Hepsi Farklı, Hepsi Aynı
Tanı kriterleri benzer özellikler üzerinden bir
grubu diğerlerinden ayırmamızı kolaylaştırmak amacıyla üretilmiştir. Otizm tanı
kriterleri de otizmi zihinsel yetersizlik, hiperaktivite gibi diğer
bozukluklardan ayıran özellikleri tanımlamaktadır. Ortak özelliklerin
oluşturduğu bir grup hiçbir zaman homojen değildir, bu özelliklerin her bireyde
ortaya çıkışı çok farklıdır.
Otizm sosyal etkileşim, iletişim (sözel ve
sözel olmayan), tekrarlayan ve katı davranış örüntüsü, ilgi alanlarının
sınırlılığı ile tanımlanmaktadır. Bu üç temel alan olan sosyal etkileşim,
iletişim ve davranışsal alan da her bireyde farklı bir kombinasyonla bir araya
gelmektedir.
Örneğin : 2+2+2=6 2+1+3=6 2+3+1=6 1+3+2=6 1+2+3=6 gibi aynı
üç sayı ile değişik kombinasyonlarda toplama yaparak 6 elde etmek mümkündür.
Otizmin bu üç ana alanını oluşturan onlarca davranışın hem miktar hem şiddet
açısından farklı olması otizm tanılı çocukları birbirinden farklı
kılmaktadır.
Bu üç alan dışında otizmli grup zeka düzeyleri açısından da
heterojen bir yapıdadır, her zeka düzeyinde otizmli birey olabilmektedir.
Duyusal tercihler açısından baktığımızda görme, işitme, dokunma, koku ve
harekete duyarlılıklarda farklılıklar da sonsuz denecek kadar çeşitli
birleşimler oluşabilmektedir. Demek ki bir otizmli bireyden bahsettiğimizde
sosyal+ iletişim+ davranış+ zeka+duyusal duyarlılık alanları olmak üzere 5
alanda hem niceliksel (miktar) ve hem de niteliksel (şiddet) dozu farklı
birleşimler oluşmaktadır.
Bu nedenle HER OTİZMLİ BİREY ÇOK FARKLIDIR, ama
aynı grubun üyesi olarak da ÇOK BENZERDİR.
Bu karmaşık görünen özellikler
aile, eğitim ve diğer çevresel koşullar, yaşla değişen gelişimsel özellikler
gibi birçok faktörden etkilenerek zaman içinde değişebilir. Bazen ağırlaşan,
bazen hafifleyen davranış özellikleri olabilir. Bazen eğitimde çok hızlı gelişim
gösterilen aylar, bizi şaşırtan sıçramalar olduğu gibi, duraklayan hep aynı
çizgide giden dönemler hatta gerilemeler olabilir.
Bu süreçlerde de HER
OTİZMLİ BİREY ÇOK FARKLIDIR, ama aynı grubun üyesi olarak da ÇOK
BENZERDİR.
Asperger sendromlu bireyler ise dil gelişimlerinde sorun
olmayan ve zeka düzeyleri normal veya normal üstü olan çocuklardır. Ancak
takıntılı davranışlar ve toplumsal etkileşim yetersizliklerinin ve duyusal
farklılıkların değişik kombinasyonları vardır. Çok hafif formları tanı bile
almayabilmektedir.
Bazen bir tanı grubunun tipik özelliklerini gösteren
çocuklar olduğu gibi, erken çocukluk döneminde (0-6 yaş) otizm özellikleri
gösteren bir çocuk ergenlik döneminde Asperger sendromu özellikleri
gösterebilir.
Önemli olan her ailenin bu alanlarda çocuğun özelliklerini
ortaya koyan davranışlarını gözlemlemeye çalışmalarıdır.
HER FARK EDİLEN
ÖZELLİK ÇOCUĞA ULAŞMADA VE EĞİTİMİNİ DOĞRU YÖNLENDİRMEDE
ÖNEMLİDİR.
Çocuklara öğretilecek becerilerin neler olduğu bellidir, ancak
öncelikli olanlar ve nasıl öğrenecekleri farklı olabilir.
Otizmli çocukların
tedavisinde bir ilaç, aşı veya tıbbi bir yöntem henüz yoktur. Bu nedenle etkili
olduğu bilinen eğitim programlarını bilen uzman kişilerin yönlendirdiği aile
merkezli bir yaklaşım önemlidir. Çocuğun eğitim kurumunda geçirdiği sürenin çok
olması yeterli değildir. Çocuğun tüm gününü yapılandıran, ailenin aktif olarak
yer aldığı programların daha etkili olduğu bilinmektedir. Aileye mucizevi
çözümler öneren, tamamen düzeltme vadeden hiçbir yöntem ciddiye alınmamalıdır.
Asperger dahil otizm spektrumundaki bütün alt tipler ömür boyu süren
bozukluklardır. Bazı hafif özelliklere sahip bireyler ise iyi gelişme göstererek
okul gibi ortamlara fark edilmeden entegre olabilmektedir. Ancak bu deneyimler
“bu çocuklar otizmi yendi, düzeldiler” gibi düşünmemize neden olmamalıdır.
Otizmde mucizelere yer yok; bunun yerine her bireyi, kapasitesini en yüksek
düzeyde kullanabilme ve yetişkin yaşama hazırlama hedefi, çabası
var.
Yrd. Doç Dr. Alev Girli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder