KONUŞMA VE İNSAN BEYNİNİN FONKSİYONEL ANATOMİSİ
Konuşma kortikal halkaları 100 yıldan yalnızca biraz fazla bir zamandır
bilinmektedir. 1861'de Fransız nörolog Broca, sol motor şeridi önündeki yüz
kaslarını, çeneyi, dili ve konuşma kaslarını kontrol eden bölgeyi tespit
etmiştir.
Bu bölge Broca bölgesi olarak adlandırılmaktadır ve sözlü konuşmanın ifadesini ve ses iletimini sağlayan kortikal merkezdir. 1874'te, genç bir Alman nörolog olan Cari Wemicke, yazısında geçici sol lobun üstündeki yanal yüzeyi sözlü konuş*manın çözümlenmesindeki kortikal merkez olarak tanımlamıştır. Wernicke, Broca'nın ve kendisinin tanımladığı bölgeler arasında bir bağlantı olduğu varsa*yımını yapmıştır. Artık bunun doğru olduğunu bilmekteyiz. Bu iki bölge "arkıvet fasciculus" diye bilinen lif tarafından bağlanmaktadır. Geschvvind, eğer bir insa*nın, bir sözcüğü iki defa tekrarlaması istenirse, bunu işitir ve Wemicke bölgesin*de çözümledikten sonra, işitsel modeli aktivet fasciculus aracılığıyla Broca böl*gesine gönderir. Burada sözcüğün dile getirilebilmesi için gerekli kortikal deği*şiklikler oluşur.
Geschvvind'in belirttiği gibi "bu örnek basit görünse dahi oldukça verimli olduğunu kanıtlamıştır." Ve pek çok sayıda klinik ve otopsi çalışmalarıyla des*teklenmiştir (Gaddes ve diğ., 1985, s.257).
AFAZİ : LİSAN BOZUKLUĞU
Beyin hastalıklarına bağlı olarak lisan fonksiyonlarında görülen bozuk*luklara genel olarak Afazi adı verilmektedir. Afazi, nöroloji tarihinde beynin fokal lezyonlanyla onaya çıkan ilk sendrom olarak tanımlanma ününe sahiptir. Lisan bozuklukları erken çocukluk yaşlarında onaya çıkabilir. Bu bozukluklar en erken çocuğun konuşmasının belirmesindeki gecikmeyle anlaşılabilir. Daha son*raki yaşlarda buna okuma ve yazmadaki problemlerde eklenerek sorun komplike bir biçim alır. Genellikle doğum öncesi veya doğum sırasındaki nedenlere bağla*nabilen ve çoğu kez diğer nörolojik anormalliklerle birlikte görülen bu tür lisan bozuklukları gelişimsel lisan bozuklukları kavramı altında değerlendirilir (Tanndağ, 1994, s.49).
Dile ilişkin anotomik yapıda daha öncede belirtildiği gibi iki önemli mer*kez vardır. Bunlardan birincisi Wernicke merkezidir. Bu merkez şu fonksiyonları üstlenir.
1. Anlama
2. İşitme ve görme
3. Mesajının semantik anlamını çıkarma
4. İsimlendirme.
5. Telaffuz edilecek yanı söylenecek ya da yazılacak mesajın semoonik
formülasyonunu yapma
İkinci merkez ise Broca'dır. Bu merkez ise şu fonksiyonları üstlenmekte*dir.
1. Konuşmanın motor gerçekleştirilmesinden sorumludur.
2. Telaffuzz etmek için gerekli olan motor beceriler ve dilin gramer yapısı bu merkezde depolanmıştır.
Bu merkezlerde herhangi bir nörolojik hasar meydana geldiği zaman ko*nuşmayla ilgili bazı sorunlar meydana geldiği ortaya çıkabilmektedir.
Broca merkezinde meydana gelen afazi türünde konuşulanı anlamak ol*dukça sağlam kaldığı halde hasta kendini ifade ermekte, cümle kurmakta, keli*meleri telaffuz etmekte, hana ses çıkarmakta ve konuşmada kullanılan kaslara hakim olmakta derece derece güçlükler çeker. En ağır şeklinde, hasta istemli ola*rak ağzından hiçbir ses çıkaramaz; bazı sesleri hatta kelimeleri otomatik olarak yeri geldiğinde söyleyebilse de, istemli olarak bunları çıkaramayabilir. En hafif şeklinde, hasta gramer yapısı çok bozuk kırık dökük cümleler ya da tek tek keli*melerle, güçlükle de olsa kendini ifade edebilir; ama bu, "akıcı olmayan" (non-fluent) bir konuşmadır, dakikada söyleyebildiği kelime sayısı çok düşüktür ve kelimeyi ağzından çıkarmakta hasta çok güçlük çekmektedir. Bu şekilde konuşa*bilen Broca afazıkleri, genellikle kelime içindeki seslerin yerlerini değişrirtirler: "çiçek" yerine "çeçik", "zürafa" yerine "züfera" demek gibi; bu bozulmayı "Literal parafazi" denir. Broca afazikleri, bazen tek bir kelime söyleyebilirler; o zaman her istediklerini anlatmakta hep bu kelimeye başvururlar. Örnek olarak,
yalnızca "yani" kelimesini söyleyebilen hasta, "Sen nasılsın?" diye sormak için de "Yani, yani", "Bana su ver" demek için de "Yani, yani, yani" diye sürekli aynı kelimeyi tekrarlar.
İsimlendirme, yani gördüğü cismin adını söyleme becerisi, Broca afazi*sinde (hastanın çok az da olsa konuşabilen bir afazik olması koşuluyla) oldukça iyi korunmuştur.
Broca afazisinde hastanın yazması, okuduğunu anlamasına kıyasla daha bozuk olur.
Wernicke Afazisi : Wernicke afazisinin en önde gelen özeliği, hastanın anlamasının iieri derecede bozuk oluşudur. Wernicke alanında bir lezyon olduğu zaman, görme ve işitme kortekslerine gelen imaj ve kelimeler bu bölgeyi uyara-maz, dolayısıyla da Dil sistemini harekete geçiremez; hasta bu bilgiyi Dil bağla*mında işleyemez, onun için de duyduğu konuşmayı anlayamaz, gördüğü yazıyı okuyamaz Wernicke afaziklerinde okuma, hastanın yazmasına kıyasla daha ağır olarak zedelenmiştir.
Hasta kendi söyleyeceği sözleri de doğru olarak işleyemez, bu nedenle de yaptığı konuşma absürd, saçma sapan bir şekilde ağzından dökülür. Hastanın ko*nuşması "akıcı" (fluenr) bu konuşmadır; dakikada söylediği kelime sayısı normal hatta normalden fazladır, telaffuzu, hecelerin eklemlenmesi akıcıdır. Bir cümle içinde normalden de çok sayıda kelime kullanılır. Bu konuşma biraz uzaktan dinlendiğinde normal bir konuşma gibi kulağa gelir. Ancak hastanın yanma gi*dildiği zaman, bunun anlamdan yoksun bir konuşma olduğu anlaşılır. Hasta, bir kelime yerine hiç ilgisiz başka bu kelime söyler.
Bu bölüm VVilliam H.Gaddes'in Learnmg Disabilities and Brain Function adlı kitabından çevrilerek oluşturulmuştur (1985 - s.260-270).
Çocuklarda görülen konuşma bozukluğu, daha farklı boyutlardadır. Mer*kezi sinir sisteminin konuşma merkezindeki bir hasar ya da yanlış gelişimden dolayı çocuk sağlıklı bir anlama ve dili kullanma yeteneği geliştirmekte zorlanabilir. Aslında beynin yoğrulabilirlik (plastik olma) özelliğinden dolayı çocuk beyninin sağ küresini kullanmasından ileri gelen nöropatolojik bir özelliğe sahip olabilir. Bu nedenden çocuklardaki kortikal lezyonlar yetişkinlerde olandan farklı olabilir. Bu durumda Broca bölgesi, Wemicke bölgesi, arkuat fasikülüs ve sol lobdaki akustik bölge tanı ya da belirli derecede hasara uğramış olabilir.
Çocuklardaki afazi yetişkinlerinkinden hem davranışsal hem beyinsel ola*rak öyle farklıdır ki bu, Bender'in de belirttiği gibi, yetişkinlerde ortaya çıktığın*da, çocuklardaki afazi sendromunu tam olarak görmemizi engelleyebilir. Çocukla*rın beyinlerinin plastik özelliği konuşma bozukluklarının üstesinden gelmelerini kolaylaştırır. Yetişkinlerde aynı durum çok daha ciddi olarak algılanır.
Normal bir işitme yeteneğine ve zekaya sahip konuşurken zorluk çeken çocuklarla ilk 1825'te Gali beynin ve beynin parçalarının fonksiyonlarıyla ilgili bir yazı kaleme aldığında karşılaşılmıştır. Myklebust (1971), Gall'ın yazışma ve Broadbent tarafından 1872 yılında kullanılan "doğuştan afazi" teriminin çocuk afazisini konu alan akademik yazısında devam eden bir ilgi göstermiştir. Myklebust Biner'in 1908 yılındaki eserine dikkati çeker. Bu eserde Binet dil ge*lişimi, anlama, konuşma, okuma ve yazmada 4 aşama olduğunu anlatır, ve "bun*ların her bin bireysel bir hasardan dolayı bastırılmış olabilir" diye belirtir.
87.Louis'de sağırlar için bir hastane kurulduğundan beri afazili çocuklarla ilgilenen bir çok okul kurulmuştur. Ancak Myklebust'ın bu konuyla ilgili önemli kitabı yayınlanana kadar pek fazla bir ilgi gösterilmemiştir.
1950'lerde terminoloji ve sınıflandırma sistemiyle bazı araştırmalar ya*pılmıştır. Bu araştırmalar sağlıklı bir işitme yeteneğine sahip, zekaları normal olan hiçbir beyinsel hastalığa sahip olmayan ama konuşmaya oldukça geç başla*yan çocukların varlığına işaret ermiştir.
Sağlıklı konuşma yeteneği işitsel duyu, algılama, hayal, sembolleştirme ve kavramsallaştırma sayesinde elde edildiğinden, afazili çocukların tedavilerinin sağularla ilgili merkezlerde yapılmasına şaşmamak gerekir. Gelişmiş bir afazi beyinde bir hasar olduğunun ve işitme bozukluğunun göstergesidir. Küçük ço*cukların iç gözlem ve karışık bilgileri algılama yeteneği zaten olmadığı için ge*nellikle işitsel bir algılama bozukluğu ya da sadece işitsel zayıflık olduğunu an*lamak çoğunlukla zor ya da imkansızdır.
Özel sınıflarda görevli öğretmenler, psikologlar ve rehabilitasyon mer*kezlerindeki terapistler elbene ki afazi çocuklara eğitim vermek durumunda olacaklardır. Genel semptomların bilinmesi öğretmenin durumun farkına varma*sına yardım edebilir.
( www.genbilim.com )
Bu bölge Broca bölgesi olarak adlandırılmaktadır ve sözlü konuşmanın ifadesini ve ses iletimini sağlayan kortikal merkezdir. 1874'te, genç bir Alman nörolog olan Cari Wemicke, yazısında geçici sol lobun üstündeki yanal yüzeyi sözlü konuş*manın çözümlenmesindeki kortikal merkez olarak tanımlamıştır. Wernicke, Broca'nın ve kendisinin tanımladığı bölgeler arasında bir bağlantı olduğu varsa*yımını yapmıştır. Artık bunun doğru olduğunu bilmekteyiz. Bu iki bölge "arkıvet fasciculus" diye bilinen lif tarafından bağlanmaktadır. Geschvvind, eğer bir insa*nın, bir sözcüğü iki defa tekrarlaması istenirse, bunu işitir ve Wemicke bölgesin*de çözümledikten sonra, işitsel modeli aktivet fasciculus aracılığıyla Broca böl*gesine gönderir. Burada sözcüğün dile getirilebilmesi için gerekli kortikal deği*şiklikler oluşur.
Geschvvind'in belirttiği gibi "bu örnek basit görünse dahi oldukça verimli olduğunu kanıtlamıştır." Ve pek çok sayıda klinik ve otopsi çalışmalarıyla des*teklenmiştir (Gaddes ve diğ., 1985, s.257).
AFAZİ : LİSAN BOZUKLUĞU
Beyin hastalıklarına bağlı olarak lisan fonksiyonlarında görülen bozuk*luklara genel olarak Afazi adı verilmektedir. Afazi, nöroloji tarihinde beynin fokal lezyonlanyla onaya çıkan ilk sendrom olarak tanımlanma ününe sahiptir. Lisan bozuklukları erken çocukluk yaşlarında onaya çıkabilir. Bu bozukluklar en erken çocuğun konuşmasının belirmesindeki gecikmeyle anlaşılabilir. Daha son*raki yaşlarda buna okuma ve yazmadaki problemlerde eklenerek sorun komplike bir biçim alır. Genellikle doğum öncesi veya doğum sırasındaki nedenlere bağla*nabilen ve çoğu kez diğer nörolojik anormalliklerle birlikte görülen bu tür lisan bozuklukları gelişimsel lisan bozuklukları kavramı altında değerlendirilir (Tanndağ, 1994, s.49).
Dile ilişkin anotomik yapıda daha öncede belirtildiği gibi iki önemli mer*kez vardır. Bunlardan birincisi Wernicke merkezidir. Bu merkez şu fonksiyonları üstlenir.
1. Anlama
2. İşitme ve görme
3. Mesajının semantik anlamını çıkarma
4. İsimlendirme.
5. Telaffuz edilecek yanı söylenecek ya da yazılacak mesajın semoonik
formülasyonunu yapma
İkinci merkez ise Broca'dır. Bu merkez ise şu fonksiyonları üstlenmekte*dir.
1. Konuşmanın motor gerçekleştirilmesinden sorumludur.
2. Telaffuzz etmek için gerekli olan motor beceriler ve dilin gramer yapısı bu merkezde depolanmıştır.
Bu merkezlerde herhangi bir nörolojik hasar meydana geldiği zaman ko*nuşmayla ilgili bazı sorunlar meydana geldiği ortaya çıkabilmektedir.
Broca merkezinde meydana gelen afazi türünde konuşulanı anlamak ol*dukça sağlam kaldığı halde hasta kendini ifade ermekte, cümle kurmakta, keli*meleri telaffuz etmekte, hana ses çıkarmakta ve konuşmada kullanılan kaslara hakim olmakta derece derece güçlükler çeker. En ağır şeklinde, hasta istemli ola*rak ağzından hiçbir ses çıkaramaz; bazı sesleri hatta kelimeleri otomatik olarak yeri geldiğinde söyleyebilse de, istemli olarak bunları çıkaramayabilir. En hafif şeklinde, hasta gramer yapısı çok bozuk kırık dökük cümleler ya da tek tek keli*melerle, güçlükle de olsa kendini ifade edebilir; ama bu, "akıcı olmayan" (non-fluent) bir konuşmadır, dakikada söyleyebildiği kelime sayısı çok düşüktür ve kelimeyi ağzından çıkarmakta hasta çok güçlük çekmektedir. Bu şekilde konuşa*bilen Broca afazıkleri, genellikle kelime içindeki seslerin yerlerini değişrirtirler: "çiçek" yerine "çeçik", "zürafa" yerine "züfera" demek gibi; bu bozulmayı "Literal parafazi" denir. Broca afazikleri, bazen tek bir kelime söyleyebilirler; o zaman her istediklerini anlatmakta hep bu kelimeye başvururlar. Örnek olarak,
yalnızca "yani" kelimesini söyleyebilen hasta, "Sen nasılsın?" diye sormak için de "Yani, yani", "Bana su ver" demek için de "Yani, yani, yani" diye sürekli aynı kelimeyi tekrarlar.
İsimlendirme, yani gördüğü cismin adını söyleme becerisi, Broca afazi*sinde (hastanın çok az da olsa konuşabilen bir afazik olması koşuluyla) oldukça iyi korunmuştur.
Broca afazisinde hastanın yazması, okuduğunu anlamasına kıyasla daha bozuk olur.
Wernicke Afazisi : Wernicke afazisinin en önde gelen özeliği, hastanın anlamasının iieri derecede bozuk oluşudur. Wernicke alanında bir lezyon olduğu zaman, görme ve işitme kortekslerine gelen imaj ve kelimeler bu bölgeyi uyara-maz, dolayısıyla da Dil sistemini harekete geçiremez; hasta bu bilgiyi Dil bağla*mında işleyemez, onun için de duyduğu konuşmayı anlayamaz, gördüğü yazıyı okuyamaz Wernicke afaziklerinde okuma, hastanın yazmasına kıyasla daha ağır olarak zedelenmiştir.
Hasta kendi söyleyeceği sözleri de doğru olarak işleyemez, bu nedenle de yaptığı konuşma absürd, saçma sapan bir şekilde ağzından dökülür. Hastanın ko*nuşması "akıcı" (fluenr) bu konuşmadır; dakikada söylediği kelime sayısı normal hatta normalden fazladır, telaffuzu, hecelerin eklemlenmesi akıcıdır. Bir cümle içinde normalden de çok sayıda kelime kullanılır. Bu konuşma biraz uzaktan dinlendiğinde normal bir konuşma gibi kulağa gelir. Ancak hastanın yanma gi*dildiği zaman, bunun anlamdan yoksun bir konuşma olduğu anlaşılır. Hasta, bir kelime yerine hiç ilgisiz başka bu kelime söyler.
Bu bölüm VVilliam H.Gaddes'in Learnmg Disabilities and Brain Function adlı kitabından çevrilerek oluşturulmuştur (1985 - s.260-270).
Çocuklarda görülen konuşma bozukluğu, daha farklı boyutlardadır. Mer*kezi sinir sisteminin konuşma merkezindeki bir hasar ya da yanlış gelişimden dolayı çocuk sağlıklı bir anlama ve dili kullanma yeteneği geliştirmekte zorlanabilir. Aslında beynin yoğrulabilirlik (plastik olma) özelliğinden dolayı çocuk beyninin sağ küresini kullanmasından ileri gelen nöropatolojik bir özelliğe sahip olabilir. Bu nedenden çocuklardaki kortikal lezyonlar yetişkinlerde olandan farklı olabilir. Bu durumda Broca bölgesi, Wemicke bölgesi, arkuat fasikülüs ve sol lobdaki akustik bölge tanı ya da belirli derecede hasara uğramış olabilir.
Çocuklardaki afazi yetişkinlerinkinden hem davranışsal hem beyinsel ola*rak öyle farklıdır ki bu, Bender'in de belirttiği gibi, yetişkinlerde ortaya çıktığın*da, çocuklardaki afazi sendromunu tam olarak görmemizi engelleyebilir. Çocukla*rın beyinlerinin plastik özelliği konuşma bozukluklarının üstesinden gelmelerini kolaylaştırır. Yetişkinlerde aynı durum çok daha ciddi olarak algılanır.
Normal bir işitme yeteneğine ve zekaya sahip konuşurken zorluk çeken çocuklarla ilk 1825'te Gali beynin ve beynin parçalarının fonksiyonlarıyla ilgili bir yazı kaleme aldığında karşılaşılmıştır. Myklebust (1971), Gall'ın yazışma ve Broadbent tarafından 1872 yılında kullanılan "doğuştan afazi" teriminin çocuk afazisini konu alan akademik yazısında devam eden bir ilgi göstermiştir. Myklebust Biner'in 1908 yılındaki eserine dikkati çeker. Bu eserde Binet dil ge*lişimi, anlama, konuşma, okuma ve yazmada 4 aşama olduğunu anlatır, ve "bun*ların her bin bireysel bir hasardan dolayı bastırılmış olabilir" diye belirtir.
87.Louis'de sağırlar için bir hastane kurulduğundan beri afazili çocuklarla ilgilenen bir çok okul kurulmuştur. Ancak Myklebust'ın bu konuyla ilgili önemli kitabı yayınlanana kadar pek fazla bir ilgi gösterilmemiştir.
1950'lerde terminoloji ve sınıflandırma sistemiyle bazı araştırmalar ya*pılmıştır. Bu araştırmalar sağlıklı bir işitme yeteneğine sahip, zekaları normal olan hiçbir beyinsel hastalığa sahip olmayan ama konuşmaya oldukça geç başla*yan çocukların varlığına işaret ermiştir.
Sağlıklı konuşma yeteneği işitsel duyu, algılama, hayal, sembolleştirme ve kavramsallaştırma sayesinde elde edildiğinden, afazili çocukların tedavilerinin sağularla ilgili merkezlerde yapılmasına şaşmamak gerekir. Gelişmiş bir afazi beyinde bir hasar olduğunun ve işitme bozukluğunun göstergesidir. Küçük ço*cukların iç gözlem ve karışık bilgileri algılama yeteneği zaten olmadığı için ge*nellikle işitsel bir algılama bozukluğu ya da sadece işitsel zayıflık olduğunu an*lamak çoğunlukla zor ya da imkansızdır.
Özel sınıflarda görevli öğretmenler, psikologlar ve rehabilitasyon mer*kezlerindeki terapistler elbene ki afazi çocuklara eğitim vermek durumunda olacaklardır. Genel semptomların bilinmesi öğretmenin durumun farkına varma*sına yardım edebilir.
( www.genbilim.com )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder