Aşırı hareketli bir çocuğa sahip olan anne, çocuğunun bu kontrolsüz
hareketlerinden dolayı çevresi tarafından sürekli eleştirilmektedir. Bu durumda
anne sosyal ilişkilerine çocuğu yüzünden gem vurduğu için hem çocuğu suçlar hem
de kendisini mutsuz eder ve sıkıntıya sokar. Çevrede Hiperaktif çocukların hep
olumsuz yönleri ön plana çıkar. Oysa hiperaktif çocukların olumsuz özellikleri
kadar olumlu yönleride vardır. İşte bunlardan bir kaçı...
1. HAREKET,
KONUŞMA, DÜŞÜNCEDE ZENGİNLİK VE FAZLALIK
Burada öncelikle bilinmesi
gereken bu çocuklarda bir zenginlik ve fazlalığın olduğudur. Bu fazlalık bazen
harekette, bazen konuşmada, bazen de düşünce içeriğinde olabilmektedir.
Hiperaktif çocuklar bir başka deyişle hareketli çocuklardır. Koşmak,
oynamak, zıplamak, dolaşmak gibi. Fazlalık sadece fiziki hareket olarak
düşünülmemelidir. Bu çocuklarda konuşmada ve düşünmede de fazlalık vardır.
Çok konuştukları, hızlı ve yüksek ses tonuyla konuştukları bilinmektedir.
Hatta çok ve sonu gelmeyen sorular sormaktadırlar. Örneğin kalem kutusunu
gösterip ‘bu neden yapılmış' diye sorduklarında anneden cevaba ‘o neden
yapılmış' ‘niye yapılmış ya da kim yapmış' diye pek çok soruyu birlikte
sormaktadırlar. Anne artık sorulara cevap veremez hale geldiğinde ‘Allah
yaratmış' cevabını verir. Çocuk ise ‘onu kim yaratmış' der anne bu soruya cevap
veremez ve konuyu değiştirmeye çalışır. Fakat çocuğun sorularının sonu gelmez ve
anneye bana cevap vermiyorsun diye kızar ve onu sıkıştırmaya devam eder.
Çoğunlukla konuşmaları bu şekilde devam edip gider.
Özellikle hiperaktif
çocukların düşüncelerinde de hareketlilik ve fazlalık vardır. Kafalarında pek
çok düşünce, fikir, istek, dilek, projeler ve hayaller vardır. Bu projeler
devamlı çoğalır, değişir, farklılaşır ve gelişirler. Düşüncelerindeki hareket ve
fazlalık öğrenmeyi ve kısa süreli belleği olumsuz yönde etkileyebilecektir.
2. ZEKİDİRLER
Bu gruptaki çocukların zeka düzeyi normal veya
normalin üzerinde yer almaktadır. Bu durumu uzmanlar parlak zeka diye
sınıflandırabilmektedirler. Bazen de zeka düzeyinin dahi denilebilecek düzeyde
olduğu görülebilmektedir. Bununla beraber bu çocuklar zeki olmalarına rağmen çok
basit durumlarda veya hesaplarda zorlanabilmektedir. Bu durum ailelerini ve
öğretmenlerini şaşırtabilmektedir. Okullar bu gibi bir durumla karşılaşıldığında
çocuğu, hemen rehberlik servislerine yönlendirmektedir. Rehberlik merkezinde
çocuğa zeka testi uygulandığında ise sonuçlar genelde normalin üzerinde
çıkmaktadır. Aile bu durum üzerine, müdüre veya öğretmene “Siz bizi boşa boşuna
rehberliğe gönderdiniz”. “Gördüğünüz gibi çocuğun zekası normalmiş”. “Siz
çocuğumuzu anlayamadınız hatta birde çocuğumuzu suçladınız” diye sitem
edebilmektedirler.
Hiperaktif çocuklar zekâ kapasiteleri normal ve
çoğunlukla normalin üstünde yer aldığı için zekâ geliştirici oyuncaklardan,
oyunlardan çok hoşlanırlar. Bu tür bir oyuncakla saatler boyu oynayabilirler. Bu
tür oyunlarla oynarlarken bazen yanlarında büyükleri isterler. Büyüklerin onlara
bir şeyler öğretmesinden zevk alırlar. Pek çok kere sorular sorarlar Özellikle
okulda öğretmenlerine akla gelmeyecek sorular sorarlar. Öğretmeni veya aile
bireylerini sordukları sorularla şaşırtırlar. Hatta bıktırırlar, bezdirirler,
şok ederler. Akıllarına her an ne gibi bir soru gelebileceği bilinemez.
Böyle bir çocuğun önüne bebek, araba gibi yapılanmış oyuncaklar değil de,
daha yapılanmamış oyuncaklar konmalıdır. O bebek veya arabayla hayal gücünü
kullanarak yine güzel öyküler, oyunlar yapar. Özellikle Lego gibi oyuncaklar onu
daha mutlu eder. Bu tür oyuncakları kendi yapar, bozar, değiştirir. Bu durum onu
daha mutlu eder. Oyuncak üzerinde kendi projelerini, fikirlerini, isteklerini
uygulayabilir.
3. YARATICI FİKİRLERE SAHİPTİRLER
Hep yeni şeyler
öğrenmek, bilmek ve görmek isterler. Her yeni oyuncak alındığında hem kendileri
hem de aileleri artık uzun bir süre bir şey istemeyecek sanırlar. Ama çok kısa
bir süre içinde yeni şeyler talep ederler. Bir şeyleri birleştirerek,
karıştırarak, ilaçlar, kokular, güzellik kremleri bulmaya çalışırlar. Bazen
annelerinin pahalı ve değerli makyaj malzemelerini bu uğurda yok edebilirler.
Hatta bu durumdan dolayı sert bir eleştiri almış olsalar bile birkaç dakika
sonra onları yine yeni bir buluş çalışması içinde bulabilirsiniz. Hep farklı
seçenekleri araştırarak yeni buluşlar peşinde koşmaktadırlar. Beyinlerinde
çoğunlukla ‘nasıl' ve ‘neden' soruları dolaşır. Beyinlerinde yüzlerce, binlerce
soru hızla hareket etmektedir. Bu sorulara aile veya öğretmenleri cevap verdikçe
azalmaz hatta çoğalır. Hiçbir engel ve kızma onları yıldıramaz ve durduramaz.
Onlar her yenilgiden yeni bir proje ile çıkarlar. Aletlerle oynamayı çok
severler. Hep bir şey icat edeceklerini hayal ederler. Bu hayallerini
rüyalarında bile görürler. Babalarının alet çantasını karıştırarak evdeki
elektrik aletleriyle kendilerine elektrikle çalışan devreler yaparlar.
Büyüdüklerinde ise motorlar yaparlar. Günümüzde bilgisayarı kullanarak, komutla
çalışan araçlar ve onların gitmeleri gereken yol için programlar yazan ilkokul
çocuklarını bile görebilmekteyiz. TV'yi ve bilgisayarı, interneti kullanmayı çok
severler. Bu aletlerin onların önüne açtıkları pencerelere doyamazlar. Tüm
saatlerini bu aletlerin önünde geçirirler veya geçirmek isterler. Böyle
çocukların araştırmacılık ve öğrenme meraklarının desteklenmesi gerekmektedir.
Bu çocuklara yaratıcılıklarını destekleyecek oyuncak, kitap alınmalıdır. Onlara
dağıtabilecekleri oda, mekân sağlanmalıdır. Yaptıkları ufak tefek şeyler
desteklenmelidir. Hayal ettikleri olmayacak projeler bile onlarla konuşulmalı,
mantıksız bulduk denilmemelidir. Bu projelerin eksikleri, yanlışları konuşulmalı
ama merakları, iştahları kırılmamalıdır. Baba veya anne onlarla hayallerini
konuşmalı ama fikirleri ile alay etmemelidir. Bazen çok uçuk fikirleri olabilir.
Bazen de hiç olmayacak, imkânsız düşünceleri olabilir. Bu yaratıcı düşünceleri
desteklenmeli, bu konuya aile olarak değer verdiğiniz belirtilmelidir. Evdeki
pahalı parfümlerin başına kaza gelmemesi için onların deney yapacakları ortam ve
materyal hazırlanmalıdır.
Onlarda doymaz bir araştırmacılık vardır. Bu
merakı iyi ve olumlu buluşlara yönlendirilmelidir. Yasaklayıcı, kısıtlayıcı
olunmamalıdır. Onların evde ve okulda bir deney odaları olmalıdır. Çoğunlukla
zekâ ve yaratıcılık birleştiğinde buluş zekâsı ortaya çıkmaktadır. Bu merak bizi
daha ileriye götüren güçtür. Yani pek çok keşif böyle gerçekleşmiştir. Örneğin
Amerikanın keşfi için Kraliçe, Christopher Columbus' a para, adam, yiyecek ve
gemi vererek onun bu hayaline inandığını göstermiştir. Bizde bu konuda aynı
kraliçenin yaptığı gibi önce onlara ve onların fikirlerine inandığımızı
göstermeliyiz. Sonra onları engellememeliyiz. Daha sonra onlara materyal, zaman
ve ortamı hazırlamalıyız. Hayal güçlerine inanmasak bile katılabilmeliyiz.
Örneğin Deneme Bilim Merkezi, müze gibi yerlere onları sık sık götürmeliyiz.
Bu tür çocuklar fikirleri sorulduğunda, anlayışla karşılandığında olumlu
yönde tepkiler gösterirler ve mutlu olurlar. Yaşama sevinçleri artar,
sevildiklerini anlarlar. Kendilerine güven duyguları pekişir. Tüm hırçın, huysuz
tarafları yok olur. Çok mutlu, huzurlu, keyifli olurlar.
4.
DEĞİŞEBİLİRLİLİK
Hiperaktifler sürekliliği devam ettirmekte zorlanırlar.
Hiç kimsenin başaramayacağı olayları başarırlar. Zekâları ve yaratıcılıkları çok
ön planda oldukları için, olmayacak gibi görünen pek çok olayı başarırlar ve
problemleri çözerler. Hatta en zor, kimsenin çözemeyeceği problemlerin altından
rahatlıkla kalkarlar. Bazen inanılmaz işler başarırlar. Kimsenin yapamayacağı
işleri üstlenirler. Bu zor işlerin üstesinden gelirler. Fakat işlerin
sürekliliğini götürürken zorlanırlar ve süreklilik sağlayamazlar. Bir süre sonra
sıkılırlar, bıkarlar, yorulurlar, havlu atarlar. Çoğunlukla aileleri ve
çevrelerindeki kişiler onların maymun iştahlı olduklarını söylerler. Hatta çabuk
sıkılıp, iş değiştirdikleri için onları eleştirirler. Çok hızlı konu değiştirmek
isterler. İş yaparken de işten işe atlarlar. Bir işi bitirmeden ikinciye veya
üçüncüye atlarlar. Örneğin aynı anda pek çok kitabı okumaya başlarlar her bir
kitaptan 3/5 sayfa okurlar, birinden sıkılıp diğerine okumaya geçerler
dolayısıyla kitapları bitiremezler. Ellerinde yarım bıraktıkları pek çok kitap
vardır. Pek çok işi aynı anda yapmak isterler. Bir işle yetinmezler. Aynı anda
iki, üç, dört işi birlikte yapmak isterler. Yaptıkları işlerden sıkıldıkları
için iş yaparken değiştirmek onları rahatlatan ve yaptıkları işe olan
konsantrasyonlarını arttıran bir durumdur. Bir işte sıkıldıklarında dikkatleri
kaybolur veya azalır. Yeni işe geçtikleri zaman dikkatleri taze ve yoğundur.
Grup içinde olmak, grupla iş birliği yapmakta onların hoşuna gider. Grup
içinde olmak onları motive eder, hızlandırır. Onlar yarışmaktan hoşlanırlar.
Grup çalışmaları aynı zamanda yarışma ruhunu desteklemektedir. Yarışmaktan
hoşlanırlar, ama kıyaslanmak ve kaybetmekten hoşlanmazlar.
Bir çocuğun
annesi şöyle bir durumdan bahsetti. Çocuğu ders çalışırken bir metot geliştirmiş
çocuk üç ayrı masaya ders notlarını yerleştirmiş. Bu dersler sırasıyla
matematik, Türkçe ve fen bilgisi dersleridir. Çocuk bu derslerle ilgili kitap,
not, defter ve materyalleri ayrı ayrı masalara yerleştirmiş. Önce birinci masada
on dakika matematik çalışıyor. Matematikten sıkıldığında hemen ikinci masaya
geçip bu defa Türkçe çalışmaya başlıyormuş. Bundan da sıkıldığında üçüncü masaya
geçip fen bilgisi derslerine çalışmaya dönüyormuş. Bu çalışma biçimi hiperaktif
çocuk için çok uygun yani sıkıldıkça değiştiriyor. Yani konsantrasyonu azaldıkça
yeni, farklı bir konuya veya alana geçip azalan konsantrasyonunu yeniden şarj
edip, dolduruyor. Beyni bu yeni yöneldiği konuya daha kolay konsantrasyon
gösteriyor, sıkıntı kayboluyor. Her yeni olayda, konuda, derste zihni
yenileniyor veya yeniden şarj oluyor. Böylece zaman kaybetmeden dersler bitiyor.
Ve her bir ders verimli ve kalıcı bir biçimde öğrenilmiş oluyor. Burada aile
çocuğun oluşturduğu bu öğrenme modeline tepki gösteriyor. Böyle çalışma olur mu?
Böyle çalışırsa öğrendiklerini tam öğrenemez, birbirine karıştırır, önce
öğrendiği tam bitmediği, tamamlanmadığı için eksik öğrenme olur. Çocuğun kafası
karışır diye düşünüp korktukları için çocuğa böyle çalışmayı yasaklamışlar ve
yasaklama sonucunda çocuğun ders başarısı düşmüş. Okul notları yavaş, yavaş
aşağı inmeye başlamış ve aile çocuğu terapiye getirdiklerinde bu ders çalışma
modelini çocuğun geliştirdiğini ve kendilerinin yasaklama yoluna gittiklerini
söylemişlerdir. Ailenin bu durumu yasaklama nedeni çocuğun kafasının karışacağı
ve iyiyi öğrenemeyeceğidir. Ama bu çocuk bu yöntemle yani kendi beyninin
çalışmasına uygun olan bu metotla daha yüksek başarı göstermiştir. Ailenin
yasaklamasıyla ise bu gösterdiği başarı azalmıştır. Aile başarısı artacak diye
düşünürken tam tersi durum ortaya çıkmıştır.
Hiperaktif çocukların
dikkati belli bir süre, bir noktaya yoğunlaşır. Bir süre sonra dikkatleri
azalmaya başlar, bir süre sonrada dikkat sıfırlanır, konsantrasyon kaybolur.
Yeniden bir olaya konuya başladıklarında ise dikkat fazlalaşarak yoğunlaşır. Bu
çocuğun uyguladığı yöntem onun beyninin işleyişine tamamıyla uygundur. Bu durum
bir maymun iştahlılık değildir. Dersler bu çocukların beyinlerinin çalışma
biçimine uygun olarak verildiklerinde bu çocuklar için öğrenme hem kolaylaşmış,
hem hızlanmış olur. Yani hayatı kolaylaşmış olur. Yani bu örnekte olduğu gibi
çocuk ailesiyle beyninin işleyiş biçimi arasına sıkışıp kalmamış olur. Hayatta
süreklilik başarıyı getiren faktörlerden biridir. Örneğin çok iyi, başarılı
ürünü olan şirketlerin kapılarında kuruluş yılları yazar ve şirket sahipleri ise
bu tarihin eski oluşuyla gurur duyarak övünürler. Bu ürünün başarısı yılların
verdiği deneyimlerimize bağlıdır derler. Yıllara meydan okuyabilmiş bir müessese
her türlü tecrübeden bir şeyler öğrenerek mükemmeliyetçiliğe doğru gider.
Hayatta sürekliliği sağlayabilmek çok önemlidir. Bir nevi olgunlaşma, pişme,
mükemmellik seviyesine ulaşmak anlamına gelir. Zorlukları aşmış, onların
üstesinden gelmiş olduğunun bir göstergesidir. Kişi bunu başardıkça hiperaktif
özelliklerini aşmıştır. Bu sorununu artık çözmüş ve sorun olmaktan çıkartmıştır
5. SOSYALDİRLER
Özellikle her sınıfta en az bir tane bu özelliği
taşıyan çocuğun bulanabilme riski yüksektir. Bazen aynı sınıfta benzer
özellikler taşıyan birden fazla çocukta olabilmektedir. Bir sınıfta bir çocuk
bile kendisinin, arkadaşlarının ve öğretmeninin dikkatini bozabilmekte ve onları
sinirlendirebilmektedir. Psikolog veya okulun rehber öğretmeni, bu tür özelliği
olan çocukların birbirinden uzakta oturtulmasını öğretmenlerinden istemektedir.
Öğretmenleri ne kadar uzak oturtursa da onlar yine sıraları, masaları atlar,
mesafeleri aşar birbirlerine girerler. Zaman zaman birbirlerine karşı kızar
küser veya saldırgan davranışlar gösterirler. Aynı bir mıknatısının iğneleri
çektiği gibi onlarda her ortamda ve durumda birbirlerini bulurlar. Yan yana
oturmak yakın arkadaş olmak isterler. Bazen birbirlerinden hoşlanırlar. Bazen de
birbirleriyle sert, kırıcı eleştiriler, tartışmalar, kavgalar içine
girebilirler. Aileleri sakin, sessiz, uslu, efendi çocukları değil de; nerede
huysuz, hırçın, söz dinlemez, hareketli çocuk varsa onları bulurlar ve onlarla
oynarlar. Sakin ve sessiz çocuklardan hoşlanmazlar demektedirler. Bir süre sonra
kendileri gibi çocuklarla aralarında tartışmalar, gerginlikler, kıskançlıklar,
kavgalar yaşarlar. Başlarda birbirlerini çok sevmelerine rağmen bir süre sonra
küserler ve ilişkileri biter. Hatta çok sert tartışmalar yaşarlar. Böyle
durumlarda sınıfta hem kendileri dersi dinleyemez hem de öncelikle yanlarındaki
ve sonra sınıftaki tüm arkadaşlar bu durumdan olumsuz etkilerinler.
Öğretmenlerinin de dikkatini ve siniri bozabilirler. Öğretmen bazen
onlara dur, otur, sessiz ol demekten dersi yapamaz. Bazen de onlar için o kadar
sevimli, esprili çocuklar ki onlara kızamıyorum, hemen gönlümü alıyorlar, özür
diliyorlar, bir daha yapmayacaklarını dile getiriyorlar. Bazen onlara zayıf
verirken zorlanıyorum. Bazı durumlarda motive olmaları için yarım not fazla
verdiğim bile oluyor demektedirler.
Bazen öğretmenlerine bu giysi size
çok yakışmış. Bunu nereden aldığınızı anneme de söyleyebilir misiniz o da alsın
ya da bu renk size çok yakışmış gibi iltifatlar yaparlar. Ya da eşiniz
rahatsızdı iyileşti mi? Çabuk iyileşmesi için ona benim ilacımdan verebilir
miyiz? Diyebilirler. Öğretmenlerine özel şahsi konularda sorular sorabilirler.
6. FARKLI OLMA
Hiperaktiflerde farklı olma isteği ön plana
çıkar. Onlar başkalarının yaptıkları şeyleri yapmaktan hoşlanmazlar. Başkalarını
taklit etmek istemezler. Yapılan işin kendine has, farklı, özel, özgün olmasını
isterler. Taklit etmek istemezler. Yaptıkları her şeye kendilerinden bir şey
katarlar. Bazen ufak bir şey katmak yeterli olabilir. Bazen de tüm olayı
değiştirmek, yeniden yapılandırmak isteyebilirler.
Başkalarının arkasından
gitmek istemezler. Kendileri bir yol oluştursun başka kişiler onları takip etsin
isterler. Herkesin yaptığı yapmaz, gittiği yoldan gitmezler. Örneğin hiperaktif
bir çocuğun psikologu veya öğretmeni bu logoyu yap veya bu resmi aynı şekildeki
gibi boya dediğinde onlar hemen ben bunun aynısını yapmasam da kendi istediğim
şekilde yapsam olur mu diye sorarlar. Annelerde bu konudan bahsetmekte ve şöyle
demektedirler; “benim aynısının yapılması veya boyanmasını gerektiren şekilde
aldığım oyuncakları hep kendi hayalindeki gibi yapmak istiyor”.
7. HAYAL
GÜCÜ
Hayal güçleri geniş ve zengindir. Her konuda fikirleri vardır.
Beyinlerinin bu bölümü kendiliğinden hızlı ve güçlü bir üretim yapar. Bu
üretimin sonu yoktur. Her şeyde kendilerinden ileri gelen bir farklılık
görebilirler. 2–3 yaşlarında ufacık bir çocuğa bana bir hikaye anlatabilirmisin
derseniz, hemen size bir çok değişik hikaye anlatabilir. Örneğin ona bir masal
anlatın o da bu masalı değiştirir ve size birkaç ayrı masal anlatır. Kalem veya
boya verdiğinizde siz şunu yap demeden önce o şunu yapabilirmiyim diye size
sorar. Logo, pazıl, yapboz gibi kendinin yapılandırabileceği oyuncaklardan
hoşlanır ve bu tür oyuncaklarla uzun süre oynayabilir. Şiir, öykü, hikaye,
roman, deneme yazıları yazar. Birlikte oynanan oyunlarda kendisi değişiklik
yapmak ister. Ödevlerini yaparken geniş kaynaklar kullanmaktan hoşlanır.
Kendisine hikayeler, masallar anlatılmasını sever ve ısrarla ister. TV, çizgi
film, çizgi romanları severler. Kendileri de senaryolar yazarlar ve film çekmek
isterler. Özellikle fen derslerinde yapılan deneylerden hoşlanırlar. Evde
kendileride deneyler yaparlar. Zaman zaman deney kazaları da yaşarlar. Ama bu
kazalar onları yıldırmaz, daha da motive eder. Evde annelerine, okulda
öğretmenlerine çok soru sorarlar. Buluşları, keşifleri, kaşiflerin hayatlarını
anlatan kitapları okur, bu tür filmleri seyretmeye doyamazlar. Buluşlarla ilgili
oyuncaklarla oynamayı severler. İsim şehir gibi oyunlardan, bilmecelerden,
dedektif hikayelerinden çok hoşlanırlar. Kendileride dedektif hikayeleri,
bilmeceleri oluşturabilirler. Saklambaç gibi oyunlardan, macera ve aksiyon
filmlerinden hoşlanırlar. Böyle bir film seyrettiklerinde yada kitap
okuduklarında hemen ya şurası şöyle olabilirdi derler ya da kendileri yeni bir
senaryo yazarlar. Resim yaparken kendilerinden geçerler. Resim dersi hiç
bitmesin isterler. Resim dersinde kendilerine özgürlük veren hocalardan daha
fazla haz alırlar. Hatta yemek yerken bile yemekleri süslerler. Tabakları,
sofrayı süslerler. Yemeklerden karışımlar yaparlar. Bazen güzel bazen de çok
korkunç tatsız yiyecekler yaparlar. Kahvaltıda bile yiyecekleri karıştırır,
karışımların tadına bakarlar. Müzik dinlerken bu parçada piyanoda olsaydı veya
piyano şurada devreye girseydi derler.
Çevrelerinden zaman zaman her
şeyi sen mi biliyorsun, her şeye niye karışıyorsun gibi eleştiriler alırlar. Bu
eleştirilere hak verseler bile yine buluşlar yapmaktan kendilerini alamazlar.
Lügatlerinde olmaz kelimesi yoktur. Hep bir deneyelim bakalım derler. Hiç
olmayacağı her yönü ile görülen konuları bile denemekten kaçınmazlar. Leonardo,
Rafael, Michelangelo, Fatih Sultan Mehmet gibi kişilerin bu özellikleri
taşıdıkları düşünülmektedir. Fatih'in İstanbul'u almak için gemileri kızaklarla
karadan götürmesi hem yaratıcılığı hem de hayal gücünü vurgulamaktadır. Tüm
okudukları roman ve hikayelerdeki kahramanları ve onların yaşadıkları dönemi çok
kolay hayal edebilirler.
8. MERAKLIDIRLAR
Her şeyi merak
ederler. Sorular sorarlar. Sorularının sonu gelmez. Sordukça sorarlar, soru
sormak konusunda çevrelerini yıldırır ve bıktırırlar.
Biliriz ki pek çok
buluş merak duygusuyla olmuştur. Onlarda sonsuz bir merak vardır. Öğrenme,
araştırma merakı, zekaları ve yaratıcılıkları birleştiğinde gerçek buluşlar
ortaya çıkabilir. Sanatta, resimde ve bilimde.
Onların meraklarını
doyurmak mümkün olmaz. Bu merak doyuruldukça daha fazla acıkmaktadır. Özellikle
çocukken her şeyin içini açmak, ellerine almak isterler. Böyle olduğu için pek
çok şeyi de kırmışlardır. Oyuncaklarını nasıl çalıştığını bulabilmek için açar
ve onları çalışmaz hale getiriler. Biraz daha büyüdüklerinde saatlerin,
televizyonların, bilgisayarların, radyoların içini açmaya başlarlar. Hatta ufak
elektrik devreleri, radyolar yaparlar. Okullarında bu tür yarışmalara katılmak
isterler. Bu merak, araştırma ve öğrenme merakıdır. Boş zamanlarında
ansiklopedi, sözlük okurlar yada internetteki ilginç siteleri ziyaret ederler.
9. ÇOŞKULUDURLAR
Her konuda onlar öncelik gösterebilirler. Zor
yılarlar, vazgeçmezler, olumsuzlukları görmezler ve çoğunlukla olumlulukları
görürler. Hep ileri gitmek isterler. Aileleri ve öğretmenleri hep onların
coşkulu olan taraflarında bahsederler. Heyecanlıdırlar, bitmez bir enerjileri
vardır. İçinde bulundukları ekibin motivasyon kaynağı olurlar. Coşkuları hem
kendilerine hem de çevrelerine yeter. Hayatın iyi taraflarını daha hızlı
görürler.
Çevrelerinin onlara bakış açısı önemlidir. Çevreleri onlardaki
bu coşkuyu söndürmemelidirler. Hatta bu coşkunun yaşaması için onları bu konuda
desteklemelidirler.
10. LİDERLİK
Hiperaktiflerin liderlik
özellikleri vardır. Kolay grup kurarlar. İnsanları bir fikrin etrafında
toplayabilirler. Koruyucu, kollayıcıdırlar. Herkesin adına düşünür ve onların
gözünden olayları görürler. Herkese yardımcı olmak, destek vermek isterler.
Kalabalıktan, insanlarda hoşlanırlar. Yeni, farklı, değişik fikirleri vardır.
İnsanlar onların fikirlerini beğenir, sever, değişik bulur. Ve arkalarından
gitmek isteyerek giderler. Hayata onların hevesleri, istekleri, acelecilikleri
geçer. Çevrelerindeki kişiler, arkadaşları bu coşkuyu hissederler, görürler,
alırlar ve onlarla olmaktan zevk alırlar. Onları dinlemek onların yeni
fikirlerini öğrenmek, değişik, farklı, hoş gelebilir.
Yaratıcı ve
yenilikçidirler. Hep yeni fikirler, kişiler, ortamlar isterler. Hareket
içindedirler, hızlıdırlar. Bahçede oyun grupları kurarlar veya bu grupları
değiştirir, yapılandırırlar. Okulda münazara, çalışma grupları kurarlar. Sınıf
başkanı veya kol başkanı olmak isterler. Sınıf içi seçimlerde rakipleriyle kıran
kırana mücadele ederler. Okulun veya mahallenin futbol takımını kurar,
genellikle kaptan veya idareci olurlar. Muhtar, belediye başkanı veya siyasetçi
olurlar. Başbakan ya da cumhurbaşkanı bile olabilirler. Başkaları adına
savaşmayı ve bir felsefelerinin olmasını severler.
11. ŞEVKATLİDİRLER
Duygusal ve sevecendirler. En ufak olayda bile kolay gözleri dolar,
ağlarlar. Kendilerinden çok çevrelerini düşünürler. Empati yaparlar.
Başkalarının gözünden olayları görebilirler. Okudukları kitaplarda, gördükleri
filmlerde kolay ağlarlar. Filmlerdeki karakterler için üzülürler. Filmlerdeki
olayların gerçek hayatta da kolaylıkla olabileceğini düşünürler. Zor durumda
olanlara yardım ederler. Yardım derneklerinin ya kurucusu olurlar yada
üyesidirler. Yardım için koştururlar, dostlarını da seferber ederler. Yardım
etmek onları mutlu eder. Birden fazla yardım derneğine üye olur ve onlara destek
verirler. Mahalle ve okuldaki arkadaşlarına ders çalıştırır yada onlara kopya
verirler. Fakir arkadaşlarına yardım için okulda kampanyalar düzenlerler. Yardım
amaçlı balolar, konserler organize ederler. Vakitlerini bu konulara fazlasıyla
harcarlar. Hatta çoğunlukla ölçüyü kaçırırlar.
Bir anne çocuğu için
şunları anlatmıştı; “ona harçlık olarak verdiğim paranın hepsini okulun önünde
dilenen dilenciye vermiş ve o gün hem aç kalmış hem de okuldan eve kadar yürümek
zorunda kalmıştı. Kendisine, acıdın bari paranın yarısını verseydin dediğimde
bana şöyle cevap verdi, o kadar kötü durumdaydı ki kendimi kontrol edemedim ve
paranın tamamını verdim.”
Genellikle bu çocuklar sınavlarda arkadaşlarına
kopya verirken yakalanıp ceza alırlar. Yada okulda suç işleyen arkadaşlarını ele
vermedikleri için cezalandırılırlar. Onlarda fedakarlık diz boyudur. Pek çok kez
başkalarını korumak için kendileri zor durumda kalmışlardır. Ellerindekileri
çevreleriyle, arkadaşlarıyla paylaşırlar. Bu dünya herkese yeter sadece iyi
kullanılsın diye düşünürler. Çevreci dernekleri ya kurarlar ya da bu tür
derneklerde aktif olarak çalışırlar. İnsan hakları, yoksulların zorlukları,
hayvan hakları onlar için çok önemlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder