NLP BİLİMSEL
MİDİR?
Özellikle de kitapçılarda psikoloji bilimi için ayrılmış
bölmelerde göz gezdirecek olursak kitapların en azından üçte birinin
"NLP" teknikleriyle hayat kalitemizi yükseltme vaadinde bulunduğuna
tanık oluyoruz. Sayılarının bu denli çok oluşu şaşırtıcı değil aslında, çünkü
21. yüzyılın "stres ve rekabet" dünyasında okuyuculara bir nevi el
rehberi hizmeti sunan bu kitapların satış grafiği tahmin edebileceğimiz üzere
yayın evlerini oldukça tatmin edecek seviyelerde. Hal böyle olunca merak
etmeden duramıyoruz tabii; bu büyük sektörün tek derdi bizim beş adımda
başarılı bir iş adamı olmamız ya da 10 altın kuralla depresyonu yenmemiz mi
acaba?
NLP'nin açılımı olan "Sinir Dili Programlaması"
(Neuro-Linguistic Programming) terimi ilk duyuşta insanın aklına son teknoloji
harikası makinelerle beyne gerekli komutları yükleyip, onu "mükemmel"
olmaya programlayan bir tür mucize tekniği çağrıştırıyor. Oysa ortada bir
mucize olmadığı gibi NLP'nin bilimselliği de halen tartışmalı.
Tarihi gelişimine baktığımızda 1970'lerde NLP tekniğini ortaya
koyan Richard Bandler ve dil bilimci John Grinder'in aklından herhangi bir
psikoterapi yöntemi geliştirmek bile geçmiyor aslında. Tek motivasyonları
insanları "anlamaya" çalışmak olan bu ikili, özellikle de iş
yaşamında kayda değer başarılar gösteren bireylerle bu başarılara ulaşamayanlar
arasındaki farklarla ilgileniyorlar. Eğer ki kişiyi başarıya taşıyan karakter
özellikleri saptanabilirse bunların diğerlerine de öğretilebileceğini
düşünüyorlar. Bu noktadan sonra NLP pek çok alanda bir teknik olarak
kullanılmaya başlanıyor. Kalabalık içinde konuşurken stresi yenebilme gibi.
Ancak kalabalık içinde insanı strese sokan sosyal kaygıyla örümcek görünce
çığlıklar attırabilen bir fobi arasında çok da fark olmadığını fark eden
"NLP uzmanları", bu tekniği bir psikoterapi yöntemi olarak da
kullanmaya başlıyorlar.
Ne
var ki bu "uzmanlar" bir süre sonra büyük bir soru işaretiyle
karşılaşıyorlar: Terapilerden sonuç alınsa da yapılan işlemlerin
"niçin" işe yaradığını kimse yanıtlayamıyor. Ana motivasyonu olaylar
arasındaki neden- sonuç ilişkilerini anlamak olan temel bilimler mantığına
tamamen ters olan bu"gözü kör" terapi sürecinin dayanakları işte bu
sorunu çözmek adına atılıyor.
"NLP
uzmanları" hepimizin beyninde bir "içsel harita" olduğunu ve bu
haritanın deneyimlerimize bağlı olarak dinamik bir şekilde değişebileceğini
varsayıyorlar. Bu süreç içinde kimi zaman bilinç dışı olarak dikkatimizi sadece
belli noktalara yoğunlaştırarak gerçekten sapabiliyor, haritamızı
"yanlış" şekillendirebiliyoruz. İşte NLP, bu haritalardaki
"olumsuz" ya da "boş kalmış" noktaları "iyiye"
doğru değiştirmeyi hedefliyor. Bunu yapabilmenin en güzel yolununsa
dikkatimizi"etkili" kullanarak bilinç dışımızı kontrol altına
almaktan geçtiğini savunuyor.
NLP'nin
varsaydığı bir diğer noktaysa insanların birbirleriyle etkileşim içinde olan
karmaşık sistemler olduğu. Sosyal grup içinde herkesin davranışlarının
diğerlerinin davranışlarını değiştirdiğini öngören bu sistemde bireyin kendi
"içsel haritasındaki’doğrulara sadık kalarak bir denge durumuna ulaşmayı
hedeflediğine inanılıyor. Bu bağlamda uyumsuz davranışların kişinin kötü
niyetlerinden değil, zihinsel haritasının gruba uyumunda yetersiz kaldığından
kaynaklandığı düşünülüyor.
NLP
uzmanlarının çalışmalarında takip ettikleri katı kurallar yok. Dolayısıyla
terapi sürecinin büyük bir kısmında terapist hangi tekniğin hangi hastaya /
müşteriye iyi geleceğine inanıyorsa onu uyguluyor. Ülkemizde hipnoz alanında
olduğu gibi NLP'de de karşılaşılan en büyük tehlikeyse herhangi bir kurum ya da
özel bir programdan alınan bir sertifikayla "terapist" sıfatı altında
yetkin olmayan kişilerce uygulanması. Çünkü bu sertifikalar kimi zaman
kişilerin hangi meslek grubunda olduğunu bile göz ardı
ederek"kolayca" verilebiliyor.
Bu
yazıda asıl tartışmak istediğimse daha farklı bir nokta: NLP'nin bilimselliği.
Herhangi bir çalışmanın bilimselliğini tartışmaya başlamadan, önce neyi
"bilimsel" olarak sınıflandırdığımıza karar vermemiz gerekiyor
haliyle. Bu sorunun bizleri bilim felsefesinin uçsuz bucaksız dehlizlerine
atabilecek nitelikte olduğunun farkındalığında sadece benim zihnime takılan bir
iki noktayı paylaşmak istiyorum. Öncelikle ardında büyük paralar dönen her
"hamle" nin bilimselliğinden kuşkulanmak gibi kişisel bir zaafım
bulunduğunu itiraf etmeliyim. Bu noktada hiçbir bilimin (ki buna psikolojiyi de
dahil elbette) "mükemmelliğin altın kurallarını" verme motivasyonu
gütmediğinin, ancak NLP'nin böyle bir söylemle gündeme geldiğinin altını
çizmekte fayda görüyorum. Tüm psikologların ısrarla mükemmeliyetçiliğin bireyi
mutsuz ettiğini ve bunun aşılması gereken bir "zayıflık" olduğunu
haykırdığı bir ortamda "İşte başarılı olun, aynı zamanda mutlu kalın,
kitabın kapağındaki o mükemmel model insana ulaşın, üstelik tüm bunları kısa
zamanlarda başarın" söylemleri içeren kitapların psikoloji raflarına
sıralanmasını doğru ve bilimsel bulamıyorum. Ancak daha da önemlisi NLP'nin
bilimsel dayanaklarının zayıflığı. Her ne kadar alanda sürdürülen bir takım
araştırmalar varsa da tekniğin niçin işe yaradığına dair ortaya konan bilimsel
sonuçlar yeterli değil. Nitekim psikoloji ve yaşam bilimlerinde dünyanın en
kapsamlı arama motorlarından biri olan "Pubmed" de yöntemin ismini
makale başlıklarında arattığımda karşıma yalnızca 16 sonucun gelmesi ön yargı
da sayılabilecek fikirlerimi destekler nitelikte.
NLP'nin
bilimsel yeterliliği henüz ispatlanmış değil. Ancak bizleri bilimselliğine ikna
etmek isteyen okuyucularımız olursa da alanımız açık. Bu konuda fikirlerini
dile getirmek isteyen okuyucularımız mesajlarını "forum" köşesine
iletirlerse, üzerine daha fazla tartışabiliriz.
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/klinik.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder