18 Ocak 2016 Pazartesi

Çağımızın büyük sorunu: Dikkat bozukluğu




Çocuklar, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu söz konusu olmadan da belirli alanlarda odaklanma sorunu yaşayabiliyor. Bu durum en çok ders dinleme ve ders çalışma sırasında kendini gösteriyor
 Dikkat eksikliği veya genel bir ifadeyle ‘dikkat sorunu’ günümüzün en yaygın sorunlarından. Toplumda her ne kadar ‘Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Sendromu’ ile gündeme gelse de aslında tek sebep bu değil. Söz konusu rahatsızlığı yaşayan çocukların oranı yüzde 5-10 arasında. Bu sendromun dışındaki etkenlerle de dikkat eksikliği görülebilir ki, erişkinlerde dikkat eksikliği oranı yüzde 2 ilâ 4 seviyesinde.
Dikkat hücresel seviyede bozulmanın neticesinde oluşabildiği gibi psikolojik ve sosyal etkenlerle de oluşabiliyor. Dikkat hücrelerinin genetik veya başka nedenlerle performanslarının düşük olması, aslında doğumdan itibaren kendisini gösteriyor. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Sendromu, genellikle bu şekilde oluşuyor. Ancak bu sendromun haricindeki nedenlerle oluşan ve çok daha yaygın bir şekilde varlığını sürdüren bir dikkat bozukluğu yelpazesi var ki insanlar için çok daha büyük bir sorun ve tehlike oluşturuyor. Dikkat hücreleri, stresten son derece etkileniyor. Teknolojinin ileri derecede gelişmesi ve hayatımızı abluka altına alması, insanların teknolojik ürünlerle aşırı haşır neşir oluşu, beklenti seviyesinin amaçsızca artması, sürekli bir yerlere yetişme, bir şeylere yetme arayışı ve koşuşturması dikkat performansını hatta ‘dikkat tarzını’ olumsuz yönde etkiliyor. Artık insanlar kısa süreli uyaranları alıp uzun süreli olanları bırakır bir dikkat stiline sahipler.
 DİKKATİ SAĞLAYAN ŞEY NEDİR?
Beynimizin ön (prefrontal) bölgesi dikkat toplama, sürdürme ve konsantrasyonu sağlamada rol alıyor. Dikkat toplamanın yanında hatırlama, bir görevi tamamlama, plan ve program yapma, uygulama, hayata geçirme ve bu bilgileri değerlendirme gibi rolleri de üstleniyor.
Prefrontal bölge, ayrıca dikkati sürdürme konusunda son derece büyük öneme sahip olan sabır, kendini kontrol edebilme, sorunları çözme, ayrıntılı düşünebilme, düzenli olma ve empati gibi becerilerden de sorumlu. Dikkat eksikliğinin sebepleri arasında, bu bölgenin çevresel ve içsel faktörlerle aşırı uyarılması, bunun sonucunda aşırı duyarlılaşması yer alıyor. Günümüzde bedensel ‘checkup’ yaygın olduğu halde, ruhsal veya zihinsel ‘checkup’ kültürü henüz yerleşmiş değil. Bu yüzden var olan dikkat sorunları gözden kaçabiliyor ve dolayısıyla giderilmesi için gerekli girişimler yapılamayabiliyor. Halbuki beynin de checkup’ı var. Dikkat, konsantrasyon ve bellek fonksiyonlarını ölçen yöntemler ve testler var. Bu testler ve başlıca ölçülebilen beceriler ise şunlardır:
 Dikkati Sürdürme Testi: Temel olarak monoton uyaran durumlarında dikkati belli bir seviyede tutabilme becerisini gösterir. Ara sıra gelen uyarana tepki vermeye hazır olma durumunu anlatır.
Seçici Dikkat Testi: Dikkat, içsel düşünce ve algılama süreçlerinin çevredeki mevcut uyaranlardan yalnızca küçük bir bölümü ya da parçası üzerine yönlendirilme becerisini gösterir. Dikkatin yöneltilmesini gerektiren görevler, dikkatin herhangi bir objenin veya olayın bir detayına veya belirli bir bölümüne daha fazla yönlendirilmesi ve kişinin konsantrasyonunun artması ile gerçekleştirilir.
Sürekli Dikkat ve Konsantrasyon Testi: Üzerinde çalışılan görev ya da probleme kişinin dikkatini ne düzeyde yönlendirdiğini gösterir. Ayrıca kişinin benzer ortamlardaki çalışma hızını, kalitesini ve tutarlılığını ölçer.
Bunlardan başka belleği, uzaysal algıyı, zamanlama ve stres altında koordinasyonu ölçen testler de var. Bilgisayarlı modüllerle bu beceriler ölçülebiliyor ve herhangi bir zayıflık söz konusuysa bunlar geliştirilebiliyor.
ODAKLANAMAMA SORUNU
Çocuklar dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu söz konusu olmadan da belirli alanlarda odaklanma sorunu yaşayabiliyor. Bu durum en çok ders dinleme ve ders çalışma sırasında kendini gösteriyor. Çocuk eğer dersleri dinleyemiyor, bir noktadan sonra kopuyor ve ders çalışmada zorlanıyorsa dikkat performansında bir düşüklük olup olmadığı sorgulanabilir. Ruhsal sıkıntılar dikkat sorununa yol açtığı gibi dikkat sorunları da ruhsal sorunlara yol açabiliyor. Ayrıca çocuklarda tanımlanan bazı kalıplaşmış düşünceler de şöyle olabilir:
‘Çalışmak kadar zor ve sıkıcı bir faaliyet yok.’ 
‘Çalışsam da başarılı olamayacağım.’ 
‘Kafam rahat olmadan çalışırsam hiçbir işe yaramaz.’ 
‘Sıkılarak ders çalışılmaz.’
‘Ders çalışabilmem için tam konsantre olmalıyım.’
‘Okuduğumu bir defada anlamalıyım.’
‘Ders çalışırken kafam başka yerlere kayıyor, bu yüzden çalışamıyorum.’
Bu tip düşünceler ders çalışmayı imkansız veya çok zor hale getirebilir. Genellikle çocuklar bu düşüncelerin farkında olmazlar. Çocuklar gerçek hayatta, ders çalışırken sıkılmaması, tam konsantre olması, okuduğunu tamamen anlaması ve aklında tutması gerektiği gibi varsayımlar içine girebilir. Bu varsayımlar çocuğu sürekli hayal kırıklığına, başarısızlık hissine, kendini suçlamaya ve en sonunda da ders çalışmayı bırakmaya kadar götürebilir. Çoğu zaman bu durumu ebeveynler de anlamayabilir. Çocukla ebeveyn arasındaki ilişkiyi bozduğu gibi, var olan olumsuzluklara bir de bu sorun eklenebilir. 
Bu süreç otorite çatışmasına, çocuğun okulu bırakmasına ve tamamen sistemden kopmasına dahi sebep olabilir.
Terapi desteği planlayabilirsiniz
Çocuklarda ve yetişkinlerde bir dikkat sorunu düşünüldüğünde hem psikolojik hem de zihinsel faktörlerin tespit edilmesi ve bunun sebeplerini ortadan kaldıracak girişimlerde bulunulması gerekli. Bunun için bilgisayarlı testlerle çocuğun dikkat performansı ölçülebilir. Testlerde düşüklük saptanırsa yine bilgisayarlı modüllerle geliştirme çalışmaları yapılabilir. Eğer ileri derecede bir dikkat sorunu varsa dikkati geliştiren ilaçlara da başvurulabilir. Psikolojik etkenler için de kişinin otorite algısını, kendilik algılarını ve sorumluluklar karşısındaki tutumunu belirleyen testler yapılabilir. Tüm bunlarla birlikte tespit edilen sorunlara yönelik psikoterapi desteği de planlanabilir.

Dr. Adnan Çoban

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder