26 Temmuz 2015 Pazar

ZİHİNSEL EENGELLİLERDE İLETİŞİM BECERİLERİ




ZİHİNSEL EENGELLİLERDE İLETİŞİM BECERİLERİ
İletişim, dil kullanılarak ya da kuIIanılmaksızın, insanlar arasındaki duygu, düşünce ve yaşantıların ifade edilme yöntemidir.
Konuşulanı alma veya anlama
 Konuşulanları alma işitileni anlama kabiliyetidir. İşittiğini ayırt etmede, hatırlamada ve belirlemede problemleri olan çocukların, ismin (i,e,de,den) hallerini anlayamadığı için “topu sepete koy” gibi basit tek amaçlı emirleri anlamayabilirler.
Bu çocukların,aynı zamanda konuşmanın diğer kısımlarını öğrenmede de problemleri vardır.
Düşünülenleri ifade etme
İnsanın kendisini sözle anlatmasıdır. Kendini anlatmada problemleri olan çocukların konuşması pek anlaşılır değildir. 
Bir soru sorulduğunda cevaplamakta çekingendirler veya kelimeleri birleştirerek bir cümle kurmakta zorluk çekerler.
Bazı çocuklarda kendini ifade etmeyi zorlaştıran peltek konuşma gibi telaffuz problemleri vardır.
Bu problemlerin çoğu öğrenme yetersizliği olmasını gerektirmez. Düşüncelerini ifade etmek istedikleri kelimeleri hatırlayamadıkları görülür. 
Bu nedenle hatırlayamadıkları kelime yerine örneğin otomobil yerine düt düt derler anlatmak istedikleri şeyleri ses etkisi olan başka bir kelime ile anlatmaya çalışırlar.
Sandalye yerine masa gibi yanlış kelimeler kullanırlar. Bazı çocuklar üfürmek veya üflemek için gerekli olan dil ve dudak hareketlerini taklit edemezler.
Ayrıca iletişimde dil kullanmadan işaret, taklit ve yüz ifadesi ile istediklerini anlatmada veya bunları anlamada zorlukları vardır.
Geliştirici faaliyetler
Adlandırılan faaliyetleri (...göster,...bul gibi) Söylenilen kelime ile resmi birleştirme, bir ipucu olarak resim veya eşya ile ne istediğinizi açıklayınız.ör.bir bebek göstererek “......hakkında bana bildiklerini söyle” diyebilirsiniz.
Seri resimler kullanarak resimleri açıklama egzersizleri (bu resme bakarak bana bir hikaye söyle gibi) yaptırma.
Halka şeklinde oturarak göster ve söyle gibi faaliyetler yaptırma.
Emirleri izleyebilme oyunu.
Ör. Kalemi bana getir, yerine otur, boya kalemlerini çıkar ve bir resim çiz gibi. “çorbayı...ile içerim” “ben....yazarım” “siz....bir elbise giymişsiniz”.
Taklit oyunları “ben ne söylersem sende onu söyle” “ben ne yaparsam sende onu yap”.bebekler ile ilgili evcilik oyunları, dramatizasyon, gezilerden sonra ne gördük oyunu.
KONUŞMA VE DİL BOZUKLUKLARININ NEDENLERİ
Konuşma ve dil bozukluklarının nedenleri genellikle organik ve
Fonksiyonel olarak ikiye ayrılır.
Organik bozukluklar, probleme belirli bir nörolojik ya da yapısal anormalliğin neden olduğu durumları, da kapsar.
Fonksiyonel bozukluklar, psikolojik veya çevre bozukluklarından ileri gelebilir ya da nedenleri bilinmeyebilir.
Konuşma ve dil bozukluklarının çoğu fonksiyoneldir ve nedenleri genellikle bilinmez.
l. Konuşma organlarının yapı bozukluğu
A. Yarık Dudak (Tavşan dudağı)
B. Yarık Damak (Kurt ağzı)
C. Ağız bölgesindeki diğer yapı bozuklukları
D. Dişlerin yapı bozukluğu
ll. Merkezi sinir sistemi bozukluğu
A. Öğrenme güçlüğü
B. Söz yitimi (Aphasia)
lll. Motor Bozukluklar
A. Cerebral Palsy
B. Spina Bifida
IV. Duyusal Yetersizlik
A. İşitme Kaybı
B. Görme Kaybı
V. Bilişsel Bozukluk
A. Çeşitli nedenlere bağlı zeka geriliği
B. Down Sendromu
Fonksiyonel Bozukluklar
l. Çevresel Nedenler
A. Konuşmayan aile
B. İki dil konuşulan aile
Il. Ciddi Duygusal-Sosyal Bozukluklar
A. Ciddi duygusal rahatsızlığı olan anne-baba
B. Ciddi duygusal rahatsızlığı olan çocuk
C. Otizm.
KONUŞMA BOZUKLUKLARI
l. Söyleyiş (Articulation) Bozuklukları
Konuşma seslerini çıkarma işlemine söyleyiş (articulation)denir. Söyleyiş bozuklukları, konuşanın söyleyişinde değil, dinleyenin kulağındadır.
Başka bir deyişle, dinleyici, konuşma seslerini; atlanmış, yer değiştirmiş, eklemeler ve çarpıtmalar yapılmış gibi algılıyorsa söyleyiş bozukluğu var demektir.
Konuşmacı, ses birimlerini (fonemleri) nasıl çıkarırsa çıkarsın, işitenlere yanlış gelmedikçe fonemler doğru söylenmiş sayılmaktadır.
Söyleyiş yeterliliğinin en belirgin özelliği, bireyin konuşmasının anlaşılır olmasıdır.
Birçok söyleyiş bozukluğunda konuşma tümüyle anlaşılmaz değildir, ancak dinleyenler fonem üretiminde, yanlışlar olduğunu fark ederler.
A. Atlamalar (Omissions) : Atlama yanlışlarında sözcüklerin yalnız bir kısmı söylenir. "Araba" yerine "arba", "saat" yerine "sat" gibi bazı sesler düşürülmektedir.
B. Yerine Koyma (Substitutions) : Sözcüğün başında, ortasın­da veya sonundaki bir sesin yerine başka bir ses kullanılır.
"Arı“ yerine "ayı", "çizgi" yerine "çisgi" gibi. Bazen de sözcük içinde ses değiştirmeleri olabilir". "Kitap" yerine "kipat" gibi.
C. Eklemeler (Additions):
Bu yanlışlar, sözcüklerdeki fazla sesleri içerir. "Aşağı" yerine "aşşağı", "eşek" yerine "eşşek", "atmış" yerine "altmış" gibi.
D. çarpıtmalar (Distortions) : Sesler tam doğru olmamakla birlikte gerçeğine yakındır. Ses, konuşma dilinde olmayan yeni bir ses olarak çıkarılır.
ll. Ses Bozuldukları (Voice Disorders)
İnsan seslerinin üç özelliği vardır. Ses perdesi, yükseklik ve kalite.
Ses perdesi ve yükseklikteki değişmeler, konuşmadaki vurgu düzenlerinin bir bölümüdür. Ses bozukluklarının tanımlanması oldukça zordur.
Konuşan ve dinleyen için estetik bakımdan rahatsız edicidir ve iletişime engel olurlar.
A. Ses perdesi (Pitch) :
Bir kimsenin sesi perde bakımından, yaşına ve cinsiyetine göre beklenenden daha alçak (pes) ya da yüksekse (tiz), bu kimse toplumsal engellenme ile karşılaşır ve sonuçta iletişim zayıflar.
Normal konuşma sırasında, yüksek ve alçak tonlar arasında yumuşak geçişler vardır. Bu ses perdesi geçişleri, vurgulama sağlar ve konuşmanın dinlenmesini daha ilginç hale getirir.
Ses perdesini hiç değiştirmeyen, monoton olarak konuşan bir kimseyi dinlemek rahatsız edicidir. Ses perdesi kırılmaları adolesanda yaygındır. Sonraki yaşlarda devam etmesi sorun yaratabilir.
B. Ses yüksekliği (Loudness) :
Çok yumuşak ya da zayıf bir ses, belli bir uzaklıktan ve gürültülü bir ortamda konuşanın anlaşılmasını güçleştirebilir.
Çok yüksek ses, özellikle hoş olmayan bir vokal niteliği varsa, dinleyici açısından rahatsız edicidir.
C. Ses Kalitesi Tonu (Quality) :
Bir kimsenin vokal kalitesinin uygunluğu yaşına, cinsiyetine, fiziksel durumuna ve durumun gereklerine göre değerlendirilir.
Ses kalitesini tanımlamada, genizsilik (nazality) ve boğukluk (hoarse­ness) özellikleri dikkate alınır.
Genizsizlik, burun boşluğundan geçen havanın miktarı ve rezonasyon için burun boşluğunun ne ölçüde kullanıldığıyla ilgilidir.
Burunda çok hava varsa, o kimsenin sesi hipernazal; burundan az hava çıkarsa ve çok az burun rezonansı varsa bu durumda sinüsler dolu gibi ses çıkar, buna denazal denir.
Boğukluk, vokal bozukluğun ilk işaretlerinden biridir. Bir çocuk ya da yetişkinin sesinin kronik şekilde boğuk olması ciddi larynx patolojisini anlatır. Kronik boğuk sesli çocuk, bir uzmana gösterilmelidir.
lll. Konuşma Akışındaki Bozukluklar
Konuşma akışı, sıra, süre, hız, ritim ve akıcılık boyutlarını içerir (Perkins, 1971).
Konuşma. akışındaki duraklamalar, konuşmacının anlaşılmasını güçleştirdiğinde ve dikkati çok fazla çekecek şekilde sık ve yaygın olduklarında, bozukluk olarak kabul edilirler.
A. Acele-karmaşık konuşma (Cluttering) Takipemi) :
Clutte­ring, çoğu kez kekemelik ile karıştırılır, çünkü birbirine çok benzerdir.
Fakat, aşırı konuşma hızı ile birlikte düzensiz cümle yapı­sını, söyleyiş problemlerini ve kekelemenin özelliği olan, konuşmayı başlatma güçlüğünü de içerir.
Konuşmaları, acele-karmaşık olanlar, hızlı, düzensiz, zayıf söyleyiş biçimleri nedeniyle söylemek istediklerini anlatamazlar.
Kekeleyenlerin aksine, bozukluklarının farkında değillerdir ve konuşabilirler ve nadiren kekelerler.
B. Kekemelik (Stuttering):
Anormal tekrarlardan, duraksamalardan veya söyleyiş için gerekli seslerin, hecelerin veya hareketlerin uzatılmasından oluşur.
Bunlarla birlikte, konuşma çabasını gösteren mimik ve jestleri, konuşmanın engellenmesini, konuş­madan kaçınmayı ya da kaygıyı da içerir.
Bazen, konuşma sesinin çıkarılması için gerekli olan söyleyiş durumunun sessizce uzatılması durumu da ortaya çıkar.
Ağızları açık ya da hareketli olabi­lir ama ses çıkmaz. Bu sessiz durumlar birkaç dakika sürebilir. Kekemelerin bazıları da, sesleri uzatırlar ya da sesleri, heceleri veya sözcükleri tekrarlarlar.
Kekeleyenlerin çoğunda bazı sözcük ya da durumlar için belli güçlükler vardır. Yalnızken ya da yakınla­rıyla çok normal konuşurlar ancak yabancılarla konuşurken akı­cılıklarını yitirirler.
Bazıları ise, konuşurken kekeledikleri halde, okurken veya şarkı söylerken hiç kekelemezler. Kekeleyenler, kendi konuşmalarıyla başkalarının konuşmaları arasındaki ayırımın bi­lincindedirler.
Söylemek istediklerini nasıl söyleyeceklerini bilir­ler, ancak bazı seslere başlamada güçlük çekerler ve bir sesten diğerine zorlukla geçerler.
Çoğu kez kekemeliğin, konuşma terapistleri veya ilgili eğitimciler tarafından tedavi edilmeden, kendiliğinden kaybolduğu görülmektedir. Bu oranın %60-80 olduğu söylenebilir.
DİL BOZUKLUKLARI
Bazı insanlar duyduklarından anlam çıkaramadıkları, ya da düşüncelerini sözcüklerle anlatmadıkları için sözlü iletişimde güçlük çekerler.
Bunlar, dil sembollerinin kullanımında sorunları olan kimselerdir. Dili anlama ve düzenleme yeteneği yitirilmiş ya da bozulmuş olabilir.
Bir çocuğun yeterli söyleyişi, sesi ve konuşma akışı olabilir, ancak konuşması anlamlı olmayabilir.
Sözcük, ses ve heceleri rastgele ve anlamsız bir düzende bir araya getirir, dil sembollerini uygun şekilde kullanamaz. Böyle çocuklarda dil bozuklukları vardır.
A. Gecikmiş Dil
Çocuklar beklenen zamanda dillerini geliştiremezlerse ve anlama-anlatmada güçlükleri varsa, bu durum gecikmiş dil olarak tanımlanır.
Dillerinde, anlatım yoksunluğu, gramer ve sözdizimi yanlışları görülür. Dilin nasıl düzenlendiğini tam olarak anlayamazlar. Bu tür bozukluğun, genellikle babadan geldiği ve %50 kalıtsal olduğu görülmektedir.
Erkek çocuklarda daha fazla rastlanmaktadır. Nedenleri arasında çevresel etkenler, duygusal problemler, doğum travmaları ve zihinsel gerilikler bulunabilir.
Bazı durumlarda fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal yönden normal olan çocukların da dil becerilerinde gerilik olabilir.
Üç yaşında hiç dil kullanımı olmayan ve dört yaşında yalnız tek tek sözcük kullanan çocukların dil gelişiminde gecikme olduğu söylenebilir.
Oyun ve sözel-görsel ifadelerin birlikte sunulduğu etkinlikler tedavide yararlıdır.
B. Söz Yitimi (Aphasia)
Dilleri gelişmiş olan çocuklar beyin sarsıntısı geçirirlerse; düşüncelerini düzenleme, anlama ve anlatma yeteneklerini yitirebilirler.
Her tür sembol kullanmada (Okuma, yazma, heceleme, jest kullanımı ve konuşma gibi) sorunları olabilir.
Bu çocuklar, şaşkın ve duygusal yönden tutarsızdırlar. Yaygın sözcükleri anımsayamaz,basit komutlar dışındakileri anlayamazlar.
C. Belirli Dil Yetersizlikleri
Belirli bir beyin sarsıntısı geçirmemiş fakat dilsel becerileri, bilişsel ve toplumsal becerilerinin gerisinde olan çocuklar vardır.
Bu çocukların toplumsal uyum ya da zihinsel yetersizlikleri olmayabilir fakat dili etkin olarak kullanamazlar. Bu çocukların problemleri, konjenital söz yitimi veya gelişimsel söz yitimi olarak adlandırılır.
Bu eksiklik, duyu organlarının bozukluğundan, motor bozukluktan, zeka geriliğinden ya da duygusal bozukluktan çok beyin fonksiyonlarının eksikliğinden ileri gelmektedir.
Bir bakıma çocukluktaki söz yitimi, öğrenim yeteneksizliğinin bir bölümü sayılabilir.
DİGER DURUMLARA BAĞLI KONUŞMA VE DİL BOZUKLUKLARI
A. Beyin felci ile ilgili Konuşma ve Dil Bozuklukları
Beyin felci, doğumdan önce, doğum sırasında ya da doğumdan sonra ortaya çıkan, bir beyin sarsıntısı nedeniyle zayıflık veya felç içeren bir gelişim yetersizliğidir.
Beyin felçli çocuklar için konuşma ve dil kazanımı oldukça zordur. Birçoğunda bilişsel ve algısal motor yetersizlik vardır.
Kas gücü ve koordinasyonu zayıftır. Bu nedenle zihinsel yönden normal gelişim gösterseler de, hava akımı ve konuşma seslerini çıkarmada güçlük çekerler.
Dil damak, dudak ve çenenin denetimini etkileyen beyin sarsıntısı nedeniyle, söyleyiş (articulation) bir problem olabilir.
Beyin felçli çocukların hepsi aynı ölçüde zarar görmezler, konuşma ve dil gelişimleri normalden büyük bozukluklara kadar değişiklik gösterebilir.
B. İşitme Bozukluğu ile ilgili Konuşma ve Dil Bozuklukları
Doğuştan ya da konuşmayı öğrenmeden, işitme kaybına uğra­yan çocuk, sözlü dili öğrenmeye başladığında büyük bir engelle karşılaşır.
İşitmediği için konuşma ve dilin her alanında güçlükle karşılaşır. Çocuğun sesi, perde, nitelik ve yoğunluk bakımından normalden farklıdır. Konuşma ritmi bozuktur, birçok söyleyiş yanlışı yapar.
Dil nüanslarını öğrenmek, çocuk için çok güç olmaktadır. Bu çocuklar, normal söyleyiş ve ses becerilerini öğrenmede güçlük çekerler.
Zeka, çevre uyarıcısı gibi diğer faktörler eşit olduğunda, işitme kaybının derecesi ne ise, çocuğun konuşmayı öğrenmede o ölçüde güçlük çekeceği düşünülmektedir.
C. Yarık Damak veya Yarık Dudak ile İlgili Konuşma ve Dil Bozuklukları
Yarık damak (kurt ağzı), ağız boşluğunun üst kısmında bir açıklık olması durumudur. Yarık dudak (tavşan dudak) ise üst dudakta bir veya iki yanlı bir yarık olmasıdır.
Bazı çocukların yalnızca dudakları yarıktır; bazılarının ki ise, dudaktan ağzın arkasına kadar yumuşak ve sert damak yarık olabilir, bir kısmında ise, yarık, yalnız damaktadır.
Damak yarıkları, hem yumuşak hem sert damağı, yalnız yumuşak damağı veya küçük dili ilgilendirebilir.
Damak öncesinde, damakta veya her iki yapıdaki yarıklar, dünyanın bazı bölgelerinde, bazı ırklarda ötekilerden daha sık görülür.
Damak ve dudak yarıkları en yaygın olanlarıdır, 800 bebekten birinde bu tür bozukluk görülür. Yarıklar cerrahi yolla düzeltile'9ilir veya yapay damak takılabilir.
Ancak dudak ve damak gibi konuşma organlarındaki kusurların, tedaviden sonra konuş­mayı ne ölçüde etkileyeceği belirlenemez.
D. Zeka Geriliği ve Duygusal Problemlere Bağlı Konuşma ve
Dil Bozuklukları
Zeka geriliği olan ve duygusal yönden problemli çocuklarda her türlü konuşma ve dil bozuklukları daha sık görülür.
Bu çocuklarda gecikmiş dil yaygındır. Psikotik ve şizofrenik çocuklarda garip dil düzenleri görülür.
Örneğin, kendilerinden söz ederken, üçüncü şahıs zamirleri, başkalarından söz ederken birinci şahıs zamirleri kullanırlar veya papağan gibi tekrarlamalı konuşurlar.
Zihinsel ve duygusal eksikler, konuşma ve dil bozukluklarına neden olmazlar, fakat yine de bilişsel, sosyal, duygusal ve dil gelişimi birbirine bağlıdır.
KONUŞMA VE DİL BOZUKLUGU OLAN ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ
Çocuğa konuşma ve dil bozukluğunu yenmesinde yardımcı olmak için, konuşma ve dil bozukluklarında, çocuğun deneyimlerinden ve dilin günlük yaşamdaki fonksiyonundan yararlanarak eğitim düzenlenmelidir.
Başkalarının konuşmasını dinlemeyi, yorumlamayı çözümlemeyi, kendi deneyim ve düşüncelerini konuşma yoluyla anlatmayı sağlamalı, bu konuda yönlendirilmiş çalışmalar düzenlenmelidir.
Okul öncesi ve okul çağı döneminde eğitimci ya da öğretmen,konuşma ve dil bozukluklarının belirlenmesinde önemli bir rol oynar.
Çünkü çocuğun gündelik konuşma alışkanlıklarını doğrudan gözleyen kişidir. Çocuğun, iletişim ve toplumsallaşma amacıyla kullandığı gündelik dil, çocuğun konuşma ve dilinin yeterliliğini ölçmekte en iyi ölçüttür.
Yabancı ülkelerin birçoğunun, resmi okullarında, konuşma te­rapisti bulunmakta ve çocukların konuşma-dil sorunlarını belirlemek için, belli zamanlarda tarama testleri uygulanmaktadır.
Öğretmen, iyi bir belirleme yapabilmek için, konuşma ve dil gelişimine ilişkin yeterli bilgi sahibi olmalıdır.
Belirlenen konuşma ve dil bozuklukları için konuşma terapistine başvurulmalıdır. Ko­nuşma terapisti, problemi değerlendirmek için çocuğu gözler ve test eder.
Çocuğun, işitme, ses, söyleyiş, konuşma akışı ve dil performansını değerlendirmede kullanılabilecek çeşitli testler ve değerlendirme araçları kullanılır.
Konuşma terapisti bulgulara göre, çocuğu bireysel yada grup eğitimine alır. Gerekirse çocuğu başka bir uzmana gönderir. Çocuğun işitme kaybı ciddi ise, bir odyologun yardımı gerekmektedir.
Çocuğun konuşma veya dil sorunlarının beyin sars1lltısından ileri geldiğinden şüphelenildiğinde, nörologlara başvurulmalıdır.
Duygusal bozukluğu olanları, psikologlar değerlendirmelidir. Çocuğun konuşma ve dil güçlükleri ne olursa olsun, uygun tedavi ve düzeltme işlemlerinin planlanması ve yürütülmesi için, erken tanı çok önemlidir.       
Konuşma ve Dil Bozuklukları Olan Çocukların Eğitimi ile İlgili Görüşler
Çocukların konuşma ve dil bozukluklarının giderilmesinde, konuşma terapisti, eğitimci, öğretmen ve aile arasında, işbirliği kurulmalıdır.
Beş yaşına kadar yeterli dile sahip olamayan çocukların, işit­me kaybı olmadığı sürece, genellikle zekaca ya da duygusal yönden ciddi olarak geri ve yetersiz oldukları düşünülür.
Yeterli bir dile sahip olamama, iletişim de büyük engel oluşturan bir özürdür. Bu bakımdan bu çocuklara konuşmayı öğretmek, eğitimlerinin en önemli aşamasıdır.
Dil kullanamazlarsa, gerçekten toplumsal bir varlık olamazlar. Konuşması yetersiz olan çocuklar, zihinsel geriliği ve bozukluğu olan çocukların bulunduğu kurumlarda ya da özel sınıflarda eğitime alınırlar.
Bu sınıflardaki eğitimciler, konuşma ve dil becerileri hakkında bilgi sahibi olmalı ve konuşma terapisti ile birlikte çalışmalıdırlar.
Konuşması yetersiz olan çocuklara, dilin kazandırılmasında çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Operant şartlanma yönteminde, çocuğun dili kazanması belirli aşamaları gerektirir ve her aşamada çocuğun tepkileri ödüllendirilir.
İstenen davranışın çocuk tarafından ortaya konulması sonucunda, eğitimcinin övgüsü, kucaklaması seklinde ödül verilir. İlk aşamada çocuğa eğitimci ile göz kontağı kurması öğretilir.
İkinci aşamada, eğitimciye bakarken seslendirme yapar, daha sonra eğitimcinin çıkardığı sese yakın bir seslendirme yapılır, eğitimcinin sözcükleri taklit edilir, sonuçta eğitimcinin soruları cevaplandırılır.
Bu yöntemlerle, konuşma özürlü çocuklara, temel söz­lü dil öğretilirse de, bu yoğun ve uzun bir eğitimi gerektirmektedir. Sonuçta, çok az çocuk, normal dil örüntülerini geliştirebilmektedir.
Ayrıca bu çocukların konuşmaları basmakalıp, mekanik bir niteliktedir ve genellikle sınırlı amaçlar için kullanılır.
Konuşması yeterli olmayan çocuklarla çalışan araştırmacı ve uygulamacılar arasında, bu çocukların iletişim sistemleri ile ilgili görüş farklılıkları vardır.
Bir görüşe göre, bu çocuklar için en uygun iletişim biçimi konuşma dili iken, bazıları işaret dilinin, bazıları da görsel sembol kullanımının yararından bahsetmektedirler.
Konuşması yetersiz olan çocukların dil eğitiminin, normal çocukların dil gelişimindeki sırayı izleyip izlememesi de ayrı bir tartışma konusudur.
Bir görüşe göre; dil gelişiminin aynı yolu izlediği ve bu nedenle konuşması "yetersiz olan çocukların, normal çocukların dil gelişimindeki yolu ve sırayı izlemesi gerektiği savunulmaktadır.
Diğerine göre de; normal gelişim sürecinin, konuşması yeterli olmayan çocuğu başarısız yaptığı ve bu nedenle özel bir eğitim uygulaması gerektiği belirtilmektedir.
Bütün bunlara rağmen, son yıllarda, her tür özre sahip çocukların eğitiminde, entegre eğitim (normal ve özürlü çocuğun bir arada eğitimi) yöntemine ağırlık verilmektedir .
Çocuğun Okulda Eğitimi
               
Sınıf öğretmeni veya eğitimci konuşma ve dil bozukluklarını. tanımada, düzeltmede yeterli bilgilere sahip olmalı, konuşma terapisti ile birlikte çalışmalıdır.
Eğitimcinin / sınıf öğretmeninin en önemli görevi, çocuklara konuşmayı sevdirmek olmalıdır.
Bunun için de, çocuklara konuşmalarını güdüIeyerek, hoşlanacakları etkinlikler hazırlayabilir. Çocuğun, kendinden beklenen dil ve konuşma performansını göstermesi halinde ödül verilebilir.
Eğitimci / öğretmen, çocukla konuşurken göz kontağı kurarak, konuşmasının duyusal ve bilişsel içeriğine uygun tepki göstererek, çocuğun söylediklerini algılayacı bir dinleyici olmalıdır.
Akıcı konuşamayan ya da kekemeliği olan çocuğa, eğitimci öğretmen sabırlı davranmalı, çocuğu dikkatle dinlemeli, çocuğun söy­lemek istediğini bitirmesine olanak sağlamalıdır.
-  Problemi görmemezlikten gelmek ya da inkar etmek doğru bir yol değildir,
Çocuğun, doğru söyleyiş ve sesi öğrenebilmesi için önce eği­timciyi öğretmeni model alması, konuşmalarını ve sözcüklerin seslerini dikkatle dinlemesi gerekmektedir.
Sonra sözcüklerdeki sesleri ayırarak, çocuğun bu sesleri çıkarmasına yardım edilir. Aynı zamanda çocuk kendi çıkardığı sesi dinlemelidir. Böylece kendi çıkardığı sesi, eğitimcinin çıkardığı sese benzetecektir.
Buna benzer çalışmalar, çocuğun konuşurken kendi sesini düzenlemesini öğretecektir.
Çocuklar kendi konuşmalarını dinlemediklerinde; söyleyişleri, ses ve konuşma akışları düzensiz olacaktır.
Teyp yardımıyla, birbir­lerini ve kendilerini etkin bir biçimde dinlemeleri öğretilebilir. Çocukların konuşmasını teybe kaydetmede belirli teknik öneriler almak için, konuşma terapistine danışılmalıdır.
Çocuk bir kez kendi konuşmasıyla, istenen bir model arasındaki ayırımı öğrenirse ve kendi konuşmalarını düzeltebilirse, eğitimci bu yeni becerileri pekiştirmesi için çocuğa destekleyici eğitim vermelidir.
Çocuğun konuşma ve dil bozukluğunu belirlemede ve konuşma terapistine sevk etmede eğitimci öğretmen aşağıdaki durumları dikkate almalıdır.
1 - Çocuk ne kadar konuşuyor? Eğitimci öğretmenle mi yoksa arkadaşlarıyla konuşurken mi daha rahattır?
2 - Öteki çocuklar konuşmalarına nasıl tepki gösteriyor?
3 - Başkalarını ne ölçüde dinleyebiliyor? Bazı şeyleri tekrar etmek gerekiyor mu? Diğer çocuklar kadar söyleneni anlar görünüyor mu?
4 - Konuşması ne kadar anlaşılabiliyor? Yaşıtlarından daha çok söyleyiş hatası yapıyor mu?
5 - Konuşma ritmi, alışılandan çok farklı mı? Konuşurken,çok tekrar, uzatma ve duraklama yapıyor mu?
6 - Ses perdesi ve yüksekliği yaş, cinsiyet ve durumuna uygun mu? Vurgu ve entonasyonları uygun kullanıyor mu? (Kronik boğuk sesin sağlıkla ilgili bir sorun olabileceği dikkate alınmalıdır).
7 - Yaşına uygun söz dağarcığı var mı? Gramer, sözdizimi ve çekim kurallarını yerinde kullanabiliyor mu?
8 - Konuşması anlamlı mı? Hikaye veya bir olayı sırasıyla anlatabiliyor mu?
Bütün bunlar dikkate alınarak okula devam eden çocukların ko­nuşma ve dil bozuklukları belirlenerek konuşma terapisine başvurulmalıdır.
Bu çocukların eğitimi normal sınıf ta sürdürülebilecekse; eğitimci / öğretmenin, bu çocukların iletişim becerileri kazanmasına, yardımcı olmada önemli sorumlulukları vardır.























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder