Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı
ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eyüp Sabri Ercan,
"Hiperaktif kişilerde alkol ve madde bağımlılığı, kazalar, erken yaşta hamilelik
ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar normal insanlardan kat kat fazla görülüyor"
dedi.
Doç. Dr. Ercan, ilk bulguları çocukluk çağında gözlenen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun tedavi edilmediği hallerde kişinin tüm yaşamını etkileyebildiğini belirtti.
Hiperaktivite bozukluğunun halk arasında hareketlilikle özdeşleştirilmesinin ebeveynleri yanılgıya düşürebildiğini ifade eden Doç. Dr. Ercan, "Bir grup çocukta hiç hareketlilik olmayıp aksine durgunluk dikkat eksikliğiyle birlikte görülebilir. Ayrıca dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu bir arada görülmeyebilir. Her iki durumda da kritik olan erken tanıdır" diye konuştu.
Okul çağındaki çocukta dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun, derslere katılım sıkıntısı ve hareketlilik gibi belirtiler gösterebildiğine işaret eden Ercan, şunları söyledi:
"100 kişiyi çevirsek 95’i ’depresyondayım’ der ama hepsi değildir. Kişi mesleğini yapamıyorsa, kayıplar varsa depresyondan bahsedilebilir. Aynı şey dikkat eksikliği ve hiperaktivite için de geçerli. Hepimizde unutkanlık, dalgınlık var. Unutkanlık ve dalgınlık gibi toplumda sık karşılaşılan durumlar çocuğun akademik yaşamını etkileyene kadar dikkate alınmıyor. Durum çocuğun aile ve arkadaş ilişkilerini etkiliğinde o zaman dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğundan bahsedilebilir. En büyük sıkıntı, bıçak kemiğe dayanınca doktora başvurulması. Aile, lise döneminde çocukla baş edemez hale gelince profesyonel destek istiyor. Oysa ki erken tanı hayat kurtarır. Hasta olan kişiyi tedavi etmekten çok, hastalık ortaya çıkarken çözmek daha doğru. Geç kalınması yaşamı olumsuz etkileyebilir. Hiperaktivite yaşam süresini bile kısaltabilen bir hastalık. Hiperaktivitenin 3 temel özelliği dikkat dağınıklılığı, hareketlilik ve dürtüsellik. Hastalar, düşünmeden hareket edebiliyor. Böyle olunca da hiperaktif kişilerde alkol ve madde bağımlılığı, kazalar, erken yaşta hamilelik ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar normal insanlardan kat kat fazla görülüyor."
"Büyüyünce geçer mantığından kurtulmalıyız"
Doç. Dr. Ercan, dikkat eksikliği ve hiperaktivite tedavisinde en etkili yöntemin ilaç tedavisi olduğunu, ebeveynlerin hastalık konusunda bilinçli hareket etmesinin tedavi sürecinde önem taşıdığını bildirdi.
Uzman kontrolündeki ilaç tedavisinin yaşam kalitesinin artırılmasına yardımcı olduğuna dikkati çeken Ercan, şunları kaydetti:
"İlacın olmadığı hiperaktivite tedavisi eksiktir. Sadece başlarda ilaç olmayabilir ancak ilaç tedavide en etkili ve güvenilir yöntemlerdendir. Ehil ellerde yapıldığı sürece korkulacak yanı yoktur. EÜ Tıp Fakültesi Hastanesinde anne baba eğitimleri veriyoruz. Çocukla bireysel görüşmenin önemli etkisi bulunuyor ancak tedavinin temelinde ilaç geliyor. Unutulmaması gereken nokta, erken teşhisin önemi. ’Dur, idare ederiz, büyüyünce geçer’ denildiği zaman işiniz çok zorlaşır. 6 yıl süren bir izlem çalışması yaptık. 120 çocuk 18 ay boyunca izlendi ve tedavi aldı. 60 ay yani 5 yıl sonra yeniden görüştüğümüz 60 çocuğu, 15 ayın altında ilaç alanlar, 15-45 ay ilaç alanlar ve 60 ay ve üzeri ilaç alanlar olarak 3 grupta topladık. Çocuklar arasında dövme ve piercing yaptırmaktan sigara, alkol ve madde kullanım oranlarına kadar birçok unsurda farklılık gözledik." (aa)
Doç. Dr. Ercan, ilk bulguları çocukluk çağında gözlenen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun tedavi edilmediği hallerde kişinin tüm yaşamını etkileyebildiğini belirtti.
Hiperaktivite bozukluğunun halk arasında hareketlilikle özdeşleştirilmesinin ebeveynleri yanılgıya düşürebildiğini ifade eden Doç. Dr. Ercan, "Bir grup çocukta hiç hareketlilik olmayıp aksine durgunluk dikkat eksikliğiyle birlikte görülebilir. Ayrıca dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu bir arada görülmeyebilir. Her iki durumda da kritik olan erken tanıdır" diye konuştu.
Okul çağındaki çocukta dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun, derslere katılım sıkıntısı ve hareketlilik gibi belirtiler gösterebildiğine işaret eden Ercan, şunları söyledi:
"100 kişiyi çevirsek 95’i ’depresyondayım’ der ama hepsi değildir. Kişi mesleğini yapamıyorsa, kayıplar varsa depresyondan bahsedilebilir. Aynı şey dikkat eksikliği ve hiperaktivite için de geçerli. Hepimizde unutkanlık, dalgınlık var. Unutkanlık ve dalgınlık gibi toplumda sık karşılaşılan durumlar çocuğun akademik yaşamını etkileyene kadar dikkate alınmıyor. Durum çocuğun aile ve arkadaş ilişkilerini etkiliğinde o zaman dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğundan bahsedilebilir. En büyük sıkıntı, bıçak kemiğe dayanınca doktora başvurulması. Aile, lise döneminde çocukla baş edemez hale gelince profesyonel destek istiyor. Oysa ki erken tanı hayat kurtarır. Hasta olan kişiyi tedavi etmekten çok, hastalık ortaya çıkarken çözmek daha doğru. Geç kalınması yaşamı olumsuz etkileyebilir. Hiperaktivite yaşam süresini bile kısaltabilen bir hastalık. Hiperaktivitenin 3 temel özelliği dikkat dağınıklılığı, hareketlilik ve dürtüsellik. Hastalar, düşünmeden hareket edebiliyor. Böyle olunca da hiperaktif kişilerde alkol ve madde bağımlılığı, kazalar, erken yaşta hamilelik ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar normal insanlardan kat kat fazla görülüyor."
"Büyüyünce geçer mantığından kurtulmalıyız"
Doç. Dr. Ercan, dikkat eksikliği ve hiperaktivite tedavisinde en etkili yöntemin ilaç tedavisi olduğunu, ebeveynlerin hastalık konusunda bilinçli hareket etmesinin tedavi sürecinde önem taşıdığını bildirdi.
Uzman kontrolündeki ilaç tedavisinin yaşam kalitesinin artırılmasına yardımcı olduğuna dikkati çeken Ercan, şunları kaydetti:
"İlacın olmadığı hiperaktivite tedavisi eksiktir. Sadece başlarda ilaç olmayabilir ancak ilaç tedavide en etkili ve güvenilir yöntemlerdendir. Ehil ellerde yapıldığı sürece korkulacak yanı yoktur. EÜ Tıp Fakültesi Hastanesinde anne baba eğitimleri veriyoruz. Çocukla bireysel görüşmenin önemli etkisi bulunuyor ancak tedavinin temelinde ilaç geliyor. Unutulmaması gereken nokta, erken teşhisin önemi. ’Dur, idare ederiz, büyüyünce geçer’ denildiği zaman işiniz çok zorlaşır. 6 yıl süren bir izlem çalışması yaptık. 120 çocuk 18 ay boyunca izlendi ve tedavi aldı. 60 ay yani 5 yıl sonra yeniden görüştüğümüz 60 çocuğu, 15 ayın altında ilaç alanlar, 15-45 ay ilaç alanlar ve 60 ay ve üzeri ilaç alanlar olarak 3 grupta topladık. Çocuklar arasında dövme ve piercing yaptırmaktan sigara, alkol ve madde kullanım oranlarına kadar birçok unsurda farklılık gözledik." (aa)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder