DİL GELİŞİMİ
1.1.
Tanımı ve Önemi
Dil, , iletişimi sağlamada araç olarak kullanılan
sesler, sembol ve sözcükler gibi temel birimleri içine alan insanlara özgü bir
sistemdir. Geniş anlamda ise dil; duyguları düşünceleri, tutumları, inançları
ve değer yargılarını aktarmak, algılanan ve yaşanan olaylarla ilgili bilgileri
soru sorma, emir verme, istekte bulanma gibi işlevler ile ortaya çıkarmak için
kullanılan bir araçtır. Her dilde, sembolleri birleştirmek ve yeni semboller
yaratmak için kurallar vardır. Konuşma dilin sese dönüştürülmüş biçimi olarak
ifade edilir. Her dilin sesle ifadesi vardır. Fakat sesler, dilden dile
değişebilir. Dil gelişimi; seslerin, kelimelerin, sayıların, sembollerin
kazanılması, saklanması ve dilin kurallarına uygun olarak kullanılmasını içeren
bir süreçtir. Bireyin doğasında dil ile iletişim kurma, isteklerini duygu ve
düşüncelerini iletme ihtiyacı vardır. Dil gelişimi, doğumdan itibaren başlar ve
yaşam boyu devam eder. Dil ve öğrenme arasında önemli bir ilişki vardır. Dil,
öğrenmeyi kolaylaştırır. Öğrenme sürecinde ise çocuğun dili gelişir. Dil
gelişiminde, sesin duyulması ve dili kullanabilecek ortamın bulunması gerekir.
Çocuklar, çevresindeki yetişkinlerin konuşmalarını taklit ederek dili öğrenmeye
çalışırlar. Dil gelişiminde ilk dönemler evrensel özellik gösterir. Farklı dilleri
konuşan toplumların çocuklarında dil gelişiminin ilk dönemlerinde benzer
özellikler görülmüştür. İlk yıllardaki bu evrensellik 18-32 aydan sonra, sosyal
sınıf farklılıklarının etkisiyle yok olur. Dilin bir başka özelliği de dil ile
kritik yaş ilişkisidir. Dünyadaki bütün çocuklar, kendi dillerini 2-5 yaşları
arasında öğrenmektedir. Çocuklar, benzer dil yeteneği ile doğsalar bile
gelişimleri için gerekli ses uyarımlarını alamadıklarında (işitme engelli
doğanlarda olduğu gibi) dil yeteneklerinin köreldiği görülmüştür. Konuşmanın
olmadığı bir ortamda çocuğun konuşmayı öğrenemediği ortaya çıkmıştır.
Dil bilimcilere göre dilin fonksiyonları
şunlardır:
* Dil, arzu ve isteklerimizi ifade etmek için
kullanılır.
*Dil, heyecan ve duyguları ifade eder.
*Dil; olayları, nesnelerin durumunu açıklar.
*Dil, kendi materyalini kendi geliştirirken en
önemli aracı konuşmadır.
1.2. Dilin Bileşenleri
Dil gelişimi konusunda yapılan çalışmalar
doğrultusunda dil gelişimi; ses, sıra ve
anlam sistemlerinden oluşur. Bunlar aşağıdaki gibi
ifade edilebilir.
1.2.1. Ses Bilgisi
Konuşma dilinde anlamı ayırt etmeye yarayan en
küçük ses birimleri, ses sistemlerini
oluşturur. Çocuklar sesin akışını duymalıdır.
Sesin akışını algılayan çocuk, bu sesleri küçük
parçalara bölerek kendi dilini oluşturmaya başlar.
Ünlü ve ünsüz ses birimlerinin farklı
bileşimler hâlinde kullanılmasıyla sözcükler
meydana gelir. Her dilin kendine özgü ses
sistemleri vardır. Çocuklar yaklaşık olarak 2,5
yaşlarına kadar tüm ünlü ve ünsüz sesleri
çıkarabilir. Tüm seslerin çıkarılması 7-8
yaşlarına kadar sürer.
1.2.2. Biçim Bilgisi
Sözcüklerin içyapılarını ilgilendiren kuralları
içerir. Bu kurallar dildeki kök ve ekleri,bunların birleşme şekillerini ve
çekim özelliklerini kapsar. Bir dilde anlam taşıyan en küçük birime biçim birim
(morfem) denir. Bağımlı ve bağımsız olmak üzere iki tip biçim birim vardır.
Bağımsız biçim birim tek başına kullanılabilir, bağımlı biçim birim ancak
bağımsız biçim birim ile kullanılabilir. Örneğin “kuş” bağımsız biçim birimdir.
Ama “kuşlar”sözcüğündeki “lar” bir bağımlı biçim birimdir ve yalnız
kullanılamaz. Çocuklar sözcükleri öğrenip bunların anlamlarını anladıkça bu
sözcüklerle ilgili kuralları da öğrenirler.
1.2.3. Söz Dizimi
Cümlenin yapısını oluşturan öğelerin anlamlı bir
biçimde birleştirilmesi ile ilgili kuralları içerir. Çocuğun ilk ifadeleri tek
sözcükten oluştuğu için çocuk, söz dizimi ile ilgili kuralları iki sözcük
döneminde kullanmaya başlar. Çocukların ses gruplarındaki sıraya dikkat etmesi
gerekir. Eğer sıraya dikkat etmezse, cümlelerin anlamları değişebilir.
Örneğin “Ahmet
süt ister.” cümlesi sıra değiştiğinde “Süt Ahmet ister.” şeklinde anlamsız bir cümleye
dönüşebilir.
Söz dizimi kuralları, her dilin yapısına göre
farklılık gösterir. Türkçenin söz dizim kuralları, cümle içindeki öğelerin
yerini serbestçe değiştirmeye izin verir. Bu yüzden önemli bir anlam değişmesi
genellikle olmaz fakat kişi, zaman ve hâl bildiren belirteçleri ve ekleri doğru
yerlerde kullanmak gerekir.
1.2.4. Anlam Bilgisi
Dildeki sözcük bileşimlerinin içeriğini ve
anlamlarını ilgilendiren kuralları içerir.
Anlam bilgisi, kişinin deneyimleri ve bilgi
birikimi ile yakından ilgilidir. Anlam, dili kullanmanın can damarıdır. Anlam,
seslerin sembol aracılığıyla nesne ve olaylarla ilişkisini belirler. Sözcükler,
belli bir anlamı ifade etmek için kullanılır. Çocuk, dili anlamlı kullanmaya
başladığında, belirli durumlar ve nesnelerle kendi düşünceleri arasında anlamlı
ilişkiler kurar. Sözcük ve cümlelerini belli anlamlar oluşturmak üzere
kullanır. Çocuk, bilişsel kavramları kazandıkça, dilin anlam bilgisi yönü de
zenginleşir.
1.2.5.Kullanım Bilgisi
Dilin amaçlarını, sosyal etkileşim için farklı
kişi ve durumlarda kullanım tarzını belirleyen kurallardan oluşur. Bu bileşen
sıra ile; konuşma, konuşmayı başlatma, konuşmayı aynı konuda devam ettirme,
bitirme, zaman, durum ve konuya uygun konuşma ve anlatım becerilerini içerir.
Çocuklar konuştukları kişiye bağlı olarak, farklı sözcükleri kullanmayı ve sorulara
farklı tepki vermeyi erken yaşlardan itibaren öğrenmeye başlar.
1.3. 0 -12 Yaş Çocuklarında Dilin Kullanılması
Konuşmayı ve diğer insanları anlamayı öğrenmek,
çocukların geliştirdiği en karmaşık yeteneklerindedir. Dili kullanmanın bir
amaca yönelik işlevi vardır. Dilin işlevi; insanın neden konuştuğu ile ilgili
öğrenme, isteme gibi amaçlarla ilgilidir.
Çocukların hepsi konuşma öncesi sesler çıkarır.
Çocukların; duygularını, düşüncelerini, ilgilerini, isteklerini ifade etmek
için iletişime girmeleri gerekir. İletişim; Başkalarının söylediklerini anlamalarını,
sözcük dağarcığı geliştirmelerini, sözcükleri doğru olarak telaffuz etmelerini ve
anlaşılır bir cümle yapısını kavramalarını sağlar.
İletişim için; konuşma sırasında göz kontağı kurma
ve sürdürme, konuşmayı başlatma,sıra ile konuşma, bir konu üzerinde konuşmayı
sürdürme ve konuşmayı bitirme, zamanı ve durumu konuya uygun konuşma gibi
anlatım becerilerinin öğrenilmiş olması gerekir.
Bebeğin ilk hareketleri ve sesleri ile iletişim başlar.
Hayatın ilk birkaç ayında bebekler, konuşmanın temeli olan ağlama ve anlamsız
sesler çıkararak iletişim kurarlar.
İlerleyen süreçte söylenenleri anlamaya, tek
kelimelerle kendini ifade etmeye, cümleler kurarak konuşmaya, kendini anlatmaya
çalışır.
Çocuklara dil ile iletişim olanaklarının
sağlanması onların dili kavramaları ve ifade etmelerinde hızlı ilerlemelerin
olmasını sağlar. Çocukların iletişim becerileri, konuşulan konuya ve kişiyi
tanımalarına göre değişir. Tanıdıkları kişilerle bildikleri konularda yüz yüze
konuşmada başarılıdır. Çocuk, yüz yüze olan ilişkilerine çoğunlukla sözlü
iletişimle başlar. Çocuk için çevrede büyük bir çocuğun bulunması, dilin
kullanımını öğrenmesi için ortam oluşturur. Çocuklar; büyük çocuklarla anne
babaları arasındaki konuşmaları takip eder, onlara katılmaya çalışır ve sözlü
iletişim süreleri giderek uzar. Konuşmaya katılımı çocukların konuşulan konuyu
anlamalarına göre değişir. Konuşulanları dinleyerek, ben, sen, o gibi konuşma öğelerinin
cümle içindeki kullanımını duyarlar. Dil bilimciler ve eğitimciler, son
yıllarda yapılan çalışmalara dayanarak “Dilin kazanılmasında, insanın doğuştan
getirdiği bilişsel kapasitesi etkindir ve bu kapasite çevre yaşantıları ile
geliştirilmektedir.” görüşünde birleşmektedir.
Dilin kazanılmasını ve gelişimini; zihinsel engel,
fiziksel engel (yarık damak), duyusal engel (işitme ve görme kaybı), duygusal
yoksunluk (güven ortamı), uyarıcı yoksunluğu, uyarım eksikliği (yetişkinlerin
çocukla konuşması, oynaması ve uyarımlar vermesi) ve sık hastalanma gibi
durumlar etkiler.
DİLİN KAZANILMASI
|
|
KONUŞMA ÖNCESİ DÖNEM
|
KONUŞMA DÖNEMİ
|
1. Yeni doğan dönemi (ağlama)
|
1. Ses, sözcük dönemi
|
2. Gığıldama dönemi
|
2. Tek sözcük dönemi
|
3. Mırıldanma dönemi
|
3. İki sözcüklü ifadeler dönemi
|
4. Mırıldanmanın tekrarı dönemi
|
4. Üç ve daha fazla sözcüklü ifadeler dönemi
|
5.Başkalarının seslerini taklit dönemi
|
5. Gramer kurallarına uygun konuşma dönemi
|
Tablo
1.1: Dilin kazanılması
1.3.1. Konuşma Öncesi Dönem
Konuşma öncesi dönem; yeni doğan dönemi (ağlama),
gığıldama, mırıldanma,mırıldanmanın tekrarı dönemlerinden oluşur.
Yenidoğan dönemi (ağlama / 0-2 Ay): Çocuğun
çıkardığı ilk sesler onun ihtiyaç ve isteklerinin göstergesidir. Çocukların
çıkardığı bütün sesler konuşma için gerekli değildir.Yenidoğanın davranışlarının
çoğu istem dışıdır. Konuşmanın gelişimi için arama, emme,yutma refleksleri
önemlidir. Beslenme ile ilgili olan bu reflekslerin sürekli tekrarlanması,ağlama
ve seslenme sonucunda, bebek konuşma sesi üretimi için gerekli olan nefes alma
ve
ağız-yüz yapılarını kazanır. Konuşma
mekanizmasının asıl görevi, nefes alma ve beslenmedir. İlk 3 haftada çıkarılan
sesler; farklılaşmamış, amaçsız, anlamsız rastgele seslerdir.
İkinci 3 haftalık dönemde farklılaşmış sesler
ortaya çıkar. Çıkarılan bu sesler,uyarıcı ile ilişkili olup genellikle açlık ve
rahatsızlık ağlamalarıdır. Ağlama, bebeğin ihtiyaç ve isteklerini belirten ilk
tek iletişim yoludur. 1. ayın sonunda anne, sesin farklılığına göre ağlamanın
nedenini (açlık, kızgınlık, acı) belirleyebilir. Çıkarılan sesler, anlam
yönünden incelendiğinde ham sözcüklerin başladığı; bebeğin başkalarının sesine
tepki gösterdiği dönem olduğu görülür.
Gığıldama dönemi (2-4 Ay): Ağlama ile birlikte
bebekler basit sesler çıkarır.
Bilinçsizce çıkarılan bu sesler evrenseldir. Bebek
rahatsızlığını ifade eden seslerin yanı sıra mutluluk ve hoşnutluğunu ifade eden
sesler de çıkarır. İki aylık bebeğin, ağız kaslarının kontrolünü henüz tam
kazanmamış olmakla birlikte ağız hareketlerini başlatıp durdurabilir.
2 ve 3 aylık dönem, gülme ve gığıldama dönemidir.
Çocuk, sesi ses olarak çıkardığını bilir.Çıkardığı seslerden mutlu olur, ses
oyunları oynar ve kendiliğinden ses üretimi başlar.
Rastgele olarak çıkardığı “a, u, o” ünlü seslerini
uzatır. Daha sonra da bu seslerin sonuna“h” eklenerek “ah, uh”, şeklinde sesler
üretirken “s, k, g” gibi yumuşak damak ve gırtlak seslerini çıkarır. Ses
üretimi hâlâ refleksiftir Çıkarılan
sesler, anlam yönünden incelendiğinde hoşnutluğu ve hoşnutsuzluğu belirten
seslerdir. Başkalarının çıkardığı seslere tepki verir ve annesinin sesine
gülümser.
Mırıldanma dönemi (4-6 Ay): Bebeğin ses
mekanizması üzerindeki kontrolünün arttığı görülür. Dili yuvarlama ve ileri
uzatma becerisi görülür. Memnuniyetini belirten sesler çıkarır. Ayrıca kendi
çıkardığı bu sesleri taklit eder. Bu taklit sesleri, yalnız olduğunda görülür.
Bebeğin çıkardığı sesler refleksif olmaktan
çıkmış, tamamen amaçlı hâle dönüşmüştür.
Ses çıkarma için uyaran, kendisidir. Bu süreç,
bebeğin “kendi kendine konuşmaya başladığı dönem” olarak da nitelendirilir.
Ünlü ve ünsüz seslerin çeşitlerini üreterek bunları tekrar eder. Buna vokal
jimnastik denir. Bebeğin tekrar etmekten hoşlandığı bu sesler “ma-ma-ma”,
“ba-ba-ba” gibi seslerdir. Görüldüğü gibi bebek, ünsüz benzeri seslerle ünlü
benzeri sesleri birleştirerek iki heceli sözcükler oluşturmaya başlar. Bu dönemde
“b, m, p” gibi dudak seslerini çıkarır. Uzun oyun sesleri, çığlıkları ve
seslenmeler görülür. Bebeğin çıkardığı seslerin sayısında ve türünde artmalar
vardır.
Mırıldanmanın tekrarı dönemi (7-9 Ay): 6-9 aylar
arasında görülür. Bu dönem, ses oyunlarının tekrarı dönemi olarak da ifade
edilir. Bebek, ses üretimi ile işitmeyi birleştirir.
Seçilmiş işitilen sesleri tekrarlar. Mırıldanmanın
tekrarının görülmemesi, bu dönemde dil problemlerinin, işitme kaybı, zihinsel
gerilik gibi durumların ortaya çıktığını gösterir.
Bebeğin ağız hareketlerinde çeşitlilik görülür.
Bebeğin çıkardığı sesler, hece tekrarına dönüşerek daha çok çevredeki dilin
niteliklerini kazanır. Önceleri “p, b, d” gibi dudaksı ve diş eti patlamalı
sesler çoğunluktadır. Ünlü ünsüz birleşimlerinin tekrarıyla “ba-ba-ba”,
“de-de-de” “ma-ma-ma” şeklinde görülür. Bu dönemde
çocuk, değişik sesler çıkarır.
Çocuklar kelime söyleyene kadar, çocukla beraber
bu seslerin tekrar edilmesi teşvik edicidir.
Bu dönemde çocuk, bütün ses mekanizmasını serbestçe
hareket ettirmeyi öğrenir. Ses oyunlarında ritim kullanır.
Bebeğin çıkardığı sesler, anlam yönünden
incelendiğinde dikkati çekme, sosyalleşme için kullanıldığı, hoşnutluk verici
bir durum veya nesne hatırlandığında sesin yeniden ortaya çıktığı görülür.
Yetişkinlerin konuşmasına gülümseyerek veya ses çıkararak cevap verebilir,ayrıca
kızgınlık ve hoşnutluk seslerini de ayırt edebilir.
Başkalarının
Seslerini Taklit Dönemi (9-11 Ay): Bebekler, insan sesini bilinçli bir şekilde
taklit ederler. Taklit etme davranışı bebeğin, dil gelişimi ve sosyal
becerileri kazanması için önemli bir belirleyicidir. Yaklaşık on birinci ayda
kelimelerin taklit edilmesi başlar. Bebekler ilk anlamlı sözcük çıkarmayı
öğrenmeden önce, sesi taklit ederler. Bu
döneme
kadar bebekler, kendi temel ses repertuarını kazanmışlardır. Sözel uyaranla
verilen ses ya da heceleri ve konuşmanın toplanmasını taklit ederler. Bu
aşamadan sonra bebekler anlamları araştırmaya ve kendi dillerini öğrenmeye
hazırdırlar.
1.3.2.
Konuşma Dönemi
Konuşma
dönemi; ses, sözcük, tek sözcük, iki sözcüklü ifadeler, üç ve daha fazla sözcüklü
ifadeler ve gramer kurallarına uygun konuşma dönemlerini kapsar.
Ses
sözcük dönemi (11-13 Ay): Bu dönem, “tekrarlama” ya da “çeşitlenmiş mırıldanma”
dönemi olarak da ifade edilir. İnsan seslerini bilinçli bir şekilde taklit
eder.
Çocuğun
sık sık mırıldanarak yetişkin konuşmasına benzeyen dizeler oluşturduğu görülür.
Bu
sesler anlamdan yoksun, akıcılık özelliği olan, düz cümle ya da soruya benzeyen
acele mırıltı şeklindedir. Bu anlaşılmaz konuşmalara, jargon denilmektedir.
Mırıldanmalar, çocuk için sözcük yerini tutar. Basit soruları bakarak ya da
göstererek yanıtlar. “Cee” oyununu
başlatır.
Dil bilimcilerin, ilk sözcüğün söylendiği bir yaş civarını genellikle “dilin
başlama noktası” olarak kabul ettiği görülür. Bu dönemde çocuk, birkaç jesti ve
sözcüğü anlar. Bu aşamadan sonra bebekler, artık anlamları araştırmaya kendi
dillerini öğrenmeye hazır durumdadır.
Tek sözcük dönemi, (14-18 Ay): Çocuğun gerçek
konuşmaya geçmesi bu dönemin özelliğidir. Mırıldanma ile gerçek konuşma
arasında bir suskunluk dönemi geçtikten sonra sözcük, sesle oynarken
rastlantısal olarak ortaya çıkar; tekrarlanmalar ile pekiştirilir. Bir yaşının
sonuna doğru ilk sözcüğün görülmeye başlamasıyla dilin başladığı düşünülür.Çocuğun
sözcüklerinin gerçek bir sözcük olarak kabul edilmesi için bu sözcüğü, belli
bir durum ya da nesneyi belirtmek üzere tutarlı ve doğru olarak kullanması
gereklidir. Çocuğun ilk anlamlı konuşmaları “mama”, “baba” gibi tek
sözcüklerden meydana gelir.
Bu sözcüklerde çocuk; insanlar, oyuncaklar,
yiyecekler, giyecekler gibi tanıdığı,yaşantısında olan durumlardan veya
varlıklardan söz eder. Sözcükler hareketler yoluyla öğrenilir. Örneğin çocuk
kapı vuruluşunu belirtmek üzere kullandığı “kapı” sözcüğünü,yerde duran bir
ayakkabıdan daha önce anlatabilir. İlk kullanılan ifadelerin sık tekrarlanan hareketlerden
(baş baş, bay bay gibi) oluştuğu belirtilmiştir. Bu dönemdeki çocukların ifadeleri,
içinde bulundukları durumla birlikte ifade edilmelidir. Tek sözcükler bir
cümlenin anlamını taşıyabilir. Çocuk babasının resmini göstererek “baba”
diyorsa bu adlandırma, eğer
babasının
terliklerini göstererek “baba” diyorsa terliklerin babasına ait olduğunu söylüyordur.
Bakışın yönü, ses iniş–çıkışı, jest ve mimiklerin anlatıma katılımı çocuğun
ifadesini
belirlemede önemlidir. Başlangıçta söylenen bu tek kelimeler, konuşma ve etkinliğin
birleşmesini sağlar. Örneğin “atdaa” kelimesi sokağa gitmeyi anlatır.
Bu dönemde çocukların alıcı dillerinin, ifade edici dillerine
göre daha iyi gelişmiş olmasının nedeni, kavramsal gelişimin dil gelişiminden
ileri olmasıdır. Dönemin sonuna doğru sözcük
hazinesi gelişme gösterir. Çocukların ilk kullandıkları
sözcükler, nesne isimleri ya dafonksiyonları ile ilgilidir. Bebeklerin ilk
sözcükleri geliştirmeleri uzun sürerken, on ya da daha fazla sözcük
kullandıktan sonra sözcük hazinesi hızla gelişir.
İlk sözcükler; kendine yakın insanlarla (anne,
baba), hareket eden nesnelerle (top,araba, ayakkabı), tanıdık durumlarla (bay
bay, baş baş, yukarı) tanıdık hareketlerin sonuçları
(kirli, ıslak) ile ilgilidir. İkinci yılın son
yarısında bebekler, duygularını “mutlu”, “üzgün”,“kızgın” gibi sözcüklerle
nitelendirmeye başlarlar.
1.3.3 İki Sözcüklü İfadeler Dönemi (18-24 Ay)
18-24 aylar arasında görülür. Bu dönemin başında
çocuklar sözcükleri birleştirir. Ama bunlar iki tek sözcüğün art ardına
gelmesiyle oluştuğu için iki sözcüklü cümlecik sayılmaz.
Bu dönem, “iki sözcüklü cümleciklere geçiş dönemi”
olarak ifade edilir. Hareketlerle anlatımdan çok sözcüklerle anlatım başlar.
Çocuk, 2 yılın sonuna doğru sözcüklerin birbiriyle olan ilişkilerini anlayarak
onları yan yana getirerek farklı anlamları ifade etmeye başlar. “Anne gider.”,
“Araba gider.” gibi oluşan iki sözcüklü cümleler, isim ve fiillerden oluşan,
dil bilgisi çekim ekleri olmayan, içerisinde edat, zarf, sıfat bulunmayan
cümlelerdir.
Sadece anlam taşıyan sözcüklerden oluşan bu
cümleler, telgraf konuşması olarak ifade edilir. İki kelimenin birleşmesinden
oluşan konuşma tarzı, gelişme gösterirken çocuk,kelimeleri yan yana getirerek
kendi ana dilinin gramer yapısını öğrenmeye başlar.
İki sözcüklü cümlelerde çocuklar, vurgu
kullanmaktadırlar. Çocuğun konuşmasında ilkel dil bilgisi sistemi başlar.
Üç ve daha fazla sözcüklü ifadeler (2-3 Yaş):
Çocuk 3-4 kelimeyi bir araya getirerek tek bir düşünceyi bütün olarak ifade
eder. Çocuk; mantıklı, anlamlı ve yerinde cümleler yapar. Küçük emirleri yerine
getiren çocuk, basit soruları cevaplandırır.
Bütün bunlar,çocuğun konuşmaları kavradığını
gösterir. Yeni sözcükler öğrenen çocuğun sözcük hazinesi gelişerek sözel
iletişimi artar. Bu dönemde çocuğun söyledikleri, durum içinde değerlendirilmelidir.
Örneğin “Anne çorap” dediğinde bu cümle “Annenin çorabı” anlamını taşırken;
diğeri “Anne çorabını giydi” anlamını ifade etmektedir. Çocuğun içinde
bulunduğu durum ve uygulama şekli, bu yapıların değerlendirilmesinde önemlidir.
Çocukların çoğu üç yaşına geldiğinde dilin temel
yapılarını öğrenir. Bu yaşta sözel etkileşim fazlalaşır. Çocukların sözcük
dağarcığı hızla gelişir. Çocuk soru sormak, istek ve emirlerini bildirmek için
ses tonunu değiştirmektedir. “Anne ceket” ifadesinde ses tonu
değişikliği
ile çocuk “Anne bu ceket mi?” sorusunu sorabilir. 2-3 yaş çocuklarının
cümleleri çok açık fakat gramer yönünden eksik olabilir. Üç sözcüklü
birleşimlerde zaman ekleri,sıfatlar, zamirler, edatlar ve çekim ekleri yoktur.
Bu dönemdeki üç sözcüklü birleşimler ya
yeniden
birleştirme (anne at + top at = baba top at ) ya da genişletme (büyük kalem =
çok büyük kalem) şeklinde olur. Çocuk, çok sözcüklü cümleler yaparken dilin
temel yapılarını da öğrenir. Çocuğun basit düzeyde de olsa işaret sıfatlarını,
işaret zamirlerini, zarfları, olumsuz yapıları soru yapılarını, çekim eklerini
kullanmaya başladığı görülür.
1.3.4
Gramer Kurallarına Uygun Konuşma Dönemi (3-6 Yaş)
3-4
yaş çocuğunun kelime hazinesi gelişir. Yeni sözcükler öğrenirken bildiği sözcükleri
daha esnek kullanır. Ana dilinin temel yapılarını öğrenir. Kendini rahatça
ifade
eder.
Dil kullanımı çok yönlü olup duygularını,
düşüncelerini ilişkilerini anlatır. Fısıldamayı öğrenir. Hayali oyunda dil
kullanır. Çocuk, kendine dönük açıklamalar yaparak benmerkezci konuşma
sergiler.
Söz diziminde özne, nesne ve yüklem arasındaki
fonksiyonel ilişkileri anlar. Bu dönem, çekim kurallarının görülmeye başladığı
dönemdir. Çocuk geçmiş, şimdiki
ve
geniş zaman eklerini kullanır. Daha önce “Kedi içer.” derken şimdi “Kedi süt içiyor.”şeklinde
ifade edebilir. 3 yaş civarında olan çocuklar ne, kim? sorularını “ Nerede, ne zaman?”
şeklinde genişletirler. Yetişkinlerin kullandığı soru formlarındaki cümleleri,
4 yaşlarında üretmeye başlarlar.4-5 yaşında çocuk, dili kolay ve doğru kullanır.
Anne
babasının ses perdesini taklit eder. Dili kullanmada kız çocukları, erkek
çocuklarına göre daha iyidir. Benmerkezci konuşmanın sürdüğü görülür. Sözcük
sayısı artmaya devam eder. Kelime hazineleri 1000 kadardır. Önceki döneme göre
daha karmaşık cümle yapısı kullanmaya başlarlar.
Çoğul kullanımı doğru yaparlar.
5-6 yaşındaki çocuğun dili kullanımı bir
yetişkinin diline benzer. Sosyal etkileşimde konuşma artar ve konuşmanın
anlaşılır biçimde olduğu görülür. Çocuk, yetişkini daha az
taklit
eder. Çekim kuralları ve kişi zamirlerinin çekimi de doğru kullanılır. Çocuk, 5
yaşına geldiğinde olayları sırasına göre anlatır. “ Elimi yıkadım ve yemeğimi
yedim.” gibi. Olayları“ önce-sonra”, “ sırasına dizme”; “geçmiş, şimdiki,
gelecek” zamanı kullanımı gelişir.Çocuk, 5 sözcük içeren cümleler kurabilir.
Çocuklar 6-7 yaşlarında birlikte yaşadıkları yetişkin gibi konuşurlar. Sözcük
sayısı ortalama 2000 kadardır. 8 yaşına geldiğinde sözcük
sayısı
3000’e ulaşır. Bu yaştan sonra dinleme süresi artar. Yaşadıkları olayları
mantıklı bir şekilde anlatırlar. Telaffuzları düzgün, kelimeleri çeşitlidir.
Bir
çocuğun konuşması sürekli olarak eleştirilirse, bu durum onun için kötü
olabilir.
Sürekli
eleştirmek yerine anne babaların ve çevresindeki kişilerin doğru konuşarak çocuk
için model olmaları gereklidir.
1.4.
Dil Gelişimini Etkileyen Faktörler
Dil
yeteneği ile zihin yetenek arasında doğru bir orantı vardır. 2 yaşına kadar çocuğun
çıkardığı seslerle zekânın ilişkisinin olmamasına karşın, 2 yaşından sonra dil
gelişimiyle
zekâ arasında sıkı bir ilişki olduğu görüşü ağır basmaktadır. Erken konuşan çocukların
zekâ düzeylerinin genellikle normal ya da normalin üstünde olduğu ve dilin
zekâya
bağlı olarak geliştiği görüşü kabul edilmektedir. Dilin kazanılması, çocuğun
bilişsel gelişimine dayanmakta olup zihinsel uyum süreçlerinin her biri
algılama, kavram geliştirme ve dilin kazanılmasıyla yakından ilişkilidir.
İşitme
algısının normal olması, sağlıklı dil gelişimi açısından önemlidir. Duyma kusuru
olan bebeklerin 6-9 aylar arasında yapılan ses oyunları döneminde normallerden
ayrıldığı,
bebeğin dil gelişiminin aksadığı belirtilmiştir. Görsel algılama dil gelişimi
için belirleyici olmakta; ciddi görme kaybı olan çocukların dil gelişimleri,
görmesi normal
olanlara
göre daha geç başlamaktadır.
Şiddetli
ve uzun hastalıklar; çocuğun dili kullanmasını, konuşmasını 1-2 yıl geciktirebilir.
Çocuğun hastalık nedeniyle başkalarıyla iletişimi ve haberleşmesi kısıtlanması ve
konuşmaya daha az yüreklendirilmesi de konuşmasında gecikmeye neden olabilir.
Olgunlaşma
ve öğrenme ile ilgili öğeler; çocuğun dil gelişimini etkiler. Çocuğun, dili akıcı
kullanabilmesi için öğrenme sürecinden geçmesi gerekir. Çocuğun dil öğreniminin
önemli kısmı kendi girişimi ile olur. Çocuk dili, örnek aldığı modeli taklit
ederek gelişir. Dil gelişimindeki değişiklikler, zamanla çocuğun yaşı
ilerledikçe ortaya çıkar.
Dil kazanımı, temelde aynı sırayı izlese de bu
gelişimin hızı sosyal çevreden etkilenerek beslenir. Çevre uyarıcılarından
yoksun ortamlarda büyüyen çocukların dil düzeylerinin düşüklüğü, çevrenin dil
gelişimi üzerindeki önemini belirtir. Çocuğun okunan kitap sayısı, anne babanın
çocukla meşgul olma derecesi ve oynadığı oyunlar dil
gelişimini
etkiler. Yetişkinlerin bebekle erken dönemden başlayarak kurdukları sözel iletişim,
bebeğin dili öğrenmesinin temelini oluşturur.
Çevre ve özellikle anne tarafından çocuğa sunulan
sözel uyaran zenginliği dil gelişimini olumlu etkiler. Yetişkinlerle uzun süre
birlikte olan çocuk düzgün konuşur.
Bakımevlerinde büyüyen çocuklar, aile içinde
büyüyen çocuklara oranla daha çok ağlarlar,daha az hecelerler. Konuşmayı daha
geç öğrenirler. Bu sonuca göre kişisel ilişkiler, dil gelişimi için önemli bir
etkendir. Aile bireyleri özellikle anne ile çocuk arasındaki sağlıklı ilişkiler,
dil gelişimini olumlu etkiler. Bu konuda ailenin genişliği de önemlidir. Ailede
tek olan çocuk daha çabuk ve düzgün konuşur, çünkü ailenin ilgi merkezidir.
Çocuğun konuşmaya teşvik edilmesi, cevap vermeye cesaretlendirilmesi dil
gelişimi için önemlidir.
Çocukla konuşmak, oyun oynamak, kitap okumak dil
gelişimini destekler. Yetişkinlerle sürdürülen soru cevap alışverişleri,
çocuğun bilmediği dil yapılarını öğrenmesine olanak sağlar.
Konuşmayı öğrenmede cinsiyet de önemlidir. Erkek
çocuklar kızlara göre konuşmayı daha geç öğrenirler. Hayatın ilk yıllarında
erkek çocukların cümleleri daha kısa, gramer yapılarının ve telaffuzlarının
kızlara oranla daha bozuk olduğu belirtilir.
Sosyoekonomik koşullar da çocuklara dil gelişimini
destekleyici uyaran ve ortam sunma bakımından dilin kazanımında önemli
olabilmektedir. Sosyoekonomik durumu iyi ailelerin çocukları erken ve düzgün
konuşur. Yapılan bir araştırmada sosyoekonomik durum yönünden farklı olan
çocuklar, konuştukları toplam sözcük sayısı ve ortalama cümle uzunluğu
açısından karşılaştırıldıklarında 7-36 aylık yaşlarda geniş farklılıklar
bulunmuştur.
Bu çocukların toplam konuştukları sözcük sayısı ve
ortalama cümle uzunluğu ile ebeveyn eğitimi, mesleği olması ve gelir düzeyi
gibi sosyoekonomik değişkenler arasında anlamlı ilişkiler ortaya çıkmıştır.
Yedi yıl sonra ilkokulda bu çocukların sözel becerileri ve akademik
başarılarının
(okuma ve heceleme) 7-36 aylık döneme ilişkin sosyoekonomik durum ve dil ile
ilişkili olduğu ortaya çıkmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder