7 Ağustos 2015 Cuma

Çocuk Gelişimi ve Oyun


 


Çocuk Gelişimi ve Oyun

Çocuğun ilk arkadaşı annesidir. Anne içinde çocuk dünyaya ikinci bir kez tekrar saflığın gözü ile bakabilmek, onun gözleri ile hayata tekrar çocuk gözü ile bakabilmek ve yeniden büyüyebilmek için ikinci bir şanstır. Bu anlamda tekrar mutluluğu yakalayabilme şansıdır. Yapılan istatistik ve araştırmalar mutluluğun en önemli anahtarlarından birinin tekrar çocuklaşabilmemizi, pazarlıksız masumiyeti ve saflığı yakalayabilmemizi sağlayan çocuklarımız olduğunu ortaya koymaktır. Çocuk bunun ötesinde anneye daha önce hiç yaşamadığı türden bir sevgi yepyeni keşfedilmemiş bir duygunun ve bu duygunun yarattığı mutluluğun kapılarını açar. Onun yumuşaklığını hissettiği anda annenin yaşama sevincine bir halka daha etkilenir.
Oyunlar çeşitli şekilde gruplandırılabilir. Gelişim kuramcılarından Piaget oyunları şu üç başlık altında ele almıştır.
1) Alıştırma oyunları: Bu oyunlar çocukların gelişiminde duyusal motor dönem olarak isimlendirilen doğumdan yaklaşık iki yaşına kadar olan bölüme uyar. Bu dönemde bebekler yavaş yavaş hareket etmeye başlamıştır ve zihinsel gelişimde ise çevreden beş duyusu ile aldığı uyaranları birleştirip, sınıflandırmaya çalışmaktadır. Bebek çıngırağının rengini ve sesini alır ve sınıflandırır.
2) Simgesel oyunlar: Bu gelişim döneminde 2 yaş ile 7 ve 8 yaşları arasındaki dönemi içerir.  Bu oyunların içeriği alıştırmalardan, simgeler ve varsayım boyutuna kadar değişmektedir. Çocuk kendi gerçeklerini hareketlerle yaşatmaktadır. Bunun en belirgin örneği sanki varmış gibi oyunlardır. Çocuğun bir köşede yarattığı evcilik oyunu, bir odun ya da plastik çubuk ile oluşturulan atı sürmesi gibi örnekler bu gruptandır. Burada çocuk düşüncelerini yeterince gelişmemiş dili ile anlatamadığından bunları simgesel oyunla anlatmaktadır. Ayrıca bu anlatım yoluyla zihinsel simge ve uygulamalar yinelenerek özümsenmektedir. Evcilik oyunu ile hem duygu ve düşünceler aktarılmakta, hem de annelik özdeşimi sindirilmektedir.

3) Kurallı oyunlar: Bu dönemde çocuk ilk olarak kendinden büyüklerin oyunlarını taklit etmeye başlar. Bu oyunlar 7-8 yaşlarından sonra kurulmaya başlar ve çocuğu sosyalleşmeye yönlendirir. İlk iki oyun yaş ilerledikçe azalmakta ve yerini kurallı oyunlara bırakmaktadır. Bu değişme çocuğun ilişkilerini ve sosyalleşmesini yansıtmaktadır.

 Ayrıca oyunları başlangıçta belirli bir yönergenin olduğu, ancak sonrasında çocuğun serbest olduğu oyunlar ve kurallı olan, sabır ve çaba gerektiren oyunlar şeklinde de ayırabiliriz. İlk gruba örnek olarak evcilik oyunu verilebilir. Bu oyunda kurallar vardır, ancak çocuk oyunun kurulması ve akışında özgürdür. Saklambaç ve körebe ise ikinci oyun grubuna uymaktadır.
Oyunlar yapıları açısından da değerlendirilebilir. Yarışma, rastlantı, taklit ya da dönerek yoğunlaşmayı içeren oyunlardan söz edilebilir. Oyunların yapısı çocuk psikiyatrisinde bazı bozuklukların değerldnirilmesinde yardımcı olmaktadır. İlgi, etkileşim ve iletişimde belirgin bozukluğun olduğu otistik çocuklar ile duygu, düşünce ve algıda bozulma ile belirli psikotik bozukluğu olan çocukların oyunlarında yarışma ya da rastlantı neredeyse hiç yoktur. Başka bir kişiyi gerektiren, dolayısıyla sosyal bir boyut taşıyan yarışma psikotik ve otistik çocuğun ilgi alanının tümüyle dışındadır. Bu çocukların gündeminde yineleme özelliği olan ve tümüyle dışa sınırlı açık ya da kapalı kendi dünyasına yönelik etkinlikler vardır. Aynı şekilde rastlantıyı da tümüyle reddetmektedirler. Etkinliklerinin tekdüze olması, yineleyen belirli davranışları içermesi ve değişikliğin olmadığı kendilerine özgü bir dünyayı içerir. Bu dünyada ise rastlantıya yer yoktur. Bu çocukların oyunlarında dönme ya da dönen cisimlere yönelme vardır. Bir topaç ile oynar, kendi kendine döner ya da dönen bir nesneye yönelirler. Zihinsel özürlü çocuklar yaşıtlarına göre daha az oynarlar ve hareketsiz oldukları dönemler çok daha fazladır. Kuralları karışık olmayan ve bulundukları yaştan daha küçük yaşlardaki çocukların oyunlarını oynarlar. Bu çocukların da yarışma gerektiren oyunlardan kaçındıkları gözlenir.
Çocukların duygusal ve düşsel yaşamı oyunlarına yansımaktadır. Eğer çocuğun iç dünyasından kaynaklanan dürtüleri çok yoğunsa oyun kesilmekte, değişik ve karmaşık bir duruma dönmektedir. Sakin bir oyun için çocuğun bu yoğun dürtüleri uzaklaştırabilmesi gerekir. Değişken davranışları izlenen aşırı hareketli ya da kaygılı çocuklar, oyunun kurallarını kabullenmede zorluk çekerler. Davranış sorunları olan çocuk ve ergenlerin oyunu da saldırgan dürtülerle doldurması tipik bir özelliktir. Onlar için oyun hızla içinden geldiği gibi davranma ve dürtüsel eyleme geçebilmenin bir yöntemidir. Oyun içinde saldırgan tutumların belirtilmesi cinsiyete göre de farklılık göstermektedir.
Erkek çocuklar güreş, kavga ve yarışmaya daha yatkın oldukları için oyunları kızların oyunlarından daha çeşitlidir. Sosyal belirleyiciler de kız ve erkek oyunlarında önemli rol oynamaktadır. Karşı cinsiyetin oyunlarını kızlar erkeklere göre daha rahat oynamaktadırlar. Erkek çocuklarda dürtülerin davranışa dökülmesi ön planda iken kızlarda bu sözel olarak belirtilmektedir.
ANNE - ÇOCUĞU ( 0 - 7 Yaş)
Çocuk annesi ile olan ilişkisinin 3.5 yaşına kadar olan bölümü sadece bilinç altında saklayabilir, ancak bilinç altına işlenen bu dönem çocuğun ileriki ruh sağlığı için son derece önemlidir. Bu dönemde başlatılan ve yaratılan ilişki ne kadar neşeli, sağlıklı, istikrarlı, güven ve sıcaklık dolu olursa ileriki dönemlere de o derece güzel bir ilişki taşınabilir. Bebek doğduğu andan itibaren etrafı, kendisini, bedenini, çevresini keşfetmeye çalışır. Doğal içgüdüleri ile başlattığı tüm yönelişleriyle geliştirdiği yaşantısının her safhası birbirini etkiler, onun için gelişimin her döneminde gereken ilgi, sevgi, şefkat ve sıcaklığı hatta saygıyı bile görmelidir. Çocuğun zihinsel ve psikolojik gelişmesi için olumlu koşulların sağlanması gereklidir ve koşulların olumlu olması anne ve babanın onu sevgi ve şefkat ile bilinçli bir ilgi ile yetiştirmesine bağlıdır. Anne ve babanın kendi çocuğuna has gelişim noktalarını ve ilgi alanlarını keşfetme konusunda uyanık olması gereklidir.
Örneğin: Çocuğun 3 yaşından sonra çevreyi keşfetme, eşyalara, doğaya sahip çıkma eğilimi vardır. Onun bu erişebildiği her şeye değme isteği engellenir ise bir sonraki gelişim evresine güçlü giremeyecektir. Onun eğilimleri, yararlı olduğu kadar çocuğa hoş gelecek biçimde güzel yönlendirilse, bir sonraki devrede zihin fonksiyonlarını daha serbest ve rahat özgürce geliştirebilir. Duyguları, hayalleri ve fikirleri yine ailenin şefkat ve ilgili yaklaşımı ile sağlıklı oluşabilir. Yeterlik durumunun ( Dispozisyonlarının ) gelişimi için tüm devrelerin gerektirdiği davranışlara hazır oluş sağlanmalıdır. Zekasını yeteneklerini geliştirecek biçimde kullanmaya koşullandırılması onun yeterlilik durumuna etkileyecektir. Bu evrelerde dayak başvurulabilecek en kötü, zarar verici ve küçültücü eylemdir. Gelişimi en kötü yönde etkileyen zarar veren bu eylemin köklerine indiğimizde annesinden küçüklüğünde dayak yemiş veya kocasından dayak yiyen bir kadının bunu kendi çocuğuna da tekrarlayabildiği ortaya çıkmaktadır. Anne her ne kadar yaşamış olduğu bu durumdan memnun olmayıp asla kendisi uygulamama kararında da olsa beyinde böyle bir olayın imgeleri yer aldığından bir kerede olsa bunu gerçekleştirebilme olasılığı yüksektir ve bu bir kereyi diğerlerinin takip etmesi daha kolaydır. Bu evrelerdeki en önemli konulardan bir tanesi de güven kavramı ve bunun geliştirilmesidir. Çocuğun her şeyden önce güven duyacağı bir ortama ve insana ihtiyacı vardır. İçinde geliştiği ortamın güven verici olması ondaki aidiyet duygusunun gelişiminde çok önemli bir rol oynar. Bir sonraki aşamada ise sen bana güveniyorsun ben sana güveniyorum kavramını yalnız ihtiyaç duyduğumuz anlarda sözel kullanmanın ötesinde bazı ufak tefek sorumlulukları ona bırakmamamız söylediklerimiz ile tavırlarımızın tutarlılığı dolayısı ile güvenilirliğimizin devamı ve bu kavramı yaşatarak yerleştirmemiz açısından önemlidir. Çocukta bu duyguyu geliştirmek başarının en büyük kısmıdır. ( %80 - %90)
ÇOCUK GELİŞİMİ VE OYUN
Çocuğun kelime haznesi gelişimi ve psikolojik gelişimi açısından doğduğu andan itibaren konuşmak gerekir. Çocuk ses tonuna karşı duyarlıdır ve algılamalar doğuştan itibaren başlar. Bu algılama mana çıkarma değil duyum alma anlamındadır. Yavaş yavaş anlam çıkarma ve takibinde anlamlı ve bilinçli ifade etme gelişir. Çocuk ufak yaşlarda kendi kendine oynar ve konuşur, daha sonraki yaşlarda grup oyunlarına başlanır.
1.Yaş çocuğu: Ses çıkaran yumuşak köşesiz boyasız objelerle ilgilenir. ( Ses çıkaran civciv, ayıcık, kuş, buruşturulabilen ayıcık.
2.Yaş çocuğu: Kutular, üstüste konulabilen karmaşık olmayan basit legolar, içiçe geçirme üstüste koyma yerine yerleştirme yapabileceği objelerle ilgilenir.
3. Yaş çocuğu: Çizgi film kahramanlarına karşı merak uyanmıştır. Kahramanları sembolize eden oyuncaklar veya onların kullandığı türden eşyalar ilgisini çeker. Daha karmaşık yapbozlar, bilgisini geliştirecek türden konulu kurgulanacak legolar ( Bahçe içinde ev, hayvan, göl v.s.) bir manzaranın aynısının puzzle olarak oluşturulması vs...
4.Yaş çocuğu: Resim yapmaya özellikle seramik çalışmaları, hamurdan renkli killerden objeler yapmaya teşvik etmek, yapılan çalışmalardada yer almak ve çalışma sürecini paylaşmak mesela sen tabak yap, ben de kiraz yapayım gibi yaklaşımlarda bulunup bitirincede aferin ne kadar kabiliyetlisin demek bir anlamda onu onere etmek çok önemlidir. Okul öncesi içine girdiği ortamlara ve bu ortamların standartlarına bağlı olarak ilgi ve gelişim kulvarları çeşitlenmeye başlar.
5.Yaş çocuğu: Okul öncesi eğitim dönemidir ve önemli olan nokta bu yaş çocuğun hala oyun çocuğu kabul ederek eğitilmesidir. Yine resim, seramik gibi aktivitelerin yanı sıra artık daha sofistike el becerilerini devreye sokabileceği oyma kesme, yapıştırma, kolaj çalışmaları devreye girer. Grup oyunları başlar. Sek sek, saklambaç, top oyunlarından yaşına uygun olanlar vs. gündeme gelir.
6.Yaş çocuğu: Daha gelişmiş top oyunları, değişik zeka oyunları, grup ile oynanabilecek hafıza ve zeka oyunları, koşmaca, yakalamaca. Çocuğun gelişiminde bütün bu oyunlarında gerçekleşmesinde amaç 24 saat çocukla ilgilenmek ve yanında olmak değildir. Önemli olan çocuğun sadece kendisine ait ve annesinde kendisiyle ilgilendiği ve konsantre olduğu zaman parçasını bilmesi ve bundan yararlanmasıdır. Şöyle ki işten gelen annenin bütün işleri dışında çocuğa özel olarak onun istediği herhangi bir aktivite veya faaliyeti beraber paylaşabileceği ya da çocuğun yaptıklarını seyredebileceği bir zaman dilimi ayırması gereklidir. Burada önemli olan kilit nokta çocuğun kendisi ile ilgilenildiğini hissetmesi yani ilgi doyumunu yakalayabilmesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder