Beynin farklı bölümlerinin araştırılmasına konuşma
patolojisiyle ilgili gözlemlerden sonra başlandığı bilinmektedir. A. R.WRI A ...
oyunların kurallarıyla dilin kuralları arasında belli başlı farklılıklar
bu*lunmaktadır. İlki gelişigüzel, diğeri ise biyolojik olarak belirlenmiştir.
Eric H. LENNEBERG
Konuşma yitiminin hem fiziksel, hem davranışsal yönleri vardır : bu ise konuşma kavramının neden zor olduğunun bir göstergesidir.
Helmer R.MYKLEBUST
APHASİS ÇOCUKLARİN TEDAVİSİ
Gelişen aphasia hastalığının tedavisinde erkenden katkıda bulunan iki kişi, Helmer R.Mykîebust ki sağırlık ve aphazik çocuklar üzerinde yıllardır çalışıyor*du.
Myklebust aphastik çocuğun kimliğinin ve teşhisinin önemini vurgula*maktaydı. Bunun önemi zaten aphastiğin zekaca gerilikten farklı olduğunu, ağır işitme ya da duygusal bozukluktan farklı olduğunu belirtmekti. Duyusal dildeki bozukluk okul öncesi dönemde anlaşılabilir. Teşhis duyusal algıyı anlamaya, bağlantıyı ve ifade etmeyi sağlayacaktır, böylece bozuklukların şeklini ve çocu*ğun sahip olabileceği ilişkiyi işaret eder. Teşhisel prosedür onun özellikle duyu*sal dildeki düşük yeteneğinin, onun sözsel olmayan zeka seviyesini, işitmesini, duygusal düzeyini ve motor yeteneğini göstermeye dayalıdır. Myklebust çocuğun algısal süreçleri için yoğun bir değerlendirmede tavsiye eder ki, bunlara dikkati verme yeteneği, oranı, yoğunluğu, sözsel ve sözsel olmayan cevap verme süresi*ni, anlamlı ve anlamsız, ritmik ve ritmik olmayan işitsel uyan dahildir: onun sesi tanıması ve fonetik ayrımı, algılaması ve ritm ürerimi ve algılaması.
İyileşme oldukça bireyselleştirildi, çocuğun belli başlı algılamadaki güç*lükleri ve kuvvetiyle, işitsel hafıza, anlama, bütünlük, hatırlama ve tarif etmesi ile belirleyerek. Myklebust uzun bir süre herhangi bir çocuğun öğrenme proble*mini değerlendirmedeki sözlü ve sözlü olmayan dahil olmak üzere önemini vur*gulamada Aphasrik çocuğun potansiyel yeteneklerini değerlendirmek için bu özellikler önemli.
Aphastık çocuklar arasında büyük çeşitlemeler olmasına rağmen Myklebust belli temel homojenlikleri vurgular. Bu çocuğun bir kelimeyi anlama*sı ona bunu söylemeyi bir defa kalkışmadan önce garantilenmelidir. Yani bir ke*lime öğretilmeden ya da yazılmadan önce okuyabilmelidir. İkinci temel varsayım şudur:
Çocuğun ilk olarak duyuşsal zorluklarını ve kuvvetini ve herhangi olası bir motor bozukluğunu bulmak gereklidir. Bazı durumlarda sistematik olmayan bir uyan çeşitliliği öğrenmeyi aksatabilir.
Myklebust'un yaklaşımı oldukça pratiktir ve prensip öğrenimine, nörolo*jiye, Nöro-psikolojiye ve özel ihtiyaçlı sınıf öğrencilerinin eğitimine bağlı ses bil*gisine dayalıdır.
Yüzlerce çocuğun iletişim bozukluklarından edindiği tecrübelerden, klinik bir yargı geliştirmiştir bu ona aphasik bir çocuğa, sağırdan, zeka geriliğinden, otistikten, duygusal bozukluktan ya da geç konuşan çocuktan ayırmasını sağla*mıştır. Kitabı her tip farklı teşhisel problemi detaylı klinik durum çalışmalarını resimlendirir.
Aphazik çocuğa ilk olarak yönlere dikkati geliştirmeyi öğretilir ve soma 50 genel isim söylenebilir ve okutulur. Bunlar tek seslilerle başlar. Sesler soma kelimenin bütünün oluşturur ve sonuç olarak, anlamı kelimeyle birleştirme gibi aktiviteler kullanılır. Bu öncelikle okumaya ve yazmaya fonetik bir hazırlıktır. Önce 50 isim netleştirin diğer aşamada artan bir hafıza gelişimi sağlar ve bu ya*kın isimler kullanarak basit cümleler kurmayı öğreterek yapılır. Bundan soma eğitim somuttan soyut fikirlere ve daha karışık gramatiksel dil formlarına doğru gider. İşitsel-Vokal İlişkileri Kurabilme ve İşitsel Bilginin Kavranmasına İlişkin Faktörlerden Kaynaklanabilir
Bireyin, işitsel-vokal ilişkileri kurabilme yeteneği, işlevsel bir şekilde dil sembollerini kurabilme ve örgütlenme becerisidir ve düşünme yeteneğini ima eder. Bu sınıflama içine girebilecek bozukluklar, işitme işlemini yapabilme problemini de içerir. Bunlar, konuşulan dili anlayamama, sınıflayamama ve uy*gun tepkiyi verememe güçlükleridir.
İşitsel bilgiyi anlama ve kendini anlatmada hiçbir güçlük olmayabilir. Ço*cuğun yetersizliği kesinlikle işitme kanalından elde edilen bilginin çözümlenmesi ve bireşimi alanlarındadır. Yeni kavramlar oluşturmak için bilginin sınıflaması, gruplara ayrılması gibi yeteneği içerdiğinden dolayı çocuğun sorunu, bilgiyi an*lamlı bir şekilde tanımadır.
İşitsel kavramada güçlüğü olan çocuk, sık sık mesajın, ilk bir, iki kelime*sini anlar, sonra sözcükler ses barajında kaybolur. Gömleğini giymesi söylendi*ğinde uygun bir şekilde tepki verir, fakat annesi," Mavi gömleğini, kahverengi pantolonunu giy, lacivert kazağını çıkar.", deyince, bu sınıflama, örgütleme ve tekrar gruplama yeteneğine meydan okur. Böylece, çocuk mesajları kavrayamaz. (Whırter ve Acar, 1998, s.66-67)
İşitsel Anlatımsal Dil
Dil bozukluğu olan bazı öğrenme güçlüğü çeken çocukların konuşulan kelimeleri anlamada ve algılamada güçlükleri yoktur, fakat kendilerini anlatmak içi, o kelimeleri kullanmada yetersizdirler. Çocukların, işitsel problemleri alanın*da öncü olan ıMyklebust (Johnson ve Myklebust, 1964), anlatınsal dil güçlerini ayırmaya ilişkin üç çeşit problem tanırlar: 1) Sözcükleri hatırlamada güçlük (readitarizasyon), 2) İşitsel-devinsel bütünleştirme, 3) sentaks ve oluşturmadır.
"Readitarizasyon" problemleri, sözcükleri hatırlamada güçlük olarak ta*nımlanır. Bu tip öğrenme güçlüğü olan çocuk, kelimeleri tanıyabilir ve anlayabi*lir; sözcükleri depolamıştır, fakat onları hatırlayamaz. Kısacası, çocuk o anda kullanılabilecek kelimeleri hatırlayamaz ve iletişim kurmaya çabalarken büyük bir engellemeyi yaşar. Söylemek istediğini nasıl ifade edeceğini hatırlayamadığı için, çocuk, sözcük oyunu ve jestler kullanılır.
İşitsel-devinsel bütünleştirme, çocuğun sözcükleri söyleme yeteneğini ifa*de der. Çocuk kelimeyi anlayabilir, hatırlayabilir, fakat konuşma için gerekli olan işitsel-devinsel örüntülerle sözcüklerin ilişkisini kurmada güçlük çeker, kelimele*ri taklit edemez. Hareket gücü bozulmamış olduğu halde, çocukta uygun kasları anlamlı bir biçimde hareket ettirme yetersizliği ortaya çıkar. Wepman ve Jones (1961) bu tip problemlerin simgesel süreçten süreli olarak bağımsız olduğunu ve çocuğun "söylenenleri anlayıp, simgeleri şekillendirip, uygun dilin sentaksına sahip olduğunu, fakat artikülasyon eyleminin devinimini kontrol edip hatırlaya*madığını" belirtirler (s.SI).
Diğer çocukların, cümle oluşturmada sorunları vardır. Duyarlar ve kav*rarlar, ancak, tek sözcüklerle ya da kısa deyimlerle konuşur; sentaksta ve örgüt*lemede güçlük çekerler. Bu tip problemi olan çocuklar, sözcüklerin düzenini bozma ya da tümden kelimeleri atma eğilimindedirler. Normal çocuk, bu yetene*ğini geliştirdiği halde, böyle problemleri olan çocuklar fiillerde yanlış zaman kullanımı gibi gramer hataları yapabilirler. Cümleleri oluşturmada sentaks geli*şimi ve buna bağlı olarak yeteneğin gelişimi bilişsel bütünleşmeyi gerektiren karmaşık becerilerdir. Çocuk, dili anlamalı, simgeleri manüple ermeli, ardışık kelimeleri hatırlamalı ve cümle yapısı için gerekli olan ilkeleri genellemelidir. Çocuk kafasında belli dil örüntülerinin yapılarım tutarlı ve sözcüklerin ilişkilerini yordamalı, sonra da kendi cümlelerini üretmelidir. Bunu yapmayan çocuk, yeter*siz ve tamamlanmamış dil kullanır ve buna bağlı olarak sosyal ve akademik başa*rısında problemler ortaya çıkar (YVhirter ve Acar, 1998, s.67-68).
TANI
Gerek başlangıç düzeyindeki okuma sorunlarını gerekse de daha sonra ortaya çıkabilecek ve okul başarısını etkileyebilecek yukarıda bahsedilmiş olan ileri düzeyde dil sorunlarım önlemek için her şeyden önce dil sorunları olan çocukların erken yaşlarda saptanması gereklidir. Bu amaçla dil uygulaması hızlı ve pratik tarama testlerine ihtiyaç vardır.
Geleneksel olarak, çocukların genel dil yeteneklerinin en iyi onların IQ'lerini ölçerek değerlendirilebileceği bilinir. Çünkü, zeka testi dil yetenekleri*ne çok bağlıdır, zeka testi sözlü yeteneğin en iyi göstericisidir. Wechsler'in ço*cuklar için zeka ölçeği (VVİSC-R —> VVechsler - 1974) gibi, dil performansını ölçen zeka testlerinin doğru olduğu düşünülür (Bu bölüm Hallahan ve ark.'larının 1989, s. 184-189 hazırladığı kaynağın özetlenmesi ile oluşturulmuştur).
Ama 1960 ve 70'lerde öğrenme yetersizliğindeki en büyük etki, dil yete*neklerini ölçme testlerinin kullanılması ve gelişmesidir. Bazen, bu araçlar artık araçlar olarak kullanılır. Örneğin; öğrencilerin ilave testlere ihtiyacı olan akranla*rından farklı olup olmadıklarını belirlemeyi yönettiler. Daha sık olarak teşhis araçları olarak da kullandılar, örneğin; hangi zararların çaresinin bulunabileceği*ni veya bir öğrencinin bir bilgi programına başlamasının hangi noktada olduğunu belirlemeyi yönettiler. Her ne kadar, değerlendirme için daha mantıklı amaçlar olsa da (bk. Ysseldyke & Shinn, 1981), bu ikisi, Öğrenme yetersizleri olan öğren*cilerin dil problemleriyle ilgilenenler için daha önemli. Aşağıdaki bölümlerde, öğrencilerin konuşma dili yeteneklerinin korunması ve teşhisinin değerlendirilme programlan açıklanmıştır.
Konuşma dili yeteneklerinin korunması bir işareti izler. Bu işaret, bir öğ*rencinin akranlarından farklı olduğunun farkına varan normal bir sınıf öğretme*ninden geçebilir. İşaretler ayrıca, bir başka alanda performansı ölçen bir aracın skorunun gözlenmesi de olabilir. Örneğin, bazı okuma testleri, öğrencilerin keli*me hazinesini geliştirmek için bilgi sağlar; bu araçlardan birindeki düşük skor, eğitimcileri koruma screening) için öğrencileri gözönünde bulundurur.
Daha önce de belirtildiği gibi, teşhis için kullanılan bir çok araç koruma (screening) içinde kullanılır; bu bölümde bunlar değerlendirmek için yapılsa da, bir ya da birkaç konuşma dili yeteneklerine odaklanmak için yaratı İmiş tır. Bu şekiller ayrı ayn aşağıdaki bölümlerde incelenmiştir.
Konuşma dili yeteneği birçok ait alana ayrılabilir. Öğrenme yetersizliği olan öğrencilerle çalışanların çoğunun konusu olan bu alt alanlar, işitme farklı*lıkları, kelime bilgisi, cümle anlama ve açıklamadır.
İşitme Ayırımı => İşitme ayırımının iki önemli testi, İşitme Ayırma Testi (Wepman, 1958, 1973) ve Goldman-FristoeAV'oodcock'un işitme ayırımı testidir. (Goldman, Fristoe & VVoodcook, 1970), Wepman'ın testi, işitme algısını değer*lendirmede en sık kullanılan testtir. Bu testte, bir çocuğa iki kelime verilmiş, farklı mı, aynı mı oldukları sorulmuştur. Kelimeler, başlangıçta, orta ya da son hecelerine göre aynı veya farklıdır. (Öm; mop-pop, bed-bad...) Kelimeleri farklı olduklarında aynı, aynı olduklarında farklı tanımlayan çocukların konuşma sesle*rini ayırmada zorlandıkları düşünülmüştür.
Holdman-Fristoe -Woodcock testi de ses ayınım yeteneğini değerlendir*mek için hazırlanmışnr ama YVepman Testinde biraz farklıdır. Bu testte, çocuğa bir teypten kelimeler verilir ve kelimelere bağlı 4 resimden bir tanesini seçmesi istenir. 4 resim, sadece başlangıç ve son sessizlerinin farklı olduğu kelimeleri gösterir. Resimlerdeki hatalar, belirli sesleri ayırmadaki zorluklan göstermek için düşünülmüştür.
Kelime Hazinesi => Peabody Picture Kelime Tesri, ilk çıkışıyla birlikte WISC-R'den sonra en çok kullanılan kelime testidir. Peabody, 21-40 yaş arası kişilerde kullanmak için yapılmıştır. 4 çizim arasından araştırmacının verdiği bir kelimenin ait olduğu resmi seçmeye dayanır. Bu test, daha çok IQ testinin çabuk tafuninini vermek için yapılmıştır.
Cümle Anlama ve Açıklama => Kuzey Doğu Sentaks Araştırma Testi (Lee, 1971) ve Canovv'un Dil Buluşu Sağlama Testi (Canovv, 1974) veya CELİ, öğrencilerin cümleleri anlama ve kullanmalarını değerlendirir. The Northvvestern (Kuzey Doğu) Testi, öğrencilerin sentaks anlamlarında bilgi sağlayan iki bö*lümlü bir araştırma aracıdır. Testin bir bölümünde, 4 çizim arasından seçilen ko*nulan ve cümleleri anlama değerlendirmesi için hazırlanmıştır. Araştırmacı iki cümle okur, bir tanesini tekrarlar ve, iki kere tekrarladığı cümlenin hangisine ait olduğunun bulunmasını ister. Daha sonra, diğer cümlenin ait olduğu resmin gösterilmesi denekten istenir. İkinci bölümde, araştırmacı resimler gösterir ve cüm*leler söyler, daha sonra bir resmi gösterir ve ona ait cümleyi tekrarlamasını de*nekten ister. Araştırması başka bir resmi gösterir ve ona ait cümleyi bulmasını ister.
CELİ Testi, genç öğrencilerin sözlü ifadelerini seçmek için bir teşhis ara*cıdır. Araştırmacı bir cümle söyler, öğrenci tekrarlar. Her bir cümle, öğrencinin benzetmelerinin gramer parçaları içerip içermediğine göre değerlendirilir. (Örne*ğin; zamirler, propesesyonlar, bağlaçlar vb.) Böylece, ifade tekrarlan konusunda öğrencinin doğru kullandığı konuşma dili gramer kurallarını öğrenir.
( www.genbilim.com )
Konuşma yitiminin hem fiziksel, hem davranışsal yönleri vardır : bu ise konuşma kavramının neden zor olduğunun bir göstergesidir.
Helmer R.MYKLEBUST
APHASİS ÇOCUKLARİN TEDAVİSİ
Gelişen aphasia hastalığının tedavisinde erkenden katkıda bulunan iki kişi, Helmer R.Mykîebust ki sağırlık ve aphazik çocuklar üzerinde yıllardır çalışıyor*du.
Myklebust aphastik çocuğun kimliğinin ve teşhisinin önemini vurgula*maktaydı. Bunun önemi zaten aphastiğin zekaca gerilikten farklı olduğunu, ağır işitme ya da duygusal bozukluktan farklı olduğunu belirtmekti. Duyusal dildeki bozukluk okul öncesi dönemde anlaşılabilir. Teşhis duyusal algıyı anlamaya, bağlantıyı ve ifade etmeyi sağlayacaktır, böylece bozuklukların şeklini ve çocu*ğun sahip olabileceği ilişkiyi işaret eder. Teşhisel prosedür onun özellikle duyu*sal dildeki düşük yeteneğinin, onun sözsel olmayan zeka seviyesini, işitmesini, duygusal düzeyini ve motor yeteneğini göstermeye dayalıdır. Myklebust çocuğun algısal süreçleri için yoğun bir değerlendirmede tavsiye eder ki, bunlara dikkati verme yeteneği, oranı, yoğunluğu, sözsel ve sözsel olmayan cevap verme süresi*ni, anlamlı ve anlamsız, ritmik ve ritmik olmayan işitsel uyan dahildir: onun sesi tanıması ve fonetik ayrımı, algılaması ve ritm ürerimi ve algılaması.
İyileşme oldukça bireyselleştirildi, çocuğun belli başlı algılamadaki güç*lükleri ve kuvvetiyle, işitsel hafıza, anlama, bütünlük, hatırlama ve tarif etmesi ile belirleyerek. Myklebust uzun bir süre herhangi bir çocuğun öğrenme proble*mini değerlendirmedeki sözlü ve sözlü olmayan dahil olmak üzere önemini vur*gulamada Aphasrik çocuğun potansiyel yeteneklerini değerlendirmek için bu özellikler önemli.
Aphastık çocuklar arasında büyük çeşitlemeler olmasına rağmen Myklebust belli temel homojenlikleri vurgular. Bu çocuğun bir kelimeyi anlama*sı ona bunu söylemeyi bir defa kalkışmadan önce garantilenmelidir. Yani bir ke*lime öğretilmeden ya da yazılmadan önce okuyabilmelidir. İkinci temel varsayım şudur:
Çocuğun ilk olarak duyuşsal zorluklarını ve kuvvetini ve herhangi olası bir motor bozukluğunu bulmak gereklidir. Bazı durumlarda sistematik olmayan bir uyan çeşitliliği öğrenmeyi aksatabilir.
Myklebust'un yaklaşımı oldukça pratiktir ve prensip öğrenimine, nörolo*jiye, Nöro-psikolojiye ve özel ihtiyaçlı sınıf öğrencilerinin eğitimine bağlı ses bil*gisine dayalıdır.
Yüzlerce çocuğun iletişim bozukluklarından edindiği tecrübelerden, klinik bir yargı geliştirmiştir bu ona aphasik bir çocuğa, sağırdan, zeka geriliğinden, otistikten, duygusal bozukluktan ya da geç konuşan çocuktan ayırmasını sağla*mıştır. Kitabı her tip farklı teşhisel problemi detaylı klinik durum çalışmalarını resimlendirir.
Aphazik çocuğa ilk olarak yönlere dikkati geliştirmeyi öğretilir ve soma 50 genel isim söylenebilir ve okutulur. Bunlar tek seslilerle başlar. Sesler soma kelimenin bütünün oluşturur ve sonuç olarak, anlamı kelimeyle birleştirme gibi aktiviteler kullanılır. Bu öncelikle okumaya ve yazmaya fonetik bir hazırlıktır. Önce 50 isim netleştirin diğer aşamada artan bir hafıza gelişimi sağlar ve bu ya*kın isimler kullanarak basit cümleler kurmayı öğreterek yapılır. Bundan soma eğitim somuttan soyut fikirlere ve daha karışık gramatiksel dil formlarına doğru gider. İşitsel-Vokal İlişkileri Kurabilme ve İşitsel Bilginin Kavranmasına İlişkin Faktörlerden Kaynaklanabilir
Bireyin, işitsel-vokal ilişkileri kurabilme yeteneği, işlevsel bir şekilde dil sembollerini kurabilme ve örgütlenme becerisidir ve düşünme yeteneğini ima eder. Bu sınıflama içine girebilecek bozukluklar, işitme işlemini yapabilme problemini de içerir. Bunlar, konuşulan dili anlayamama, sınıflayamama ve uy*gun tepkiyi verememe güçlükleridir.
İşitsel bilgiyi anlama ve kendini anlatmada hiçbir güçlük olmayabilir. Ço*cuğun yetersizliği kesinlikle işitme kanalından elde edilen bilginin çözümlenmesi ve bireşimi alanlarındadır. Yeni kavramlar oluşturmak için bilginin sınıflaması, gruplara ayrılması gibi yeteneği içerdiğinden dolayı çocuğun sorunu, bilgiyi an*lamlı bir şekilde tanımadır.
İşitsel kavramada güçlüğü olan çocuk, sık sık mesajın, ilk bir, iki kelime*sini anlar, sonra sözcükler ses barajında kaybolur. Gömleğini giymesi söylendi*ğinde uygun bir şekilde tepki verir, fakat annesi," Mavi gömleğini, kahverengi pantolonunu giy, lacivert kazağını çıkar.", deyince, bu sınıflama, örgütleme ve tekrar gruplama yeteneğine meydan okur. Böylece, çocuk mesajları kavrayamaz. (Whırter ve Acar, 1998, s.66-67)
İşitsel Anlatımsal Dil
Dil bozukluğu olan bazı öğrenme güçlüğü çeken çocukların konuşulan kelimeleri anlamada ve algılamada güçlükleri yoktur, fakat kendilerini anlatmak içi, o kelimeleri kullanmada yetersizdirler. Çocukların, işitsel problemleri alanın*da öncü olan ıMyklebust (Johnson ve Myklebust, 1964), anlatınsal dil güçlerini ayırmaya ilişkin üç çeşit problem tanırlar: 1) Sözcükleri hatırlamada güçlük (readitarizasyon), 2) İşitsel-devinsel bütünleştirme, 3) sentaks ve oluşturmadır.
"Readitarizasyon" problemleri, sözcükleri hatırlamada güçlük olarak ta*nımlanır. Bu tip öğrenme güçlüğü olan çocuk, kelimeleri tanıyabilir ve anlayabi*lir; sözcükleri depolamıştır, fakat onları hatırlayamaz. Kısacası, çocuk o anda kullanılabilecek kelimeleri hatırlayamaz ve iletişim kurmaya çabalarken büyük bir engellemeyi yaşar. Söylemek istediğini nasıl ifade edeceğini hatırlayamadığı için, çocuk, sözcük oyunu ve jestler kullanılır.
İşitsel-devinsel bütünleştirme, çocuğun sözcükleri söyleme yeteneğini ifa*de der. Çocuk kelimeyi anlayabilir, hatırlayabilir, fakat konuşma için gerekli olan işitsel-devinsel örüntülerle sözcüklerin ilişkisini kurmada güçlük çeker, kelimele*ri taklit edemez. Hareket gücü bozulmamış olduğu halde, çocukta uygun kasları anlamlı bir biçimde hareket ettirme yetersizliği ortaya çıkar. Wepman ve Jones (1961) bu tip problemlerin simgesel süreçten süreli olarak bağımsız olduğunu ve çocuğun "söylenenleri anlayıp, simgeleri şekillendirip, uygun dilin sentaksına sahip olduğunu, fakat artikülasyon eyleminin devinimini kontrol edip hatırlaya*madığını" belirtirler (s.SI).
Diğer çocukların, cümle oluşturmada sorunları vardır. Duyarlar ve kav*rarlar, ancak, tek sözcüklerle ya da kısa deyimlerle konuşur; sentaksta ve örgüt*lemede güçlük çekerler. Bu tip problemi olan çocuklar, sözcüklerin düzenini bozma ya da tümden kelimeleri atma eğilimindedirler. Normal çocuk, bu yetene*ğini geliştirdiği halde, böyle problemleri olan çocuklar fiillerde yanlış zaman kullanımı gibi gramer hataları yapabilirler. Cümleleri oluşturmada sentaks geli*şimi ve buna bağlı olarak yeteneğin gelişimi bilişsel bütünleşmeyi gerektiren karmaşık becerilerdir. Çocuk, dili anlamalı, simgeleri manüple ermeli, ardışık kelimeleri hatırlamalı ve cümle yapısı için gerekli olan ilkeleri genellemelidir. Çocuk kafasında belli dil örüntülerinin yapılarım tutarlı ve sözcüklerin ilişkilerini yordamalı, sonra da kendi cümlelerini üretmelidir. Bunu yapmayan çocuk, yeter*siz ve tamamlanmamış dil kullanır ve buna bağlı olarak sosyal ve akademik başa*rısında problemler ortaya çıkar (YVhirter ve Acar, 1998, s.67-68).
TANI
Gerek başlangıç düzeyindeki okuma sorunlarını gerekse de daha sonra ortaya çıkabilecek ve okul başarısını etkileyebilecek yukarıda bahsedilmiş olan ileri düzeyde dil sorunlarım önlemek için her şeyden önce dil sorunları olan çocukların erken yaşlarda saptanması gereklidir. Bu amaçla dil uygulaması hızlı ve pratik tarama testlerine ihtiyaç vardır.
Geleneksel olarak, çocukların genel dil yeteneklerinin en iyi onların IQ'lerini ölçerek değerlendirilebileceği bilinir. Çünkü, zeka testi dil yetenekleri*ne çok bağlıdır, zeka testi sözlü yeteneğin en iyi göstericisidir. Wechsler'in ço*cuklar için zeka ölçeği (VVİSC-R —> VVechsler - 1974) gibi, dil performansını ölçen zeka testlerinin doğru olduğu düşünülür (Bu bölüm Hallahan ve ark.'larının 1989, s. 184-189 hazırladığı kaynağın özetlenmesi ile oluşturulmuştur).
Ama 1960 ve 70'lerde öğrenme yetersizliğindeki en büyük etki, dil yete*neklerini ölçme testlerinin kullanılması ve gelişmesidir. Bazen, bu araçlar artık araçlar olarak kullanılır. Örneğin; öğrencilerin ilave testlere ihtiyacı olan akranla*rından farklı olup olmadıklarını belirlemeyi yönettiler. Daha sık olarak teşhis araçları olarak da kullandılar, örneğin; hangi zararların çaresinin bulunabileceği*ni veya bir öğrencinin bir bilgi programına başlamasının hangi noktada olduğunu belirlemeyi yönettiler. Her ne kadar, değerlendirme için daha mantıklı amaçlar olsa da (bk. Ysseldyke & Shinn, 1981), bu ikisi, Öğrenme yetersizleri olan öğren*cilerin dil problemleriyle ilgilenenler için daha önemli. Aşağıdaki bölümlerde, öğrencilerin konuşma dili yeteneklerinin korunması ve teşhisinin değerlendirilme programlan açıklanmıştır.
Konuşma dili yeteneklerinin korunması bir işareti izler. Bu işaret, bir öğ*rencinin akranlarından farklı olduğunun farkına varan normal bir sınıf öğretme*ninden geçebilir. İşaretler ayrıca, bir başka alanda performansı ölçen bir aracın skorunun gözlenmesi de olabilir. Örneğin, bazı okuma testleri, öğrencilerin keli*me hazinesini geliştirmek için bilgi sağlar; bu araçlardan birindeki düşük skor, eğitimcileri koruma screening) için öğrencileri gözönünde bulundurur.
Daha önce de belirtildiği gibi, teşhis için kullanılan bir çok araç koruma (screening) içinde kullanılır; bu bölümde bunlar değerlendirmek için yapılsa da, bir ya da birkaç konuşma dili yeteneklerine odaklanmak için yaratı İmiş tır. Bu şekiller ayrı ayn aşağıdaki bölümlerde incelenmiştir.
Konuşma dili yeteneği birçok ait alana ayrılabilir. Öğrenme yetersizliği olan öğrencilerle çalışanların çoğunun konusu olan bu alt alanlar, işitme farklı*lıkları, kelime bilgisi, cümle anlama ve açıklamadır.
İşitme Ayırımı => İşitme ayırımının iki önemli testi, İşitme Ayırma Testi (Wepman, 1958, 1973) ve Goldman-FristoeAV'oodcock'un işitme ayırımı testidir. (Goldman, Fristoe & VVoodcook, 1970), Wepman'ın testi, işitme algısını değer*lendirmede en sık kullanılan testtir. Bu testte, bir çocuğa iki kelime verilmiş, farklı mı, aynı mı oldukları sorulmuştur. Kelimeler, başlangıçta, orta ya da son hecelerine göre aynı veya farklıdır. (Öm; mop-pop, bed-bad...) Kelimeleri farklı olduklarında aynı, aynı olduklarında farklı tanımlayan çocukların konuşma sesle*rini ayırmada zorlandıkları düşünülmüştür.
Holdman-Fristoe -Woodcock testi de ses ayınım yeteneğini değerlendir*mek için hazırlanmışnr ama YVepman Testinde biraz farklıdır. Bu testte, çocuğa bir teypten kelimeler verilir ve kelimelere bağlı 4 resimden bir tanesini seçmesi istenir. 4 resim, sadece başlangıç ve son sessizlerinin farklı olduğu kelimeleri gösterir. Resimlerdeki hatalar, belirli sesleri ayırmadaki zorluklan göstermek için düşünülmüştür.
Kelime Hazinesi => Peabody Picture Kelime Tesri, ilk çıkışıyla birlikte WISC-R'den sonra en çok kullanılan kelime testidir. Peabody, 21-40 yaş arası kişilerde kullanmak için yapılmıştır. 4 çizim arasından araştırmacının verdiği bir kelimenin ait olduğu resmi seçmeye dayanır. Bu test, daha çok IQ testinin çabuk tafuninini vermek için yapılmıştır.
Cümle Anlama ve Açıklama => Kuzey Doğu Sentaks Araştırma Testi (Lee, 1971) ve Canovv'un Dil Buluşu Sağlama Testi (Canovv, 1974) veya CELİ, öğrencilerin cümleleri anlama ve kullanmalarını değerlendirir. The Northvvestern (Kuzey Doğu) Testi, öğrencilerin sentaks anlamlarında bilgi sağlayan iki bö*lümlü bir araştırma aracıdır. Testin bir bölümünde, 4 çizim arasından seçilen ko*nulan ve cümleleri anlama değerlendirmesi için hazırlanmıştır. Araştırmacı iki cümle okur, bir tanesini tekrarlar ve, iki kere tekrarladığı cümlenin hangisine ait olduğunun bulunmasını ister. Daha sonra, diğer cümlenin ait olduğu resmin gösterilmesi denekten istenir. İkinci bölümde, araştırmacı resimler gösterir ve cüm*leler söyler, daha sonra bir resmi gösterir ve ona ait cümleyi tekrarlamasını de*nekten ister. Araştırması başka bir resmi gösterir ve ona ait cümleyi bulmasını ister.
CELİ Testi, genç öğrencilerin sözlü ifadelerini seçmek için bir teşhis ara*cıdır. Araştırmacı bir cümle söyler, öğrenci tekrarlar. Her bir cümle, öğrencinin benzetmelerinin gramer parçaları içerip içermediğine göre değerlendirilir. (Örne*ğin; zamirler, propesesyonlar, bağlaçlar vb.) Böylece, ifade tekrarlan konusunda öğrencinin doğru kullandığı konuşma dili gramer kurallarını öğrenir.
( www.genbilim.com )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder