutlarını içerir (Perkins, 1971).
Konuşma. akışındaki duraklamalar, konuşmacının anlaşılmasını
güçleştirdiğinde ve dikkati çok fazla çekecek şekilde sık ve yaygın
olduklarında, bozukluk olarak kabul edilirler.
A. Acele-karmaşık konuşma (Cluttering) Takipemi) :
Cluttering, çoğu kez kekemelik ile karıştırılır, çünkü
birbirine çok benzerdir.
Fakat, aşırı konuşma hızı ile birlikte düzensiz cümle yapısını,
söyleyiş problemlerini ve kekelemenin özelliği olan, konuşmayı başlatma
güçlüğünü de içerir.
Konuşmaları, acele-karmaşık olanlar, hızlı, düzensiz, zayıf
söyleyiş biçimleri nedeniyle söylemek istediklerini anlatamazlar.
Kekeleyenlerin aksine, bozukluklarının farkında değillerdir
ve konuşabilirler ve nadiren kekelerler.
B. Kekemelik (Stuttering):
Anormal tekrarlardan, duraksamalardan veya söyleyiş için
gerekli seslerin, hecelerin veya hareketlerin uzatılmasından oluşur.
Bunlarla birlikte, konuşma çabasını gösteren mimik ve
jestleri, konuşmanın engellenmesini, konuşmadan kaçınmayı ya da kaygıyı da
içerir.
Bazen, konuşma sesinin çıkarılması için gerekli olan
söyleyiş durumunun sessizce uzatılması durumu da ortaya çıkar.
Ağızları açık ya da hareketli olabilir ama ses çıkmaz. Bu
sessiz durumlar birkaç dakika sürebilir. Kekemelerin bazıları da, sesleri
uzatırlar ya da sesleri, heceleri veya sözcükleri tekrarlarlar.
Kekeleyenlerin çoğunda bazı sözcük ya da durumlar için belli
güçlükler vardır. Yalnızken ya da yakınlarıyla çok normal konuşurlar ancak
yabancılarla konuşurken akıcılıklarını yitirirler.
Bazıları ise, konuşurken kekeledikleri halde, okurken veya
şarkı söylerken hiç kekelemezler. Kekeleyenler, kendi konuşmalarıyla
başkalarının konuşmaları arasındaki ayırımın bilincindedirler.
Söylemek istediklerini nasıl söyleyeceklerini bilirler,
ancak bazı seslere başlamada güçlük çekerler ve bir sesten diğerine zorlukla
geçerler.
Çoğu kez kekemeliğin, konuşma terapistleri veya ilgili
eğitimciler tarafından tedavi edilmeden, kendiliğinden kaybolduğu
görülmektedir. Bu oranın %60-80 olduğu söylenebilir.
DİL BOZUKLUKLARI
Bazı insanlar duyduklarından anlam çıkaramadıkları, ya da düşüncelerini
sözcüklerle anlatmadıkları için sözlü iletişimde güçlük çekerler.
Bunlar, dil sembollerinin kullanımında sorunları olan
kimselerdir. Dili anlama ve düzenleme yeteneği yitirilmiş ya da bozulmuş
olabilir.
Bir çocuğun yeterli söyleyişi, sesi ve konuşma akışı olabilir,
ancak konuşması anlamlı olmayabilir.
Sözcük, ses ve heceleri rastgele ve anlamsız bir düzende bir
araya getirir, dil sembollerini uygun şekilde kullanamaz. Böyle çocuklarda dil
bozuklukları vardır.
A. Gecikmiş Dil
Çocuklar beklenen zamanda dillerini geliştiremezlerse ve
anlama-anlatmada güçlükleri varsa, bu durum gecikmiş dil olarak tanımlanır.
Dillerinde, anlatım yoksunluğu, gramer ve sözdizimi
yanlışları görülür. Dilin nasıl düzenlendiğini tam olarak anlayamazlar. Bu tür
bozukluğun, genellikle babadan geldiği ve %50 kalıtsal olduğu görülmektedir.
Erkek çocuklarda daha fazla rastlanmaktadır. Nedenleri
arasında çevresel etkenler, duygusal problemler, doğum travmaları ve zihinsel
gerilikler bulunabilir.
Bazı durumlarda fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal
yönden normal olan çocukların da dil becerilerinde gerilik olabilir.
Üç yaşında hiç dil kullanımı olmayan ve dört yaşında yalnız
tek tek sözcük kullanan çocukların dil gelişiminde gecikme olduğu söylenebilir.
Oyun ve sözel-görsel ifadelerin birlikte sunulduğu
etkinlikler tedavide yararlıdır.
B. Söz Yitimi (Aphasia)
Dilleri gelişmiş olan çocuklar beyin sarsıntısı
geçirirlerse; düşüncelerini düzenleme, anlama ve anlatma yeteneklerini
yitirebilirler.
Her tür sembol kullanmada (Okuma, yazma, heceleme, jest
kullanımı ve konuşma gibi) sorunları olabilir.
Bu çocuklar, şaşkın ve duygusal yönden tutarsızdırlar.
Yaygın sözcükleri anımsayamaz,basit komutlar dışındakileri anlayamazlar.
C. Belirli Dil Yetersizlikleri
Belirli bir beyin sarsıntısı geçirmemiş fakat dilsel becerileri,
bilişsel ve toplumsal becerilerinin gerisinde olan çocuklar vardır.
Bu çocukların toplumsal uyum ya da zihinsel yetersizlikleri
olmayabilir fakat dili etkin olarak kullanamazlar. Bu çocukların problemleri,
konjenital söz yitimi veya gelişimsel söz yitimi olarak adlandırılır.
Bu eksiklik, duyu organlarının bozukluğundan, motor
bozukluktan, zeka geriliğinden ya da duygusal bozukluktan çok beyin
fonksiyonlarının eksikliğinden ileri gelmektedir.
Bir bakıma çocukluktaki söz yitimi, öğrenim
yeteneksizliğinin bir bölümü sayılabilir.
DİGER DURUMLARA BAĞLI KONUŞMA VE DİL BOZUKLUKLARI
A. Beyin felci ile ilgili Konuşma ve Dil Bozuklukları
Beyin felci, doğumdan önce, doğum sırasında ya da doğumdan sonra
ortaya çıkan, bir beyin sarsıntısı nedeniyle zayıflık veya felç içeren bir
gelişim yetersizliğidir.
Beyin felçli çocuklar için konuşma ve dil kazanımı oldukça
zordur. Birçoğunda bilişsel ve algısal motor yetersizlik vardır.
Kas gücü ve koordinasyonu zayıftır. Bu nedenle zihinsel
yönden normal gelişim gösterseler de, hava akımı ve konuşma seslerini çıkarmada
güçlük çekerler.
Dil damak, dudak ve çenenin denetimini etkileyen beyin
sarsıntısı nedeniyle, söyleyiş (articulation) bir problem olabilir.
Beyin felçli çocukların hepsi aynı ölçüde zarar görmezler,
konuşma ve dil gelişimleri normalden büyük bozukluklara kadar değişiklik
gösterebilir.
B. İşitme Bozukluğu ile ilgili Konuşma ve Dil Bozuklukları
Doğuştan ya da konuşmayı öğrenmeden, işitme kaybına uğrayan
çocuk, sözlü dili öğrenmeye başladığında büyük bir engelle karşılaşır.
İşitmediği için konuşma ve dilin her alanında güçlükle
karşılaşır. Çocuğun sesi, perde, nitelik ve yoğunluk bakımından normalden
farklıdır. Konuşma ritmi bozuktur, birçok söyleyiş yanlışı yapar.
Dil nüanslarını öğrenmek, çocuk için çok güç olmaktadır. Bu
çocuklar, normal söyleyiş ve ses becerilerini öğrenmede güçlük çekerler.
Zeka, çevre uyarıcısı gibi diğer faktörler eşit olduğunda,
işitme kaybının derecesi ne ise, çocuğun konuşmayı öğrenmede o ölçüde güçlük
çekeceği düşünülmektedir.
C. Yarık Damak veya Yarık Dudak ile İlgili Konuşma ve Dil
Bozuklukları
Yarık damak (kurt ağzı), ağız boşluğunun üst kısmında bir
açıklık olması durumudur. Yarık dudak (tavşan dudak) ise üst dudakta bir veya
iki yanlı bir yarık olmasıdır.
Bazı çocukların yalnızca dudakları yarıktır; bazılarının ki
ise, dudaktan ağzın arkasına kadar yumuşak ve sert damak yarık olabilir, bir
kısmında ise, yarık, yalnız damaktadır.
Damak yarıkları, hem yumuşak hem sert damağı, yalnız yumuşak
damağı veya küçük dili ilgilendirebilir.
Damak öncesinde, damakta veya her iki yapıdaki yarıklar,
dünyanın bazı bölgelerinde, bazı ırklarda ötekilerden daha sık görülür.
Damak ve dudak yarıkları en yaygın olanlarıdır, 800 bebekten
birinde bu tür bozukluk görülür. Yarıklar cerrahi yolla düzeltile'9ilir veya
yapay damak takılabilir.
Ancak dudak ve damak gibi konuşma organlarındaki kusurların,
tedaviden sonra konuşmayı ne ölçüde etkileyeceği belirlenemez.
D. Zeka Geriliği ve Duygusal Problemlere Bağlı Konuşma ve
Dil Bozuklukları
Zeka geriliği olan ve duygusal yönden problemli çocuklarda
her türlü konuşma ve dil bozuklukları daha sık görülür.
Bu çocuklarda gecikmiş dil yaygındır. Psikotik ve şizofrenik
çocuklarda garip dil düzenleri görülür.
Örneğin, kendilerinden söz ederken, üçüncü şahıs zamirleri,
başkalarından söz ederken birinci şahıs zamirleri kullanırlar veya papağan gibi
tekrarlamalı konuşurlar.
Zihinsel ve duygusal eksikler, konuşma ve dil bozukluklarına
neden olmazlar, fakat yine de bilişsel, sosyal, duygusal ve dil gelişimi
birbirine bağlıdır.
KONUŞMA VE DİL BOZUKLUGU OLAN ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ
Çocuğa konuşma ve dil bozukluğunu yenmesinde yardımcı olmak
için, konuşma ve dil bozukluklarında, çocuğun deneyimlerinden ve dilin günlük
yaşamdaki fonksiyonundan yararlanarak eğitim düzenlenmelidir.
Başkalarının konuşmasını dinlemeyi, yorumlamayı çözümlemeyi,
kendi deneyim ve düşüncelerini konuşma yoluyla anlatmayı sağlamalı, bu konuda yönlendirilmiş
çalışmalar düzenlenmelidir.
Okul öncesi ve okul çağı döneminde eğitimci ya da öğretmen,konuşma
ve dil bozukluklarının belirlenmesinde önemli bir rol oynar.
Çünkü çocuğun gündelik konuşma alışkanlıklarını doğrudan
gözleyen kişidir. Çocuğun, iletişim ve toplumsallaşma amacıyla kullandığı
gündelik dil, çocuğun konuşma ve dilinin yeterliliğini ölçmekte en iyi
ölçüttür.
Yabancı ülkelerin birçoğunun, resmi okullarında, konuşma terapisti
bulunmakta ve çocukların konuşma-dil sorunlarını belirlemek için, belli
zamanlarda tarama testleri uygulanmaktadır.
Öğretmen, iyi bir belirleme yapabilmek için, konuşma ve dil
gelişimine ilişkin yeterli bilgi sahibi olmalıdır.
Belirlenen konuşma ve dil bozuklukları için konuşma
terapistine başvurulmalıdır. Konuşma terapisti, problemi değerlendirmek
için çocuğu gözler ve test eder.
Çocuğun, işitme, ses, söyleyiş, konuşma akışı ve dil
performansını değerlendirmede kullanılabilecek çeşitli testler ve değerlendirme
araçları kullanılır.
Konuşma terapisti bulgulara göre, çocuğu bireysel yada grup
eğitimine alır. Gerekirse çocuğu başka bir uzmana gönderir. Çocuğun işitme
kaybı ciddi ise, bir odyologun yardımı gerekmektedir.
Çocuğun konuşma veya dil sorunlarının beyin sars1lltısından
ileri geldiğinden şüphelenildiğinde, nörologlara başvurulmalıdır.
Duygusal bozukluğu olanları, psikologlar değerlendirmelidir.
Çocuğun konuşma ve dil güçlükleri ne olursa olsun, uygun tedavi ve düzeltme
işlemlerinin planlanması ve yürütülmesi için, erken tanı çok önemlidir.
Konuşma ve Dil Bozuklukları Olan Çocukların Eğitimi ile
İlgili Görüşler
Çocukların konuşma ve dil bozukluklarının giderilmesinde,
konuşma terapisti, eğitimci, öğretmen ve aile arasında, işbirliği kurulmalıdır.
Beş yaşına kadar yeterli dile sahip olamayan çocukların,
işitme kaybı olmadığı sürece, genellikle zekaca ya da duygusal yönden ciddi
olarak geri ve yetersiz oldukları düşünülür.
Yeterli bir dile sahip olamama, iletişim de büyük engel
oluşturan bir özürdür. Bu bakımdan bu çocuklara konuşmayı öğretmek, eğitimlerinin
en önemli aşamasıdır.
Dil kullanamazlarsa, gerçekten toplumsal bir varlık
olamazlar. Konuşması yetersiz olan çocuklar, zihinsel geriliği ve bozukluğu
olan çocukların bulunduğu kurumlarda ya da özel sınıflarda eğitime alınırlar.
Bu sınıflardaki eğitimciler, konuşma ve dil becerileri
hakkında bilgi sahibi olmalı ve konuşma terapisti ile birlikte çalışmalıdırlar.
Konuşması yetersiz olan çocuklara, dilin kazandırılmasında
çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Operant şartlanma yönteminde, çocuğun dili
kazanması belirli aşamaları gerektirir ve her aşamada çocuğun tepkileri
ödüllendirilir.
İstenen davranışın çocuk tarafından ortaya konulması
sonucunda, eğitimcinin övgüsü, kucaklaması seklinde ödül verilir. İlk aşamada
çocuğa eğitimci ile göz kontağı kurması öğretilir.
İkinci aşamada, eğitimciye bakarken seslendirme yapar, daha
sonra eğitimcinin çıkardığı sese yakın bir seslendirme yapılır, eğitimcinin
sözcükleri taklit edilir, sonuçta eğitimcinin soruları cevaplandırılır.
Bu yöntemlerle, konuşma özürlü çocuklara, temel sözlü dil
öğretilirse de, bu yoğun ve uzun bir eğitimi gerektirmektedir. Sonuçta, çok az
çocuk, normal dil örüntülerini geliştirebilmektedir.
Ayrıca bu çocukların konuşmaları basmakalıp, mekanik bir
niteliktedir ve genellikle sınırlı amaçlar için kullanılır.
Konuşması yeterli olmayan çocuklarla çalışan araştırmacı ve
uygulamacılar arasında, bu çocukların iletişim sistemleri ile ilgili görüş
farklılıkları vardır.
Bir görüşe göre, bu çocuklar için en uygun iletişim biçimi
konuşma dili iken, bazıları işaret dilinin, bazıları da görsel sembol
kullanımının yararından bahsetmektedirler.
Konuşması yetersiz olan çocukların dil eğitiminin, normal
çocukların dil gelişimindeki sırayı izleyip izlememesi de ayrı bir tartışma
konusudur.
Bir görüşe göre; dil gelişiminin aynı yolu izlediği ve bu
nedenle konuşması "yetersiz olan çocukların, normal çocukların dil
gelişimindeki yolu ve sırayı izlemesi gerektiği savunulmaktadır.
Diğerine göre de; normal gelişim sürecinin, konuşması
yeterli olmayan çocuğu başarısız yaptığı ve bu nedenle özel bir eğitim
uygulaması gerektiği belirtilmektedir.
Bütün bunlara rağmen, son yıllarda, her tür özre sahip
çocukların eğitiminde, entegre eğitim (normal ve özürlü çocuğun bir arada
eğitimi) yöntemine ağırlık verilmektedir .
Çocuğun Okulda Eğitimi
Sınıf öğretmeni veya eğitimci konuşma ve dil bozukluklarını.
tanımada, düzeltmede yeterli bilgilere sahip olmalı, konuşma terapisti ile
birlikte çalışmalıdır.
Eğitimcinin / sınıf öğretmeninin en önemli görevi, çocuklara
konuşmayı sevdirmek olmalıdır.
Bunun için de, çocuklara konuşmalarını güdüIeyerek,
hoşlanacakları etkinlikler hazırlayabilir. Çocuğun, kendinden beklenen dil ve
konuşma performansını göstermesi halinde ödül verilebilir.
Eğitimci / öğretmen, çocukla konuşurken göz kontağı kurarak,
konuşmasının duyusal ve bilişsel içeriğine uygun tepki göstererek, çocuğun
söylediklerini algılayacı bir dinleyici olmalıdır.
Akıcı konuşamayan ya da kekemeliği olan çocuğa, eğitimci
öğretmen sabırlı davranmalı, çocuğu dikkatle dinlemeli, çocuğun söylemek
istediğini bitirmesine olanak sağlamalıdır.
- Problemi
görmemezlikten gelmek ya da inkar etmek doğru bir yol değildir,
Çocuğun, doğru söyleyiş ve sesi öğrenebilmesi için önce eğitimciyi
öğretmeni model alması, konuşmalarını ve sözcüklerin seslerini dikkatle
dinlemesi gerekmektedir.
Sonra sözcüklerdeki sesleri ayırarak, çocuğun bu sesleri
çıkarmasına yardım edilir. Aynı zamanda çocuk kendi çıkardığı sesi
dinlemelidir. Böylece kendi çıkardığı sesi, eğitimcinin çıkardığı sese
benzetecektir.
Buna benzer çalışmalar, çocuğun konuşurken kendi sesini
düzenlemesini öğretecektir.
Çocuklar kendi konuşmalarını dinlemediklerinde;
söyleyişleri, ses ve konuşma akışları düzensiz olacaktır.
Teyp yardımıyla, birbirlerini ve kendilerini etkin bir
biçimde dinlemeleri öğretilebilir. Çocukların konuşmasını teybe kaydetmede
belirli teknik öneriler almak için, konuşma terapistine danışılmalıdır.
Çocuk bir kez kendi konuşmasıyla, istenen bir model
arasındaki ayırımı öğrenirse ve kendi konuşmalarını düzeltebilirse, eğitimci bu
yeni becerileri pekiştirmesi için çocuğa destekleyici eğitim vermelidir.
Çocuğun konuşma ve dil bozukluğunu belirlemede ve konuşma
terapistine sevk etmede eğitimci öğretmen aşağıdaki durumları dikkate
almalıdır.
1 - Çocuk ne kadar konuşuyor? Eğitimci öğretmenle mi yoksa
arkadaşlarıyla konuşurken mi daha rahattır?
2 - Öteki çocuklar konuşmalarına nasıl tepki gösteriyor?
3 - Başkalarını ne ölçüde dinleyebiliyor? Bazı şeyleri
tekrar etmek gerekiyor mu? Diğer çocuklar kadar söyleneni anlar görünüyor mu?
4 - Konuşması ne kadar anlaşılabiliyor? Yaşıtlarından daha çok
söyleyiş hatası yapıyor mu?
5 - Konuşma ritmi, alışılandan çok farklı mı? Konuşurken,çok
tekrar, uzatma ve duraklama yapıyor mu?
6 - Ses perdesi ve yüksekliği yaş, cinsiyet ve durumuna
uygun mu? Vurgu ve entonasyonları uygun kullanıyor mu? (Kronik boğuk sesin
sağlıkla ilgili bir sorun olabileceği dikkate alınmalıdır).
7 - Yaşına uygun söz dağarcığı var mı? Gramer, sözdizimi ve
çekim kurallarını yerinde kullanabiliyor mu?
8 - Konuşması anlamlı mı? Hikaye veya bir olayı sırasıyla anlatabiliyor
mu?
Bütün bunlar dikkate alınarak okula devam eden çocukların konuşma
ve dil bozuklukları belirlenerek konuşma terapisine başvurulmalıdır.
Bu çocukların eğitimi normal sınıf ta sürdürülebilecekse;
eğitimci / öğretmenin, bu çocukların iletişim becerileri kazanmasına, yardımcı
olmada önemli sorumlulukları vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder