25 Aralık 2012 Salı

Hiperaktif Çocuklarda Olumlu Özellikler

Aşırı hareketli bir çocuğa sahip olan anne, çocuğunun bu kontrolsüz hareketlerinden dolayı çevresi tarafından sürekli eleştirilmektedir. Bu durumda anne sosyal ilişkilerine çocuğu yüzünden gem vurduğu için hem çocuğu suçlar hem de kendisini mutsuz eder ve sıkıntıya sokar. Çevrede Hiperaktif çocukların hep olumsuz yönleri ön plana çıkar. Oysa hiperaktif çocukların olumsuz özellikleri kadar olumlu yönleride vardır. İşte bunlardan bir kaçı...

1. HAREKET, KONUŞMA, DÜŞÜNCEDE ZENGİNLİK VE FAZLALIK

Burada öncelikle bilinmesi gereken bu çocuklarda bir zenginlik ve fazlalığın olduğudur. Bu fazlalık bazen harekette, bazen konuşmada, bazen de düşünce içeriğinde olabilmektedir.

Hiperaktif çocuklar bir başka deyişle hareketli çocuklardır. Koşmak, oynamak, zıplamak, dolaşmak gibi. Fazlalık sadece fiziki hareket olarak düşünülmemelidir. Bu çocuklarda konuşmada ve düşünmede de fazlalık vardır.
Çok konuştukları, hızlı ve yüksek ses tonuyla konuştukları bilinmektedir. Hatta çok ve sonu gelmeyen sorular sormaktadırlar. Örneğin kalem kutusunu gösterip ‘bu neden yapılmış' diye sorduklarında anneden cevaba ‘o neden yapılmış' ‘niye yapılmış ya da kim yapmış' diye pek çok soruyu birlikte sormaktadırlar. Anne artık sorulara cevap veremez hale geldiğinde ‘Allah yaratmış' cevabını verir. Çocuk ise ‘onu kim yaratmış' der anne bu soruya cevap veremez ve konuyu değiştirmeye çalışır. Fakat çocuğun sorularının sonu gelmez ve anneye bana cevap vermiyorsun diye kızar ve onu sıkıştırmaya devam eder. Çoğunlukla konuşmaları bu şekilde devam edip gider.

Özellikle hiperaktif çocukların düşüncelerinde de hareketlilik ve fazlalık vardır. Kafalarında pek çok düşünce, fikir, istek, dilek, projeler ve hayaller vardır. Bu projeler devamlı çoğalır, değişir, farklılaşır ve gelişirler. Düşüncelerindeki hareket ve fazlalık öğrenmeyi ve kısa süreli belleği olumsuz yönde etkileyebilecektir.

2. ZEKİDİRLER

Bu gruptaki çocukların zeka düzeyi normal veya normalin üzerinde yer almaktadır. Bu durumu uzmanlar parlak zeka diye sınıflandırabilmektedirler. Bazen de zeka düzeyinin dahi denilebilecek düzeyde olduğu görülebilmektedir. Bununla beraber bu çocuklar zeki olmalarına rağmen çok basit durumlarda veya hesaplarda zorlanabilmektedir. Bu durum ailelerini ve öğretmenlerini şaşırtabilmektedir. Okullar bu gibi bir durumla karşılaşıldığında çocuğu, hemen rehberlik servislerine yönlendirmektedir. Rehberlik merkezinde çocuğa zeka testi uygulandığında ise sonuçlar genelde normalin üzerinde çıkmaktadır. Aile bu durum üzerine, müdüre veya öğretmene “Siz bizi boşa boşuna rehberliğe gönderdiniz”. “Gördüğünüz gibi çocuğun zekası normalmiş”. “Siz çocuğumuzu anlayamadınız hatta birde çocuğumuzu suçladınız” diye sitem edebilmektedirler.

Hiperaktif çocuklar zekâ kapasiteleri normal ve çoğunlukla normalin üstünde yer aldığı için zekâ geliştirici oyuncaklardan, oyunlardan çok hoşlanırlar. Bu tür bir oyuncakla saatler boyu oynayabilirler. Bu tür oyunlarla oynarlarken bazen yanlarında büyükleri isterler. Büyüklerin onlara bir şeyler öğretmesinden zevk alırlar. Pek çok kere sorular sorarlar Özellikle okulda öğretmenlerine akla gelmeyecek sorular sorarlar. Öğretmeni veya aile bireylerini sordukları sorularla şaşırtırlar. Hatta bıktırırlar, bezdirirler, şok ederler. Akıllarına her an ne gibi bir soru gelebileceği bilinemez.
Böyle bir çocuğun önüne bebek, araba gibi yapılanmış oyuncaklar değil de, daha yapılanmamış oyuncaklar konmalıdır. O bebek veya arabayla hayal gücünü kullanarak yine güzel öyküler, oyunlar yapar. Özellikle Lego gibi oyuncaklar onu daha mutlu eder. Bu tür oyuncakları kendi yapar, bozar, değiştirir. Bu durum onu daha mutlu eder. Oyuncak üzerinde kendi projelerini, fikirlerini, isteklerini uygulayabilir.

3. YARATICI FİKİRLERE SAHİPTİRLER

Hep yeni şeyler öğrenmek, bilmek ve görmek isterler. Her yeni oyuncak alındığında hem kendileri hem de aileleri artık uzun bir süre bir şey istemeyecek sanırlar. Ama çok kısa bir süre içinde yeni şeyler talep ederler. Bir şeyleri birleştirerek, karıştırarak, ilaçlar, kokular, güzellik kremleri bulmaya çalışırlar. Bazen annelerinin pahalı ve değerli makyaj malzemelerini bu uğurda yok edebilirler. Hatta bu durumdan dolayı sert bir eleştiri almış olsalar bile birkaç dakika sonra onları yine yeni bir buluş çalışması içinde bulabilirsiniz. Hep farklı seçenekleri araştırarak yeni buluşlar peşinde koşmaktadırlar. Beyinlerinde çoğunlukla ‘nasıl' ve ‘neden' soruları dolaşır. Beyinlerinde yüzlerce, binlerce soru hızla hareket etmektedir. Bu sorulara aile veya öğretmenleri cevap verdikçe azalmaz hatta çoğalır. Hiçbir engel ve kızma onları yıldıramaz ve durduramaz. Onlar her yenilgiden yeni bir proje ile çıkarlar. Aletlerle oynamayı çok severler. Hep bir şey icat edeceklerini hayal ederler. Bu hayallerini rüyalarında bile görürler. Babalarının alet çantasını karıştırarak evdeki elektrik aletleriyle kendilerine elektrikle çalışan devreler yaparlar. Büyüdüklerinde ise motorlar yaparlar. Günümüzde bilgisayarı kullanarak, komutla çalışan araçlar ve onların gitmeleri gereken yol için programlar yazan ilkokul çocuklarını bile görebilmekteyiz. TV'yi ve bilgisayarı, interneti kullanmayı çok severler. Bu aletlerin onların önüne açtıkları pencerelere doyamazlar. Tüm saatlerini bu aletlerin önünde geçirirler veya geçirmek isterler. Böyle çocukların araştırmacılık ve öğrenme meraklarının desteklenmesi gerekmektedir. Bu çocuklara yaratıcılıklarını destekleyecek oyuncak, kitap alınmalıdır. Onlara dağıtabilecekleri oda, mekân sağlanmalıdır. Yaptıkları ufak tefek şeyler desteklenmelidir. Hayal ettikleri olmayacak projeler bile onlarla konuşulmalı, mantıksız bulduk denilmemelidir. Bu projelerin eksikleri, yanlışları konuşulmalı ama merakları, iştahları kırılmamalıdır. Baba veya anne onlarla hayallerini konuşmalı ama fikirleri ile alay etmemelidir. Bazen çok uçuk fikirleri olabilir. Bazen de hiç olmayacak, imkânsız düşünceleri olabilir. Bu yaratıcı düşünceleri desteklenmeli, bu konuya aile olarak değer verdiğiniz belirtilmelidir. Evdeki pahalı parfümlerin başına kaza gelmemesi için onların deney yapacakları ortam ve materyal hazırlanmalıdır.

Onlarda doymaz bir araştırmacılık vardır. Bu merakı iyi ve olumlu buluşlara yönlendirilmelidir. Yasaklayıcı, kısıtlayıcı olunmamalıdır. Onların evde ve okulda bir deney odaları olmalıdır. Çoğunlukla zekâ ve yaratıcılık birleştiğinde buluş zekâsı ortaya çıkmaktadır. Bu merak bizi daha ileriye götüren güçtür. Yani pek çok keşif böyle gerçekleşmiştir. Örneğin Amerikanın keşfi için Kraliçe, Christopher Columbus' a para, adam, yiyecek ve gemi vererek onun bu hayaline inandığını göstermiştir. Bizde bu konuda aynı kraliçenin yaptığı gibi önce onlara ve onların fikirlerine inandığımızı göstermeliyiz. Sonra onları engellememeliyiz. Daha sonra onlara materyal, zaman ve ortamı hazırlamalıyız. Hayal güçlerine inanmasak bile katılabilmeliyiz. Örneğin Deneme Bilim Merkezi, müze gibi yerlere onları sık sık götürmeliyiz.

Bu tür çocuklar fikirleri sorulduğunda, anlayışla karşılandığında olumlu yönde tepkiler gösterirler ve mutlu olurlar. Yaşama sevinçleri artar, sevildiklerini anlarlar. Kendilerine güven duyguları pekişir. Tüm hırçın, huysuz tarafları yok olur. Çok mutlu, huzurlu, keyifli olurlar.



4. DEĞİŞEBİLİRLİLİK

Hiperaktifler sürekliliği devam ettirmekte zorlanırlar. Hiç kimsenin başaramayacağı olayları başarırlar. Zekâları ve yaratıcılıkları çok ön planda oldukları için, olmayacak gibi görünen pek çok olayı başarırlar ve problemleri çözerler. Hatta en zor, kimsenin çözemeyeceği problemlerin altından rahatlıkla kalkarlar. Bazen inanılmaz işler başarırlar. Kimsenin yapamayacağı işleri üstlenirler. Bu zor işlerin üstesinden gelirler. Fakat işlerin sürekliliğini götürürken zorlanırlar ve süreklilik sağlayamazlar. Bir süre sonra sıkılırlar, bıkarlar, yorulurlar, havlu atarlar. Çoğunlukla aileleri ve çevrelerindeki kişiler onların maymun iştahlı olduklarını söylerler. Hatta çabuk sıkılıp, iş değiştirdikleri için onları eleştirirler. Çok hızlı konu değiştirmek isterler. İş yaparken de işten işe atlarlar. Bir işi bitirmeden ikinciye veya üçüncüye atlarlar. Örneğin aynı anda pek çok kitabı okumaya başlarlar her bir kitaptan 3/5 sayfa okurlar, birinden sıkılıp diğerine okumaya geçerler dolayısıyla kitapları bitiremezler. Ellerinde yarım bıraktıkları pek çok kitap vardır. Pek çok işi aynı anda yapmak isterler. Bir işle yetinmezler. Aynı anda iki, üç, dört işi birlikte yapmak isterler. Yaptıkları işlerden sıkıldıkları için iş yaparken değiştirmek onları rahatlatan ve yaptıkları işe olan konsantrasyonlarını arttıran bir durumdur. Bir işte sıkıldıklarında dikkatleri kaybolur veya azalır. Yeni işe geçtikleri zaman dikkatleri taze ve yoğundur.
Grup içinde olmak, grupla iş birliği yapmakta onların hoşuna gider. Grup içinde olmak onları motive eder, hızlandırır. Onlar yarışmaktan hoşlanırlar. Grup çalışmaları aynı zamanda yarışma ruhunu desteklemektedir. Yarışmaktan hoşlanırlar, ama kıyaslanmak ve kaybetmekten hoşlanmazlar.

Bir çocuğun annesi şöyle bir durumdan bahsetti. Çocuğu ders çalışırken bir metot geliştirmiş çocuk üç ayrı masaya ders notlarını yerleştirmiş. Bu dersler sırasıyla matematik, Türkçe ve fen bilgisi dersleridir. Çocuk bu derslerle ilgili kitap, not, defter ve materyalleri ayrı ayrı masalara yerleştirmiş. Önce birinci masada on dakika matematik çalışıyor. Matematikten sıkıldığında hemen ikinci masaya geçip bu defa Türkçe çalışmaya başlıyormuş. Bundan da sıkıldığında üçüncü masaya geçip fen bilgisi derslerine çalışmaya dönüyormuş. Bu çalışma biçimi hiperaktif çocuk için çok uygun yani sıkıldıkça değiştiriyor. Yani konsantrasyonu azaldıkça yeni, farklı bir konuya veya alana geçip azalan konsantrasyonunu yeniden şarj edip, dolduruyor. Beyni bu yeni yöneldiği konuya daha kolay konsantrasyon gösteriyor, sıkıntı kayboluyor. Her yeni olayda, konuda, derste zihni yenileniyor veya yeniden şarj oluyor. Böylece zaman kaybetmeden dersler bitiyor. Ve her bir ders verimli ve kalıcı bir biçimde öğrenilmiş oluyor. Burada aile çocuğun oluşturduğu bu öğrenme modeline tepki gösteriyor. Böyle çalışma olur mu? Böyle çalışırsa öğrendiklerini tam öğrenemez, birbirine karıştırır, önce öğrendiği tam bitmediği, tamamlanmadığı için eksik öğrenme olur. Çocuğun kafası karışır diye düşünüp korktukları için çocuğa böyle çalışmayı yasaklamışlar ve yasaklama sonucunda çocuğun ders başarısı düşmüş. Okul notları yavaş, yavaş aşağı inmeye başlamış ve aile çocuğu terapiye getirdiklerinde bu ders çalışma modelini çocuğun geliştirdiğini ve kendilerinin yasaklama yoluna gittiklerini söylemişlerdir. Ailenin bu durumu yasaklama nedeni çocuğun kafasının karışacağı ve iyiyi öğrenemeyeceğidir. Ama bu çocuk bu yöntemle yani kendi beyninin çalışmasına uygun olan bu metotla daha yüksek başarı göstermiştir. Ailenin yasaklamasıyla ise bu gösterdiği başarı azalmıştır. Aile başarısı artacak diye düşünürken tam tersi durum ortaya çıkmıştır.

Hiperaktif çocukların dikkati belli bir süre, bir noktaya yoğunlaşır. Bir süre sonra dikkatleri azalmaya başlar, bir süre sonrada dikkat sıfırlanır, konsantrasyon kaybolur. Yeniden bir olaya konuya başladıklarında ise dikkat fazlalaşarak yoğunlaşır. Bu çocuğun uyguladığı yöntem onun beyninin işleyişine tamamıyla uygundur. Bu durum bir maymun iştahlılık değildir. Dersler bu çocukların beyinlerinin çalışma biçimine uygun olarak verildiklerinde bu çocuklar için öğrenme hem kolaylaşmış, hem hızlanmış olur. Yani hayatı kolaylaşmış olur. Yani bu örnekte olduğu gibi çocuk ailesiyle beyninin işleyiş biçimi arasına sıkışıp kalmamış olur. Hayatta süreklilik başarıyı getiren faktörlerden biridir. Örneğin çok iyi, başarılı ürünü olan şirketlerin kapılarında kuruluş yılları yazar ve şirket sahipleri ise bu tarihin eski oluşuyla gurur duyarak övünürler. Bu ürünün başarısı yılların verdiği deneyimlerimize bağlıdır derler. Yıllara meydan okuyabilmiş bir müessese her türlü tecrübeden bir şeyler öğrenerek mükemmeliyetçiliğe doğru gider. Hayatta sürekliliği sağlayabilmek çok önemlidir. Bir nevi olgunlaşma, pişme, mükemmellik seviyesine ulaşmak anlamına gelir. Zorlukları aşmış, onların üstesinden gelmiş olduğunun bir göstergesidir. Kişi bunu başardıkça hiperaktif özelliklerini aşmıştır. Bu sorununu artık çözmüş ve sorun olmaktan çıkartmıştır

5. SOSYALDİRLER

Özellikle her sınıfta en az bir tane bu özelliği taşıyan çocuğun bulanabilme riski yüksektir. Bazen aynı sınıfta benzer özellikler taşıyan birden fazla çocukta olabilmektedir. Bir sınıfta bir çocuk bile kendisinin, arkadaşlarının ve öğretmeninin dikkatini bozabilmekte ve onları sinirlendirebilmektedir. Psikolog veya okulun rehber öğretmeni, bu tür özelliği olan çocukların birbirinden uzakta oturtulmasını öğretmenlerinden istemektedir. Öğretmenleri ne kadar uzak oturtursa da onlar yine sıraları, masaları atlar, mesafeleri aşar birbirlerine girerler. Zaman zaman birbirlerine karşı kızar küser veya saldırgan davranışlar gösterirler. Aynı bir mıknatısının iğneleri çektiği gibi onlarda her ortamda ve durumda birbirlerini bulurlar. Yan yana oturmak yakın arkadaş olmak isterler. Bazen birbirlerinden hoşlanırlar. Bazen de birbirleriyle sert, kırıcı eleştiriler, tartışmalar, kavgalar içine girebilirler. Aileleri sakin, sessiz, uslu, efendi çocukları değil de; nerede huysuz, hırçın, söz dinlemez, hareketli çocuk varsa onları bulurlar ve onlarla oynarlar. Sakin ve sessiz çocuklardan hoşlanmazlar demektedirler. Bir süre sonra kendileri gibi çocuklarla aralarında tartışmalar, gerginlikler, kıskançlıklar, kavgalar yaşarlar. Başlarda birbirlerini çok sevmelerine rağmen bir süre sonra küserler ve ilişkileri biter. Hatta çok sert tartışmalar yaşarlar. Böyle durumlarda sınıfta hem kendileri dersi dinleyemez hem de öncelikle yanlarındaki ve sonra sınıftaki tüm arkadaşlar bu durumdan olumsuz etkilerinler.

Öğretmenlerinin de dikkatini ve siniri bozabilirler. Öğretmen bazen onlara dur, otur, sessiz ol demekten dersi yapamaz. Bazen de onlar için o kadar sevimli, esprili çocuklar ki onlara kızamıyorum, hemen gönlümü alıyorlar, özür diliyorlar, bir daha yapmayacaklarını dile getiriyorlar. Bazen onlara zayıf verirken zorlanıyorum. Bazı durumlarda motive olmaları için yarım not fazla verdiğim bile oluyor demektedirler.

Bazen öğretmenlerine bu giysi size çok yakışmış. Bunu nereden aldığınızı anneme de söyleyebilir misiniz o da alsın ya da bu renk size çok yakışmış gibi iltifatlar yaparlar. Ya da eşiniz rahatsızdı iyileşti mi? Çabuk iyileşmesi için ona benim ilacımdan verebilir miyiz? Diyebilirler. Öğretmenlerine özel şahsi konularda sorular sorabilirler.

6. FARKLI OLMA

Hiperaktiflerde farklı olma isteği ön plana çıkar. Onlar başkalarının yaptıkları şeyleri yapmaktan hoşlanmazlar. Başkalarını taklit etmek istemezler. Yapılan işin kendine has, farklı, özel, özgün olmasını isterler. Taklit etmek istemezler. Yaptıkları her şeye kendilerinden bir şey katarlar. Bazen ufak bir şey katmak yeterli olabilir. Bazen de tüm olayı değiştirmek, yeniden yapılandırmak isteyebilirler.
Başkalarının arkasından gitmek istemezler. Kendileri bir yol oluştursun başka kişiler onları takip etsin isterler. Herkesin yaptığı yapmaz, gittiği yoldan gitmezler. Örneğin hiperaktif bir çocuğun psikologu veya öğretmeni bu logoyu yap veya bu resmi aynı şekildeki gibi boya dediğinde onlar hemen ben bunun aynısını yapmasam da kendi istediğim şekilde yapsam olur mu diye sorarlar. Annelerde bu konudan bahsetmekte ve şöyle demektedirler; “benim aynısının yapılması veya boyanmasını gerektiren şekilde aldığım oyuncakları hep kendi hayalindeki gibi yapmak istiyor”.

7. HAYAL GÜCÜ

Hayal güçleri geniş ve zengindir. Her konuda fikirleri vardır. Beyinlerinin bu bölümü kendiliğinden hızlı ve güçlü bir üretim yapar. Bu üretimin sonu yoktur. Her şeyde kendilerinden ileri gelen bir farklılık görebilirler. 2–3 yaşlarında ufacık bir çocuğa bana bir hikaye anlatabilirmisin derseniz, hemen size bir çok değişik hikaye anlatabilir. Örneğin ona bir masal anlatın o da bu masalı değiştirir ve size birkaç ayrı masal anlatır. Kalem veya boya verdiğinizde siz şunu yap demeden önce o şunu yapabilirmiyim diye size sorar. Logo, pazıl, yapboz gibi kendinin yapılandırabileceği oyuncaklardan hoşlanır ve bu tür oyuncaklarla uzun süre oynayabilir. Şiir, öykü, hikaye, roman, deneme yazıları yazar. Birlikte oynanan oyunlarda kendisi değişiklik yapmak ister. Ödevlerini yaparken geniş kaynaklar kullanmaktan hoşlanır. Kendisine hikayeler, masallar anlatılmasını sever ve ısrarla ister. TV, çizgi film, çizgi romanları severler. Kendileri de senaryolar yazarlar ve film çekmek isterler. Özellikle fen derslerinde yapılan deneylerden hoşlanırlar. Evde kendileride deneyler yaparlar. Zaman zaman deney kazaları da yaşarlar. Ama bu kazalar onları yıldırmaz, daha da motive eder. Evde annelerine, okulda öğretmenlerine çok soru sorarlar. Buluşları, keşifleri, kaşiflerin hayatlarını anlatan kitapları okur, bu tür filmleri seyretmeye doyamazlar. Buluşlarla ilgili oyuncaklarla oynamayı severler. İsim şehir gibi oyunlardan, bilmecelerden, dedektif hikayelerinden çok hoşlanırlar. Kendileride dedektif hikayeleri, bilmeceleri oluşturabilirler. Saklambaç gibi oyunlardan, macera ve aksiyon filmlerinden hoşlanırlar. Böyle bir film seyrettiklerinde yada kitap okuduklarında hemen ya şurası şöyle olabilirdi derler ya da kendileri yeni bir senaryo yazarlar. Resim yaparken kendilerinden geçerler. Resim dersi hiç bitmesin isterler. Resim dersinde kendilerine özgürlük veren hocalardan daha fazla haz alırlar. Hatta yemek yerken bile yemekleri süslerler. Tabakları, sofrayı süslerler. Yemeklerden karışımlar yaparlar. Bazen güzel bazen de çok korkunç tatsız yiyecekler yaparlar. Kahvaltıda bile yiyecekleri karıştırır, karışımların tadına bakarlar. Müzik dinlerken bu parçada piyanoda olsaydı veya piyano şurada devreye girseydi derler.

Çevrelerinden zaman zaman her şeyi sen mi biliyorsun, her şeye niye karışıyorsun gibi eleştiriler alırlar. Bu eleştirilere hak verseler bile yine buluşlar yapmaktan kendilerini alamazlar. Lügatlerinde olmaz kelimesi yoktur. Hep bir deneyelim bakalım derler. Hiç olmayacağı her yönü ile görülen konuları bile denemekten kaçınmazlar. Leonardo, Rafael, Michelangelo, Fatih Sultan Mehmet gibi kişilerin bu özellikleri taşıdıkları düşünülmektedir. Fatih'in İstanbul'u almak için gemileri kızaklarla karadan götürmesi hem yaratıcılığı hem de hayal gücünü vurgulamaktadır. Tüm okudukları roman ve hikayelerdeki kahramanları ve onların yaşadıkları dönemi çok kolay hayal edebilirler.

8. MERAKLIDIRLAR

Her şeyi merak ederler. Sorular sorarlar. Sorularının sonu gelmez. Sordukça sorarlar, soru sormak konusunda çevrelerini yıldırır ve bıktırırlar.

Biliriz ki pek çok buluş merak duygusuyla olmuştur. Onlarda sonsuz bir merak vardır. Öğrenme, araştırma merakı, zekaları ve yaratıcılıkları birleştiğinde gerçek buluşlar ortaya çıkabilir. Sanatta, resimde ve bilimde.

Onların meraklarını doyurmak mümkün olmaz. Bu merak doyuruldukça daha fazla acıkmaktadır. Özellikle çocukken her şeyin içini açmak, ellerine almak isterler. Böyle olduğu için pek çok şeyi de kırmışlardır. Oyuncaklarını nasıl çalıştığını bulabilmek için açar ve onları çalışmaz hale getiriler. Biraz daha büyüdüklerinde saatlerin, televizyonların, bilgisayarların, radyoların içini açmaya başlarlar. Hatta ufak elektrik devreleri, radyolar yaparlar. Okullarında bu tür yarışmalara katılmak isterler. Bu merak, araştırma ve öğrenme merakıdır. Boş zamanlarında ansiklopedi, sözlük okurlar yada internetteki ilginç siteleri ziyaret ederler.

9. ÇOŞKULUDURLAR

Her konuda onlar öncelik gösterebilirler. Zor yılarlar, vazgeçmezler, olumsuzlukları görmezler ve çoğunlukla olumlulukları görürler. Hep ileri gitmek isterler. Aileleri ve öğretmenleri hep onların coşkulu olan taraflarında bahsederler. Heyecanlıdırlar, bitmez bir enerjileri vardır. İçinde bulundukları ekibin motivasyon kaynağı olurlar. Coşkuları hem kendilerine hem de çevrelerine yeter. Hayatın iyi taraflarını daha hızlı görürler.

Çevrelerinin onlara bakış açısı önemlidir. Çevreleri onlardaki bu coşkuyu söndürmemelidirler. Hatta bu coşkunun yaşaması için onları bu konuda desteklemelidirler.

10. LİDERLİK

Hiperaktiflerin liderlik özellikleri vardır. Kolay grup kurarlar. İnsanları bir fikrin etrafında toplayabilirler. Koruyucu, kollayıcıdırlar. Herkesin adına düşünür ve onların gözünden olayları görürler. Herkese yardımcı olmak, destek vermek isterler. Kalabalıktan, insanlarda hoşlanırlar. Yeni, farklı, değişik fikirleri vardır. İnsanlar onların fikirlerini beğenir, sever, değişik bulur. Ve arkalarından gitmek isteyerek giderler. Hayata onların hevesleri, istekleri, acelecilikleri geçer. Çevrelerindeki kişiler, arkadaşları bu coşkuyu hissederler, görürler, alırlar ve onlarla olmaktan zevk alırlar. Onları dinlemek onların yeni fikirlerini öğrenmek, değişik, farklı, hoş gelebilir.
Yaratıcı ve yenilikçidirler. Hep yeni fikirler, kişiler, ortamlar isterler. Hareket içindedirler, hızlıdırlar. Bahçede oyun grupları kurarlar veya bu grupları değiştirir, yapılandırırlar. Okulda münazara, çalışma grupları kurarlar. Sınıf başkanı veya kol başkanı olmak isterler. Sınıf içi seçimlerde rakipleriyle kıran kırana mücadele ederler. Okulun veya mahallenin futbol takımını kurar, genellikle kaptan veya idareci olurlar. Muhtar, belediye başkanı veya siyasetçi olurlar. Başbakan ya da cumhurbaşkanı bile olabilirler. Başkaları adına savaşmayı ve bir felsefelerinin olmasını severler.

11. ŞEVKATLİDİRLER

Duygusal ve sevecendirler. En ufak olayda bile kolay gözleri dolar, ağlarlar. Kendilerinden çok çevrelerini düşünürler. Empati yaparlar. Başkalarının gözünden olayları görebilirler. Okudukları kitaplarda, gördükleri filmlerde kolay ağlarlar. Filmlerdeki karakterler için üzülürler. Filmlerdeki olayların gerçek hayatta da kolaylıkla olabileceğini düşünürler. Zor durumda olanlara yardım ederler. Yardım derneklerinin ya kurucusu olurlar yada üyesidirler. Yardım için koştururlar, dostlarını da seferber ederler. Yardım etmek onları mutlu eder. Birden fazla yardım derneğine üye olur ve onlara destek verirler. Mahalle ve okuldaki arkadaşlarına ders çalıştırır yada onlara kopya verirler. Fakir arkadaşlarına yardım için okulda kampanyalar düzenlerler. Yardım amaçlı balolar, konserler organize ederler. Vakitlerini bu konulara fazlasıyla harcarlar. Hatta çoğunlukla ölçüyü kaçırırlar.

Bir anne çocuğu için şunları anlatmıştı; “ona harçlık olarak verdiğim paranın hepsini okulun önünde dilenen dilenciye vermiş ve o gün hem aç kalmış hem de okuldan eve kadar yürümek zorunda kalmıştı. Kendisine, acıdın bari paranın yarısını verseydin dediğimde bana şöyle cevap verdi, o kadar kötü durumdaydı ki kendimi kontrol edemedim ve paranın tamamını verdim.”
Genellikle bu çocuklar sınavlarda arkadaşlarına kopya verirken yakalanıp ceza alırlar. Yada okulda suç işleyen arkadaşlarını ele vermedikleri için cezalandırılırlar. Onlarda fedakarlık diz boyudur. Pek çok kez başkalarını korumak için kendileri zor durumda kalmışlardır. Ellerindekileri çevreleriyle, arkadaşlarıyla paylaşırlar. Bu dünya herkese yeter sadece iyi kullanılsın diye düşünürler. Çevreci dernekleri ya kurarlar ya da bu tür derneklerde aktif olarak çalışırlar. İnsan hakları, yoksulların zorlukları, hayvan hakları onlar için çok önemlidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder