Çocuk Gelişimi ve
Oyun
Çocuğun ilk arkadaşı
annesidir. Anne içinde çocuk dünyaya ikinci bir kez tekrar saflığın gözü ile
bakabilmek, onun gözleri ile hayata tekrar çocuk gözü ile bakabilmek ve yeniden
büyüyebilmek için ikinci bir şanstır. Bu anlamda tekrar mutluluğu yakalayabilme
şansıdır. Yapılan istatistik ve araştırmalar mutluluğun en önemli
anahtarlarından birinin tekrar çocuklaşabilmemizi, pazarlıksız masumiyeti ve
saflığı yakalayabilmemizi sağlayan çocuklarımız olduğunu ortaya koymaktır.
Çocuk bunun ötesinde anneye daha önce hiç yaşamadığı türden bir sevgi yepyeni
keşfedilmemiş bir duygunun ve bu duygunun yarattığı mutluluğun kapılarını açar.
Onun yumuşaklığını hissettiği anda annenin yaşama sevincine bir halka daha
etkilenir.
Oyunlar çeşitli
şekilde gruplandırılabilir. Gelişim kuramcılarından Piaget oyunları şu üç
başlık altında ele almıştır.
1)
Alıştırma oyunları: Bu oyunlar
çocukların gelişiminde duyusal motor dönem olarak isimlendirilen doğumdan
yaklaşık iki yaşına kadar olan bölüme uyar. Bu dönemde bebekler yavaş yavaş
hareket etmeye başlamıştır ve zihinsel gelişimde ise çevreden beş duyusu ile
aldığı uyaranları birleştirip, sınıflandırmaya çalışmaktadır. Bebek
çıngırağının rengini ve sesini alır ve sınıflandırır.
2)
Simgesel oyunlar: Bu gelişim
döneminde 2 yaş ile 7 ve 8 yaşları arasındaki dönemi içerir. Bu oyunların içeriği alıştırmalardan,
simgeler ve varsayım boyutuna kadar değişmektedir. Çocuk kendi gerçeklerini
hareketlerle yaşatmaktadır. Bunun en belirgin örneği sanki varmış gibi
oyunlardır. Çocuğun bir köşede yarattığı evcilik oyunu, bir odun ya da plastik
çubuk ile oluşturulan atı sürmesi gibi örnekler bu gruptandır. Burada çocuk
düşüncelerini yeterince gelişmemiş dili ile anlatamadığından bunları simgesel
oyunla anlatmaktadır. Ayrıca bu anlatım yoluyla zihinsel simge ve uygulamalar
yinelenerek özümsenmektedir. Evcilik oyunu ile hem duygu ve düşünceler
aktarılmakta, hem de annelik özdeşimi sindirilmektedir.
3)
Kurallı oyunlar: Bu dönemde
çocuk ilk olarak kendinden büyüklerin oyunlarını taklit etmeye başlar. Bu
oyunlar 7-8 yaşlarından sonra kurulmaya başlar ve çocuğu sosyalleşmeye
yönlendirir. İlk iki oyun yaş ilerledikçe azalmakta ve yerini kurallı oyunlara
bırakmaktadır. Bu değişme çocuğun ilişkilerini ve sosyalleşmesini
yansıtmaktadır.
Ayrıca oyunları başlangıçta belirli bir
yönergenin olduğu, ancak sonrasında çocuğun serbest olduğu oyunlar ve kurallı
olan, sabır ve çaba gerektiren oyunlar şeklinde de ayırabiliriz. İlk gruba
örnek olarak evcilik oyunu verilebilir. Bu oyunda kurallar vardır, ancak çocuk
oyunun kurulması ve akışında özgürdür. Saklambaç ve körebe ise ikinci oyun
grubuna uymaktadır.
Oyunlar yapıları
açısından da değerlendirilebilir. Yarışma, rastlantı, taklit ya da dönerek
yoğunlaşmayı içeren oyunlardan söz edilebilir. Oyunların yapısı çocuk
psikiyatrisinde bazı bozuklukların değerldnirilmesinde yardımcı olmaktadır.
İlgi, etkileşim ve iletişimde belirgin bozukluğun olduğu otistik çocuklar ile
duygu, düşünce ve algıda bozulma ile belirli psikotik bozukluğu olan çocukların
oyunlarında yarışma ya da rastlantı neredeyse hiç yoktur. Başka bir kişiyi
gerektiren, dolayısıyla sosyal bir boyut taşıyan yarışma psikotik ve otistik
çocuğun ilgi alanının tümüyle dışındadır. Bu çocukların gündeminde yineleme
özelliği olan ve tümüyle dışa sınırlı açık ya da kapalı kendi dünyasına yönelik
etkinlikler vardır. Aynı şekilde rastlantıyı da tümüyle reddetmektedirler.
Etkinliklerinin tekdüze olması, yineleyen belirli davranışları içermesi ve
değişikliğin olmadığı kendilerine özgü bir dünyayı içerir. Bu dünyada ise
rastlantıya yer yoktur. Bu çocukların oyunlarında dönme ya da dönen cisimlere
yönelme vardır. Bir topaç ile oynar, kendi kendine döner ya da dönen bir
nesneye yönelirler. Zihinsel özürlü çocuklar yaşıtlarına göre daha az oynarlar
ve hareketsiz oldukları dönemler çok daha fazladır. Kuralları karışık olmayan
ve bulundukları yaştan daha küçük yaşlardaki çocukların oyunlarını oynarlar. Bu
çocukların da yarışma gerektiren oyunlardan kaçındıkları gözlenir.
Çocukların
duygusal ve düşsel yaşamı oyunlarına yansımaktadır. Eğer çocuğun iç dünyasından
kaynaklanan dürtüleri çok yoğunsa oyun kesilmekte, değişik ve karmaşık bir
duruma dönmektedir. Sakin bir oyun için çocuğun bu yoğun dürtüleri
uzaklaştırabilmesi gerekir. Değişken davranışları izlenen aşırı hareketli ya da
kaygılı çocuklar, oyunun kurallarını kabullenmede zorluk çekerler. Davranış
sorunları olan çocuk ve ergenlerin oyunu da saldırgan dürtülerle doldurması
tipik bir özelliktir. Onlar için oyun hızla içinden geldiği gibi davranma ve
dürtüsel eyleme geçebilmenin bir yöntemidir. Oyun içinde saldırgan tutumların
belirtilmesi cinsiyete göre de farklılık göstermektedir.
Erkek çocuklar
güreş, kavga ve yarışmaya daha yatkın oldukları için oyunları kızların
oyunlarından daha çeşitlidir. Sosyal belirleyiciler de kız ve erkek oyunlarında
önemli rol oynamaktadır. Karşı cinsiyetin oyunlarını kızlar erkeklere göre daha
rahat oynamaktadırlar. Erkek çocuklarda dürtülerin davranışa dökülmesi ön
planda iken kızlarda bu sözel olarak belirtilmektedir.
ANNE - ÇOCUĞU ( 0
- 7 Yaş)
Çocuk annesi ile
olan ilişkisinin 3.5 yaşına kadar olan bölümü sadece bilinç altında
saklayabilir, ancak bilinç altına işlenen bu dönem çocuğun ileriki ruh sağlığı
için son derece önemlidir. Bu dönemde başlatılan ve yaratılan ilişki ne kadar
neşeli, sağlıklı, istikrarlı, güven ve sıcaklık dolu olursa ileriki dönemlere
de o derece güzel bir ilişki taşınabilir. Bebek doğduğu andan itibaren etrafı,
kendisini, bedenini, çevresini keşfetmeye çalışır. Doğal içgüdüleri ile
başlattığı tüm yönelişleriyle geliştirdiği yaşantısının her safhası birbirini etkiler,
onun için gelişimin her döneminde gereken ilgi, sevgi, şefkat ve sıcaklığı
hatta saygıyı bile görmelidir. Çocuğun zihinsel ve psikolojik gelişmesi için
olumlu koşulların sağlanması gereklidir ve koşulların olumlu olması anne ve
babanın onu sevgi ve şefkat ile bilinçli bir ilgi ile yetiştirmesine bağlıdır.
Anne ve babanın kendi çocuğuna has gelişim noktalarını ve ilgi alanlarını
keşfetme konusunda uyanık olması gereklidir.
Örneğin: Çocuğun 3
yaşından sonra çevreyi keşfetme, eşyalara, doğaya sahip çıkma eğilimi vardır.
Onun bu erişebildiği her şeye değme isteği engellenir ise bir sonraki gelişim
evresine güçlü giremeyecektir. Onun eğilimleri, yararlı olduğu kadar çocuğa hoş
gelecek biçimde güzel yönlendirilse, bir sonraki devrede zihin fonksiyonlarını daha
serbest ve rahat özgürce geliştirebilir. Duyguları, hayalleri ve fikirleri yine
ailenin şefkat ve ilgili yaklaşımı ile sağlıklı oluşabilir. Yeterlik durumunun
( Dispozisyonlarının ) gelişimi için tüm devrelerin gerektirdiği davranışlara
hazır oluş sağlanmalıdır. Zekasını yeteneklerini geliştirecek biçimde
kullanmaya koşullandırılması onun yeterlilik durumuna etkileyecektir. Bu
evrelerde dayak başvurulabilecek en kötü, zarar verici ve küçültücü eylemdir.
Gelişimi en kötü yönde etkileyen zarar veren bu eylemin köklerine indiğimizde
annesinden küçüklüğünde dayak yemiş veya kocasından dayak yiyen bir kadının
bunu kendi çocuğuna da tekrarlayabildiği ortaya çıkmaktadır. Anne her ne kadar
yaşamış olduğu bu durumdan memnun olmayıp asla kendisi uygulamama kararında da
olsa beyinde böyle bir olayın imgeleri yer aldığından bir kerede olsa bunu
gerçekleştirebilme olasılığı yüksektir ve bu bir kereyi diğerlerinin takip
etmesi daha kolaydır. Bu evrelerdeki en önemli konulardan bir tanesi de güven
kavramı ve bunun geliştirilmesidir. Çocuğun her şeyden önce güven duyacağı bir
ortama ve insana ihtiyacı vardır. İçinde geliştiği ortamın güven verici olması
ondaki aidiyet duygusunun gelişiminde çok önemli bir rol oynar. Bir sonraki
aşamada ise sen bana güveniyorsun ben sana güveniyorum kavramını yalnız ihtiyaç
duyduğumuz anlarda sözel kullanmanın ötesinde bazı ufak tefek sorumlulukları
ona bırakmamamız söylediklerimiz ile tavırlarımızın tutarlılığı dolayısı ile
güvenilirliğimizin devamı ve bu kavramı yaşatarak yerleştirmemiz açısından
önemlidir. Çocukta bu duyguyu geliştirmek başarının en büyük kısmıdır. ( %80 -
%90)
ÇOCUK GELİŞİMİ VE
OYUN
Çocuğun kelime
haznesi gelişimi ve psikolojik gelişimi açısından doğduğu andan itibaren
konuşmak gerekir. Çocuk ses tonuna karşı duyarlıdır ve algılamalar doğuştan
itibaren başlar. Bu algılama mana çıkarma değil duyum alma anlamındadır. Yavaş
yavaş anlam çıkarma ve takibinde anlamlı ve bilinçli ifade etme gelişir. Çocuk
ufak yaşlarda kendi kendine oynar ve konuşur, daha sonraki yaşlarda grup oyunlarına
başlanır.
1.Yaş çocuğu: Ses
çıkaran yumuşak köşesiz boyasız objelerle ilgilenir. ( Ses çıkaran civciv,
ayıcık, kuş, buruşturulabilen ayıcık.
2.Yaş çocuğu:
Kutular, üstüste konulabilen karmaşık olmayan basit legolar, içiçe geçirme
üstüste koyma yerine yerleştirme yapabileceği objelerle ilgilenir.
3. Yaş çocuğu:
Çizgi film kahramanlarına karşı merak uyanmıştır. Kahramanları sembolize eden
oyuncaklar veya onların kullandığı türden eşyalar ilgisini çeker. Daha karmaşık
yapbozlar, bilgisini geliştirecek türden konulu kurgulanacak legolar ( Bahçe
içinde ev, hayvan, göl v.s.) bir manzaranın aynısının puzzle olarak
oluşturulması vs...
4.Yaş çocuğu: Resim
yapmaya özellikle seramik çalışmaları, hamurdan renkli killerden objeler
yapmaya teşvik etmek, yapılan çalışmalardada yer almak ve çalışma sürecini
paylaşmak mesela sen tabak yap, ben de kiraz yapayım gibi yaklaşımlarda bulunup
bitirincede aferin ne kadar kabiliyetlisin demek bir anlamda onu onere etmek
çok önemlidir. Okul öncesi içine girdiği ortamlara ve bu ortamların
standartlarına bağlı olarak ilgi ve gelişim kulvarları çeşitlenmeye başlar.
5.Yaş çocuğu: Okul
öncesi eğitim dönemidir ve önemli olan nokta bu yaş çocuğun hala oyun çocuğu
kabul ederek eğitilmesidir. Yine resim, seramik gibi aktivitelerin yanı sıra
artık daha sofistike el becerilerini devreye sokabileceği oyma kesme,
yapıştırma, kolaj çalışmaları devreye girer. Grup oyunları başlar. Sek sek,
saklambaç, top oyunlarından yaşına uygun olanlar vs. gündeme gelir.
6.Yaş çocuğu: Daha
gelişmiş top oyunları, değişik zeka oyunları, grup ile oynanabilecek hafıza ve
zeka oyunları, koşmaca, yakalamaca. Çocuğun gelişiminde bütün bu oyunlarında
gerçekleşmesinde amaç 24 saat çocukla ilgilenmek ve yanında olmak değildir.
Önemli olan çocuğun sadece kendisine ait ve annesinde kendisiyle ilgilendiği ve
konsantre olduğu zaman parçasını bilmesi ve bundan yararlanmasıdır. Şöyle ki
işten gelen annenin bütün işleri dışında çocuğa özel olarak onun istediği
herhangi bir aktivite veya faaliyeti beraber paylaşabileceği ya da çocuğun
yaptıklarını seyredebileceği bir zaman dilimi ayırması gereklidir. Burada
önemli olan kilit nokta çocuğun kendisi ile ilgilenildiğini hissetmesi yani
ilgi doyumunu yakalayabilmesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder